23 Kasım 2010, 04:30 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Şu hayat denilen ; Şu hayat denilen kimine çok uzun kimine kısacık bir an gibi gelen yolculuk; neden bunca yükü vurur sırtımıza? Hep acelemiz varmış gibi telaşlı üzgün yorgunaz keyifli genelde mutsuz içinde hep “daha” taşıyan bu koşuşturma neden? Daha zengin daha mutlu daha güzel daha yalnız daha çok ve bir dolu “daha” yüklü sıfatlarla örülüyor çevremiz. Günler kendini tekrara başladı burada. Gönüllü yaşam mahkumluğu böyle olmalı. Geldik ya bir kere tekamül etmeden dönmeyeceğiz. İyi ama ruhumun dayanacağı bir direk bulmak lazım. Elinde tuttuğu bir torba bile ağır gelirken insana yüreğe basan bunca ağırlığı neyle taşımak gerekiyor? Kalbin hasar almışsa bir kere zamanla su alıp batarsın. Gemiler gibi işte! Hani deniz kıyısına çekilip ölüme terk edilmiş ileride parçalanıp başka işlerde kullanılacak demir yığını muamelesi gören gemiler vardır ya işte onlar gibi yüreği de kıyıya çıkıyor insanın bazen. Bakıyorsun ileride başka bir iş için kullanılacak bir organdan öteye gitmiyor. Bunları düşününce dedim ki bütün sözlerim geçersizdir. Attığım imzalar verdiğim tüm yeminler antlaşmalar kontratlar aşka dair ne demişsem sevdiğimehepsi hükümsüzdür. En azından dürüst bir duruş olur bu! Öyle ya evlenirken söz vermemiş miydik? İyi ve kötü günde hastalık ve sağlıkta yan yana duracağımıza; ben kendi adıma verdim. O zaman eşim olmak isteyen adam da aynı sözü vermişti. Boşandık tüm sözler hükümsüzdür. Aşkın en yoğun zamanında bir gece yarısı sevişmesinin ortasında daha terimiz soğumamışken tenimize başka ten değmeyeceğine yemin eden bir adam da hatırlıyorum. Bana da aynı şeyi tekrarlatmıştı üstelik. Aklıma başka bir erkeğin kollarında olduğun geldiğinde bile çıldırıyorum demişti. O sözlere ne oldu peki? Yeminler ve antların aşkın bitişi ile bittiği yargısı çıkıyor ortaya bu durumda yapacak pek bir şey de yok gibi görünüyor. Aşk var olduğu anın dışında yaşamıyor. Taahhütlerimi herkes kadar tuttum herkes kadar bozdum. Dün gece yarısı etrafta sessizliğini korurken karanlık çıkıp balkona bir sigara yaktım. Bu şehri seyrettim uzunca ışık yanan evleri uyumamış insanları her yanan lambanın bir hayatın uzak işaretleri olduğunu düşündüm. Kaç yaşama tanıklık ediyorsa manzaram o kadar sevda kırıkları dolu etrafım. Hepsi birisine tutamadığı bir söz vermiş olmalıydı. Hatta evliliğini ilişkisini devam ettirenlerin bile ilk zamanlar verdikleri yeminlere ne kadar bağlı kaldıkları da soru işareti yaratıyor kafamda. Genetik olmalı Adem ile Havva’yı hatırlayınca Tanrı’ya verilen sözü bile tutamayan insanoğlu kendi cinsine söylediğini ne kadar süre koruyabilir ki? Kafam bozuldu benim verdiğim bütün sözler hükümsüzdür hepsini ikinci bir emre kadar aşklarımın üstünden çekiyorum. Bir daha hiç seviyorum demeyecek miyim? Elime başkası değemez bir daha kalbimi kimse alamaz seninim ölene kadar gibi cümleler söylemeyecek miyim? Bunun cevabını şu anda vermek zor. Mantığım söylemem diyor ama ben aşkı görünce hemen yolunu değiştirip ardı sıra koşan deli kadının biriyim. Belli olmaz! Kaç sarhoş tövbe edip tekrar içmemiş mi? Kalbimi kıyıya çektim. Su aldıkça batışını izliyorum. Bu yüzden ettiğim hiçbir yeminin geçerliliği yoktur. Eski sevdaların da sözlerinin arkasında durup bakmıyorum. Şimdi kim hangi gönülde bitmeyecek sandığı sevgisine yeminler ediyorsa orada kalsın. Ben bir müddet daha en azından yeni bir aşka kadar kimliğimle birlikte hükümsüzüm! | |
|
Etiketler |
şu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Nedir Bu Aşk Denilen Şey | HayaliGenc | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 07 Kasım 2017 01:13 |
Hayat bazen hiç hayat gibi değil! Oysa adın ne güzel ‘Hayat’ | Amelia | Kişisel Gelişim | 0 | 14 Şubat 2014 00:16 |
Aşk denilen şey | Süslü | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 1 | 24 Mart 2009 16:04 |