15 Ocak 2016, 17:45 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | |Kadim Dolunay| Şiirleri Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Hakkında Aslen Elazığ’lı; ama doğup büyüdüğü ve yaşadığı şehir Malatya’dır… Şimdilerde ise Sakarya, Adapazarında… Bir arkadaşımızın kaleminden Kadim Dolunay: 12 Haziran 1985.. Ramazan ayının son günleri.. Gökte ay yarım.. Kayısı kokulu kentte bir baba müjde bekliyor.. Evdeki tatlı telaşı anlamayan küçük bir abla, kardeş.. Tüm şehir uykuya daldığı o anda, bayramdan önce evine sevinci muştulayan ağlama sesi.. Annesinin kollarında bir bebek.. Hayata ilk adım ve hayatı “anneyle okuma” böyle başlıyor.. Ve sonra çocukluk… Hüzünle iç içe… Sonrasında gençlik çağı.. Kanın deli aktığı zamanlar.. Lise çağı dalgalı bir dönem.. Okuldan kaçış, kalpteki boşluğa isyan, kaleme akış.. Belki de o yılların özeti bu.. Yıllar sonra eğitime devam edeceğini tahmin edemeyen delikanlı önce liseyi terk ediyor.. Birkaç ay farklı işlerde çalışınca anlıyor hayatın gergefinde işlenmenin manasını.. Sonrası içe dönüş, okula dönüş ve kaleme sarılış.. Hayatı kelimelerle anlatış.. Hayatın ritmini hecelerle yakalayış.. “Bataklığa düşer isen, bırakma kendini; dönme şaşkına! Kalk, diril, sığın Ol Ekmel olanın kuşatıcı aşkına!” Diyen şair, ezgi ve ilahi sözleri yazarak başlıyor kalemle dostluğa.. Yarım kalan tahsil hayatına da bu sırada devam ediyor .. Liseden sonra eğitime devam ediyor.. “Hedef, Azim, İstikrar” diyerek… Başarılarla iç içe… Bu sırada kalem hep elindedir Kadim şairin. Kelimeler yeni bir yol açmıştır şairin önüne.. Artık hayat başka renklere bürünmüştür.. Yazdıkça güneş daha canlı doğuyor, çiçekler daha güzel kokuyordu.. Artık hayatın anlamı cümlelerle ifade ediliyordu. Yolu aydınlatan, saklı hazineyi keşfetmenin lezzetiyle örülen düşünceleriydi.. Kalbe düşen sevgi tohumlarıyla işlenen kelimeleri.. “Hayat ki, “El-veda” ve “Merhaba” arasında ince bir çizgi…” diyerek iz sürüyordu şair bu yolculukta.. Kitapları, geceyi, sevdayı, hüznü, güneşi… Göze değen her şeyi kalemin ucunda inceltiyor ve buluşturuyordu kağıtla.. Yıllarla beraber büyüyordu düşünceler.. İçine sığmayan kelimeler, yürüdükçe derinleşen bakışlar anlatıyor şairi.. Ve yazma sanatını şöyle anlatıyordu şair: “Ruhun iç titreşimlerini yazıya çevirmek… Kalem tutmaya başladı mı insan, içine doğru bir yolculuğa geçer o an.. Ne kadar derine inerse o kadar derin duygular bulup koyar heybesine.. Geri döndüğünde ise heybesine koyduğu duygularla kelime köprüsünden geçmek zorundadır. Köprü ne kadar sağlamsa, duygular da o kadar sağlam yansır kelimelere.. Köprü sallandıkça düşer duygular, ve hecelere dönüşmeden hissiyata karışır.. Yüreğinize çektiğiniz nefes miktarınca inersiniz derine.. Heybenizin büyüklüğü kadar duygu getirebilirsiniz derinlerden.. Ve köprünüzün sağlamlığı kadar sağlam olur sözleriniz..” Ve şair bu demlerde ne yapıyor derseniz, cevabı şairin kaleminde: “..Ve ben şimdi bir lahzalık ömrü, Sayfaların dalgalı yüreğine dökme çabasındayım.” … | |
|
15 Ocak 2016, 17:54 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | A n n e . . . Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. A ş k’ diyerek gösteriliyor meleği ömrümün… ‘A n n e’ diyerek süslüyorum Baharını gönlümün. A n n e … Ömrümün hümalı karanlığında Başıma dokunan nazenin bir el… Daha değmeden gözleri yüzüme, Kalbine merhamet düşürülmüş. Gül içine gül, can içine can, Ömür içine ömür iliştirilmiş. Bir canın ağırlığıyla ezilirken kâinat, Nicelerine birden Anne Kalesi örülmüş.. En gönüllüsü, zahmetin. Tecelli ettiği şefkat aynası, rahmetin… ‘D ü ş’ diyerek başlıyorum hayatın yalanına… ‘A n n e’ diyerek çiziyorum bir gerçeği Yaşamın göz kırpan her anına. A n n e … Kalbim, kalbinde ritim buluyor; Yüreğin, yüreğim oluyor koruyor beni. Süzülüyor nefesin ses tellerime, Uyandırıp hülyalardan, dolaştırıyor damarlarında. Pür naz oluyor, saçlarına dolanıyorum… Sonra, dalgalı kirpiklerine takılıyor, gözlerine düşüyorum. Dokunuyorum gözbebeklerine, renginde yüzüyorum. Kapatma gözlerini anne! Esir kalıyorum düşlerinde. Hayat, gamzem oluyor gülüşlerinde. ‘C a n’ diyerek basılıyorum can ikliminin baharına… ‘A n n e’ diyerek giriyorum Koşulsuz sevgiler diyarına .A n n e … Hayatı yüklenmiş gidiyorsun; Ayaklarında Cennet sessizliği… Bir sancının arkasında yürür ahsen rahatlık. Acı, sevinci hecelerken Müjdeler taşır sesim yüreğine, dalgalanarak. Selam verir gözlerim gözlerine, ağlayarak. Şefkat minberinde ezanı okunur adımın, Süpürür dudakların çaresizliğimi, sarmalayarak. Ve nimetin en helal payesine şahit olur melekler; Ezelden bilirim bu tadı, Ezelden tanırım bu kokuyu… ‘Y â r’ diyerek ağlıyorum uykusuzluğun içinde… ‘A n n e’ diyerek bitiyor her masal, Rüyanın en demli yerinde. A n n e … Karanlık gecelerin buğulu sessizliğinde Güven veren varlığına sığınıp, benliğimi kalbine asıyorum. Sesin, ebahir gibi dokunuyor yüreğimin titreyen tüyüne… Bengisu olup içime akıyorsun terennüm ederek… Rehnüma oluyorsun rüyalarıma. Avucunda yüzüyorum hayat denen ummanda, Üzerime açılan şefkat kanatlarınla emekliyorum… Sonra yürüyorum ellerim, reyya sıcaklığında. Ben düştükçe sızım değiyor ciğerine, Ağladıkça, inleyişim doluyor gözlerinin nehrine. Dua dua öpüyorsun beni anne… Dilinde güzelleşiyor adım. ‘A h’ diyerek düşüyorum birden… ‘A n n e’ diyerek tutunuyorum Hayatın eteklerine yeniden. A n n e … İçimdeki çocuk hâlâ uykularda ‘Anne’ diyerek sayıklamakta… Ve emeklemekte hâlâ şefkatin kucağına. Gurbetler dökülüyor içimize, Anne diyarının penceresinden düşünce gölgelerimiz… Donuyor ellerimiz, uzandıkça beşikten hayallere. Her tebessümün berisinde taştan duvarlar örülü, Yüreğe değmeden yere düşüyor bütün sözler. Menfaat kokuyor her nefes, Koşul sunuyor önümüze sevgiler! Masumluğumu gözlerinde unuttum anne..! Mahkûm duruyorum şimdi şerhan gözlerde. ‘G ü l’ diyerek kokluyorum toprağın nefesini… ‘A n n e’ diyerek büyütüyorum avuçlarımda Bir bayramın arefesini. A n n e … Bir veda rengi var gözlerinde… Sözlerin uzaklardan geliyor. Kuş mu kondu kirpiklerine anne? Gözlerin yükseklere bakıyor. Üşüyor avuçların; Melekler mi tutuyor? Kapatma gözlerini anne! Esir kalıyorum düşlerinde. Anne… Hayatı yüklenmiş gidiyorsun Ayaklarında Cennet sessizliği… A n n e . . . ‘Y a n’ diyerek atılıyorum ateşine renginin; ‘A n n e’ diyerek çözüyorum Muammasını sevginin.. Kadim Dolunay |
|
15 Ocak 2016, 18:04 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Gözlerin Şiirden Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yüzündeki nur, al güllere dönüşür birden Yüreğin can ikliminden, sözlerin nehirden Hangi yıldız unuttu sende göz kırpışını? Gülüşün aşk denizinden, gözlerin şiirden Güzelliğin, tüm renkleri söker bir resimden İsmin, yankılar savurarak uçar sesimden Hangi çiçeğin özünü çektin ki içine? Rayihan gül mevsiminden, nefesin nesîmden Aşk uyanınca, düşer gönül vehmine hardan Leyle gizlenir aşık, gam çekerek nehardan Hangi kandil öptü ki nazenin yüreğini? Ellerin can pınarından, yüzün nevbahardan Şiirler döktüm avucuna; yıkandın baştan Şairâne gözlerle geceyi söktün arştan Hangi sabahın duasında okundu adın? Suretin inci nakışından, siretin aşktan Sen aşkta muammayı oku, çekip kuyudan Ben, gözlerini hatmedeyim, alıp uykudan Hangi şulenin parmakları değdi saçına? Mahlasın çöl kumundan, adımların ahudan İftarsız geldim sana, aşk içtiğim sahurdan Yanakların kar efruzundan, sesin huzurdan Hangi gecenin şafağından kalma gözlerin? Kaşların ay billurundan, kirpiklerin nurdan. Kadim Dolunay |
|
15 Ocak 2016, 18:14 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hicretin Aşk Yüzü Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Aşk’ı hicrete uyandırmak… Bismi-nûr… ‘Yasin’ serinliğiyle, Bir avuç toprağı katran gözlere üfüren gecenin mukaddes meltemine; Nur-ul Envâr’ı basıp bağrına, siyahı üzerine çeken karanlık geceye; Mübarek bir yatağın, ölüm kokan yanında nefes alan aşk’a, Es-selam! Melekler toplarken arşın yıldızlarını, Gecenin yüreğine düşer aşk, bir sırrın metanetiyle… Fasl-ı gül serinliği gelir mavera’dan bâdiye’ye; Buseler bırakırken Nebi’nin ayaklarına… Hicran örtüsünü giyinir Kâ’be; Hüzün, Makam-ı İbrahim’den sonsuzluk ötesine bakarken… Mühürlenmiş kalpler dehlizini ağıyla kapatır örümcekler, Bir ağ öteye geçemeyen âmâ yüreklerin ayaklarına takılır düşer irade… Sevr’in sinesinde atarken kâinatın kalbi, Güvercinlerin kanatları arasında okunur kutlu risale… Özlemi uyandırılır, çığlıklar koparır bir aşık, topuklar ardında… Aşk’ın zehriyle süzülünce Ebu Bekir’in yanaklarından acı, Öper Nebi’yi yılan damla damla, Delikten bakan mahcup gözleriyle… “Elif, Lam, Ra…” Esince kâinat nefesi bağrına Yesrib’in, Okur melekler en mukaddes aşk’ı kulağına Medine’nin… Birbirini kucaklarken İslam’ın çocukları, çekilir hüzün sevincin heybetiyle… Aşk tepelerinden dolunay doğar beşeriyetin karanlık yüzüne… Takvimler sıfırı çekerken, dirilir toprağın ölü gülleri.. Ruhumun minberinde Muhacir yürekli, ensar gönüllü bir aşk/ın derinliğindeyim.. Mekke karanlığından, Medine aydınlığına hicret eder ruhum, Bir örümcek hassasiyetiyle işlenmiş duyguların serinliğindeyim.. Kadim Dolunay Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
|
15 Ocak 2016, 22:45 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay - Fecir Vakti Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Aşk’ı kıyama kaldırmak… Bir fecir vakti ölüm süzülüyor şakaklarımdan Ruhum seyyahlığa düşüyor, bedenim baygınlığa… Rüyalar kaçıyor, aralanan göz kapaklarımdan Ve sabahlar, hayr ile yorumlanıyor aydınlığa Minareler semaya durmuş, pervaneler dağ deler Karanlık, şefkatle bırakıyor yere tüm renkleri Fısıldanıyor kulaklarıma mukaddes nağmeler Ve kıyamda düzeliyor yüreğimin tümsekleri Şehadet duasıyla titrerken bütün parmaklarım, Alnımdan boşalır ruhum; Rabbime ederken secde Dilime, ayet incileri işlerken dudaklarım, Yakarışlar aşk’a dökülür, kalbim gelirken vecde Denize küs balık gibiyim rahmetin oltasında “İkrâ” diyerek çözülüyor dilim, aşkı yutarak Gözlerim bigâne oluyor ezelin ortasında “İsrâ” deyip yürüyorum, cesedimi uyutarak Şimdi seccademi öper alnından bütün ahlarım, Ve gözyaşıyla yıkanır geceyi şahit tutarak. Tövbe ipiyle sarılınca kanayan günahlarım, Selam verir Güneş, karanlıktan ruhumu atarak. Kadim Dolunay |
|
15 Ocak 2016, 23:04 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay - Leyl-i Aşk Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Aşk’a, geceyi daldırmak… Dolunay, geceyi süslüyor ak saçlarıyla Yalnızlığın damarından kalbe giriyor Aşk Nazar eder yıldızlar lafbaz bakışlarıyla Karanlıklara, nurdan ihram giydiriyor Aşk Alem-i mâna ayetlerden okuyor aşkı Aşk sarhoşu yürekler tavaf ediyor arşı Rüzgâr sevincini üflüyor dağlara karşı Cibril’i semalardan yere indiriyor Aşk Bu gece aşk menziline savrulur düşünce Kavrulur sineler, ruh, bedende üşüyünce Titreyen dudaklardan yere bir ‘ah’ düşünce Her Ah’ın arkasında “Allah” dedirtiyor Aşk Dua ve hüzündür bayrağı, aşk kalesinin Meleklerdir kaptanı, sevinç silsilesinin Geceye biçilen süveyda elbisesinin Her bir cebini yıldızlarla dolduruyor Aşk Bu gece, Melekler tutar kalbi sürçenleri Toprak, seccadelere bırakır gülşenleri Bir hüzün vakti, içine, kuyu düşenleri Alıp, Yusufî saraylara götürüyor Aşk Her şey susar, kâinat şarkısını söylerken Aşk nehri coşar, yedi cihan sema’ ederken Aşık, maşukuyla el açıp, “Ya Rahim” derken Sidret-ül münteha‘da şehâdet getiriyor Aşk Kadim Dolunay |
|
15 Ocak 2016, 23:32 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay - Aşk Meltemi Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu alemin uykusuna ram olmaz, kıyamda ayılan Bensizlik mehtabında açar gözünü, aşkta bayılan Aşk, geceyi kuşatan bir nâlan… imtihanla yoğrulan Mim gibi eğilir, vav gibi bükülür, aşkta doğrulan Aşk, beklemektir; en sonlara düşer bu berzahta koşan Yârden gayrı kelâmlara dilsiz olur, aşkta konuşan Umudun hayallenişiydi maviyi arşa bürüyen Yıldızları tutup, bulutları çiğner, aşkta yürüyen Bakma öyle! Aşığın gözleridir maşukta görülen O gün, mahşerin ilk safına dizilir, aşkta gömülen Ölüm ağırlığındaydı hayat, ruhumuza yüklenen Tefekkür kürsüsünde vaaz eder, aşkta sürüklenen Bir firakın gölgesiydi, ağaçlara güzün süslenen Gözyaşının her damlasında yüzer, aşkta hüzünlenen Aşk’ın baharlara gülüşüydü, çiçeklerde koklanan Gözünü kırpışıyla da yorulur, aşkta soluklanan Kadim Dolunay |
|
16 Ocak 2016, 01:46 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay - Ben Sana İstanbul Dedim Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Ben sana İstanbul dedim… İstanbul kadar gizemli, İstanbul kadar duygu yüklüsün. Hangi işaret gösterebilir ki İstanbul’un çehresindeki seni… Hangi göz görebilir ki böyle ahseni… Lügatsiz bırakıyorsun beni, söylenesi bunca söz içinde. Gözlerinin kuyusunda lehçe lehçe dökülüyorum Aşk alfabesinin telaffuzu mümkün olmayan harflerine. Ebkem halimi hoş gör yâr; Çünkü lisanısın bakışlarımın. Ben sana İstanbul dedim… İstanbul kadar büyülü bakıyor gözlerinin tarifsiz tarihi. Rüzgâra yükleyip kısık sesimi, Kız kulesinden atıyorum söyleyemediğim bütün cümleleri… Yüreğine ulaşamadan Marmara’ya düşüyor, Halka halka yürüyor, büyüyor içimden dışa! Dalgalar omuzluyor yol bilmez ruhumu, Vuruyor Sultan Ahmet’in taşlarına. Bakma bu şaşılığıma yâr; Çünkü efsunusun gözlerimin. Ben sana İstanbul dedim… İstanbul kadar kalabalık yalnızlıklarda boğuyorsun beni. Yurdum oluyor gözlerinin hazangâhı, Bir lahza daha şair oluyorum her hicran geçidinde. Buğulu bir aydınlık düşüyor yollara; Gözlerimin kahvesinden siliniyor ayak izlerin. Hüzün çiçeklerine adını sayıklıyorum; Yorgun, mutsuz, uykusuz. Eyüp Sultan’dan sesleniyorum sana… Firari gönlümü yorma yâr; Çünkü sürûrusun ömrümün. Ben sana İstanbul dedim… İstanbul kadar derinlere süzüyor beni fırtınalı duruşun. Bir yanın hüzünlü, bir yanın ferahnâk… Bir yanın bi’ab, bir yanın ferahna… Süleymaniye’de birikiyor şiirlere adın. Yıkılıyor üzerime rüyaları aralayan sütunlar… Sinan’ın ayak sesleriyle uyanıyorum. Ve dua çiçekleri bırakıyorum parmak uçlarıma… Kendimi izliyorum toprakların suretinde, Ve takılıyor hüznüm Kanuni’nin boş avuçlarına. Bir muammayım, cevap sorma yâr; Çünkü sükûtusun yüreğimin… Kadim Dolunay |
|
17 Ocak 2016, 14:20 | #9 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay - Fasl-ı Gül Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Aziz yârim, ah bilirmisin bu bendeki nedir? Ukde düştü dilime, tüm cevaplar sinededir Elimden tuttu kalem, seni yazar kaç senedir Yarin hayaliyle uyutur, uyandırır bir Aşk! Billur gözlerinden yüreğime yürüyen bir iz var Baharı getirir nefesi, durmaz eser Aziz Yâr! Zülfün ki, gözlerime güneşi örten bir perde… Mavi bakışlarına yanıp derman bulsam derde Nurlu düşlerle sana uçsam aşk dolu devirde En katı yürekleri lava boyandırır bir Aşk! İrfan denizini sevdaya bürüyen bir iz var Aşk’ın sandalını en diplere çeker Aziz Yâr! İpek sözlerin, ruhumun telinde olur beste Manayı senden alır aşk, huzur sana vabeste Dilara çehren nur denizi, yüreğin güldeste Remz verir vuslat kuşlarına, ve yandırır bir Aşk! Rakkas kalemimin ucunda çürüyen bir iz var Hayal olur, düş olur, gönlümde gezer Aziz Yâr! Zarf-ı zaman silinir seninle; kokunu taşır güller Asılır tüm kelimeler; konuşur noktalar, virgüller Evimiz dualardı, gelir hayaldeki o ‘bir gün’ler İsmine, hece hece her cümleyi bandırır bir Aşk! Lerzan gözlerinin içinde üşüyen bir iz var Çeşm-i dil ile can buzlarını çözer Aziz Yâr! Yıllarca gönlümün okuyacağı aziz kelamsın Nur-i ayn’ım, ezelden kalbime verilmiş selamsın Rayihana savruldum yankılardayım, sen sedâmsın Nakış nakış dizilir, sanma ki usandırır bir Aşk! Alnımın yazısına harf harf çizilen bir iz var Edep dokur, fasıldan fasıla seker Aziz Yâr! Ateşten sevda düşer sineye, kalp kalbe vurur Işıksız dünyama huzursun, fersiz yüzüme nur… İsimsiz şiire nâm olursun, gönlüme sürur… Dile, en mutahhir sözleri dolandırır bir Aşk! Lalezâr ömrünün özünde büyüyen bir iz var Sevda tohumunu, yüreğime eker Aziz Yâr! Risalem, bir güvercin kanadının ardında bekler Nur denizi dolar alnına, öper seni melekler Naçizane kelimelerim yürüyemez, emekler En çirkini de ahsen gösterip kandırır bir Aşk! Esmana bürünüp zihnime süzülen bir iz var İncilerle aşk’ın harflerini çizer Aziz Yâr! Kadim Dolunay |
|
18 Ocak 2016, 22:13 | #10 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kadim Dolunay -Aşk Mürekkebi Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Aşk mürekkebi, gül kokulu kalemi kuşattığı bir gecede, Her muamma cevap bulur, çözülür birkaç hecede. İşte hüzün ülkesindeyim. Bu ülkede gözyaşı yok, gözlerin göremeyeceği kadar uzak, güneşin inemeyeceği kadar derin mülahazalar var. Bu ülkede çığlık yok, nidalara meydan okuyan sükûtlar var. Bu ülke istiğrak ülkesi, burada konuşan sinedir, burada yalnızca kalp cevelân içindedir. Bu ülkeye girmeden çözülmez kalemin dili… Bu iklimde yaşamayan gönül laldır; konuşmayı bilmez, yazmayı bilmez. Bu ülkeye aç gelinir, tok gidilir. Çıplak gelinir, giyinik gidilir. Mecruh gelinir, mesrur gidilir. Yayan gelinir, binekli gidilir. Bu ülkeye biçare gelinir… Biiznillah gidilir… Ve ben de şimdi bu ülkedeyim… Memleket yollarını kısaltırken bir can düştü aklıma, aklım bir cana düştü. Dağıldı cümleler, her biri bir yana düştü. Sayfalara bir hüzün, kalem giryana düştü. Düşünceler savruldu, kurşun olup şiryana düştü… Özleminle bir kor büyür tenim içinde… Ben hüzün ülkesinde değilim, Hüzün ülkesi benim içimde… Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerlerde atan kalp, ab-ı revan olur yüreğime. Arada aşılması güç dağlar olsa da, Bitmez tükenmez yollar olsa da o nefesi hissederim her gece yanaklarımda. Biliyorum ki vuslatı getirecek olan bu hasrettir… Hayalleri gerçek kılacak olan kalbimdeki yanık kokusu, sevgimdeki basirettir… Gözler konuşup, eller buluşmasa da biz rüzgâra sesimizi bırakır, güvercin kanadının altında gizleriz risalemizi. Hasretin külfetini çeksek de, sevgilerin en aziz olanını yaşarız. Âşıklar parkında aşina olunmuş kalıplara sığmaz, taşarız… Nur denizi dolar alnına, öper seni melekler Naçizane kelimelerim yürüyemez, emekler Yürüyorum, gözlerim hep bir noktada. O nokta da bir ışık. Işık da bir yıldız, yıldız da bir pencere… Pencerede bir perde, perdenin arkasında bir çift göz… Bu gözlerde sedef, bu gözlerde dolunay… Bu gözlerin ardı koskoca bir diyardır, bu gözlerden bakan Aziz Yardır… Yıllarca gönlümün okuyacağı aziz kelamsın Nur-i ayn’ım, ezelden kalbime verilmiş selamsın Aynı kubbe altında, aynı gecenin karanlığında açılır ellerimiz. Her kelime dua olur, her kelime ibibik olur ulaşır merhametin merkezine. Ulaşır hüzün ülkesine. Aynı satırları okur, aynı kelimelerle konuşuruz. Aynı bedende yaşar ruhumuz. Acı duyarsak birlikte kıvranır, mutlu olunca birlikte coşarız. Umutlara, güneşin doğuşuna biz el ele koşarız. Aynı hava dolar ciğerlerimize. Aynı musikiyi dinler, aynı şarkıyı söyleriz. Kadim Dolunay |
|
Etiketler |
dolunay|, fasl-ı aşk, kadim dolunay, |kadim, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Üç Noktam – Kadim DOLUNAY | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 06 Aralık 2014 16:21 |
Kalp Konuşur – Kadim DOLUNAY | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 05 Aralık 2014 14:57 |
Gidiyorsun - Kadim Dolunay | tiNa | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 30 Ağustos 2013 22:32 |
Fasl-ı Aşk - Kadim Dolunay | Afrodit | Kitap Tanıtımları | 0 | 05 Nisan 2013 18:33 |
Mukaddes Aşk - Kadim Dolunay | Afrodit | İslamiyet | 0 | 09 Şubat 2012 00:19 |