15 Temmuz 2007, 19:35 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Ben ömrümü tırnaklarımla kanattım… Boğazımdaki neşter kesiği yaralarımın bedelini ödedim , ölüme ramak kalalarda… Beni heryerde sinsice takip eden geçmişimin bütün suçlarından hüküm giydim… Hangi mutluluğun mavi coşkusuna öykünsem, yargılayıp astılar sevinçlerimi söz ormanının darağaçlarına… Sol yanımda hep bir yanı eksik kalmış yaşamımın renkli fotoğraflarını biriktirdim yol heybeme… “BU ZINDAN”; payına gençliğimi düşürdüğüm… Birkaç mısraya sığdırdım tutsak yaşamım beyaza kesti saçlarımı… sonra dikenli tel oldu dilim…kim dinlese öfkeden bükülmüş sözlerimi.. Acı(lan)dı…uzaklaştı coğrafyamdan…İşte bu yüzdendir binlerce ton ağırlığım… Oysa her bahar; Dicle’yi emziren dağların doruğunda düşlemiştim Öyle berrak,öyle temiz… “BU KIRGIN”; Sevinci hırpalanmış çocukluğum… Şimdi boz bulanık bir sudayım… Uzun semahlara dönüyor içimdeki turnalar… Soğumuş cesetler topluyorum kanlı tarih tacirlerinden… Ne vakit bir çılgınlık işlesem durgunluğun tam ortasına; Soğuk bir karakol nezaretinde sorguya alınıyor soy geçmişim… Boynumda amerikan kemendi,kollarımda Filistin askısı acılarla, yine çarmıha gerili bir İsa direniyor gözlerimde… Üzerime deliriyor üstü başı küfür kokan duvarlar.. Bağırıyorum avazım çıktığı kadar, duyulmasın diye kalbimin tik-tak’ları… Tırnakları sökülmüş bir ürperti yokluyor bedenimi.... Uzayan gözaltı sürelerimde kayboluyor direncim… “BU CAN PAZARI” Dizlerimin üstünde yürüdüğüm… Acılar çoğalıyor…Yine adliye girişleri,koridorlar, kapı önü nöbetlerine takılıyor yürüyüşlerim… Kuleden kuleye üç kez uzun düdük sesi bölüyor uykularımı… Sonra ranza dibinde ödüyorum birikmiş volta borcumu… Zorluğun kuşatmasında susturulduğum tek ses Lââ(L)… (s)üzülen yaşlarımda saklı,hain pusulardan kalmışlığım… Soğuk bir ay dolanıyor uzak coğrafyamın gecelerine… İstanbul kadar uzak,Filistin kadar büyük sancılarım Sevda makamında türküler söylüyorum Marmara açıklarına… Boğazın serin sularında (b) akışlarım… Görecesiz bir yalnızlık bu… İnadına duvar örülüyor gözlerime… Ense kökümde köpek dişli sıcak namlular, kasten öldürmeye meyyal bir kalleşlikle takip ediyor beni… Tedirgin ad(ım)larla devam ediyorum yürüyüşüme… Uzun soluklu GEL-GİT ler geceyarısını bekliyor kuşatmak için düşlerimi… Nicedir Uyu(t)muyorum uykumu… “BU ZINDAN… BU KIRGIN… BU CAN PAZARI… MACERA DEĞİL YAŞADIĞIM | |
|
15 Temmuz 2007, 19:36 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Yok(ol)uşların direnci kurşunlanmış yürüyüşlerinde belalı başım… Küçük metinler halinde coşarken şiir soluklu sevdam, büyük savaşların kanlı yıkımları kaldı meydanlarda… Sınırları mayın döşeli coğrafyamın,gittikçe daralan çemberinde örselendi,yorgun adımlarım.. Şimdi sazın tellerinde kendini asan acılara sahip,dilimdeki türküler… “Bana kendini anlatma !... Gülüşün (s)aklayamaz yan(ıl)gınların yakıcılığını” Gecenin ayışığı vurmuş ihanetinin yüzüne ne yana yürüsem yalınayak eylem adımlarıyla, Kayıp ilanı asılı duvarlar barikat kuruyor yürüyüşlerime, fail-i meçhul (k)ayıpların hükümsüz kalmış dosyaları…kursağımda soğuk cesetler taşıyorum… Oysa Senin için söylerdim; Tutsaklığımın o lirik,o yokuşlar çıkan ezgisini. kıskançlık çizerdim duvarlarıma yokluğunda… Şimdi kanatları çekilmiş güvercinlerin uçamayışlarını bölüşüyorum taş bahçemde… saçlarımda beyaza dönmüş kızıllıklar savruluyor soğuk rüzgarlarda… “Bakma öyle yüzüme !...Savurdun işte yeditepeden aşağı düşlerimi…” yüzüme çarpan mezar taşlarıyla uyanıyorum sabah… Göğüs kafesimde çoğalıyor bir ölünün yalnızlıkları… Sanık sandalyesine oturtulmuş düşlerimin öfkeli telaşında, yine yangın yeri satırlarım Bıçağın kemiğime dayandığı kuşatılmış gecelerimin, hüzün vardiyalarında kaybettim gülüşlerimi... Kalın duvarlarla ayırdım hayatımı herşeyden... Artık eski bir tren yolculuğudur gözlerim,garların grisinde… yalnız... Hangi sevincin boynuna sarılsam ,kısa kaldı kollarım (s)arınmalara... “Namluya sürülü son hecemi de tetikliyorum boşluğa Kaç ağlamak gömdüm ihanet kızılı şafaklara ,kimse bilmez.. Acıyı ilk senin gözlerinde görmedim ki !... Dizlerimin üstünde savaştı hep uslanmaz direnişim.. Yenilgilerimi kendi zaferi sayanlarla eşdeğer mi yüreğim ? Ben kontra mevsiminde voltaladım,Diyarbekir’in dar sokaklarını… Takarrof mermisiyle ensesinden vurulmuş Fail_i meçhul acılar taşıyorum sol yanımda…Ölümlerden öfke biriktirdim isyanıma… Bu yüzden avazım çıktığı kadar bağırıyorum tiz sesimle; Ensesinden vurulmuş zaferler yıldıramaz insanca sevgimi… İlla ki göğsünden vurulacak…İlla ki göğsünden… “Git artık !... Gözlerin de onaramaz kırılgan öfkemi” |
|
15 Temmuz 2007, 19:36 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Bu gece; kırılgan düşlerimin koynunda sabahlayacağım… Tenimde sus(uz)luktan kurumuş,elbiseleri yırtılmış, öfke kanamalı aşk sözcükleri kazılı… Yine gri karanlıkların mürekkebine düştü kalemim… Denize kıyısız durgun ırmaklar akıyor gözlerimden… *BEN BÜTÜN YARALARIMI MUTLULUĞUN İÇİNDEN GEÇERKEN ALDIM…* Soğuk rüzgarlar,yüzümün ağrısını içimin Maltalarına savururken; Tutuk(lu) adımlarla voltalıyorum, yargısız hüküm giydiğim karanlıkları… Ardımda kanlı cam kırıkları ve ıslak hüzünlerde büyütülmüş o kadar ayrılığım var ki,Suskunluğuma kilitlediğim… Üstü çizilmemiş iri puntolu hafler duruyor gözümün önünde ,onarılmayı bekleyen… ON(u)ARIYORUM… Neresi zordu ki sevmenin; Eğer duyulmasaydı kalbimin atışları… Çatlarken sevimsizliğin ardamarı, acemi bir işkenceci kesiliyor hayat… Oysa yıkılması zor değildi,yüreğime ördüğüm duvarın… *Kİ O DUVAR EN ÇOK KENDİ İÇİNDE YIKILMIŞTIR* Şimdi ; Her okuduğumda kırık-dökük güncemi ,en çok beni vuruyor, Büyük yıkımlardan devşirdiğim,içe zalim-dışa can cümlelerim… Hangi sularda yüzdürsem kağıttan gemilerimi,soğuk bir rüzgara yenik düşüyor düşlemler… “DÜŞ(T)ÜM BATTI(M) DERİNLERE” Dipteyim… Yunus’un karnında,Yusuf_i sancılarla,sabır tesbihleri çekiyorum… Duaya açılıyor mücrim ellerim, Gecenin yarısı,duvarlarında küfür yazılı odamda... İhbar ediyorum sevda kaçakçısı duygularımı, Durmadan (d)üşüyorum geçmişin karanlıklarında... Usul usul dolaşıyorum düştüğüm duvarların g(e)risinde… İzi duran yaralarımdan biriktirdiğim bir başkaldırının,hesapsızca çöreklendiği,kıştan kalma bir ayazım şimdi,üşüten… “ZATEN BEN HİÇ BAŞEDEMEDİM Kİ, OLUMSUZ SATIRLARIN,BOŞLUĞA DÜŞÜREN ÜNLEM İŞARETLERİYLE…” Her parantez bir yanılışım, Her satır başı bir umut ve her nokta bir ölüm oldu ,gecenin çıldırtan sessizliğinde… Oysa ben seni, her gece duvara astığım acılarımdan süzüp bağrıma aldım… Hüzün büyüğü gözlerine yaslanmanın, ne büyük bir onur olduğunu bil(e)medin… Artık içimin ağıtlarına dokunma ey kelepçesi hükümlü rüzgar !.. Kaç ölüm düştü tutsak günceme… Geçmişine sövülmüş bir hükmün infazında ertelendi gülüşlerim… Şimdi her gülüşümde yüzüm kirli… Koşarken yırtıldım işte; DÜŞ(T)ÜM BATTI(M) DERİNLERE… |
|
15 Temmuz 2007, 19:37 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Özgür dünyadan sonra saklı yaşamdayım… Duvarların ardında… Her gün yeni acılarla zenginleşirken yüreğim,sevdam yoksul,azıksız…Azalıyoruz.. Birbirini tekrarlayan yaslı günlerin boğuntusunu da kimse bilmez… Acı bir kedere sevkolunmuş suretim… Kanser kokulu “F” tipi odalarda; Yüzümde hayatın sıtmalı rengi ,buruşmuş sevinçlerim ,dostluğum pusularda… Ve yarı yüzü yok insanların… Sabırsız…Korkak…Kaypak… Burada düşündüğüm her düşe bir türkü yakıyorum… Yaktığım türkü beni yakıyor sonra… Yarin sesine yakın notayı çalmamın yok mümkünü… Suç sayıldı türkülerim…Suç sayıldı ona seslenişlerim… Üst üste yüklü suç dosyalarım Yargıtay aşamasında,toz toplarken raflarda… Bir karartı çöker;umuduma,sevincime,yağmuruma… Yokluğunda burada yıllar verirken; Yar ,ihanetlere açmıştı pencerelerini… Yeni sesler ,yeni aşklar çağırırken onu gitmeliydi,gitti… Benim sicilim bozuk,yüzüm sabıkalı… Hem ben bırakmamışmıydım onu yangınlar ortasında… Gitmeliydi elbet,gitti… Belki bu yüzdendir yazamadığım gecikmiş pişmanlığım… Bir sevdanın son sözlerini yazdım şimdi… Anılarla beslenen aşkımın son direncini…. Bir uğultu ummanı işte akıp gittiğim…Bir uğultu ,kendi rüzgarında savrulan… Göçebe aşıklar gibi ,şehir şehir gezerken ,mevcutlu jandarmalar eşliğinde… Hep şehir dışından sevdim sevdiklerimi… Bir hükümle sürgün edildim İstanbul’dan… İstanbul’da bırakıp kanatlarımı… her şeye rağmen,sağ elimle vurup sol omzuma ,derim: “Aldırma oğlum !...Bir çığlıkla tükenmez gençliğin”… Ben ki düşerek öğrendim uçurumların adını… Bir örümcek sabrıyla örerken umutlarımı,bilirim ki bu duvarlar benim değil …Ben de bu duvarların değilim… Zor günlerden,yaşamın sancılı yanlarından gelse de sesim… Eksilmeyen ve eğilmeyen bir dirençle,mavi özgürlük türküleri söylerim… Sesim uslanmaz… Sesim zarf içinde gider dostlara…onlar yüzümü bilmez,sesimdir bizi dost eden… Demem o ki : Yürüyorum bu uzun yolculukta,karanlığı gün be gün tüketerek… ve desteleyerek ışığı.. Şairimin dediği gibi; “ÇÜNKÜ KISA BİR ÖYKÜDÜR HAYAT… UĞRUNA UPUZUN ACILAR ÇEKTİĞİMİZ… KISA BİR TÜRKÜDÜR, BİR KEZ DAHA SÖYLEMEK İÇİN DELİRDİĞİMİZ |
|
15 Temmuz 2007, 19:37 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Hüzün yüklü morglarım var benim, sol yanımda. Ağrıyor. Düştü kelepçeli gözlerin, kırılan deli sözlerinin yanına. İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım olur. Benim sancım İstanbul gibidir, biliyorsun… Sayfalara sığmayacak kadar bitimsiz. Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr … YAR/SIZIM… Susuzluğun en kesif sayhalarındayım… Uzun seslenişlere dönüyor suskunluklarım… Başını alıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken, düşürdüğüm sözcükleri dipnot düşüyorum eksik günceme… Hangi kıvrımından tutunsam acıdan bükülmüş harflere; Kırılgan İmâ’lar çatırdayarak saldırıyor sanki,içimdeki sancılara… Uzun ve derin camkesiği çiziklerimden kanıyor, anlamı morarmış güncemin önsözü… İç içe geçmiş anlamların karmaşıklığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam… ZAMAN/SIZIM… Kekeme yüreğim adını sayıklıyor habire. Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ... Ki yağmur sonrası toprak kokar adın. Hadi ifşa et de düşlerini gökyüzüne. İçsizliğine (h)içleneyim. Al işte; (H)İÇİM… Koynuma doldurduğum insancıl cümlelerin dili sürçüyor… Şizoid bir krizin,arsız ısrarıyla kaybediyorum benliğimi… Öfkeli serzenişler çıkıyor demir kapılarımın altından,hızla ve yanarak… Savaşlardan bana kalan her şeyi,diğerleri gibi takıp koluma; Yürüyoruz duvardan duvara… Dilime düşen birkaç tanıdık şarkının,no(k)tası konulmamış satırlarını kararlı “ES”lerle no(k)talıyorum… Boğulmuş sesimle , Acı (K)ayıplar afişliyorum şehrimin duvarlarına… (K)AYIBIM… Elimde belki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var. Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr.. Akrebin yelkovanı defalarca kez yakaladığı zamanlarda, ben seni ezberimden silemiyorum. Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum. Duyumsuyor musun? Soluklarıma sinen kokunu. DUYMUYORSUN … Hapislik gibi atıştıran yağmurlarda,yine hüzünlere gönüllü devriyelik yapıyor,gece yürüyüşlerim…Bahçemdeki sarı ışığın uzayan gölgesinde,sessiz ve yasak yalnızlıklar büyütüyorum kalabalıklara… Hüznün röntgenini çıkarıyorum bilmeden… Hadi ! tut/un bana güneşi ,lekelerim çıksın ortaya…Ya da güneşe tut/un beni… KARANLIKTAYIM… Ölmeyi denedim kendime, ölemedim. Sana gelecek zamanlarda tükendim. Artık gelemem. Ellerim (d)üşüyor. Nefesim tükeniyor. Ne desem duyulmuyor. SEN DUY BENİ EY YAR… Sessizliğin teninden soyamadım çığlıkları…Bu yüzden deliyorum öfkemin ambargosunu…Yine salıyorum yüreğimi,ölümlü kavgaların şiddetli çarpışmalarına… Yalana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman…İnfazlar büyütüyor geçmişimin beşiğinde… SALLANIYORUM |
|
15 Temmuz 2007, 19:38 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Üç duvar,bir kapı ve bir pencere dışında hiçbirşeyim yok artık… Gece çatışmalarından kalma sorular taşıyorum sabaha… Hiç bir şeyle her şeyin o ince şizofrenik çizgisinde kaybediyorum kendimi… Ne vakit güne açılsa sorulara yenilmiş gözlerim; Yaralarım kaldığı yerden karşılıyor beni… Günlerdir bir adam peydahlanmış baktığım aynalarda… Kaç gündür aynı giysileri giyiniyor… Yüzünde kirlenmiş sakalları ve sigaradan sararmış parmaklarıyla, el değmemiş yalnızlıklara iteliyor beni…Kim bu adam ?!. Yüzüne öyle bir keder yerleşmiş ki,acısıyla korkutuyor beni… Bırakıyorum aynalara bakmayı… Beni anla(ya)madığım cümlelerle vurdular… deli gömleği giydirdiler düşlerime… Ne söylesem sıradışı ve aykırı sayıldı yazılarımda… Oysa gittikçe üşüyen bu dünyada paylaşılan ateşler yakmaktı amacım… Ama deli gömleği giydirdiler düşlerime… Buza kesmiş tepelerden (d)üşüyorum; İki kere birden,düşüyorum…Bir kalıyorum… Bak/ın neye benziyorum şimdi ? Tek kişilik bir Aşk’ın temposuz tınısını taşıyorum kanımda… Gecelerine süngüler dayatılıyor şiirlerimin… Sonra ne istediğini bilmez cahil sevdalar yoruyor beni… Ağlamaya yer arıyor gözlerim… İçimdeki çığlıklarım lav olup çarpıyor zulmün duvarlarına… Kocaman yer daracık geliyor bana,yeminlerimi bozuyorum yine… Susuyorum en çöl yanımla… (g)izliyorum sessizce bu hüzünlü matemi ve o rezil acı gelip çörekleniyor gözlerime… Oysa hayat ne fısıldadıysa kulağıma;Uyup ritmine öyle çık(mış)tım yola… Düşe-kalka..Bata-çıka…yana-döne.. Yinede her şeyin acısını bir gülümsemeyle siliyorum… Sevgim infaz ediyor dilimdeki öfkeyi… Biriken cümleleri yutuyorum her defasında… Cenderelerden süzüyorum direncimi… Hangi acı denenmedi ki bende !… Bütün sözcükleri yüzleştirmişim ateşle,yok verilecek hesabım… Bıkmışım çığırından çıkmış kabuslara uyuyanlardan… Korkunun ecele saygısını taşımıyorum koynumda… Hadi çıksın saklandığı yerden hortlasın ölüm… Nasılsa yüreğe yazılmayan kolay silinir… Dumanı olmayan ateşler icat ettim,kimse bilmesin diye yangınlarımı… Temize çektim tüm yenilgilerimi..Şimdi susuyorum en çöl yanımla… Şairim konuşuyor: “Aşk’a,Rüzgara,Ayrılığa,Zaman’a …EYVALLAH…” |
|
15 Temmuz 2007, 19:39 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Sonra bir battaniye daha örtersin uykusuzluğuna.. Gözlerinden düşen ne uykudur ne de göz yaşı... Tanımsız devinimlerin usul gürültülerinde, yalpalayarak yürür ayakların... Kapanması zordur kadınlığın, birkez doğdumu... Küçük çocukların hevesli adımları var kelimelerimin hemen sağ tarafında.. Eskiden çamurları karardım parmaklarımı nereye koyacağımı bilemediğim zamanlarda; şimdiyse kelimeleri... O zamanlar ortaya çıkan yaratının içinde saklı olan anlamı anlamadan, su ve toprağı harmanlar, vargücümle birkaç şekil yapabilmek uğruna, günümü devirirdim... Avaz avaz kızılan oyunlarım... Çamurun içinde zıplamaktan ölesiye keyif aldığım, bacaklarıma bulaşan kahverengiliğin, zamanla çatlaklaşan görüntüsüyle, ortalıkta fır döndüğüm zamanlarım.. Bir daha kızsalar bir daha yaparım demek ne kadar da keyifliydi.. Kısa pantolonlu, bol pasaklı günlerdi anlayacağınız... Sonraları, minik ve tatlı kloş elbiselerin hanımefendi görüntüsüne sakladım parmaklarımı... İki yanından tutunduğum eteğin parçaları arasından döndüm, dünya içinde... Başımın ayaklarımla orantısal paylaşımında, edası gamzemde tutuklu gülümsemeler savurdum, içime, hep içime bakan gözlere... Hem çamurla haylazlığı hem de kendimden büyük elbiselerin hanımefendiliğini güldürdüm küçüklüğümde.... Bu çocuğun gözleri gülümsemekten hiç vazgeçmedi... Dün gece, parçalanan defterimin bir köşesinde, attığımı sandığım bir cümleyle karşılaştım... Şarkı sözlerinin anlık hafızaya düştüğü anların birinde yazmış olmalıydım.. Ne kadar zorlasam da oraya o cümlenin ilk ne zaman düştüğünü hatırlayamadım... Geçerliliğini içimde koruyan o kadar az şey varken, bu cümlenin hala içimde olması dingin bir huzur verdi... Belki yazardım o kelimeleri buraya ardı ardına.. Belki anlatırdım anımsayabilseydim yazıldığı tarihi... Yalnızca mevsimin belirginliği sabit... Yaz... ve gökyüzündeki çember... İçimde bir büyük heyecan... Parmaklarımdan da şaşkın kıpırtılarım... Geçmiş zaman görüntüsüyle düşse de çocukluğum günüme, bugünümden vazgeçememezliğimin tek nedeni hala o... Ne zaman pabuçlarımın üzerine basarak yürüsem, ancak o zaman üzerime giydiğim hüzünden sıyrılıyor adımlarım... Akşam olur... İstanbul kekik kokusuyla kaplanır... Elinden içtiğim kahvenin tadını saklıyorum... Sakallarına düşen sızının, yüzümde bıraktığı çizgileri de... Gecenin bir yarısı bedenini titretirken sen, sana dokunup usulca yanaklarıma başını yaslayışımı da... Haberin yokken uykunda seninle konuştuğum zamanları da... Sana dair her şeyi, zamanın birinde dokunmayı başardığın çocukluğumla birlikte tutuyorum... ...seni çok özlüyorum... Kepenkleri birazdan kapanacak dört duvarın.. Sigaranın tekmil dumanı saracak balkonun herbir köşesini... Bir nefes daha çekerken bir nefes daha verecek gece... Yastığımın altına sakladığın gülümsemeyi bulmaya gidiyorum... Biliyorum o hala orada... Bıraktığın yerde... ve yine biliyorum, ezgisi ağır bugünlerin.... |
|
15 Temmuz 2007, 19:39 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Bir zorluğun çelişkisi yetti,cesur saydığım yüreğime… Öfkeyle kırdığım kalemimin kırık ucuyla, yine yalnızlığımı bekleyen satırlar karalıyorum buruşmuş sayfalara… Ah yüreğim ! bu neyin direnişi… Bak!...Ölü turnalar düşüyor,mavisi yontulmuş gökyüzünden… hükümsüz yargılanıyorum yar’in duruşmalarında… Oysa karmaşık bir bulmacadan düşürmüştüm bu sevdayı… Belki de yaralarımın en kabuklu zamanından… Ama Yanıldım !... Hayın karanlık bu sevda…Sonu ilmek…Yolu süngü… Tadı dilime zehir gecelerin ,uykularıma batan hançeri.. Yeter yüreğim!.. Bu neyin direnişi… Kaç yağız at çatladı koşarken içimde… ve kaç kez alnımdan vurdu beni zehir zemberek sözler… Uykusuz gecelerin koynunda , ağrılarla kapanmaya çalışıyor göz kapaklarım. yankısı kalmamış bir sesi bekleme sendromlarında büyümenin ne anlamı var ki ? Söyle deli yüreğim ,Bu neyin direnişi… Derin bir neşter yarasının altından damla damla sızarak terk ediyor beni tutunduğum umutlarım… Dumanaltı bir odanın en kederli yerinde , azarlanmış hayallerimin kuşatmasında , çoğul acılar ,tekil yalnızlıklar ve çatışma sonrası sancılarla kalakalıyorum kanlı meydanlar ortasında… “Kurtulursam ,bu aşk’la kurtulurum” dediğim için başkada bir planım kalmadı artık… Zaten berbat bir cümleydi, kalemimi Aşk’a kanattığım günler… Başaramadım… Hırçın dalgaların dövdüğü bir kıyının haykırışları içinde duruyorum… Ama yaşamak zorundayım uçurumların ucunda… Olası bir tufan zorluyor kapılarımı… Yeni bir gemi inşa ediyorum göğsümdeki kemiklerden… Rehin bırakıyorum düşlerimi durgun sahillere… Kalın kışlık paltomu giyip üstüme, çıkıyorum buz gibi yolculuklara… Omuz vermeyin tabutuma, kendi ellerimle taşıyacağım cesedimi… Okyanus dalgalarında geride bıraktığım tüm aşkları selamlıyorum ölümbaz bakışlarımla… Gidişimi Yâr hazırladı ,ben tetiği çekiyorum… Ölürken bile masum değil yüzümün rengi… Suçluyum…Gidiyorum…. |
|
15 Temmuz 2007, 19:40 | #9 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! ÖLÜ-YORUM… Şimdi ihtilâl sonrası kargaşada; Hırsız adımlarla geçiyorum kuşatılmış sokakları… (T)uzağına düştüğüm yanlış adreslerde, onursuz işkencelerle dağlanıyor direncim… Günbe gün kirlenen suların boz bulanıklığında, sıtmaya açıyorum gözlerimi… Oysa alnından vuracaktım acılarımı. Tutukluk yapan silahımın namlusunda, bir ileri bir geri ,diz çöküyor işte sevdam, Kanı çekilmiş bembeyaz avuçlarımın… Duruldum işte !... Sırtımda mono ton(larca) ağırlıklarla; Geri dönüyorum on adımla sınırlı duvar dibi yürüyüşlerime… Soğuk otobüs peronlarının kasveti ve şehirlerarası yolların yalnızlığı çörekleniyor; Yanağımdan ayrılmayan ıslaklığın sebebine… Kesip atıyorum;ellerimle sardığım yaralarımın dikişlerini… Gecenin karanlığında ,Aşk’a sancılanan canım kan kaybediyor… ÖLÜ-YORUM… Ardımda musallada alınan helallikler ve “iyi” bilinen kötü bir adam bırakıyorum… Şimdi sen ;ölü sevdam… Ya derin sulara dalıp boğulmalara razı olacaksın… Ya da her yerini saran bu yalanlarla ,dönüp dönüp kendini vuracaksın… Sana dair sön dizeleri yazdım şimdi… Cesaretimle tütsülenen sevdamın son direncini… Soysuz zamanların darağacına ası(l)ıp ,kendime dönüyorum… Artık Aşk’a dair tek iyi söz duymayacaksın(ız) benden… Özgür umutlarıma tutunuyorum yeniden… Gözlerim; Eyyüb’ün sabrıyla desteklediğim bir direnişle karşılıyor üzünçlerimi.. Yüreğim ; Zındanlarda umudunu yeşerten ,Yusuf’un biçareliğiyle bekliyor kurtuluşunu… Açıp ellerimi sema ya; Kalbimin gerçek sahibine tutunuyorum sımsıkı… Konuşmanın suç sayıldığı demdir bu … Bu yüzden yırtıyorum,hayat hikayemin en gizil sayfalarını… Susmak yakışıyor(muş) bana…işte adım gibi ,kendim gibi susuyorum… SUStum artık |
|
15 Temmuz 2007, 19:41 | #10 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NiCeDiR UYU(T)MuYoRum UyKuMu !! Yokluğun soğuk bir savaş gönlümde… Seni beklemekten vazgeçiyorum… Uzayan tutsaklığımda,dalgalanan esaret bayrağının altında, dökülen kanda boğuluyor gülüşlerim… Üzerine çığ düşmüş beklentilerimin hareketsizliğinde, umutlarımı birbirine çatıp duruyorum… Kalemimde ölü şairlerden hırsızlama harflerle, tekil cümleler kuruyorum acılarla uyumlu… Saçlarımda kelepçesi hükümlü rüzgar…savruluyorum… Yine dalgın gemiler geçiyor ıslak gözlerimden… Gün yüzünü dönerken geceye, düştüğüm tepelerine yeniden tırmanıyorum , kendi mazoşist duygularımla… Herkes uyurken düşlerine, ben sevilmediğimin altını çiziyorum, parantezi bol satır aralarında.. Çizdikçe çoğalıyor yalnızlığım… Yine dalgın gemiler geçiyor ıslak gözlerimden… Senin için bir dalgınlık daha tutuyorum aklımdan… nikotine kesmiş verem kokulu odamda; ( d )alıyorum bir fincan kahveyle sensizliği, kırk yıl kalasın diye hatırımda… Hüzünlü yaz( g )ılar baskı kurarken sürgün yanlarıma, Tenimde unuttuğun yangınlarda ısınıyor sözlerimin sahte sahipleri… Oysa sana ( k )aralamıştım tüm bildiklerimi.. Kararlı yürüyüşlerde ıslıkla çalınan marşlara eşlik etmiştim, aldırmadan tel örgülerin yırtıcılığına… yeni bir ülke kurar gibi anlatmıştım umutlarımı… Şimdi kararlı adımlarıma yılgınlık dayatan sevdanın sus işaretiyim… kimse bilmez kederden kanayan ,ağır yalnızlığımı… Acıların ağır abisi demiştin bana… kim hesaplayabilir ki gönül kırıklarımın hacmini… Kıldan ince hasretimin keskinliği ve atomdan ağır sevdamın yok edici yakıcılığında, bir ben biliyorum gecelerin bitimsiz uzunluğunu… Yazmakla tamamlayamıyorum kendimi… Bana bile kendini anlatamamış ben’i anlatıyorum sana… Olur da anlam bulurum diye yüreğinde…Anla(ya)mıyorsun… Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum… Sus-konuş vardiyalarında,sinsi ağrılar çörekleniyor göğsümün sol cenahına… Ve duman çöküyor bu yüze duman… İçimde ayaklanan en militan duygularımı kelepçelesem; Bu aşk terörden kurtulur mu ? Bu büyük yıkımdan ağrısız günler çıkarmı?… Çıkmazındayım işte !... Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum… Artık çek işvebaz bakışlarını gözlerimden… Sesini sesimin üstüne koyma … Ya öldür beni ! Ya da yaralı bırak sevni sevmeler ülkesinde… Vazgeçmekten başka işim kalmadı benim… İÇİ DOLDURULAMAMIŞ BİR SEVDANIN BOŞLUĞUNDA SENİ KAYBETTİM… )arlandım…Katı bir “ES” le bitti bu şarkı…Susuyorum |
|
Etiketler |
nicedir, uykumu, uyutmuyorum |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Nicedir Özlemişim | yeSa | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 10 Mart 2020 02:49 |
Nicedir - Sunay Akın | Elysian | Şairler ve Şiirleri | 0 | 09 Mayıs 2014 17:48 |
Nicedir Uyu(t)muyorum Uykumu... | aŁmiηa | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 20 Ocak 2011 19:14 |
Duy(ul)muyorum ! | Adrasteia | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 30 Aralık 2009 13:10 |