16 Aralık 2005, 12:26 | #21 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | SEVGİYE DAİR Ey Güzel İnsan! Sessiz sevdaların bitiremediği, sözcüklerin ifade edemediği, bahar aylarının varlığını kıskandığı... Sen... Sen içimin ince büyük derin sızısı..! Seni Seviyorum... "Seni seviyorum" derken eriyorum, her eriyişimde bir kez daha "seni seviyorum" diyorum. Hepsi bu; "Seni seviyorum"... SEVGİNE İHTİYACIM VAR, bana yaklaşan durağanlaşmış beyninde ki düşüncelerin nokta bitişlerine. Uzaklarda olduğumu düşlediğinde, senden bir nebze uzaklaşmadan, senli dünlerde ayakta kalma çabalarıma inanmana, parmak uçlarımda ki hislerimden, acılarına sebebiyet verenlere olan nefretimin büyümesine olan engelleme çabalarına sahip çıkamayan beynimin, aslında kendine verdiği sızılardan vazgeçme gayretleriyle cebelleşip duruyorken, bakışlarındaki ışığa ihtiyacım var. Benliğimde bastırdığım sana olan vazgeçilmez hislerimi beyninde açığa çıkarma duygularımın, yüreğimdeki fırtınanın dinmediğini, cümlelerimin arasına sıkıştırılmış göğsümün o ince sızısından, göğsünün sol yarısına akan hislerimi anlamana ihtiyacım var. "Seni sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?" cümlesinin dudaklarından çıkarken "hayır" diye anlamsız bir cümle kurup sesindeki sevgiyi defalarca duymak isteyen "ben" in sana ihtiyacı var. Yanan kalemime dokunmadan sevdalı kalemimin ucundan dökülen yazıların sana ait olduğunu bilmene ihtiyacım var. "Sen"i kaybetmekten her adımda korkan benim sevdanı bilmeye ihtiyacı var... Ağla! Ben de ağlarım, göz yaşlarım özlemine az kalır, buralarda nem var! Nem varsa sende kalır daha çağırırken beni anı bile kalmaya tenezzül etmeyen o dağ dorukları... Sömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları... Ağla sömürgem... Belki dönemem; oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır, kış yanar, düş üşür yüreğimde... Ağlarım göz yaşlarım yine beyaz kalır. Bir tür gurur bu... Bir gün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi ellerimizle onu yok etmek bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu hayata bu hayatın zorba kurallarına bir tür baş kaldırış... Yağmur yağacak az sonra, hep ağlamaklı olurum yağmur yağdığında. Yüreğim üşür, gözlerim üşür, içimdeki kuşlar uçar gider... |
|
16 Aralık 2005, 12:27 | #22 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yokluğunu Hissettiğim Aşkım'a .:. Artık yapayalnızm,bi sevgilim var ama ben yalnızım. Bunu söylemek ve ebediyen susmsk istiyorum. Konuştukça, susmak istedikçe, sevdikçe, özledikçe ve ne kötü ki YAŞADIKÇA içim acıyor!!! Öyle bir duygu ki... Bedenimle ruhum arasında beni kahreden çelişkiler içerisindeyim. Düşünmekle düşünmemek, susmakla susmamak, bakmakla bakmamak, sevmekle sevmemek, ağlamakla aglamamak ve YAŞAMAKLA YAŞAMAMAK...... Kimsenin beni sevmesini ve bana gerektiği için SENİ SEVİYORUM demesini istemiyorum. Çünkü ben öğrendim bi kere sevmenin verdiği o dayanılmaz acıyı... sevmemeye ve bir daha asla böyle kırılmamaya yemin ettim! Ben insanları sevsemde belli etmicem artık. Çünkü; maskelerini, sırlarını, kendilerine oynadıkları budala oyunlarını ,hırslarını, yalanlarını hiç birini istemiyorum. Bir kez sevdim ben, hemde çok sevdim. o aralar karamsar ve içime kapanıktım. Ama çok sevdim o YALANCIYI... Sadece onu severdim, yalancı olmasına rağmen, beni üzmesine rağmen... Ellerimden tutardı o, üşürken içimi ısıtırdı gülüşü. Beni öperdi, koklardı, severdi. Ama sonra sevmemeye başladı. Nasıl oldugunu bilmiyorum ama hissediyordum. Hiç davranmadığı gibi davrandı, hiç bakmadığı gibi baktı. belliki istemiyordu artık beni. Sonra....... Sonra gitti sessizce... Birdaha hiç dönmedi. Giderken ağladım..! Elimi tuttu, gülümsedi son kez ve ağladı oda. O gündür kimse tutmadı ellerimi, giderken ellerimide götürmüştü çünkü. Birdaha hiç geri alamadım ellerimi de, kalbimi de, göz yaşlarımı da... Gittiğinden beri hiç durmadı gözlerimden akan yaşlar, giderken içimde açtığı yara hiiiiç geçmedi.... NORMALDE YANIMDA OLUPTA; YOKLUĞUNU HİSSETTİĞİM AŞKIMA... ELLERİMİ ve KALBİMİ geri istiyorum BEBİŞİM!!! AĞLAMAKTAN YORULDUM ÇÜNKÜ.... |
|
16 Aralık 2005, 12:27 | #23 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bu gün bendeki resimlerini ve mektuplarını yakıyorum. Küllerini sana göndereceğim. İşte! Hepsi önümde duruyor. Şu resim çekilirken karşında ben vardım, hatırladın mı? Üzerini diyerek imzalamışsın. Bu seni en çok anlatan resimdi biliyorum. Bana en yakın olduğun resimdi... Karşında ben vardım, gözlerin gözlerimdeydi... İçin benimle doluydu, bakışların gibi. Önce bu resmini yakacağım, bu en çok sen olan resmini. Sonra da diğerlerini yakacağım. Hepsi birer birer kıvrılıp kül olacak sonunda. Ya mektupların? Herbirini çok çok öptüğüm mektupların...Satır satır içimde çakılı duran mektupların. Onlarda yanacak. Senden madde olan hiçbir şey kalmasın istemiyorum bende. İçimde bıraktığın eziklik yeter artık. Artık seninle değil, verdiğin acılarla avunacağım. Seni bütün arzuların üzerinde, bütün özlemlerin ötesinde seveceğim artık. Sensiz bir dünya yaratacağım senden. Dünya duracak ama sen durmayacaksın. Zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. Bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. Ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. Seni maddenin dışına çıkarıyorum. Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana... Anlamıyor musun? Daha düne kadar her yerini ayrı ayrı seviyordum. Ellerini tuttuğum zamanlar ürperirdim, başım dönerdi gözlerine bakınca. Dudakların her öpüşte yeniden dünyaya getirirdi beni. Al işte, hepsini sana bırakıyorum. Güzelliğinde senin olsun dişiliğinde.. Göreceksin, bir gün her yerin şu mektuplar, şu resimler gibi kül olup dağılacak. Bir tel bile kalmayacak saçlarından. Niceleri gibi sen de göçüp gideceksin bir gün... Önce güzeliğin terk edecek seni. Ellerin buruşacak, belin bükülecek, ak pak olacak saçların. Boş bir çuvala döneceksin. Gözlerinde o vahşi pırıltı kalmayacak, bütün ateşi sönecek dudaklarının... Ama ben o halinle bile seni terketmeyeceğim. Çünkü benim içimde hep bugünkü gibi kalacaksın. Taptaze, sımsıcak ve korkunç güzel! Yalnız benim gözlerimde bir manası olacak bakışlarının. Ben yok olduğum zaman da satırlarımda yaşayacaksın. Hiç ihtiyarlamadan, hiç değişmeden, hiç tükenmeden... Adım adınla anılacak, adın adımla... Mektuplarınla resimlerini yakacak gücü kendimde bulamasam, o zaman da kendimi yakardım. Şu herkeste seni gören gözlerimi, şu her yerde sana koşan ayaklarımı ve şu her zaman sana yazan ellerimi yakardım. Tenimden yükselen alevler ta Allaha kadar uzanır, ona çaresizliğimi anlatırdı. Seni güçsüz, zayıf bir insan tarafından sevilmenin hayal kırıklığına uğratmamak için, şimdi benim yerime, senden kalanları yakacağım. Ben yaşadıkça, varlığım bütün çaresizliklere meydan okuyacak. Unutma; seni sevdiğim için ölebilirdim, seni sevdiğim için yaşayacağım. Biraz sonra mektuplarınla resimlerni tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun. İstersen hayatım da.. Ama sen kendinin bile olamayacaksın artık. Ben yaşadıkca, adım söylendikçe... |
|
16 Aralık 2005, 12:28 | #24 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yağmurda Ben... Bu şehre yağmur yağıyordu.Bütün şehir ağlıyordu.Ben en çok çocuk halimle üşüyordum.Kimse sen değildi, kimseyi istemiyordum.Şehirle birlikte ben de ağlıyordum.göz yaşlarımı kimse fark etmiyordu. Yorgun adımlarla, ıslak sokakları dolaşıyordum.Bir yerlerde seni bulmayı umuyordum.Yürüdükçe daha şiddetleniyordu yağmur.Sokak sokak geçerken bu şehri umudumu kaybediyordum.İşte en büyük tehlike buydu.Umutsuz yaşar mıydı insan¿Umutsuz direnilir miydi hayatın acımasızlığına¿ Yağmura ev sahipliği yapan gece, hiç aşılamayacak bir engel gibi karşımda duruyordu.Hazırlıksızdım, sensizken saatlerin bu kadar geçmez olduğunu bilmiyordum.Koynuma hasretimi alıp uyumaktan nefret ediyordum.Bu yüzden gece bitsin diye yürüyor, yürüyor, yürüyordum. Ah, şu köşe başını döndüğümde görebilsem seni, ya da şu parkın sırılsıklam olmuş banklarında otururken bulsam…Bilirim sen de seversin yağmuru, aldırmazsın ıslanmaya.Bu yüzden şaşırmazdım seni gördüğümde. Bir köşe başı daha dönüyordum, yağmur bana eşlik ediyordu.Şehrin sokak- larında değil, senin yokluğunda kayboluyordum.”Nereye gitsem”diye düşümüyordum çünkü sen olmadıktan sonra hiçbir yer fark etmiyordu.Öylece, amaçsızca dolaşıyordum. Oysa her sokağa sevdamızı yazacaktım ben.Taşlara adını kazıyacaktım.Aşkımız yıllara, yağmura, kara meydan okuyacaktı.Yıkılmayacaktık, yıpransak da antik çağdan kalan bir kale gibi ayakta duracaktık.Bir maratonun iki güçlü koşucusu olacaktık.Sevda koşumuz ancak ölümle noktalanacaktı. İçim üşüyordu, titriyordum.Bir sabahçı kahvesi, giriyordum.Demi sevdalardan süzülmüş bir bardak taze çay…Titremem duruyordu biraz.Kahveci çırağının sesiyle irkiliyordum, ”Abi, çok ıslanmışsın, sobanın başına geç…” Bir yanardağın içine atsalar beni ısınır mıyım sanıyorsun¿Beni ancak teninin sıcaklığı döndürebilir hayata.Ancak, ellerini tuttuğumda yaşadığımı anlayabilirim Çay boğazıma diziliyordu, bitirmeden kalkıyordum.Biliyordum, bir başka gecede, bir başka yağmurda yine sensiz, yine umarsız, yine yalnız yürüyeceğim bu yolları.Yeter, gel artık.Gel, dindir bu yağmuru, bu gözyaşlarını… |
|
16 Aralık 2005, 12:29 | #25 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HERSEYİMSİN Kelimelerime ilk defa söyledigim günkü heyecanim ve içten samimiyetimle söyleyecegim iki kelimemle baslamak istiyorum birtanem; Seni Seviyorum... Merhaba birtanem nasilsin Umarim iyisindir.. Askim mektubuma baslarken sana neler yazacagimi, yazacaklarimla neler anlatmam ve nasil anlatacagim konusunda hiç bir düsüncem ve fikrim yok. Düsünüyorum da her gecen gün, güz yapraklari gibi birer birer dökülürken ayaklarimin dibine ben her gece karanliga dikip gözlerimi, senin hayalini kuruyorum. Binlerce adim attim bu kentin sokaklarinda , her köseyi, her parki, her agaci ezberledim, sevdaya bulanmis her kaldirim tasinda senin adini aradim birtanem... Yalnizligimda özlem sarkilari ezberledim, kimi zaman bagira, bagira kimi zamanda fisildayarak söyledim.Karanliga haykirdim her gece hasretimi sesimi duyacaksin diye.. Sensiz yalnizligimda saatler asir gibi geliyor geçmiyor sanki sen gibi geliyor geçmiyor sanki..!eksik yasiyordum ama sen eksiklige inat tamamladin yuregimi. Çalan her telefonu yüregimin deli bir cagliyana dönen atisiyla açtim, senden baska duydugum her seste hep ayni kirikligi yasadim. Kaç gece sabah ettim gözlerimi kapamadan seni düsünerek, senin hayalini kurarak... Seni düsünmek adeta uyumayi unutturuyordu insana. peki nasil oldu da bu kadar erken baglandim sana.....Beni burada yakip kavuran sevginin ve hasretinin atesi varken birde üstüne üstelik, yagan yagmurlarda bu atese adeta odun atarcasina yagiyor bu günlerde, yagan her yagmurla birlikte hüzünde yagiyor yüregime çünkü her yagan yagmur seni hatirlatiyor bana, hiç unutamadigim günler, dakikalar geliyor aklima..Neydi beni sana bagliyan Seninle yazisirken ya da konusurken gecen dakikalarin verdigi hazmi Ah evet. Insana Hiç bitmese dedirten o dakikalar. Yoksa sende insani kendine bagliyan bir seyler mi var Sigara gibi, alkol gibi. Her ne olursa olsun seni ALLAHin verdigi kalple, bütün benligimle sevdim ve ALLAH n verdigi ömürle de bitirmek istiyorum, seni hayatimin son nefesine kadar sevmek, kaderim ve alin yazim olsun diyerek seni sevdigimi bir kez daha söylemek istiyorum. canim hadi biraz gülümse bakim bir anda bu yazilar karsisinda duruldugunu zannediuyorum. Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim degil, yüregimdi seni gören. Sen damarlarimdaki kana karisip , geldin oturdun yüregime canim... Bir baska yerde olamazdin zaten. Sen, benim en degerli yerimde, yüregimde olmaliydin, orada kalmaliydin. Çok aska ev sahipligi yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni oysa bu yurek hiç sevemedi baskasini... Herhangi bir konuk degildin artik... Bu yüzden ne agirlama fasli vardi, ne de ugurlama. O yüregin gerçek sahibiydin. Simdi ilkbahar, yaza giriyoruz ya... Ben dört mevsim bahari yasadim seninle ve tebessümlerinle... Çiçek çiçek açtin yüregimde. Gökkusagi zayif kaldi, senin renklerin karsisinda. Taze bir yaprak gibi yesildin.. Açelyaydin pembeliginle oysa ben karanfili severdim seni tanimadan önce ama açelyalarda hos oluyormus. Üzerine çig taneleri düsmüs sari güldün. Kirmiziydin bir ates gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayi sevdim seni neden mi cünkü sema mavidir gözlerin ise umut sen gönlünü hep mavi tut dedim hep kendi kendime... Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düsünemedim. Seni severken dünyayi da sevdim ben, insanlari da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatin sahibiydim artik. En kizgin, en tahammülsüz oldugum anlarda bile, seni düsünmek yetti bana Içimdeki sevinç yüzüme yansidi, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygisiz, içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir sey oldugunu anladim seninle... Her seye ragmen sevdim seni. Güçlüydüm ve asamayacagim hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttugunda, patlamaya hazir bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulasmak için önüme çikan her seyi yok edebilirdim. Sana ulasmami engelleyecek her seyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulastigimdaysa sakin bir göle dönüsürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandim da..Koskoca sehir bile dar geldi bana....Cennete ilham cehenneme sukut ve mahsere beklentisizce gitmek neymis seninleyken neymis seninleyken ölmek birak kalsin simdilik zamanim var seni sevmek için birak geç gelsin biraz azrail.. Her halin çekti beni. Durusunu, uyumani, gülmeni, kizmani, saskinligini, safligini, kurnazligini, çocuklugunu, olgunlugunu göremeden bile sevdim cok sevdim. Sesini de sevdim suskunlugunu da. Küçük oyunlarini, kaprislerini, sitemlerini, korkularini sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdani, uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman. Sigmadin cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi oysa kelimeler bile seni anlatirken benim gibi yetim kaldi... Seni severken yorulmadim. Çünkü sen yasam kaynagiydin. Her gün yenilendim. Seninle çogaldim seninle büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladin. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezligin ta kendisiydin hani demistimya sana bir yanim eksik yasiyordum ama sen eksiklige inat tamamladin yuregimi...Her defasinda diyorum sana sevenler için olmaz olmamali....Hadi o tatli kiraz dudagindan benim için bir kahkaha at yoksa ben yoruluyorum sen mutsuz olunca kosmak istiyorum biliyormusun delice kosmak ama kosarken seninde ellerinden tutmak istiyorum... Simdi sana kirmizi bir kurdaleyle süsledigim bir kutu gönderiyorum ac onun içinde,sadece sana özel bir çiçek var o çiçegi ellerinin arasiyla...Simdilik o sehirde açiyor o çiçek ama bir gün bu sehirde ikimizin evinde verecek meyvesini...Sana olan sevgimi su kisa cümleyle bitiriyorum...Sevdim iste ötesi yok... |
|
18 Şubat 2006, 19:08 | #26 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | "Babam seyrediyor!" Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu. Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı. Genç, okulun futbol takımındaydı. Takımdaydı ama, ufak-te-fek yapısı ve tecrübesizliği nedeniyle hocası ona bir turlu maçlarda görev vermiyordu. Bu yüzden, her maçta yedek kulübesinde oturuyordu. Buna rağmen, babası hiçbir maçı kaçırmaz ve hep ayağa kalkıp tezahürat yapardı.Liseye girdiğinde sınıfının yine en sıska öğrencisiydi gencimiz. Fakat babası onu hep futbol oynamaya teşvik etti-, bununla birlikte, eğer istemezse oynamaya-bileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor ve takımın as oyuncularından biri olmaya çalışıyordu. Bütün lise hayatı boyunca hiçbir idmanı veya maçı kaçırmadı. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı. İnançlı babası ise her zamanki gibi tribünlerde yerini alıyor ve oğlunu destekleyici tezahüratlarda bulunmaya devam ediyordu. Genç, üniversiteye başladığında futbol onun için önemini Kaybetmeye yüz tuttu, ama yine de elinden geleni yaptı. Herkes onun okul takımına giremeyeceğinden emindiyse de, bunu başardı. Takımın antrenörü onu listeye dahil ettiğini, çünkü her idmana yüreğini koyduğunu ve takımın diğer üyelerini de şevke getirdiğini itiraf etti. Takıma girebildiği haberi onu o denli heyecanlandırdı ve sevindirdi ki, soluğu en yakın telefon kulübesinde aldı ve babasına müjdeyi verdi. Onun bu mutluluğunu paylaşan babası, kendisine maçların sezonluk biletlerini göndermesini istedi. Üniversitedeki dört yıl boyunca hiçbir idmanı kaçırmayan genç, ne yazık ki hiçbir maçta oynayamadı. Futbol sezonunun sonlarına doğru, büyük bir eleme maçının idmanı için sahaya çıkmaya hazırlanan gencin yanına, elinde bir telgrafla antrenörü geldi. Delikanlı telgrafı okuyunca ölüm sessizliğine büründü. Güçlükle yutkunarak hocasına şunları söyleyebildi: "Bu sabah babam ölmüş. İzninizle bugünkü idmana gelmesem?" Hocası kolunu şefkatle omzuna doladı ve "Bu hafta dinlen evlat" dedi, "Cumartesi günkü maça gelmeyi de aklından geçirme." Cumartesi geldi çattı, ama okul takımının durumu hiç de iyi değildi. Maçın sonlarına doğru, bir kişi soyunma odasına sessizce girdi, formasını ve futbol ayakkabılarını giyip sahanın kenarına çıktı. Babası ölen ufaklıktı bu! Antrenör ve oyuncular azimli arkadaşlarını bu kadar kısa sürede tekrar aralarında görmekten dolayı son derece şaşırmışlardı. Hocasının yanına giden genç "Lütfen izin verin oynayayım" dedi. "Bugün oynamak zorundayım." Hocası önce onu duymamış gibi davrandı. Böylesine zor bir eleme maçında takımının en kötü oyuncusunu sahaya çıkarmasına imkan olmadığını düşünüyordu. Ama genç o kadar ısrar etti ki, sonunda ona acıyan hocası razı oldu: "Pekala, oyuna girebilirsin." Gencin oyuna girmesinin üstünden çok geçmemişti ki, hem hoca, hem oyuncular, hem de maçı izleyenler gördüklerine inanamadılar. Daha önce hiç oynamamış olan bu meçhul ufaklığın her hareketi harika, attığı her pas isabetliydi. Karşı takımın oyuncuları onu durdura-mıyordu. Koşuyor, pas veriyor, savunmaya yardım ediyor ve maçın yıldızı olarak parlıyordu. Sonunda, gencin takımı aradaki farkı kapattı, nihayet atılan bir golle de beraberliği yakaladı. Ve son saniyelerde ufaklık topu tek başına sürükleyip herkesi geçti ve galibiyet golünü attı. Maç bitmişti. Okulunun taraftarları sevinç çığlıkları atıyor, arkadaşları onu omuzlarında taşıyordu. Seyirciler tribünleri terkettikten, oyuncular duşlarını alıp soyunma odasını boşalttıktan sonra, takımın hocası gencin köşede tek başına sessizce oturduğunu far-ketti. Yanına gidip "Evlat, inanamıyorum. Bugün bir harikaydın" dedi. "Sana ne oldu, bunu nasıl yaptın, anlat bana!" Genç hocasına baktı, gözlerine yaşlar doldu ve şöyle dedi: , y. "Babamın öldüğünü biliyorsunuz. Peki onun gözlerinin görmediğini biliyor muydunuz?" Delikanlı zorlukla yutkundu, gülümsemeye çalıştı: "Babam bütün maçlarıma geldi, çünkü görmediği halde beni desteklemek istiyordu. Ve ilk defa bugün beni oynarken görebilirdi. Ben de bu fırsatı kullanmak ve oynayabildiğimi ona göstermek istedim!" |
|
18 Şubat 2006, 19:09 | #27 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Adamın biri kurufasulye yemeğini çok seviyormuş ve yan etkisi çok şiddetli oluyormuş birgün bu adam güzel bir kız ile tanış mış onunla evlenmek istemiş ve kendi kendine düşünmüş bu kadın güzel ve çok kibar buna dayanamaz demiş ve en sevdiği fasul ye yemegini yememeye karar vermiş sonrada evlenmişler birgün adam işten arabası ile eve dönerken arabası yolda bozulmuş evleride şehir dışındaimiş ve karısına telefon etmiş - karıcım arabam bozuldu yolun kalan kısmını yürüyerek gelecem. demiş yolda yururken bir küçük lokantanın önünden geçiyormuş ve burnuna mis gibi kurufasulye kokusu gelmiş yolum uzun eve gidene kadar etkisi kalmaz diye düşünerek girmiş lokantaya ve 3 tabak kurufasulye yemiş eve geldiğinde fasulyenin etkisinin geçtiğini düşünerek rahatmış.kapıyı karısı açmış ve -kocacım sana sürprizim var diyerek kocasının gözünü bez ile bağlamış ve yemek odasına götürmüş yemek masasına oturtmuş eline peçeteyi verirken bi telefon çalmış karısı- ben telefona bakacam gelenekadar gözlereini açma tamammı. Diyerek söz verdirtmiş derken adamın şidetle gazı gelmiş karım uzun konuşur o gelene kadar bişey kalmaz diye düşünerek sağ poposunun üzerine yüklenmiş şiddetli bir ses çıkarmiş kokusuda çürük bir yumurta kadar olgunmuş. elindeki peçete ile sağa sola yelpaze hareketi yaparak sallıyormuş ta ki ikinci gaz gelene kadar rahatlamış bu sefer sol poposunun üzerine ağırlığını koymuş ve bağırsağındaki basınçtan kurtulmuş yine peçeteleri sağa sola... derken karısı gelmiş.Gözünü açıp açmadığını sormuş adam açmadığına yemin etmiş kadın kocasının gözlerini açmış ve adam önünde bir doğum günü pastası ve yemek masasında 12 tane misafir şaşkın bir halde adamın gözüne bakıyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
|
18 Şubat 2006, 19:10 | #28 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | üç kurbaga ölmüşler tanrının huzuruna teker teker cıkacaklarmıs tanrı ilk kurbagayı cagırıp ismin ne demıs kurbaga :VRAK dıye cevap vermıs tanrı pekı vrak sen hayatın boyunca ne yaptın dıye sormus kurbaga ben hayatım boyunca gölcüge gırıp cıktım dıye cevap vermıs tanrının o kadarmı sorusu uzerıne kurbaga evet demıs ve tanrı onu cennete yollamıs ikinci kurbagaya sıra gelmıs tanrı onada ısmını sormus kurbagacık :VRAK VRAK dıye cevap vermıs tanrı onada hayatı boyunca neler yaptıgını sordugunda o da aynı şeylerı soylemıs ve cennete yollanmıs sıra ücüncükurbagaya gelmıs tanrı senın adın ne cocugum demıs kurbaga gayet üzgün ve kederlı:GÖLCÜK demıs Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
|
18 Şubat 2006, 19:11 | #29 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bizim Lazlarla Ruslar savaşa girmişler.ruslar top kullanıyorlarmış lazlarda çanakkaleden kalma dandik silahları.ruslar bi ateş ediyorlar lazlardan 20 kişi ölü lazlar ellerindeki silahlarla bişey yapamıyorlarmış tabi temel bakmış iş olucak gibi değil idrisi çağırmış idris demiş bütün adamlara haber sal 5 dakika içinde hepsi yanıma gelsin idris tamam temel demiş gitmiş 5dakika sonra bütün adamlar toplanmış.temel uşaklar bu iş böyle olacak gibi değil demiş ,adamlar napıcaz demişler.temel bizde top yapıcaz demiş.kesin şukavak ağacını demiş,adamlar hemen kesmiş,oyun demiş içini,oymuşlar,üstünü saçlevhalarlakaplayın demiş kaplamışlar,içine telleri doldurun demiş üstünede barutu koyun demiş,neyse adamları temelin bün dediklerini yapmışlar.şimdi ateşleyin demiş .bi ateşlemişler 120 ölü .temel kendine gelince etrafına bakmış :bu amına kodumun aleti burda bu hasarı verdiyse rusya dağılmıştır,demiş |
|
Etiketler |
cesit, iste, mektup, size, İşte |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İğne Oyasından Çeşit Çeşit Takı Modelleri | PySSyCaT | Takı ve Mücevherler | 0 | 29 Şubat 2016 18:12 |
İşte Size Çeşit Çeşit Mektup | Mlock | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 3 | 18 Ekim 2006 19:51 |