15 Mart 2010, 00:44 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Noyan & ShanteL - Hassas mevzular :) ... [00:14] <Noyan> benim bildiğim şeriat Allah'ın emirleridir [00:14] <Noyan> bunu farklı yönlere çekmeye çalışanlara da karşıyım [00:14] <Noyan> ben sadece Allah şeriatını bilirim tanırım [00:14] <ShanteL> Kelime'de kalan birşey. [00:14] <ShanteL> Geri kalmış ortadoğu ülkeleri zihniyet haline getirmiş. [00:15] <ShanteL> Değiştirmişde değiştirmiş. [00:15] <ShanteL> İran, Afganistan, Pakistan ve bir kaç ülke daha. [00:15] <ShanteL> Müslüman ülkeler bunlar. [00:15] <Noyan> abi [00:15] <ShanteL> Şeriatla yönetildiğini sanıyorlar. [00:15] <Noyan> değiştirmek isteyenler kendileri değil [00:15] <Noyan> bak ben sana kısaca şöyle birşey anlatayım [00:15] <Noyan> ben Rizeliyim [00:15] <Noyan> Ömer Lütfi Mete bizim aile dostumuzdu [00:15] <Noyan> 3 ay önce filan vefat etti [00:16] <Noyan> Deliyürek, Kurtlar Vadisi gibi dizilerin asıl senaristidir [00:16] <ShanteL> Baya oldu yahu 1 sene falan vefat edeli. [00:16] <Noyan> yok o kadar değil Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [00:16] <Noyan> 3 ay filan oluyor [00:16] <ShanteL> Evet, bir konferansında bulundum, Denizlide okurken. [00:16] <Noyan> bende kara çarşaf hakkında bilgi sahibi değilken [00:16] <Noyan> hristiyan geleneği olduğunu kendisinden öğrendim [00:16] <Noyan> bana 2 saat vaaz okumadı ha [00:16] <Noyan> sadece şunu dedi [00:17] <Noyan> kara çarşaf hristiyan geleneğidir dedi [00:17] <Noyan> ulan bi düşündüm şöyle bi [00:17] <Noyan> hafızamı yokladım [00:17] <Noyan> lan akıllı adam anlar işte be [00:17] <Noyan> zorlanmadım yani anlamakta [00:17] <Noyan> öyle abicim hakikatten öyle [00:17] <Noyan> her neyse [00:17] <Noyan> asıl mevzu şu [00:17] <Noyan> Kurtlar Vadisini yakından takip ediyorum [00:17] <Noyan> etmemem mümkün değil zaten [00:17] <Noyan> kimisi özene bezene takip eder [00:17] <Noyan> ben hem kendisinin hatrı için [00:18] <Noyan> hemde verilen mesajlar için takip ediyorum [00:18] <Noyan> ve inan Türkiyede bazı şeylerin değişmesinde çok büyük rol oynamıştır [00:18] <Noyan> 4-5 hafta önceki bölümlerden birinde [00:18] <Noyan> aron feller isimli yabancı isth. teşkilatının başındaki kişi [00:18] <Noyan> israil isth. teş türkiye sorumlusuna dediki [00:18] <Noyan> biz onların kitabını değiştirmeyeceğiz [00:19] <Noyan> sadece kendi yorumumuzu getirip [00:19] <Noyan> sanki onların kültürlerin ve dinlerinde [00:19] <Noyan> zaten varmış gibi yayacağız [00:19] <ShanteL> Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [00:19] <Noyan> ben bu konuşmaları duyunca [00:19] <Noyan> kendi düşüncelerime tercüme olduğunu gördüm [00:19] <Noyan> bende böyle düşünüyordum [00:19] <Noyan> fakat en doğru şekilde anlatamıyordum [00:19] <Noyan> hani sen paranoyaksın herşeyi amerikalılara atma tepkilerinden endişe duyuyordum [00:20] <Noyan> ama bu hakiketten böyle [00:20] <Noyan> ha tüm suç amerika ve israilde mi? [00:20] <Noyan> tabiki hayır [00:20] <Noyan> afganlar ıraklılar vs [00:20] <Noyan> bunlar cahil olmasaydı [00:20] <Noyan> veya araplar filistinler de diyebilir [00:20] <ShanteL> Ben de bir büyüğümden duymuştum, kitabın değiştirildiğini.5 zorunlu iman kurallarının bile, gökten inmediğini vs. insanın kafası karışıyor.. [00:20] <Noyan> bunlar cahil olmasaydı [00:20] <Noyan> böyle kolay değiştirilebilir miydi? [00:20] <ShanteL> İncil bile, ceylan derisi kadar, ancak sayfalarca günümüzde. [00:20] <ShanteL> Neden? [00:21] <ShanteL> Kilisedeki rahipler. [00:21] <ShanteL> Peki İslam dininde yok mu bu olay? [00:21] <ShanteL> İmamlarımız vardı bizimde. [00:21] <ShanteL> Ben bu kadar fazla şeyin indiğine inanmıyorum. [00:21] <ShanteL> Değişime mutlaka uğradı. [00:21] <ShanteL> Her gelen, birşey yazdı mesela. [00:21] <Noyan> bizim kitabımız mı? [00:21] <ShanteL> Evet. [00:21] <Noyan> hayır [00:21] <Noyan> buna katılmam mümkün değil [00:21] <Noyan> ben yukarda [00:22] <Noyan> kitabımızın değiştiğinden değil [00:22] <Noyan> ülkemize sokulmaya çalışan [00:22] <Noyan> kitabımızda varmış gibi davranılan [00:22] <Noyan> yorumlardan bahsediyorum [00:22] <ShanteL> onu anladım. [00:22] <Noyan> değiştirilemeyen tek kitaptır bizim kitabımız [00:22] <Noyan> yaşadığım birşeyden daha bahsedeceğim sadece [00:22] <ShanteL> Bunun kanıtı yok maalesef. [00:22] <Noyan> kanıtı bizim tarihimiz [00:23] <Noyan> yine 4-5 yıl önce [00:23] <Noyan> bizim aile büyüklerimizden biri vefat etmek üzereydi [00:23] <Noyan> hastaydı [00:23] <Noyan> hayatı boyunca hiç kuran okumamış biriydi [00:23] <Noyan> ama tabi 3-5 dua biliyordu [00:23] <Noyan> ölüm döşeğindeyken [00:24] <Noyan> başucunda birisi kuran okuyordu [00:24] <Noyan> bunu bana babam anlattı [00:24] <Noyan> bizim köyde yaşandı bu [00:24] <Noyan> neyse başucunda kadın Kuran okuyor [00:24] <Noyan> hasta olan dedemiz de dinliyor haliyle [00:24] <Noyan> bir an bir duraksama olmuş [00:24] <Noyan> dedemiz kızı durdurmuş [00:24] <Noyan> orayı baştan oku [00:25] <Noyan> kelimelerin sonu birbirine uymadı [00:25] <Noyan> yanlış okudun demiş [00:25] <Noyan> kızda duraksamıştı zaten yanlış okuduğu için [00:25] <Noyan> merak etmişler nasıl anladığını [00:25] <Noyan> biliyormuydu kuran demişler [00:25] <Noyan> eşide onun kuran bilmediğini söyledi [00:25] <Noyan> aradan zaman geçmiş ve dede iyileşti [00:26] <Noyan> sağlığına kavuşunca sormuş babam [00:26] <Noyan> nasıl anladın bunu diye [00:26] <Noyan> verdiği cevap şu [00:26] <Noyan> ben hayatımda nadiren Kuran yüzü açtım [00:26] <Noyan> çocukluğumda filan camiye giderdik vs. [00:26] <Noyan> kızın okuduklarını takip ettim [00:26] <Noyan> hep son kelimeler dikkatimi çekmiştir [00:27] <Noyan> o son kelimelerden biri [00:27] <Noyan> birbirine uymadığını farkettim ve uyardım [00:27] <Noyan> meğerse gerçekten yanlış okumuş [00:27] <ShanteL> hım [00:27] <Noyan> söylemek istediği kelime benzerliği de şu [00:27] <Noyan> tek tek yazıyorum dikkat et [00:27] <Noyan> kulhuvallahu ahed [00:27] <Noyan> Allahu samed [00:27] <Noyan> Lem yelid velem yuled [00:28] <Noyan> velem yekunlehu kufuven ahed [00:28] <Noyan> son kelimelere dikkat et [00:28] <Noyan> bütün dualar böyle kurani kerimde [00:28] <Noyan> böyle bir sureye rastlamış o dede [00:28] <Noyan> ve bugün dünya üzerinde birçok kez değiştirilmeye kalkmış [00:28] <Noyan> fakat şifresel bir kombinasyon olduğu için kuran ayetlerindeki kelimeler, değiştirilemedi [00:29] <ShanteL> hım. [00:29] <Noyan> bugün belli bir tecrübeden sonra [00:29] <Noyan> çoğu bilimadamı müslüman olur [00:29] <Noyan> çok değil [00:29] <ShanteL> Kuranın şifreleri var, çözenlerde var [00:29] <ShanteL> Hayretler içinde kalıyorum. [00:29] <Noyan> 2-3 araştırmayla bulabilirsin [00:29] <Noyan> işte bu anlattığım da bir şifre Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [00:29] <ShanteL> Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [00:29] <Noyan> ve bu muhabbetimizi [00:29] <Noyan> aslında foruma koymamız lazım [00:29] <Noyan> çok yararlı muhabbetler bunlar [00:30] <ShanteL> Abi bizim dinimiz güzel din. [00:30] <ShanteL> Bütünleştirici din. [00:30] <ShanteL> Ama ne bileyim, biz mi yanlış anlıyoruz [00:30] <ShanteL> Dinini cok yaşayıp koruyanlar mı yanlış anlıyor [00:30] <Noyan> dur dur [00:30] <Noyan> madem konusu açıldı [00:31] <Noyan> ben bu diyaloğu foruma atayım [00:31] <Noyan> müsaden var mıdır? [00:31] <ShanteL> Atabilirsin, dilersen [00:31] <ShanteL> sorun yaratmaz Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. [00:31] <Noyan> yani kafama göre atamam tabi [00:31] <Noyan> teşekkürler, atıyorum. [00:31] <ShanteL> ok. [00:31] <ShanteL> Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Hep komik loglardan atacak değiliz ya. Biraz da bu tip muhabbetleri atalım Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. | |
|
15 Mart 2010, 03:56 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Noyan & ShanteL - Hassas mevzular :) güzel bir konusma olmus tskler. Ne yazıkki öyle dinimizi çarpıtmak isteyen kendilerini alim olarak gören fakat ilimden zerre nasibini almamış insanlar var ... ne yazıkki çıkar yeri geldiğinde dinin bile önüne geçebiliyor...doğru kişilerden doğru bilgileri almak çok önemli... Karaçarsaf Konusuna Gelince o konuyla ilgili olarak duydugum Hz.Ali'nin Ölümünden Sonra Matem İçin Giyilen Siyah Elbiselerin Günümüze Kadar Yansımasıdır.Dinimizde Karaçarsafın varlığını belirten hiç bir ayet ve hadis yoktur yani kısacası bir şii geleneği oluğunu duymuştum.. ( bu konuyla ilgili olarak şişirme değil gerçekten sağlam bilgiler varsa elinizde paylasmanızı isterim ) |
|
15 Mart 2010, 09:09 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Noyan & ShanteL - Hassas mevzular :) Sevgili xklanx, size aylar evvelinden okuduğumdan, ve kısa bir araştırma sonucu tekrar edindiğim bir yazıyı paylaşacağım. Hürriyet gazetesinden Soner Yalçın'ın köşe yazısı... Başörtüsü Islam’dan önce de vardı AKP’nin, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasını da [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]çeren Anayasa taslağı günlerdir Türkiye gündeminden düşmüyor. Bazı çevreler, başörtülü öğrencilerin üniversitelere girmelerini demokrasi adına savunuyor. Karşı çıkanlar ise türbanı toplumun gericileşmesinin simgesi olarak görüyor. Peki, kadın niye örtünüyor? Kadının örtünmesi ne zaman, nasıl oldu? Gelin, kadının örtünme tarihine kısa bir göz atalım. İLKEL çağlarda sihir ve büyü düşüncesi hákimdi. İnsanoğlu kadının çocuk doğurmasına akıl erdiremiyordu. Bunu gizli bir güç olarak yorumluyordu. Bu nedenle kadından hem korkuluyor, hem de ona saygı duyuluyordu. Öte yandan ilk çağda birçok alanda üretimi kadınlar başlatmıştı: İp, sepet dokuma, ağla balık avlama, toprak kap, ateş yakıp yemeğ[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] pişirme, tarak, kaşık, madeni eşyalar, boncuk, ilk hekimlik ve şifalı otlar gibi buluşlar kadının eseriydi. Kadının el üstünde tutulduğu "anaerkil" dönem binlerce yıl sürdü. Ne zaman insanoğlu doğal olayları kavramaya başladı, "büyü" bozuldu. Artık kadının nasıl çocuk sahibi olduğu anlaşılmıştı! Yetmezmiş gibi erkekler, üretim biçimini ve savaş aletlerini geliştirdi; din devleti, tapınak-saray-ordu biçimindeki erkek egemen örgütlenmesine yöneldi; kadının "saltanatına" son verdi! Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. ÖRTÜNME BAŞLIYOR Yaklaşık 4 bin yıl önce Babil İmparatoru Hammurabi’nin kanunlarında kadının sosyal statüsü ilk kez yazılı yasa haline getirildi: "Kadınlar sokağa çıkarlarken başlarını açmamış olacaklardır." Bu kanun yeniydi, ama uygulama eskiydi. Sümer, Asur, Hitit, Urartu, Akad gibi site devletlerinde de benzer uygulamalar vardı. Kadını örtüye sokmanın temel nedeni, hür kadın ile köle kadınların birbirinden ayrılmasını sağlamaktı. Yani amaç, hangi kadının bir erkeğin koruması altında, hangisinin ise "kolay av" olduğunu göstermekti! Eski Anadolu kültüründe olan bu örtünme anlayışı, dünyanın çeşitli topluluklarında da vardı. Onlar genellikle meseleyi mitolojik öykülere dayandırıyorlardı. Örneğin, Japon mitolojisinin kutsal kahraman Okikurumi, Aynular’a kültür ve uygarlığı öğretmek üzere tanrıların cennetinden yeryüzüne inmişti. Cennete dönmeden önce Aynular’dan bir kadınla evlendi. Karısına, yiyecekleri kabile halkına dağıtma görevi verdi. Ancak bunun [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]çin de bir koşulu vardı; hiç kimse karısının yüzüne bakmayacaktı. Yani örtünecekti! ÇARŞAF, SAHNEYE ÇIKIYOR Çarşaf, önce Hititler’de ortaya çıktı. Bu konuda, Ankara/Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde pişmiş toprak bir kabın üzerindeki resim bize önemli bilgi veriyor. Kutsal evlilik töreninde, tanrıçayla, Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. tanrı adına kralın evlenmesi için yapılan ayini anlatan resimde tören sırasında gelin tanrıça, günümüzdeki çarşafın birebir aynısını giyiyordu. Ve ne yazık ki, kendine güvenli, rahat, buyurgan tavırlı kralın karşısında, edilgen, teslimiyetçi duran bu kara çarşaflı tanrıça gelin, Sümer’deki kendine güvenli tanrıça karakterinden hayli uzaktı. Kadınlar artık örtüye sokulmuştu. Önceleri görünen saçlar zamanla görünmez olmuştu. Heraklit, Antik Yunan ve Mısır’da yaşayan kadınların baş giyimini şöyle tarif etmişti: "Giysilerin başa gelen kısmı öyle sarılır ki, yüzün tümü peçeyle örtülmüş gibi görünür. Zira sadece gözler ortada kalır, yüzün diğer bölümleri ise giysinin bir parçası ile tamamen örtülür. Bütün kadınlar bu şekilde beyaz renkli giysiler giyerler." Antik Yunan’da başörtüsü, bereket tanrıçası Demeter ve Zeus’un karısı Hera’nın da özel simgesiydi! Zamanla kadınlar bu durumu bile arayacak hale gelecekti. Antik Yunan’da kadın, "erkeğin başının belası" olarak görülmeye başlanacaktı. Pis kadınların domuzdan, zeki kadınların tilkiden, meraklı kadınların köpekten meydana geldiğine inananlar bile vardı! Kadınların tek başına sokağa çıkmaları ise artık hayaldi... Roma döneminde de erkeklerin tartışılmaz egemenliği iyice perçinlendi. Erkek, asker, politikacı, tüccar; kadın ise evde oturup çocuk büyüten ve sadece kocasına hizmet edendi. TEK TANRILI DİNLER Kadının en büyük onuru bakire olmaktı. Bir de doğurgan olmak. Hiçbir sosyal hakkı yoktu. Hatta kadın, başı açık dışarıya çıkarsa kocası onu boşayabilirdi bile. Tek tanrılı dinler, kadının sosyal hayatını pek değiştirmedi: Talmud’a göre, Yahudi kadınların başı açık halde toplum içinde gezmeleri günahtır. Eski Ahit’te üç farklı yerde kadının başını örtmesiyle ilgili pasaj bulunmaktadır. İşaya 3/20’de başa giyilen kıyafet anlamında "fara", İşaya 3/23’te başörtüsü anlamında "tsnyafaah" ya da Tekvin 24/65-38/14.19’da yüzü örten örtü anlamında da "tsaayafa" kullanılmıştır. Ayrıca vücudun üst kısmını örten örtü anlamında "radod" kelimesi kullanılmıştır. Hıristiyanlığın temel ilkelerini belirleyen Tarsuslu Aziz Pavlos, "Kadının örtüsüz Tanrı’ya dua etmesi doğru değildir. Kadın örtünmüyorsa saçı kesilmelidir" demiştir. Erkek eli değmemişliğin, erdemliğin sembolü Meryem Ana, hep başı bağlı tasvir edilmiştir. Bilindiği gibi, Hıristiyan rahibelerin başları örtülüdür. Gelelim bizim İslam dinine... İlk İslami buyruklardan 17 yıl sonra kadının örtünmesiyle ilgili ayet gelmiştir. Ahzab Suresi 59. Ayet, "Ey Peygamber, zevcelerine, kızlarına, müminlerin kadınlarına de ki dış esvaplarını üzerine giysinler. Bu onların tanınıp taarruza uğramamalarına daha fazla hizmet eder" der. Görüldüğü gibi, köle ve cariyelere örtünme zorunluluğu getirilmemişti. Örtünme statü göstergesiydi ve bunun cinsellikle filan hiç ilgisi yoktu. İslam dünyası içinde örtünmeye ilişkin farklı görüşler de zamanla ortaya çıktı. Örneğin, Mevlana da kadının başörtüsü konusunda şunları söylemiştir: "Kadına her ne kadar gizlenme, örtünme emir edersen onda kendini gösterme isteği artar. Eğer kadının tabiatında kötülüğe yönelik bir eğilim yoksa yasak etsen de etmesen de o kişiliği doğrultusunda hareket edecektir." (Fihi Ma Fih) Mevlana’nın bu sözleri söylemesinde geldiği Orta Asya kültürünün etkisivardır kuşkusuz. Peki Orta Asya’da Müslümanlığı kabul eden Türkler ne zaman örtündüler? RAMAZAN AYINIZ KUTLU OLSUN Yıl 1930. Bir ramazan gecesinde Direklerarası’nda ünlü Ferah Tiyatrosu’nun önünde oyunu seyretmek için gelen kişiler görülüyor. Kapının üzerindeki afişte, "Ramazanda her gece muazzam beynelmilel varyeteler" yazılı. Paçaları yırtmaçlı, başları kukuletalı tavşan kızların ramazan ayında bir tiyatroda gösteri yaptığına dikkatinizi çekerim. TÜRK KADINI NE ZAMAN BAŞINI ÖRTTÜ ORTA Asya’daki göçebe Türkmen kadınların sosyal hayat içindeki statüsü, Hıristiyan ve Yahudi kadınlardan farklıydı. Müslümanlığı kabul ettikleri 9. ve 11. yüzyıllardaki yaşam biçimleri de geleneksel Müslüman yaşamına uymuyordu. Osmanlı döneminde, Bizans alınana kadar örtünme kurumsal olarak yerleşmedi. Tarihçi Şikari, İstanbul’un fethinden önce başkent olan Bursa’da kadınların yüzlerini örtmediğini yazıyor: "Yüz örtmek sonradan ádet oldu. Karamanoğlu Alaüddin’in Hamidoğlu İlyas diyarını katliam ettiğinde üç kabile Diyar-ı Osman’a firar etmişlerdi. O vakit bunları Murad Han görüp pek temiz ve uslu ádem olduklarından kendi şehrinde (Bursa’da) yerleştirmiş. İşte bu kabile kadınları pek güzel olduklarından herkes bunları temaşa etmeye (seyretmeye) başlayınca ulema tarafından bu kabilenin hatunlarının yüzleri siper edilmesi (yüzlerinin saklanması) emredilmesi. İşte ne vakit taşraya çıksalar, o kabile hatunları yüzlerini siper ederlerdi. Fakat bu hal sonradan diğer kadın ve kızların da pek hoşuna geldiğinden herkes daima güzelce her tarafını örtmeye başladı." Burada dikkati çeken nokta örtünmeye inançtan çok, toplumsal bir tedbir gereğine başvurulmasıydı. Göçebe toplumun izlerini taşıyan Osmanlı’da kadın, erkekle birlikte hareket etmekte, törenlere katılmaktaydı. Bu dönemde kadınların yüzleri de açıktı. Örtünme yıllar sonra, Osmanlı Devleti’nin "halifelik" makamına sahip olmasıyla yaygınlaştı. Anadolu’da Asur’dan Antik Yunan’a, Roma’dan Bizans’a uzanan kadının eve kapatılma süreci Türk kadınını da etkiledi. Osmanlı’da kadının kapanması 16. yüzyılda başladı ve Cumhuriyet Türkiye’sine kadar sürdü. OSMANLI GERİLEDİKÇE KIYAFETLE UĞRAŞTI Osmanlı’da kadınlar üzerine çıkarılan bütün yasalar, kadının kapanması ya da kıyafetlerinin denetlenmesi yönünde oldu. Çıkarılan bu ferman ve yasalarda kadının giyimi ayrıntılı olarak tanımlanmıştı. Feracelerin yaka boyları, üzerlerindeki nakışlar, yaşmakların biçimleri, kumaşların kalınlığı ve inceliği gibi detaylar bu fermanlara konu olmuştu. Bu fermanlarla gelen yasaklar, kadına üç alanda müdahale etti. 1. Giyimleri, 2. Sokaktaki davranışları, 3. Erkeklerle olan ilişkileri. Aslında Osmanlı, gerileme dönemine girmesiyle kadınlara yönelik kıyafet yasakları konusunda sertleşti. Örneğin, ilk yasak 1725’te çıkarıldı. "Günlük kıyafetlerinin şeriata uygun olması devlet namusu gereğindedir. Fakat savaşlar yüzünden çok önemli işlerle uğraşılırken bu husus ihmal edilmiştir. Bazı yaramaz kadınlar bunu fırsat bilip sokaklarda halkı baştan çıkarmak için aşırı süslenmeye başlamışlardır. Yeni biçimlerde çeşitli esvaplar yaptırmışlardır. Hıristiyan kadınlarını taklit ederek başlarına acayip serpuşlar geçirmişlerdir. Bundan böyle kadınlar bir karıştan ziyade büyük yakalı ferace ve üç değirmiden fazla baş yemenisi ile sokağa çıkamayacaklardır. Feracelerde süs olarak bir parmaktan enli şerit kullanılmayacaktır. Bu yasakları dinlemeyecek olan kadınların sokakta yakaları kesileceği ve esvaplarının yırtılacağı ilan olunsun. Dinlememekte ısrar edenler yakalanıp başka şehirlere sürüleceklerdir." Bu yasak Müslüman Osmanlı kadınlarının, Hıristiyan kadınlara benzememeleri için koyu renkli giysiler yerine renkli giysiler giymelerini de tavsiye ediyordu. Ama bazen de Müslüman kadına yakışan tek giysi olduğu iddiasıyla renkli giysiler yasaklanıp çarşaf giymeleri istenmekteydi! Osmanlı’da kadınların kıyafeti hep tartışma konusu oldu. Neredeyse her padişah bir ferman çıkardı. Örneğin, Sultan II. Mahmud da bir fermanla Hıristiyan kadınların başlarını Müslüman gibi, Müslüman kadınların ise Hıristiyan kadınları taklit eder şekilde örtmelerini yasakladı. II. ABDÜLHAMİD’İN ÇARŞAF YASAĞI 19. yüzyılın ortalarında kadınlar İstanbul’da çarşaf giymeye başladı. 1850’lerde Suriye valiliğinden dönen Suphi Paşa’nın karısı, İstanbul’da ilk çarşaf giyen kadın oldu. Daha çok Yunanlılarda görülen bu giysi, Meşrutiyet dönemine değin baştan yere kadar uzanan kolsuz tek parçalı bir sokak kıyafetiydi. 1876-1908 arasında ise başı-omuzları örterek bele kadar uzanan bir pelerin ve belden ayak bileklerine inen bir etek olmak üzere iki parçalı sokak üst giysisi olarak kullanıldı. 1880’li yıllar, çarşafın hızla yayıldığı yıllar oldu. Ancak, Sultan 2. Abdülhamid öldürülme korkusuyla çarşafı yasakladı. 27 Ekim 1883’te Paris’te yayımlanan Le Courier d’Orient isimli gazetede, çarşaf yasağından etkilenen kumaş tüccarlarının yakınmalarına yer verildi. İstanbul’da bu tür yasaklar söz konusu iken Anadolu kadınları için ferace ya da çarşaf güncel bir tartışma olmadı. Hatta 1882’de çıkarılan bir fermanla ferace giymeleri istenen kadınlar bu buyruğa isyan ettiler. Konu ile ilgili olarak 27 Temmuz 1882’de Levant Herald Gazetesi’nde şu haber yer aldı. "Yeni İzmit valisi civar köylerden pazarda satmak için pazara mal getiren ferace giymemiş ve ayağında pabuç olmayan Türk kadınlarının 5 gün hapis ve bir mecidiye para cezasına çarptırılacağı konusunda bir yasak çıkardı. Bu yasağa karşılık köylü kadınlar, atalarından kalmış gelenek ve göreneklerini hiçe sayıp baskı altına alan bu yeni kanuna uymaktansa, köylerinde kalmayı yeğlediler." Burada aslında şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Türkiye’nin bugün konuştuğu kamusal alan tartışması o zaman da yaşanıyor. Osmanlı, pazaryeri gibi kamusal alanlarda örtünmeyi zorunlu kılıyordu. Müslüman kadınlar Anadolu’da peçe takmadığı gibi İstanbul’un Kadıköy, Tarabya gibi semtlerinde de bu serbestliğe sahipti. Oysa Beyoğlu’na giden bir kadın peçe takmak zorundaydı. Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor: İktidarın merkezinde duyarlılıklar fazla iken çevrede bu duyarlılığın azaldığını görüyoruz. Osmanlı’nın son döneminde türban, aydınlar tarafından çok tartışılan bir konu oldu. Birçok kesim bu konuda kendi görüşünü belirtti. Kimi gerekliliğini, kimi gereksizliğini savundu. Ziya Gökalp gibi aydınlar, İslamiyet öncesi Türk kadını konusunda araştırmalar yaparak o modelin benimsenmesi gerektiğini savundular. Görünen o ki, Osmanlı’da başlayan bu tartışmalar günümüzde henüz sonuçlanmamıştır. Başörtüsü, demokrasi mi yoksa bir uygarlık meselesi midir? Evet arkadaşlar yukarıdaki muazzam önemli derecede bilgiler yatmakta, bilinçlenme, bilgeleşme adına önemli bir kaynaktır.Okuyun, okutun, kafamızdaki belli başlı yerleşmiş, siyasal ve zihinsel kalıplaşmaları, tabuları, bir adım ileri gitmemizi engelleyici, kulaktan duyma tüm fikir ve bilgilere, mühürle kapatıp, zabıt tutacak cinsten... |
|
23 Mart 2010, 08:52 |
Noyan |
Bu Mesaj Noyan tarafından silinmiştir.
|
Etiketler |
hassas, mevzular, noyan, shantel |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Shantel Dj Set | Zen | Kültür ve Sanat | 0 | 05 Nisan 2012 20:51 |