28 Ağustos 2018, 15:17 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Suç Mu Suçluluk Mu? Hangisi daha ağır gelir insana? Suç işlemiş olmak mı yoksa suçluluk hissetmek mi? Günümüzde suçun tanımı ve suç kabul edilen durumlar hızla farklılaşmaktadır. Suçun tanımını genel olarak, yanlış ya da zararlı olduğu için yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılan davranış, şeklinde yapabiliriz. Bu tanım genel bir ifadedir ancak zamanla içeriği farklı açıklamalara doğru yol alacaktır. Nasıl mı? Teknolojinin ilerlemesiyle elektronikleşen hayatlarımız zamanla farklı normları da beraberinde getirecektir.. Dün suç olarak adlandırılmayan davranışlar bu gün suç olarak karşımıza çıkacaktır. Maslow’un teorisine göre, insanlar belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan daha ‘üst ihtiyaçlar’ı tatmin etme arayışına girerler; kişilik gelişimi de bu arayıştan sonra baskın olan ihtiyaçlardan etkilenir. Bu bilgi dikkate alındığında bireyin, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak giderilmeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişiliğin gelişme düzeyine geçemeyeceğini söyleyebiliriz. Bunun suçla ilgisi nedir? Öncelikle Maslow’un gereksinimleri nasıl kategorize ettiğine bakalım:
İlk sırada nefes almanın yani hayatta kalmanın yer aldığını görmekteyiz. Kişi hayatının tehlikede olduğunu fark ettiği anda suça yönelebilir. Kendisine yönelik tehdidi ortadan kaldırmak için başkalarının başkalarının hayatını tehlikeye sokabilir. Bu durumda kişi suç işler ancak suçluluk duyuyor olup olmaması çok farklı bir durumdur. Bu durumda kişinin yetişme tarzı, kültürü , sosyal çevresi, kişiliği ya da bakış açısı devreye girer. “Ben” duygusu yüksek olan bir kişi için “kendimi korumak zorundaydım” düşüncesi ağır basar ve bu düşünceye dayanılarak suçluluk duygusu bastırılmış olur. Suçluluk suç işlemiş olduğunu kabul edip etmeme durumudur. Bir seri katili ele alalım; ilk suçu sonrasında suçluluk hissedecektir, ancak zamanla bu bir meslek haline dönüşecek ve kişi suçluluk duygusunu bastırıp duyarsızlaşacaktır. Suçun somut varlığı her zaman beraberinde suçluluk duygusunu getirmeyecektir. Maslow’un öncelikli ihtiyaç olarak gördüğü bir diğer konu da beslenmedir. Kişi beslenme ihtiyacını karşılayamıyorsa başkasının olanı gizlice alacaktır. Suçluluk duygusunu bastıran en kuvvetli düşünce ise “başka çarem yoktu” olacaktır. Dolayısıyla insanoğlu suç kabul edilen bir davranışta bulunup bu durumu farklı bahaneler altına sığınarak reddedebilir. Bu reddedişin en büyük nedeni de suçluluk duygusundan kurtulma çabasıdır. Kişi gizlice suç işlemiş olabilir, yakalanmamış, ceza almamış olabilir; ancak suçluluk duygusundan kaçamaz. Suçluluk duygusu çok şiddetli ya da bu duygu iyi bastırılmış ise kişi suç işlemeye devam eder. Kişi ancak bedel ödediğinde huzura erecektir. Bu bedel toplum tarafından kabul görmüş ortak bir adli cezadır. Ceza çekilmediği sürece suçluluk duygusu bir süre sonra bastırıldığı yerden çıkacak ve ağır psikolojik tahribatlara yol açacaktır. Peki ölümle burun buruna gelen herkes öldürmeli, aç kalan herkes çalmalı mıdır? Elbette ki hayır. İnsanoğlu çeşitli kimliklerle yetişmektedir. Problem çözme yöntemleri de kişiler arasında farklılık gösterir. Herkesin geçimini hırsızlıkla sağladığı bir ailede yetişen çocuk bu durumu aksi kendisine öğretilmediği sürece suç olarak görmeyecektir. Suçluluk duygusu da hissetmeyecektir. Ancak ahlaki değerleri yüksek bir ailede yetişmiş bir çocuk hırsızlığı kanıtlanamasa dahi suçluluk duygusundan kurtulamayıp bir süre sonra psikolojik bir bedel ödemeye başlayacaktır. Günümüz insanlarına baktığımızda fizyolojik ihtiyaçları karşılanmadığı için suça yönelen kişi sayısının azalmakta olduğunu görmekteyiz. Kitle iletişim araçlarının özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte suçun boyutları değişmeye başlamıştır. İnsanlar barınak ve beslenme sorunları olduğu için değil onlardan daha konforlu bir barınağa sahip olmadığı ya da onlardan daha iyisini yiyemediği için suç işlemeye başlamıştır. Dolayısıyla Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde temel ihtiyaçlar günümüzde suç unsuru olmaktan çıkıyor. Bu ihtiyaçların yerine saygınlık gereksinimi, kabul duygusu, kendini bir yere ait hissetme çabaları ya da başarılı olamama kaygısı önem kazanmıştır. İnsanlar kendilerine saygı duyulmasını istedikçe öz değerlerinden uzaklaşarak daha iyisini elde etme arzusuyla hareket etmeye başlamışlardır. Tek başına hayatını sürdürmesi imkansız olan insan, sevme/sevilme ihtiyacını karşılamak için başkalarının hayatlarına müdahale etme ihtiyacı duymaktadır ve dayanma gücü azalmaktadır. Bilinmelidir ki suç küçük bir yanlışla başlar, bu yanlışın fark edilememesiyle ile suç geniş bir alana yayılır. İnsanoğlu Maslow’un dile getirdiği bu 5 aşamada kademeli olarak problem yaşadıkça bir tercih yapmak zorunda kalır. Kendisine yöneltilen bir argo sözcük sonucu alacağı cezayı göze alarak hiç düşünmeden o kişinin ölümüne neden olabilir. Kişi bedel olarak özgürlüğünün kısıtlanmasını, toplum tarafından “korkak” olarak etiketlenmeye tercih edecektir. Bu durum kişinin “kendini gerçekleştirme” konusunda problem yaşadığını gözler önüne sermektedir. “Yaptığınız herhangi bir hata sadece yanlış karar verilmiş bir durumdur. Telafisi vardır; ancak bu hatayı kapatmak için söylenmiş yalanlar “suç”tur. Bu suç için mutlaka bedel ödenmelidir. Aksi taktirde yalanlar büyür, suç daim olur.” alıntı | |
|
Etiketler |
ait olmak, güvenlik, saygınlık, suç işlemek, sucluluk |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
EPİLEPSİ VE SUÇLULUK | PySSyCaT | Sağlık Köşesi | 0 | 18 Mart 2016 18:47 |
Çocuklarda suçluluk duyguları | PySSyCaT | Çocuk Sağlığı | 0 | 26 Şubat 2016 20:38 |
Suçluluk Ve Pişmanlık | PySSyCaT | Sağlık Köşesi | 0 | 26 Ekim 2014 15:09 |
Suçluluk duygusu tarihe karışacak! | Süslü | IF Ekstra | 0 | 20 Kasım 2010 23:09 |