IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Konu Kapatılmıştır
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Mart 2006, 07:57   #21
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Televizyon seyretmek kasları imha ediyor

Uzmanların, uzun saatler boyunca televizyon ya da bilgisayar karşısında oturan kişilerin bel ve sırt kaslarında şiddetli ağrılara neden olan kalıcı hasar oluştuğunu belirledikleri bildirildi.

İnternette yayın yapan bir sağlık haberleri sitesinde yayınlanan araştırmaya göre, beli destekleyen kasların, saatler süren hareketsizlik sonucunda kalıcı biçimde işlevsizleşebileceği belirlendi. Bilim adamlarının yaptığı araştırmada, 19 genç erkek gönüllü, 8 hafta boyunca yatakta zaman geçirdi ve kaslarındaki değişim izlendi.


Araştırma ekibi bunun, omurgayı koruyan kasların uzun zaman kullanılmadığında 'işlevsizleştiğini' kanıtlayan ilk araştırma olduğunu belirterek, televizyon önünde saatlerce zaman geçirmenin etkisinin de tam olarak aynı olacağını bildirdi. Araştırma, zarar gören kasların yeniden çalıştırılmasının da uzun ve zor bir süreç olduğunu kanıtladı. Gönüllülerin bazılarının bel kaslarının, egzersiz yapmalarına rağmen 6 ay sonra bile düzelmediği belirlendi.

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 27 Mart 2006, 07:58   #22
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Temiz ev astımı tetikliyor

--------------------------------------------------------------------------------

Avustralya'da yapılan bir araştırma, ev temizliğinde kullanılan temizlik malzemelerinin çocuklarda astım riskini arttırdığını ortaya çıkardı.


Cutrin Teknik Üniversitesi'nde yapılan araştırmalara göre, temizlikte kullanılan toz deterjanlar, çocukların astıma yakalanma riskini 4 kat artırıyor. Araştırmacılar, bu amaçla piyasada satılan 192 çeşit uçucu özellik taşıyan organik katkılı temizlik ürününü inceledi ve deneyler sonucunda bu ürünlerin 88'inin astım hastalığına yol açabileceğini saptadı.

Araştırmacılar, bu ürünlerin kansere neden olup olmadığını da test etti. Bilim adamları, bu ürünlerin birçoğunda maden kömürü katranından elde edilen ve çabuk yanan renksiz bir sıvı olan 'benzen' maddesine rastladı. Akciğer kanserine de neden olan bu maddeyi içeren ürünlerin astımı 3 kat daha fazla tetiklediğini belirleyen araştırmacılar, benzen içeren temizlik ürünlerini kullanmamak konusunda ebeveynleri uyardı.

 

Alt 27 Mart 2006, 07:58   #23
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Bilinçsiz antibiyotik tüketmeyin

--------------------------------------------------------------------------------

Doktorlar, Türkiye'de bilinçsiz ilaç tüketiminin yaygın olduğunu ve bunu önlemeye yönelik çalışmaların yapılmasının zorunlu olduğunu belirtiyorlar.
2004 yılının ilk 6 ayına yönelik yapılan araştırmalarda en fazla satılan ilaçlar listesinde antibiyotiklerin ilk sırada olduğunu vurgulayan uzmanlar, bunda eczacıdan hastaya bilgi akışındaki eksikliklerin etkilisini önemli olduğunu belirttiler.
Doktorlar özellikle antibiyotiklerin kutularındaki miktarın tedaviyi tamamlamaya yönelik olarak belirlendiğine işeret ederken, ecza dolaplarının kontrol edilmesini, doktorun tavsiye ettiği tedavi süresince kullanılması ve son kullanma tarihi geçen ilaçları imha edilmesi gerektiğini bildirdiler. Doktorlara göre, yılda en az bir kez evde bulunan ilaçları eczacılara göstermeleri gerektiği ve gereksiz olanlar ile kullanım süresi dolanları imha edilmesi gerektiğini öneriyorlar.

 

Alt 27 Mart 2006, 07:59   #24
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Mikrobun da faydalısı var

--------------------------------------------------------------------------------

Bitki, hayvan ya da büyük pekçok organizmanın gen dizilimini hatta tarih öncesi canlıların kopyalarını elde etmeye çalışan genetik bilimciler, bu kez dikkatleri ihmal edilen insanların kendi bedenindeki mikroplara çevirdiler.


Normal bir insanın bağırsağında 500 ayrı tür mikrop yaşadığını belirleyen uzmanlar, bir o kadar da ağızda ve vajinada yuvalanan mikropların organizma için bir çok yararı olduğunu tespit ettiler.


Tübitak'ın Bilim Teknik Dergisi'nde yer alan bir araştırmada, insan vücudunu mesken edinmiş bakteri ve virüslerin, yaşam için çok önemli olduğu vurgulandı. Bağırsaklardaki mikropların hem hazmı kolaylaştırdığı, hem de daha zararlı organizmaları vücudun dışına attığı ifade edildi. Ancak insan vücudundaki mikropları laboratuvarda çoğaltmak mümkün olmadığı için özelliklerinin fazla bilinmediği kaydedildi.


ABD'de bulunan Genomik Araştırmalar Enstitüsü ile Stanfort Üniversitesi'nden bilimadamları, vücuttaki boşluklardan alınan sıvıları doğrudan, daha önce insan genom projesinde yararlanılan dizgeleme makinelerine atmayı planlıyorlar. Makinelerden sağlanacak verilerin, hangi organizmaların insan vücudunun neresinde yaşadığının bilinmesine ışık tutacağı ifade ediliyor. Araştırmacılar işe diş ve dişetlerinde oluşan bakteri plaklarından bir örnekle başladılar. Araştırmacılara göre, elde edilen dizilimlerin yüzde 40'tan fazlasına şimdiye kadar hiçbir yerde rastlanmadı. Bunların, bilinen bakterilerdeki yeni genler ya da tümüyle yeni türlere ait oldukları düşünülüyor.

 

Alt 27 Mart 2006, 07:59   #25
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Hastane infeksiyonları korkutuyor

--------------------------------------------------------------------------------

Ankara Hastane İnfeksiyonlan ve Kontrolü Derneği, hastanedeki tedavisi sırasında infeksiyon kaparak yaşamını yitiren eski bakanlardan Veysel Atosoy'un ölümünden sonra hastanelerdeki infeksiyonlara ilişkin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bir açıklama yaptı.


Hastane infeksiyonlarının en fazla yeni doğan bebekler ve yaşlılarda görülen bir hastalık olduğunu duyuran dernek, "Dünyadaki tüm hastanelerde yüzde 3-14 hastada hastane İnfeksiyonu gelişmektedir. Hastane infeksiyonları hastanede yatış süresini uzatır" uyarısını yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:


"Hastane infeksiyonlan, 21. yüzyıl başında tıp dünyasının çözüm bulmaya çalıştığı öncelikli sorunlar arasında yer almaya devam etmektedir. Hasta hastaneye yattığında inkübasyon (kuluçka) döneminde olmayan ve hastanede kapılan infeksiyonlar, hastane infeksiyonu olarak adlandırılır. Hastane infeksiyonlan hastaneye yattıktan en erken 48-72 saat sonra kimi zaman taburcu olduktan sonra ve hatta cerrahi girişim yapılan hastalarda bir ay içinde ortaya çıkar. Hastane infeksiyonlarının gelişmesini hazırlayan faktörleri 4 grupta toplamak mümkündür:


- Hasta ile ilgili faktörler içinde kişinin altta yatan hastalıkları ve yaşı önemlidir. Yeni doğan bebekler ve yaşlılar en fazla hastane infeksiyonu görülen hastalardır. Bağışıklık sistemini az ya da çok etkilediği bilinen seker hastalığı, böbrek hastalıkları, lösemi ve kanser olan hastalar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar ve yanık, travma hastaları sık hastane infeksiyonu gelişen hastalanmadır.


- Hastane ortamındaki yoğun ve çoğu zaman uygunsuz antibiyotik kullanımı


- Hastaya uygulanan tedavilerin bir parçası olan cerrahi girişimler ve idrar sondası, damar içi kateterler, solunum yoluna tüp konması gibi girişimler de vücut savunmasını bozarak infeksiyon gelişmesini kolaylaştırır.


- Sağlık personelinin hijyenik alışkanlıkları da hastadan hastaya mikroorganizmaların taşınması ile ilgili risk oluşturmaktadır.


Bu koşullar da düşünüldüğünde hastane infeksiyonlarmın tamamı ile ortadan kaldırılması mümkün değildir ve dünyadaki tüm hastanelerde yüzde 3-14 hastada hastane İnfeksiyonu gelişmektedir. Hastane infeksiyonlarmın neden önemli olduğunu kısaca dört maddede özetlemek mümkündür:


- Hastane infeksiyonları, hastanede yatış süresini uzatır.


- İş gücü ve üretkenlik kaybına, yaşam kalitesinde bozulmaya neden olur.


- Hastane İnfeksiyonu gelişen hastalarda Ölüm oranı, İnfeksiyon gelişmeyen hastalara oranla daha yüksektir.


- Hastane infeksiyonları tedavi maliyetinde önemli bir artışa neden olur. Türkiye'de bu konuda yapılan çalışmalar her bir hastane infeksiyonunun ortalama bin 600 dolar
maliyeti olduğunu ortaya koymaktadır. 20. yüzyıl sonlarında hastane infeksiyonları yataklı sağlık kuruluşlarındaki en önemli kalite göstergesi haline gelmiş ve kaliteli sağlık hizmeti sunmak isteyen her hastanede iyi organize edilmiş bir infeksiyon kontrol programının yürütülmesi zorunlu olmuştur.


Amerika'da 1950'lerde başlayan hastane infeksiyonları ile ilgili çatışmalar Türkiye'de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öncülüğünde başlamış; 1996 yılında Hacettepe Üniversitesinin başlattığı TÜBİTAK destekli proje (NosoLlNE) ile ulusallaşma süreci başlamıştır. 2000 yılından itibaren Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği çatısında devam eden proje kapsamında 60 merkez yer almaktadır. Derneğimiz düzenli eğitim programlan ile konu İle ilgili hemşire ve doktor eğitimi işlevini gerçekleştirmektedir. Ancak en önemli sıkıntı eğitilmiş elemanın görev devamlılığını sağlayacak yasal düzenlemelerin olmamasıdır".

 

Alt 27 Mart 2006, 08:00   #26
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Ceviz kalp krizi riskini azaltıyor

Cevizde bulunan E vitamini, lif ve doymamış yağların kalbi koruduğu haftada iki üç avuç ceviz yiyenlerin kalp krizi geçirme riskinin yüzde 50 azaldığı belirtildi.
Journal of Clinical Nutrition adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma raporuna göre, cevizde damar sertliğine karşı koruyucu olan doymamış yağ asitleri bulunuyor. Ceviz, hem toplam kolesterol, hem de kötü kolesterol oranını düşürüyor.
60 yaş civarında kolesterol oranı çok yüksek olan 5 erkek ve 13 menopoz geçirmiş kadın üzerinde deney yapan California Üniversitesi Davis Tıp Okulu araştırmacıları, 5 buçuk ay içinde deneklerin toplam kolesterol oranı ile kötü kolesterol oranlarının düştüğünü gözlediler.Uzmanlar, ceviz diyeti yapacak kişilerin, katı yağ içeren yiyeceklerden de uzak durmalarını tavsiye ediyorlar.
Yapılan başka bir araştırmada da, her gün bir avuç dolusu ceviz yemenin kalp hastaları için yarar getirdiği öne sürüldü. Yapılan çalışmalarda, haftada toplam iki üç avuç ceviz yiyenlerin kalp krizi geçirme riskinin yemeyenlere göre yüzde 50 daha az olduğu görüldü. Cevizde bulunan E vitamini, lif ve doymamış yağların kalbi koruduğuna dikkat çeken uzmanlar, cevizin yaprağının da şifalı olduğunu, yaprağından yapılan çayın, kronik mide ve bağırsak nezlesine iyi gelip, kanı temizlediğini ve egzamayı yok ettiğini bildirdiler.
Uzmanlara göre cevizin yararları: "Kalp damarlarını açar, kalp krizini engeller, sağlıklı zayıflatır, kanı temizler, mide ve bağırsak nezlesini önler, kolesterol seviyesini dengeler, egzamayı yok eder, yaraları iyileştirir".

 

Alt 27 Mart 2006, 08:01   #27
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Agorofobi'nin temelinde panik atak yatıyor

--------------------------------------------------------------------------------

Teknoloji çağında, özellikle büyük şehirlerde insanlarda çok sık görülen bir ruhsal rahatsızlık olan Agorafobi, doktorlar tarafından 'kalabalık içinde yalnızlık' olarak tanımlanıyor.


Derlenen bilgilere göre, Agorofobi'nin çoğu zaman sosyal fobiler ile karıştırıldığını vurgulayan doktorlar ıssız meydanlardan ve açık yerlerden korkma olarak bilinen Agorafobi'yi, metropollerde yaygın olan bir ruh hastalığı olarak görüyorlar.


Doktorlara göre, insanlarda en çok rastlanan fobiler arasında yer alan Agorafobi, ilk önce meydanlardan, açık yerlerden korku olarak kendini gösteriyor. Günümüzde Agorafobi'nin çok daha geniş bir anlam içerdiğini belirten uzmanlar, yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, otobüs, vapur, uçak gibi kalabalık yerlerde bulunmaktan duyulan korkuların Agorofobi'nin etkileri olarak görüldüğünü belirtiyorlar.


Genellikle panik bozukluğuha bağlı olarak ortaya çıkan Agorafobi'nin temelinde panik nöbetlerin bulunduğunu belirterek, bu nedenle hastanın panik atak geçireceği korkusu nedeniyle yalnız başına sokağa çıkamadığını ve kalabalığa giremediğini vurgulanıyor. Agorafobi'nin uzun bir süre kişiyi etkisi altına alabileceğini bildiren uzmanlar, bir panik atak hastasının 2 yıl boyunca evden dışarı çıkamadığını, markete gidemediğini, alışveriş yapmak için dahi evden dışarı çıkamadığını belirtiyorlar.

 

Alt 27 Mart 2006, 08:02   #28
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Yaz meyvelerini bol bol tüketin

Yaz meyveleri ve sebzelerinin vücut için önemli derecede fayda sağladığı ve sağlık açısından tüketilmelerinin şart olduğu belirtildi.


Uzmanlara göre, yaz meyveleri ve sebzeleri cildi koruyor, halsizliği ve bellek zayıflığını önlüyor. Uzmanlar, yaşlanmanın belirtisi olan cilt kırışması, hareketsizlik, güçsüzlük ve bellek zayıflamasının sorumlusunun, vücuttaki antioksidan etkili bazı kimyasal maddelerin yetersizliği olduğunu ifade etti. Yaz meyvelerinin vücuttaki bu sorunları çözmeye bire bir olduğunu vurgulayan uzmanlar, meyvelerin özelliklerini şöyle sıraladı:


- Karpuz: Hem likopen, hem de vitamin ve mineral açısından zengin, antioksidan kapasitesi yüksek bir yaz meyvesidir.


- Erik: Yüksek antioksidan kapasitesi yanında detoks yapıcı gücüyle de önemli bir anti-aging besindir.


- Şeftali ve kayısı: Potasyum deposu besinlerdir. Ayrıca C vitamini ve çok sayıda flavonoid ihtiva eder, zengin lif ve betakaroten içerikleriyle çok yararlı yaz meyveleridir.


- Çilek, kiraz, vişne, antosiyanin zengini meyveler. Bu meyvelere kuş burnu ve kuş üzümü de eklenebilir.


- Brokoli ve Brüksel lahanası: İhtiva ettiği sulforafan ile anti-aging yiyecekleri arasındaki yerini üst sıralarda yaz aylarında da muhafaza etmektedir. Brokoli, ayrıca C
vitamini, betakaroten, glutatyon ve lutein gibi antioksidanlarla da tıka basa doludur


- Üzüm: Özellikle çok güçlü antioksidanlar olan oligomerik poantosiyanidin lerin güvenilir kaynağıdır. Üzümün kabuğu, içeriği ve çekirdeğinin ortalama 20 civarında değişik antioksidan madde ihtiva ettiği belirtilmektedir. Özellikle siyah üzümden yararlanın.


- Domates: Yaşlıların bedensel ve zihinsel sağlığını korumada son derece etkili bir antioksidan olan likopenin en zengin kaynağıdır. Likopen kanser riskini azaltır, damarlarınızı korur, cildinizi ve belleğinizi destekler.


- Avokado: Çok güçlü bir antioksidan olan glutatyonun en iyi kaynaklarından biridir. Yağ bakımından zengin olması bir kusur gibi görülse de aslında avokado yağının önemli bir kısmı tekli doymamış zararsız yağlardır.


- Soğan: Özellikle kırmızı soğan güçlü bir sağlık koruyucusudur. Kansere karşı önemli bir koruma sağlayan antioksidan etkili quarcetin açısından en zengin besinlerden biridir. Soğanın enfeksiyonlardan koruma gücü de vardır.

 

Alt 27 Mart 2006, 08:03   #29
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Öfkeni dışa vur, sağlıklı yaşa

--------------------------------------------------------------------------------

Öfkelerini dışa vuran erkeklerin sağlıklı yaşadıkları, yapılan bir araştırmayla ispatlandı.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] adlı siteden derlenen, öfkelerini dışa vuran erkekler, öfkelerini içine atanlara göre, muhtemel kalp krizini yarı yarıya indiriyorlar. Harvard School of Public Health Araştırma Merkezi'nden Dr. Patricia Eng ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmaya yer verilen makalede, "Bulgular, şimdiye kadar öfke ile kalp hastalıkları arasında varolduğu iddia edilen bağlantıya iyi bir örnek teşkil ediyor. Öfkenin açığa vurulması kardiyovasküler hastalıklara karşı belli bir süre için koruma sağlayabiliyor" denildi.


Eng ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, yaşları 50 ila 85 arasında değişen 23 bin 522 erkekten öfke durumlarını ölçmek için bir anket doldurması istendi. Cevaplar arasında, "Başkalarıyla tartışmaktan hoşlanırım" veya "Kapı çarpma gibi eylemleri sık sık yaparım" gibi cevaplar ayıklandı. Eng ve arkadaşları soruşturmalarından 2 yıl sonra anket yaptıkları erkekler arasında 328 kardiyovasküler hastalık vakası tespit ettiler. Kardiyovasküler hastalığı olmayan sağlıklı erkekler arasındaki koruyucu etkinin, erkeklerin öfkelerini dışa vurma sıklığına bağlı olmadığı görüldü. Yeni kalp krizi geçirmiş erkekler arasında ise bu özelliğin, kalp krizinin yinelenmesinde önemli bir rol oynadığı tespit edildi.

Araştırmada, sosyal statünün ve yaşın öfkeyi açığa vurmada etkili olduğu da belirlendi. Sosyal statüsü yüksek olan erkekler, daha sağlıklı beslendikleri gibi pozisyonları nedeniyle öfkelerini de daha rahat açığa vurabiliyorlar. Eng ve arkadaşlarının yaptığı bu araştırma ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafindan da desteklendi.

 

Alt 27 Mart 2006, 08:03   #30
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Çocuklarda disleksi hastalığı

--------------------------------------------------------------------------------

Özel öğrenim bozukluğu olarak adlandırılan "Disleksi" hastalığı, öğretmenler ve veliler tarafından zeka geriliği ile karıştırılıyor.


"Hekimce.com" adlı internet sitesinden alınan bilgilere göre, Türkiye'de sadece ilkokul çağında, yaklaşık 1 milyon Dislektik çocuk bulunuyor. Uzmanlar, "Çocuğunuz okumayı yazmayı-öğrenemiyorsa, sağıyla solunu ayırt edemiyorsa hemen zeka geriliği şeklinde yorumlamayın. Bu durum 'Disleksi' ya da öbür tanımıyla özel öğrenme bozukluğundan kaynaklanıyor olabilir" diyor.


Dislektik çocukların büyük çoğunluğu normal veya normalin üzerindeki düzeyde zekaya sahip. Disleksi'nin nedeni henüz tam olarak bilinemiyor, ancak beyne ait duygusal veya davranışsal bozukluktan kaynaklanan akademik becerilerde gerilik olarak tanımlanıyor. Hastalık erkek çocuklarda, kızlara oranla 4 kat daha fazla görülüyor. Türkiye'de ise bu tür çocuklar genellikle hiperaktif (dikkat dağınıklığı olan) çocuklarla karıştırılıyor.


Çoğunlukla normal ya da üstün zekalı çocukların "geri zekalı" damgasını yemesine neden olan Disleksi, genellikle okul çağında fark edilebiliyor. Türkiye'de yeni yeni tanınan bu hastalığın, öğretmenler ve veliler tarafından yeterince bilinmemesi hastalığın tedavisini daha da zorlaştırıyor.

 

Konu Kapatılmıştır

Etiketler
makaleleri, sağlık, saglik


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sohbet Makaleleri ( 20x ) hAte Hazır Makale Satışları 2 15 Nisan 2019 12:04
Felsefe Makaleleri. Düş Kitap Tanıtımları 0 20 Ocak 2015 04:05
Mikrobiyoloji makaleleri Zen Mikrobiyoloji 0 24 Ekim 2012 23:09
SağLık MakaLeLeri PauL Sağlık Köşesi 30 28 Kasım 2011 14:40