![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Sessiz Sinema Tarihi Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sessiz Sinemanın Tarihi İlk filmler açık havada çekildi.; ne senaryoları vardı ne de yöneticileri. Bunlar belgesel türde röportaj filmleri (Trenin Ciotat İstasyonuna Girişi, Bahçesini sulayan Bahçıvan), belgeseller, günlük hayattan sahneler saptayan filmler (Bebeğin Öğle Yemeği..)ve aktüalite filmleriydi.(Arabaya Binen İtalya Kralı,ve Kraliçesi, Çar II.Nikola’nın Taç Giyme Töreni....) 1895’ten başlayarak Georges Méliés , Lumiére kardeşler tarafından “ticari geleceği olmayan bilimsel bir merak konusu” olarak görülen bu yeni tekniğin önündeki parlak geleceği farketti. 1914’e kadar kadar 400’den fazla (bazıları 700 m uzunluğunda )film çekti. Bunlardan 1902’de çekilen “Ay’a Seyahat”ticari değer taşıyan ilk gösteri filmi olarak kabul edilebilir.Bu gün de kullanılmakta olan sinema tekniklerinin çoğunu George Méliés’e borçluyuz. Zanaat aşamasını aşan Charles Pathé, 1900’da Vincennes’de bir film şirketi kurdu. Bu firma yalnız çekim ve gösterim malzemesi üretmekle kalmıyor, ham film de üretiyor, filmlerin banyo edilmesi için atölyeler kuruyor, hemen hemen her yanda stüdyolar kuruyor, kendi filmlerinin dağıtımını gerçekleştiriyordu. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu gelişmelerin ardından , Léon Gaumont’un ve “Eclair” şirketinin Charles Pathé’yi izleyerek sektöre girmelerine yol açtı.1908’den I. Dünya Savaşı öncesine kadar önce, filme alınan tiyatro eserleri modası yaşandı. Bu filmler edebiyat eserlerinin sinema uyarlamalarıydı ve Fransız tiyatrosunun neredeyse tümü filme çekildi. Böylece yıldız aktörlerin saltanat devri başladı. Bu “burjuva sineması”nın en ünlü sanat filmi , hiç kuşkusuz, Le Bargy ve Calmettes’in Guise Dükünün Katli (1908)adlı filmleridir. Tiyatro modasının ardından sine-roman modası başladı. Victorien Jasset “birkaç bölümlü” seri filmleri icat etti ve Eclair firması için 1908’de büyük başarı kazanan ilk “polisiye” serisini, Nick Carter’leri, ardından Zigomar serisini ve 19134 ‘te de Protéa’yı çevirdi. Jasset, “hemen her yere çıplak kadınlar koyan”, “akılcı ve nevrozlu” bir yönetmen idi. O dönemlerin bir diğer önemli yönetmeni ise , 1911’de Olduğu gibi Hayat serisini, Fantomalar (1913-1914), Judex (1916/, Vampirler (1915-1916) başta olmak üzere ününe ün katan “seriler” ve sine-romanlar çeviren Louis Feullade’dır. (Sonradan İki Küçük Kız (1920); Yetim Kız (1921) v.b. gibi filmler çevirmiştir.) Yine de üretime sine-romanlardan çok, güldürü filmleri egemendir. Fransız güldürü okulu dünyada üstünlüğü bu konuda kabul ettirmiştir. Bu yıllarda sinema hemen hemen her yerde gelişmektedir. Danimarka, İsveç (Sjöström ve Stiller’in yönetmenlikleri sayesinde) ve özellikle yapımcıların doğal dekor ve sinema yöneticiliğinin tüm olanaklarını sonuna dek kullanabildikleri İtalya bunların başında gelir.Birleşik Devletler’de ise Griffith , Ince ve Marc Sennett gibi en iyi yönetmenler , oldukça etkileyici sahneye koyma denemelerine giriştikleri uzun metrajlı filmler çevirmektedirler. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] I. Dünya Savaşı Fransız sinemasının gerilemesine yol açarken, bir daha bırakmamak üzere dünya sinemasında birinci yeri olan Amerikan Sinemasına yaradı.Bağımsızlar denilen grup, 1914’ten başlayarak Amerikan film piyasasına hakim oldular ve , iki yüz nüfuslu , küçük bir yerleşim merkezinde, Hollywood’da şirketler kurdular. Griffith , Ince ve Marc Sennett, o dönem sinemasının üç büyük yapımcısının, Aitken, Adam Kessel ve Charles Bauman’ın denetimindeki üç ayrı şirket arasındaki birlik olan, ünlü “Üçgen”î kurdular ve üç şirket üç farklı türü adil biçimde paylaştılar.Bunlar, Aitken’in romanekste uzmanlaşan Triangle Fine Arts’ı, eylem, “vestern” konusunda uzmanlaşan Bauman’ın Triangle Kay Bee’si ve komedide uzmanlaşan Kessel’n Triangle Keystone’uydu ve Mack Sennett yönetiyordu.1915-1917 arasında “Üçgen”, 400 film çevirdi ve Birleşik Devletler ile İngiltere’de 4500’den fazla sinema salonunu denetler duruma geldi. Ama bu hızlı yükselişe rağmen şirket 1917’te Griffth’in Hoşgörüsüzlük filminin uğradığı ticari başarısızlığın ardından dağılacaktı. Muazzam bir servete malolan bu film, zamanında ancak vasat bir başarı kazanabilmişti; bugün ise sessiz sinema sanatının en büyük eserlerinden ve sinemanın başyapıtlarından biri sayılmaktadır.”Üçgen”in yaşamı kısa sürdü ama, yeni boyutlarla (dramatik etkiler, gerilim, sanatsal araştırma, düşünce ) zenginleştirdiği Amerikan sinemasına yaptığı katkı , ona da fevkalade saygın bir yer kazandırdı. Mack Sennett komedinin büyük ustalarını keşfetti: “Şaşı” Ben Turpin, “Şişko” Fatty, “Hiç Gülmeyen Adam” lakabını kazanan ve Denizci, General ve özellikle başyapıtı olan Konukseverliğimiz filmleriyle bugün hala güldüren Buster Keaton, “bakalit gözlüklü” Harold Lloyd, Harry Langton ve herkesin sevgisini kazanan , tüm dünyanın Şarlo diye tanıdığı , yavaş yavaş ünlü Max Linder’in yerini alan büyük komedi ustası Charlie Chaplin.Chaplin kişiliğini bir dizi önemli ve unutulmaz kısa metrajlı filmde kabul ettirir: Köpek Hayatı, Şarlo Asker, Kırda Aşk, Şarlo Hacı ve hepsinden önemlisi Chaplin’in çevirdiği hem en eğlenceli ve en etkileyici filmlerinden biri olan Yumurcak . Savaş sırasında Fransız Sineması geriler. Pathe fabrikasını rakip firmaya, Kodak’a satar ve üreticilerin çoğu yabancı film ithal etme zorunluluğuna boyun eğerler.Ancak bu yıllurda çekilen bazı filmleri hatırlatma yarar var: Germaine Dulac’ın 1917’te Stasya Napierskaya’la çevirdiği Acımasız Güzel Kadın, Jeanne Marken’le çevirdiği Gerçek Servet (ya doa Gizemli Geo) ve 1918’tte Louis Delluc’ün nişanlısı Eve Francis’le çevirdiği Dr. Tube’ün Çılgınlığı, Harabe Çiçekleri, Saat Onun Gizemi, Yamaçtaki Deli... Amerikan Sinemasının yayılması karşısında İtalya’nın üretimi de yavaş yavaş geriledi ve 1916’da uluslararası ticaretteki durgunluğa koşut olarak durakladı. “Büyük gösteri” türünde tarihi filmler yapmakta direten bir iki yönetmenin dışında kalan Nino Martiglio gibi yönetmenler günlük yaşamı dekor olarak kullanan küçük bütçeli filmler çevirdiler(Kayıp Karanlık-1914, Terese Raguin-1915,..)geriye kalanlar ise seyircinin güçlü duygular peşinde koşma ve rüya alemine dalarak günlük yaşamı unutma arzusunu sömüren filmler yaptılar. Bunlar vampların hüküm sürdüğü, kadınlara adanmış, diva filmleriydi. İsveç Sineması da, yine Amerikan sineması tarafından özümsenmeden önce, yedinci sanatın gelişmesinde bir dönüm noktası oluşturan ve en çok önemli izler bırakan birkaç baş yapıt ylarattı:Sjöström’ün Berg Ejvind Och Hans Hustru ya da Kanun Kaçağı ve Karısı (1917) ve Hayalet Araba (1920) filmleriyle Stiller’in Arne’nin Hazinesi (1919), Gösta Berling Efsanesi (1923) gibi...Savaşın başlarında Danimarka sineması olağanüstü bir altın çağ yaşamıştır. Savaşın başlangıcında Rusya’da yurtseverlik temalarını işleyen çok sayıda önemli film yapılmıştı. Ancak askeri gelişme hızla bir felakete dönüşünce sinemacılar farklı türlere yöneldiler. Kimileri polisiye ya da düpedüz -----grafi türünde kaçış filmleri çevirdiler.1916’da çoğu uzun metrajlı 500’den fazla film çevrildi. Bu dönemde Tolstoy, Dostoyevski, Puşkin gibi büyük Rus yazarlarının eserlerinden esinlenen filmler de yapılmıştır. BU YAZI AZİZ ÇALIŞLAR'IN "ANSİKLOPEDİK KÜLTÜR SÖZLÜĞÜ"NE ATFEN Sessiz Sinema TarihiMİLLİYET SANAT ANSİKLOPEDİSİNDEN ALINMIŞTIR. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. I. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa'da Fransız ve İtalyan sinemaları önde geliyordu. Fransız Ferdinand Zecca, daha ABD'de sessiz sinema komedyenlerini derinden etkileyecek komedi türünü (comique) geliştirdi. Louis Feuillader Les vampires (1915; Vampirler) ve Judex'te (1916) hem cinayet korku sinemasını geliştirdi, hem de seri film uygulamasını başlattı. Bir yandan gene Fransa'da, sahne oyunlarının karmasıklı sinema uyarlamaları olan sanat filmi (filmi d'art) uygulamaları görüldü. İtalyan sineması ise 1908 ve 19l3'te iki kez çevrilen Ultimi giorni di Pompei (Pompei'nin Son Günleri), Quo Vadis? (1912) ve Cabirkl(1914) gibi, çok sayıda figüranın ve dev dekorların kullanıldığı, uzunluğu 612 makara arasında değişen destan-tarihsel filmlerle dikkati çekti. Sinemayı ilginç bir eğlence düzeyinden başlı başına bir anlatım aracı konumuna yükselten en önemli sinemacı Griffith oldu. Söze ve yazıya başvurmadan yalnızca sinemanın anlatım olanaklarıyla izleyiciyi etkileyen, duygu ve düşünceleri en çarpıcı biçimde perdeye yansıtan Griffith, günümüzde artık klasikleşmiş olan sinema tekniklerini uyguladığı gibi, film yapım sürecinin de temel aşamalarını yerleştirdi ve bütün bu aşamaları uyumlu biçimde yürüten yönetmenin önemini ortaya koydu. I. Dünya Savaşı sonrasının yorgun ve yıkık Avrupa'sında sinema alanındaki en önemli gelişmelerden biri, savaştan yenik çıkmış olan Almanya'dan geldi. Savaştan sonra özel denetime verilmiş olan UFA adlı şirket öncülüğünde Alman sineması Weimar Cumhuriyeti döneminde (1919-33) altın çağını yaşadı. UFA'nın ilk yapından Ernst Lubitsch'in Madame Du Barry (1919) ve Anna Boleyn'i (1920) gibi gösterişli, kostümlü tarihsel filmlerdi. Ama Almanya sinema sanatına en büyük katkıyı, Robert Wiene'nin, Das Kabinen des Dr. Caligari (1919; Doktor Caligari'nin Muayenehanesi) filmiyle başlayan dışavurumcu sinemayla yaptı. Bu filmde mizansenler kahramanlann iç dünyalarını yansıtacak gibi düzenlenmiş, mimari, dekor, ışık vb öğeler filmin temalarını ve duygu tonlarını yansıtacak biçimde, adeta plastik bir malzeme gibi yoğurulmuştu. 1920'lerde gelişiminin doruğuna varan Alman dışavurumculuğu, dünya sinema sahnesine Fritz Lang ve F.W. Murnau gibi iki usta çıkardı. 1925'te iflasın eşiğine gelen UFA, büyük Amerikan film şirketlerinin yardımıyla kurtarıldı ve bu yardım karşılığında Alman yönetmenler ve teknik elemanlar ABD'ye giderek orada çalıştı. Daha sonra Hitler'in iktidara gelmesiyle de çok sayıda Alman sinemacı ABD'ye yerleşerek Hollywood sinemasının estetik temellerini atacaktı. 1920'lerin ikinci yarısında Alman sineması, savaşın yarattığı toplumsal çöküntününde etkisiyle, dışavurumcu psikolojik temalardan, yaşamı olduğu gibi aktaran gerçekçi filmlere yöneldi. Yeni nesnelcilik (neue Sachlichkeit) adı verilen bu yönelimin en önemli temsilcisi G.W. Pabst oldu. Savaş sonrasında sinema alanındaki en önemli gelişmelerden biri de SSCB'de ortaya çıktı. Ajitasyon ve propaganda için sinemaya özel bir önem veren Sovyet hükümeti, dünyanın ilk sinema okulu olan Devlet Sinema Enstitüsü'nü (VGİK) kurdu ve ajitasyon ve sinema sözcüklerinden oluşturulan agitki sözcüğüyle tanımlanan filmlerin yapımına hız verdi. Olanaklar son derece kıt olduğundan agitkiler, çarlık döneminde çekilmiş eski filmlerin, yeni yönetimin propagandasını yapacak biçimde yeniden kurgulanmasıyla hazırlanıyordu. Bu zorunluluk SSCB'de kurgu üzerine geniş çalışmalar yapılmasına ve kuramlar geliştirilmesine yol açtı. Lev Vladimiroviç Kuleşov, boş kamerayla deneyler yaptı ve yalnızca görüntülerin değişik biçimde sıralanmasıyla çok değişik duygu ve izlenimler yaratılabileceğini ortaya koydu. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kuleşov'un, sinemaya önemli estetik katkılarda bulunacak iki izleyicisi ise Sergey Ayzenştayn ve Vsevolod İllaryonoviç Pudovkin oldu. Griffith gibi yaşamı boyunca az sayıda film çekebilen Ayzenştayn, algılama psikolojisi ile Marksist diyalektiği birleştiren bir kurgu kuramı geliştirdi ve uyguladı. Pudovkin ise Ayzenştayn gibi diyalektik çatışmaya değil anlamsal bağlantıya dayanan bir kurgu anlayışını savunuyordu. Dönemin bir başka önemli sinemacısı, görüntülerinin resimsel kusursuzluğu, şiirselliği ve doğalhğıyla dikkati çeken Aleksandr Dovjenko'ydu. Dziga Vertov ise kurmaca sinemaya karşı çıkarak belgesel görüntülerin düzenlenmesine dayanan sinemagöz (kinoglaz) kuramını ortaya attı ve bu görüşü doğrultusunda, KinoPravda (SinemaGerçek) adı verilen ve gerçeği olduğu gibi saptayan bir dizi film çekti. ABD'de savaş sonrasında film yapımı, dağıtımı ve gösterimi en önemli sanayi dallarından biri olmuş ve çok geniş bir kitlenin ilgisini çeker hale gelmişti. Sinemanın belli başlı türleri de bu dönemde oluştu. Bunlar arasında en çok ilgi göreni komediydi. Mack Sennett'in Keystone Stüdyosu'nda üretilen ve Keystone komedileri olarak tanınan bu filmler Charlie Chaplin, Harry Langdon, Fatty Arbuckle, Mabel Normand ve Harold Lloyd gibi yeteneklerin ortaya çıkmasını sağladı. Örneğin Chaplin ünlü Şarlo tipini bu tür komedilerde yaratmıştı. 1920'lerin başlarında haftada 40 milyon ABD'li sinemaya gidiyordu. Sinemanın yaygın etkisi ve o yıllarda Hollywood'da materyalizm, sinizm ve cinsel serbestlik yönelimleriyle kendini gösteren Caz Çağı, filmlerin denetim altına alınması yönünde tepkilere neden oldu. Hükümetin müdahalesini önlemek için yapımcılar, (başında bulunan kişinin adıyla) Hays Bürosu olarak anılan Amerikan Sinema Yapımcıları ve Dağıtımcıları adlı örgütü kurdular. Bu büro filmlerde yapılmaması ya da dikkat edilmesi gerekli noktalan belirledi. Sonunda suçluların cezalandırılması koşuluyla genel değerlere aykırı davranışların filmlerde gösterilebileceğine karar verdi. Bu olanaktan en çok yararlanan yönetmen ise, tarihsel ve çağdaş konulu filmlerinde cinselliğe ve şiddete oldukça yer veren ve gösterişli anlatımıyla dikkati çeken Cecil B. deMille oldu. Alman göçmeni Ernst Lubitsch ise cinsel dokundurmalı komedileriyle öne çıktı. O dönemin Hollywood'unun en aykırı yönetmeni ise Avusturya'dan gelmiş olan Erich von Stroheim'dı. Filmlerinde yerleşik ahlak kurallarını karşısına alarak bu sınırların dışına taşan Stroheim, yapıtlarının geniş izleyici kitlesi tarafından beğenilmesine karşın, hem aykırı tutumu, hem de set ve kostümler için çok para harcaması yüzünden yapımcıların tepkisini çekiyordu. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
sessiz, sinema, tarihi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Funda Arar – Sessiz Sinema | Ayışığı | EylulFM Paylaşım | 0 | 26 Şubat 2023 11:29 |
Sessiz Sinema Yıldızı Buster Keaton'ın Hayatı Film Oluyor! | CORDON BLEU | Sinema Dünyası | 0 | 23 Şubat 2022 15:15 |
Funda Arar - Sessiz Sinema | Lcia | D, E, F, G | 0 | 30 Eylül 2014 20:55 |
Sinema Tarihi.. | Dilara | Sinema Dünyası | 1 | 22 Eylül 2008 12:22 |
Sinema Tarihi İstatislikleri | BLaCK_and_WHiTe | Serbest Kürsü | 0 | 13 Ocak 2008 03:58 |