10 Mart 2009, 22:38 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Şairlerimizden Seçme Şiirler Aysel Git Başımdan aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan istemiyorum benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün dağıtır gecelerim sarışınlığını uykularımı uyusan nasıl korkarsın hiçbir dakikamı yaşayamazsın aysel git başımdan ben sana göre değilim benim için kirletme aydınlığını hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Islığımı denesen hemen düşürürsün gözlerim hızlandırır tenhalığını yanlış şehirlere götürür trenlerim ya ölmek ustalığını kazanırsın ya korku biriktirmek yetisini acılarım iyice bol gelir sana sevincim bir türlü tutmaz sevincini aysel git başımdan ben sana göre değilim ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim sevindiğim anda sen üzülürsün sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş uzak yalnızlık limanlarına aykırı bir yolcuyum dünya geniş büyük bir kulak çınlıyor içimdeki çetrefil yolculuğum kesinleşmiş sakın başka bir şey getirme aklına aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan seni seviyorum Attila ilhan | |
|
10 Mart 2009, 22:39 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Az Gelir İlaç ahlâk-töre, hastalık illet, Özünü bulurdu onda bir millet, Çıkar kafanı kumdan, bitsin bu zillet, Bize böyle “kutlu hazan” az gelir. Şuurlu kul olmak en büyük ziynet, Ondan sonrasi da hâlis bir niyet, Yetmiyorsa gücün bâri duâ et, It’e böyle “mezar kazan” az gelir. Okyanuslar ona küçük bir havuz, Bir cuma Alparslan, bir cuma Yavuz, İşte sana rehber, işte kılavuz, Yolu böyle “doğru çizen” az gelir. Denmiş; “Anlayana sivrisinek saz” Sahip çık, oku, öğren, beynine yaz, Ozanlar ne dese, ne söylese az, Türk’e böyle “destan yazan” az gelir. Mümtaz Beğen |
|
10 Mart 2009, 22:40 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Azgin Deniz Hangi hissin parmagi dokundu ki, derine, Düstü bir gizli alev salkimi icerine? Hangi kabus basti ki, seni uykularinda, Birdenbire cehennem kaynadi sularinda? Örtüldü bastan basa tenin beyaz bir terle, Duman duman yayilan incecik köpüklerle. Hangi dert kaldi, söyle, bagrina üsüsmeyen, Hangi ölüm sarkisi, bu dilinden düsmeyen? Hangi öfkeyle yüzün, böyle karisti yer yer, Sana yan mi baktilar, bir sey mi söylediler? Bir sey dinleme artik, artik birsey dinleme! Cagir, bütün günahkar ruhlari cehenneme! Karsina, sahil, kaya, insan kim cikarsa vur! Vur basina, alemde, kör, sagir, ne varsa vur! Sal her taraftan, dagdan, gökten, pencereden sal! Nihayet kala kala dünyada tek kisi kal! Necip Fazıl Kısakürek |
|
10 Mart 2009, 22:41 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Babadan Oğula Eve dönmez bir akşam; Ve gün yüzlü çocuğu, Sorar: Nerede babam? Bakarlar, oldu, bitti; Gelir, derler çocuğa, Baban attaya gitti. Uzar gider bu atta; Ve neler neler olmaz Ve kim bilir ve hatta; Bir mahşer gerisinde; Babası döner bir gün, Oğlunun derisinde... Necip Fazıl Kısakürek |
|
10 Mart 2009, 22:42 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Babasini Bir fakirin hatirini Kiranin da babasini Bizim köye katirini Sürenin de babasini Sahte molla, sahte derviş Insanin ömrünü yermiş Bir kişi yalanla ermiş Erenin de babasini Parayla diploma alan Haklinin hakkini çalan Bizim başimiza plan Kuranin da babasini Bizim köyün yolu harap Beyler içer kizil şarap Dogru söze yanliş cevap Verenin de babasini Bir avuç pis kabadayi Nerden almiş böyle payi Fikirlere prangayi Vuranin da babasini Çalişanlar Ay'i yendi Yildizlara çikip indi Adam çaliştirip kendi Duranin da babasini Bu ne Asli bu ne Kerem Insanligi etti verem Zalim yarasina merhem Sürenin de babasini Çaldi bizi taştan taşa Yandik gitti baştan başa Mahzuni’yi boştan boşa Yoranin da babasini. Mahzuni Şerif |
|
10 Mart 2009, 22:44 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Bahçedeki İhtiyar Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış Nurlu ihtiyarin yanaklarında. Yapraktan saçını yerlere yaymış, Sonbahar ağlıyor ayaklarında. Süzüyor ufukta bir kızıl yeri, İçi karanlıkla dolu gözleri; Alnında akşamın ince kederi, Sessizliğin sırrı, dudaklarında. Yanan bir kağıtta küçük bir satir Yazı gibi aksam onu karartır; Artık o, silinen bir hatıradır, Bu issiz bahçenin uzaklarında... Necip Fazıl Kısakürek |
|
10 Mart 2009, 22:46 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Başsağlığı Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda Acılar unutulduktan sonra Dönmeliyim. Ölümlerin karşısında şaşırıyorum Ne desem ki Düşünüyorum. Kalanları ağlıyor gidenin Benim gözlerim kuru Herkes bana bakıyor, biliyorum İçlerinden geçenleri. Başsağlığı dilemek Garibime gidiyor Ölen öldü, sen yaşa Küçültmeye benziyor. Beni böyle kitaplar mı yaptı ne Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum. Ben canavar ruhlu muyum Bir ölü evinde tek söz söylenmeden Put gibi duruyorum kimse anlamaz derdimi Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda Bir yakınım öldümü. Behçet Necatigil |
|
10 Mart 2009, 22:47 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Başlığı beğendim ve paylaşmak istedim .. Canım İstanbul Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?.. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! İlle İstanbul`da bul! İstanbul, İstanbul... Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i... Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul... Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Gecesi sünbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul… Necip Fazıl Kısakürek ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP Zindan iki hece. Mehmed'im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir âlem ki, gökler boru içinde! Akıl, almazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil... Müdür bey dert dinler, bugün "maruzât"! Çatık kaş... Hükûmet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş, kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem... Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccademin yönünde şefkat Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccadem! Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksız aydan Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, duman duman erisin! Peykeler, duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger... Beynimi içtin! Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyada nazar. Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir, Ne gelir ki elden, kader bu, emir... Garip pencerecik, küçük daracık; Dünyaya kapalı, Allah'a açık Dua, dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış... Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; Karanlığında nur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! Necip Fazıl Kısakürek ÇİLE Gâiblerde bir ses geldi: Bu adam, Gezdirsin boşluğu ense kökünde! Ve uçtu tepemden birdenbire dam; Gök devrildi, künde üstüne künde... Pencereye koştum: Kızıl kıyamet! Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı! Sonsuzluk, elinde bir mavi tulbent, Ok çekti yukardan, üstüme avcı Ateşten zehrini tattım bu okun, Bir anda kül etti can elmasımı. Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un, Kustum, öz ağzımdan kafatasımı Bir bardak su gibi çalkandı dünya; Söndü istikâmet, yıkıldı boşluk. Al sana hakikat, al sana rüya! İşte akıllılık, işte sarhoşluk! Ensemin örsünde bir demir balyoz, Kapandım yatağa son çare diye. Bir kanlı şafakta, bana çil horoz, Yepyeni bir dünya etti hediye Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor; Mekânı bir satıh, zamanı vehim. Bütün bir kainat muşamba dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim. Nesin sen, hakikat olsan da çekil! Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam! Otursun yerine bende her şekil; Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam! * * * * Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın, Benliğim bir kazan ve aklım kepçe, Deliler köyünden bir menzil aşkın, Her fikir içimde bir çift kelepçe. Niçin küçülüyor eşya uzakta? Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl? Zamanın raksı ne bir yuvarlakta? Sonum varmış, onu öğrensem asıl? Bir fikir ki sıcak yarada kezzap, Bir fikir ki, beyin zarında sülük. Selâm, selam sana haşmetli azap; Yandıkça gelişen tılsımlı kütük. Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol! Ey yedinci gök, esrarını aç! Annemin duası, düş de perde ol! Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç! Uyku, katillerin bile çeşmesi; Yorgan, Allahsıza kadar sığınak. Teselli pınarı, sabır memesi; Size şerbet, bana kum dolu çanak. Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet, Sırrını ararken patlayan gülle? Yeşil asmalarda depreniş, şehvet; Karınca sarayı, kupkuru kelle... Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş, Mevsimden mevsime girdim böylece. Gördüm ki, ateş de, cımbız da yokmuş, Fikir çilesinden büyük işkence. * * * * Evet, her şey bende bir gizli düğüm; Ne ölüm terleri döktüm, nelerden! Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, Yetişir çektiğim mesafelerden! Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz; Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık. Her gece rüyamı yazan sihirbaz, Tutuyor önümde bir mavi ışık. Büyücü, büyücü ne bana hıncın? Bu kükürtlü duman, nedir inimde? Camdan keskin, kıldan ince kılıcın, Bir zehir kıymık gibi, beynimde. Lûgat, bir isim ver bana halimden; Herkesin bildiği dilden bir isim! Eski esvaplarım, tutun elimden; Aynalar, söyleyin bana, ben kimim? Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa, Arzı boynuzunda taşıyan öküz? Belâ mimarının seçtiği arsa; Hayattan muhacir; eşyadan öksüz? Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim, Minicik gövdeme yüklü Kafdağı, Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim, Dev sancılarımın budur kaynağı! Ne yalanlarda var, ne hakikatta, Gözümü yumdukça gördüğüm nakış. Boşuna gezmişim, yok tabiatta, İçimdeki kadar iniş ve çıkış. * * * * Gece bir hendeğe düşercesine, Birden kucağına düştüm gerçeğin. Sanki erdim çetin bilmecesine, Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin. Açıl susam, açıl! Açıldı kapı; Atlas sedirinde mâverâ dede. Yandı sırça saray, ilahi yapı, Binbir âvizeyle uçsuz maddede. Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik; Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur. İçiçe mimari, içiçe benlik; Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur! Nizam köpürüyor, med vakti deniz; Nizam köpürüyor, ta çenemde su. Suda bir gizli yol, pırıltılı iz; Suda ezel fikri, ebed duygusu. Kaçır beni âhenk, al beni birlik; Artık barınamam gölge varlıkta. Ver cüceye, onun olsun şairlik, Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta. Öteler, öteler, gâyemin malı; Mesafe ekinim, zaman madenim. Gökte saman yolu benim olmalı; Dipsizlik gölünde, inciler benim. Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak. Sen, bütün dalların birleştiği kök; Biricik meselem, Sonsuza varmak... Necip Fazıl Kısakürek |
|
10 Mart 2009, 22:49 | #9 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler Bayrak Ey bir muharebe meydanında Avuçları kanımla dolu Kafası gövdemin altında Bacağı kolumun üstünde Cansız uyuyan insan kardeşim Ne adını biliyorum Ne günahını. İhtimal aynı ordunun neferleriyiz, ihtimal düşman. Belki de tanırsın beni Ben İstanbul'da şarkı söyleyen Tayyareyle Hamburg'a düşen, Majino'da yaralanan, Atina'da açlıktan ölen, Singapur'da esir edilenim. Alınyazımı kendim yazmadım. Bununla beraber biliyorum, O yazıyı yazanlar kadar olsun, Çilekli dondurmanın tadını Cazbant sesindeki sevinci, Meşhur olmanın azametini. Sen ne nimetler tanırsın biliyorum; Çaydan, simitten , Kalınca bir paltodan gayrı Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik Bir kadeh Black And White viski, Kıl pranga kızıl çengi bir esvap. Yirmi yıllık çalışmanın Bir kurşunluk hükmü varmış Hayata Harkof bölgesinde atılmakmış nasip Aldırma Biz bir bayrak getirdik buraya kadar Onu daha da ileriye götürürler; Şu dünyada topu topu iki milyar kişiyiz Birbirimizi biliriz. Orhan Veli Kanık |
|
10 Mart 2009, 22:50 | #10 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Şairlerimizden Seçme Şiirler BAYRAK Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Kızıllığında ısındık, Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. Gölgene sığındık. Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yer yüzünde yer beğen ! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim ! Arif Nihat ASYA |
|
Etiketler |
sairlerimizden, secme, siirler, Şairlerimizden, şiirler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Tek Resimli Şiirler -Romantik -Duygusal -Aşk Şiirleri.(En Güzel Resimli Şiirler) | Sevda | Resimli Şiirler | 422 | 22 Ekim 2019 19:26 |
Top 20 Şiir (Şairlerimizden) | YapraK | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 20 | 07 Şubat 2016 00:47 |
Mustafa Kemal ATATÜRK \ Şiirler (Kendi Yazdığı Şiirler) | Sevda | Atatürk Köşesi | 1 | 17 Nisan 2010 09:16 |
Seçme şiirler | Feod4L | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 4 | 14 Şubat 2008 00:18 |
Seçme Şiirler | Mlock | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 10 | 16 Ekim 2006 00:03 |