![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Gazup Bir Şair / Abdülhak Hamit Tarhan Gazup Bir Şair / Abdülhak Hamit Tarhan Seneler var ki yazmadım bir şey Hâdisat işlemekte peyderpey, Yeter insan kanıyla yazmak için! Yiyecek sanki bir köpek na'şı, Olmuşum bir behimeden vahşi, Müteaddi kudurmak, azmak için! Sanmayın yer altında bir bodrum Açmışım da gökyüzünde bir uçurum Ki derunumda ben varım ancak Anlayan var mı kimse hâtırda Ben eminim ki devri hâzırda Yazdığım şeyler anlaşılmayacak Bulmuşum tesliyet bu vadide Ne saadet ki hali piride Şâribül leyli ve'n nehârım ben Bugün oldumsa bir cihan dide Değilim şimdilik hazan dide Karlar altında nevbaharım ben Volkan ağzında her biten çiçeğim Yıldırım yağdırır ateş böceğim Eyledim lalezar bir ağılı Hani ya nerde böyle şeyhuhet Ya şebabetde var mı deymumet Dağlıyım ben fakat yanar dağlı Görmeyenler yüzümle gözlerimi Okuyorken benim bu sözlerimi Ne kadar genç imiş yazan derler Anlayanlarsa manevi yetimi Halka ilan için hüviyetimi Okut Allah için ezan derler Zannederler ki biz yok olmadayız Belki biz yok değil çok olmadayız Hâzırız çünkü arzı ifsada Onda sulhu sükunu ihlale Hakkı iptale, halkı izlale Adli imhaya, zulmü icada Yeter artık yeter tefahürler Hod be hod ettiğim tezahürler İstikânet tarikidir eslem Nefsi hodbini kahru kal' ettim O şeyhi sahtekarı hal' ettim Ani vahidde göçtü bir alem Taht-gâhım bugün bu peygule. Hakk'a şükreylemekse üşgule. Münzevî, hem de hâne ber-dûşum. Gazabım geçti; sâkinim şimdi. -Yok canım, ben latîfe ettimdi. Mest idim önce, şimdi bîhûşum! SÖZLÜK Hâdisat : (Hâdise. C.) Yeni olan şeyler. Hâdiseler. Pey-der-pey : Farsça , Birbiri ardınca. Yavaş yavaş, azar azar. Na'ş : Kefene sarılıp tabuta konmuş ölü. Cansız vücud. Behim : (Behime) Dört ayaklı hayvan. Müteaddi : (Udvan. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, saldıran, sataşan. Gr: Lâzım fiilinin mukabili. Fiil eseri fâilden mef'ul denilen diğer bir isme geçerse o halde fiil müteaddi olur. Geçişli fiil. (Anlatmak, düşündürmek gibi) Derun : Farsça, İç taraf. Dâhil. Kalb. Tesliyet : Avutma, teselli verme. Pirî : İhtiyarlık. Kocamışlık. Şarib-ül Leyli Ve-n Nehar : Gece gündüz içki içen. Devamlı sarhoş. Dide : Göz, ayn, çeşm. Görmek. Gözcü. Göz bebeği. Göz ucu. Nevbahar : Farsça, İlkbahar. Lalezar : Farsça, Lâle bahçesi. Lâlelik. Ağılı : İçinde ağı bulunan, zehirli. Şeyhuhet : (Şihet-Şeyhuhiyet) İhtiyarlık, yaşlılık. Şebabet: (Şebabiyet) Gençlik, tazelik. Yiğitlik. Civanlık. Deymumet : Daimlik, devam, dâimiyet. Hüviyet : Kimlik İfsad : Bozmak. Azdırmak. Fesada uğratmak. Fitne salmak. Karıştırmak. Sulh : Barış. Uyuşma. Muharebeyi terk için anlaşma. Rahatlık. İzlal (Zıll. dan) Gölge yapmak. Gölge koymak. Gölgelendirmek. İzlal (Züll. den) Alçaltmak. Haysiyetsiz ve hakir etmek. Adlî : Adâlete mensup, adâletle alâkalı, ilgili. Sultan II. Bayezid'in şiirlerinde kullandığı mahlası. İmha : Bozmak, yok etmek, mahvetmek. Yıkmak. Zâil etmek. Tefahur : (Tefahür) Farsça, Hirlenmek. İftihar etmek. Kendini iyi görüp, kusurdan gaflet etmek. Övünme. Hod-be-hod : Farsça, Kendi başına, kendi kendine. Tezahür : Meydana çıkma, belirme, görünme. Gösteriş. Birbirini korumak, birbirine arka olmak. Arkalaşmak; yâni birbirine yardım etmek. İstikâne : (İstikânet) Alçaklık etmek. Zillet ve meskenet göstermek. Tevazu göstermek. Târik : Terkeden, vazgeçen, bırakan. Tarîk :Yol. Tarz, usûl. Vâsıta. Meslek. Bir maksada nâil olmak için icrâsı lâzım olan husus veya bu hususların hey'et-i mecmuası. Eslem : Daha sağlam, en selâmetli, en sâlim. Hodbin : Farsça, Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatını tâkib eden. Bencil. Enaniyetli. Kibirli. Kahr : Ezme. Mahvetme. Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. Kal' : Bir şeyi kökünden çekip koparmak. Hal' : Kaldırma. Kal' etme. Hükümdarı tahttan indirmek. Azletmek. Bir şeyi izâle edip ayırmak ve terketmek. Vâhid : Bir, tek, biricik. Eşi, benzeri, cüz'ü, parçası olmayan Allah (C.C.) Ferid. Vahîd : Yalnız, tek. Hz. Peygamber'in de (A.S.M.) bir ismidir. Benzeri bulunmayan, hiçbir mahlukla müsavi olmayan ve tek olan (meâlindedir). Tahtgâh: Başşehir, başkent. Taht yeri. Peygule: Köşe, bucak. Üşgule: Uğraşılacak iş. Meşguliyet. Münzevî: Yalnız başına çekilip kimse ile görüşmeyen. Yalnızlık içinde ibadet eden. Hâne Ber-dûş: Evi omuzunda. Avare. Serseri. Mest: Sarhoş. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır. Bî-hûş: Şaşkın, sersem, aklı başında olmayan, deli.) -Alıntı- | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
gazup bir şair / abdülhak hamit tarhan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Abdülhak Hamit Tarhan-Elveda Diyemedik Şiiri | Fragile | Şairler ve Şiirleri | 0 | 05 Şubat 2020 21:55 |
Abdülhak Hamit Tarhan Makber Şiiri ve İlginç Hikayesi | Fragile | Dünya Edebiyatları | 0 | 05 Şubat 2020 21:45 |
Abdülhak Hamit Tarhan (1852-1937) | Düş | Klasik Edebiyat | 0 | 13 Ağustos 2011 00:14 |