IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 01 Kasım 2012, 13:14   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
DVD raflarından beş film





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Bizde vizyona girmeden DVD’leri piyasaya çıkan “Mutlu Bir Gün”, “Project X”, “Büyük Yarış”, “Öldüren Hata” ve “Anasının Kuzusu”, kendi alanlarında seyircilerini tatmin edecek işler sunuyorlar. Ancak uyguladıkları şablonları hakkıyla yerine getirdiklerini söylemek zor.
Mutlu Bir Gün”: Bir işlevsiz aileden manzaralar
Ultra işlevsiz bir ailenin kopuk bireylerini bir araya getiren bir ‘düğün’ arifesi... Sam Levinson buradan Noah Baumbach’ın “Kız Kardeşim Evleniyor”u (“Margot at the Wedding”, 2007) ile Sam Mendes’in “Amerikan Güzeli” (“American Beauty”, 1999) arasında bir iş çıkarmaya çabalıyor. 2.35:1’de de çok derinlerine inmeyince incelemesi keyifli bir yapıta uzanabiliyorsunuz. Ancak bu durum zamanla filmin aleyhine işliyor.
Ezra Miller, Kate Bosworth, Thomas Haden Church, Ellen Barkin, Ellen Burstyn, Demi Moore gibi parçalar üzerine gidince ise, ‘dramatik işlevli sallanan kamera’, ‘absürtlük kokan sabit kamera’ ve ‘dijital eğilimli tam ekran’ gibi son derece birbirinden ayrı üsluplar devreye giriyor. Levinson, karakterler ve hüzünlü son üzerine gösterdiği çabayı görsel zihin adına sabitleyemiyor. Bu da kendisinin Sundance’te aldığı ödülü dinleyerek senarist kariyeri planlamasını öneriyor aslında bir bakıma. Ancak orada da bazı yan karakterlerde sıkıntılar ortaya çıktığını unutmaması şart...
“Mutlu Bir Gün”, düğün gibi muhafazakar bir olayın öncesinde olabilecek çarpık durumları, çıplaklık, garip arzular, uyuşturucu bağımlılığı ve daha nicesinin üzerinden yarı absürt yarı dramatik bir tonla yer yer çekici hale getiriyor. Ancak tonlama sorunundan mustarip olunca sinemaskop formatının içini doldurmakta etkin olamıyor. Sonuçta düğün, aile ve evlilik kavramlarını ‘ölüm’le taçlandıran finalde attığı can alıcı tokatla ve bu kadar sorunlu karakterden pembe dizi omurgası çıkarmamasıyla anılır hale geliyor. Dramatik açıdan doğru, görsel açıdan sorunlu bir süreç eşliğinde...

FİLMİN NOTU: 5




Project X”: Bir yere kadar ‘gerçekçi’ ama...


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




Okulda profilleri çok parlak olmayan üç arkadaş bir parti verme kararı alır. Bunu ne kadar geniş kitleye yayarlarsa o kadar seks yapma, içki içme ve zıvanadan çıkma şansına kavuşacaklardır. Thomas’ın doğum günü bu noktada zamanla bir bahaneye dönüşecektir... Öykü çok tanıdık geliyor öyle değil mi? Gençlik filmlerinin bir klasiği olarak anılabilecek bu ‘yan hikaye’, sinemada defalarca kez ele alındı. Samimi, karaktersiz, hipnotik, eğlenceli ve dramatik yönleriyle masaya yatırıldı.
Ancak Nima Nourizadeh, burada farklı bir şey yapıp ‘bütün’e ayak uydurmaya çabalıyor. Buluntu film furyasını bir karakterin eline kamera vererek uyguluyor. Genel plandan başlamayan film böylece sıçramalı kurgu, doğal renkler ve özel hayatlar odağından bir şeyler üretmeye çalışıyor. “Project X” de onların parti manzaralarını, düşüncelerini ve seks diyaloglarını odağına alıyor. Peki sıradanlaştırılan karakterleriyle andırdığı “Revenge of the Nerds”ün (1984) seviyesini yakalayabiliyor mu? Hayır.
Fakat her şeye rağmen Warner’ın prodüksiyon kalitesini yükseltmesiyle de saygıyla izlenen bu eser, son 20 dakikada bir “Doğaüstü” (“Chronicle”, 2012) dönüşüyle uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. Bu durumda gençlik filminin omurgasında yeri olmayan, aksiyon ve felaket filmi mizansenleri ya da bitirişi izliyoruz. Bu da korku ya da bilimkurgunun dışına çıkmaması gereken bir furyayı bizlere armağan ederken aslında dersleri de bir bir sıralıyor. Zira “Project X”, özdeşleşmeye açık karakterleriyle ille de mizah yapacağız diye uğraştırmayan amatörlüğünü şirin ve sempatik bir sürece dönüştürebiliyor.
Ancak nihayetinde stüdyo sonuna varıyor. 12 milyon dolarlık bütçe de bundan kaynaklanıyor muhtemelen. Göğüs patlaması, röntgen algısı, seks sahneleri, içki dozajı ve daha nicesi ise Larry Clark ve Harmony Korine gibi bağımsız sinemacıların ‘gençlik’i ele aldıkları filmlerdeki cesarete ulaşmıyor. Her ne kadar karşımızda ABD’de ‘R’ almış bir eser olsa da, bu durum görüşümüzü değiştirmiyor. ‘Found footage’ dehlizlerinden devreye giren ikinci film hazırlıklarına ise şaşırmıyoruz.
FİLMİN NOTU: 4.4

Büyük Yarış”: Çatısız bir durum komedisi


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Mark Obmascik’in romanından esinlenerek projelendirilen “Büyük Yarış” (“The Big Year”, 2011), belki de ABD gişesinde 2011’in en büyük hüsranlarından oldu. Yani Amerikalıların deyişiyle ‘flop’ kavramını büyük bir onurla taşıdı. Bizde vizyona bile girmeyen eserin ancak ‘home -----’da karşımıza çıkmasına ise şaşırmıyoruz. Zira David Frankel’in zanaatkar kimliğini taşıyan sinemaskop formatındaki işçilik adına bir sıkıntı içermiyor.
Ancak filmde romandan perdeye uyarlanırken aşılan yollar sanki biraz aceleye getirilmiş gibi. 10 senedir sinemadan uzak kalan senarist Howard Franklin, belli ki bu ‘kuş’lu ama “Alkatraz Kuşçusu” (“Birdman of Alcatraz”, 1962) kadar derin olmayan hikayeye kapılmış. Kendilerini ‘kuş gözlemcisi’ değil ‘kuşçu’ olarak gören Jack Black, Steve Martin ile Owen Wilson’ın, birbirine girmesini ele alan bir durum komedisine uzanıyor. Bunu yaparken ne ‘rekabet’ ağını kuvvetlendiriyor, ne de meselenin ‘absürt’lüğünü merceğine alıyor.
Aksine “Büyük Yarış”, karakterleri ve yan karakterleri geliştirmeden ‘kuş sayısı’nı göstermekten öte bir şey yapmaz hale geliyor. Yan öykü işlevi gören aşk hikayeleri bu noktada çatışmaların kırılganlığına hapsolurken Black, Martin ile Wilson ise sadece yüz ifadelerini ve cüsselerini sergilemekle kalıyor. Zira eldeki malzemeden ‘gerçeklik’le bir ‘buluntu film’ veya ‘belgesel’ ürese daha iyi olabilirmiş. O olmasa bile ‘absürt komedi’ alanında Jared Hess gibi bir bağımsız ruhun kontrolü altında bir şeyler çıkarılabilirmiş orası kesin.
Ancak ne yazık ki bu gerçekleşmemiş. Böylece proje, proje ya da fikir aşamasında kalıp gelişmeyen karakterleri, yazılmayan kelime oyunlarını ve üstüne gidilmeyen görsel esprileri elinin tersiyle itmiş. Bu durum da çatısız bir durum komedisi zekasını gözlemleyip bir-iki gülümsemeyle kalmamızı sağlıyor.
FİLMİN NOTU: 4

Öldüren Hata”: Klostrofobik ve oyunlu


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

“House on Haunted Hill” (1959) ile bilinen oyunlu korku filmi geleneğinin 2000’lerde gençlere uygun “Ölüm Oyunu” (“Batoru Rowaiaru”, 2000) ile taçlandırıldığını söyleyebiliriz. Onun devamında “Ölüm Bizi Gözetliyor” (“My Little Eye”, 2002) ve ‘Halloween’ ile ‘Testere’ (‘Saw’) serilerinin birer bölümü de bu konudaki ‘denemeler’e katılmıştır. Bunların özelinde esasen Big Brother gibi TV şovlarının yaptıklarını ele almak ya da internet sitelerinin ‘kesme-doğrama’ işlemlerine odaklanmak ana amaçtır.
“Öldüren Hata” (“Panic Button”, 2011) da bu doğrultuda yola çıkan, facebook benzeri ‘all2gether.com’ adlı sitenin kullanıcıları arasına yerleştiriyor kamerasını. Bunları ise bir uçağa bindirip onun içinde ‘Tanrıcı bir ses tonu’yla sorgulamaya tabi tutuyor. Business kabininden yaşanan dörtlü ölüm-kalım mücadelesi, üç raunda bölünüyor. Üçüncüdeki görevler ‘birbirini öldürme’ adına adeta ‘sudden death’ (esas çevirisi ani ölüm olsa da bu deyişle heyecanını arttırır. Aslında bazı spor dallarında maçlardan sonra esas sporcunun çıktığı, kader belirleyici ve sonucu tayin eden final raunduna verilen isimdir) durumu olarak canlanıyor.
Ancak bunları yaparken filmin kafasının bir hayli karışık olduğu çok açık. Zira bir taraftan “Ölüm Bizi Gözetliyor”un facebook versiyonuna uzanırken, bir diğer taraftan “Testere”leşme (“Saw”, 2004) sürecini hissettirip seyirciyle iletişimi koparmıyor. Bu da ‘kırılgan’ ve ‘hassas’ dramatik yapının yolunu iyi belirlememesiyle sonuçlanıyor. Kesme-biçmenin ana faktöre dönüşüp bu internet sitelerindeki olup bitenlerle ilgilenmeyi unutma ise bir anlamda ‘kurtuluş yolu’na dönüşüyor.
Bu da filmin “Ölüm Odası” (“Chatroom”, 2010) gibi internet odaklı zeki bir melez korku bütününe ulaşmasını engelliyor. Zaten 2.35:1’de birazcık fazla yakın plan alıp ışığı diyaframı kısıp içeri geçirmek yerine ‘beyaz doku’ ile bir sakillik yaratmak da Crow’un zaafları arasında. Uçağın hiç kalkmadan kalkmış gibi yapmasının yanında bunun efektsi halleri ve pencereden gözüken manzaraların kitschliği (bayağılık estetiği) ise inandırıcılığı zedeliyor.
Buna tabii ki B sınıf oyuncularının katkısı eklenirken, kapalı alandaki gerilim duygusu ‘gözetleme odasına gel’ veya ‘banyoya gel’ süreçleriyle bir boyut kazanıyor. Kamera açıları, ölçekler fazlalaşınca film birazcık tansiyonunu anlamlı kılabilirken, görsel yapı adına o kısımlarda hasar yaşamıyor. Ancak Crow’un hem sinemaskopu kullanmayı, hem de kararları konusunda net olması lazım. Böylece ilerleyen dönemde başarılı korku filmleri üretebilir.
FİLMİN NOTU: 4

Anasının Kuzusu”: Durum durum üstüne...




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




‘Mumblecore’ geleneğinin en uyumlu temsilcisi olan Duplass Kardeşler, son filmlerinde Jason Segel, Ed Helms, Susan Sarandon ve Judy Greer’i bulunduran kadrolarıyla ‘profesyonel oyuncu’ barındırma süreçlerini sürdürüyor. Zira “Anneme Dokunma” (“Cyrus”, 2010) ile bu gerçekçi geleneği profesyonellerle doğru yola sokan yönetmenler, burada da belli oranda başarı kaydetmişler. Ancak oradaki gibi enseste varan bir orta sınıf aile incelemesinin keskinliğini burada görmek çok kolay değil.
Yine de “Anasının Kuzusu”nun (“Jeff, Who Lives at Home”, 2011), kardeşlerin bu hedef için yola çıktıklarını, annenin lezbiyen ilişkiye girmesinden, evinde yalnız kalan Jeff’in bir şeyleri başarmasından ve kardeşinin aldatılmasından bir ‘durumlar silsilesi’ çıkardığı kesin. Ancak oradaki ‘kaç yaşındaki çocuk hala anne koynuna giriyor’ cümlesinden Jonah Hill’in uçlara giderek yarattıklarını burada Jason Segel için görmek mümkün değil.
Zira bu sefer, birbirinden bağımsız karakterlerin içine düştükleri ‘durum’lar yönetmenlerin ana çerçevesini oluşturuyor. Ancak ‘diyalog komedisi’ konusundaki yetkinliği bu kez perdeye yansımıyor. Aksine ders niteliğine izlenecek bir ‘üçüncü sayfa haberi’ ya da ‘köprüden atlayıp kızları kurtardı’ TV haberinin etrafında koşullanan durumlar var halihazırda.
Bunlar birbirine bağlanınca eğlencelik bir süreç oluşuyor. Zoom’u abartan kameranın doğal renklerin üzerine gitmesi, sıçramalı kurguyu öne çıkarması ve teleobjektife yakın lensler kullanması ise görsel dokuyu kalkındırıyor. Ancak filmin esas sıkıntısı “Anneme Dokunma” kadar uçlara giden bir eleştirel bakışın, ahlaki sürecin gerçekleşmeyip Todd Solondz gibi isimlerle çarpışan alt metinlere girilmemesi... Bu da “Anasının Kuzusu”nu ‘şablonu belli ama hedefini içi boş gerçekleştiriyor’ konumuna itiyor.
Segel’in varlığı ise durumun ötesindeki diyalog komikliklerini sanki ‘yaşlanma-olgunlaşma’ dönemine girmiş yönetmenlerin benliğinde devreye sokamıyor. Sarandon, cesaretiyle alkışı hak ederken, sonda köprüdeki buluşma sahnesinin parçalı durumlarını öneririz! Duplass Kardeşler, burada biraz olduğu gibi sadece durumlara kayıp iddialı temalarını ayıklarlarsa, stüdyolarda daha net işlere kalkışabilirler. Elbette görsel açıdan ‘gerçekçilik’ inatlarını da bıraktıkları takdirde...

FİLMİN NOTU: 4.7



Kerem Akça’nın Önerdiği 15 DVD:

1-St. Anna Mucizesi (Miracle at St. Anna)
2-Azrail’i Beklerken (Poulet Aux Prunes)
3-Örümcek Kadının Öpücüğü (Kiss of the Spider Woman)
4-Uyuyan Güzel (Sleeping Beauty)
5-Barbara
6-Prometheus
7-Aşk Perisi (La Fée)
8-Ruh Eşim (Café de Flore)
9-Amerikan Pastası: Buluşma (American Reunion)
10-Şansa Bak (50/50)
11-Yenilmezler (The Avengers)
12-Aşk Yemini (The Vow)
13-Karanlık Gölgeler (Dark Shadows)
14-Aramızda Bebek Var
15-Ölüm Yolculuğu (Apollo 18)

Not: Liste, son iki ayda çıkan DVD’lerden oluşturulmuştur. Her hafta güncellenecektir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
beş, dvd, film, raflarından


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
22. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde yarışacak 10 film belirlendi. Sevda Sinema Dünyası 0 06 Şubat 2011 00:09
sıfır çıkıslı film sitesinden film siteleriyle link degişimi Mafya84 Link değişimi 4 04 Ekim 2009 23:44