IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 10 Aralık 2010, 22:37   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ertesi gün sabahı.




Gözlerimi açıp etraftaki nesneleri seçmeye çalıştım,hala net göremiyordum cisimler birbirine girmiş gibiydi çok mu içmiştim yine.



Ben bunu genellikle her gece yapıyordum kendime, alkol etkisiyle olmadığım insanlar olmak hoşuma gidiyordu, sarhoşken o sorumsuzluk duygusu cezp ediyordu. Ve sabah kalktığımda çok az şey hatırlıyor olmak güzeldi. Birkaç saati unutmak bile hoştu,aklıma her şeyin kazındığı şu dönemde. Sahi lafı gelmişken en hüzünlü ve en güzel kelime “unutmak” … Bu kelimenin bize sunduğu iki sıfat var “unutulan” ve “unutan”.



Ne hüzünlüdür unutulan olmak ve ne büyük sevinçtir unutan olabilmek. En büyük hediyedir kişiye yaralandığını unutabilmesi,aklındakileri eleyebilmesi. Her neyse ne diyordum; cisimler gittikçe netleşmeye başlamıştı ki yataktan kalkmak için doğruldum, etraf darmadağınıktı, kırılabilecek tüm eşyalarım paramparçaydı ve her şey etrafa saçılmıştı. Ayaklarımı yataktan indirip yere bastığım an canımın acısıyla açıldı gözlerim, yerler cam parçalarıyla doluydu tuzla buz olmuştu ne varsa kırmıştım anlaşılan, dün gece olanları hatırlamaya çalıştım zihnimde hiç bir şey canlanmıyordu hala bilincim kapalıydı sanırım. Viski şişesi,kül tablası ve ağlamalarım belirdi gözlerimde ama neden ağladığımı net hatırlamıyordum. Berbat bir geceydi anlaşılan yine, resim albümü başucumdaydı telefonum kapalıydı makyajım akmış ve bembeyaz görünüyordum. Dikkatlice hareket ederek odamdan çıktım mutfağa gidip kahve suyu koydum, balkona çıktım uyanmak için, hava griydi ama kışa göre yinede sıcaktı şehir uykuda gibiydi oysa hafta içiydi ve saat 9’du. Ne garipti şuan olduğum yerden tüm şehri görebiliyordum küçücüktü şehir,şehrin sakladığı tüm hayatlar gözümün önündeydi, canlandırmaya çalıştım zihnimde insan hallerini ama kurgu yapacak halde değildim başım çok ağrıyordu suyun kaynama sesini duyup tekrar mutfağa geçtim, kendime çok sert bir kahve alıp salona yöneldim. Koltuğa bağdaş kurup kumandaya uzandım,televizyonu açtım. Birkaç kanalda halen haberler vardı ama genelinde şu saçma kadın programları vardı,kızı kaçan aileler,kocası aldatan kadınlar ve evlenmek için televizyona çıkan insanlar.Sahi ne ilginç değil mi insanlar evlenmek için televizyonlara çıkıyorlar, oysa ben “Aşk”ı kutsal sanıyordum, evlilik ise iki aşık ve sağlam karakterli kişinin ömür anlaşmasıydı, bilerek isteyerek gerçekleri görerek birbirlerine ömürlerini teslim etmeleriydi. Oysa bu insanlar aşk’ı ağırlığınca altın mantığına büründürüp televizyonlardan reklamlarını yapıyorlar.



Ömürlerini satılığa çıkartıyorlar. Beklide sadece çaresizler,böyle yetiştirildiler. Eskiden ömürler anne-babalar tarafından satılığa çıkartılıyordu karşılığında maddi kazanç beklenmese bile bu ebeveynlerin tekelindeydi. Şimdiyse bilinçlenen insanlar(!) aracıları çıkarttılar hayatlarından bu konuda, herkes kendi ömrünü satıyor,herkes pazarlamacı. Kara kaşına kara gözüne bir daire bir arabaya veriliyor bir ömür, bir kalp. Düşün bir yürek kaç parçaya bölünüyor ?. Aşk içgüdüsel sanıyordum ben ama öyle değilmiş. Yürek bir şekilde duyurur sesini aşk geldiğinde derdim, öyle de değilmiş. Aşk’ının karşılık bulma olasılığı cebindeki paranla eş orantılı artık. Üstelik bu insanlar gerçekten aşık olduklarına da inanıyorlar, aşkı seçebildiklerine şekillendirebildiklerine inanıyorlar, ne kadar ilginç değil mi ? Sence gerçekten kim haklı ? Bu insanlar bu şekilde mutlu da oluyorlar aşkı yaşadıklarını da savunuyorlar. Bizse acı çekip duruyoruz, Aşk acaba bazen yetinmek mi ? İsteklerle şekillenen bir olgu mu ? İçimden buna inanmak gelmiyor.









Bir müzik kanalı açıp kahveme devam ettim aklım şarkının sözlerine takıldı birden;



“Alışmadan yalnızlığa affetmeyi öğren vakit varken, geç olmadan kaybetmeli… Çünkü zaferlere ödül yalnızlıktır, ne yazık ki yalnızlık.”



Bu kadının sesi hep içimden vuruyordu beni, Ne de haklı şarkı, her zaferde birde yalnızlık kazanılıyor. Kim zirvede kalabalık kalabilmiş ki ? Her zafer o kulvardaki yalnızlıktır. Böyle bir sabaha bu kadar düşünce fazlaydı, kahvemi bitirip mutfakta çöp poşeti aramaya gittim en büyüklerinden almıştık iyi ki 2-3 tane alıp odama yöneldim etraftaki parçaları toplamaya başladım eşyaları topladıktan sonra süpürdüm güzelce odam bomboş görünüyordu ıvır zıvır ne varsa atmışım ve kırılmış çoğu. Çok sevdiğim 3 maymun heykelciklerimi kırmışım hem anısı vardı hem çok severdim,üzüldüm. Oturdum yatağa ve ne kadar savruk olduğumu düşündüm 80 gün sonra sınava girecektim hayatımın dönüm senesiydi bu yıl ama ben hala depresyonda gibiydim alkolü bırakmalıydım artık çöküyordum resmen,yaşıtlarım hayata dört elle bağlıydılar, her şeyin bir anlamı vardı onlara göre. Bir hedefleri vardı,çabalıyorlardı. Güya bense sadece insan olmaya çalışıyordum bazı değerleri yitirmemeye çalışıyordum ama bunları yaparken bakılınca görülen tek şey; alkolik, uyuşuk, boş veren bir insan müsveddesi. Hayatımda kim olursa olsun bana yardım etmeye çalışıyorlardı,yararları dokunsun istiyorlardı. Zeki olduğumu,değerli olduğumu düşünüyorlardı. Bense aptalın teki olduğumu düşünüyordum. Her seferinde kırılan,yenilen,aciz ve gereksiz biri. Her şey kendini sevmekle başlar derler, koca bir yalan ben böyleyken kendimi nasıl sevebilirim ? Kendimi sevilebilecek biri haline getirebilirim belki ama o zamanda değişmiş olacağım,olduğum varolduğum öz bu. Değiştirdikten sonra neye yarar ki hem değişim toplum normlarına göreyse ne ifade eder ? Çoğulculuk ilkesiyle oluşmuş, doğrulu yanlışlığı kişilere göre değil çıkarlara göre ölçülen normlara kendimi uydursam ben ne ifade ederim ki ? Okumam gerekiyor para kazanmak için, para kazanmalıyım statü elde etmek için, statüm olmalı ki çoğunluğa kendimi dinlettirebileyim. Sisteme bak düz mantıktan ibaret,acınası değil mi sence de ? Ah pardon, sende severdin bu hayatı değil mi.. Ait olduğum dünya bu değil benim, ‘başaranlar var ama’ masalına inanmıyorum artık, yani ben kötünün iyisi olmak istemiyorum. Baktığımda en iyi başaranlar bile çizilen sınırların içinde koşturan insanlar, sınırları evrenin sonu sayıyorlar, öyle değil oysa. Eğer gerçekten hayat buysa hepsi bu kadarsa ve kurallar bunlarsa ben savruk biri olacağım ömrümün sonuna kadar Bukowski gibi mesela sarhoş,huysuz,boşvermiş bir insan. Hep aklımda sözleri yankılanır;



"Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı tıraşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi adamlardan ve kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam."



Asıl sorun şuradan çıkıyor ki ‘’Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.’’ Evet işin doğrusu bu. Kişinin toplumu şekillendirmesi gerekirken insanlar özgürlüklerini teslim ederek bir çoğulluk oluşturup adına toplum diyorlar ve kendilerine benzeyen bireyler üretiyorlar fabrika gibi, aynı tip aynı şekilde insanlar. Sınırlar belli, alternatifler belli, sonrada özgürsün diyerek sınırların içinde koşmana izin veriyorlar, şekerle kandırılmış çocuklar misali yani...


Mârâ.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
ertesi, gün, sabahı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ertesi Gün Hapı PySSyCaT Sağlık Köşesi 0 04 Ocak 2021 19:51
Emar - Ertesi Gün daiSy D, E, F, G 0 15 Aralık 2016 12:04
Saat;Sensizliğin Ertesi.. cLaS Aşk ve Sevgi Köşesi 0 13 Nisan 2012 22:54
Ya ertesi gün?.. AngeLus IF Ekstra 0 15 Ekim 2010 12:12