18 Ağustos 2010, 16:49 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Nihal Bengisu Karaca \ 'Evet'in arzusu, 'Hayır'ın kâbusu "Evet"çilerin haleti ruhiyesi Samuel Beckett'in "Godot'yu Beklerken" yapıtını hatırlatıyor. "Hayır"cılar ise 12 Eylül'de konulacak sandıklara "Pandora'nın Kutusu" muamelesi yapmakta. Her iki tarafta da 12 Eylül ile birlikte bir eşik aşılacak ve bir daha hiçbir şey aynı olmayacak duygusu hâkim. Neye evet diyoruz? Adlı bir etkinlikte "evet"in anlamı şu mükemmel yorumla ifade edilmişti: Evet demek, statükonun kibrine karşılık, kitlelerin tevazuunun yanında olmak demektir. Evet diyecek olanlarımız 13 Eylül sabahı bayram olacak diye değil, militarizmin prangaları gevşeyeceği için "evet" diyor. "Hayır"cılar bunu inkâr etmiyor, onların sorunu "gevşeyen" kısma neyin yerleşeceği ile ilgili. "Hayır"cılarda, "Askeri vesayetin neye benzediğini az çok biliyoruz, oysa sivil vesayet ihtimalinde neler olabileceğini hiç bilmiyoruz" duygusu hâkim. Bilinen eziyeti, muhayyel zorluğa tercih etme eğilimi. Son derece "muhafazakâr" bir tutum. Sivil vesayet endişesi, "Hayır"cılar için "AK Parti'nin yargıyı ele geçirmesi" teması etrafında gelişiyor. AK Parti, seçimle gelmiş ve seçimle gidebilir olduğu belli bir parti olduğuna göre bu itiraz ciddiye alınamaz. Ciddiye alınabilir itiraz, "İster AK Parti olsun isterse kök parti, 'yasama'nın 'yürütme'yi denetleme fonksiyonunu yerine getiremediği bir ortamda; yürütme, yargıyı da kontrol edebilecek bir güce erişirse, geride 'yargı bağımsızlığı' diye bir şey kalmaz" itirazıdır. Doğru. İdeal olana ilişkin temennimizi ve beklentimizi korumalıyız. Yargı ile yürütme, dolayısıyla siyaset arasında korunması gereken bir mesafe olmalı. Bu ilkeyi "ütopya" tahtından indirip "idealler" ajandasının en görünür yerine almalıyız. YARGI HİÇ BAĞIMSIZ OLDU MU? Ancak gerçekçi olalım. Bu ideal ya homojen toplumlarda ya da farklılıklarını hazmetmiş, birbiriyle eşit ilişkiler kurmayı başarmış, sistemin vatandaşlarını "eşitler" ve "daha eşitler" diye ayırmadığı şartlarda hayata geçebiliyor. Ayrıca bazen oralarda da işler karışıyor. AİHM'nin Avrupa'daki Müslümanların inanç hürriyeti ile ilgili taleplerine 11 Eylül'den önce ve 11 Eylül'den sonra nasıl karşılık verdiğine bakın, aradaki devasa fark size gerçeği verecektir. Siyasi rekabetin ve ayrışmanın "yolsuzluk, kalkınma, organik tarım, tüketici hakları vs." gibi konular üzerinden gitmediği, daha köklü taleplerin ve derin ayrışmaların yaşandığı Türkiye'de ise iş daha zor. Burada yargı siyasetten hiç uzak olmadı, bilakis belirli bir siyasetin tarafı oldu, hatta militarist cumhuriyet anlayışının resmi denetçiliğine soyundu. Yargı ve siyaset kelimeleri daha çok yan yana geliyorsa, bu söz konusu ilişkinin şimdilerde başlamış olmasından dolayı değil, şimdilerde deşifre olmuş olmasındandır. Doğru, yargı yürütmeyi denetler, ama denetlerken kullandığı kriterler de onun ne kadar "bağımsız" ne kadar "bağımlı" olduğu konusunda fikir vericidir. Denetleyebiliyor olmak, yargının sahip olması gereken tarafsızlık ve objektiflik kriterlerine uygunluğuna karine teşkil etmez. Ferhat Sarıkaya'nın meslekten men edilmesi için bir komutanın HSYK yetkilisiyle yaptığı telefon konuşmasını hatırlayın. Yine başka bir komutanın internet andı-cı, internet üzerinden kara propaganda yapan siteler açtırmasını, yargıtay cumhuriyet başsavcısının da bu sitelerdeki yayını alıp AK Parti'yi kapatma davası dosyasının içine koymasını; tüm bu noktalarda gördüğümüz asker-yargı-bürokrat işbirliğini hatırlayın, nede-mek istediğimi anlarsınız. HANGİSİ DAHA KÖTÜ, HANGİSİ DAHA MÜMKÜN? Geleceğin tümüyle sorunsuz bir tablo vaat ettiğini ileri sürmüyorum. Ancak yargının, yürütmenin kontrolüne geçmesi tehlikesi en kötü varsayımdır diye düşünüyorum. Bu en kötü senaryoda kendime şu soruyu soruyorum: Yürütmenin kontrolü altına giren bir yargı ile baş etmek ve onu olması gereken yere çekmek mi daha mümkün ve kolaydır, yoksa militarizme eşlikçilik, resmi ideolojiye bekçilik eden bir yargıdan tarafsız olmasını beklemek mi? Hiç kuşkusuz ilki. O yüzden evet. | |
|
Etiketler |
arzusu, bengisu, evetin, hayırın, kabusu, karaca, nihal |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Evet 51, Hayır 49 | System | Haber Arşivi | 0 | 06 Eylül 2010 13:13 |
Evet mi? hayır mı? | Ruj | Fıkra | 1 | 04 Eylül 2010 01:02 |
Nihal Bengisu Karaca \ Salvador Kemal | Pentagram | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 13 Haziran 2010 18:22 |
Nihal Bengisu Karaca \ CHP: Dünden Sonra Yarından Önce | Pentagram | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 26 Mayıs 2010 14:38 |
ya evet ya hayır de :) | Stan | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 3 | 24 Aralık 2009 23:41 |