IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Aralık 2007, 23:17   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sağlıklı yaşam




Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Sağlık genelliklekendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.
- HİJYEN NEDİR, NE ÖNEMİ VARDIR?
Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü hijyen olarak tanımlanır.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Her insan kendi temizliğinden sorumludur. Çocuk yaşlarda anne, baba veya öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının, çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin; tuvaletten sonra ve yiyeceklere dokunmadan önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Her gün yapılan işler arasında banyo yapma bir başka temizlik uygulamasıdır.
Temizliğin sadece görünür kirlenme olduğunda yapılması yeterli değildir. Örneğin; uykudan uyanınca yüzün yıkanması, çamaşırların değiştirilmesi, gündelik temizlik uygulamalarıdır.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası değildir. Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelmektedir. Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası ilk akla gelen temizlik araçlarıdır. Bunların tümü başkalarıyla paylaşılmaması gereken, kişisel temizlik araçlarıdır.
Başta kişinin kendi sağlığı olmak üzere, başkalarının da sağlığını korumanın en önemli aracı temizliktir. Sadece beden temizliği değil, kullanılan her şeyi ve her ortamı temiz tutmak da temiz olmanın gereğidir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 05 Aralık 2007, 23:39   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Levent Karabaş, diyabet hastalarının büyük çoğunluğunun, hastalıklarının körlüğe yol açabileceğini bilmediklerini belirtti.
Karabaş, diyabetin, vücudun pek çok organında olumsuzluğa yol açtığını, ancak en fazla küçük çaplı damarları etkilediği için göz ve böbreğin en ağır şekilde etkilenen organlar olduğunu bildirdi.
Diyabetin, diğer organlara yaptığı tahribata oranla gözde hem erken hem de çok ağır hasara neden olduğunu ifade eden Karabaş, dünyada çalışma çağındaki nüfusun kör olmasının en büyük nedeninin diyabet olduğunu söyledi.
Karabaş, diyabette, göz tedavisinde gecikilmesi halinde dönüşü olmayan, körlükle sonuçlanan sürece girildiğini bildirerek, "Diyabet hastalarının çoğu hastalıklarının göz bozukluğuna, hatta körlüğe yol açabileceğini bilmiyor. Hastalıklarının neden olduğu en dramatik bozukluğu, ayak parmaklarının kaybedilmesi olarak biliyorlar. Oysa bu gelişmenin çok öncesinde gözdeki bozukluklar ortaya çıkıyor.
Göz doktoruna da gitmeyen hasta gözü görmemeye başlayınca, 'yaşım ilerledi herhalde katarakt oldum' diyor. Bu durumun diyabetten kaynaklandığını söylediğimizde bu onun için acı bir sürpriz oluyor"dedi.
Erken dönemde, 'ileri derecede şeker hastalığım yok, o halde benim gözlerimde bir bozulma olmaz' diye düşünmemek gerektiğini savunan Karabaş şunları söyledi:
"Diyabet, erken dönemlerinde de yasal körlüğe (onda birin altındaki görme düzeyi) neden olabilir. Küçük damarlarda sızıntıyla görme noktasında ödeme neden olup, görme düzeyini onda birin altına düşürebilir. Bu aşamada bile gecikilir, lazerle tedavi uygulanmazsa görme noktasında kalıcı hasara neden olur. Bazı ilerlemiş durumlarda da gözün içinde bir kanama oluyor. Bu aşamada retinayı göremiyoruz ve lazer tedavisi uygulayamıyoruz. Hastanın göz tansiyonu yükseliyor; hem gözü görmüyor hem de ağrı çekmeye başlıyor. 'Gözümü al beni kurtar' diyen hastalarla karşılaşıyoruz. Yapacak bir şey olmadığı için ağrısını dindirebilmek adına gözünü almak zorunda olduğumuz hastalar var."

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:45   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kadınların kalbi erkeklerden sağlam




Kadınların kalbi erkeklerden sağlam

Kadınlarda kalp hastalıkları ve kalp krizi riskinin, erkeklere göre daha az olduğu bildirildi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, kadınlarda üremeyi sağlayan östrojen hormonunun, kalp hastalıkları ve kalp krizi riskini azalttığını belirtti. İnsan vücudundaki damarların 'endotel' adı verilen hücrelerle kaplı olduğunu, östrojen hormonunun ise bu hücreleri koruyarak, kalp hastalıklarına karşı koruma sağladığını ifade eden Doç. Dr. Oğuzhan, şu bilgileri verdi:
''Damarların iç yüzeyini kaplayan endotel hücreleri, damar içinde kanın akışkanlığını kolaylaştırır, damarın genişleyebilme kapasitesini artırır ve kanın pıhtılaşmasını önler. Östrojen hormonu bu hücrelerin korunmasını sağlar. Bu sayede, kalp damarlarında daralma ve pıhtılaşma riski azalır, kanın akışkanlığı ile damarın tıkanması ihtimali durumunda genişleyebilme kapasitesi korunur. Bunun sonucunda, kadınlarda damar tıkanıklığına bağlı olarak ortaya çıkan kalp ve damar hastalıkları ile kalp krizi riski azalır.''

Menopozdan sonra koruma kalkıyor
Kadınlarda menopoz döneminden sonra damarları ve dolayısıyla kalbi koruma altına alan östrojen hormonunun azaldığını belirten Doç. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, bu nedenle korumanın da bu dönemde ortadan kalktığını kaydetti.
Östrojen hormonunun kalp hastalıklarına karşı korumasının menopozdan sonra da devam etmesi için bazı bilim adamlarının girişimde bulunarak, vücuda dışardan hormon vermeyi denediklerini bildiren Doç. Dr. Oğuzhan, ancak dışarıdan verilen hormonun damarları ve kalbi koruyamadığının, hatta başka bazı sağlık sorunlarına yol açtığının belirlendiğini sözlerine ekledi.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:47   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Vücudumuzun bazı faaliyetlerinin sağlıklı yürütülmesi için, düzenli kontrol edilmesine ihtiyaç vardır, bu vazife sinir sistemimize verilmiştir. İki alt sistemden meydana gelen sinir sisteminin birinci kısmı, iradî olarak (isteğimizle) çalışırken; diğer kısmı, isteğimiz dışında (otomatik) çalışır. İsteğimiz dışında, vücudumuzdaki hayatî faaliyetlerin kontrolü ile meşgul olan bu sisteme, ‘otonom sinir sistemi’ denir. Günlük hayatımızı kolaylaştıran birçok makinenin çalışma sistemi, beynimizdeki otonom sinir sistemi ilhâm alınarak yapılmıştır. Meselâ termostatlı klimaları olan otomobillerde, devresine sıcaklığa hassas bir termometre bağlanan motor, hava soğuk olduğu zaman, kendiliğinden devreye girerek daha fazla gaz verilmesini uyarır ve böylece motorun çalışmasını ayarlar. Otomobilin içi ısınınca da derecesi yükselen termometrenin devreye soktuğu hassas sistem, gazı normale düşürerek motorun çalışma hızını yavaşlatır. İnsanda da otonom sistemine yerleştirilmiş sempatik ve parasempatik sinirlere, vücudumuzun dengesini bozacak şekilde çalışmaya başlamış olan organları tekrar denge seviyesine getirmede bir regülatör vazifesi verilmiştir. Bundan dolayı bu sistem, vücudun normal işleyişi için bir sigortadır.

Göze fazla ışık geldiğinde, görüntü netliği normalde kaybolur. Yoğun ışık altında retina tabakası tahrip olacak derecede aşırı uyarıldığında, gözümüzün hassas tabakalarını korumak ve görüntünün netleşmesini sağlamak için, parasempatik sinirler göz bebeklerini daraltacak uyarıları gözümüze gönderecek şekilde çalıştırılır. Karanlıkta veya loş ışıkta ise görüntünün net olması için bu sefer sempatik sinirlere vazife verilerek göz bebekleri genişletilir. İnsana bahşedilen sempatik-parasempatik (otonom) sinir sistemi, gözümüzün değişik ışık şartlarında mümkün olan en net görüntüyü almasında rol alır.

Parasempatik sinirler; tükürük ve gözyaşı bezlerinin, burun, mide, bağırsak, pankreas gibi organlarda bulunan bezlerin salgı yapması gerektiği zaman bol miktarda sıvı salgılamalarını uyaracak şekilde yaratılmıştır. Bu bezlerin salgısı ihtiyaçtan fazla olduğunda veya dengeyi zorlayacak miktarlara yükseldiğinde ise, bez kanalları büzülerek salgının azaltılması yönünde çalıştırılır. Bu sistem olmasaydı; mikroplar artar yediklerimiz ağızda yumuşatılamaz, besinler midemizde parçalanamaz, midemizin iç duvarını asitten koruyucu mukus tabakası salgılanamaz, alınan gıdaların, bağırsakta emilmesi için son ürünlere ayrışması gerçekleşmezdi. Benzer şekilde gözyaşımız olmasaydı, gözümüzde yaralar, iltihaplar oluşur; burun salgılarımız olmasaydı, havadaki toz zerrecikleri ve mikroplar kolayca akciğerlerimize kadar giderdi.

Akciğerlerin korunması ve normal fizyolojik işleyişi de sempatik ve parasempatik sinir sistemi vasıtasıyla sağlanır. Akciğerlerimizde, havanın geçtiği tüpçükler (bronşlar) bulunur. Dokuların oksijen ihtiyacı arttığında sempatik sinir sistem aktif hâle geçirilir. Bronşlar genişletilerek daha fazla havanın akciğerlere girmesi, dolayısıyla daha fazla oksijen alınması sağlanır. Solunum yoluna zararlı gaz, toz ve sigara dumanı girdiğinde veya bronşlar iltihap ve tahriş edici maddelere mâruz kaldığında hemen parasempatik sistem devreye girerek bronşlar bir miktar daraltılır. Bu şekilde bronşlardaki salgı miktarı artırılarak zararlı maddelerin akciğerlerin derinlerine inmesine öncelikle mâni olunur. Daha sonra da zararlı maddeler, salgı ve öksürük refleksi ile dışarı atılır.

Herhangi bir sebeple (kanama, ilâç, pozisyon) tansiyon 50 mm Hg’nın altına düştüğü zaman, kalbe ve beyne kan göndermek için, hemen sempatik sinir sistemi devreye girer. Öncelikle hayatî organlardan kalbin ve beynin korunması için buralara giden kanın artması sağlanır. Kapalı bir dolaşım sistemine sahip olarak yaratılan vücudumuzun kan miktarı belli olduğundan, bir organa fazla kan göndermek, diğer organlara gönderilen kan miktarının azaltılması demektir. Bunun için aynı sinir (sempatik) devreye girerek, genişleme yerine daralma yapar.

Sindirim için gıdalar mideye geldiğinde hemen parasempatik sistem uyarılarak mide damarları genişletilir ve daha fazla kanın bu bölgeye gitmesine vesile olunur.

Sempatik ve parasempatik sistemde her şey, organ, doku ve sistemleri, kısaca bütün vücudu koruma ve kollama üzerine düzenlenmiştir. Bir insanda tansiyon yükseldiği zaman, damarlar üzerinde bulunan basıncı algılayan (baroreseptörler) hücreler uyarılır ve tehlikeyi gidermek için sempatik sistemin damarları büzücü ve tansiyonu artırıcı tesiri baskılanır. Bu şekilde tansiyonun damar çeperlerine yaptığı basınç ortadan kaldırılır.

Egzersiz anında, stres, sıkıntı, üzüntü hâllerinde dokular fazla miktarda oksijen kullandığından, sempatik uyarı devreye alınır.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Dokuların enerji ihtiyacını karşılamak üzere hızlı kan pompalanır. Uyku esnasında daha az enerji ihtiyacı olduğundan metabolizma yavaştır, dolayısıyla kalbin yavaş atımı gereklidir (bradikardi). Derin solunum yaparken stres ve korku sebebiyle sempatik uyarılara yapılan baskı arttığından, parasempatik sistem devreye sokularak kalb atımı ve dokulara gönderilen kan miktarı düşürülür.

Sempatik sistem bağırsak hareketlerinde azalmaya sebep olurken, parasempatik sistemle bağırsak hareketlerinin de artışına yol açılır.

Boru şeklindeki yapılara sahip organların ağızlarını büzüp açmaya yarayan sfinkter olarak isimlendirilen kaslar, sempatik uyarılarla kasılıp sıkışmaya ve yerleştirildiği deliği kapatmaya sebep olurken, parasempatik uyarılar gevşemeye ve açılmaya yol açar. Sempatik uyarı sistemi olmasaydı veya düzgün çalışmasaydı, böbrekte üretilen idrar tutulamayacağından altımızın ıslanmasına sebep olurdu. Halbuki böbrek yeterli miktarda idrar ürettikten sonra, sempatik sistemle kontrol edilen iki sfinkter irademiz dışında kasılarak zamanlı zamansız idrarın boşalmasını engeller. Sindirim kanalında midenin hemen çıkışına yerleştirilmiş ve irademiz dışında çalışan pylorik sphincter ile bağırsağın son kısmına konan iç anal sfinkterler ve bunların kontrolü için vazifelendirilmiş sempatik sinir sistemi olmasaydı, aldığımız gıdalar, emilmeleri için kana geçtikleri yer olan bağırsaklarda bekletilmeden boşalırdı. Aksine parasempatik sinirler olmasaydı, bu durumda da sıkışmadan dolayı karın bölgemizde bağırsak düğümlenmesi veya yırtılmaları gözlenirdi.

Boşaltım organlarında irademiz dışında çalışan parasempatik sistem olmasaydı, idrar torbası ve yollarında biriken idrar, geri teperek böbrek fonksiyonlarının bozulmasına sebep olurdu.

Vücudumuzda cereyan eden yağların parçalanması (lipoliz), piloerektör kasların kasılıp meni atılması, zihin aktivitesinin artması, iskelet kaslarının kasılması gibi işlerde kontrol sistemi, sadece sempatik sinir sisteminden meydana gelir. Zîrâ bu hâdiselerde kontrol sistemine parasempatik sinirlerin dahil edilmesi vücuda zarar vereceğinden, parasempatik sisteme ihtiyaç duyulmamış ve sisteme konulmamıştır. Bu sebepten sadece sempatik sistem yeterli olmaktadır.

Dış ve iç ortamın tesiriyle hâlden hâle geçen bir vücudu sağlıklı ve dengede tutmak için, zıt tesirleri insicam içinde yaratan Sonsuz Kudret Sahibi Zât, bütün sistemlerimizi en güzel şekilde yaratmış ve kusursuz şekilde çalışmaları için gereken her unsuru sisteme yerleştirmiştir.

Âdeta birer otomatik sigorta olan sempatik ve parasempatik sinir sistemi, vücûdumuzda, şuurumuzun haricinde gelişen binlerce hâdiseyi kontrol etmede vazife almaktadır. Bedende gerçekleşen binlerce hâdisede binlerce ihtimal içinde düzenli ve isabetli bir şekilde en doğru olanın seçilmesi tesadüfî olabilir mi? Veya bütün bunlar akılsız ve şuursuz sebeplere verilebilir mi?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:55   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Sağlığın korunabilmesi için dış ortam koşullarına göre giyinilmesi gerekir. Giyecekler hava, mevsim ve sıcaklık şartlarına uygun olmalıdır. Giyeceklerin cildi tahriş etmeyecek, allerji yapmayacak, teri emebilecek özellikteki maddelerden yapılması gerekmektedir. Vücudun kirlenmesine yol açabilecek işlerde önlük, ellerin kirlenmesine yol açabilecek işlerde eldiven giyilmelidir. Ayrıca yapılacak iş sırasında ellerin, vücudun, gözlerin, kulakların, baş ya da ayakların korunmasını gerektiren bir durum ya da tehlike varsa özel koruyucu kıyafetler giyilmelidir. Bu giyecekler tüm iş uygulaması süresince çıkartılmamalıdır.
Sağlığa uygun giysiler vücudu dış ortamın tüm etkilerinden koruyan, mümkün olduğunca teri emebilen, allerji ve kokuya neden olmayan doğal maddelerden yapılan giysilerdir. Ayrıca serbest harekete olanak vermeyen giysiler rahatsızlık vericidir. Tüm giyecekler seçilirken, önce rahatlığın amaçlanması en doğru yaklaşımdır. Bu konu ayakkabılar için özellikle önemlidir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:55   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Burnunuzdan nefes alın!




Burnunuzdan nefes alın!

Çünkü, ağızdan nefes alanlar 'hiç dinlenemeden uyanırlar', dudakları çatlar, dişetleri geriler, dillerinde kuruluk olur, hatta farenjit ya da bronşite yakalanırlar...

ERCİYES Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mustafa Erkan, burun yerine ağızdan nefes alan insanlarda pek çok rahatsızlığın ortaya çıkabileceğini açıkladı. Burnun solunan havayı ısıtıp nemlendirdiğini, yabancı maddeleri süzerek akciğerlere hazır hale getirdiğini söyleyen Erkan, "Geceleri burun tıkalı olduğunda ağızdan nefes alınır. Bu, horlamaya ve uyku sırasında nefes durmasına neden olabilir. Kişi devamlı yorgun, bitkin, huzursuz, asabi olur" diye konuştu.

PROF. Dr. Erkan şunları söyledi: "Ağızda burundaki gibi nemlendirici bir sistem yok. Bu nedenle kuru hava, dudakların, dişetlerinin, dilin, yanakların ve yutağın mukozasının nemini alarak kurutur. Burnu tıkalı olanlar bu nedenle uyandıklarında perişan olur. Dudakları çatlar, dişetlerinde gerilemeler, dillerinde kuruluklar oluşur. Sonuçta kronik farenjit ortaya çıkar. Burundan nefes alamama bronşite ya da akciğerlerde başka problemlere de yol açabilir."

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 05 Aralık 2007, 23:59   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Sağlık ve zindelik için düzenli yaşam ve uyku da vazgeçilmez şartlardır. Uyku gereksinimi insan yaşamı boyunca süre açısından değişkendir. Yeni doğmuş bir bebek neredeyse günün tamamını uyuyarak geçirir. Aylar içinde uyku gereksinimi giderek azalır. Oyun çocukluğu döneminin özellikle ilk yıllarında öğlen uykuları pek çok çocuk için vazgeçilmezdir. Büyüme hormonu uykuda salgılandığından çocukların büyüme ve gelişmesinde düzenli ve yeterli uyku çok önemlidir. Yetişkinlik döneminde 7-8 saatlik uykunun yeterli olduğu kabul edilir. Yaşamın ilerleyen yıllarında yaşlılıkta gece uykuları dört saate kadar inebilir. Bunun yanında gün boyunca uyuklamalarla (şekerleme) gece uykusu telafi edilir. Bireyler arasında uyku gereksinimi ve ritmi farklılık gösterir. Bazı insanlar 4-6 saatlik uyku ile yetinirler kimileri ise 10-12 saat uyurlar. Bazıları erken yatıp erken kalktıklarında, bazılarıysa geç yatıp geç kalktıklarında kendilerini daha zinde hissederler. Uyku aynı zamanda ruh sağlığının bir göstergesidir. Streste ve pek çok psikiyatrik hastalıkta uyku ritmi ve süresi bozulur. Bunun yanında yeterli uyku uyunmadığında kişinin fiziksel ve ruhsal streslere dayanıklılığı azalır.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Yeterli süre uyunduğu halde uykudan zinde kalkılmıyorsa, üzerinde yatılan yatak, kullanılan yastık, odanın ısısı, ortamda yeterli temiz hava olup olmadığı, ortamda bulunan ısıtıcıların, eşya ya da malzemelerin cila, boya, deterjan gibi kimyasallar yoluyla ortam havasını kirletip kirletmediği, uyku sırasında süre giden bir gürültü kaynağının olup olmadığı gibi etkenler gözden geçirilmelidir. Doğal olarak burun tıkanıklığı ve nefes almada zorlukla birlikte seyreden tüm hastalıklarda ve aşırı şişmanlıkta da uykunun kalitesi bozulur.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:05   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Ailesinde kalp hastalığı hikayesi bulunan, sigara içen, kolesterol, tansiyon, şeker problemi olan, fazla kilo veya stresli bir yaşam tarzı bulunan bireyler bu sayılanlardan biri veya bir kaçına sahipse muhakkak bir spor hekimi kontrolünden geçtikten sonra spora başlamalarında fayda bulunmaktadır. Günümüzde en sık gözlenen hastalıklar olan kalp-damar rahatsızlıkları (tüm ölüm nedenlerin %50’si) çok erken yaşlarda başlamakla beraber, özellikle erkekler için 35, kadınlar için 40 yaşından sonra önemli bir risk oluşturmaktadır. Özellikle egzersiz esnasında nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi şikayetleri olanların muhakkak bir check-up’ tan geçmesi gerekir.

Hangi Egzersiz, Ne Sıklıkta, Hangi Yoğunlukta ve Ne Kadar?
Egzersizin bahsettiğimiz hastalıklardan korunma, kondisyonun gelişimi ve kilo verilmesi gibi faydalarından yararlanılabilmesi için bilinçli yapılması gerekir. Büyük kas gruplarını kullanıldığı yürüyüş, bisiklet, jogging, koşu, yüzme, tenis gibi sportif aktiviteler sağlık için daha faydalı bulunur. İspatlamış herhangi bir sağlık problemi bulunmayan bireyler bu sporları ideal olarak her gün, ama haftada en az 3-4 gün yapmalıdırlar. Bu konudaki en iyi davranış egzersizin yemek yemek, dişleri fırçalamak gibi bir yaşam alışkanlığı halini almasıdır.
Egzersizin süresi en az yarım saat, ideal olarak 45 dakika sürmesi gereklidir ve efor süresince egzersiz herhangi bir kesintiye uğramamalıdır. Örneğin tempolu yürüyüşlerde 20 dakika kadar egzersize devam ettikten sonra bir 10 dakika soluklanma veya vitrin bakma gibi verilen aralar egzersizin etkinliğini sıfıra indirir. Çünkü vücudumuz egzersize başladıktan ortalama 20 dakika sonra enerji kaynağı olarak yağlar yanmaya başlar ve eğer egzersiz 30-45 dakika kesintisiz sürerse, egzersizden sonra bile 1 ila 4 saat yağlar yanmaya devam eder.
Egzersiz yapılırken dikkat edilmesi gereken en kritik nokta yapılan eforun şiddeti, yani yoğunluğudur. İdeal olarak spor hekiminizin size yaptığı ergospirometrik efor testi sonucu egzersiz nabzı belirlenebilir. Her birey için bu egzersiz nabzı değişir ve bu limitler aşılmamalıdır. Bir hekim tavsiyesi alma imkanı yok ise eforunuzun yoğunluğu; siz egzersiz yaparken ıslık çalmanızın veya yanınızdaki ile konuşmanızın mümkün olacağı bir egzersiz şiddetinde olması gerekir. Tabii egzersiz yoğunluğu çok hafifte olmamalıdır ve egzersiz esnasında tatlı şekilde bir ter atmanız gerekir.
Kaliteli ve üretken bir yaşam sürmek ve hastalıklardan korunmak için spora ideal olarak çocukluk yıllarında başlamak gerekir. Ancak spora başlamak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız. 70 yaşında eklem sertliği ve kemik erimesi olan, hiç egzersiz yapmamış ev hanımlarına bile ilaç tedavisinin yanında tedavi olarak egzersiz yapılması önerilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:07   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Yaz demek çocuk, büyük hepimiz için tatil demek. Tatil dönemlerinde kuralları, kaygıları, yasakları unutup gönlümüzce yaşamak istiyoruz. Dinlenme saatleri değişiyor, beslenme düzeni altüst oluyor. Sayılı tatil günlerinden yararlanmaya çalışırken bundan sağlığımızın etkileneceğini aklımıza getirmek istemiyoruz.
Yaz hastalıklarının genelde, tatil rehaveti içinde abartılı davranışların sonucunda ortaya çıkıyor. Yaz hastalıkları denilince akla ilk gelenler, sindirim sistemiyle ilgili sorunlar oluyor.
Evinizde ya da evinizden uzakta geçirdiğiniz tatil günlerinde sık sık karın ağrılarından yakınabilirsiniz. Daha önce yaşadığınız stresli günlerin sindirim sistemine yansıması ihtimalini aklınıza bile getirmemiş olabilirsiniz. Bu arada yemek saatlerinizin ve de yemek türlerinin değişmesi sizi sorunlarla baş başa bırakabilir. Karın ağrılarını ishal ya da kabızlık gibi sorunlar izleyebilir.İshalin durması için aldığınız ilaç, kısa sürede etkili olmazsa, bir doktora görünmelisiniz. Yaz aylarında bağırsak enfeksiyonları yaygınlaştığı için bu ihtimali göz önünde bulundurun. İshal kesici ilaçlarla bağırsaklarınızda bir düzelme olmazsa, doktorunuz bağırsak enfeksiyonuna karşı antibiyotik tedavisi önerecektir. Bu arada bol bol su içmeyi asla ihmal etmemelisiniz.
Neler Yapılmalı? Sindirim sistemiyle ilgili tatil sorunlarını önlemek için kafeinli ya da sodalı içeceklere itibar etmeyin. Ağır yiyecekler ve tabii alkollü içecekler konusunda da dikkatli olun. Asidi bol, acılı yiyecekler dengenizi bozabilir. Alışkın olmadığınız yiyecek ve içecekler konusuna da dikkatinizi çekmek isteriz. Sindirim sistemi, alışkın olmadığı yiyeceklere tepki gösterebilir

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Aralık 2007, 00:16   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Sağlıklı yaşam




Aspirin kalbe de beyne de yararlı

Amerikan Tıp Derneği'ne göre, Aspirin erkeklerde miyokard enfarktüsü tehlikesini yüzde 32, kadınlarda ise beyin-damar hastalığı riskini yüzde 17 azaltıyor. Duke Üniversitesi'nin yaklaşık 95 bin erkek ve kadınla yaptığı araştırma da, Aspirin'in hem erkek hem de kadınların kalp sağlığına iyi geldiğini gösterdi. Her gün bir Aspirin içen kadınların kalp krizi ya da beyin kanaması geçirme riski, içmeyenlere oranla yüzde 12 daha az.



Prostat kanserine karşı kimyon!

Kimyonun, prostat kanserini önleyici etkisi olduğu ortaya çıktı. ABD'nin New Jersey eyaletindeki Rutgers Üniversitesi'nde kimyonun, tek başına veya sebzelerle birlikte pişirildiğinde prostat kanserinin tedavisi ve önlenmesi için potansiyel bir etkisi olabileceğini açıklandı. Daha önce de kimyonun cilt ve göğüs kanseri hücreleri ile Alzheimer'ın gelişimini önleyici etkisi olduğu açıklanmıştı.



Sigara içmek beli de vuruyor

Sigara tiryakilerinin, sigara içmeyenlere oranla bel hastalıklarına yakalanma riskinin yüzde 27 daha fazla olduğu bildirildi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Mahir Gülşen, sigaranın omurilikteki disklere oksijenin daha az gitmesine neden olduğunu belirtti. Gülşen, "Sigara, bel ağrılarının yanı sıra vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan yaraların da iyileşmesini geciktiriyor" dedi.



Bu hapı yutan derin uyuyacak

İngiliz bilim adamları, kullananların iki saatlik uykuyla sabahları, bütün bir gece boyunca uyumuş kadar zinde uyanmalarını sağlayan bir ilaç geliştirdi. The Sun gazetesinin haberine göre ilaç, kullanan kişiyi derin bir uyku durumuna geçiyor ve normal bir uykudan daha fazla dinçleştiriyor. Haberde yakın gelecekte insanları birkaç gün boyunca uyumadan ayakta tutacak ilaçların da üretileceği belirtildi.



Eşi hasta olanın ölüm riski artıyor

ABD'de yapılan bir araştırma, hasta eşlerin karı ya da kocalarını da hasta ettiklerini ortaya koydu. New England tıp dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında, 9 yıldan fazla süreyle 518 bin 240 yaşlı çiftin kayıtları incelendi. Araştırma, eşleri hastaneye kaldırılan erkeklerin ölme olasılığının normalden yüzde 4.5, kadınların da yüzde 3 daha fazla olduğunu gösterdi. Hasta eşin ölmesi durumunda da erkeklerin, kaza, intihar, enfeksiyon ya da var olan rahatsızlıklardan ölme riski yüzde 21'e, kadınların ise yüzde 17'ye yükseliyor. Eşi akli dengesini yitiren erkeklerde ölüm riskinin yüzde 58'e, kadınlarda da yüzde 77'ye çıkıyor.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
sağlıklı, saglikli, yasam, yaşam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sağlıklı Yaşam Diyeti! SeytaninOrkestrasi Komedi ve Mizah 0 12 Ağustos 2010 04:02
Sağlıklı Bir Yaşam Seçin! Dilara Diyet ve Sağlıklı Beslenme 0 26 Mayıs 2010 17:48
Sağlıklı Yaşam-Karalahana YapraK Yemek Tarifleri 0 11 Ocak 2010 17:30
Sağlıklı Yaşam Testleri Dilara Diyet ve Sağlıklı Beslenme 0 23 Mart 2009 13:44
SağLıkLı Yaşam EsiLa Sağlık Köşesi 0 13 Şubat 2009 13:28