15 Ekim 2006, 23:51 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Seçme Şiirler Sana Bir Tanrı Getirdim Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi Hani sen iyiydin Halden anlardın Hani sen git demiyecektin bana Ve ben herşeye rağmen gelecektim İçimde bir umut Ellerimde olgun meyvalar Dünya nimetleri Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı Ama ne sen gel dedin Ne de ben gelebildim herşeye rağmen Aşkımız ayrılıklarla başladı Deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik Öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu Karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri Deniz fenerinin ışığında yıkanırdık Köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman Ne yana baksak denizdi maviydi ışıktı Sonra bir çaresizlikti zifir Akıntıya kapılmış gemiler gibiydik Bir org çalınır gibi yanıbaşımızda Öyle kendinden geçmiş öyle başıboş Öyle derin duygular içindeydik anlatılmaz Sarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi Aldığını geri vermez dalgalara Görmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda Tatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk Alevden bir tasta eridi günler Bir cehennem ateşiydi aşk içimizde Hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk Tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez Paslı demir kapılar kapandı üstümüze Taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz Çaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık Kuşatıldık ansızın kederle ayrılıkla Aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı Yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza Uyuduk bir daha uyanamadık Şimdi bir kutup var sana çeker beni Bir kutup var senden öteye Ben onun için böyle ortalıklarda kaldım Dağ yollarında caddelerde sokaklarda Onun için bulup bulup yitirdim seni Hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana Hangi gözümü yumduysam seni gördüm Zamandın zamandan öte bir şeydin Yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda Bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden Bu zincirleri sen vurdun ellerime Sen getirdin bunca karanlıkları Al şunu mum yak Korkuyorum Bir taş aldım attım denize Günahlarımdan kurtuldum Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim Öteye gidemem İtme beni Benim de bir insan tarafım vardı Bakma böyle kötü olduğuma Benim de dileklerim vardı Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi Hergün bir kadın ağlar benim yüzümde Büyük dertler için benim ellerim Anlamıyor musun Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar Ben sevilmediğimden böyle çirkinim Bütün kötü yerlerde ben korkarım Biliyorum Bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş Fabrika bacalarında bir kara dumanım Zehirim akrep kuyruklarında Kötüyüm sevemediğin kadar Öyle fenayım Kapanmış bıçak yaralarında Bu pis çöp tenekelerinde unut beni Unut artık Bayat bir ekmek gibi Çürümüş bir elma gibi Sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar Sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece Sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır Sarı badanalı evleri sev biraz Bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan Bu sarılarda benim yüreğim bir ölür bir dirilir Anladım Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan Tosca' dan bir arya hatırlıyorum şimdi Sus biraz Ensemde bir akrep yürüyor Bırak yürüsün Sabaha asacaklar beni Dokunma Yedi canım vardı ikisi gitsin Bunca ölümler az gelir bana Kalbimi yardım Bir damla kan aktı Kutuplara kar yağıyordu Üşüdüm Failatun vezniyle seni çağırıyorum Bana imbiklenmiş yeşilliğini getir Dur gitme Beş kuruşum vardı kaybettim Dur gitme Isırgan otlarından kurtar beni Deniz analarının gözlerini çaldım Sana bakmak için Güneşi üçe böldüm Al biri senin olsun Yüzümde beş bıçak yarası var Bir de sen vur Barut kokusunu severim Bir portakalı dilim dilim soy Acıktım Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde Tut ki bir marul yaprağıydım Öldüm Al şu serçe parmağım sende kalsın. Ben kötüyüm Allahsızım Korkunç çirkinim Ben seksensekizinci tul dairesiyim Sağ gözümün üç kirpiğini kestim Al Ben lanetlendim Chopin' in cenaze marşı çalınıyor Ölüler ayağa kalktı Görüyor musun Şu soldan ikinci benim Senin yüzünden öldüm Şimdi seni getiriyorlar karanlığıma Ağlıyorum Biraz sev beni Gül biraz Yaklaş biraz Seni affediyorum Kuşkonmaz dallarına astım kendimi Sedir ağaçlarına gül yapraklarına Başımı taşlara vurdum Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı Tanrısal duygular içindeydim Bütün tanrısızlığımdan uzakta Bir kemiklerinin sertliğini aldım Bir teninin aklığını Sonra sıcaklığını dudaklarının Gel bak sana bir tanrı getirdim Gel bak bir tanrı yarattım senden (Ankara, 1957) | |
|
15 Ekim 2006, 23:52 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler TABUTUMA DÜŞTÜ KÜLÜM En hüzünbaz anında yüreğimin, Yedi damla yaş düştü gözlerimden. Ve kapayıp gözlerimi, Buhranların mateminde, Kaldım firarlara gebe. Serap olup ta düşmek var mıydı? çöllere. Oysa,bir deli ırmaktım, Voltasında rüzgarın. Bir cıgara ateşinde, Tütüyordu efkarım. Şimdi korkudan yana adımlarım , Buzdan bir çerçevede bakışlarım. Hangi yol sana çıkar, Ben; Hangi çıkmaz sokaktayım... Hasretinde, Karanlık gecelere, Vurdum umarsızca kendimi, Yarı çıplak,hecelerle kurdum cümlemi. Her soluk sen oluyordun, Her bakışta nazarın. Hiç aklımdan çıkmıyor, Düşümdeki baharın... Sen sevdalarımın tek sebebi Geçmişim geleceğim iki gözüm. Bir vuslat arzusunda, Tabutuma düştü külüm... Bu ne kutsal aşk ki, Yandıkça yanıyor ciğergahım. Kızgın yas gecelerinde, Göğe yükseliyor ahım. Hangi yürek dayanır, Bu onulmaz bekleyişe, Çare buldu mu? Lokman, Bu çıldırtan hasrete. Şimdi; Aramızda kabir, Aramızda Azrail, Sura ne zaman üfler bilinir mi? İsrafil. Biliyorsun... Senden gayrı kimseye, Vermedim muhabbeti. Senden gayrı kimseyle , Etmedim aşk ticareti. Bak dolu dolu gözlerim, Dilimde takıldı sözlerim. Belki; Galeyana geldi, Yokluğunda hissiyat, Hasretindi tüm gücüyle, Yüzüme vuran tokat... Kaç demin çırası aşkına sözüm Kanatsız bir kuşun yüreğine düştü külüm. Ben kapında kıtmir, Ben bir garip canım. Benim kölesi nefsin, Benim sesi direnişin. Kaç zamandır dilimde, Vuslatımdır dedim ölüm. Otuzumda; Benden önce, Tabutuma düştü külüm... ADIMLA NASIL BERABERSEM hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan koşar gibi yürüyüşün karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın karanlık boşluklarında akıp giderken zaman adımla nasıl berabersem öylece beraberiz seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz ve sonra her zaman her ölümlüye aynı şartlar altında kısmet olmıyan gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın Sessizce sessiz gidişinde bir şiir saklıydı gözlerin toprağı kıskandıracak kadar toprak yerin demir göğün bakır olma ihtimalinin sıfır olduğu günlerdeydik biz sana güneş kokulu günler biriktiriyorduk içinde başrol oynadığın sen hayaller yazıyordun sırtın yaslı kıraç topraklardan içinde bir kilit bir de demir kapı oysa sahipsiz günlerin ganimetiydi kirli bir gülücük bir de yarım kalan buse şimdi yokluğun da bitmemiş cümleleri topluyoruz bir bir paslı dolapların sırdaşı olan ve yangında ilk kurtarılması gereken sözcüktü aşk yaşam alanı yangın olan Azat Ettim… Azat ettim seni. Git gidebildiğin kadar… Kırdım bütün kapılarını, Söktüm demir parmaklıklarını, Açtım gönül penceremin kanatlarını… Uç uçabildiğin kadar. Dönüp dönüp bakma ardına… Bilirsin dayanamam bakışlarına. Hadi git! Veda busesi koymana gerek yok, alnımın orta yerine. Git gidebildiğin kadar, Uç uçabildiğin kadar. Sen bahara yakışırsın. Kır çiçeklerinin olduğu yerlere… Rengârenk kelebek kanatlarına, Ancak çiğdemler yakışır. Ben yüce dağ başlarında kar gibiyim, Kuru bir ağacın kuru dalları, Ya da sıvasız bir duvar gibiyim. Mağaralarda saklarım düşlerimi, Yarasalar yoldaşım, Akrepler sırdaşım, Yılanlar arkadaşım… Sen aldırma benim yağmur bulutlu gözlerime. Onlar, senden geriye kalan közleri söndürmek için nöbet bekler. Hadi git dedim. Boşalt senden yana ne varsa içimde. Çaktığın çivileri birer birer sök. Oluk oluk aksa da sevda pınarımın gözyaşları, Sağanak yağan yağmurlardan say. Sanki bir ağustos sıcağında düşle kendini, Yıldız ol gökyüzünde birer birer kay. Git dedim. Alabildiğine… Uçsuz bucaksız okyanusların rıhtımında bekleyenler var seni. Rotanı bilmeyen bir kaptan gibisin, Sürükleme arkandan beni. Boşalt dedim ya içimi, Yalnız bırak bana gövdemi. Dostların kaldıracağı bir şeyler olsun. Sustur artık dilini, Yum gözlerini, Bakma öyle ne olursun… Git artık. Azat ettim seni. Gelme bir daha buralara… Bulamazsın bahar yüzlü kimseyi. Bizim kıştır mevsimimiz artık. Beyaz gördüğümüz her şey dağ başlarında kar gibidir. Ne düşlerimizde, ne hayallerimizde; Kır alttı prensler, beyaz gelinlikli kızlar göremezsin. Bir ses bekleriz çığ gibi yuvarlanmak adına, Bir güneş bekleriz sıcaklığında erimek için, Bir sıcaklık değdi mi bağrımızın orta yerine; Su oluruz, kır çiçeklerinin ayak diplerine… Hadi git. Azat ettim seni. Çabuk unutursun… Önümüz ilkbahar… Rengârenk çiçekler açar gönül bahçende, Kelebek kanatlarınla bir oraya bir buraya uçarsın. Artık özgürsün. Doyabildiğince yaşa, Doyabildiğince uç, Doyabildiğince sev… Sakın bir daha kapılma kara-kışa. Şimdi taze sürgün filizler bekliyor seni, Zaten hiç anlamamıştın beni. Git dedim. Alabildiğince, uçabildiğince… Senden yana bir şey kalmasın geride. Zemheri soğuklarında donmayasın. Kırağı düşmesin gecelerine, Menekşeler gibi solmayasın. Kıyamam senin mahzun duran bakışlarına, Hadi git. Allah aşkına… Savrulup Gittiği Bir şeyim gibi yakındı onu hiç görmedim Esmerdi, yapılıp bozulan bir yüzdü Akıldan yaşanır bir yerlerde Durgun söğütlerin gölgesinde gizli Güçsüz yapımızdan gittikçe taşlar Eksilir ikili düzenlerde Uzakta bir dağ kurşundan Yalnızlığın katması beklenirdi Ürkütülmüş ince iplikleri Esmerdi, yapılıp bozulan bir yüzdü Ne saat istenir rüzgar esmesin O saat olurdu savrulup gittiği Bendeki kararsızlığı mı soruyorsun dostum. Bendeki ne bir yalnızlık öyküsü, Ne de bir hasretlik türküsü. İçimde dünden kalma hayallerle, Bocalayıp duran bir sitem sadece. Kararsızlıklar bütünü dünyada. Umutsuzluk tarlası rüyada. Ha battı batacak durgun deryada. Tek başına kalan bir sitem bu sadece. Solgundur, bugün burada yarın nerede. Hep yalnızlıklarladır, işi olmaz neşede. Dibi delik testi gibi durur bir köşede. İçi hiç dolmayan bir sitem bu sadece. Yılların çilesi sarmış sanki üstünü. O bu dünyanın en berduşu en küskünü. Nerde be dostum mutlu bir günü. Yarını olmayan bir sitem bu sadece. Dokunmaya gelmez hemen kırılır. Mutluluk varken yalnızlığa sarılır. Bu kadarı yeter fazlasına darılır. Gülücüğü kalmayan bir sitem bu sadece. |
|
15 Ekim 2006, 23:53 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Dört bir yanım taş bir duvar Ne merhamet ne vefa var Üstelik de sen yoksun yar Vursalar da akmaz kanım Hasret dolu her bir yanım Bu sensizlik yok mu canım İşte beni öldüren bu! Ya bir gün biterse bu ızdırabın sonu Sevginin sonu gelir mi sence Ya bir gün gelirse naparım o zaman Ya sen naparsın hiç düşündün mü ? Ya bir gün biterse bu ızdırabın sonu Mahşer gününde mi konuşuruz ancak Belkide o bile olmaz Sen başkasının ben başkasının olmuşuzdur çoktan ! Ya bir gün biterse bu ızdırabın sonu Sevgi seli bitermi sence bir gün Coşkun dereler durulur mu ? Ya hızla yağan yağmur diner mi sence Ya bir gün biterse bu ızdırabın sonu Sararan yaprak yeniden yeşerir mi ? Kırılan dal yeniden biter mi dal olarak Solan çiçek yeniden canlanır mı ? Gökyüzü zifiri karanlıkken,pembe bir dünyada elele bu sevdanın içindeydik senle… Ve birlikte sonsuz olmaktı temennimiz. Çocuksu düşlerimiz vardı,sadece ikimizin olduğu… Zamanda uzun,yaşamda kısa olan bu aşkta; En güzel sevinçleri,en güzel anıları paylaştık,sevdaya dair çok şey öğrendik. Sevmeyi,gülmeyi ve terk etmeyi öğrettin bana,yaşamın sevince anlam taşıdığını gösterdin… Sevdim seni ! Can verip yollara düşecek kadar, Kimsenin gücü yetmeyeceği kadar sevdim. Uykularımızı paylaştık seninle,bir gece değil gecelerce uykusuz kaldık. Aşkımız için zamansız sevdik birbirimizi,umarsız,çıkarsız,yalansız… Dünyalara sığmayacak aşkımızı küçük yüreklerimize sığdırdık, Ayrılıklarımızı yaşanmamış saydık, Öyle ki hep birlikte olmalıydık. Sözler verdik birbirimize tutamayacağımızı bile bile… Sonra ayırdılar bizi; Kimseler düşünmedi ! seni,beni,sevgimizi. Sensiz hayat yoktu. Söz vermiştim sana,sevdama söz… Yaşayamazdım…bu sevdayı içime gömüp,seni bırakamazdım. Aldırış etmedim kimseye ayrılmadım senden. Sonra sen istemedin beni,sevdamın taşıyamayacağı sözler söyledin,bu aşkı hançerledin…sevdiğim ne yapar bile demedin,ama ben bıkmadım… Şimdi ise ayrılığımızın en karasında kara sevda oldu sevdam. Sen belki unuttun,ama ben unutmadım,unutamadım. Yeniden başlamak için çok çabaladım,olmadı,nafile… Sadece DÜŞLERİMDE KALDI SEVDAM… Şimdi sen yaşıyorsun,beni öldürdün,yüreğinde bana ait bir iz bile yok. Hatırla söz vermiştik sevdamıza,yaşadıkça bu aşkla beraber olacağımıza… Yalanmış oysa…gittin hayatımdan ama sevdan hep benimle. Bir gün üstümde çimenler bittiğinde bile sevdan yaşıyor olacak. Beni umut kurşunuyla vurdun ! ama onu öldüremezsin… Çünkü;sevdaya kurşun işlemez gülüm… Bir adam var karanlıkta… Gözleri hep ağlamaklı,yüreği derin bir sevdayla yaralı, Elinde bitmez kadehi,dilinde isminin hecesi, Kalbinde bir aşkın acısı… Bir adam var karanlıkta… Duyguları iflas etmiş,bir aşk için tükenip bitmiş, Bir vefasıza bağlanıp, Uğruna bir ömür tüketmiş… Bir adam var karanlıkta… Gecesi günü kararan,umut tomurcukları koparılan, Ömrü bitse de derdi bitmeyen, Bir adam var karanlıkta… KARANLIK BİR ADAM… Nasıl Olsa Sen Yoksun Bıraksınlar rüzgar delice essin, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı. Güneş ister erken ister geç batsın, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle. Amaan boş ver ne param olsun ne de pulum, Kırılmış kanadım kolum, Dikenli de olsa çamurlu da olsa yolum, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle Sen yoksun ya hayatımda şarkılardan bana ne! Her şey seninle güzeldi, şiirler de öyle, Zaten umut yoktu zorladım şansımı bile bile, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle. |
|
15 Ekim 2006, 23:54 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Ne İleri, Ne Geri Ne ileri, ne geri; Kimlerin var haberi Benim sonsuz dünyamdan? Belki sabahtan beri Ve belki de akşamdan, Bakıyorum bir camdan, Renk renk billur ehramdan, Haberim yok, rüyamdan, Ne geri, ne ileri! İskemle düşmüş, bırak, Açma, çalsın çıngırak! Geçen trenlere bak; Rüyada bir kabartma. Onlar gidiyor ama, Kalıyor dumanları. Tirenler götürüyor, Kendi gölgelerinden Kaçışan insanları. Tirenler götürüyor, Dağdan dağa sürüyor, Kendi gölgelerinden, Başsız gövdelerinden Kaçışan insanları... Ve rüzgâr üfürüyor, Geride dumanları. Ve rüzgâr üfürüyor, Kaynaşan ummanları. Vaz geç onlardan vaz geç! İstediğim bu değil; Ve o değil, şu değil. Eğil, ruhuma eğil! Bin hayal içinden geç Ve benim hülyamı seç! Bak, şu ağaçlı yola, Bize doğru geliyor. Orda üç kız kol kola, Bize doğru geliyor. Kömür tozundan ince, Su gibi şeffaf gece, Doldurmuş yüzlerini, Silmiş pürüzlerini. Kalmamış, Meryem gibi Yüzlerinde kırışık; Ve o Bâkirem gibi, Yüzleri birer ışık, Vücutları bir âhenk. Öyle hafif ki, onlar, Elimizi uzatsak, Havayı kımıldatsak, Üçü de titreyecek, Bir âhenk gibi ürkek, Havada eriyecek. Başka ses, ayrı biçim, Ne de istiyor içim, Kapının kenarına, Parmaklık duvarına, Bir genç aşık otursun. Tel tel sazını kursun, Karanlıkta başbaşa, Gömsün başını taşa. Ve derin, sıcak, uzun Şarkısını okusun. Tirenler gitmeseydi. Yolda gezen kızları, Rüzgâr eritmeseydi. Döşekler yalnızları, Dürtmese, itmeseydi. Şarkılar bitmeseydi. Bu çözülmez bilmece; Hep sayı, harf ve hece... Peçe üstünde peçe... Böyle aynı noktanın Üstünde saatlerce, Benliğime eğilsem, Sabah, akşam ve gece, Ortasında odanın, Karanlıkla çevrilsem, Bir çözülmez bilmece; Hep sayı, harf ve hece... İçinden bu kafanın, Fâni dünyayı silsem. Dünyalar nice nice; Yavaşça ölebilsem, Yeni baştan dirilsem, Duysam, görsem ve bilsem! Ne ileri, ne geri, Ne geri, ne ileri!.. |
|
15 Ekim 2006, 23:55 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Yasaklı Saklı O gün Kazıyarak yazacağım Adını... Bende yasaklı Bende saklısın Şimdi! Aşkadır Aşıklığım yağmurlu dağlardan gelmişim ben susuz topraklara sevdalı pınarlaradır özlemi çorak yüreğimin susuzluğum bundandır can sevgiye sevdaya ve aşkadır aşıklığım Adı Yok Hüznümün... Sabah ayazında titreyen hayallerimle Suya yazılan sözlerimin Ve ardıma bakmadan gördüğüm Dünden kalan adımlarımla Tutkularım pusu kurmuştu ayrılığa Bu sabah, yalnızlığımla seviştim! ... Bir gözümde yaş Bir gözümde aşk... II Terk etmiğim umutlarımla Yarasaların çığlıklarında susmuştum Ana rahminde solan, Doğmamış bebeklerden korktum Bu sabah, kahırlarımla seviştim Bir gözümde yaş, Bir gözümde hasret... III Yelkovan vurmuş akrebi sol yanından Ölü zamanlarda boğulmuşum Dağınık yatakların yalnızlığıyla Serseri kurşun gibi namlunun ucundayım Köklerine sarılmışım servinin pervasız Bu sabah, isyanlarımla seviştim Bir gözümde yaş, Bir gözümde nefret... IV Pranga geçirilmiş ruhumla Hücre hapsindeyim karanlığın! Yağlı urganla asmışlar yüreğimi Son duadan silinmiş bedensizliğim Terk edilmişliğim vuslata yazılmış Bu sabah, ölümle seviştim... Bir gözümde yaş, Bir gözümde veda! ... Nisan Serap Muratoğlu çAKALLAR Ne zaman elime bir kalem alsam Dilime dolanır hep bu çakallar ! Sazımı alıp ta çalmaya kalksam Telime dolanır hep bu çakallar ! Haykırsam kar etmez,sussam kar etmez, Unutup ben beni,sızsam kar etmez, İşleyip mısrama,yazsam kar etmez, Elime dolanır,hep bu çakallar ! Vazgeçip tuz bassam artık yarama İsimsize isim,sen hiç arama Riyakar olandan,yanarım amma KÜlÜme dolanır,hep bu çakallar ! Yandıkça yÜreğim,şiire aksam, Savrulan kÜlÜmle ben beni yaksam, YÜzÜmÜ bir defa,örtmeye kalksam, TÜlÜme dolanır,hep bu çakallar ! Yaşlı gözlerimle gönÜl bağımda Dolanıp dururum bu genç çağımda Elime ne zaman,gÜl aldığımda GÜlÜme dolanır,hep bu çakallar ! GÜlÜme dolanır,hep bu çakallar ! NAZLI GÜLÜM -------------------------------------------------------------------------- Ağıt yakmak, yas tutmak, aşka isyandır bugün Derya-nın balıkları vurduğu andır bugün Sen şimdi hayallerde her gün pembeleşirsin Hayal biter gün gelir gerçekle yüzleşirsin Anlarsın evliliğin aşkı sarmadığını Bedeninle ruhunun aynı kalmadığını Yıllarca hayat bulan umut bicandır bugün Sen de gidiyorsun ya, aşklar yalandır bugün Duygularım mülteci olmadı hiçbir zaman Bu öyle bir sevda ki ne kar tutar ne duman Yüreğim bir intihar gizemiyle kavruldu Sen mahzenden kaçarken içimde gül vuruldu Kalbimi parçalayan büyük volkandır bugün Senin için çırpınan ruhum kurbandır bugün Dünyamızı bırakıp yeni bir dünya kurdun Önce beni kalbimden, sonra kendini vurdun Artık fırak vaktidir biter ebedi destan Gülün kayboluşuna ağıt yakar gülistan Yarınım kelepçeli gönlüm zindandır bugün Toprağı zehirlenmiş yitik fîdandır bugün Ne seni benim kadar seven olacak gülüm Ne sensiz bir hayatta beni bekleyen ölüm Gündüzler öc alacak bugün karanlıklardan Artık yeis günüdür, kan fışkırır dağlardan Levh-i mahfuzda gizli acı fermandır bugün Beni sensiz bırakan bir imtihandır bugün Ne nedamet ateşi sarsa dört bir yanını Ne lokman hekim gelse çözmeğe dermanını Mecnun gibi dolaşıp çöllerde bulsan vâhâ Melekler feryadını götürür mü Allah’a Gözlerimde kaybolan bir hatırandır bugün Güneşi esir eden kara dumandır bugün Ezanları susturan haçlı bir çandır bugün Sevda mevsimlerinden artık hâzandır bugün Levh-i mahfuzda gizli acı fermandır bugün Beni sensiz bırakan bir imtihandır bugün Yarınım kelepçeli gönlüm zindandır bugün Toprağı zehirlenmiş yitik fidandır bugün Kalbimi parçalayan büyük volkandır bugün Senin için çırpınan ruhum kurbandır bugün Gözyaşıyla sulanan gönül vîrandır bugün Seni benden ayıran hâzin devrandır bugün Yıllarca hayat bulan umut bicandır bugün Sen de gidiyorsun ya, aşklar yalandır bugün Ağıt yakmak, yas tutmak, aşka isyandır bugün Derya-nın balıkları vurduğu andır bugün Sana Değmez Yıkılmaz surlarla sarıyordum seni. Dalgalanmanlar da arıyordum seni Hangi burçlarda diye sorardım seni Artık sana bayrak dikmeye değmez. Hasret oku oldun vermişken sancı. Aşkımı bin yerden delip verdin acı Silahsızken vurdun içimdeki ağacı Artık sana teslim olmaya değmez. Gözümden çok düştün kalmadı yeri. Sur kapısına istemem başka müşteri Beni senden çözdün girmezsin içeri Artık sana bağlanmaya değmez. |
|
15 Ekim 2006, 23:57 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler BOYU SEVERDİK BİRBİRİMİZİ BİZ ANLAMSIZCA ARKADAŞ Geceler boyu severdik biz birbirimizi, Güneş bizi kıskanırdı sabahleyin, Çünkü ben ancak senle ısınırdım... Geceler boyu okşardın benim başımı, Yastıklar ağlardı bizim için, Çünkü kucağında uyurdum... Geceler boyu ağlardık biz biz için, Yağmur bize inat şimşekler yağdırırırdı, Çünkü biz birbirimize ağlardık... Artık geceler yok, Yanlızım... Çünkü sen beni bir kalemde sildin, Keşke demek zorunda kaldım, Çünkü hepinizi kaybettim... Şimdi gine gecelerdeyim, Bu sefer senin için değil, Beni sevenler le beraber... Noldu dost mu kaldık sonunda? Noldu gecelerde kayboldun mu? Noldu gerçek gecelerin sevgilisini buldun mu? Ne dersen de artık yokum ben son gecene kadar, Ne dersen de yokum ben son güneş doğana kadar, Ne dersen de yokum ben son fırtınalar kopana kadar, Ne dersen de ben yokum artık yok herşeyin sonuna kadar seni gecelerin karanlığında bırakıyorum... Bir zamanlar beni seven sendin ama şimdi sevenim yok sanma! Beni senin hani bir zamanlar gecelerde birbirimizi sevdiğimizde vardım şimdi sonsuzluğa adım atmış oldum... Ben senin için var olmadım ben beni dost bilenler için var oldum! Senin için var olsaydım eğer, Ben aşkı bir kalemde silerdim! Aynı senin beni sildiğin gibi! Artık yollardan dönüş yok bir kış geçti tekrar geldik,tekrar kıştayız Artık ateşin yok ben kar tanelerini eskiden ateşimi söndürecek diye biliyordum! Ama şimdi her tanesinde bir şeker saklı, O şekerler bana hayatın dersini veriyor... O şekerler eskiden gözlerindeydi, Hep beni sev diye bakardı... Dilediğin oldu ama artık şekerlerini gecelere sakılıyorsundur umarım, Umarım!çünkü onlar gecenin her mum tanesi,eskiden ışık saçardılar ama şimdi ışıkları benimle beraber bitti... KARANLIK SANA DERS OLDU! ey benim nazlı ceylanım severim severim kimse bilmez bir ateş düştüki başa tüterim kimseler bilmez ey benim nazlı çiçeğim severim severim kimse bilmez bir ateş düştüki başa tüterim kimseler bilmez bak şu kalbimin işine saldı sevdayı başıma gece gündüz aşk ateşi ile yanarım yanarım kimse bilmez ben aşığım ben aşığım değmeyin dostlar bugün benim için ötsün kuşlar ne olur bugün benim için essin rüzgar otobüslere bugün bilet atmayın parasız götürsün dolmuşlar bugün,bugün pazar şiirini benim için yazmış olmalı nazım mutlaka benim için yazmış olmalı çiçekler benim için açsın,yağmur benim için yağsın ben aşığım… varın söyletin hayına girmesin benim kanıma bir ateş düştüki başa tüterim kimseler bilmez bak şu kalbimin işine saldı sevdayı başıma gece gündüz aşk ateşi ile yanarım yanarım kimse bilmez ben aşığım değmeyin dostlar bugünde benim için akmasın trafik benim için ağlamasın hiçbir çocuk günü geldi ama ödemiycem kiramı borçlarımı ödemiycem bu gün ne olduysa oldu seni sevdiğimi anladım istanbul bile güzel gözüktü gözüme,bizim gözüktü bir türkü tutturdum gevheriden onu bile güldürdüm halime bak şu kalbimin işine saldı sevdayı başıma gece gündüz aşk ateşi ile yanarım yanarım kimse bilmez Vazgecmeyecegim Senden hicbir zaman vazgecmeyecegim Sen benden gecsende Seni her zaman sevecegim sen beni sevmesende sadece seni düsünecegim ben senin aklina gelmesende sadece senin icin atacak bu kalbim sen bunu bilmesende yalniz senin icin ölecegim sen benim icin ölmesende HER AN AKLIMDA .. HERGUN RUYALARIMDA .. HAYAL ETTIGIM TEK KISI.. OLUMUNE SEVDIGIM.. HAYATIMIN ANLAMI.. DELI GIBO OZLEDIGIM.. TEK ISTEYIGIM... !!..SENSIN..!! SENI COK SEVIYORUM ASKIM.. sensız bır dunyada yasamaktansa senın yanında hemen ölmeyı günesın dogusunu sensiz görmektense senın yanında kor olmayı isterımm ben senle hayata merhaba dedım senlede olurum hayata veda ederımm bana benı bırak deme sakın benı oldur ama senı asla ama asla sevmedım deme sakın bılıyorum ben sıır yazmasınıda bılmıyorm sadece uygularımı analta bılırım sandım sana vede butun ınsalara canım bebeyımm Kimse Bana Aşık Olmasın Kimse bana aşık olmasın.... Etten ve kemikten biriyim sizler gibi Sadece düşündüklerimi görür, Hissettiklerimi yazarım Kimse bana aşık olmasın.... Sizler gibi soluk alıp veren biriyim Geceleri uyuyan, gündüzleri bekçi Yıldızlardan kopan biriyim gözleri benekli Kimse bana aşık olması.... Kelebeklerden kıskanmasın kimse beni Onlar kadar yaşayan, Yaşadıkça ölen biriyim Kader, /; işte öyle birşey hani bir yağmur damlası düşer ya dudaklarına hani bir anne basar ya bağrına evladını hani gözyaşların sel olur da durmaz ya kader, /; işte öyle birşey **** **** hani uzatırsın elini birden kaybolur hani gözlerin ufka bakar da kaydolur hani bedenini yumarsın da pamuk olur kader, /; işte öyle birşey hani annen seslenir sana uzaklardan hani korkar kaçarsın ya tuzaklardan hani öper gibi sever ya insan kader, /; işte öyle birşey hani kelimeler kifayetsiz kalir ya derler hani bilenler aba altından sopa yerler hani sevdiğinle yerler gökler inler kader, /; işte öyle birşey hani korkarsın ya şimşek çakınca hani durup düşünürsün ya yüreğine kurt düşünce hani sessiz durup ta ağlarsın ya kaçınca kader, /; işte öyle birşey hani eller kelepçelenir gözler bağlanır hani seven yürek mahkum olur gün bağlanır hani diller gardiyan olur dün bağlanır kader, /; işte öyle bir şey |
|
15 Ekim 2006, 23:58 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Tütün Mahkumu Yine bir akşam eski akşamlardan farksız Yine uykusuz gecelerin mahkûmuyum ben Gökyüzünde bile birkaç yıldızın ışığı yanıyor Bense yalnızlığınla sohbet ediyorum. Uzanmış gecenin bir yarısı şiir yazıyorum iyi mi? Garip bir duygu kalem oluyor seni her düşündüğümde Kalbimin zoruyla yazıyor ellerim Ve sadece ben duyuyorum yazdıklarımı Ellerim, tütün sarısı ellerim Sadece senin için mola veriyor Sadece senin için, gecenin bir yarısı Dumanların kapladığı zehirli akşamlarda Gidenlerin Türküsü Kimdir ki bu dağları böyle hırçınlaştıran Yüreğine kamçılar vurup ah eden sevdiğine İhaneti dost bilip varlığına sırt çeviren İhanet; sessizliğin ilk adımı, düşman başına... Dinmedi içimdeki öfkem Sessizliğim oldun gitgide, yalanlarım Farkında değildim geçen baharların, Kışım oldun, unutmak istedim seni Son bir umutla haykırdım geceye kal diye Vagonlarına yükledim sorularımı hayatın O kim di? Sen kimdin? Biz kimdik? Bir Ben Var Bir ben var benden farklı Benim anlayamadığım, tanıyamadığım Sevdamı benden daha iyi; Hayatımı ona göre düzenleyen Sanki ben değilmişim gibi, Beni benden fazla tanıyan, benden farklı Bir ses var benim duyamadığım. Kalbimden gelip, beynime ulaşan... Pranga mahkumlarını şimdi anladım Bir parçası vücuttan ayrı, Bir ben var, birde yabancı. .... Kendimi tanıyamıyorum artık Kalbimin sesi ayak seslerine karşı, Gözlerim bir gerçeği birde onu, Sevdası yalnız beni, Hayatım ise sadece onu tanımlıyor artık Çok günesler gördüm ; gözlerin hariç, Çok rüzgarlar gördüm ; saçlarin hariç, Çok atesler tuttum ; ellerin hariç , Hiç kimseyi bu kadar özlemedim ; yalnizca sen hariç..... Sevsende olur sevmesende, dönsende olur dönmesende, görsemde olur artık görmesemde. Bitmeyecek bu yağmur sevdaları.. İNATÇI bir gün olsada kalbinle kareket etsen bir gün olsa duygularına sorsan bir gün olsa bana gelsen çok mu şey istiyorum senden bir gün olsa gözlerinden yaş gelse bir gün olsa adımı ansan bir gün olsa beni arasan çok mu şey istiyorum senden bir gün olsa da şu inadını kırsan bir gün olsada seni.............desen bir gün olsa sensiz boş desen çok mu şey istiyorum senden inatçı Dün gece sevda ırmak oldu, aktı gece boyu. Rengi kan kırmızıydı. Yapraklar ağıt yakmaktaydı, keskin rüzgâra fon oluştururcasına.... Dün gece, ırmağa karşı cesaretimi denemek istedim, yüzme bilmediğim halde.... Denedim, denedim, denedim! ! Irmak pes etti, tât oldu sustu sevdam karşısında, UTANDI. Irmak çöl oldu kurudu. İşte o zaman gerçek sevdayı gördüm çatlamış topraklarda; işte o zaman ben toprak oldum... |
|
15 Ekim 2006, 23:59 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Sakın Unutmayın...!!! OLUR YA UNUTURSAM... Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı. "Eski gazeteniz varmı, bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandalatler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de size kakao yapayım." dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum. Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve "Bayan, siz zenginmisiniz?" diye sordu. "Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler. Başımızı sokacak evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu... Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım... DÖRT KELEBEK Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve: --Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş.. İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş… Demiş ki: --Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey! Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş… Şöyle demiş: --Ve bu ateş yakıcı bir şey! Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş. ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek "poff !" diye ortadan kayboluvermiş... Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş… Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!... Dökeceğim sana ne varsa ne yoksa içimde, Özlem ateş şimdi gönlümde söndürmeyeceğim.. Gözyaşım aksın sonsuza dek durdurmayacağım!! Vazgecmeyecegim Senden hicbir zaman vazgecmeyecegim Sen benden gecsende Seni her zaman sevecegim sen beni sevmesende sadece seni düsünecegim ben senin aklina gelmesende sadece senin icin atacak bu kalbim sen bunu bilmesende yalniz senin icin ölecegim sen benim icin ölmesende HER AN AKLIMDA .. HERGUN RUYALARIMDA .. HAYAL ETTIGIM TEK KISI.. OLUMUNE SEVDIGIM.. HAYATIMIN ANLAMI.. DELI GIBO OZLEDIGIM.. TEK ISTEYIGIM... !!..SENSIN..!! SENI COK SEVIYORUM ASKIM.. sensız bır dunyada yasamaktansa senın yanında hemen ölmeyı günesın dogusunu sensiz görmektense senın yanında kor olmayı isterımm ben senle hayata merhaba dedım senlede olurum hayata veda ederımm bana benı bırak deme sakın benı oldur ama senı asla ama asla sevmedım deme sakın bılıyorum ben sıır yazmasınıda bılmıyorm sadece uygularımı analta bılırım sandım sana vede butun ınsalara canım bebeyımm Kimse Bana Aşık Olmasın Kimse bana aşık olmasın.... Etten ve kemikten biriyim sizler gibi Sadece düşündüklerimi görür, Hissettiklerimi yazarım Kimse bana aşık olmasın.... Sizler gibi soluk alıp veren biriyim Geceleri uyuyan, gündüzleri bekçi Yıldızlardan kopan biriyim gözleri benekli Kimse bana aşık olması.... Kelebeklerden kıskanmasın kimse beni Onlar kadar yaşayan, Yaşadıkça ölen biriyim |
|
16 Ekim 2006, 00:01 | #9 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Konuşmadan gözlerinle, Beni sevdiğini söylesen.. Yüreğime gözlerini, Ölene dek mühürlesen!!! Hiç hesapta yoktu, bakardık gökyüzü umman, bakardık, aşktı yaşadığımız bulutlara dek uzanan, Yakışmıyor cepheyi terk edişin, mert dayanır, namert kaçar sevdiğim. Fazla sürmez hatanı fark edişin, hasret eken , hüsran biçer sevdiğim... Ben ağlardım gün batımlarında. Bir sen bilirsin birde ağaç dalları. Yapraklar hüznüme koşardı, rüzgar feryadıma, sen acı bir tütsü olur dolardın yüreğime. Merhaba anne, Yine ben geldim. Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi Ağrıyan yanımın neresi olduğunu Şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde Şuram acıyor işte şuram demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte, Sol yanım çok acıyor anne. Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi. Bende ağladım, Ağladım hiç de utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi. Bari okula sen götür dedim. "kızım, iş" dedi. Bende banane dedim, ağladım. "kızım, ekmek" dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne. Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor. Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını Şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan, Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne. Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne, Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. Sol yanım acıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım çok acıyor anne. Seni çok özledim, Anne çook... OLUR YA UNUTURSAM... Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı. "Eski gazeteniz varmı, bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandalatler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de size kakao yapayım." dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum. Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve "Bayan, siz zenginmisiniz?" diye sordu. "Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler. Başımızı sokacak evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu... Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım... Yasak sevgilim sevişmek bize yasak Ağlama ne olur ayıp ağlamak Yasak sevgilim ellerin bana yasak Günah öpüşlerin sesin yasak Çağırma beni ah göndermiyorlar Aşkı bilmiyorlar aşkı sevmiyorlar sevgi yasak Yarım sevgilim bölündük sayılara Artık anılara dönmek yasak Canım sevgilim sevişmek bize yasak Ağlama ne olur ayıp ağlamak Çağırma beni ah göndermiyorlar Aşkı bilmiyorlar aşkı sevmiyorlar sevgi yasak Kimse bilmesin istiyorum sana olan aşkımı… Saklasam seni yüreğimin en güzel, en gizli köşesine, kendimce sevsem… El değmeden, göz değmeden, söz değmeden; tertemiz bir aşka sevsem seni, ömür boyu sürse yeni yağmış karlar gibi lekesiz, sessiz, kimsesiz… Yaklaştırmasam sana sözleri, sesleri, gözleri… Bedeller ödetmesem, ödesem de ödetmesem… Üzmesem seni, üzülsem de üzmesem… Ezdirmesem sevdamı, ezilsem de ezdirmesem… Çünkü bilmiyorlar sevmeyi… Aşkı bilmiyorlar… Suçlu sayıyorlar birbirine yanan iki yüreği, suçluyorlar… Filmlerde olur sanıyorlar; iki kişilik dünyayı… Bu yaşamda kurdurmuyorlar… Sadece sevmek yeter diyorum.. Yetirmiyorlar… Sorularla yoruyorlar, yorumluyorlar, değiştirmeye çalışıyorlar… Kendimce yaşamak istediğim ne varsa, alıp kendilerince bir aşka zorluyorlar… Başka renklerle lekeliyorlar Gecemi.. Gecelerimi çalıyorlar… Seni alıp gizlesem yüreğimde… Gözlerimde… Gecelerimde… Herkesten gizlesem istiyorum… Gelip buluyorlar… Oyunlarımı bozuyorlar… Çağırma beni sevgilim… Göndermiyorlar. |
|
16 Ekim 2006, 00:02 | #10 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Seçme Şiirler Bir gece bahar bulutu ağlaya ağlaya diyordu ki: Bu hayat durmayıp ağlamaktan başka bir şey değildir. Hızla koşan bir şimşek parıldadı ve dedi: yanlış düşünüyorsun, hayat bir anlık gülümsemedir. -------------- Sevgi; Birini sevmekse, Aşk; Onun uğrunda ölmektir. Sevgili; Seni bırakıp gitse de, Yeniden dönebilendir.... ----- Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir Gün içinde görünmeden / günü suya salan bilir Dağlar düze iner birden Aşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Göl göl olur damda biri / çentik atar günlerine Sel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine Biri bine döner birden Yolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Rüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte Sözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte Gözden perde iner birden Düşü gerek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir - Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim? Üretim değil, üretime nispet, tüketim dünyası bu! Ne bulursak tüketiyoruz. Çünkü üretim sağda kalıyor, tüketimin sollayan zevkinin yanında. Bakınız... Dünya bile içeriğini yavaş yavaş tüketmiyor mu? Ama asıl tüketilen dünyanın ta kendisi değil mi? Dünya bunun farkında mı peki? Elbette... Durup durupta doğal afetlerle kafa tutması nedendir dersiniz? Tabii ki farkında. Bir ev sahibi düşünün. Sizi üzerinde yaşatıyor. Üstelik verebildiğiniz önemli bir katkıda yok denebilecek kadar az ona! Tam tersi, onun size bahşettikleriyle geçinmektesiniz. Buna can mı dayanır? Buna dünya mı dayanır? İÇİMDEKİ ÖZLEM Ne çok özledim seni Ne çok arıyorum seni İncir altı balık teknemizde Herkez duydu bir sen duymadın Acıya hüküm giymiş sevdamın ayak izlerinden Sokaklarda seni arıyorum Ne çok özledim seni Mavinin getirdiği bulutlarda Gözlerinin yoksunluğunu hissediyorum Gecenin titrek kanatlarında hüzne çalarken Deniz mavisi Ben bi çare Yanıl ayak dolaşır Seni ararım Artık ne gecem ne gündüzüm var Sensiz sokaklarda dolaşıyorum KAYBOLURCASINA... Bulaşmasam sana... Öyle ara ara bulaşmasam... ..ve sende bir nevi dursan yerinde.. durup durup kanamasan....!! hayat her gün yeni bir konu gibi başladı.. giriş..gelişme..sonuç.. ne girişler umrumdaydı.. ne gelişmeler.. sonuç hep hüsrandı..bunu bilirim.. bugünde hüsrandı kocaman.. hala yalnızım bak..! hala bulamadın beni... Aglamasam Bir sabah hıçkırıkla uyansan Pencerelere koşup güneşi arasan Umudun kenarını kemire kemire Akşamı alsan odana Beni ne kadar seversin kim bilir... Sonbahar olsan, bütün kış sana ısınsam Yağmur düştüğünde pencereme Geldiğini anlayıp koşa koşa Kısa kollu yüreğimle yollara koşsam Döktüğün yaprakların kuruluğuna aldırmadan Avuçlarıma alıp yüzüme sürsem Gözyaşlarımla yaprakların ıslansa Bu sonbahar gelsen Gelsen de artık ağlamasam... Ceyhun YILMAZ İşte karşımdasın. Başımı kaldırıp sana bakıyorum. Bakışıyoruz. Gözlerinin koyuluğuna vuruluyorum. Karanlığında apaydınlık oluyorum. İçime serinlik veriyor varlığın. Gözlerin anlamlı, gözlerin ılık, gözlerin taze, gözlerin gözlerim oluyor, gözlerim gözlerin. Bakışlarında tüm dünyanın güzelliği okunuyor. Bana tüm dünyanın güzelliğini verseler senin gözlerinin güzelliğine değişmem. Gülümsüyorsun. Dudaklarındaki tebessüm tüm yüzüne yansıyor. Gözlerine de tabii. Bu tebessümle yaşama tekrar doğduğumu hissediyorum. Susuyoruz bir zaman. Sana bakıyorum, seni görüyorum. Vazgeçiyorum sözcüklerden. Sözcükler bu anı bozabilir diye korkuyorum. Konuşmuyorum. Seni seyrediyorum. Senin başını eğip te düşündüğün bir zaman. Düşünceliliğinde seni seyrediyorum. Geldin, geldin işte. Geldin ve gecemin yalnızlığını böldün. Gecemin güneşi oluverdin... YAKILACAK ADAM Bilmeliydim bir sabah çekip gidecegini bilmeliydim Ve sen daha kirmadan bu askin kalemini Ben herseye eyvallah deyip Cekip gitmeliydim bu sehirden Ben yakilacak adamim bu sehirde Sana böyle yandigim icin Ben asilacak adamin bu sehirde Seni böyle sevdigim icin Oysa neleri ögretti hayat bana Sirtimdan vurulmayi Gülerken aglamayi Ac susuz yasamayi Daha neleri ögretti hayat bana Bir sana yalvarmayi ögrenemedim Birde seni unutmayi Ben yakilacak adamim bu sehirde Sana böyle yandigim icin Ben asilacak adamin bu sehirde Seni böyle sevdigim icin Sen sahte mutluluklarin süslü prensesi Sen sosyetik barlarin imarik sokak kedisi Sen mutlulugumun korkak faresi Sen hep ayni gecelerin Sen hep ayni masalarin Sen hep ayni sarkilarin Vazgecilmez mezesi Senin cirit attigin bu sokaklarda Ne gezer askin vefanin gölgesi Cek git artik Burada bitsin Bu askin hikayesi.. Oysa bir yudum mutlulugun icin Yollarina bir ömür serdim Oysa bir gelisin icin Sokaklarina binlerce sabir ektim Hasretse hasret, aciysa aci En kralini cektim Yalniz vede tektim Senin bir tas oldugunu nerden bilecektim Biliyorsun evet biliyorsun Seni bebekler gibi sevdim Seni cicekler gibi sevdim Seni melekler gibi sevdim Cünkü sen tapilacak kadindin bu devirde Oysa ben Sana böyle yandigim icin Sana böyle kandigim icin Seni böyle sevdigim icin Asilacak adamim bu sehirde Yakilacak adamim bu sehirde Git artik git , güle güle.. --Ahmet Selcuk İlkan-- Sen uyurken daha hasretinle sabahlarım, Gelmek için nice zaman bekliyorum yollarını. Yalnız sabah açılmıyor gecelerim ise tan a hasret, Yatamaz oldum o yatakta sen ve ben olmayınca. Aklımda sen elimde ise kalem düşünüp dururum çaresizce, Nasıl kahırlara bulanırım bir bilsen sessizce. Güneş günüme ay ise geceme doğmuyor, Boyun bükmüş laleler güller solgun açmıyor. Çarem kalmadı gel de derdime dermen ol, Sele döndü göz yaşlarım lakin hiç durmayacak. Ne ana ne baba sevilmiyor senin gibi Hiç kimsenin yokluğu aranmıyor da sensizlik çekilmiyor. Yaşamak seninle güzel gülmen ise bir ömre değer, Ben sende neşeliyim seninle deli dolu sevebilirim. Seninle hayatı hisseder sensizlikte ise derbeder, Sensiz yaşam olsa da yıldızlar,sabahlar,çiçekler... Gel de gör aşkınla geldim ne hallere, Yandım bir kere söndürmez ne dere nede şelale. Sen sevgi için doğmuşsun anandan, Aşk ile bezendirilmiş gelmişsin oradan. Nasıl vazgeçilir ki senin gibi yardan, Dünyaları verseler ayrılamam senin gibi candan. Güller açar yanağında,bal damlar dudağından, Aşkımızın hasreti kömür gözlerinde yandığından... Ah melek ruhlum şiirlerimde seni yazmalıyım, Ama öncesinde Ferhat gibi dağları yırtmalıyım. Mecnun gibi çöllerde yanmalıyım, Sonrasında sana aşkımı anlatmalıyım |
|
Etiketler |
siirler, şiirler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şairlerimizden Seçme Şiirler | IF | Şairler ve Şiirleri | 146 | 15 Eylül 2020 12:03 |
Tek Resimli Şiirler -Romantik -Duygusal -Aşk Şiirleri.(En Güzel Resimli Şiirler) | Sevda | Resimli Şiirler | 422 | 22 Ekim 2019 19:26 |
Üye Secme Sinavi = ÜSS | yoSun | Komedi ve Mizah | 0 | 19 Nisan 2011 01:31 |
Mustafa Kemal ATATÜRK \ Şiirler (Kendi Yazdığı Şiirler) | Sevda | Atatürk Köşesi | 1 | 17 Nisan 2010 09:16 |
Seçme şiirler | Feod4L | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 4 | 14 Şubat 2008 00:18 |