Ömer kardeşimiz "30 TL" için şantiyede, tedbirsizlik sonucu hayatını kaybetti. Üniversite öğrencisiydi ve yılda 50 milyar dolara yakın parayı "5000 kişiye" ödeyen güzel ülkem ona ayda "900 TL" verememişti...
Sevgili dostlar, yaşananlar ancak "üçüncü" dünya ülkelerinde olur! Kat karşılığı "arsa sahiplerinin gözünü boyayan müteahhit, verdiği taahhütler karşılığı arsayı" alır, 30-50 TL arasında bulduğu işçilere ve taşeron firmalara "işi verir", belediyedeki "cepçilere" gerekli "yüklemeyi" yaptıktan sonra arsanın hakkından fazlasını "oraya" kondurur, 200 lira gösterip 800 liraya satar ve aradaki vergilendirilemeyen korkunç kârı cebine indirir. Bu iğrenç döngü ancak ve ancak "gelişme yoluna bile giremeyen" ülkelerde olur. "Büyük ve emperyal Türkiye vizyonu yaratıyoruz" diyenlere duyurulur! Bu mudur?!
Not: Belediyelerde birileri "indiragandi" yapmıyor diyenler varsa, gelsinler her "ilçede" onlara örnek 5 bina göstereceğim. Bunlar nasıl ruhsat almış, çatılar nasıl daireye dönmüş bana bir anlatsınlar. Hangi partiden olursa olsun; "Bizde asla olamaz" diyen belediye varsa, arasınlar bekliyorum...

KPSS skandalı için ÖSYM Başkanı yetmez!
Skandal gittikçe büyüyor. Uzman raporları çok açık; sorular sızdırılmış olabilir. ÖSYM Başkanı da çok komik bir arkadaş, "Komplo kurdular, başardılar" derdinde. Başkan olmuş ama olayın "kendinden daha önemli ve nasıl bir vahamete varacağını" göremiyor. Sen istifa etsen ne olur, orada kazık çaksan ne olur; vatandaşın "adaletle seçilme duygusu" zedeleniyor. Örnek vereyim, belki daha iyi anlar. Bu yıl üniversiteye "yüz binler girdi, fazlası giremedi", şimdi onların aklına gelmez mi "ya sorular sızdırıldıysa" diye. Daha sayısız örnek verebilirim.
Sevgili dostlar, bir ülkede birilerinin hatası sonucu "devletin seçme adaleti hakkında" algı bozulmuşsa, o birileri "hesap vermeli" ve devletin tepesi tarafından "acilen dibinden yukarı doğru" sorumlular görevden alınmalıdır. Kimse "Bakan" doğmaz, boş boş bakanlar ise "devletin menfaati gereği" başka alanlarda "üstün yeteneklerini" göstermek üzere görevlendirilmelidirler. Kimse kendini "nimet" saymasın, yapamayan gider, yapabilen gelir. Bilmem anlatabildim mi!
Not: Acilen adım atılmalı. Cumhurbaşkanı boşuna devreye girmedi, durumun ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğinin farkında. "O sınavda da oldu mu" sorgulaması geriye dönük başlarsa, sonu gelmez "bir süreç" başlar ve her kavram zedelenir...

12 Eylül, Başbakan Erdoğan'ın 'Rubicon'u olacak!
Sezar, Rubicon'u geçip Roma'yı ele geçirmeden önce barbar ordularıyla 8 sene savaşmıştı... Başbakan Erdoğan da "2010 referandumuna gittiğinde neredeyse" 8 senelik iktidarını tamamlamış olacak. İçerideki "barbarlar" ile 8 sene savaşmadı ama doğruyu söylemek gerekirse 2007'den bugüne muhteşem bir savaş veriyor.
Sevgili dostlar, 2010 referandumu tam bir dönüm noktası. Mahkeme kanalıyla "devlete borçlarını" geciktirenlerden, damarlarımıza "faiz kanülü" takmışlara kadar "her yerleşik sınıf mensubunun" tek bir duası var: "Hayır çıksın ve Erdoğan, Rubicon'da boğulsun..." Çok samimi bir düşüncemi paylaşacağım: Erdoğan'ın "yerleşiklere" son darbeyi vurması için bu "nehri" geçmesi lazım; sadece kendi adına değil Türkiye'nin menfaatleri adına geçmesi lazım. Sonrası hakkında çekincelerim yok mu? Var ama "yerleşiklerden" kurtulmak, inanın sonrasından çok daha önemli...