IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Mayıs 2008, 21:24   #1
Kralice
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Çevre Sağlığı...




ÇEVRE NEDİR?
Çevre, insanların ortak varlığını oluşturan değerler bütünüdür. Çevrenin bileşenleri olarak adlandırılan bu değerlerin her biri yaşamsal niteliktedir. En kısa tanımıyla çevre; içinde yasadığımız atmosfer, üzerinde oturduğumuz toprak ve sudur.
Kullandığımız her türlü madde ve enerjinin doğal dengeyi bozacak kadar aşırı miktarda çevreye katılması çevre tahribatına neden olur. Bu tahribatın ortaya çıkış nedeni tutarlı bir kentleşme siyasetinin ve kamunun olmayışı, sektörel kararların çevreden ayrı, kısa dönemle ekonomik amaçlarla sınırlı kalmasıdır.
Son dönemlerde özellikle önem kazanan ve sadece insanların değil, tüm canlı hayatın yasamasını olumsuz yönde etkileyen bu sorunlar;

-Hava kirliliği
-Su kirliliği
-Toprak kirliliği
-Radyoaktif kirlilik
-Gürültü kirliliği ‘dir.

A)HAVA KİRLİLİĞİ
Havada meydana gelen tahribatı oluşturan kirleticiler; toz zerrecikleri ve bulutları, karbon,azot ve kükürt bileşikleridir. Hava kirliliğinin temelinde iki önemli etken vardır:
-Kentleşme
-Endüstrileşme

1-KENTLEŞME
Kentleşme, nüfus yoğunluğunu birlikte getiren ve artıran bir olgudur.
Kentleşmenin neden olduğu hava kirliliği nüfus yoğunluğunun yanı sıra kentin topoğrafik ve meteoorolojik koşullara uygun olmayan biçimde yerleşmesinden de kaynaklanmaktadır.

Kentlerdeki ısıtma sistemi, bu sistemin özellikleri ve ısıtma amacı ile kullanılan yakıt türlerinin hava kirliliğini belirleyen öğelerdir
Kentsel ulaşımda kullanılan ulaşım araçları, egsoz gazları ile hava kirliliğine yol açmaktadır.

Kent içindeki sabit ve hareketli kaynaklardan birlikte kaynaklanan kirliliğin, ilk ve en çarpıcı örneği 1952 kış ayında Londra’da gözlenen hava kirliliği olmuştur. Kirli hava sis ile karışarak 4000 kişinin ölümüne neden olmuştur.

2-ENDÜSTİRİLEŞME
Günümüzde özellikle yoksul ülkeler, endüstriden doğan kirlenmeden dolayı zarar görmektedirler. Bu durumun nedeni ise, ileri teknoloji kullanamamaları, kirleyici önleyici pahalı çözümlere gidememeleridir.

Gelişmiş ülkelerin kirletici endüstrileri kendi ülkelerinde kurmaktansa, gelişmekte olan ülkelerde kurup, bu ürünleri dış alım yoluyla ülkesine getirdiği; buna karşılık söz konusu kirlenmeden kurtulduğu yani bir tür kirlilik dışsatımı yaptığı da göz önünde tutulursa, az gelişmiş ülkelerin endüstri kaynaklı hava kirliliğinden, kendi gücüne oranla yeterince pay aldığı ortaya çıkmaktadır.

B )SU KİRLİLİĞİ
Çevremizde yer alan dere, göl veya denizlerin tahribatına yol açan maddeler yine çevreden gelir.

Hızlı sanayileşme, şehirleşme ve nüfus artışı sonucu, endüstriyel ve çevresel atıklarda hızlı bir artış meydana gelmiştir.

Canlı organizmayı etkileyen su kirliliğinin başlıca nedenleri;
-Ticari kuruluşlardan gelen atıklar,
-Sanayi atık suları,
-Zirai ilaç ve suni gübre gibi kimyasal maddeler,
-Kanalizasyon sularındaki mikroplu organizmalar,
-Deterjan atıkları’dır.

C)TOPRAK KİRLİLİĞİ
Toprak kirliliği, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Toprak kirliliğinin nedenleri üç grupta kümelendirilebilir.

1-HAVA KİRLİLİĞİ KAYNAKLI TOPRAK KİRLİLİĞİ
Endüstri, egsoz veya ısınma kökenli kirletici gazların yol açtığı hava kirliliği toprağın ekolojik yapısını bozar. Kirletici gazların içinde bulunan partikül maddelerin taşıdığı ağır metaller ve elementler toprakta birikmektedirler. Kirlenen toprak üzerindeki bitki örtüsü de bu yolla yok olur. Bunun sonucunda toprak aşımı(erozyon) artar.

2-SU KİRLİLİĞİ KAYNAKLI TOPRAK KİRLİLİĞİ
Kentsel ve endüstriyel atık sular arıtılmadan su kaynaklarına bırakılmakta, dere, ırmak, göl gibi yüzeysel suları kirletmektedir. Su kaynaklarının kıt olması nedeniyle, bu sular içindeki kirletici ve zararlı maddeler toprağa karışıp birikmekte ve toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını bozmaktadırlar.
Topraktaki kirlenme, zamanla ürünlere geçmekte, yetişen bitkilerin kirlenmesi bu bitkilerle beslenen canlı besin zincirini yok etmektedir.

3-TARIMSAL MÜCADELE KAYNAKLI TOPRAK KİRLİLİĞİ
Tarımda verimi olumsuz yönde etkileyen bitki hastalıkları, zararlı böcekler ve yaban otlarına karşı kullanılan tarımsal mücadele ilaçları zehirli kimyasal maddelerdir. Kullanılan ilacın türü ve miktarı çok önemlidir. Çünkü bu maddeler toprakta bozulmadan çok uzun süre durabilir.
Böylece yeni kirlenmeler oluşabilir.

D)RADYOAKTİF KİRLİLİK
Etkisi düşük ve insan ürünü olan radyasyon x ışınlarından, radyoaktif maddelerden ve televizyon gibi elektronik aygıtlardan kaynaklanır. Doğal çevreye karışan radyoaktif elementlerin hepsi nükleer santrallerden kaynaklanmaktadır. Radyoaktif atıkların yok edilmesi hem zor hem pahalıdır.
Radyoaktif maddeler havaya ve suya karışır. Nükleer denemelerin yasaklanması radyoaktif kirlenme tehlikesini azaltmıştır.

E)GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
Gürültü insan sağlığını en az hava ve su kirliliği kadar etkileyen bir kirlilik etmenidir. Nabız ve solunum hızlarını artırarak insanların fizyolojik durumlarında değişikliklere yol açabildiği gibi, geçici yada kalıcı işitme bozuklukları da yaratabilir.

Gürültü kirliliği, büyük kentlerdeki uçaklar, otomobiller, motorlar, inşaat vb.. araçları nedeniyle her gün hızla artmaktadır.

DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
Doğal çevrenin korunması : Bu konuda alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:
- Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,
- Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,
- Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisineklerin üreyip çoğalmaları engellenmeli,
- Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilme*li.
- Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş olur.
- Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları verilir.
- Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.

Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız suların, bulunduğu*muz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım.

Çevre sağlığı, bir canlının yaşamını sürdürmek için içinde bulunduğu ortamda ihtiyaçlar piramidi içerisinde etkileşime girdiği her türlü faktörün istenmeyen etkilerinin engellenmesi amaçlı fikir ve faaliyetlerdir. Sağlık, bir canlının ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam bir iyilik hali olarak tanımlanmıştır. Çevre sağlığı tabirinde ise, özne çevre yerine varlığa yüklenerek onun, çevresel etkenlere karşı korunması hali ve çevresel etkenlerin ona entegre edilmesi tanımlanmaktadır. Demek ki çevre sağlığı; Varlığın, olumsuz olarak tarif edilen her türlü çevresel etkene karşı korunması ve onunla çevresel etkenleri belirlenen kriterlere uyumlu olarak bir arada tutma hizmetidir.

3. Çevre duyarlılığı
Çevre duyarlılığı, diğer bazı sorunlara göre dünyada yeni sorunlardan biri sayılmakta. Çevreyi kendi politikalarının merkezine yerleştiren hareketlerin de tarihi pek eskilere dayanmaz.

Önceleri çevre sorunu, daha çok politik ve sosyal sorunlara bağlı olarak gündeme geliyordu. Ne var ki çoğu kez çevre sorunu bu alandaki tartışmalarda önemini kaybedebiliyordu. Endustriyel gelişme sürecinin kendisiyle birlikte insanlığa getirdiği belli bazı olanaklar da, çevre duyarlılığının daha bir arka planda kalmasına neden olabiliyordu.

Hiç kuşkusuz bu sebebsiz de değildi. Bilindiği gibi, çevre tahribatı, diğer bazı tahribatlar gibi, daha çok güç dengesine bağlı olmuştur. İnsanların doğa karşısında pek güçlü olmadıkları dönemlerde, ister istemez çevre tarribatı da bu dengeye bağğlı olarak daha sınırlı idi. Endustri ve teknolojinin gelişmesiyle insanlar büyük bir gücün sahibi oldular ve çıkarlarına göre, hemcinslerine olduğu gibi, doğaya karşı da daha bir sistematik ve planlı bir şekilde kullandılar. Elektrik, asfaltlı yol, beton köprüler, yeni teknoloji ile sulama, fabrika, kimyasal ilaçlar, diğer bazı günlük araçlar başlarda daha çok cazip geliyordu; kendileriyle birlikte getirdikleri olumlu bazı olanakların yanında, bunların çevre üzerindeki tahribatları tehlike sinyallerini vermemişti, ya da bu alandaki tehlikeler görülmüyordu.

Fakat ne zaman anlaşıldı ki bitki ve hayvan türleri, su, toprak verimliliği üzerinde önemli tahribatlar olmuş ve bazı hastalıklar bu tür tahribatların ürünüdür, çevre sorunu gündemin en temel sorunlarında biri olarak yerini aldı. Yeşiller hareketi ve çevre korumacılar adı altında belli bazı gruplar ve şahıslar ortaya çıkıp seslerini yükseltiklerinde, bir kısım devlet yöneticisi ve sermayedar bu tür hareketleri suçladılar ve dediler ki “sizler gelişmeyi istemiyorsunuz.“

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu tür suçlamalar insanların önemli bir kesimi tarafından da kabu görüyordu. Çünkü konu, istismar ve demagojilere açıktı. Fakat bu süreç uzun sürmedi ve çevre sorunu kalkınmaya ilişkin tartışmaların temel sorunlarından biri haline geldi. Gerçi şimdi de kimi devlet yöneticisi ve sermayedarın suçlamaları sürüyor, ama bunlar eskisi gibi değil.
Çünkü artık kuşku duyulmuyor ki, bu alandaki tahribatların insan yaşamı üzerindeki etkileri büyüktür. Değişik çevrelerce de ifade ediliyor ki, geçmiş dönemlerde olduğu gibi, bugün ve gelecekteki yaşam da ekolojik dengeyle doğrudan bağlantılıdır. Ekolojik döngüde herşeyin bir fonksiyonu vardır, az ya da çok, aralarında ilişki var ve bu alandaki değişiklikler diğer unsurların üzerinde de etkide bulunuyor.

3.1 Su ve çevre bağlantısı
Benzeri her proje gibi GAP‘ın da çok yönlü çevresel etkileri olacaktır. Herşeyden önce etkilenecek olan insandır. GAP mevcut sulama ve enerji üretimi kapasitesi ile gerçekleştiğinde, doğa ve tarihsel-kültürel çevrenin yanında bunlardan soyutlanması mümkün olmayan toplumsal yapı ve ilişkiler üzerinde de önemli etkilerde bulunacak.

Proje kapsamındaki barajların yapılmasıyla oluşacak suni göller, başta iklim koşulları olmak üzere genel olarak ekolojik dengeyi etkileyecek ve önemli oranda değiştirecektir. İklim değişikliği başta insanlar olmak üzere bitki ve hayvan türleri üzerinde etkide bulunacak. Bazı hayvan ve bitki türleri yok olacak, yeni türler ortaya çıkacak; nemli iklim koşulları yeni hastalıklar için uygun bir ortam yaratabilecek ve sularla bulaşabilen hastalıkların geniş bir alana yayılması tehlikesi artacaktır.

GAP kapsamındaki projelerin planlanması döneminde, TC‘nin ülkemizin tarihsel ve kültürel değerlerine düşmanlığının bir yansıması olarak, ülkemizin sahne olduğu uygarlıklardan arta kalan başta iki antik kentimiz olmak üzere zengin tarihsel ve kültürel değerlerimizin baraj sularının altında kalmasına neden olan projeler hazırlandı. Keban barajı sularına gömülen tarihsel ve kültürel mirasımızı yoketme çabalarına yeni halkalar eklendi.

Ne var ki gelişmeler bir yığın olumsuzlukları da kendileriyle birlikte gündeme getireceklerdir. Bütün bu ve benzeri sorunlar, GAP benzeri projeler için daha etüd ve plan aşamasındayken yapılması gereken Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) konusunda halen de elle tutulur bir adımın atılmaması nedeniyle, daha fazla taripkar olabileceklerdir.

3.2 Çevresel Etki Değerlendirmesi
Çeşitli alanlarda gerçekleştirilen yatırımların çevreye özellikle olumsuz etkilerinin geniş kesimlerin dikkatlerini çekecek şekilde artış göstermesi sonucunda, yatırımlara girişmeden önce çevreye olası olumlu-olumsuz etkilerin ortaya çıkarılması için yol ve yöntem arayışlarına girildi. Daha sonra sadece ekonomik yatırımlarla sınırlı olmayan bir perspektif benimsenerek, geniş bir alanı etkileyen bütün projeler için bir ön çalışma anlamında ÇED‘ın yapılması uygulamasına geçildi.
Çevre koruma hareketinin özellikle gelişmiş ülkelerde kazandığı yaygınlık, hükümetleri başta ekonomik yatırımlar olmak üzere, çevreyi olumsuz etkileyebilecek projeler için ÇED uygulamasında daha dikkatli davranmaya itiyor.
Türkiye‘de bir yöntem olarak ÇED olgusu yenidir. Gerçi, insana önem veren her yönetim ÇED olgusunda önce de gereken sorumluluğu gösterebilirdi ve de göstermesi gerekiyordu. Fakat gelişmeler bunun sadece lafla olmayacağını gösteriyor.

Yatırım ve büyük kapsamlı projelerin çevresel etkileri konusunda Türkiye-Kuzey Kürdistan genelinde de sorumsuz davranan ilgili yöneticiler, sorun ülkemiz olunca bu alandaki pervasızlıkları daha da artıyor. Bunda, ülkemizin genel statüsü ve Türk devletinin ülkemizdeki beklentileri belirleyici olmaktadır. Kamu yatırımlarının sektörel dağılımlarını ele alırken, devletin ülkemize genel bakışı bütün açıklığıyla ortaya çıkıyordu. Türk devleti, sadece yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının talan edilmesi ve bunu uzun süreli kılacak politikalarla soruna yaklaştığı için, ülkemizin içinde bulunduğu geri bıraktırılmışlık çemberi iddia edildiği açıdan bile kırılamıyor. Bu, kendini kalkınma adına yürürlüğe konulan projelerde en açık bir biçimde gösteriyor.

Alıntı...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
cevre, cevre sagligi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kadın sağlığı : ruh sağlığı Chen Kadın Sağlığı 0 09 Temmuz 2019 00:59
Ruh sağlığı nedir? Ruh sağlığı nasıl bozulur? Chen Ruh Sağlığı 0 09 Temmuz 2019 00:55
Kalkım çevre gönüllüleri çevre temizliğine başladı Sanem Çevre ve Geri Dönüşüm 0 09 Ağustos 2018 14:13
Atık Kızartma Yağlarının İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri Lcia Diyet ve Sağlıklı Beslenme 0 27 Kasım 2014 18:34
Ağız Sağlığı İçin Yapılması Gerekenler - Ağız Sağlığı Hakkında Zen Ağız ve Diş Sağlığı 0 05 Şubat 2013 16:19