Belki çok itici, belki de sinir edici ama her zaman ben oldum bu anlamsız sonları yazan.
Hiçbir oyunu kuralına göre oynayamadım ben.
Kalıplara hep dar geldim, kuralları es geçtim.
Ne kaybettim? – İnan hiç düşünmedim. Bunu düşünmekte bir kural ya bunu da pas geçtim.
Ne bir oyunu doğru düzgün oynadım ne de gençliğimdeydim normale yakın.
Doğrularla o kadar doluydu ki ceplerim, başkalarının elinin değdiği kurallara avuç açamadım.
Çünkü kurallara uymamakta benim doğrularımdı aslında. Hep öğretildi ya bize; bebeklikten gençliğe hayatın tüm evrelerinde…
Hiç bir dönem ödevini vaktinde teslim edemedim mesela.
Çok kurallı oyunları hiç öğrenemedim. Herkesin yıllarca beklediği filmleri merak etmedim hiç.
Çok okunmuş kitapların kapağını açamadım. Tüm sözlerini herkesin bildiği şarkılara eşlik edemedim.
Hep ben keşfettim en saklı filmleri, en kuytu romanları.
Kimsenin sözlerini hatırlamadığı şarkıları bağırarak söyleyen biri vardı ya; o bendim.
Modayı takip edemedim. Herkese yakışanı yakıştıramadım kendime. Onların yaptıklarını benimseyemedim…
Herkesin güldüğüne boş boş bakan gözlerim, kimsenin kılı kıpırdamazken ağladı çoğu kez.
Eksik şiirleri sevdim en çok,
dersleri kendim çıkarıp son mısrasını gönlümce tamamlayabildiğim…
Her evde asılı basmakalıp laflardan ders çıkaramadım.
Kimsenin aramadığını bulmak hep sevinçti.
Benim bulduğumu da kimse aramadı zaten. Arasın da istemedim.
Kimsenin ayak izlerinden bulmadım yolumu, herkesin gittiği caddeden geçmeye hep korktum.
Sadece benim bildiğim kestirme yolları seçtim ve herkesten önce gördüm o yolun sonunu.
Dönem ödevlerimi vaktinde yetiştiremesem de en yüksek notu hep ben aldım.
Çalışkan çocuklar usludur ya; ben hiç olamadım!
İşe girdim, “haklı da olsan sus” dediler, ben yine dilimi tutamadım.
Âşık oldum sonra… “kaçan kovalanır” mış! İnan hiç kovalamadım.. ama hiç kaçmadım da… Herkese inandım. “Baba’ya bile güvenilmez”-miş bu devirde;
ben güvendim!
Ve bekledim… İnandığım doğruları…
o herkesin imkansız dediği doğrularımı…
“Su olsam, ateş olsam, göklerdeki güneş olsam,
konuşmasam taş olsam…
Yine de oynar mısın benimle?” Bülent Ortaçgil
Peki sen…
Sen ne zamandır duruyordun o kapının arkasında söylesene?…
Arkamı dönmesem karşılaşmayacak mıydık?
Bir saniye öncesinde yoktun, ben gözümü kırptım sadece ve sen; karşımdaydın.
Hiçbir şey tesadüf olmadı ki bu dünyada… Şimdi dengeler yine yerle bir! İçim yine ürperiyor. Ve sen her şeyden bi’haber aklımı çeliyorsun.
Hani böyle şeyler olmazdı? Oldu işte!
Kulağımda sesin, yalnızca bir kez duyduğum.
Aynada gördüğüm senin gözlerin! Sadece bir kez gördüğüm.
“Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar.
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var.
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum?
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var?
Tabiî ki ben böyle olduğum için bahar…”
Bahardı hani aşkın mevsimi? Kış hiç sevilmezdi!
Yine yıktım kurallarınızı, yaktım planlarınızı!
Sen boş ver onları! Bahardan bize ne? Gel tanışalım,
Benim adım : “Oyun Bozan”.
Hadi ver elini bana… Hiç kaçmadan, kovalamadan!
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.