Oksidanlar, serbest radikallerdir. Bu serbest radikaller bazı durumlarda artış gösterir. Bu durumlar şunlardır.
sıkı bir spor sırasında,
mikrobik enfeksiyonlar olduğunda,
kronik inflammatuar
hastalıklarda,
alerjik durumlarda,
yüksek oksijen basıncı yalandığında,
hava kirliliğinde,
sigara dumanında,
böcek ilaçlarında,
radyasyona maruz kalındığında,
çeşitli ilaçlara ve toksik maddelere maruz kalındığında
kanlanmanın bozulup düzelme yaşadığı durumlarda
Oksidasyonun Zararları Nelerdir?
Vücudumuza aldığımız besinlerin, yanıp enerjiye dönüşmesi esnasında açığa çıkan bu oksidan özellikli toksinler, yani serbest radikaller, bağırsaklar, böbrekler, ter bezleri ve akciğerler sayesinde dışarı atılır. Dışarı atılamamış serbest radikaller, hücre zarlarına yapışır. Vücutta adeta birer yağmacı gibi davranırlar. Davetsiz misafir gibi hücrelere yapışıp buraları paslandırır. Onları yıpratıp yaşlandırır. Kimi zaman DNA’larını dahi bozar ve kanserojen özellik edinmelerine neden olur. Oksidasyon kanser riskini de tetikleyerek kanser hücrelerinin yayılmasını engelleyen bağışıklık sistemine zarar verebilir.
Oksidasyon artıkça, bağışıklık sistemi de zarar görür. Bu durum da vücut direncinin zayıflaması anlamına gelir. Okside olmuş yağlar, damar sertliği oluşturur. Neden oldukları kimyasal süreçlerle bağışıklık sistemini ve organları daha erken yaşlandırır. Oksidasyon bu anlamda, yaşlanmayla da yakın ilişkidedir. Yaşlanmanın tek sorumlusu oksidasyon değildir ancak bu sürecin en önemli parçalarından biri oksidasyondur diyebiliriz.
Vücuttaki her bir hücrenin genetik hafızası bulunur. Hücreler, neyi, ne vakit, ne tip bir periyotta yapacağını bilir. Bu yetenekler, hücrelere DNA’lardan akratılmıştır. Hücreler bölündükçe DNA’lar yeni hücrelere de kopyalanarak aktarılır. Bu kopyalama süreci esnasında hata oluşursa, birtakım sağlık sorunları oluşacaktır. Vücutta biriken oksitleyici serbest radikaller, DNA’ların kopyalanma sürecini bozup olnara zarar verebilir.
Antioksidanlar Neden Önemlidir?
Bu vücudumuz ve yaşamımız için oldukça zararlı olan toksinleri vücudumuzdan atmak için, ek antioksidanlara ihtiyaç duyarız. Doğada özellikle sebzelerde ve meyvelerde bolca bulunan kimi vitaminler, mineraller, polifenoller ve flavonoller, bu ilave antioksidan ihtiyacımızı karşılarlar. Bu meyve, sebze, bitki ve başka birtakım gıdalar, oksidan hasarını da azaltır v hücre döngü sürecini olumlu yönde etkiler.
Antiksidanlar, oksidanların yıkıcı etkilerinin azalmasını sağlar.
Ayrıca, vücudun hem içeriden ve dışarıdan yenilenmesine de olanak tanırlar. Antioksidanlar, besin yoluyla vücuda alındığında, hap olarak alındıkları zamandan çok daha fazla fayda sağlarlar.
Antioksidanların Faydaları Nelerdir?
Antioksidanların başlıca özelliği bağışıklık sistemini güçlendirmeleridir.
Yaşlanma etkilerini azaltarak vücudun daha uzun süre dinç kalmaların da ayardımcı olurlar.
Bağ dokusunu güçlendirirler.
Cildin sarkmasının önüne geçerler.
Kırışıklıklarla savaşırlar. Pürüzsüz ve kırışıklık içermeyen bir cildi mümkün kılarlar.
Cildin daha elastik ve yumuşak olmasına yardım ederler.
Kalp ve damar dokularında esneklik sağladıkları için kalp sağlığını korumaya yardım ederler.
Eklemlerin daha rahat bükülmesini ve genel anlamda daha kolay hareket etmesine olanak tanırlar.
Sigara içenlerin ve alkol kullananların bir numaralı dostudurlar.
Kan dolaşımını düzenleyip daha hızlı çalışmasına yardımcı olurlar.
Varis oluşumunun önüne geçerler.
Antioksidanlarla İlgili Önemli Bilgiler
Bazı uzmanlar, antioksidan üretiminin 25 yaşından sonra yavaşladığını iddia eder. Bu yüzden, ilerleyen yaşlarda vücuda her zamankinden daha çok ilave antioksidan alınması gerekir.
Antioksidanlar bir tek sebzelerde ve meyvelerde bulunmaz. Aynı zamanda, balık yağında, sütte ve süt ürünlerinde de bulunurlar. Ayrıca, selenyum zengini balıklarda da bolca antioksidan mevcuttur.
Sebze ve meyveler pişirildiklerinde antioksidan değerlerinde azalma görülür. Bu yüzden, yiyeceklerin buharda pişirilmesi en sağlıklı ve doğru yöntem olarak kabul edilir.
Üzüm kabuğunda, içeriğinde ve üzüm çekirdeğinde aşağı yukarı 20 civarında değişik antioksidan madde vardır.
Likopen, yaşlıların fiziksel ve zihinsel sağlığının korunmasın yadım eder. Bu yüzden, yaşlıların, likopen açısından zengin meyve ve sebzeler tüketmesi, özellikle de doğal domatesler tüketmesi tavsiye edilir.
Her öğünde mutlaka antioksidan içeren yiyecekler tüketilmelidir. Günde 2500 kalori tüketen biri, 11000 milimol antioksidana ihtiyaç duyar. Günde 1800 kalori tüketen biri içinse bu miktar 8000 antioksidandır.
Bitkilerde, hayvansal besinlere göre 64 kat daha fazla antioksidan vardır.
Baharatlarda da bolca antioksidan bulunur. Özellikle, tarçın, mercanköşk, yenibahar, kuru nane ve karanfilde yüksek oranda antioksidan bulunur.
Antioksidan aktivite spor yaptıkça artar. Vücudunuza aldığınız antioksidan besinlerden daha çok fayda sağlamak için daha sık egzersiz yapabilirsiniz.
En Güçlü Antioksidanlar ve Bulundukları Yiyecekler
Vücuttaki birikmiş toksinleri dışarı atan antioksidanlar işte bu besinlerdedir:
Likopen:Domates, karpuz, pembe greyfurt ve kayısıda bulunur. Kalın bağırsağı, memeyi ve prostatı korur. Kanser riskini azaltır. Oldukça popüler bir kanser karşıtı besindir. Güneşten koruyucudur.
Lutein: Havuç, ıspanak, domates ve biberde bulunur. Yaşlanmayı geciktirici etki göstererek yaşlılık sebebiyle oluşan göz sorunlarına karşı da direnç sağlar.
Koenzim Q10: Alabalık balığında, fındıkta, brokolide ve ıspanakta bulunur. Vücudun ürettiği kolajen ve elastini artırır. Bu anlamda, yaşlanma karşıtıdır.
Selenyum: Patateste, pirinçte, kaya balığında, yumurtada, ay çekirdeğinde ve ekmekte vardır. Güçlü bir antioksidandır. Hücreleri korumakla birlikte prostat kanserinin de önüne geçer.
Demir: Fasülyede, midyede ve mısır gevreğinde bulunur.
Bakır: Mercimekte, soyada ve bezelyede bulunur. Ultraviyole hasarına karşı koruyucu işlev gösterir.
Kateşin: Çayda bulunur. Çok güçlü antioksidandır. Kalp ve damar hastalıklarına karşı etkilidir. Kansere karşı da kalkan niteliğindedir.
Kuversetin: Elma, soğan ve başka birçok yaz sebzesinde bulunur. Kanseri engeller, kalp ve damar hastalıklarına karşı da savunma geliştirir.
Resveratrol ve antosiyaninler: Üzümde bolca vardır. Kalp ve damar hastalıklarına karşı önemli bir koruma işlevi gösterir.
Alfa lipoik asit: Yağsız ve az yağlı kırmızı ette bulunur. Mayalı ve kepekli ekmeklerdede vardır. Bazı tahıl ürünlerinde de bolca alfa lipoik asit bulunur. Çok güçlüdür. Hücrenin tüm yapısında savunmayı güçlendirir.
C vitamini: Turunçgillerde, maydanozda, yeşil biberde, ıspanakta, asma yaprağında, brokolide, turunçgillerde, çilekte, kızılcıkta, kirazda, yaban mersininde, kivide ve kuşburnunda bolca bulunan C vitaminini yalnızca grip ve diğer kış hastalıklarından korunmak amacıyla değil, cildi genç ve dinç tutmak için de önemlidir. C vitamini, Güneşin zararlı ve yaşlandırıcı etkilerini de giderir. Ayrıca çatlak tedavisi sağlar. Bir de, ciltteki ince kırışıklıkların giderilmesine ve cildin yenilenmesine katkıda bulunur.
E vitamini: Sıvı bitkisel yağlarda, domateste, ay çekirdeğinde, balıkta, ette, sütte, yeşil renkli sebzelerde, yapraklı sebzelerde, yağlı tohumlarda ve bunlardan alınan yağlarda, tahıl tanelerinde, baklagillerde, fındıkta, soyada ve buğdayda bolca vardır. Cildi onarır ve kendi kendini yenilemesine yardım eder. Göz kırışıklığını da tedavi eder. Saç sağlığı için de oldukça faydalıdır. Bunun için saça özel ampül formları üretilir.
A vitamini: Kayısı, havuç, domates, portakal, ıspanak, brokoli, şeftali ve lahanada bulunurlar. Genellikle yeşil ve sarı renkli sebze ve meyveler A vitamini içerir. Balık ve süt de A vitamini kaynağıdır.
Flavonoidler: Soğan, pırasa, patates, lahana, brokoli, ıspanak, çilek, elma, vişne, kiraz, erik, siyah üzüm, üzüm çekirdeği, kırmızı şarap, turuçgiller ve yeşil çayda bulunur.
Ginkgo biloba: Radyasyon hasarından koruyan Ginseng içerir. Bu madde, tümör hücrelerinin direncini düşürür.