10 Ocak 2017, 18:20 | #41 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. O durmadan kaçıyor; Sen ardından gitmiyorsan; O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan; O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan; Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir. Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir. Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir. Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir. Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir. Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir. O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın. O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile.... Gerçekten Sevmek, Ümit Yaşar Oğuzcan. |
|
04 Ocak 2018, 22:03 | #42 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben, Tanıyor musun? Utanırım, Utanırım fıkaralıktan, Ele, güne karşı çıplak... Üşür fidelerim, Harmanım kesat. Kardeşliğin, çalışmanın, Beraberliğin, Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun? Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun? Nasıl severim bir bilsen. Köroğlu'yu, Karayılanı, Meçhul Askeri... Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini. Sonra kalem yazmaz, Bir nice sevda... Bir bilsen, Onlar beni nasıl severdi. Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı Minareden, barikattan, Selvi dalından, Ölüme nasıl gülerdi. Bilmeni mutlak isterim, Duyuyor musun? Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni. Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende, Anlıyor musun? Anadolu, Ahmed Arif. |
|
09 Ocak 2018, 16:08 | #43 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. I Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne? Salı! O bile yerinde değil Bir bardak, bir sürahi yerinden edilmiştir, nereye koysak Nereye? Bilmem! Bir çıkrık bir zaman dışını kolaçan eder şöyle İyi. Biz buna bir durumun sınırsız gelişimi diyoruz Diyoruz; sanki o her şey kadar bir her şeyi getirir, yığar Çıkrık Bir su gürültüsü, bir pul koleksiyonu, bir duanın yaratılışı duyulur bu ara Duyulmaz ama duyulur Başlar çünkü onlar da; yani pul, su gürültüsü, dua Başlar bir insan gibi; süreyi, düzeni ölümü taşımaya Sabah. Duvarda gün tanrıları Birinin süresiz terlik giyeceği tutmuştur yukarı katta Aşağıda İskemle gıcırtısı, ayak Tütün kokusu, koku Yaz kelebeği tadında bir soluma Yer değiştirme, kımıltı Tekrar soluma Kadın Sessizlik. II Gün ışır iyiden iyiye, odanın orta yerinde bir kayalık Sarı bir kertenkele... onunla her şey bir iki sıçrar, durur Başkaldırır, düşer Bir çorak bağırışı, bir taşın ikiye bölünmesi işitilir. Sonra? Bir su arayışı, bir bozgun... Biz buna benzer her şey diyoruz, her şey her şey her şey Çünkü o, kadın Uzanır, sağar bir yokluğun içinden Gene bir yokluğu sağlar, üşenmez Bir gül çukuru tersine döner, bir alev kıyısı doğurganlaşır Çıkar boş kıyılardan katılaşmış akşamüstleri Böler o bakışları bir sarkaç gibi binlere Ama bir zaman gibi değil, bir sarkaç gibi böler Yani olanlar olmuştur bir kere Bir kartal donakalmıştır sıcaktan. Bir U sesi duyulur Yaratılmaya uygun bir ses, U Uzağa bakar kartal. O kadar bakar ki, bakmaz Taş kesilmiştir taş, boynu ileri düşmüştür Tanrım bize bir salıncak! Çok çabuk geçmek için şu olup bitenleri Bir daha, bir daha, bir daha Unutmak unutmak unutmak Tanrım! Taş kesilmemek için taş Bunu evrenin sonsuzluğu diye yorumlar varlığı olmayan bir söz Kadınsa kımıldamak ister, olmaz Yer değiştirmek ister, olmaz Solumak birdenbire Gene olmaz Olacak bir şey boşuna aranır, boşuna boşuna boşuna Bir kaya daha çatlar Başlar ufacık taşlar yuvarlanmaya Eser bir silinti, bir sisin dağılışındaki öz Çıkar o yunus balığı, o heykel Yaz kelebeği, kapı Sonra? III Sonra ne? Sabah! İyi bir gün başlar ne de olsa Tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın Ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil Bir aralık gibi durur dünyada İşte bir soru! Okurken elinde tuttuğu; okumaz, gene elinde tuttuğu "Önce hep gece vardı" diyen bir kitapla Biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz Diyoruz; çünkü o kadın Ne yapsa, neye uygulansa Bir aralıktır şimdi dünyada Bir aralık, bir aralık! Yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara Bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi Ve batık gemilerden şimdiye arta kalan Bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi Tanrım ona bir salıncak! Bir gidip bir geliversin diye boşlukta Umutla, erinçle, tutkuyla Kendine kendine kendine katlanarak Hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine Tanrım Ona bir salıncak! Tam burda Gözlüklü, kış akşamları yüzlü bir bahçıvan Sorar o sokak kedisinin dilindeki hızla Sorar o çiçekleri -bir çiçek olmayan yalnız- sorar sorar sorar Nereye kadar bilinmez Hani bir sormasa... korkunç! Hani bir çalgıcı vardı, başını çalgısına koymasa uyuyamaz Sonra? Sonra ne? İşte bir çamur gibi sıvanmış odaya Karanlık bir kilisenin İhtiyar zangoçunun ağzıyla Günaydın! İyi bir gün başlar ne de olsa IV İyi bir gün başlar. Dünyadayız artık. Dünya! Şu tatlı pencereniz. Sizin. Bunu anlamayacak ne var? Pencere Tanıklık ediyor işte. Gün mavisi bir şey. Tanıklık ediyor Pek açık değil. Değil de... Size. Tanıklık ediyor bir de Bunu evrenin sonsuzluğu diye yanıtlar varlığı olmayan bir söz Yok canım! kimsenin bir şey dediği yok, söylenmiş bazı sözler yaşıyor, o kadar İşte Yaşamış bir kadın yaşıyor orada Yitmek, hani durmadan yitmek, ulaşmak bir aşkınlığa Var ya Orada Tek imge kayalardır, işte orada Yaşar hiç konuşmadıklarınız, işte orada Dışa vurmadıklarınız, şimdi orada Her şey hep kayalardır; otlar da böcekler de, sular da Günler de, zamanlar da -Görünen bir zamandır çünkü orada- Bir el yana düşmemiş, kaldı ki birden havada Değilse bir hareket bu, yalnız orada Orada Bir ayak boyu yerde, bir kadın Bırakılmış gibi yıllarca Tanrım ona bir salıncak! Taş kesilmesin diye taş Donakalmasın diye boşlukta. Hani o balıkçılla yarışan çaylağa Kırpışan gözleriyle bakan gemici Gibi Baksın o da görmeden Ne çıkar ustaymış, erginmiş uzağı görmekte gözleri. Tanrım size bir salıncak! Salıncak, Edip Cansever. |
|
04 Şubat 2018, 23:32 | #44 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. içindeki sessiz parlaklık elini kestiğin bir yerlerden görünür sözgelimi bir tırnak kenarında kalbini anlatırken kalbinde bir şiir okurken şiirden sızan kanda öyle ki gözlerin maviyse de pembeyle bakarsın bana kalır aklımda çünkü o ekim günleriyle aralıksız boyanan bir ırmağın durgun sesidir iyi ya, ekimdir işte, kasıma ne kalmıştır şurada yani bir çay ocağının başında bir adam şekerlere çocukluğunu sevdirir. nereden nereye dün akşam evinin önünden geçtim nedense uğramadım sana sanki dünyaları kapsayan bir uğultu azala azala yol boyunca yapraklarda oluştu boğaziçi iskelelerinden birinde sarı bir elmayı dişledi bir iskele memuru iyi biliyorum günlerden perşembeydi ve akşam o kadar da akşam değildi hafifçe yanmış bir simit yenebilirdi okumayı bilsem köşedeki eski çeşmenin saçları örgülü çeşmenin alnı armalı çeşmenin yazıları rahatça okunabilirdi. göksu deresinin orada köhne ahşap bir bina üstünde bir yazı: brasserie sanırım işgal zamanlarından kalma kıyıya çekmiş motorunu ahmet abi şimdilerde dikiş dikiyor gecekondusunda nicedir gördüğüm de yok yüzyıllardır geçmiş sanki aradan gerçekte zaman da ne ki o olmasaydı, onlar olmasaydı gelecekte insan gibi yaşamanın onuru elbette gecikirdi yeri gelmişken saygıyla, içten merhaba ahmet abi. saat yirmi on beş'de bir vapur var köprü'ye çay ocağının karşısında oturacağım demli çay, mavi gözlerin gözlerin neden mavi aklıma geldi birden istanbul'da doğup büyüyen herkes masmavi düşünür kendini bir mozayık gibi mavi bir dünyadan gelir en önce mavilerle yaşlanır koyu mavi bir toprakla örtülür üstü geçelim daha pek düşünmek istemiyorum ölümü yeter ki eksilmesin öfkem yeter ki aklım gücüm yerinde ve sonuna kadar direnmede adımı unutup bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim elbette umutsuzluğa düşerim bazan elbette umutluyum her zaman neden yazılır bir şiir çünkü nasıl aşılabilir başkaca insanın karmaşıklığı. evet dün akşam evinin önünden geçtim içim hem kimsesizdi hem kalabalık bu demektir ki sevgisiz düşünemiyorum sevdayı bana söz ver yarın akşam göze al her şeyi yeni baştan konuşmayı. Gelmiş Bulundum, Edip Cansever. |
|
06 Şubat 2018, 20:54 | #45 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bir menekşe duyuyorum ellerimsiz O kadar güzel ki, Amerika bile güzel Sen bile güzelsin bensizce Atomlar bile güzel Moleküller bile Toplanıp ayak oluyorlar bende Ağız oluyorlar biraz Diş oluyorlar keskince İki göz parlakca On tırnak sivrice. Bir menekse duyuyorum ellerimle Bir molekul duyuyorum Bir atom Korkunç Birleşip ayak olmuyorlar bende Ağız, diş, tırnak Göz olmuyorlar Hep birden, Hep birden bir şey oluyoruz işte Ağzı, burnu, elleri, kolları O korkunç güzelliğe karşı. Güzel Atomların Yaptığı Ayak, Edip Cansever. |
|
19 Şubat 2018, 21:08 | #46 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri Seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle Bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor - acaba? Evet, çok değil konuşurken düzeltiyoruz Orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz Ama biliyorsunuz ki gene de Hepimiz, işte hepimiz Bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde. Gözler mi? Tavana dikili, hayır, pencereye Yağmalar, sürgünler, yangınlar içinde Çünkü bu boşluk; tüneller, çukurlar, kapkacak ağızları Mağaralar, denizler, gökyüzleri değil de Bu boşluk, o bir türlü dolduramadığımız, o Orman, dağ, kısacası evrenle. Biz bu lavanta kokularını bilmeden taşıyoruz Biz bu tavana bilmeden eski rengine boyuyoruz Bu bizim terliklerimizde ufacık güller oluyor - acaba? Evet, çok değil, onları bilmeden hoşa gideriyoruz Sormayın, ama sormayın, bilmeden aralık tutuyoruz kapılarımızı Bilmeden bekliyoruz, bilmeden uyuyoruz sabahlara değin Kim bilir, belki de biz Tanrısıyız en olunmaz şeylerin. Bu bizim en düzenli hareketimiz: olmak Asılıp kalmışız sokak fenerlerine Asılıp kalmışız öyle, görenler bizi görüyor Görenler bizi görüyor ve gidip geliyoruz dikkatle Doğrusu, niye saklayalım, hepimiz bunu yapıyoruz Ama biz yaşıyorken de bunu yapıyoruz sadece Cansız Ve gidip geliyoruz dikkatle. Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba? Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz Biz ne garip şeyleriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak Ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz. Çoğullama, Edip Cansever. |
|
27 Şubat 2018, 00:52 | #47 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki, kim yitirmiş evini, ya da Hangi yitikle yok olmuş o yapı Kimbilir Vuruyorum yokuş aşağı, kıyıya Bir taşın üstüne oturuyorum Ben oturur oturmaz Çıkıyor kuytularından bütün görünümler Ve ufak bir oyun oynuyor bana doğa Alıp alıp götürüyor gözlerimi bıkmadan Kısalıp uzayan bir çift yılan balığını andıran gözlerimi Güneşin şavkından yuvarlanan çakıllara Tam o sıra bir vapur yanaşıyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslağı gibi Denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanık, diri Ve işin tuhafı bense Alışıyorum gittikçe Her gün bir parça daha alışıyorum yalnızlığıma Ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden Ve bu yüzden mi bilmem Durup bir süre çevreme bakar gibi yapıyorum Sürüyle kus havalanıyor defnelerin içinden Sürüyle, evet, hatırlıyorum birden Nicedir unutmuşum saymayı bile günleri Dağılıp gitmişler herbiri bir yana Kuşlar gibi, onlar da Benimse ne gidecegim bir yer Ne de özlediğim bir şey var Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana. Uzun bir cumartesiyi hatırlıyorum, saat on iki Dalıp gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki Bir sigara yakıyorum, bir kağıda bir iki dize yazıyorum Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha Ama hiç kımıldamıyor, akrep de, yelkovan da Yani tam böyle birşeye benziyor zaman Yılgın ve çarpıcı renkler içinde pek kımıldamayan Çıkageliyor sonra, saat on iki. Anlıyorum Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi Yalnızca bunun için uzun Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da Örneğin Bir sevgiyi yontup onarmak için Döğüşmek de sevgidir Ve benim bildiğim kadarıyla Her şeydir bir insan, her şeydir Yalandır kısalığı yaşamın Ve özellikle insan dediğimiz şey İnançli bir insan soyunun parçasıysa. Sonunda başbasa kalıyoruz gene Başbaşa kalıyoruz doğayla ben İşte az önce yağmur da başladı, cumartesi günlerden On temmuz cumartesi Bir vapur daha kalkıyor iskeleden Ve yağmur hızlanıyor biraz Uzanıp yatsam diyorum otların üstünde çırılçıplak Tam öyle yapıyorum Şimdi yağmuru seviyorum, şimdi yağmuru seviyorum, yağmuru seviyorum. Bilmez Miyim Hiç, Edip Cansever. |
|
03 Mart 2018, 00:29 | #48 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kardeşim Erdal, Müthiş sıkılıyorum… Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba… Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem… Ama elimden ne gelir? Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki… Büsbütün kabalaşmaktansa, uzaklara gitmek daha iyi… Gitmiyorum herkesin olduğu meyhanelere… Gene on, on iki yıl önce yaptığım gibi, deniz kıyılarında, martılar içinde, bir başıma içiyorum… Sonra övünmek için söylemiyorum -sen anlarsın- kendimle yetinebiliyorum ben… Bazen de düşünüyorum bütün bu kötülüklerin kaynağı bende… Durum ne olursa olsun seçeceğim tek şey yalnızlık oluyor…. Oysa cebimize bir şişe rakı sokup, uzaklara falan gidebilirdik… Uzaklar… Bu kelimede ıssız, boynu bükük, hatta insana yaraşan bir bitmezlik gücü var… Her şeyden daha gerçek geliyor bana… “Hadi kumar oynayalım, içki içelim” der gibi, “uzakları yaşayalım” da olmalı sözlerimizde… Bizi bir kadının beklemesi, bir mutluluğa varacağımız, iyi şeyler yazacağımız, kötü bir günün avuntusu vb… Karşısında her zaman bir “uzak” kelimesi var. Ya olmasaydı? Balık pazarında bir meyhanem var… Adı: Mavi Boncuk… Laterna var, tombalacılar var, birtakım adamlar… En iyisi, masada yarı kurumuş bir çiçek var; boynumu onun eğik sapına uydurdum mu, dünya benim oluyor… Beni dünyalarına alıyor bu çiçekler, laternalar, bir takım adamlar… Eskittiğimiz yalnızlıklar işe yaramıyor… Yeni yalnızlıklar bulmalı… Bulmalı ki insanın anlatacak bir şeyleri olsun… Edip Cansever |
|
24 Mart 2018, 21:56 | #49 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Ablan çiçekli şapkalar yapıyor mu gene Üstüne buğulu yaz tülleri serpiştiriyor mu Kadife sesleri, ibrişim kokulan Dolduruyor mu dört bir yanı Küçük küçük güneşler halinde Makaslarda geziniyor mu parmak izlerin Onca uzaklığındaki ben Geçiyor muyum belli belirsiz Gözlerinin içdenizlerinden Nasıl mı , Nasıl yaratılmışsa boşluk Kendine bakan irice bir vişneden. Hani Elini alnına koyup da Daldığın olurdu ya bazen Dalgınlığının ipekli giysinle birlikte Hiç değinmeyen bir hışırtısı olurdu ya Kime duyuruyorsun o sesi şimdi Kime — Yokluğuma bakarak Çizilmiş bir taslak gibi Uçup giden bir taslak gibi Dağılan, toz olan bir taslak gibi — Pencerenden baktığında— arasıra —, — Ah bu kımıltısız yaz uzaklıkları — Sana küçük küçük armağanlar verilirdi de sanki Sen onları (sözgelimi bir tümsek, bir yavru karga, yere düşen bir yaprak, ağır ağır yayılan bir duman parçası — şapkalardan birinden kopmuş bir kurdele ? olabilir— karşı pencerede bir ayna, bir sürahi; birbirine karışmış iki tek gözyaşı gibi) Dolduruyor musun çantana özenle Çantana, çekmecene, ne bileyim, hiçbir yere belki de İşte, tıpkı, dilsiz bir kadın sana bir şey söyledi Söyledi de Yineler gibisindir kendi kendine. Anımsıyorum birde Senden biraz ötede birtakım devinimler Görüyorum nerdeyse — gövdenin çok yakınında — Sen onları tutup tutup bırakıyorsun Demirin pası kavradığı Bir yavaşlıkla Bunlar ellerin senin, kirpiklerin, ağzın aslında Dağılıp yitiveriyor birden hepsi ' Bu benim kayganlığım ' derdi bir balık olsa Ama sen diyemezsin, ben de diyemem Çünkü sen yoksun, ben de yokum Ya da biz ikimiz de varız, varız da Bekliyoruz sanki düşlerimizden birinin yargısını Bakışımlı iki düş arasında. İşte, şimdi, şu anda Yaşamın aynasında — ah şu küçük yaz uzaklıkları — Bir terzinin yeni bitirdiği bir giysiyi Seyretmesi gibi uzun uzun Bakıyorsundur-— bakışlarına sığan ne varsa — Öyleyse İliştirir misin göğsüne Bir çiçek uzatsam — uzatmak denirse buna — Gülersin alırken — sahiden güler misin— Biliyor musun seni ben Görmedim hiç gülerken Gülsen de pembesi bol bir resim yapıyorsun gibi gelir bana Gittikçe koyulaşan — kendini dışa vuran irice bir vişne ? neden olmasın — Ya ağlarken gördüm mü, hayır, görmedim Gördüğüm yalnız Nasıl yansırsa buğulu cama bir elma Öylece bir şey Şunu da söyleyeyim, sen benim Bilmemin başlangıcısın olsa olsa Çiçekli şapkalar, buğulu yaz tülleri Şimdi hepsi birden— uzaktan uzağa — Bir çocuk ağlaması gibi Her şey bir çocuk ağlaması gibi Her şey, ama her şey Bir çocuk ağlaması gibi Her şey, her şey, her şey. Iki Düş Arasında, Edip Cansever. |
|
22 Mayıs 2018, 00:56 | #50 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: İkinci Yeni Curnatası Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. O şimdi uyanmış Sade güzel şeyler düşünüyordur. Gözlerinin içinde bir deniz Mavi Ezik Duruyordur. Bakar suya Bütün balıklar suyun yüzüne çıkar. Baksa ovalara Yeşil eder. Gülizar’dı Gelen Aklına Ayvaz’ın, İlhan Berk. -Köroğlu 1955- |
|
Etiketler |
curnatası, yeni, İkinci |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İkinci Yeni şairlerinden en sevdikleriniz hangileridir? | Hesna | IF Anketler | 8 | 05 Mayıs 2024 12:46 |
AKVL | Final Etabı İkinci Tur İkinci Maçı | Fenerbahçe Grundig 3-1 Galatasaray Daikin | ŞAMPİYONUZ! | Kalemzede | Fenerbahçe | 0 | 01 Mayıs 2015 12:34 |
Walking Dead'in İkinci Sezonundan Yeni Bir Vine | RaMSeS | Oyun Dünyasından Son Haberler | 0 | 10 Aralık 2013 00:05 |
İkinci tur öncesi yeni Ermeni hamlesi | PassioN | Haber Arşivi | 0 | 24 Nisan 2012 20:19 |
Yaratımsız dönem ve İkinci Yeni | Ecrin | Türk Dili ve Edebiyatı | 0 | 03 Mayıs 2011 21:10 |