IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 29 Ekim 2010, 00:06   #1
Çevrimdışı
Su
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hiç Olmayanın Hiçliğine Hiç Acırmıydın?





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bilmiyorum, bugünlerde sevdiğini hiç beklemediği bir anda ahirete gönderen kardeşlerim benim hissettiğimi mi hissediyor? Elimdeki her fotoğrafın zamanını ikiye ayırırım: Babamlı olduğum günler/babamsız kaldığım günler. Fotoğraf karesinde babam yoksa yakıcı bir sitem yapışır yakama: "Baban hayatta ama sen İstanbul'da evdesin ha!" "Babanla görüşmek varken, bak başkasının telefonuna bakıyorsun yine!" "Babanın yanında değilsin ve yayladasın demek!"
2004 yılı. Haziran ayı. Babamın vefatına bir ay kalmışmış. Nereden bileyim! O günlerde Ankara'ya gidiyorum. Gerede'de yol Samsun ve Ankara diye ayrılıyor. Babam Samsun'da. Ben ise, hiç tereddütsüz Ankara'ya devam ediyorum. Babamın vefatından önce babama en yakın olduğum nokta orasıydı. Bu kadar yakınken babama, ben Ankara'ya gitmiştim. O gün bugündür Gerede yol ayrımına her geldiğimde içim kanar. Hesap sorarım kendime. Direksiyonu sağa kırsaydın ya!
Aramızdan ansızın ayrılıveren sevdiklerimiz, yokluklarıyla hayatımızın başkahramanı oluverir. Öyle ki onsuz geçirdiğimiz her an, ondan uzak kaldığımız her mekân, ona ilgisiz durduğumuz her hal şaşırtıcı olur sonraları... Şimdi hayatta olsa babam, "işler yoğun, bayrama gelirim inşaallah..." der miydim? Babamdan cılız da olsa bir aferin alacağımı bilsem, yolculuklar için bir sürü geçerli/geçersiz mazeret üretir miydim?
Cevabı yine kendim vereyim. Hayatta olsaydı şimdi, babamın varlığı sıradan olurdu. Ve ben yukarıdaki sorulara evet derdim. Bekletirdim babamı. İşlerden sonrasına bırakırdım onu. Onun olmadığı yerlerde olmayı hakkım bilirdim. Onu aramadan geçirilmiş bir günü normal sayardım. Şimdi hayatta olan sevdiklerime davrandığım gibi davranırdım ona da. Varlığı sanki suçmuş gibi gözümden düşürürdü babamı. Yaşıyor olması sanki gereksizmiş gibi sıradan ederdi babamı.
Garip ama gerçek: Şu anda ölecek olsalar her biri başkahramanımız olacak sevdiklerimizle birlikte yaşıyoruz. Varlıklarını kanıksadığımız sevdiklerimizin öleceğini biliyoruz. Varlığımızı kanıksamış sevdiklerimiz de bizim öleceğimizi biliyor.
İşte kanıksamalar, o unutmalar, o ihmaller hayatı hayat yapıyor. Sanki avcısına bakan vurulmuş ceylan gibi gözlerimiz. Bir o kadar güzel. Bir o kadar açık. Bir o kadar çaresiz. Bir o kadar sessiz ve itirazsız.
Bir başka boyutu daha var bu duruşun. Ölünce sevdiklerini başkahramanı yapanların, sevdiklerinin eksilmesini kanıksayışımız. Sevdiklerince başkahraman yapılmaya aday, varlığı kanıksanmış olanların sevdiklerince gece gündüz ölüm sonrası başkahraman yapılışlarını fark etmeyişimiz.
Ne kadar çok ölüm haberi alıyoruz. Ne kadar çok ölüm haberi almaya alışıyoruz. Sayılara vuruyoruz ölenleri. Bir ölü, iki yaralı. Üç ölü, beş yaralı. Ölen, birinin kızı. Sabah öylesine okula uğurladığı can parçası. Hiç vazgeçilmezi. Ömür boyu hep arayacağı. Yanında yeterince olamadığı için hep çırpınacağı. Ama bize göre sadece bir rakam o: 1. Ölen, bir kızın babası; akşam evde beklediği, rüyalarının adamı. Hep kucakladığı. Hep kucaklamak isteyip de kucaklayamayacağı. Ömrünün her anında bir acı hıçkırık olarak yokluğunu bileceği. Yüreğinde sessizce büyüteceği dipsiz bir uçurum... Ama bize göre yine kupkuru bir rakam o: 1
Öğrenir öğrenmez de sıfırlarız o rakamı. Unutkanlığımız her defasında konfor sunar bize. Babasız kalmış çocukların acısına sağırlaşır kalbimiz. Evladını genç yaşında toprağa koymuş ananın gözyaşına körleşir gözümüz ve gönlümüz. O hançerler değmez hiç tenimize. O hıçkırıklar ulaşmaz göğsümüze.
Herkesi kendi kuyusunda yapayalnız bırakırız. Vurdumduymazlığın ortasında yumuşacık yastıklar arasında bir dünya kurarız kendimize. Ölüme uzak. Ölenleri sadece rakamla sayan. Hemen ardından da sıfıra indiren bir unutkanlık.
Mahzun olmuş/olacak gönüllere teselli sunmak için cebimde ümit yok. Ama bizim sıfır saydıklarımızı sayan Biri'yle tanıştırmak istiyorum sizi. Bizim hiç olduğu için acımadığımıza hepten acıyan, üstelik hiç olduğu için acıyan bir Rahman'ın "ellerinde" buluyorum teselliyi.
Rahman'ın acımasını anlamak için şöyle bir test yapsak kendimize:
Küçücük bir kuş gördük diyelim. Yavru kuş. Belli ki annesinden uzakta: acırız.
Bir de fark ettik ki yavru kuşun bir kanadı kırık: daha çok acırız.
Az sonra gördük ki, diğer kanadı da kırık: daha da çok acırız.
Meğer bir ayağı da kırıkmış: daha da daha da acırız.
O da ne! Öteki ayağı da kırıkmış: daha daha daha da acırız.
Az sonra kör olduğunu da fark ettik: daha daha daha daha da acırız. Belki ağlamaya başlarız.
Sonunda sağlam bir tek gövdesi olan kuşun ezilip gözden kaybolduğunu farz edelim. Öyle ki bizden önce yoldan silinmiş olsun cesedi. Acır mıyız? Hiç sanmam! Olmayan kuşa niye acıyalım ki?
Acımamızı en çok hak ettiği anda, kuşun birden acınası olmaktan çıkması insafsızlık değil mi?
Doğrusu şu ki, insanın şefkati, merhameti, acıması ille de bir nesne arar kendine. Nesne yoksa, acıma başlamaz, merhamet gerçekleşmez.
Yani:
Uzakta da olsa bir annesi bile olmayan, kırık bir kanadı bile olmayan, kırık da olsa bir bacağı dahi olmayan, kör de olsa bir gözü bile olmayan, olmayan bir kuşa acıyamıyoruz. Oysa, Rahman'ın "acıma"sı, kuşun en acınası hali içindir: yokluğuna acır. Merhametiyle yoğu var eder O. Rahmetiyle olmayan kuşun dile gelmeyen varlık duasını kabul eder. Biz bir şeye var olduktan sonra acırız; belki de acımayız. Ama O yokluğuna acıdıklarını var eder.

Şimdi yokmuş gibi uğramadığımız sevdiklerimize bizden daha çok uğrayan ve seven Biri var. Kıymetini ancak yok olunca anladığımız sevdiklerimizi yokluğunda da kıymetli bilen Biri var. Acımasın bir yanımız diye var olduğu halde hiç saydığımız o başkahramanları yokluktan çıkarıp, unutulmuşluktan alıp başkahramanı yapacak denli önemseyen Biri var.
Biri var...
Üstelik, 1 rakamı ile açıklayamayacağımız kadar biricik Biri..
...var.

Senai DEMİRCİ
~

__________________
mon petit lapin
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
acırmıydın, hic, hiçliğine, olmayanın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İyi huylu olmayanın imanında noksanlık mı var? CyBeR İslamiyet 2 18 Ocak 2022 17:08
Klasik Mantıkta Önerme Olmayanın Genel Özellikleri Nedir? Ne Değildir? Kalemzede Felsefe 0 13 Kasım 2020 18:23
Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz atasözünün anlamı Lcia Atasözleri ve Deyimler 0 04 Eylül 2014 16:39
İmanı olmayanın hayrı PopSy İslamiyet 1 11 Nisan 2010 10:26