IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Aralık 2007, 23:27   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
10 Soruda Göz Hastalıkları




10 Soruda Göz Hastalıkları

1. Bilgisayar kullanımı, çok televizyon seyretme veya okumak gözümüze zarar verir mi?
Hayır. Günlük hayatımızda sık yer alan bilgisayar kullanma, televizyon seyretme yada kitap okuma gibi aktivitelerin gözlerimize kalıcı zararı yoktur ancak bu gibi dikkat gerektiren aktiviteler sırasında göz kırpma sayısı azalmakta, gözyaşı daha çok buharlaşarak göz yüzeyinde kuruluk oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak yanma, batma, sulanma, kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler rahatsızlık verdiğinde, oda havasının nemlendirilmesi, her 10-15 dakikada bir, 30 saniye kadar gözlerimizi sık kırpıştırıp pencereden uzaklara bakmak gibi tedbirler faydalı olabilir. Kirpik dibi iltahapları ve kepeklenmeleri, göz kuruluğu, allerji gibi göz hastalıklarında bahsedilen belirtiler çok daha fazla oluşmaktadır, böyle durumlarda bir göz doktoruna kontrol olmakta fayda vardır.

2. Katarakt nedir?
Göz merceğimizin çeşitli sebeplerle saydamlığını kaybederek ışık geçirmez hale gelmesine katarakt denir. En sık sebebi yaşlılıktır, saçlarımızın beyazlanması gibi göz merceğimizde yaşla birlikte saydamlığını kaybeder ve görmede bozulmaya neden olur.

3. Katarakt’ın tedavisi nasıl yapılır?
Kataraktın tedavisi cerrahidir. Gözlük, damla yada ameliyatsız başka yöntemlerle tedavisi söz konusu değildir. Modern katarakt cerrahisinde saydamlığı kaybolmuş olan göz merceği alınarak yerine suni bir mercek yerleştirilir. Fakoemülsifikasyon yada halk arasında bilinen ismiyle lazerle dikişsiz katarakt cerrahisi, günümüzde kullanılan en modern yöntemdir. Bu yöntemde göze açılan 3 milimetrelik bir delikten içeri sokulan cihazla göz merceği eritilerek dışarı emilmekte yerine katlanarak bu boyda bir delikten geçer hale getirilen suni mercek konulmaktadır. Bu ameliyat 15 dakika civarında sürmektedir. Anestezi göz çevresine yapılan bir enjeksiyon ile ya da iğne yapmadan sadece damlalarla sağlanmaktadır. Özel durumlar hariç genel anestezi yani narkoza ihtiyaç yoktur.

4. Dinlendirici gözlük nedir?
Halk arasında yanlış bir inanış olan dinlendirici gözlük kavramı sadece ülkemize özgü gözlük satışı arttırmaya yönelik bir tür kandırmacadır. Gözlük kırma kusuru (miyopi, hipermetropi, astigmat) olan gözlerde bu kırma kusurunu düzelten bir yardımcı cihazdır. Kırma kusuru olmayan gözlerde daha iyi görme sağlamayacağı gibi, göz yorgunluğunu da önlemez. Kırma kusuru olmayan hastalarda gözlüğün psikolojik bir rahatlamadan başka faydası yoktur, hatta başağrısı ve göz yorgunluğuna sebep olabilir.

5. Miyopisi olan hastalarda gözlük kullanmak, miyopiyi azaltır mı? Arttırır mı?
Kullandığımız gözlükler sadece taktığımız sürece görüntüyü ağ tabakası üzerine odaklayan yardımcı cihazlardır. Özellikle miyopik hastalarda kullanılan gözlüğün tedavi edici yada miyopiyi ilerletici bir etkisi yoktur. Bir diğer söyleyişle gözlük kullanmakla, göz numaramızın değişimini etkileyemeyiz.

6. Astigmat nedir?
Astigmat gözümüzdeki kırma kusurunu tüm eksenlerde aynı olmayıp bazı eksenlerin daha kırıcı bazı eksenlerin de daha az kırıcı olması durumudur. Bir göz hastalığı olmayıp bir tür kırma kusurudur. Astigmatı olan hastaların gözlük kullanmaya daha zor alışması, astigmatik kırma kusuruna oluşan uyumun gözlükle bu kusur ortadan kaldırıldığında bir süre daha devam etmesidir. Bu nedenle astigmatlı camlara alışmak daha zordur ve eğer doktorunuz bu tür bir gözlük önermişse sürekli kullanarak alışmak, bir gün takıp, bir gün takmayarak rahatsızlık çekmeye göre çok daha kolaydır. Genellikle hastalar gözlüklerine 1-2 haftada alışmaktadırlar.

7. Lazer nedir?
Lazer doğrusal olarak dağılmadan iletilebilen bu nedenle de yoğun bir enerji taşıyan bir tür ışıktır. Lazere en yakın benzetme, mercek kullanarak güneş ışığı yardımı ile kağıt yakılmasıdır. Laser sayesinde ışık geçiren dokulardan enerji iletilebilmekte ve hedef dokuyu yakma, parçalama gibi işlemler yapılabilmektedir. Gözde laser en sık şeker hastalarında göz dibi kanamalarının tedavisin de, göz tansiyonunun tedavisinde ve kırma kusurlarının düzeltilmesinde kullanılmaktadır.

8. Lazerle kırma kusuru (miyopi, hipermetropi ,astigmat) tedavisi nasıl yapılır ve kimlere uygulanır?
Son yıllarda moda olan bu tedavi yönteminde gözün önünde yer alıp bir mercek görevi gören saydam kornea tabakası traşlanarak bu dokunun kırma gücü değiştirilmekte ve kırma kusuru düzeltilmektedir. Laserin bu işlemde kullanılması bu traşlamayı çok düzgün ve kısa sürede yapabilmesi nedeniyledir. Kırma kusurları bir hastalık olmayıp bir tür estetik kusur sayılabileceğinden bu yöntem bir tedavi, değil bir düzeltmedir. Gözlük ve kontakt lens kullanmak istemeyen hastalara önerilir. En başarılı olduğu grup miyoplardır. Her cerrahi işlemde olduğu gibi düşükte olsa komplikasyon ortaya çıkması ihtimali vardır bu nedenle bu yöntemi uygulatmak isteyen hastaların konunun uzmanı bir merkezde işlem konusunda iyice bilgilenmeleri avantaj ve dezavantajlarını öğrenmeleri gerekir.

9. Çocuklarda göz muayenesi ilk kaç yaşında yapılmalıdır?
Yanlış bir inanış çocuklardaki göz sorunlarının büyüdükçe geçeceğidir. Çocuklardaki bir çok göz sorunu çok acildir ve hemen tedavi gerektirir. Yeni doğan döneminden itibaren uzman göz doktoru çocukların gözlerini muayene edebilir. Özellikle dıştan görünen, göz bebeğinde beyazlık, kayma, şaşılık, çapaklanma, gözlerde şekil bozukluğu, kapaklarda düşüklük gibi belirtiler genellikle acil tedavi gerektirir. Örneğin, tek taraflı doğuştan kataraktlar ilk 1-2 hafta arasında ameliyat edilmedikleri takdirde bu gözler görme yeteneğini kalıcı olarak kaybetmektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsedilen ya da ailelerin normal olmadığını düşündüğü bir belirti varsa bebek hemen göz doktoruna götürülmelidir. Hiçbir sorunu olmayan çocuklarda ise 3-4 yaşlarında yapılacak bir muayene göz tembelliğine yol açabilecek kırma kusurlarının tedavisi için çok önemlidir. Birçok göz problemi eğer çocuklukta başlamışlar ise 8 yaşından sonra tedavileri zorlaşmakta ve göz tembelliği gibi tedavisi çok zor durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar.

10. Neden 45 yaş sonrasında yakını iyi göremeyiz?
İnsan gözü yakını görebilmek için odaklama yapmak zorundadır. Bu odaklama gücü göz merceğinin şeklini değiştirmesi ile mümkündür. 45 yaştan itibaren sertleşen göz merceği eskisi kadar iyi odaklama yapamadığından yakın görme zorlaşır ve odaklamaya yardımcı gözlük kullanımı gerekir. Yaygın inanışın aksine yakın gözlükleri odaklamadaki bozulmayı hızlandırmazlar. Hastaların gözlük takmalarına rağmen gözlük numaralarının ortalama her iki yılda bir 0.25 artması gözlüğün gözü bozmasından değil yaşın ilerlemesinden kaynaklanan doğal bir durumdur.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 05 Aralık 2007, 23:28   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Göz Tansiyonu (Glokom)




Göz Tansiyonu (Glokom)

Göz ve beyindeki görme merkezi arasındaki bağlantıyı bir elektrik kablosu gibi Görme Siniri sağlar. Bu kabloda ortalama 1.2 milyon tel (sinir lifi) bulunmaktadır. Göz içinde basınç arttığında görme sinirindeki bu sinir uçları hasarlanmaya başlamaktadır. Bu hasarlanma ne kadar fazla sinir lifini etkilerse gözdeki etkilenme de o kadar fazla olur. Tam hasarlanmada tüm liflerin kaybı ve dolayısıyla da görmenin kaybı sözkonusu olur. Göz içindeki basınç 10-20 mm Hg arasında normal kabul edilir. 20 mm Hg ve üzerindeki değerler glokom şüphesi olarak değerlendirilir. Glokom hastalığında, göz içindeki mevcut sıvının, devir daimde bozukluk sonucunda, birikmesi nedeniyle artmaktadır. Bazı hastalarda göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerine çıkmamasına rağmen görme sinirinde hasarlanma oluşabilmektedir ki buna Normal Tansiyonlu Glokom denmektedir. Bazen de göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerinde olmasına rağmen, görme sinirinde etkilenme tespit edilememektedir. Bu hastalara Oküler Hipertansiyon’lu veya Şüpheli Glokom’lu hastalar denmektedir.

Glokom Hastalarının Belirti ve Bulguları:
Hastalığın başlangıç dönemlerinde herhangi bit beliritisi yoktur. Hastalık başlangıç dönemlerinde görme kaybı veya bir ağrı yapmamaktadır. Ancak görme alanı kayıpları yapmaktadır.

Glokom Hastalığı Tipleri:

1-Doğumsal Glokom: Oldukça nadir olan bu durum doğumdan itinaren göz sıvısının dışa aktığı kanalda mevcut bir anormallik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Eğer bir yenidoğanda ışıklı ortamda gözlerde sulanma ve gözü kapatma isteği varsa, gözlerden biri veya her ikisi normalden daha büyükse, ve kornea tabakasında beyazlanma varsa mutlaka bir göz doktoruna muayene ettirilmesi gereklidir.

2-Kronik açık açılı Glokom: Glokom hastalığının %91-95’ini bu tip oluşturmaktadır. Son dönemlerine kadar hastalık belirtisiz seyretmektedir.

3-Açı Kapanması Glokomu: Nadirdir. Bu tip glokom oldukça gürültülü bir seyir izler. Burada bir gözün boşaltım kanalının tamamen tıkanması sonucunda basınç ani olarak yükselmektedir. Buna bağlı olarak:Gözde kızarıklık, görmede bulanma, şiddetli baş ve göz ağrısı, ışıkların etrafında renkli hareler görme, bulantı ve kusma ortaya çıkmaktadır. Bu durumda acil olarak göz doktoruna baş vurulması gerekmektedir.

4-İkincil Glokom: Göz travmaları, bazı ilaçlar (kortizon), göz iltihaplanmaları (üveit), anormal damarlanmalar (şeker hastalığı, retina toplar damar tıkanıkları) sonucunda gelişir.

Glokom Hastalığının Teşhisi

Genellikle belirti göstermediği için glokom hastalığının teşhisi herhangi bir nedenle göz doktoruna başvurmuş kişilerin tam muayenelerinin yapılması ile konulur. Bu muayenede once ailede glokomlu bir fert olup olmadığı sorulur. Çünkü aile öyküsü varlığında muayene edilen kişide glokom hastalığı olma riski normalden biraz daha fazla olmaktadır. Görme muayenesi yapıldıktan sonra göz tansiyonu ölçülür. Bu günümüzde en çok iki yöntemle yapılmaktadır. Applanasyon yöntemi ve Non kontakt tonometre.
Oftalmoskopi yapılarak görme sinirinin mevcut basınç yüksekliği nedeniyle tahrip olup olmadığı değerlendirilir. Son olarak da Bilgisayarlı Görme Alanı testi ile görme alanının durumu değerlendirilir.
Bu testlerin tamamı her hastaya uygulanmak zorunda değildir. Gerekli hallerde doktorunuz size uygun olan testleri yapacaktır. Bazı durumlarda bu testlere ilave olarak başka incelemeler de istenebilir.

Glokom Hastalığının Tedavisi:
Bu hastalığın tam olarak ortadan kaldırılması mümkün olamamaktadır. Teşhis edildiğinde ömür boyu sizinle beraber olacak bir hastalık olarak değerlendirmelisiniz. Bir antibiyotik tedavisi gibi tek bir kür ilaçla bu hastalığın sonu getirlememekte. Ancak kontrol altına alınabilmektedir. Bu, göz tansiyonunu belirli seviyelerin altına düşererek yapılır. Bu amaçla çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bunlar çoğu zaman göz damlaları şeklinde kullanılmakta bazen ağızdan alınacak haplar da tedaviye ilave edilebilmektedir. Bazen bir kaç damla birlikte veya damlalarla haplarla birlikte kullanılabilmektedir. Ilaç tedavinizi hekiminiz düzenleyecektir. Hekiminizin bilgisi dışında ilaçlarınızı kesmemeli veya düzenini değiştirmemelisiniz. Doktorunuz düzenli aralıklarla göz muayenenizi ve bilgisayarlı görme alanı değerlendirmesini yaparak hastalığın gidişini takip eder. Genellikle başarılı giden bir tedavi şemasında 3-6 aylık aralıklarla göz muayenesi ve 6-12 aylık aralıklarla görme alanı değerlendirilmesi gereklidir. Ilaç tedavisine rağmen görme alanındaki bozulmalar devam ediyor, yani görme sinirindeki hasar devam ediyorsa, laser yapılarak göz içindeki sıvının dışarı aktığı bölge açılmaya çalışılır. Bununla başarılı olunamazsa cerrahi uygulanır. Bazen ilaç tedavisinden faydalanılamadığında laser yapılmadan doğrudan cerrahide uygulanabilir. Cerrahi sonrasında bazı durumlarda ilaç tedavisi kullanılmaya devam edilebilmektedir. Akut açı kapanması glokomun ise, acil olarak tedavisi hastane şartlarında yapılmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:34   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Göz Tembelliği




Göz Tembelliği
Göz tembelliği erken çocukluk çağında ortaya çıkan ve bir gözün yeterince görememesi şeklinde tanımlanabilecek bir durumdur. Göz temebelliğine her 100 kişiden 3’ünde rastlanmaktadır. Göz tembelliği ancak küçük yaşlarda tespit edilebilirse tedavi edilebileceğinden ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek erken yaşlarda çocuklarının göz muayenesi olmalarını sağlamaları gerekir.


Normal Görme Nasıl Gelişir?

Bebekler doğduklarında ancak belirli oranlarda görebilmektedirler. Gözlerini kullandıkça görme potansiyelleri artmaktadır. İlk 9 yaş içinde görme sistemi tam olarak gelişmekte ve daha sonra belirgin bir değişiklik olmamaktadır. Eğer bir göz tüm düzeltmelere rağmen tam kapasiteli göremiyorsa bu durum kişinin hayatında olumsuz bazı etkilere yol açar. Mesela bazı mesleklerde (askerlik, pilotluk gibi) göz tembelliği olanlar yer alamazlar.

Göz Muayenesi Ne Zaman Yapılmalıdır?

Tüm çocukların 4 yaşına gelmeden önce herhangi bir sorun olmasa da mutlaka bir göz doktoru tarafından muayene edilmiş olması gerekmektedr. Bu arada doğumdan itibaren hem ailenin gözlemleri hem de çocuk doktorlarının bazı tespitleri ile gerekli hallerde çok erken dönemlerde de göz muayenesi yapılır.


Neler Göz Tembelliğine Yol Açabilir?

Göz tembelliği gözlerin normal kullanılmasını engelleyen her türlü durumda ortaya çıkabilir. Çoğu vakada göz tembelliğine yol açan durumlar kalıtsal olabilir. Özellikle ailesinde göz tembelliği olan çocuklar göz doktoru tarafından mutlaka muayene edilmelidir.


Göz tembelliğinin 3 temel sebebi bulunmaktadır:

Şaşılık: Kayan gözde genellikle tembellik oluşmaktadır.

Kırma Kusurları: Mevcut olan yüksek kırma kusuru nedeni ile bir göz diğerinden çok bulanık görmekte ise bu göz görsel gelişimini tamamlayamayarak tembel hale gelmektedir. Görünüşte gözlerde herhangi bir problem olmadığı için tespit edilmesi en zor olan göz tembelliği tipi budur. Aileler çocuklarının gözünde bir kayma tespit ettiklerinde hemen muayenesini sağlamakta ancak diğer durumlarda genellikle göz muayenesi okul dönemine kadar gecimekte ve bu durumda da çoğu kez geç kalınmış olmaktadır. Bu nedenle 4 yaş öncesinde tüm çocukların şikayet olsun almasın, mutlak surette göz muayenesi olmaları gerekmektedir.

Saydam olması gerekli göz dokularında bulanıklık: Bu durumun başında katarakt gelmektedir. Bu tip göz tembelliği en erken gelişen göz tembelliğidir. Dolayısı ile her yeni doğanın mutlak bir çocuk doktoru tarafından son derece kolay bir test olan kırmızı yansıma testine tabi tutulması ve bir anormallik halinde acilen göz doktoruna muayenesi gereklidir. Çünkü bu tip göz tembelliği çok erken ve çok derin olarak gelişmektedir. Doğumsal katarakt mümkün olan en kısa zamanda cerrahi olarak tedavi edilmelidir.


Göz Tembelliği Nasıl Teşhis Edilir?
Bu çoğu kez oldukça zor bir durumdur. Çünkü çocukların görme muayeneleri 3,5-4 yaş öncesinde oldukça güçlük arzetmektedir. Daha küçük çocuklarda ve bebeklerde sağlam gözün doktor tarafından elle kapatılması haline tepkiyi değerlendirmek gibi bir takım yöntemlerle göz tembelliği olan göz tespit edilmeye çalışılır. 4 yaş öncesi muayenede göz doktoru temel olarak şunları yapar:
· Gözlerde herhangi bir kayma olup olmadığını muayene eder.
· Saydam ortamlarda herhangi bir bulanıklık olup olmadığına bakar, göz bebeği bir damla ile genişletilerek, her iki gözün refraksiyon (kırma) değerleri ölçülür. Burada önemli olan nokta özellikle bir gözde, diğerinin çok üzerinde bir kırma kusuru olup olmadığıdır.
· Her iki gözdeki yüksek kırma kusurları da dikkate alınır.
· Retina (görme zarı) ve optik sinir (görme siniri) muayenesi de yapılarak muayene tamamlanır.


Göz tembelliği nasıl tedavi edilir?
Göz tembelliğinde tedavinin esası zayıf gözün kullandırılmasına dayanır. Bu, sağlam gözün özel bir bandajla haftalar bazen aylar boyunca kapatılması ile yapılır. Önce gerekli olan gözlük reçete edilir. Çocuk bunu kullanmaya başlar ve kapama tedavisi yapılır. Şaşılıkta eğer bir cerrahi müdahale yapılacaksa genellikle önce göz tembelliği giderilmeye çalışılmaktadır. Ameliyat öncesi belli bir dönem kapama tedavisi yapılır, ameliyat uygulanır, daha sonra bir müddet daha kapama yapılmaya devam edilir. Aileler ne yazık ki kayma ameliyatlarından sonra herşeyin yoluna girdiği düşüncesi ile kapama yapmayı bırakabilmektedirler. Tek başına cerrahi müdahale, oluşmuş göz tembelliğini gideremez. Göz doktorunuz kapamanın nasıl yapılması gerektiği ve kapama sırasında ne gibi şeyler yapılması gerektiğini size açıklar. Bundan sonrası ise tamamen sizin sabrınıza kalmıştır. Çocuklar kapama yapılmasından hiç hoşlanmazlar ve bunu reddederler. Ancak ebeveyn olarak bu dönem, sizin ilgi ve sabrınızla, başarılı bir şekilde yaşanabilir. Yaşamları boyunca göz tembelliklerinin mevcudiyeti nedeniyle yaşayacakları sıkıntıları düşünerek bu günlere sabırla yaklaşmalısınız.


Az görme önlenebilir bir problemdir
Başarıda en önemli nokta göz tembelliğinin teşhiş zamanıdır. Eğer erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu kez normal görmeye ulaşılabilmektedir. 9 yaş sonrasında yapılacak kapamanın herhangi bir faydası olmamaktadır. Katarakt gibi sebeplerle ortaya çıkan göz tembelliklerinde çok seri davranmak gereklidir. Erken bebeklik dönemlerinde cerrahi ve kapama tedavileri ile müdahale yapılmalıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:36   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Miyop, Hipermetropi, Astigmat, Presbiyopi




Miyop, Hipermetropi, Astigmat, Presbiyopi


Kırma kusuru ne demektir?

Gözlerimizin net görebilmesi için gelen ışınların kırılması (refraksiyona uğraması) ve retina adı verilen gözün arka tarafındaki ağ tabakada odaklaşması gereklidir. Kornea (gözün en dışındaki saydam tabaka) ve lens (göz merceği) bu gelen ışınları kırarlar. Eğer göz kendisine değişik uzaklıklardan gelen ışınları retinada odaklayabiliyorsa, gözün kırma fonksiyonu normal olur ve bu duruma emmetropi denir. Kırma kusuru olan gözlerde ışınlar retinada odaklaşamaz ve bulanık ya da çarpık bir görüntü oluşur.


Bunun iki ana sebebi vardır:

1. Gözün ön-arka uzunluğunun normalden fazla veya az olması
2. Kornea veya lensin kırıcılığının normalden farklı olmasıdır.
Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi temel kırma kusurlarına verilen isimlerdir.


Miyopi nedir ?

Miyopi, yakındaki cisimlerin net, uzaktakilerin bulanık görüldüğü bir kırma kusurudur. Ya gözün ön-arka uzunluğu ya da kornea veya lensin kırıcılığı normalden fazla olduğu için gelen ışınlar retinanın üzerinde değil, önünde odaklaşırlar. Miyopi kalıtsaldır ve genellikle 8-12 yaşında ortaya çıkar. Ergenlik döneminde vücudun hızlı gelişmesi gözleri de etkilediği için miyopi hızlı bir şekilde artar. Genellikle 20 yaş civarında sabitleşir.


Hipermetropi nedir ?

Hipermetropi, ya gözün ön-arka uzunluğu ya da kornea veya lensin kırıcılığı normalden az olduğu için gelen ışınların retinanın üzerinde değil, arkasında odaklaştığı bir kırma kusurudur. Görüntüyü retina üzerine düşürmek için gözün uyum yapması gerekmektedir. Bu uyum sayesinde genç hipermetroplar uzağı da yakını da net görebilirler. Fakat uyum için göz kaslarını zorladıklarından başağrısı ve gözlerde yorgunluk gibi şikayetleri olabilir. Miyopi gibi hipermetropi de kalıtsaldır. Bebekler ve küçük çocuklar genellikle hafif hipermetropturlar. aşla birlikte göz büyüdükçe hipermetropi azalır.



Astigmatizma nedir ?

Astigmatizma genellikle korneanın doğal yuvarlak yapısının yumurta gibi oval bir şekle dönüşmesinden kaynaklanan bir kırma kusurudur. Göze gelen ışınlar her açıda eşit kırılmazlar. Bu nedenle cisimler çarpık ve/veya bulanık gözükür. Astigmatizma tek başına veya miyop ya da hipermetropla birlikte olabilir.


Presbiyopi nedir ?

Presbiyopi yaşla birlikte ortaya çıkan yakını görme güçlüğüdür. Gençken göz merceği elastiktir ve kolayca uyum yaparak yakındaki cisimlerin net görülmesini sağlar. Yaşla birlikte bu elastikiyet azalır ve yakını görme zorlaşır. Dolayısıyla hipermetropidekine benzer bir şekilde yakındaki cisimlerden gelen ışınlar retinanın arkasında odaklaşırlar.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:04   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 10 Soruda Göz Hastalıkları




Sağlıklı gözler için bol meyve yiyin

Gençlerin, ileri yaşlarda da dünyayı net görebilmeleri için bol bol meyve yemeleri gerek. Böylece görme kayıpları yüzde 36 azalıyor

bir kibrit kutusu lezzet


Gözlerimiz, sağlığımız konusunda bize çok önemli ipuçları verir. Gözlerimizde oluşan bazı sorunlar kimi zaman vücudumuzdaki çok önemli hastalıkların habercisi olabilirler.
Örneğin kataraktta, göz merceği saydamlığını kaybeder ve görme azalır. Glokom, göz içi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasına ve görme kaybına yol açar.
Erişkinlerde görülen göz hastalıklarının birçoğu daha az sıklıkla olmak üzere bebeklerde ve çocuklarda da görülebilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:06   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 10 Soruda Göz Hastalıkları




vitamini almak önemli

Göz sağlığımızı olumsuz etkileyen hastalıklar arasında ise kronik diyabet ve tansiyon yer alır. Özellikle diyabet, gözde katarakt, glokom ve en önemlisi diyabetik retina hastalığına sebep olabilir. Diyabetlerde görme kaybı gelişme ihtimali normalden 25 kez daha fazladır. Diyabette beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi gerekir. Bu da glisemik indeksi düşük besinleri ve posalı yiyecekleri tercih etmekle, öğün atlamamakla, aşırı yağlı yiyeceklerden sakınmakla, şeker ve şekerli yiyeceklerden uzak durmakla olur.
Gece iyi görememe olgusu ise genellikle A vitamini ve çinko eksikliğinden ileri gelir. En iyi A vitamini kaynakları havuç, ıspanak, lahana, portakal ve sarı renkli meyvelerdir.
Sigara tiryakilerinde B12 eksikliğiyle birlikte görülen ender bir göz hastalığı ise tütün körlüğü olarak bilinir.
Erken yaşlarda düzenli olarak ve bol bol meyve yemek, ilerleyen yaşlarda görme kayıplarını önemli oranda önler. Araştırmalar düzenli olarak günde üç öğün meyve yiyenlerde, yaşlılıkta görme kayıplarının yüzde 36 azaldığını ortaya koyuyor. Çoklu vitamin almak, katarakt riskini yüzde 60 azaltıyor. Özellikle çoklu vitamin hapında bulunan E ve C vitaminlerinin, katarakt riskini indirmede önemli rolü olduğu belirtiliyor.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:12   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Diyabetin Göz Üzerindeki Etkileri




Diyabetin Göz Üzerindeki Etkileri

Diabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı) vücudun çeşitli organlarını tuttuğu gibi gözü de belli bir süre sonra olumsuz yönde etkilemektedir. Öenmli bir körlük nedeni olan diabetik retinopati tablosu gözde en sık rastladığımız komplikasyondur. On yıllık diyebetlibir hastada bu tablonun oluşam riski %23, yirmi yıllık diyabetik bir hastada ise bu oran %50 –70 arasındadır.
Diyabetik retinopati, göz diplerinde retina tabakasındaki küçük damarlarıntıkanması sonucunda oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 8000 kişi bu hastalıktan dolayı kör olmaktadır. Şeker hastası bir kişinin, sağlıklı bir insana göre 25 misli daha fazla körlük riski taşıdığı bildirilmektedir. Bu yüzden şeker hastalarının özellikle ilk 5 yılda açlık akn şekerlerine, kan lipid ve kolestrol düzeylerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Şeker hastalarının bu nedenle en az, senede 1 kez düzenli olarak göz dibi muaynesi yaptırmaları tavsiye edilmektedir.
Diyabetik retinopatiden sonra daha az oranda oluşan diğer göz komplikasyonları ise; hastalarda çift görmeye ( diplopi) neden olan göz kaslarının felçleri, katarakt, optik nöropati ( göz sinirinin iltihabı hastalığı), glokom ve kırılma kusurlarındaki geçici değişikliklerdir. Kan şekeri büyük dalgalanmalar gösteren hastalar bu yüzden gözlüklerinden pek memnun olmazlar.
Diabetik retinopati ilerleyen bir hastalıktır. Bu hastalık görsel bozukluk ve görme kaybı yapmadan erken teşhis edildiği takdirde Argon lazer tedavisi ile ilerlemesi durdurulabilir. Şeker hastaalarının düzenli olarak göz hekimine göz dibi muaynesi için gitmeleri ve gerekirse güncel tanı yöntemlerinden olan göz anjiyögrafisi yaptırmaları önerilmektedir. Uygun ve etkili argon lazer fotokogülasyon tedavisi bu hastalığın neden olduğu büyük göz içi kanamaları ve körlüğü önemli oranda azaltacaktır.

Diyabet ve Ayak Sağlığı
* Şeker hastalığının kontrolsüz olmasına bağlı olarak sinirlerin harap olması ve bunun sonucunda ayaklarımızı korumamıza yardımcı olan ağrı hissimizin kaybolması. (Ayağımıza batan cisimler canımızı yakmaz, ayakkabı ayağımızı sıkıp yara oluşturduğu halde hiç bir şey hissetmeyebiliriz…)
* Damar sertliğine bağlı ortaya çıkan dolaşım yetersizliği.
* Ayaklarda sinir harabiyetine bağlı (otonomik nöropati) ortaya çıkan deformiteler(Ayakta şekil bozuklukları). Bu deformiteler ayak tabanlarımıza binen yükün dengeli dağılmasını önleyerek tüm yükün bir noktaya binmesine ve bu noktada da yaralar oluşmasına yol açabilir.
* Ayaklarda sinir harabiyetine bağlı (otonomik nöropati) olarak terleme azalır veya kaybolur, bu ayak derisinin kurumasına ve kolay çatlamasına yol açar. Çatlaklar ayak yaraları için uygun zemin hazırlar.
* Ayaklarımızı korumayan, sıkan ve bozulmuş ayak şeklimize uygun olmayan ayakkabılar.
* Ayaklarda sık görülen bir problem olan tırnak ve ayak mantarları ayaklarda ciddi enfeksiyonların oluşumu için zemin hazırlayabilir.


Korunmak için

* Ayaklarınızı her gün kontrol edin. Göremediğiniz yerler için ayna kullanabilirsiniz ya da bir yakınınızın yardımını isteyebilirsiniz.
* Ayaklarınızı her akşam ılık su ile yıkayınız, sonrasında parmak aralarınızı da içine alacak şekilde iyice kurulayınız. Islak bırakmanız parmak aralarınızda mantar oluşmasına yol açabilir.
* Ayaklarınızı yıkayıp kuruladıktan sonra ayaklarınıza nemlendirici krem sürün. Ayak parmak aralarınıza krem sürmeyin.
* Ayak tırnaklarınızı düz olarak ve etinizden önde kalacak şekilde kesin.
* Nasırlar için bir doktora başvurun. Kesinlikle nasır yakısı sürmeyin ve kesici aletlerle temizlemeye çalışmayın.
* Çoraplarınızın lastikleri giyildiğinde iz yapmayacak sıkılıkta olmalıdır. Ayağınızı terletmeyen pamuklu çorapları tercih edin. Sentetik çorapları kullanmayın.
* Çoraplarınızı her gün değiştirin.
* Ayakkabınızın içini her seferinde giymeden önce kontrol edin. İçine ayağınıza zarar verebilecek yabancı cisimler girmiş olabilir.
* Yeni ayakkabılarınızı ayak şeklinizi alana kadar çok kısa sürelerle giyin.(Maksimum 15 dakika)
* Kesinlikle çıplak ayakla dolaşmayın.
* Ayağınızda en küçük bir yara olduğunda doktorunuza başvurun



Diyabet ve Egzersiz
Diyabet tedavisi ve izlenmesini artıracak yöntemlerin geliştirilmesi ve egzersizlerin diyabetikler için de faydalı olduğunun ortaya konulmasından sonra, diyabetik hastaların gittikçe artan bir kısmı sportif aktivitelere katılıyor. Egzersizin özellikle Tip 2 diyabetik hastalar için önemli olan sistemik kan basıncı düşmesi, HDL/LDL oranının yükselmesi ve VLDL’nin azalması gibi olumlu etkileri vardır. Ayrıca insülin duyarlılığını artırıcı etkisi, hipoglisemi riski çok az olan Tip 2 diyabetikler için çok önemlidir.
Tip 1 diyabetik hastalar için de düzenli egzersiz programları desteklenmeli, ancak asla tedavinin bir parçası olarak görülmemelidir. İnsülin tedavisi ve diyete uyumun daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

Tip 1 diyabatik hastalarda egzersiz Tip 1 diyabetik bir hastanın glukoz metabolizması şu faktörlere bağlıdır; insülin dozu, daha önceki metabolik kontrol, otonomik nöropati varlığı ve kalori alımı.
İyi kontrol altındaki bir diyabetik, genellikle 30 - 45 dakikalık aerobik egzersizi iyi tolere edebilir. Tip 1 diyabetiklerin özellikle karaciğerlerinde ve bir ölçüde kaslarında glikojen depoları azalır. Bu nedenle, bu hastaların egzersize dayanıklılığı normal kişilere göre azalır. Tip 1 diyabetiklerde egzersiz sırasında hipoglisemi oldukça sık rastlanan bir olgudur. Normal insanlarda efor sırasında plazma insülin düzeyleri azalır, ayrıca glukagon ve adrenalin hepatik glukoz üretimini artırarak bu sırada kullanılacak fazla glukozu karşılarlar. Tip 1 diyabetik hastada insülin düzeyi egzersiz sırasında gereken şekilde düşmez. Hatta, eğer son 1 saat içinde insülin enjeksiyonu yapılmışsa, artabilir. Bu yüksek insülin düzeyleri egzersiz sırasında periferik glukoz uptake'ini ve hareket eden kaslar tarafından glukoz oksidasyonunu stimüle eder. Ancak bundan daha güçlü olan etki glukoneojenez ve glikojenoliz yoluyla hepatik glukoz üretiminin inhibe edilmesidir. Kısa süreli egzersizlerde bu etki olumlu olabilirse de, daha uzun süreli olanlarda hipoglisemiye yol açabilir.
Tip 1 diyabetik bir hastanın egzersiz sonrasında hipoglisemi riskinin en yüksek olduğu dönem 6 - 14 saat sonrasıdır. Dinlenme dönemlerinde kas ve karaciğer glikojeni yenilenmelidir. Egzersiz sonrası dönemde azalmış olan kas glikojen depoları ve artmış insülin duyarlılığı, hipoglisemi riskini önemli ölçüde artıran unsurlardır. Ciddi gece hipogilisemisini önlemek için egzersizden sonra insülin ve kalori alımı değiştirilmelidir.
Egzersiz yapan bir diyabetik için en çok önerilen insülin injeksiyon bölgesi karındır. Çünkü ekstremitelere yapılan insülin daha uzun sürede emilir ve bu bölgeler egzersiz sırasında daha çok hareket ettikleri için, buralarda emilim daha düzensiz olur.
Tip 1 diyabetik hastanın egzersiz sırasında insülin sekresyonunu artırma şansı yoktur. Egzersiz sonrasında oluşabilecek bir hiperglisemi daha uzun ve şiddetli olabilir. Kötü kontrol altındaki ve/veya ketonürik hastada egzersiz glukoz uptake'inin bozulmasına, lipofiz ve ketogenezin ve hepatik glukoz üretiminin artmasına yol açabilir.

Tip 2 diyabetik hastada egzersiz Egzersiz tip 2 diyabetik için kilo kaybı, diyet ve oral antidiyabetikler veya insülinle birlikte bir tedavi yöntemidir. Egzersiz periferik insülin duyarlılığını, insülinin reseptörüne bağlanmasını artırarak ve obeziteyi azaltarak hipoglisemi kontrolüne yardımcı olur.
Egzersiz, insülinin adipositlere bağlanmasını artırır ancak myositlere bağlanması üzerine etki göstermez. Her iki hücre için de glukoz transport proteini olan glut - 4 egzersizle artar. Böylece bu hücrelerde glukoz transportu hızlanır ve glisemik kontrol düzelir.
Tip 1 diyabetiklerin tersine, tip 2 diyabetiklerde egzersizle hipoglisemi genellike görülmez Çünkü endojen insülin düzeyleri genellikle iyi korunur. Ancak insülin kullanan tip 2 diyabetiklerin egzersizle kan şekeri regülasyonları bozulabilir. Bunlarda ilaç / insülin dozunu azaltmak ve / veya karbonhidratlar alımını artırmak gerekebilir. Yine de hastaların endojen insülin salınımlarını, azalan glukoz düzeyleriyle paralel olarak azaltma yetenekleri korunduğu için ağır hipoglisemi genellikle görülmez.

Doç. Dr. Taner DAMCI
İç Hastalıkları ve Metabolizma Uzmanı

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:52   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 10 Soruda Göz Hastalıkları




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Baharın gelmesiyle birlikte polenlere karşı hassasiyet gösteren hastalıklarda da artış gözleniyor. Göz nezlesi de bu hastalıklardan biri.
Polenlerin neden olduğu göz hastalıkları ile ilgili bilgi veren Bursa Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Kemal Mataracı, bahar mevsiminde insanların bazı hastalıklara yakalanma riski taşıdığını kaydetti. Polenlerin, gözlerde bazı alerjiye yol açabilen hücreleri uyardıklarına dikkat çeken Dr. Mataracı, “Böylece göz nezlesi ortaya çıkabilir. Hastalık, gözlerde kaşıntı, sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve çapaklanma belirtileriyle baş gösterir.” diye konuştu. Göz nezlesinin 3-6 ile 15-22 yaş arasındakilerde daha sık görülebildiğinin altını çizen Dr. Mataracı şöyle konuştu: “Göz nezlesi hastalığına yakalanma dönemi, mevsimsel olarak yaklaşık 2 ay kadar sürebilir. Hastalık daha çok açık renkli gözlerde ve kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülmektedir. Hastalığa yakalanan kişilerin tedavileri ise 1 hafta ile 10 gün arasında tamamlanabilmektedir. Tedavi sırasında göz damlalarının yanı sıra soğuk suyla pansuman uygulanır. Bu durumla karşılaşılması halinde gözle oynanmadan kısa sürede doktora gidilmeli ve gerekli tedavi uygulanmalıdır. Gerekli tedavi uygulanırsa sıkıntı olmaz. Ancak, zamanında tedavi uygulanmaz ise bu vaka ağırlaşır, geri dönüşü olmayan körlüğe dönüşür.”

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
goz, gÖz, hastaliklari, hastalıkları, soruda


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İlk Soruda Elendi Ama... Thetis Haber Arşivi 0 18 Mayıs 2012 15:24
18 soruda 4+4+4 PassioN Haber Arşivi 0 29 Mart 2012 20:17
Mesane Hastalıkları (İdrar Torbası Hastalıkları) KarakıZ Sağlık Köşesi 0 29 Ağustos 2011 23:57