IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 04 Ekim 2006, 03:16   #11
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




İstanbul Ağlarken

Bir İstanbul tablosunda dolaştım bu sabah.
Başlarken gözlerimde yağmur,
Ve sürerken kalbimde sağnak
Dolaştım İstanbul'u aylak aylak.

Alırken nasibini sokaklar rahmetten,
Damlarken sular eteklerimden,
Dinlerken yağmuru şemsiyemden
Ve duyarken vapur düdüğünü Kadıköy'den
Düşündüm seni İstanbul ağlarken.

Bakarken gökyüzünde martılara,
Dalıp gitti gözlerim uzaklara.
Hani Beşiktaş' tan Üsküdar'a
Tam da Kız Kulesi'nin oralarda
Ağlarken İstanbul sen geldin aklıma.

Beyoğlu'nda ıslanırken parke taşları
Ve Ortaköy' de yağarken son gözyaşları,
Isıtırken içimi dost sohbetleri ve çayları,
Seni düşündüm İstanbul' da akşamları.

Şela Kaspi

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 04 Ekim 2006, 03:17   #12
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




Mavi Şubat


Buz mavisiydi Şubat'ın adı.
Aşıklar,ellerinde güllerle siperlerinde.
Bir ben beklentisiz,bir ben sensiz
Hep bir gri,hep karanlık gecemde.
Umutların kadar beyaz karların içinden,
Bir Beykoz kadar yeşil,bir Üsküdar kadar turkuaz,
Bir Kadıköy gecesindeki coşkulu halinle gel.

Rengarenk bir kavuşmaydı özlemin adı,
Cıvıl cıvıl bir nihavende başlamışken bizim çocuklar.
Anılar uzak,sevgililer duyarsız,
Erguvandan laciverde dönen gecemde.
Sevinçlerin kadar pembe hayallerin içinden,
Bir Sarıyer kadar mavi,bir Beyoğlu kadar kırmızı,
Bir Kadıköy gecesindeki tutkulu halinle gel.

Sevgilim burası Kumkapı,burası sabaha dek meyhane.
Sevgilim burası İstanbul,Sevgilim ben bir virane.
Bin yıl sonra da olsa,umutla beklediğim buluşmamıza,
Siyah dışında tüm renklerle gel.

Mustafa Balaban

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:21   #13
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




İstanbul Hatırası

Sandallar yosun rengi deniz göğe boyalı
Rüzgar dalgalanıyor bulut dağılmış suya
Bir ağ atılmış sanki mavi yeşil oyalı
Göreni esir eden şehir yatmış pusuya
Sandallar yosun rengi deniz göğe boyalı
Yedi tepe yedi renk düşürmüş ebrusuna

Köpüklü ninnilerle uyuyor kız kulesi
Mehtap pullar yağdırır mavi gelinliğine
Şehir sırrını eser kabarıyor nefesi
Özgürlüğü fısıldar gece serinliğine
Köpüklü ninnilerle uyuyor kız kulesi
Kaçar ince gölgesi suyun derinliğine

Şehzadeler uyansın gün doğuyor saraya
İşte aralanıyor sedef kakmalı kapı
Bir karanfil kokusu yayılıyor odaya
Güneşin nazarından eriyor tütsü kabı
Şehzadeler uyansın gün doğuyor saraya
Çiğ düşmüş bulutların parıldıyor kanadı

Bir rüyasın İstanbul tarihi müjdeleyen
Hayata yol arayan viraneler sendedir
Her akşam gün batımı denize ateş süzen
Su içre susuz yanan divaneler sendedir
Bir rüyasın İstanbul tarihi müjdeleyen
İsmimi sayıklayan efsaneler sendedir

Bab-ı Ali yazdırır aşkın elifbasını
Demlenip koyulaşır sohbet boğaziçinde
Kanlıca’da mayalar çoğalan sevdasını
Mayhoş bir tad bırakır maşuğunun içinde
Bab-ı Ali yazdırır aşkın elifbasını
Kapanır ayağına Çamlıca Tepesi’nde

Bir selam uçurulur Eyyub’un hanesinden
Hüzün bağlar bulutlar çöle yağmur adanır
Ravza’da bican düşen kuşların sinesinden
İstanbul sultanının duası kanatlanır
Bir selam uçurulur Eyyub’un hanesinden
Kum damlatır seraba hasreti dalgalanır

Düşecek mi hayalim bir gün topraklarına
Ey yorgun gölgeleri hayat düşleyen şehir
Siyah-beyaz bir resim uzanır mı bağrına
Hangi aşık başını dizlerinde eritir
Düşecek mi hayalim bir gün topraklarına
Şu alnım yazısını hangi taşa söyletir

Ab-ı hayat da sensin zümrüd-ü anka da sen
Yandığınca dirilen ulu çınar sendedir
Destanlardan derilip arzın kalbine düşen
Gömüldükçe yeşeren fasl-ı bahar sendedir
Ab-hayat da sensin zümrüd-ü anka da sen
Yedi rengin terkibi kutlu seher sendedir

Pınar Deniz

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:22   #14
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




Bir İstanbul Yaşıyorum

Bir İstanbul yaşıyorum
Haliç’in damar çeperlerinde
Efil efil rüzgarını Piyer Loti’den
ciğerlerime çekiyorum
Sağnak sağnak duaları Eyüp Sultan’ın
Binbir tütsülü entarisi mihmandar Sinan’ın
Her köşe başında ayrı bir ıtrî letafet
Her adımında o büyülü zarafet
Süleymaniye kutsal mabet
Rahmetini duyuyorum.


Bir İstanbul yaşıyorum
Her gece yatıya kalan Beyoğlu
Zıvanasız, iliksiz
kopçalı hayatlardan kinaye
devrilen bir tramvay İstiklâl’in gerdanı
Devrik bakışlı, lâl kaldırımları
Her adım canlı bir hikaye
Kenarı sökülen bir İstanbul her adım
Cüceyken devleşen serzenişler
Ayna tutarken Cihangir’de teatral düşlere
Dokuz sekizlik nadan dokunuşlarla
Kareli aynalara şehriyar
Darağacına mühürler
Şehlâ gözlerinde bir veda.


Bir İstanbul yaşıyorum
Hüznün mavisi umudun beyazına karışıyor Galata’da
Bütün şehir emrimde: martılar yok!
Heybemde bin asırlık coğrafya
Konstantiniyye’den Dersâadet’e
Bir rüyaya uyanıyorum Topkapı Sarayı’nda
Peşimde cariyeler takunyalarıyla
kilitleniyorum Bab-ı Hümayun’da
sedef kakmalı Âsitân’a
Kutsal Emanetler’le bir yolculukta
Med’de batarken Cezir’den doğuyor her lahzâ.


Bir İstanbul yaşıyorum
Boğaz’da aşkın günbatımları
Rumeli’nde Anadolu’nun dikişsiz çığlığı
Hisar’ın başında Kavak yelleri
Kanatları yosun bağlıyor
Nokta değmemiş rıhtımlarda
Emirgan’da borçlu kalıyorum bir erguvanın
mor bakışına
Arnavut kaldırımlarında düşe kalka
Şehnişinlerinden sarkarken Tarabya’ya
Her gece gözlerinde menekşe
İstanbul’u yaşıyorum dört mevsim
leyl ü nehar.


Bir İstanbul yaşıyorum
Saltanat kayığıyla umuda pupa yelken
Boğaz’da hizaya çekenler birkaç dizeyi
Şairler Kahvesi’nde gün ıslanmadan
akşamın feracesinde batıyor
Zülfüne dolan/an adaların
İyot kokan imbatların
Kuytularına saklanıp
Düşlerimi Burgaz’dan faytona bindirip
Heybeli’ye doğru çekiyorum
ağır aksak, yeknesak.


Bir İstanbul yaşıyorum
başka bir yüz, başka bir ten
her seferinde karşıma dikilen
Ekmeğin yanına katık edebileceğim
Umuda doldurulmuş bir bardak demli çay eşliğinde
Tavlayacağım martıları simidimin arta kalanıyla
Her cebe sığabilecek hayaller taşırken Ümraniye
Alınterine tuz değmiş
Yüreği öğütülmemişleri
basarken bağrına
Kimine yekpare, kimine pare pare
bir İstanbul yaşıyorum.

Şeyda Emine Gülşener

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:23   #15
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




Ah İstanbul!

Ah İstanbul!
Caddelerde ışıklar yanıyor,
Etrafta insanlar geziyor,
Gökyüzünde yıldızlar,
Birisi diğeri ile kadeh tokuşturuyor
Biraz daha ilerliyorum...
Birisi sevdiğini almış koluna,
Hayata nispet yaparcasına ilerliyor,
Deniz karanlığın üstüne vuran ışıkla,
Kumsala bir başka gÜzel vuruyor...
Rüya kent İstanbul
Gene sahte belki de gerçek aşklara
Karanlığın arasında şahitlik yapıyor.
Ben de bir gÜn tutacağım elinden,
Sormayacağım artık seni gelenden,gidenden,
Asla çıkarmam seni yÜreğimden
Hadi gel de seveyim seni yeniden...
Acaba ne yapmaktasın?
Biliyorum bensizliğe dayanamazsın.
Sen benim yüreğimde taşıdığım cansın
Her zaman yaşadığım sevdamsın...
Bizim aşkımız yeter her şeye
Herkesi kıskandıracak bir gÜn geri geldiğinde
Şimdi kaldım sensizlikte
Bir gün sana doyacağım seninle..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:24   #16
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




Bir İstanbul Akşamı

Bir İstanbul akşamı
Ellerin avuçlarımda
Işıklar Boğazın sularıyla öpüşüyor
Dudakların dudaklarımda
Bir İstanbul akşamı

Gözlerin olabildiğince uzakta
Aklımda çılgınlıklar geçiyor
Kurallar ötesi bir şey söyle
Sevdan içime sığmıyor

Aşk dolu yüreğim acıyla dolsun
Bahara girmeden gençliğim solsun
Bu kahpe İstanbul mezarım olsun
Senden başkasını
Seversem eğer...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:25   #17
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sümbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...

Necip Fazıl Kısakürek

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:26   #18
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




İstanbul Ağrısı

kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine İstanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim

pancak pancak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüş
diz bağlıyor
eğer sen yine İstanbul'san
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
sirkeci garı'nda tren çığlıklaıiyle bıçaklanıp
intihar dumanlari içindeki haydarpaşa'dan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
ağlayan
sen eğer yine İstanbul'san
aldanmıyorsam
yakaları karanfilli ****ler eğer beni aldatmıyorsa
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani şu bildigim attila ilhan'i
zehirleyebilirim

sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler
uykusuz dalgalanıyor

ulan İstanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki İstanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boşalttığın
o senin ağrın
o senin

eğer sen yine İstanbul'san
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine İstanbul'san
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim

ulan yine sen kazandın İstanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine İstanbul'san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir

ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylül'ünde birader mirc ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık

Attila İlhan

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:28   #19
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




İstanbul Destanı

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul'a
Gülcemalle gelir

İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kız yanaşır insafsızca dişi
Boyuna posuna kurban olduğum
Kalın dudaklarında yapıncağın balı
Tepeden tırnağa arzu dolu
Sam yeli söğüt dalı harmandalı
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Yine zevrak-i derunum
Kırılıp kenara düştü

İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşı gelir
Dört başı mamur bir gelin odası
Haraç mezat satılmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Paslı Acem kılıçları
Amerikan kovboyları
Eller yukarı

Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
Yakışmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar kir tutmaz

İstanbul deyince aklıma
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
Gerinir Beykoz'da
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
Dalyanda kırk tane Orkinos
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir

Orkinos dediğin balıkların şahı,
Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde ağaçlar devrilir
Kan çanağına döner dalyanın yüzü
Camgöbeği yeşili bulanır
Bir çırpıda kırk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanır
Bir martı gelir konar direğe
Atılan Kolyosu havada yutar
Bir başkasını beklemez gider
Balıkçı gülümser tatlı tatlı
Adı Marikadır bu martının der
Her zaman böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma Adalar gelir
Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
Çalımından geçilmez altmışlık madamların
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kızkulesi'nin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur

İstanbul deyince aklıma
Tophane'de küçücük bir sokak gelir
Her Allah'ın günü kahvelerine
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanır
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün

Kiminin sırtında perişan bir küfe
Kiminin sırtında nakışlı semer
Şehrin cümbüşüne katılır gider
Kalın yağlı bir kolana koşulur
Piyano taşırlar omuz omuza
Kendinden ağır yükün altında adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alırlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:
Gamı şadiyi felek
Böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilâfsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
Stadyum gelir

İstanbul deyince aklıma
Binlerce insanın aynı anda
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir mısra havalanır ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar

İstanbul deyince aklıma
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Deminden beri dilimin ucundasın Orhan Veli
Deminden beri senin tadın senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yaralı bir güvercin misali
Başımın üstünde dolanır durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabı bilir
Deli eder insanı bu şehir deli
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli

İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarısı
Sabaha Galata'dan geçer yolları
Maytaba alacakları tutar kahvede
Zararsız bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce ağlarlar

İstanbul deyince aklıma
Sait Faik gelir
Taşında toprağında suyunda
Fakirin fukaranın yanıbaşında
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kıldan ince kılıçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin

İstanbul deyince aklıma
Sait'in son yılları gelir
Hey Allah'ım en güzel çağında Sait'e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir
Sait Sait olur da nasıl dayanır
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açılır
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın
Bir yeşil ki kasıp kavurur
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkçı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Sait'in şiiri

İstanbul deyince aklıma
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sarıyer'den gelir Pendik'ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasıl
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslını ararsan çingenedir
Tepeden tırnağa güneştir
Topraktır
Anadır
Analar içinde bir tanedir
Biri sırtında biri memesinde biri karnında
Karnı her daim burnundadır

Canını mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem masa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çıksın falin
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri
Görürüm üryamda bir sarı yılan
Cenabet uğraşır durur benimlen
Uyanır bakarım benim bebeler
Yatağın ucuna kaymış
Ayağımın parmaklarını emer

İstanbul deyince aklıma
Bir basma fabrikası gelir
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakın
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin
Dışarda ağaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dışarda dışarda dışarda
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor

Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
İpeğin akışına doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çıkmaz
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi
Gülsüm'ün gözleri kamaşır
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettiğin bulsun

İstanbul deyince aklıma
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan
Yaz demez kış demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pası gelir dilime
Nabzımda duyarım motorunun hızını
Canımın içine sokasım gelir
İri kalçaları pullu denizkızını

İstanbul deyince aklıma
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer

İstanbul deyince aklıma
Koca Sinan gelir
On parmağı on ulu çınar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardısıra
İsli paslı yetim
Ey benim dev memesinde cüceler emziren acayip Memleketim

Bedri Rahmi Eyüboğlu

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 04 Ekim 2006, 03:29   #20
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: ..:: İstanbul Şiirleri ::.. ..:: [Yeni] ::..




İstanbul'u Dinliyorum

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Orhan Veli Kanık

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
istanbul, siirleri, Şiirleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İstanbul’a yeni festival: 1. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali CyBeR Kültür ve Sanat 0 16 Eylül 2021 19:46
Şairlerimizden ''İSTANBUL'' Şiirleri... Sevda Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 9 02 Şubat 2013 16:39