25 Temmuz 2008, 15:02 | #151 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Büyük arfter transpozisyonu Çocukta BÜYÜK ARTER TRANSPOZİSYONU (BAT) Bu doğumsal bozuklukta kalbin sol karıncığından akciğer atardamarı, sağ karıncığından ise aort ana atardamarı çıkmaktadır (Şekil 8). Yani, kirli kanın akciğerlerde temizlenmesi mümkün olmamakta, vücutta hep kirli kan dolaşmaktadır. Hastanın belli bir süre yaşama şansı ancak, temiz kanın diğer tarafa geçmesini sağlayan bir açıklığın olmasıyla mümkündür. Tanı nasıl konulur ? Genellikle yaşamın ilk gününde ortaya çıkan morarma vardır. Ayrıca herhangi bir açıklık da varsa morarma hafif olduğundan hastalık geç farkedilebilmektedir. Muayenede üfürüm saptanabilir, yalnız üfürüm her hastada duyulmaz. Kesin tanı çocuk kardiyoloji uzmanınca yapılan muayene ve ekokardiyografi ile konur. Tedavide ne yapılabilir ? Kesin çözüm, doğumdan sonraki iki haftalık dönemde ana damarların ameliyatla yerlerinin değiştirilmesidir (arteriyel değişim). Ancak iki taraf arasındaki açıklık yeterli olmayan hastalarda kateter ile iki kulakçık arasının balon ile açılması yöntemine baş vurabilir. Bu dönem içinde tanınmayıp ameliyat olamamış hastalarda diğer ameliyat yöntemleri kullanılır. Örneğin iki aşamalı arteriyel değişme veya venöz değişme gibi. İleriye dönük yapılması gerekenler : Ateryel değişim ameliyatı başarılı olan hastalarda sünnet, diş çekimi, diş dolgusu gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç gösterirler. Ritm bozukluğu açısından izlenmeleri gerekir, hastalar belli aralıklarla doktor kontrolünde olmalıdırlar. |
|
25 Temmuz 2008, 15:03 | #152 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Böbrek enfeksiyonları pyelonefrit AKUT PYELONEFRİT Böbrek pelvisini ve parankimini tutan enfeksiyöz ve enflamatuar bir hastalıktır. En sık etkenler E. coli, proteus ve klebsiella türleridir. En sık asandan, nadiren hematojen yolla böbreğe ulaşırlar. Lenfojen ve direkt yayılımlar çok enderdir. Böbrek büyük, ödemlidir. Subkapsüler ve kortikal minik abse odakları vardır. Toplayıcı sistem mukozası eksüda ile kaplanmıştır. Akut pyelonefrit, kadınlarda daha sık görülür. Predispozan faktörler arasında üriner sistem anomalileri, obstrüksiyonlar, üriner sistem taşları, diabet ve hiperürisemi gibi metabolik bozukluklar, gebelik, ağrı kesici ilaç alışkanlığı ve üriner sistemdeki yabancı cisimler (kateter, stent gibi) sayılabilir. Klinik belirti ve bulgular: Akut pyelonefrit, alevli seyreden bir hastalıktır. Halsizlikle birlikte akut hastalık tablosu vardır. Genel durum bozukluğu görülebilir. Ateş, titreme ile 38 oC’nin üzerine çıkar. Kostovertebral bölgede künt özellikte sürekli ağrı vardır ve muayenede bu bölgede duyarlılık saptanır. Bu tabloya bulantı ve kusma eşlik eder. Hatta abdominal distansiyon, rebound hassasiyet, barsak seslerinde azalma ve subileus belirtileri görülebilir. Hastalarda aynı zamanda idrarla ilgili yakınmalar ve pyuri vardır. Laboratuar: Hemogramda lökositoz ve sedimantasyon artışı saptanır. Hastadan tedavi öncesi kan kültürü ve idrar kültürü gönderilmelidir. Nonkomplike vakalarda total böbrek fonksiyonları bozulmamıştır ve kan üre azotu (BUN), kreatinin değerleri normal bulunur. Tam idrar tahlilinde pyüri, lökosit silindirleri, bakteriüri, değişik derecelerde hematüri ve hafif proteinüri saptanır. Ayrıca, sitoplazması granüllü büyük polimorf nüveli lökositler (Glitter cell) görülür. İdrar kültüründe sıklıkla enfeksiyon etkeni üretilebilir. Radyolojik incelemeler özellikle ayırıcı tanı ve komplike edici faktörlerin saptanması açısından önemlidir. Direkt üriner sistem grafisinde böbrek sınırlarının normalden geniş olduğu görülür. Obstrüksiyona neden olan taşlar varsa, bunlar saptanabilir. İntravenöz pyelografi erken dönemde ve komplike olmamış vakalarda fazla bulgu vermez, takipte önemlidir. İVP de böbrek sınırları geniş bulunur. Ciddi vakalarda nefrogram zayıf, kaliksler dolmamış olabilir. Obstrüksiyon varsa hidronefroz görülür. Ultrasonografi de böbrekteki ödemi, varsa taş ve dilatasyonu gösterebilir. Komplike olduğu düşünülen vakalarda ek patolojileri araştırmak için voiding sistoüretrografi, retrograd pyelografi, sistoskopi yapılabilir. Ayrıcı tanı: Renal abse ve perinefrik abseden mutlaka ayrılmalıdır. Bu ayrımda ultrasonografi oldukça yardımcıdır. Bunlar dışında pankreatit, bazal pnömoni, intraabdominal hastalıklar, akut PID, akut prostatit, akut epididimoorşit, kolesistit, apandisit, glomerülonefrit ve over hastalıkları ile karışabilir. Komplikasyonlar: Erken tanı ve tedavi ile komplikasyonları nadirdir. En ciddi komplikasyonu septisemi ve şoktur. Diabetik veya immünitesi bozuk hastalarda kötü seyirli amfizematöz pyelonefrite dönüşebilir. Pyonefroz ve böbrekte taş oluşumu da komplikasyonlar arasındadır. Akut pyelonefrit, özellikle infant ve çocuklarda yetersiz tedavi edilirse kronikleşip kalıcı renal hasar (skar) oluşturarak kronik böbrek yetmezliği nedeni olabilir. Tedavi: Spesifik tedavi: Hastalık tablosu genellikle ciddidir, hospitalizasyon ve yatak istirahati gerekir. Hastadan hemen kan ve idrar örnekleri alınır. Zaman gecirmeden parenteral sıvı ve ampirik antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. Verilecek antibiyotikler sık rastlanan patojenlere etkili kombinasyonlar oluşturmalıdır. Klasik olarak kullanılan, penisilinlerle veya birinci ya da ikinci kuşak sefalosporinlerle aminoglikozid grubunun kombinasyonudur (örneğin ampisilin + gentamisin, cefazolin + amikasin). İki-üç gün sonra tedaviye alınan yanıt değerlendirilir. Bu arada kültür sonuçları da alınmıştır. Eğer tedaviye yanıt var (klinik tabloda düzelme, ateş düşmesi) ve kültürde üreyen mikroorganizma kullanılan antibiyotiklere duyarlı ise, başlanan tedaviye en az 1 hafta ya da ateş düştükten 3 gün sonrasına kadar parenteral olarak devam edilir. Ardından 2 hafta daha oral antibiyotik tedavisi verilmelidir. Bu sırada komplike edici faktörlerden şüpheleniliyorsa, bunlar araştırılıp tedavi edilmelidir. · · Genel önlemler: Genel önlemler arasında semptomlar azalana dek yatak istirahati, sıvı alımının artırılması (oral veya parenteral), hastanın ağrısı için analjezikler, bulantısı için antiemetikler ve ateşi için gerekirse antipiretikler kullanılması sayılabilir. Tedaviye cevapsızlık: 48-72 saat içinde tedaviye yanıt yoksa, hasta yeniden değerlendirilip komplike edici faktörlerin (obstrüksiyon gibi) araştırılması gerekir. İzleme: Klinik düzelme, enfeksiyonun kürünü göstermez. Akut pyelonefrit geçiren hastaların 1/3 ünde, bakteriyel persistansa rağmen semptomlarda düzelme olmaktadır. Bu nedenle, tedavi sırasında, tedavinin bitiminde ve sonraki 6 aylık dönemde belirli aralıklarla idrar kültürü yapılması gerekir. KRONİK PYELONEFRİT Kronik pyelonefrit, genellikle çocuklukta edinilip erişkinliğe taşınan bir hastalıktır. İmmatür, gelişmekte olan böbrekler etkilenir ve özellikle polar bölgelerde skar oluşur. Parankimdeki skar kaliksi de çekerek yapısını bozar ve dilate eder. Böbrek kapsülü soluk, parankim yer yer çöküntülü, böbrek değişen derecelerde atrofiktir. Pelvik mukoza soluk ve fibrotik görünür. Çocuklukta en sık neden reflüdür, ancak reflü varlığında 4 yaşından sonra sağlam kalmış böbrekte skar gelişmez. Ancak önceden skarlı böbreklerde reflü tahribata devam eder. Kronik pyelonefrit gelişimi için risk faktörleri arasında metabolik hastalıklar, analjezik alışkanlığı, gebelik, üriner sistemin anomali, taş ve obstrüksiyonları, vezikoüreteral reflü, üriner sistemdeki yabancı cisimler, ürointestinal fistüller ve üriner diversiyonlar sayılabilir. Klinik belirti ve bulgular: Akut enfeksiyon epizodlarıyla seyredebilir. Akut fazda ateş ve akut pyelonefrite benzer tablo görülür. Akut enfeksiyon yoksa genellikle az semptomludur. Genel hastalık hissi, yorgunluk, bel ve yan ağrıları, kilo kaybı, poliüri veya oligüri, tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonları ve ateş görülebilir. İleri ve bilateral durumlarda hipertansiyon (renal parankimal), anemi, azotemi olur. Laboratuar: Akut faz dışında hemogram normaldir. İleri durumlarda lökositoz, sedimantasyon, CRP, kan üre azotu (BUN) ve kreatinin artışı görülebilir. İdrar tahlilinde pyüri ve bakteriüri olabilirse de her zaman rastlanmaz. Belirgin proteinüri olması, ileri hastalık ve glomerul tutulumu lehinedir. Direkt üriner sistem grafisinde, hasta böbrek veya böbrekler normalden küçük boyutlarda ve sınırları irregüler (parankimal nedbe ve cekilmelere bağlı) görülür. Kronik enfeksiyon taşları, tübüler kalsifikasyonlar saptanabilir. İVP de dilate kaliksler hizasındaki parankimde skar, atrofi ve parankimal düzensizlik, böbrekte zayıf konsantrasyon ve olay tek taraflıysa karşı böbrekte kompansatris hipertrofi görülür. Altta yatan neden vezikoüreteral reflü ise, İVP de üreteral dilatasyon görülebilir. Voiding sistoüretrografi ile VUR kesin olarak gösterilir. Sistoskopi ile sistit varlığını ya da reflüye neden olan anormal orifisi belirlemek mümkün olur. Ayırıcı tanı: Akut ve kronik interstisyel nefrit, paranefrit, paranefritik abse, böbrek karbünkülü ve renal tüberküloz ile karışabilir. Komplikasyonlar: - - Bakteriyemi, - - Akut pyelonefrit, - - Perinefritik abse ve pyonefroz, - - Hipertansiyon, - - Böbrek taşı (enfeksiyon taşı), - - KBY (yetersiz tedavi, böbreğin büyümemesi, ilerleyici, immünolojik renal hasar, hipertansiyona bağlı hasar, reflüye bağlı hasar, enfekte taş gelişimi gibi nedenlerle). Tedavi: Spesifik tedavi: 1. Medikal: Üriner sistem enfeksiyonlarının eradikasyonu ve önlenmesi, gerekirse uzun süreli baskılayıcı antibiyotik tedavisi medikal tedavinin ana hatlarını oluşturur. 2. Cerrahi: Anatomik bozukluklar, obstrüksiyonlar, taşlar, yüksek grade'li reflü veya medikal tedaviye cevapsız reflü, hipertansiyon (ilaçlara dirençli, tek taraflı atrofik pyelonefritli) gibi nedenler cerrahi tedavi gerektirir. Cerrahi tedavide, öncelikle patolojiyi ortadan kaldırmaya yönelik girişimler seçilir. Bu olanaksızsa nefrektomi düşünülebilir. Genel önlemler: Hastanın yakın takibi, üriner enfeksiyonların kontrolü, komplikasyonların erken tanı ve tedavisi önemlidir. Hasta, yeterli sıvı almalıdır. Op.Dr. Erdal KALCI Üroloji Uzmanı |
|
25 Temmuz 2008, 15:03 | #153 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Böbrek hastalarında diyet Kronik Böbrek Hastalığında Diyet Hazırlayan: Emine Polatateş Diyet Uzmanı Böbrek fonksiyonlarının bozulmasıyla metabolizmayı etkileyen önemli olaylar birbirini izler. Böbreklerden su, sodyum, potasyum, fosfor gibi maddeler ile üre, ürik asit, kreatin gibi protein atığı zehirli maddeler atılamaz, kanda birikir. Bu değişiklikler sebebiyle beslenmede bazı önlemler almak gerekir. Hastanın laboratuar bulgularına göre doktoru özel bir diyet önerir. Diyet uzmanının hazırlayacağı diyet ile protein, tuz potasyum, fostor ve su miktarları kontrol altına alınır. Yiyeceklerde birden fazla besin öğeleri bulunur. Hastanın hangi besin öğesinin hangi yiyeceklerde bulunduğunu bilmesi, diyetini iyi kullanmasını sağlar. Diyet uzmanı bu konularda gerekli açıklamaları yapıp yol gösterir. PROTEİN Vücut hücrelerinin yapıtaşıdırlar. Vücudun büyümesi, gelişmesi yıpranan hücrelerin onarılması için gereklidir. Et, balık, tavuk, süt ve türevleri, yumurta kaliteli protein kaynaklarıdır. Proteinin fazla alınmasında; bulantı, kusma iştah azalması az alınmasında; yorgunluk, güçsüzlük, kilo kaybı olur. POTASYUM Böbrekler tarafından kontrol edilen bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 3,6-5,5 meq/L'dir Günlük gereksinimi 2 mg'dır. Vücudun asit-baz dengesi ve normal kalp atışı için önemlidir. Böbrek hastalarında potasyumun fazlası böbreklerden süzülemez, kanda potasyum seviyesi artar, kavun, koyu yeşil yapraklı sebzeler, bal kabağı, patates, domates, kuru fasulye, fındık ve sütte potasyum bulunur. FOSFOR Kalsiyum ile fosfor kemikleri ve dişlerin sertleşmesini sağlayan bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 2,5-4,2 mg'dır. Günlük gereksinimi 500-700 mg'dır Böbrek hastalarında fosforun fazlası vücuttan atılamaz. Kanda fosforun artması, kemiklerdeki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olur. Proteinden zengin gıdalarda fosfor bulunur. Balık, organ etleri, sosis, salam, sucuk, yumurta, süt ve türevleri , kuru baklagiller, kurutulmuş meyveler, tahıllar fosfor kaynaklarıdır. SODYUM Vücuttaki bir madensel öğedir, Kandaki sodyum düzeyi 134-144 meq/ L'dır. Günlük sodyum gereksinimi 2,5-7 gr'dır. Buda 7,5-18 gr sofra tuzudur. Böbrek normal çalışmadığı zaman sodyum vücutta kalır. Sodyumun fazlası vücutta sıvı birikimine sebep olur. Tuz içeren yiyecekler şunlardır: Sucuk, Pastırma, salam, sosis, kavurma etler, dil, dalak, yürek, işkembe, soslar, hazır çorbalar, hazır her türlü gıdalar, tuzlu bisküvi, kraker, tuzlu kuruyemişler, konserve yiyecekler, salamura yiyecekler, turşular, zeytin, salça, soğan, sarmısak tozu. SIVI Akıcı durumda olan içeceklerdir. Su, kahve, çay, süt jöle, dondurma, çorba, soslar, meyve suları sıvı yiyeceklere örnektir. Böbrek hastalarının sıvıyı dışarı atma sorunları vardır. İdrar kusma, ishal ve fazla terleme ile de vücuttan sıvı atılır. Böbrek hastaların alacağı sıvı miktarı günlük çıkarılan idrar oranına bağlıdır, Pratik olarak şu formülle hesaplanır. Alıncak Sıvı Miktarı 24 Saat x 0,5 x Ağırlık x 1 gün önce çıkarılan idrar miktarı. Vücutta sodyum ve sıvının fazla bulunması yüksek tansiyon, nefes darlığı, ödem ve kilo artışına sebep olur. Fazla tuzlu yiyen kişi susar ve çok su içer. Çok su kilo artışını sağlar. 1 su bardağı su 160 gram'dır. İki su bardağı su içtiği zaman ortalama yarım kilo alınır. Sıvı kontrolü için 1- Sofra tuzu ve sodyumlu yiyeceklerden sakının, 2- Susuzluğunuzu giderecek kadar için, 3- Limon dilimleri ve çiklet ile ağzınızı nemlendirin, 4- Ağzınızı soğuk sıvılarla çalkalayın fakat içmeyin. DİYET ÖRNEKLERİ 1- Kronik böbrek hastalarında uygulanan diyet 40 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET (1500 kalori, 1400 mg Potasyum, 600 mg Fosfor, 300 mg Sodyum) Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü Süt veya yoğurt 200 2 çay bardağı Yumurta 50 1 adet Et-Tavuk-Balık 90 3 köfte kadar Ekmek 125 5 ince dilim Sebze - 2 porsiyon Meyva - 2 porsiyon Yağ 20 2 yemek kaşığı Bal veya reçel 20 2 tatlı kaşığı 40 GRAM PROTEİNLİ DİYETTE ÖRNEK YEMEK LİSTESİ SABAH : Çay veya ıhlamur(Şekerli) 1 adet yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar tuzsuz peynir 2 tatlı kaşığı bal veya reçel 1 tatlı kaşığı tuzsuz yağ 1 ince dilim ekmek ARA ÖĞÜN : 1 porsiyon meyva ÖĞLE : 2 adet ızgara köfte veya aynı miktar et, tavuk 2 yemek kaşığı bitkisel yağlı sebze yemeği 1 çay bardağı yoğurt 2 yemek kaşığı pirinç pilavı 1 kase nişasta peltesi ARA ÖĞUN : 1 porsiyon meyva AKŞAM : 30 gram 1 küçük parça haşlama et 2 yemek kaşığı makarna 2 yemek kaşığı bitkisel yağlı sebze yemeği 1 ince dilim ekmek GECE 1 çay bardağı süt (Şekerli) 2- Hemodiyaliz hastalarında uygulanan diyet 60 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü Süt veya yoğurt 300 3 çay bardağı Tuzsuz peynir 30 1 kibit kutusu kadar Yumurta 50 1 adet Et-Tavuk-Balık 120 4 köfte Ekmek 150 6 ince dilim Sebze - 2 porsiyon Meyve - 2 porsiyon Yağ 20 2 yemek kaşığı Bal veya Reçel 20 2 tatlı kaşığı NOT 1- Kalorinizi yükseltmek için çay, ıhlamur, et suları, tuzsuz yağ, nişasta, şeker, sade akide şekeri, pişmaniye, sade lokum yiyebilirsiniz. 2- Sebzeleri yıkadıktan sonra küçük parçalara bölüp haşlayın, haşladığınız bu suyu dökün, yağ istenirse et ilavesi ile pişirin. Yemeklerin suyunu yemekten kaçının. 3- 1 yumurta 1 köfte kadar (30 gr ) et aynı değerdedir. İstenirse birinden biri yenebilir. 4- 1 köfte kadar (30 gr) et yerine 3 yemek kaşığı kuru fasulye, nohut, kara bakla, barbunya, mercimekten birini yiyebilirsiniz. 5- Etlerden koyun etini ve tavuk beyaz etini ve balığı tercih ediniz. 6- Bitkisel sıvı yağlar ve zeytinyağı kullanınız. 7- 5 öğünde az az, sık sık besleniniz. Yemeklerinizi yavaş yiyiniz. YENİLMEMESİ GEREKEN YİYECEKLER 1- Önerilenden fazla süt, yumurta, et, balık, dil ve işkembe (işkembeyi 10 günde bir yiyebilirsiniz). 2- İçeriği bilinmeyen çörek, kek, kurabiye, pastalar 3- Konserve, turşu, salamuralar, sucuk, pastırma, sosis, salam, sakatatlardan karaciğer, beyin, böbrek, dalak, yürek. 4- Çikolata, kuruyemişler, meşrubatlar, boza, kahve, kakao, neskafe 5- Tahin helva, tahin, pekmez 6- Bulgur ?- Pancar, bakla, ıspanak, pazı tatlı kabağı,. mantar, enginar, asma yaprağı,karalahana 8- Muz, kavun 9- Tuz ve tuzlu yiyecekler, kabartma tozu, et suyu tabletleri ÖNERİLER Dışarıda Yemek Yerken, 1- Özel diyet uyguladığınızı her zaman belirtiniz 2- Günlük et gereksinmenize göre etinizin miktarını ayarlayın. İsteyeceğiniz et salçasız veya haşlanmış tavuk, hindi ızgara et, biftek hamburger olabilir. 3- Yiyebileceğiniz miktarda sebze veya salata isteyiniz. Salatalarınızı sirke ve yağ ile lezzetlendiriniz. 4- Kızarmış ağır hamur tatlılarından kaçınınız. Müsaade edilen meyveler, sütlü tatlılar, dondurma yenebilir. 5- Şerbet, buzlu meyve suları, jöleler, kahve ve çay günlük sıvı ihtiyacınıza göre alınabilir. 6- Haftada 1-2 kez birer duble alınan alkolün böbreğe fazla zararlı etkisi yoktur. Aşırı alkol ülserli hastalarda kanama riskinin artmasına, terlemeyi artırarak idrar miktarının azalmasına, tansiyonun yükselmesine sebep olabilir. 7- Sigaranın akciğerlerde, damar sistemi ve ülserde olumsuz etkileri vardır. İçilmemesi önerilir. |
|
25 Temmuz 2008, 15:04 | #154 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Böbrek nakli Genel Bilgiler Böbrek nakli ( transplantasyon ), son dönem böbrek yetersizliğinin en başarılı tedavi şeklidir. Böbrek nakli için gereken böbrek 2 kaynaktan sağlanabilir. Canlı vericiden Kadavradan. Gerek canlı vericiden, gerekse kadavradan yapılan başarılı böbrek transplantasyonlarında diyaliz tedavilerinde olduğu gibi böbrek fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir. Buna ek olarak, hem tüm böbrek fonksiyonları yerine getirildiğinden, hem de hastalar için sürekli diyaliz işlemlerinin oluşturduğu fiziksel ve psikolojik zorluklar ortadan kalktığından dolayı yaşam kalitesi daha iyidir. İnsan dışında bir canlıdan transplantasyon şu anda mümkün olmamakla birlikte çalışmalar ümit vericidir, iyimser bir tahminle 2020 li yıllarda mümkün olabilir. Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 4000 böbrek nakli yapılmıştır. 1998 yılında 382 böbrek nakli yapılmıştır ve ne yazık ki bunların yaklaşık 1/3’ü kadavra kaynaklıdır. Kadavra kaynaklı böbrek nakli oranı Batı ülkelerinde yaklaşık % 80’dir. Bunun nedeni ülkemizde organ bağışlarının henüz istenilen seviyeye ulaşamamasıdır. Uygun böbrek seçimi: Böbrek transplantasyonu yapılabilmesi için alıcı ile verici arasında ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir ( O grubu genel verici, AB grubu genel alıcı ); yani O kan grubu herkese böbrek verebilir, AB kan grubu herkesten böbrek alabilir. Rh sisteminin ise bir önemi yoktur; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir kişiden böbrek alabilir. Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. HLA sistemi 6. kromozomun kısa kolu üzerinde yerleşmiş doku uygunluk antijenlerini içerir. HLA bölgesindeki antijenler 1. sınıf ( A,B,C ) ve 2. sınıf ( D,DR,DP,DQ ) olmak üzere ikiye ayrılır. Böbrek transplantasyonunda önemli olan A, B ve DR antijenleridir ve her insanda ikişer tane bulunur. Böbrek transplantasyonunda en iyi sonuç doku uygunluk antijenlerinde tam uyum olduğu durumlarda alınmaktadır; vericide alıcıda olmayan DR, B, A antijenleri arttıkça alıcının böbreği reddetme olasılığı artmaktadır. Bazı durumlarda böbrek transplantasyonu yapılması sakıncalıdır. Böbrek transplantasyonun sakıncalı olduğu durumlar: İleri veya tedavi edilmemiş kanser, Aktif bulaşıcı hastalık varlığı, İleri karaciğer hastalıkları, Ciddi kalp hastalıkları, İdrarın akımına engel bir hastalığın varlığı, Aktif mide ülseri, Tedaviye uyumsuzluk, Tedavi edilemeyen ağır akıl hastalığı. Böbrek Nakli Gerekli hazırlıklardan sonra vericiden alınan böbrek koruyucu sıvıdaki işlemi takiben alıcının sağ veya sol kasığına ( iliak fossa ) yerleştirilir. Günümüzde böbrek nakli cerrahisinde büyük ilerlemeler sağlanmış ve işlem, sıradan bir ameliyat haline gelmiştir. Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 4000 böbrek nakli ameliyatı gerçekleştirilmiştir. Böbrek naklinden sonra hastanın yeni takılan böbreği reddetmemesi için bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılır. Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar modern tıbbın en popüler konularından birisidir. Günümüzdeki ilaçlar hastaların önemli bir kısmında başarılı böbrek nakline olanak vermektedir. Geliştirilecek yeni ilaçlarla hayvanlardan organ nakli mümkün olabilir veya genetik bilimindeki gelişmeler yapay organ üretmeye yol açabilir. Canlı Vericiler Canlı vericilerin yakın akraba olması tercih edilir. Yakın akrabalarda (kardeş, anne, baba, çocuk) uyumlu böbrek olma olasılığı daha fazladır. Akraba olmayan kişilerde uyumlu böbrek olma olasılığı çok düşüktür. 18 yaşından küçükler böbrek vericisi olarak kullanılamazlar. Bir insanın böbrek vericisi olması için gönüllü olması lazımdır, hiç kimseden zorla organı alınamaz. Uygun verici olduğu saptanan kişi çok ayrıntılı bir inceleme döneminden geçer ve böbrek vermesinin kendisinde bir sorun oluşturup oluşturmayacağı araştırılır. Zaten bir insanı iyileştireyim derken diğerini hasta etmenin bir mantığı da yoktur. Canlı vericide ameliyattan sonra olabilecek sorunlar Vericide oluşabilecek sorunlar anestezi ve ameliyatla ilgili erken dönemde ortaya çıkan sorunlardır. Ancak tıptaki gelişmeler bu sorunları büyük oranda azaltmıştır. Uzun dönemde ise tek böbrekli olmanın önemli bir zararı yoktur. Toplumda yaklaşık 1000 kişinin bir tanesinde tek böbrek olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenlerle insanın bir yakınına böbrek vermekten kaçınmaması gerekir. Kadavra Vericiler Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalar böbrek, kalp, karaciğer gibi organlarını bağışlayarak başka hastalara hayat verebilirler. Ülkemizde organ bağışları henüz istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda adından da anlaşılabileceği gibi beyin fonksiyonları tamamen ve geri dönmeyecek biçimde kaybolmuştur. Yani bu kişilerin bilinci yerinde değildir ve ancak solunum makinesi desteği ile yaşamlarının sürmesi mümkündür. Kişilerin ben gerçekten ölmeden organlarımı alırlar korkusu yersizdir çünkü beyin ölümüne karar verecek ekip ile organ naklini yapacak ekip ayrı doktorlardan oluşur Organ ticareti: Kesinlikle yasaktır ve ahlak dışıdır. Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun (Resmi Gazete, 3 Haziran 1979, Sayı 16655). Madde 3- Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır. Canlı Vericiler ile İlgili Maddeler Madde 5- Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır. Madde 6- Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur. Madde 8- Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır. Kadavradan Nakil ile İlgili Maddeler Madde 11- Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri kardiolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır. Madde 12- Alıcının müdavim hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır. Madde 13- 11 inci maddeye göre ölüm halini saptayan hekimlerin ölüm tarihini, saatini ve ölüm halinin nasıl saptandığını gösteren ve imzalarını taşıyan bir tutanak düzenleyip, organ ve dokunun alındığı sağlık kurumuna vermek zorundadırlar. Bu tutanak ve ekleri ilgili sağlık kurumunda on yıl süre ile saklanır. KAYNAK: İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Tekin Akpolat |
|
25 Temmuz 2008, 15:04 | #155 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Böbrek taş hastalığı Böbrek ve idrar yolları taşları Böbrek ve idrar yolları taşlarının %35 i kalsiyum oksalat taşları, %30-35 karışık kalsiyum oksalat ve fosfat, %15-20 magnezyum amonyum fosfat, %5-10 ürik asit taşlarıdır. Kalsiyum fosfat %5, sistin taşları ise %2 oranında görülür. Yani taşların %70 i kalsiyum oksalat içerir. Taş oluşumunda genetik, çevresel ve beslenme faktörleri söz konusudur. Genetik olarak; sistinüri, renal tübüler asidoz, azalmış böbrek aldolaz aktivitesi ve anormal pürin metabolizması gibi faktörler etkendir. Çevresel etkenler; aşırı sıcaklık ve nemde aşırı sıvı kaybı. Beslenme faktörleri ; aşırı çiğ yeşil sebzelerin tüketimi kalsiyum oksalat taşlarına, aşırı protein ve hayvansal yağ tüketimi ise ürik asit taşlarına neden olabilir. Kalsiyum taşlarının oluşumunda barsaktan aşırı kalsiyum emilimi önemli rol oynar. Böylece idrarda fazla kalsiyum çıkar ve kalsiyum içeren taşlar oluşur. Kalsiyum taşları oluşumunda diğer önemli bir etken de renal hiperkalsiüri denilen bir durumdur. Burada böbreklerden kalsiyum emilimi bozulur ve idrarla kalsiyum kaybı olur.Böylece kalsiyum taşları oluşabilir. Bu hastalarda paratiroid hormon ve D vitamini artar. Bu durum kan tahlili ile belirlenebilir. Ürik asit taşlarının oluşumunda ise asidik idrar, az miktarda idrar ve idrarda ürik asit artışı gibi etkenler rol oynar. Gut hastalığı, uzun süreli ishaller, kanda ürik asit yüksekliği ve aşırı protein alımı ürik asit taşlarına neden olabilirler. Bu durumun aksi olarak asit olmayan (alkali ) idrar ise struvit veya infeksiyon ( triple fosfat ) taşlarına neden olabilir. Taş hastalığı; ağrı, kanlı idrar, bulantı-kusma ve ateş-titreme ile kendini gösterir. Böbrek taşlarında ağrı genellikle böğürdedir ve bu bölge hassastır. Üst idrar yolu taşlarında ise ağrı böğürden kasığa ve aynı tarafta yumurtalıklara veya kadınlarda genital organa yayılır. Mesane ( idrar torbası ) taşlarında ise ağrı penise vurur ve şiddetli idrar şikayetleri görülür. Ateş-titreme enfeksiyona işarettir. İdrar kültürü alınmalı, antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Tanı Ultrasonografi ve radyografik olarak konulur. İntravenöz ürografi üriner sistemde tıkanma olup olmadığı, fonksiyon kaybı veya gecikmesi olup olmadığı hakkında fikir verir. Taş, böbrekler ve idrar yolları hakkında bilgi verir ve yapılacak girişimin şeklini planlamada yardımcı olur. Bilgisayarlı tomografi taş hastalığında nadiren gerekir. TAŞ HASTALIKLARINDA TEDAVİ 6 mm çapından küçük taşlar genellikle kendiliğinden düşerler. Daha büyük taşlara ise yerine ve büyüklüğüne göre tedavi açık veya kapalı cerrahi, taş kırma veya ilaç tedavisi olabilir. CERRAHİ TEDAVİ Başlıca açık cerrahi metodları; pyelolitotomi (böbrek taşlarının pelvis renalisten alınması), nefrolitotomi (böbrek taşlarının böbrek parankimi açılarak çıkartılması), üreterolitotomi (üreterden taş alınması), sistolitotomi (mesaneden taş çıkartılması) . perkütan nefrolitotomi ( böğür bölgesinden yaklaşık 1 cm lik bir kesi ile girilen bir alet ile böbrek taşı çıkarılır) üreterorenoskopik litotripsi ( idrar yolundan sokulan endoskopik cihaz ile taş kırılır veya basket ile alınır) TAŞ KIRMA ( ESWL ) Şok dalgaları; su ve yumuşak doku içinden minimal enerji kaybıyla ve çok az hasar yaparak geçerler, hedeflenen materyal üstünde mekanik etki yaparlar. Taşın önce genleşip sonra küçük parçalara ayrılmasına yol açar. ESWL pek çok hasta tarafından iyi tolere edilmesine karşın bazı yan etkilere yol açabilir. Bunlar arasında böbrekte kanama ve pıhtı oluşumu, pankreas enfeksiyonu, hipertansiyonun şiddetlenmesi, kalpte ritm bozuklukları, bilirübinde artma vs. görülebilir. Özellikle çocuklarda akciğer kanamalarına yol açabilir, mide ve duodenum ve kolon yaralanmasına neden olabilir. 2 cm. çap büyüklüğüne kadar olan taşlar ESWL ile tedavi edilir . ESWL ile taşkırma uygulaması ortalama 30-45 dakika sürüp genellikle 1000-2000 şok uygulanır. . Taş büyüdükçe tatbik edilen şok dalgası sayısı da artar. Taş boyutu arttıkca ESWL nin başarısı düşer. Taşlar tam kırılamaz veya taş caddesi denilen ( kırılan parçalar üst üste dizilirler) tıkanmaya yol açan bir durum görülür. İLAÇ TEDAVİSİ Hastada mevcut bozukluğa göre bir kısım taş hastalıklarında uygulanabilir medikal tedaviler vardır. Hiperürikozüri olan hastalarda allopürinol 300-600 mg/gün kullanılabilir. Sistin taşlarında idrar pH sını 7.8 in üstünde tutmaya gayret edilmelidir. 12 gr/gün sodyumbikarbonat idrar alkalinizasyonu için yeterlidir, ayrıca günde 3-4 lt. sıvı almaları önerilir. İnfeksiyon taşlarında, uygun antibiyotik tedavi yapılır. Hiperparatiroidizm sözkonusu ise paratiroidlerin cerrahi eksplorasyonu gibi nedene yönelik tedavi uygulanabilir. Kalsiyum taşlarının medikal tedavisinde; düşük kalsiyum, düşük oksalat içeren diyet, bol sıvı alınması yanında tiazid grubu diüretikler önerilir. İdrarda sitrat eksikliği sözkonusu ise sitrat oral yolla yerine konulabilir. Op.Dr. Erdal KALCI Üroloji Uzmanı |
|
25 Temmuz 2008, 15:05 | #156 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. BÖBREK TAŞ KIRMA TEDAVİSİ : ESWL Vücut Dışından Taş Kırma Tedavisi: (ESWL - Extracorporeal Shock Wave Lithotripsy) İlk defa 1980 yılında Almanya'da klinik uygulaması yapılan bu yöntem günümüzde de taş tedavisinde ağrısız, cerrahi müdahale riski olmaksızın yaygın olarak kullanılan en modern taş tedavi şeklidir. Vücut dışındaki bir kaynaktan elde edilen yüksek frekanslı ses dalgalarının (şok dalgaları) taşa odaklanarak taşın parçalanması esasına dayanır. Cihazlar şok dalgası elde ediliş şekline göre (piezo-elektrik, spark gap, elektromanyetik) veya taşın görüntülenme şekline göre (ultrasonografi, röntgen) farklılıklar gösterebilir. Taşa odaklanan şok dalgaları yüzeyde erozyon, taşın içinde taşa ait yapısal elemanları birbirinden ayıran gerilim dalgası oluştururlar ve böylece taş parçalanır. Başlangıçta bütün vücudun su içine girdiği bir havuzda uygulanan, kulakların sesten korunması için kulaklıkların kullanıldığı, çoğunlukla hastaya anestezi uygulanmasını gerektiren bu yöntem günümüzde çok gelişmiştir. Şok dalgaları vücuda disk şeklinde bir araçla veya sadece hastanın taşının bulunduğu bölgenin su içine girdiği küçük bir havuz aracılığı ile iletilir. Kulakların korunmasına gerek duyulmaz. Anestezi uygulaması ise çok nadiren gerekmektedir. Bazı gelişmiş taş kırma cihazları ise çocuk - bebek hastalarda bile güvenle kullanılabilmektedir. Günümüzde bu yöntemin kullanılması ile taş nedeniyle yapılan ameliyatlar % 90 - 95 azalmıştır. ESWL yöntemi ile, taş kırma cihazları arasında farklılıklar olmakla birlikte böbrek, mesane veya idrar yollarının herhangi bir yerinde bulunan taşlar kırılabilmektedir. Bu yöntem 3 cm den büyük taşlarda tedavi süresinin uzaması, oluşabilecek komplikasyon riskinin artması nedeniyle ilk seçilecek tedavi yöntemi olarak tercih edilmez. ESWL yönteminde rastlanabilecek komplikasyonlar (istenmeyen etkiler) aşağıda değerlendirilmiştir. Böbrek çevresinde kanama alanı (perirenal hematom): Görülen en ciddi komplikasyondur. Küçük kodaklı cihazlarda % 0,6 oranında, büyük odaklı cihazlarda % 2-4 oranında rastlanır. Hipertansiyonlu hastalarda daha sık görülür. Genellikle herhangi bir tedavi gerektirmez, ESWL tedavisine kanama alanı tamamen geçinceye kadar ara vermek gerekir. Nadiren kanama böbrek çevresinde sınırlı kalmaz ve genişlemeye devam eder, bu gibi durumlarda açık ameliyat gerekebilir. Radyasyona maruz kalma: Taşı ultrasonografi ile görüntüleyen cihazlarda rastlanmaz. Böbrek ve çevresinde şok dalgası nedeniyle zedelenme ve doku sertleşmesi (fibrozis): Büyük odaklı cihazlarda, sık ve uzun süreli tedavilerde daha çok rastlanır. Kırık taş parçalarının idrar yolunu tıkaması (Üreter obstrüksiyonu): Kırılan taş parçaları idrar yolunda tıkanıklığa neden olabilir. Bazen önde büyükçe bir taş parçası ve arkasında irili ufaklı kumlar birikebilir. (Taş yolu) Büyük taşlarda daha sık görülen bu durum öndeki büyükçe parçanın kırılması ile tedavi edilebilir. |
|
25 Temmuz 2008, 15:06 | #157 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. BÖBREK TAŞLARI: NEFROLITHIAZIS Böbrek taşı, idrarda bulunan üre, oksalat, kalsiyum, fosfat vb. kimyasal tuzların idrarda yüksek konsantrasyonda bulunması ve bu maddelerin idrarda çökmesi sonucu, birleşerek küçük kristaller oluşturması anlamına gelir. Ülkelerin refah düzeyinin artmasıyla birlikte bu rahatsızlık da artış gösterir. Savaş veya ekonomik sıkıntıların varolduğu dönemlerde böbrek taşına rastlamak oldukça zordur. Bunun nedenleri arasında beslenme önemli bir faktördür. Böbrek taşı ile ilgili bir diğer sonuç ise erkekler de görülen böbrek taşı vakasının kadınlara oranla çok daha fazla olmasıdır. Taş oluşumun nedeninin bulunması için taşın incelenmesi ve buna göre önlem alınması gerekir. Taş kristallerinin bileşenleri genellikle %80 ila %85 arasında kalsiyum, %5 ila %10 arasında ürik asit ve %1 oranında az bulunan ( Cystine ) taşlarıdır. Böbrek taşları yerleştikleri yere göre belirtiler verebilir. Böbreklerde, idrar kesesinde, ya da üretra da taş oluşabilir. Taş oluşumunda genetik yatkınlık önemlidir. Beslenme böbrek taşlarının temel sebebi olarak ele alınmamalıdır. Ancak iyi planlanmış ve uygulanmış bir diyet, kalsiyum ve ürik asit taşlarının, genetik yatkınlık nedenli oluşumunu zorlaştırır. Yapılan genel araştırmaya göre, et ve ürünlerinde bulunan proteinin yüksek miktarda tüketilmesi, böbrek taşı rahatsızlıklarının sayısında artışa neden olmuştur. Kalsiyum bazlı taşlardaki ana risk faktörleri, düşük hacimli idrar, oksalik asit ve kalsiyum oranında artan boşalma ve sitrat oranındaki azalma olarak sıralanabilir. Bunlar sonuç olarak idrarda kristalleşme faktörünü artırabilirler. Aşırı derecede fazla olan asitli üre de en önemli risk faktörlerinin başında yer alır. Bunun yanısıra fizyolojik problemler, idrar akışını engelleyen bir durumun varlığı (mesane tümörleri, konjenital darlıklar) idrar da asit miktarının artması ( idrar yolu enfeksiyonları) gibi nedenler de taş oluşumuna yardımcı olan etkenlerdir. Böbrek çanaklarında oluşan küçük taşlar, mesaneye inerek burada büyümelerine devam edebilirler. Genellikle böbrek çanaklarında oluşan bu küçük taşlar, mesaneye ulaşamadan idrar kanallarında takılıp kalırlar. Bu idrarın mesaneye ulaşmasını engeller ve idrarın böbreklere geri dönmesine, dolayısıyla ağır böbrek yetmezliği tablosuna kadar hastayı götürebilir. Küçük taşlar daha fazla risklidir. Çünkü kolay hareket edebilirler ve idrar kanallarını kolaylıkla tıkarlar. Böbrek taşında belirtiler yıllarca kendini gizleyebilir. Ağrı sızı olmadan yada idrar da dikkat çekmeyecek kadar az olan gizli kanın varlığı uzun yıllar anlaşılamayabilir. Kumlu yada bulanık idrarın başlaması böbreklerimizde taş olabileceği ihtimalini hızlandırır. Bu dönemlerde taş ağrısı denilen birden başlayıp, ağrının şiddeti ile tanınan tipik taş ağrısı kendini gösterir. Bu ağrı yaygındır ve böbreklerden, genital organa kadar şiddetli, dayanılması güç rahatsızlıklar verir. Tipik böbrek ağrısının iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi taşın vücutta halen geziniyor olması sonucu tıkadığı idrar yolunun mesaneye idrarı ulaştıramaması ve mesanenin gerilmesi ya da tıkanmış olan idrar kanallarında taşın sıkışarak ağrıya neden olmasından kaynaklanabilir. BÖBREK TAŞLARI İÇİN EN ÖNEMLİ MADDE SIVILARDIR: Sağlıklı bir insan günde en az 2 litre su tüketmesi gereklidir. Bu miktar yaşam koşullarına, yaşa göre değişir. Sıkı antrenmanlar veya yüksek ter atımı ( su kaybı) olan sıcak günlerde en az 3 litre sıvı tüketimi (12 bardak) tavsiye edilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sıvı tüketiminin 24 saatlik düzen içerisinde yapılması gerektiğidir. Gece uyumadan önce içilecek sıvılar, vücuttaki kristalizasyon ve taş oluşma riskini azaltacaktır. Bütün sıvılar böbrek taşı oluşumunu yavaşlatacak etkiye sahiptirler. Ancak su kaybının fazla olduğu zamanlarda biokarbonat ve kalsiyum oranı yüksek olan mineral suları ve meyve suları özellikle tüketilmelidir. Öte yandan siyah çay, buzlu çay, kolalı içecekler ve bira oksalik ve ürik asit artışına sebep olmalarından dolayı taş oluşumunu hızlandırırlar. BESİNLER BÖBREK TAŞLARINI NASIL ETKİLER Sebzeler ve Meyveler Sebze ve meyveler taş oluşumunu sağlayan üre miktarını artırırlar. Yüksek oksalat içeren sebzeler ( ıspanak, fındık...) kalsiyum içeren besinlerle (peynir, yoğurt) aynı zamanda çok miktarda tüketilmemelidirler. Bunun sonucu olarak bağırsak fazla miktarda oksalat emer ve oluşum hızlanabilir. Et, Balık ve Kümes Hayvanları Et ve balıktan alınan yüksek miktardaki protein, üreyi hızla asitlemesinden dolayı taş oluşumunda bir risk faktörüdür. Ayrıca sitrat ve oksalat oranlarını da hızla artırmasından dolayı protein tavsiye edilen miktarlarda tüketilmeli, böbrek taşı ve kalsiyum rahatsızlığı bulunan hastalarda minimum düzeye indirilmelidir. Süt ve Mandıra Ürünleri Diğer başlıklarda incelenenlerin aksine kalsiyum oranının azaltılması artık söz konusu değildir. Yapılan bilimsel araştırmalar göre, günlük 1200 miligram kalsiyum almak böbrek taşı riskini oldukça aşağı seviyelere çekmektedir. Günlük 1200 gramlık kalsiyum miktarının 800 miligramını ise süt ve mandıra ürünlerinden almak mantıklı olacaktır. Bu tür kalsiyum vücutta sadece ve sadece tuz oranının yüksek miktarlara fırlamasıyla taş oluşumunu hızlandırabilir. Günlük tuz kullanımını 8 grama kadar düşürmek bu durumda yararlı olacaktır. Tatlılar Yüksek miktarda tatlı ve şeker kullanımı, üredeki kalsiyum oranını artırdığı için, taş oluşumunu hızlandırabilir. Çikolata, kakao ve pralin içeren tatlı maddeler yüksek oksalat içermelerinden dolayı tehlikeli besinler kategorisinde yer alırlar. |
|
25 Temmuz 2008, 15:07 | #158 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. böbrek tranplantasyonu nakli ve hastalar için nakil rehberi Son dönem böbrek yetersizliğinin seçkin tedavi şekli olan transplantasyonun başarılı olması ameliyat öncesi dönemde yapılan hazırlıklar ile yakından ilgilidir. Bu dönemde, tıbbi incelemeler sürdürülürken hastaların bazı noktalara özen göstererek kendilerini ameliyata hazırlamaları ameliyat sonrasında karşılaşılabilecek soruları en aza indirger. Burada önce, böbrekler, görevleri, son dönem böbrek yetersizliği ve tedavi seçenekleri hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Daha sonra, hem organ donörleri (vericiler), hemde hastalarda ameliyat öncesi dönemde dikkat etmesi gereken noktalar özetlenmiştir. Son olarak, poliklinik kontrolleri sırasında böbrek vericisi ve transplantasyon adayı hastalar tarafından sıklıkla sorulan sorulara yanıtlar verilmiş ve konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Yararlı olması dileğiyle... Böbrekler ve Görevleri İnsan vücudunda, normalde, bel kemiğinin sağ ve solunda yer alan iki böbrek vardır. Her bir böbrek yaklaşık 12 cm uzunluğunda ve 150 gr. ağırlığındadır. Bu organlar mikroskop ile incelenince nefron adı verilen süzme ünitelerinin varlığı saptanır. Her böbrekte yaklaşık bir milyon tane nefron bulunur; bu küçük yapılar kendilerine gelen kanı devamlı süzerek idrarı meydana getirirler. Oluşan idrar, önce böbreklerin iç ve orta kısmında bulunan havuzcukta (pelvis) birikir, daha sonra üreter adı verilen iki boru aracılığıyla mesaneye taşınır. Mesane dolduğunda idrar yapma isteği uyanır. Böylece idrar dışarı atılır. Böbreklerin en önemli gerevi, kanı zararlı atıklardan temizlemek, vücudun su ve tuz dengesini düzenleyerek, tüm organ ve sistemlerin belli bir uyum içinde çalışmasını sağlamaktır. Söz konusu görevler tam olarak yapılamazsa, vücutta zararlı maddeler, su ve değişik yapıda tuzlar birikir ve kimyasal denge bozulur. Bu durumda, başta kalp ve beyin olmak üzere tüm diğer organlar görevlerini yerine getiremez hale gelir. İnsan vücudunda, normalde iki böbrek bulunur, ancak sağlıklı olan ve yeterli çalışan tek bir böbrek de vücudun tüm gereksinimlerini rahatlıkla karşılayabilir. Böbreklerin, ayrıca hormon yapmakla ilgili görevleri vardır. Salgıladıkları değişik yapıda hormonlar, kan yapımı, kemik gelişmesi ve tansiyonun belirli düzeyde tutulmasına yardımcı olur. Böbrek yetersizliği durumunda bu hormonların salgılanmasında düzensizlik olduğu için daha önce sözünü ettiğimiz bozukluklara ek olarak kansızlık, kemik hastalıkları ve tansiyon ayarsızlıkları da ortaya çıkar. Son Dönem Böbrek Yetersizliği, Nedenleri, Tedavi Seçenekleri Böbreklerin, görevlerini dönüşümsüz biçimde yitirmeleri ile ortaya çıkan hastalık tablosuna son dönem yetersizliği ya da kısaca üreme denir. Bu hastalıkta su ve tuz dengesi bozulur, vücutta zararlı maddeler birikir ve önceki bölümde sözünü ettiğimiz diğer bozukluklar ortaya çıkar. Sonuçta, vücudun tüm organ ve sistemlerini ilgilendiren şikayet ve bulgular belirir. Üremik hastalarda görülen başlıca belirtiler şunlardır: Halsizlik, solukluk, iştahsızlık, ağızda kötü koku, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, tansiyon yüksekliği, nefes darlığı, yorulma ve istirahatle ortaya çıkan göğüs ağrıları, öksürük, balgam, inatçı kaşıntı, sık olarak ateşli hastalıklara yakalanma, psikolojik bozukluklar, şuur bulanıklığı, sara (epilepsi)'ye benzer nöbetler ve üremik koma. Hastalık uygun şekilde tedavi edilmezse ölüm kaçınılmazdır. Böbrek yetersizliğine neden olan hastalıklar içinde en sık rastlanılanı 'glomerulonefrit' adı verilen özel tipte iltihaplardır. Doğumsal bazı böbrek hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyonun böbreğe yaptığı zararlar, böbrek taşları ve idrar akımındaki engele bağlı olarak gelişen iltihabi hastalıklar, bazı ilaç ve zehirli maddelerin yaptığı yıkım da son dönem böbrek yetersizliğine yol açabilir. Bu hastalıkların bazıları erken dönemde fark edilirse tedavi edilerek böbrek yetersizliği önlenebilir veya geciktirilebilir, diğer bir bölümü ise sinsi olarak seyreder ve ancak son dönem böbrek yetersizliği aşamasına gelindiğinde şikayetler belirir ve hasta hekime başvurur. Üremin ortaya çıkış nedeni ne olursa olsun, bu dönemdeki hastalar için, başlıca 3 tedavi seçeneği vardır: 1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz 2. Sürekli periton diyalizi 3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu Hemodiyaliz tedavisinde, hastanın belirli günlerde hemodiyaliz makinesine girmesi, periton diyalizinde ise kendisinin veya bir yakınının periton diyalizi (hastanın karın boşluğuna özel sıvıların verilip geri alınması) işlemini uygulaması gerekmektedir. Ancak uygulanan bu tedavi metodları kısmen de olsa hareket serbestisini kısıtlar ve psikolojik sorunlar doğurabilir. Ayrıca diyaliz tedavilerinde böbreğin sadece süzme fonksiyonları yerine getirilir, hormonlar fonksiyonlar eksik kalır. Başarılı böbrek transplantasyonlarında sonra ise diyaliz tedavisini gereksinim kalmaz, hasta bağımsız bir hale gelir. Diyet ve sıvı kısıtlamaları ortadan kalkar. Sağlıklı bir böbreğin tüm fonksiyonları yerine getirildiği için fiziksel ve psikolojik olarak da birey kendini daha iyi hisseder. Ancak bu tedavi şeklinin de bazı riskleri vardır. Böbrek nakli yapılan hastalara, yeni böbreğin vücut tarafından reddedilmesini önlemek amacıyla, sürekli olarak iki veya üç ilacın birlikte kullanıldığı tedavi programları uygulanmaktadır. Bu ilaçlar, nakledilen böbreğin reddini önlemekle beraber, vücut direncini de azaltır ve iki önemli yan etkiye neden olur: 1. Her türlü iltihabi hastalığa karşı vücudun savunması azalır. 2. Tümör oluşumu riski normal insanlara göre biraz daha artar. Böbrek naklinin ve reddi önlemek için uygulanan tedavilerin, anlatılanların dışında başka yan etkileri de vardır, ancak bunlar fazla önemli değildir ve kolaylıkla kontrol altına alınabilir. Böbrek Transplantasyonu Genel Bilgiler Böbrek transplantasyonu canıl veya kadavra donörlerden yapılır. Aralarında kan bağı olan akrabalardan alınan böbrekler genellikle hastanın vücudu ile daha iyi uyum gösterir. Bu tür canlı vericilerden yapılan ameliyatlarda hasta ve böbrek donörü önceden ayrıntılı olarak hazırlanır ve en uygun şartlar oluştuğunda transplantasyon gerçekleştirilir. Onun için, canlı vericilerden yapılan transplantasyonun başırı şansı daha fazla, ameliyat riski daha azdır. Bununla beraber kadavra böbreği bekleyen hastaların transplantasyon ünitesine başvurmaları sırasında tüm incelemelerinin ayrıntılı biçimde yapılması ve yeni ilaçların uygulama alanına girmesiyle kadavra donörlerden yapılan transplantasyonların da başarı şansı canlı donörlerden yapılanlara yaklaşmıştır. Ameliyat sırasında nakledilen böbrek kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Bu böbreğin atardamarı karın alt kısmında bulunan büyük bir atardamara, toplardamarı da yine karnın bu kısmında bulunan büyük bir toplardamara dikilir. İdrar borusu ise mesaneye ağızlaştırılır. Uygun şartlarda tüm bu ameliyat 2-4 saat kadar sürer. Her ameliyatın kendine göre riski olduğu gibi böbrek nakli ameliyatının da riski vardır. Fakat gelişen yeni teknikler sayesinde ameliyat sırasında ölüm oranı %1'in altına inmiştir. Ameliyat sonrasında, genellikle canlı vericilerden alınan böbrekler hemen çalışmaya başlar ve bir daha diyalize girme gereksinimi kalmaz. Kadavra vericilerden yapılan transplantasyonlardan sonra ise, yeni böbreğin çalışmaya başlaması bazen 2-3 hafta kadar gecikebilir. Bu süre içinde destekleyici diyaliz tedavileri uygulanır, böbrek yeterli olarak çalışmaya başladığında ise diyaliz tedavisine son verilir. Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 2-4 hafta kadardır. Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin Bilgiler Sevdiğimiz birine iyilik yapmak, yardım edebilmek her zaman için güzel bir duygudur. Üstelik kende vücudunuzdan bir organı bağışlayarak sevilen yakının iyi bir yaşam sürmesini sağlamanın mutluluğu hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bu güzel duygulara rağmen, böbreklerinizden birini bağışlamak ilk anda sizi tedirgen edebilir ve ileri dönemde kendi sağlığınızı nasıl etkileyeceği yönünden endişelere kapılmanıza neden olabilir. Unutmayınız: her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbrek sizi ömür boyu sağlıklı bir şekilde yaşatabilir. unutmayınız: her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbrek sizi ömür boyu sağlıklı bir şekilde yaşatabilir. Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun in-celemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir. Kısaca, eğer hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır. Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaşıt sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin de böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir. 18 yaşından küçük bireylerin canlı böbrek vericisi olmaları tıbben mümkündür. Ancak toplumsal değer yargılarını da göz önünde tutarak, bu yaşın altındaki bireylerin organ bağışını kabul etmemek daha doğrudur. Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, tansiyonunuzun yüksek olması, şeker hastalığı saptaması durumunda uygun bir donön olmadığınız size bildirilecektir. Hastanızı böbrek yetersizliğine götüren neder ailevi özellik taşıyorsa en az 30 yaşında olmanız ve yapılacak incelemeler sonucunda bu böbrek hastalığına ait hiçbir belirtinin sizde saptanmaması gereklidir. Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, öncelikle kan gruplarının uyumlu olması şartı aranır. Kan grupları başlıca O,A,B, ve AB olarak dörde ayrılır. O kan grubunda olan bir şahıs her tip kan grubuna (O, A, B ve AB) organlarını bağışlayabilir. AB kan grubundan olan bir hasta ise her dört kan gruplu vericiden organ alabilir. Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem taşımaz A ve B gruplu bireyler kendi gruplarından kan taşıyan bireylere organ verebilirler veya onlardan organ alabilirler. Transplantasyonlarında kan grubu dışında, ayrıca organları oluşturan hücre ve dokular arasında da iyi bir uyum olması şarttır. Doku uygunluğu testleri bireyin vücudundaki doku ve organları yapı olarak bir diğer bireyin doku ve organlarına benzer olup olmadığı araştırır. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir. Organ Bağışından Önce Vericilerde (Donörlerde) Yapılan İncelemeler 1.Fizik Muayene: Yalnızca böbrekleriniz değil, tüm organ ve sistemleriniz ayrıntılı bir muayene ile gözden geçirilecektir. Bu muayene sırasında herhangi bir hastalık saptandığında mümkünse tedavi edilecekseniz, ancak daha sonra organ bağışlamanız gündeme gelecektir. 2. İdrar İncelemesi ve Böbrek Fonksiyon Testleri: Böbreklerinizin kesinlikle sağlıklı olduğundan emin olmak için, başvurunuzun ilk günlerinde arka arkaya pek çok kez idrar incelemeleri ve böbrek fonksiyonu testleri yapılacaktır. Böbreklerinizin görevinde herhangi bir aksama varsa, sağlığınızı tehlikeye atmamak için, organ bağışında bulunmamamız önerilecektir. 3. Kan İncelemeleri: Yapılacak çeşitli kan tahlillerinin normal bulunması; sağlıklı olduğunuz, organ bağışında bulunabileceğiniz ve bu nedenle ileride daha az sorunlu karşılaşabileceğinizi belirtmesi açısından önemlidir. 4. Bakteriyolojik İncelemeler: Bulaşıcı bir hastalığınız varsa, bu hastalığa neden olan mikroplar, böbrek nakli sırasında alıcıya da geçerek ameliyat sonrasında sorunlara yol açabilir. Bu nedenle idrar ve boğaz kültürleri yanında, değişik kan tahlilleri de yapılarak bulaşıcı bir hastalığınızın olmadığından emin olunmalıdır. Bu tür bir hastalık saptandığında, tedaviye başlanacak ve sağlığınızı tekrar kazandığınızda organ bağışınız kabul edilacektir. 5. Radyolojik İncelemeler Göğüs Filmleri: Akciğerinizde herhangi bir hastalığın varlığını ortaya koymak için çekilir. Böbrek Filmleri: Damardan özel bir ilaç verilecek çekilen bu filmler, böbreklerinizin yapısını, normalin dışında bir durumun olup olmadığını gösterir ve hangi böbreğin alınacağı konusunda hekiminizi bilgilendirir. Anjiografi: Kasıktan sokulan ince bir boru yardımı ile, böbrek damarlarını görebilmek için çekilen bir filmdir. Bu film de alınacak böbrek ve ameliyatın yönlendirilmesi konusunda hekime yardımcı olur. 6. Diğer İncelemeler: Sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için bu sıraladığımız incelemeler yanında elektrokardiografi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya gerektiğinde daha başka özel inceleme ve testler de yapılabilir. Sayılan tam bu incelemelerin normal sınırlar içinde bulunması ve doku gruplarınız arasında yeterli uyumun saptanması halinde organ bağışınız kabul edilecektir. Başa dön -------------------------------------------------------------------------------- Transplantasyon Adayı Hastalar İçin Bilgiler Böbrek nakli yapılacak hastalar için kesin bir üst yaş sınırı yoktur. Ancak 65 yaşın üzerindeki hastalarda ameliyat sonrası sorunlar daha sıklıkla geliştiği için, bu hastalara diyaliz tedavisine devam etmelerini önermek daha yerindedir. Transplantasyondan sonra takılan böbreğin reddini önlemek için verilecek ilaçlar vücut direncinizi ve savunmasını azaltacaktır. Bu nedenle yakın zamanda geçirilmiş bulaşıcı bir hastalık söz konusu ise bu hastalık tamamen iyileşene kadar ameliyat olmanız sakıncalıdır. Kanser olan kişilere de böbrek nakli yapılabilir. Ancak bunun için önceden yeterli bir tedavi uygulanmış olması ve en azından 1 yıl süre ile hastalığın tekrarlanmadığını saptanması gereklidir. Böbrek yetersizliğine yol açan bir kısım hastalıklarda takılan böbrekte de aynı hastalık nüksedebilir. Bu nedenle bazı diyaliz hastalarında transplantasyon bir süre için geciktirilir. Yakın zamanda kalp krizi veya kısmi felç geçirilmiş olması da ameliyatın ertelenmesini gerektirir. Söz konusu hastalıkların yeterince tedavi edilmesinden sonra böbrek nakli tekrar gündeme gelebilir. Önemli olan bir başka konu da, transplantasyonun maddi giderleridir. Bu tedavi şeklinde, ameliyat sonrasında böbreğin reddini önlemek için yaşam boyunca özel ilaçlar uygulanır. Bu ilaçların bir kısmı yurt dışından getirilmektedir ve oldukça pahalıdır. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bağlı ya da devlet memuru olan hastaların tedavi ve ilaç giderlerini ilgili kurumlar karşılamaktadır. Ancak sosyal güvencesi olmayan hastaların oldukça yüklü olan tedavi ve ilaç giderlerini karşılamaları zordur. Bu yüzden hastaların sağlık güvencesine kavuşmaları mutlaka gereklidir. Transplantasyondan Önce Hastalara Yapılan İncelemeler 1. Fizik Muayene: Böbrek transplantasyonuna aday olabilmeniz için önce hekiminiz sizi ayrıntılı olarak muayene edecektir. Genel bir muayenenin yanı sıra; kulak burun boğaz, diş ve kadın hastalar için, jinekolojik muayene de gereklidir. Sayılan muayenelerde herhangi bir sorun ortaya çıkarsa önceden bunların tedavi edilmesi, ameliyat sonrasında oluşabilecek önemli sorunları önleyecektir. 2. Kan İncelemeleri: Diyaliz tedavinizin yeterliliği, karaciğer fonksiyonları, kan sayımı, vücudunuzda sarılık ya da başka bulaşıcı hastalıklara yol açabilen virüslerin varlığı hakkında hekiminize bilgi verecektir. 3. Bakteriyolojik İncelemeler: Ameliyattan sonra ve reddi önlemeye yönelik tedavilerin vücut direncinizi azaltabileceği daha önce belirtilmişti. Yapılan bakteriyolojik incelemer, olası bir infeksiyon kaynağını bulmaya yöneliktir. Alınan kültürlerde mikrop üremesi halinde gerekli tedaviler yapılır ve ancak vücudunuz infeksiyondan arındırıldıktan sonra transplantasyon yapılmasına izin verilir. 4. Radyolojik İncelemeler: Göğüs Filmi: Kalbinizin görünümü, akciğerlerinizde herhangi bir hastalık bulunup bulunmadığını kontrol etmek açısından gereklidir. Mide Filmi: Midede herhangi bir rahatsızlığın varlığını saptamak ve gerektiğinde transplantasyon öncesinde tedavi edebilmek için önemlidir. Çünkü ameliyat sonrasında uygulanan ilaçlardan bazıları mideye zarar verebilir ve var olan bir ülserin kanamasına neden olabilir. Mesane Filmi: Bazı hastalarda idrar yaparken, mesaneden idrar borularına ve böbreğe doğru bir taşma ortaya çıkabilir. Bu durum idrar yolu iltihabına yol açabilir. Onun için hastalara idrar sondası takılarak çekilen filmler ameliyat öncesi değerlendirmede önem taşır ve bazen hastanın kendi böbreklerinin çıkarılmasını gündeme getirebilir. Anlatılanlar dışında, genel sağlık durumunu kontrol etmek için EKG, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi gibi başka testler de gerekebilir. Bu tür incelemeler söz konusu olduğunda hekiminiz size daha ayrıntılı bilgi verecektir. Transplantasyonla İlgili Soru ve Yanıtlar S.1. Canlı veya kadavra vericilerden transplantasyon yapılacak adayların hazırlıkları arasında bir fark var mıdır? C.1. Hayır. Kadavra böbreği bekleme listesindeki adaylar da tıpkı canlı vericiden transplantasyon yapılacak adaylar gibi incelenir. Ancak bir kadavra böbreği bulunma olasılığının zamanı belli olmadığı için, süre geçtikçe önceden yapılmış muayene ve bazı laboratuar incelemelerinde değişiklikler olabilir. Bu nedenle kadavra böbreği bekleme listesindeki hastaların belli aralıklarla, muayene ve laboratuar incelemeleri yineletmeleri gereklidir. Kısaca; kadavra böbreği bekleyen hastalar ameliyata her an hazır durumda olmalıdır. S.2. Transplantasyon adayı hastaların kendi böbreklerine her hangi bir müdahale yapılır mı? C.2. Genellikle hastaların kendi böbretlerine dokunulmaz. Ancak, inatçı hipertansiyon, böbreklerde tedaviye dirençli infeksiyon, idrarın mesaneden böbreğe taşması, çok büyük kistik böbrekler söz konusu ise hastalıklı böbrekler çıkarılır. Bu ameliyat bazı merkezlerde transplantasyondan önce yapılır ve 3-4 hafta sonra yeni böbrek takılır. bazı merkezlerde ise böbrek nakli ameliyatı yapılırken aynı anda hastanın kendi böbrekleri de çıkarılır. Yalnız her iki ameliyatın aynı seansta yapılması oldukça uzun sürer ve biraz daha risklidir. S.3. Kadavra böbrek listesine kayıtlı hastalar için bekleme süresi ne kadardır? C.3. Ülkemizde bugün için kesin bir süre belirtmek mümkün değildir. Listeye çok yeni giren bir hasta, uygun tipte böbrek çıkması ile kısa zamanda transplantasyon şansına kavuşabileceği gibi bazen de uygun bir böbrek çıkmadığı için uzun süre beklenebilir. Olanaklar elverdiğince, uygun böbrek çıktığında daha uzun süre beklemiş olan hastaya öncelik tanınır. Halkımızın bilinçlenerek daha fazla organ bağışında bulunması bekleme süresini kısaltacaktır. S.4. Kadavra böbrek bulunduğunda hastalara nasıl haber verilir? C.4. Transplantasyon ünitesinde bilgisayarda kadavra böbreği bekleyen tüm hastaların telefon numaraları kayıtlıdır. Uygun bir kadavra böbreği çıktığında günün herhangi bir saatinde size telefonla haber verilerek, transplantasyon ünitesine gelmeniz istenecektir. Size daha kolay ve kısa sürede haber verebilmemiz için, varsa, birden fazla telefon numaranızı ve yakınlarınızın da telefon numaralarını bildirmeniz faydalıdır. Telefon numaranızda bir değişiklik olduğunda bunu hemen üniteye bildirmelisiniz. S.5. Böbrek bulunduğu haberi ile transplantasyon ünitesine çağrılmanız mutlaka böbreğin size takılacağı anlamına mı gelir? C.5. Hayır. Bir kadavrada elde edilen iki böbrek için yaklaşık 10 hasta üniteye çağrılmaktadır. Burada, hemen yapılan fizik mualene ve acil laboratuar incelemeleri sonucunda, ünite hekimlerinden oluşan bir kurul tarafından karar verilmekte ve durumu en uygun olan 2 hastaya böbrek takılmaktadır. Böbrek takılmayanlara ise bunun nedenleri açıklanır ve hastalar evlerine gönderilir. S.6. Kadavra böbrek, transplantasyon için haber verildiğinde neler yapılmalıdır? C.6. Öncelikle bu saaten itibaren hiçbir şey yenilmemeli ve içilmemelidir. Bekleme listesindeki bir hastanın küçük bir çantada, kişisel eşyaları (pijama, terlik gibi) her an hazır olmalıdır. Özellikle şehir dışından gelecek hastaların telaşa kapılmamaları ve hazırlanmak için vakit kaybetmemeleri önemlidir. Çağrıldığınızda yanınıza eşyaları da alarak en hızlı ulaşam aracı ile, uzak bir şehirde oturmaktaysanız mümkünse uçakla, üniteye gelmelisiniz. S.7. Kadavra böbreğin size takılmasına karar verildiğinde ne tür işlemler yapılacaktır? C.7. Bu karardan sonra, artık hastanede kalacaksınız. O gün diyalize girmediyseniz, acil olarak hemodiyalize alınacak ve bitiminde transplantasyon öncesi ilaç uygulamalarından sonra böbrek nakli ameliyatına alınacaksınız. ARTIK YENİ BÖBREĞİNİZ TAKILACAK VE SİZİN İÇİN YENİ BİR YAŞAM DÖNEMİ BAŞLAYACAKTIR |
|
25 Temmuz 2008, 15:08 | #159 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. Böbrek Yetmezliği Genel Bilgiler Böbrek karnın arka bölgesinde bulunan 100-150 gram ağırlığında bir organdır. Normal kişilerde sağ ve solda olmak üzere iki adet böbrek bulunur. Toplumda yaklaşık 1000 kişinin bir tanesinde tek böbrek vardır. Tek böbrekli olmanın önemli bir sakıncası yoktur. Böbreklerin işlevi Böbreğin başlıca işlevleri vücut su, tuz, kalsiyum dengesinin sağlanması, idrar aracılığı ile zararlı maddelerin ve ilaçların vücuttan atılması ve hormon, şeker metabolizmasına olan katkılarıdır. Böbrek yetmezliğinde böbreğin bu işlevlerinde bozulma olur. Böbrek yetmezliği ani (akut) veya sinsi (kronik) seyirli olmak üzere iki şekilde gelişebilir. Akut böbrek yetmezliğinin nedenleri Çok sayıda neden vardır; 1. Ağır kanama, kusma, ishal, yanık sonucu kan basıncında düşme 2. Gebelik: Kanamalar, gebelik zehirlenmesi, sağlıksız koşullarda yapılan düşükler 3. Kalp yetmezliği 4. Böbrek hastalıkları: Nefrit, böbrek damarının tıkanması 5. İdrar yollarında tıkanıklık: Kanser, prostat büyümesi, taşa bağlı tıkanma 6. Ameliyatlardan, özellikle büyük ameliyatlardan sonra 7. İlaçlar: İlaçlara bağlı akut böbrek yetmezliği sık karşılaşılan bir sorundur, bu nedenle ilaçlar kesinlikle doktor denetiminde kullanılmalıdır. 8. Depreme bağlı kas zedelenmeleri Kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre; 1. Nefrit: Böbrek iltihabıdır. 2. Şeker hastalığı 3. Hipertansiyon 4. Taş, tıkanma, tümör gibi idrar yolu hastalıkları 5. Böbrek kistleri 6. Diğer nedenler Belirti ve bulgular Gece idrara kalkma, halsizlik, nefes darlığı, çarpıntı, idrar miktarında azalma, hipertansiyon, el, ayaklar ve göz etrafında şişmedir. Böbrek yetmezliğinin erken dönemlerinde belirtiler çok silik olabilir, tek belirti sık gece idrara kalkma olabilir. Gece idrara kalkma akşam çok sıvı (çay, su, karpuz...) alanlarda veya prostat hastalığı olanlarda da görülebilir. Gece idrara kalkan bir hastada başka bir neden yoksa bunun nedeni böbrek yetmezliği olabilir. Bu nedenle sık sık gece idrara kalkanların mutlaka böbrek yetmezliği yönünden araştırılmaları gereklidir. Bu amaçla kan ve idrar incelemeleri yapılmalıdır. Tanı Böbrek yetmezliğinin tanısı kanda üre veya kreatinin isimli maddelerin ölçülmesi ile mümkündür. İdrar incelemesi, radyolojik yöntemler, kanın biyokimyasal incelemesi ve diğer laboratuvar incelemeleri böbrek yetmezliğinin nedenini anlamaya yöneliktir. Tedavi Akut ve kronik böbrek yetmezliklerinde tedavi farklıdır. Böbrek yetmezliği tedavisi hastanın özelliğine ve böbrek yetmezliğine yol açan hastalığa göre değişir. Tedavi kesinlikle bir doktor denetiminde olmalıdır. Tedavide en önemli nokta eğer var ise kan basıncı düşüklüğü veya yüksekliğinin kontrol altına alınmasıdır. Beslenme, sıvı ve tuz dengesinin sağlanması ve ilaçlar diğer tedavi yöntemleridir. Akut böbrek yetmezliği olan hastaların böbrekleri iyi ve yeterli tedavi ile genellikle düzelir. Böbrek yetmezliği ilerler ve kalıcı hale gelirse başka tedavi yöntemleri gerekir: 1. Diyaliz 2. Böbrek nakli Bu sayfa içeriği Doç. Dr. Tekin AKPOLAT tarafından hazırlanmıştır. |
|
25 Temmuz 2008, 15:08 | #160 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hastaliklar Hakkinda Genel Bilgiler. BÖCEK SOKMALARI Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır. Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır. Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir. Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir. Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir. Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler. Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir. Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir. Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi). Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir. Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur. Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır. Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır. Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler. Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır. Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir. Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir? Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir. Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar. Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır. Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir. Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz? Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli. Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli. Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır. Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir. Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır. Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır. Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır. Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır. Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır? Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi: ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması Bacakların yükseğe kaldırılması, Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması, Oksijen desteği sağlanması, Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir. Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır. Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır. Bu preparatlar ülkemizde yoktur. Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar için Türk Eczacılar Birliği ya da firmalar aracılığı ile bu preparatlar sağlanabilmektedir. |
|
Etiketler |
bilgiler, genel, hakkinda, hastaliklar |
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Korece Hakkinda Bilgiler - Kore Dili Hakkinda | PySSyCaT | Yabancı Diller | 0 | 28 Ekim 2014 00:38 |
Otomobil Ve Trafik Hakkinda Onemli Bilgiler | Süslü | Otomobil Haberleri | 0 | 11 Haziran 2010 10:11 |