Arda konusunda bir daha yazı yazmayı düşünmüyordum fakat yaşananlar, bir nevi zorunluluk halini aldı, buraya bir şeyler karalamayı.
Konunun ne olduğunu az-çok tahmin edersiniz. Fenerbahçe maçı sonrası başlatılan linç kampanyası. Biraz önce haber portallarına 5 dakika göz gezdirdim, durumun vehametini daha iyi anladım.
"Arda, taraftarla kavga etti", "Arda, Burcu Esmersoy'u arayıp küfretti" ikilisinin etrafında dönen ve en nihayetinde yazın ara verilen, ama liglerin başlamasına kısa süre kala başlayan toplu linç kampanyası.
En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Arda, Fenerbahçe forması giymediği sürece ya da Galatasaray formasını giymeyi bıraktığı gün, bu haberlerin hepsi bıçak gibi kesilecektir. Kimseyi salak yerine koymasınlar.
Oynanan ortaoyunu Aziz Yıldırım'ın yaptığı "Arda'ya mutlaka Fenerbahçe forması giydireceğim" açıklamasıyla başlamıştır. O gün, bugün hiç hız kesmeden devam ediyor. Kesmeyeceği de gayet açık ve net biçimde belli.
Bu süreçte, Arda'nın üstüne binen yük, beklentilerin gereğinden fazla artması, yapmaması gerekenler olmadı mı? Tabii ki oldu. Ancak gözden kaçırılan şey, Arda'nın 22 yaşında gencecik bir adam olduğudur. 22 yaşımı düşününce, o kadar çok hata yaptığım aklıma geliyor ki, o yüzden Arda'nın yaptıklarının da gayet doğal olduğunu düşünüyorum.
Şu twitter hadisesine zaten pek sıcak bakmıyorum. Daha önce üstünde birkaç kez yazıp çizmiştim. Olayın Burcu Esmersoy ve sonrasında yaşananlar kısmına girmek istemiyorum. Burcu Esmersoy'un kariyerinin nasıl inşa edildiğini herkes görmüştür. Ne yazık ki, biz böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Türk erkeğinin çocukluğundan itibaren yaşadığı cinsel açlık, bu gibi kadınların kariyerlerine hatrı sayılır derece etki yapmıştır. Daha birkaç gün önce söylediğim gibi, bu ülkede birçok kişi aslında bulunmaması gereken yerdeler. Az biraz fiziğin düzgünse, gereken kişilerle yatıp kalkabilme midesine de sahipsen, çok rahat 'sınıf' atlayıp, yükselebiliyorsun yaptığın işte.
İşin Arda boyutuna gelecek olursak. Futbolcu beğenisi tamamen kişiseldir. Sen "Dünyanın en iyi futbolcusu Ronaldo" dersin, ben de kendime göre "Yok hayır, Messi" derim.
Türkiye'de bu durum bambaşka veriler içeriyor. Hagi'nin karşısına Alex'i koymak, şimdi varolduğu üzere Arda'nın karşısına Stoch'u koymak gibi. Fenerbahçeli dostlar alınmasın ama bu garip sidik yarışını hiç durmadan sürdürüyorlar. Galatasaraylıların da benzer bir tavrı yok mu? Elbette var. Şu stat hadisesi yapılmadan bile "Bizim tribünlerimiz daha fazla sayıda olmalı" diye garip bir kompleks sürekli vardı.
Konuya dönecek olursak, Arda'nın Galatasaray'da olmasından büyük rahatsızlık duyuyor Fenerbahçeliler. Çünkü biliyorlar ki, ülkenin en önemli oyuncusu Arda Turan. Kimse "Yok kardeşim öyle değil" filan demesin, kendini kandırmaktan başka bir şey değildir bu. Zamanında tribünlerinden yükselen "Katil Emre, --- Emre" tezahüratlarını unutmuş değiliz. Bugün gelinen noktada "Emre takım için oynayan ve yırtınan tek adam" haline geldi.
Sokaktaki çocuğa bile sorsanız, Arda'ya karşı geliştirilen bu aptalca algı, sarı-lacivert formayı giydiği andan itibaren değişir. Gayret zaten hep bu yönde. Herkes rahatlayacak Arda, Fenerbahçe forması giydiği zaman.
Zaten ortadaki bu büyük linç kampanyasının, başka deyişle Arda'nın özne edildiği cadı avının tüm kavgası bunun için yaşanıyor. Bunun ne yönde geliştiğini Emre Belözoğlu'nun, Fenerbahçe formasını üstüne geçirdiğinden bugüne dek yaşadıklarımızdan görebilmek mümkün.
Dönemin 'p***' bugün forması için sonuna kadar savaşan, temiz aile babası olmuştur.
Benzer bir evreden Arda Turan geçiyor şimdi. Önce formasını giydiği takımdan uzaklaştırmak lazım. Bunun ilk ayağı Fenerbahçe olamaz. Aradan zaman geçmeli. Bir süre Avrupa'da oynamalı. Hatta oynamamalı, yedek kalmalı ki, sonra Fenerbahçe'ye geçişinin önü açılsın.
Sonrası klasik hikâye. Arda artık profesyonel olur ve Türkiye'nin en büyük takımına gelir.
Bu çocuğun kız arkadaşı bile malzeme haline getirildi ve halen de yapılmaya devam ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama benim eşimi ya da kız arkadaşımı böyle malzeme yapacaklar, en kibar haliyle söyleyeyim, "Adamı dikerim". O kadar hak sahibiyiz de, kiminle dolaşacağına filan bile laf eder haldeyiz. Elbette benim de fikrim var ama bunu bir gün, bir yerde söylememişimdir özel sohbetler dışında. Taraftar forumlarına bir girip bakın, kız arkadaşı hakkında neler yazılıp çiziliyor. Kime ne, hangi nedenden ötürü karışılır, aklım ve hafızam almıyor.
Fakat Arda'nın önüne tüm bunların dışında Galatasaray taraftarı çıkıyor. Son 10 yılda değişimin b*kunu çıkartmış olan Galatasaray taraftarı yani.
Kim bu adamlar? Tribünlerde futbolcusuna taparcasına sevgi gösterisinde bulunan, sona birkaç ters durumda ölesiye alkışladıkları adamlara küfür eden bir güruh. Tribünlere körkütük sarhoş gelip, en yakın arkadaşlarına bile sataşan bir topluluktan söz ediyoruz. Bunların benim dilimdeki ismi "Havaalanı taraftarı".
Her futbolcu transferinde havaalanına yığılıp, yıllardır bu formayı ıslatmış Sabri'ye ağız dolusu küfür edip, gelen adamı zerre emek vermemiş olmasına rağmen omuzlara alan tipler. Bunların hiçbiri taraftar filan değil, nazarımda. Cebine üç kuruş koyduktan sonra pezevenklik bile yapacak tipler.
Galatasaray'ın son yıllardaki temel sorunlarından biridir, bu taraftar topluluğu. Ama bir yandan da kızamıyorsun. Bunları ortaya çıkartan, ceplerine para koyan, ellerine bilet tutuşturanlar, kravatlı, papyonlu, Fransız kültürü (Kimse yanlış anlamasın şu cümleyi) içinde büyüyüp yetişmiş insanlar. Yani toplumda kabul gören, beyefendi statüsündeki insanlar, bu iğrenç topluluğu oluşturanlar.
Anlatmak istediğim şey, kızmamız gereken çok başka insanlar aslında. Arda konusunda yani. Hali hazırda ülkenin en yetenekli adamıyken, kendi taraftarının bile piranalar gibi başına üşüştüğünü düşünürsek, Arda'nın şevkinin kırılmasının gayet doğal olduğunu anlayabiliriz.
Tabii işin bir de başkan ve yönetim ayağı var. Hürriyet Gazetesi'nin özellikle internet portalında Galatasaray hakkında çok ciddi yalan haberler, iftiralar, saldırılar varken, Galatasaray Başkanı, Ercan Saatçi'nin karşısına geçip soru yanıtlıyorsa, ortada büyük bir sorun var demektir.
Bu iki şeye yol açar. Birincisi; "Bakmayın biz arada basın toplantısı yapıp, atıp tutuyoruz ama siz istediğiniz gibi saldırmaya devam edin" mesajı vermektir.
İkincisi ise, "Kusura bakmayın biz yönetim olarak bu kulübün haklarını savunamıyoruz" demekle eşdeğerdir.
Kimse kusura bakmasın ama Adnan Polat, Galatasaray Kulübü'nün başkanlığnı tamamen popülist politikalar üreterek yapmaktadır. Benim için öncelik, o kulübün haklarının korunmasıdır. Kaptan olarak takımın başına getirdiğin (ki, benim için son derece yanlış bir karardır) adamı, üç tane yavşağın önüne atıyorsan, ne o kaptanın ağırlığı kalır, ne de senin.
Ciddi bir yol ayrımında bulunuyoruz. Ya Arda'nın ayrılmasını olumlayacağız ya da bu çocuğa öyle hikâyeden değil, ciddi anlamda destek vereceğiz.
Şöyle de anlatabilirim; Arda'nın Fenerbahçe forması giymesini mi istiyorsunuz yoksa Galatasaray formasıyla, gerçek kapasitesine ulaşmasını mı?
Eleştiren yorumculara, bir biçimde köşe yazarı olabilmiş futbolcu eskilerine zaten lafım yok. Onlar 'kendilerince en doğru' olanı yapıyor, Türkiye'nin en konuşulur adamını malzeme yaparak.