20 Kasım 2011, 11:35 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Uçurum Çağa ayak uydurmayan (uyduramayan değil!) ve hiçbir zaman baş olmayacak insanlar, içlerinde ve sırtlarında bir uçurumla gezerler gri kalabalıklarda. Uçurumu içinde yüklenmiş, uyumsuz görülen, bir baltaya ve saplantıya sap olmayacak, ama saplantılı, yüklemi anlamlandırılamayan, anlaşılmayan insanlar -ki bazılarına göre deliler-, elinin tersiyle itilmelidir. Oda soğukluğunda saklanmalı, çoluk-çocuktan uzak tutulmalıdır. Ahmed Arif der ya “Buyruk kesindi / Gayrı gözlerini kör sürüngenler / Yüreğini leş kargaları yesindi”. Sökülür düşlerim, sökülür öfkem, sökülür nota nota şarkıları. Tüm hayatını, ait olmadığın bir dünyada geçirmeyi düşünmek oldukça sıkıntılı bir düşünce, sökülür hayat. Çekip gitmek geliyor bazen içimden, korkuyu beklemek yerine beyaz mantomu giyerek. Boğaz kıyısında rakı ve balık benim değil, çocuk parklarında gıcırdayan salıncaklar, geceden sabaha hesapsız çevrilen oyunlar, bebek kokusu benim değil. Sarhoş barlarda söylenen türküler, ayışığı, yakamoz ve ılık rüzgâr bana değil. Benim değil, ellerinden sökülmüş bir hayat ve yapılmıyor yapı-sökümüm bilgelerce. Birbirine sırt dönmüş, aslında kendisine dönmüş iki yamacın kıyısında duygulanır paçavradan bir bayrak. Bekleyen bir gururun simgesidir artık. Uçurum denince hep iki varlık gelir ya insanın aklına. Uçurum hep ikidir aslında. Tercih ve zorunluluk, başlangıç ve son, tutunmak ve son umut, heyecan ve korku, geri dönüş ve hesaplaşma. Diple gök arasında, arzla ufuk arasında, öyle bir uçurum ki söyletir lâl korkuları. Nietzsche’nin aklını, Şeyh Bedrettin’in hakikatını, Dante’nin araf’ını konuşturur. Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35’inde, Nilgün Marmara’nın 29’unda, Sylvia Plath’ın 30’unda düştüğü büyük çukurdur. Yitiren ve yaratan çukur. Uçurum ki insanı ve toplumu tercihe zorlar. Böyle zamanlar doğurur; varoluşu, arzuyu, hakikati, ölümü, doğumu, çığlığı, yazıyı ve şiiri. Devinim ve devrimler, bir yarılma sonrası oluşmaz mı? Şiirler, insanın ikiye asitmetrik ayrılması değil midir? Nietzsche’nin üstinsanlıktan aforoz edildiği ve insanlaştırıldığı “Nietzsche Ağladığında” romanında, stresinin ve baş ağrısının sona ermesi için yapılacak tedaviyi reddediyordu. Çünkü bunlar, onu kendisine, hakikate ve yazmaya götürüyordu. Doğum sancısıydı baş ağrısı. Bir kırılma noktasının üstündeysem kendi içimde, otururum uçurumun başına, hezeyanlarım çığlığa döner. Tuttursam (birleştirsem) hayal kırıklarımı birbirine kaç uçurum çıkar, bilinmez. Birçok kez yardan geçtim. Üzüldüğümde bazen sahile gitme arzusu doğdu içimde. Bu satırlar hatırlattı sahilin niçin rahatlattığı? Denizin kıyısı da bir uçurumdur. Gitmek ya da kalmak, ağlamak ya da yazmak, boğulmak ya da boğmak, unutmak ya da kaydetmek tarihe… En tepedeyim, ama en soluksuz ve parantezsiz. Kafasında matkapla açılmış bir delik, yüreğinde tıkanmış bir damar, parmağına dolanmış bir acısı olanlarla sökelim sözlerimizi, çorap söküğü gibi. Yeter yalnızlığımız, bu dünya bizim değil, ama bizim uçurumların hepsi. Herman Hesse “Her başlangıç bir büyü gizler, bizi korumayı ve yaşamamıza yardım etmeyi bilen” der. Bu kıyı; akılla yürek, beyinle dil, değerle kabul arasında uçurumu olanlara ithaf edilmiştir. İlkinci çığlığın büyüsü, bakalım ne kadar yaşatacak bizi ve yansılarımızı? Ozan Uyumlu | |
|
Etiketler |
ucurum |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Uçurum | CORDON BLEU | Fıkra | 0 | 11 Aralık 2022 19:16 |
Uçurum | Belma | Amatör Şairler | 3 | 15 Mart 2020 19:21 |
Uçurum | Afrodit | İslamiyet | 0 | 14 Kasım 2011 16:12 |
Uçurum | Düş | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 1 | 21 Mart 2011 03:02 |