28 Nisan 2012, 10:54 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sınav Kaygısı Ve Motivasyon Kaygı Nedir? Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumudur. Sebepleri Beyindeki sinirler arasında iletiyi sağlayan maddelerden birim olan Noradrenerjik sistemin aşırı etkinliğin kaygı ve korku oluşturduğu bilinmektedir. Yaygınlaşmış kaygı bozukluğunda (YKB) noradrenerjik sistemde artmış bir etkinlik ya da adrenoseptör duyarlılığında değişmeler olduğu; diğer bir madde olan ayrıca seronerjik etkinlikte artış, GABA etkinliğinde azalma olduğu gösterilmiştir. Biyolojik araştırmalar beynin kaygı ile ilişkili bölgelerinde (kortikal yapılar, limbik sistem, bazal gangliyonlar ve serebellum) nöral iletinin bozulmuş olabileceğini düşündürmektedir. Normalde stres yanıtlarında olması gereken otonomik esnekliğin azaldığı görülmektedir. Hastaların 1.derece yakınlarında %20 gibi yüksek oranda YKB'ye rastlanması genetik etkenleri düşündürmekteyse de genel kabul çevresel etkenlerin daha önemli olduğu yönündedir. Kaygı ile kişilik özelliklerini araştıran çalışmaların çoğunda "çekingen, bağımlı, kompülsif ve düşük benlik saygısı" özelliklerinin önemli yatkınlaştırıcı etkenler olduğu gösterilmiştir.Stres verici yaşam olayları YKB'de en azından tetikleyici bir etkendir. Sonuç olarak bu bozukluğun kalıtsal ve biyolojik bir temel üzerinde çevresel olumsuzluklarla ortaya çıktığı düşünülmelidir. Klinik Özellikler Bu bozukluk toplumda "evhamlılık" olarak nitelenmektedir. Ekonomik durum, muhtemel iş yükümlülükleri, sağlık sorunları, çocukların yaşayabileceği olaylar, ev işleri, onarımlar, randevulara yetişememe gibi günlük konularla ilgili olarak aşırı/ölçüsüz bir endişe ve kuruntu vardır. YKB'de özellikle önemli olan ruhsal süreç, kişinin "çevre üzerinde denetiminin olmadığı" inancıdır. Denetlenemez olaylardan kaynaklanabilecek tehlikeler (kazalar, hastalıklar, felaketler v.s.) zihni sürekli meşgul etmektedir. Kişi sürekli olarak potansiyel tehlike yaratan uyaranları izlemekte, tehlike oluşturmayan (hoş) uyaranları ise dikkate almamaktadır. Bu durum, hastalarda otomatik ve farkında olunmadan işleyen bir zihinsel düzenektir. Hastalar endişelerinin aşırı ve yersiz olduğunu her zaman kabul etmeyebilirler. Kişi yoğun endişesini durduramadığı için dikkatini olağan işlere odaklamada güçlük çeker, dalgınlaşır. Hastalar huzursuz, çabuk heyecanlanan ve sabırsız kimselerdir. Yüz ve beden gergin, eller genellikle titremektedir. Kas gerginliğine bağlı seyirmeler, titreme, ağrı ve sızılar olabilir. Baş, sırt, omuz ağrıları ve sertliği sıktır. Kas gerilimi özellikle alın kaslarında çok yoğundur. Çoğu hasta uyku sorunları, kabus ve karabasanlar yaşar. Kolay yorulma, ağız kuruluğu, aşırı geğirme, soluk alma ve yutma güçlüğü, çarpıntı, sık idrara çıkma, erken boşalma- ereksiyon güçlüğü, kulak çınlaması, baş dönmesi, uyuşmalar gibi yakınmalar ayırıcı tanı problemleri doğurmaktadır. Kaygı belirtilerinin hastalar tarafından bedensel hastalık kaygılarına yol açması kaygıyı daha da ağırlaştırmaktadır. Bu durumda hipokondriyazis (hastalık hastalığı) İle ayırdetmek güçlük arz edebilir.Yaşın ilerlemesi ile genellikle kaygı bozukluklarının görülme sıklığı ve belirtilerin şiddeti azalmaktadır. Yine de yaşlılık döneminde karşılaşılan kaygı hastalıklarının % 60-70'ini YKB oluşturmaktadır. Ayırıcı Tanı Öncelikle normal endişeden ayırt edilmelidir. YKB'deki endişe gerçekçi (normal) endişeye göre sorunla orantısız, daha yaygın, daha kronik ve stresle daha az ilişkisizdir. Değişik bedensel hastalıklara ikincil olarak da YKB gelişebilmektedir. Hipertioidizm, hipoglisemi, kardiyovasküler hastalıklar, anemiler, KOAH ile sık karışabilir. Panik bozukluğu, major depresyon, alkol bağımlılığı, sosyal fobi durumları ile YKB'nin birlikteliği son derece yüksektir. Gidiş ve Sonlanış YKB genellikle yirmi yaş civarlarında başlamaktadır ve hayat kalitesini önemli ölçüde bozmaktadır. Kimi hastalarda belirtiler ısrarlı ve yaşam boyu devam ederken, kimilerinde önemli düzelme sağlanmakta ancak stresli olay dönemlerinde alevlenmelerle seyretmektedir. Tedavide tam düzelmeyi hedeflemekten ziyade belirtileri azaltmayı amaçlamak daha gerçekçi bir hedef olacaktır. Başlangıçta her tedavide olduğu gibi hasta bilgilendirilmesi önem taşır. Kaygıyı artırabilen kafeinli maddelerin (çay, kahve, kola, çikolata) azaltılması önerilmelidir. Kullanılıyorsa teofilin, stimülan ve dekonjestan ilaçlarla esrar, alkol, kokain gibi maddeler kesilmelidir. Davranışçı-bilişsel psikoterapiler: Düşünce biçimlerini ve bunların rahatsızlık verici işlevini hastalara göstermek hedeflenir. Kötü işlevli düşünceleri yeniden yapılandırma, gerçek yaşam şartlarında üzerine gitme denemeleri, derecelendirilmiş ev ödevleri yanında solunum eğitimi, kas gevşetme teknikleri kullanılır. İlaç kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalarda öncelikle denenebilir ancak uzun süreli etkinlikleri konusunda yeterli veri yoktur. Öğrenmede Kaygı Dünyaya geldiğimiz anda bir öğrenme süreci içine gireriz ve bu süreç yaşamımızın sonuna kadar devam eder. Öğrenme, kişinin yaşamını sürdürebilmesi ve süregelen yaşamdan doyum alması için gerekli tüm bilgi, eylem ve becerilerin kazanılması sürecidir. Öğrenilenler, kişinin birikimini (potansiyelini) oluştururken, öğrenilenlerin belli bir amaca yönelik kullanılması da performansı ortaya koyar. Başka bir deyişle performans, kişinin akıl, duygu ve davranış düzeyinde daha önceden kazanmış olduklarının, belli bir durum ve belli bir zaman kesitinde, eylemsel olarak ortaya konulan şeklidir. İnsanın performansının en iyi olduğu durum, onun o alanda var olan potansiyelinin tümünü eyleme dönüştürebildiği durumdur. Ancak çeşitli iç ve dış etkenler nedeniyle gerçek potansiyelin performansa dönüşmesi zaman zaman güçleşir. Bu etkenlerden biri yüksek kaygıdır. Öyleyse herhangi bir alanda başarılı olabilmek için hiç kaygı yaşamamak mı gerekir? Hayır!.. Her duygu gibi kaygı da kişinin, yaşamını sürdürebilmesi ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Öyleyse amaç, kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değil, kaygıya yenik düşmemek ve yaşanılan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak onu kendi yararımız için kullanmaktır. Normal düzeyde bir kaygı kişiye, istek duyma, karar alma, alınan kararlar doğrultusunda enerji üretme ve bu enerjiyi kullanarak performansını yükseltme açısından yardımcı olur. Örneğin, bir konferans ya da bir konuşma için yaşadığımız orta düzeydeki bir kaygı, bu konuşmaya daha iyi hazırlanmamıza ve daha iyi bir performans göstermemize yardımcıdır. Hiç kaygı yaşamadığımız durumlarda ise, yapılacak olan işi elden geldiğince iyi yapmak için içimizde bir istek oluşmadığından sonuç genellikle olumsuz olur. Ancak yaşanan kaygı çok yoğun ise, kişinin, enerjisini verimli bir biçimde kullanması, dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi engellenir. Kişi potansiyelini tümüyle kullanamaz ve istenen performansa erişemez. Kaygımız yükseldiği anda bedenimiz bazı sinyaller gönderir. Kalp atışlarında hızlanma, terleme ya da üşüme, yorgunluk; solunumda güçlük, titreme, mide ağrısı, baş ağrısı bunlardan bazılarıdır. Böyle durumlarda kullanacağımız bazı yöntemler kaygının başa çıkılabilir düzeye inmesi için bize yardımcı olabilir. Sınav Kaygısı Nedir? Sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıya sınav kaygısı denir. Sınav Kaygısı Nasıl Tanınır Bir sınava girmeden günlerce önce sınavı başarıp başaramayacağınız kaygısı beyninizi aşırı meşgul ediyorsa ve yoğun bir kaygı hissediyorsanız üstelik bu kaygı sizi gündelik işinizi bozuyorsa, uykularınızı, yeme duyunuzu etkiliyorsa, neredeyse başka bir şey düşünmüyorsanız sınav kaygısına adaysınız demektir. Sınav ertesi gün, uyku tutmuyorsa, sınav saati ecel gibi yaklaşıyorsa, sınava girerken eliniz ayağınız titreyip soğuk terlemeye başladıysanız. Bir de sınavda beyniniz zonkluyor, sınav kağıdını açmaya cesaret edemiyor, soruları heyecandan okuyamıyorsanız yoğun bir sınav kaygınız var demektir. Belirtiler Kalp atışlarında hızlanma ve artış, çarpıntı, Hızlı nefes alıp-verme, Gerginlik ve/veya sinirlilik hali, Terleme ve/veya titreme, Dilin damağın kuruması, Mide şikayetleri, Bağırsak hareketlerinde değişme, Telaş, şaşkınlık, organize olamama, Baş ağrısı, huzursuz uyku, kabus görme, Konsantrasyon bozuklukları, Kaygı ve korku ifadeleri içeren düşünceler, Ortamdan uzaklaşmak isteme, Yorgunluk belirtileri, Yeme alışkanlıklarında değişme vs. Sınav Kaygısının Nedenleri Zamanı iyi kullanamama, Kötü çalışma alışkanlıkları, Beklenti düzeyi, Mükemmeliyetçi yaklaşım, Görev ve sorumlulukları erteleme, Başarısız olma ve değerlendirilme korkusu Sınav Kaygısının Etkileri Öğrenilen bilgiler transfer edilemez, Okuduğunu anlama ve düşünceleri organize etmede zorluk yaşanır, Dikkatte bir daralma ve azalma olur; Zihinsel beceriler zayıflar; Enerji gereksiz yere tükenir Fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkar Sınav Kaygısını Arttıran Düşünceler Sınava hazır değilim, Bu bilgiler çok gereksiz ve saçma. Sınavlar niye yapılıyor, ne gerek var? Bu bilgiler gelecekte benim işime yaramaz. Sınava hazırlanmak için gerekli zamanım yok ki. Bu konuları anlayamıyorum, aptal olmalıyım. Biliyorum bu sınavda başarılı olamam. Sınav kötü geçecek Çok fazla konu var, hangi birine hazırlanabilirim ki? Sınav Kaygısını Azaltan Faktörler sınavlara bir plan ve program dahilinde hazırlanmak, çalışmaları “asla” ertelememek, zamanı verimli kullanmak, beklentiyi gerçekçi tutmak, olumsuz duygu, düşünce ve davranışlardan kurtulmak Sınav Kaygısı Yaşayan ve Bu Kaygıyı Yaşamayan Kişiler Arasında Ne Gibi Farklar Vardır? Kaygı düzeyi normal olan kişiler sınav durumlarını, başarılarının test edileceği bir fırsat olarak değerlendirirken, kaygısı normalin üzerinde olan kişiler bu durumları bir tehdit olarak algılarlar. Sınavla ilgili durumlarda kendileriyle olumsuz bir diyalog içine girerler. Gerçek dışı ve karamsar bir düşünce tarzını seçerler. Sınav öncesi ve sonrası ----olojik uyarım dereceleri aynı olduğu halde, normal düzeyde kaygı yaşayan kişiler, bu uyarımı sınavda daha fazla çaba göstermeye yönelik bir ipucu olarak algılarken, kaygısı yüksek olanlar yaşadıkları endişe yüzünden, bunu olumsuz bir durum olarak görmektedirler. Buradan da anlaşılacağı gibi, endişe faktörünün (sınav durumuna ve sınav sonucuna ilişkin olumsuz düşünce, inanç ve beklentiler) sınav başarısına olan etkisi, uyarılma faktörünün (----olojik uyarım sinyalleri) yarattığı etkiden daha fazla ketleyicidir. Yapılan araştırmalar, sınav kaygısı yüksek olan kişiler için en büyük sorunun, daha önce öğrenilenleri sınav sırasında hatırlayamamak olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca, kaygısı yüksek olan kişilerin kaygısı düşük olanlara kıyasla ders çalışmaya daha çok zaman ayırdıkları görülmektedir. Bu bulgular da sonuçtaki düşük performansın, bu kişilerin ders çalışma sürelerindeki yetersizliğe değil, olumsuz düşüncelerinin kendilerinde yarattığı, başaçıkılamaz derecedeki kaygıya bağlanabileceğini göstermektedir. Sınav Kaygısıyla Başa Çıkma Yolları Gerçekte sağlıklılığın korunması ve aşama yapılması için belirli düzeyde, aşırı olmayan, kaygıya ihtiyaç vardır. Kaygı temelde kişiye rahatsızlık veren olayın kendisinden değil olayın kişi için taşıdığı anlamdan kaynaklanmaktadır. Bir çok öğrenci sınavlarla birlikte kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini düşünür. Kaygı, beyinde öğrenmek için gerekli olan protein zincirlerinin kurulmasını engeller. Daha açık bir ifadeyle kaygı zihinsel faaliyeti açan en önemli faktörlerdendir. İnsanın kaygıdan kurtulabilmesi için öncelikle vücudunu gevşetmeyi öğrenmesi gerekir. Vücudu gevşetmenin üç yolu vardır. A) Doğru nefes alma B) Fizik egzersizi C) Düşünce biçimini düzenleme A) Doğru nefes almak: Doğru nefes vücudu rahatlatır, gevşenmeyi sağlar. Vücutta daha fazla oksijen yakılmasından dolayı, öğrenme sırasında beyinde meydana gelen protein bağlarının kurulmasını sağlar. Oksijenin vücudun en uç noktasına gitmesini ve stresin ortadan kalkmasını ya da azalmasını sağlar. Doğru nefes alma nasıl olmalı: Doğru nefes almada akciğerin tamamı oksijen ile dolar. Sağ elinizin avuç içini midenize, sol elinizi göğsünüze koyun. Nefes aldığınızda sağ eliniz hareket ediyorsa doğru nefes alıyorsunuz demektir. Günde 40-50 defa doğru nefes alma egzersizi yapmak kaygıyı düşürür. B) Düzenli fizik egzersizi: Fizik egzersizinin yararları: - Kas gevşemesi - Zihinsel gevşeme - Yapılan işte etkinliğin artması - Enerjide artış - Endişelerde azalma - Daha iyi sağlık - Duygusal rahatlık - Kendine güven artışı Günde 10-20 dakika düzenli egzersiz yapmanın sınavlara hazırlanan gence sağlayacağı yararlardan birincisi kaygıyı azaltması, ikincisi öğrenmede etkinliğin artması. Gerginliğin damarlarda daralmaya neden olduğu için hücrelere giden kan miktarında azalma olur. Sınav stresini yaşayan gencin durumu budur. Bu da hücrelerin yetersiz beslenmesi demektir. Bu durumda vücutta salgılanan bazı maddeler öğrenmeyi zorlaştırır ve hücrelerin kapasitelerini tam manasıyla kullanamamasına neden olur. Fizik egzersizi öğrenmeyi kolaylaştırır. Fiziksel egzersizden sonraki rahatlama sırasında salgılanan seratonin adındaki madde öğrenmek için gerekli olan zihinsel ortamın doğmasına neden olur. Bir fizik egzersizi programı tamamlandığı zaman yorgunluk hissedilmemeli. Zıplayarak yapılan yorucu hareketlerden kaçınılması. Sağa sola eğilme. Öne eğilerek eli yere değdirme, dizleri bükerek yere eğilip hareketler yapın. C) Düşünce biçimini düzenlemek: Kaygıyı azaltmak için pratik öneriler: Sınav için olumlu düşünün. Sınavdan önce zihninizde geçmişteki başarısızlıklarınızı değil başarılarınızı düşünün. Kendinize güvenin. “Mahvolurum” “hapı yutarım” gibi düşüncelerin problemi çözmeye yararı olmadığını unutmayın. Sınav bilgilerin ölçülmesidir kişiliğinizin değil. Yapamayacağım, başaramayacağım şeklindeki düşüncelerden kurtulun. Bu düşünceler sınavı baştan kaybetmenize neden olur. Daha önceki başarısızlıklar sebeplerini araştırın. Onları telafi edilmesine çalışın. Başka bir deyişle, aynı sebeplerin yeni bir başarısızlığa yol açmasına izin vermeyin. Kaygının Giderilmesinde Ailenin Rolü
MOTİVASYON Davranışlara yön veren kaynakların neler olduğu hep merak konusu olmuştur. Davranışlarla ilgili sorulabilecek temel sorulardan biri “Niye?” sorusudur. İnsanlar niye davranır?Bireyi davranmaya yönlendiren güç motivasyondur. Motivasyon bir nedendir, davranışın nedenselliğidir ve davranışın açıklanması anlamına gelir (Lefrançois, 1995). “Motivasyon organizmayı hedefe ulaşmak için davranım yapmaya iten içsel ve dışsal olayların tümüdür” (Erkuş, 1994). “En genel anlamıyla organizmayı belli bir nesne veya duruma ulaşma yönünde eyleme iten itici güç, ruhsal ve fiziksel etkinliği başlatan, sürdüren ve yönlendiren süreçtir” (Budak, 2003). Tanımların içeriğinden ortaya çıkan iki önemli kavram, gelişme ve yönlendirmedir. Bu durum davranışların aynı kalmadığı, yüksek ya da düşük değerde sergilendiği anlamına gelir. Motivasyon bireyi harekete geçiren kaynaktır. Bir sınava çalışmak, ders dinlemek, yaptığı işten doyum almak, ne yapılacağına karar vermek vb durumlar motivasyonla ilişkilidir. Psikoloji alanında davranışlarının kaynak ve nedenselliğini açıklayan farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. İlk yaklaşımlar insan davranışlarının içgüdüler, dürtüler, ihtiyaçlar tarafından kontrol edildiğini vurgulamıştır. Bu yaklaşımlara göre, davranışın kalıtımsal boyutu ile ilgili olan farklı içgüdü, dürtü ve ihtiyaçlar vardır. İçgüdüler türe özgüdür. Dürtüler biyolojik tabanlıdır. Yemek, içmek ve cinsellik birincil dürtülerdir. Para kazanmak ve statü elde etmek gibi sosyal içerikli davranışlar ikincil dürtülerdir. Birincil dürtüler doyurulmadan ikincil dürtülerin doyurulması söz konusu değildir (Long, 2000). Biyolojik ve sosyal nitelikte iki tür ihtiyaç vardır. Yemek biyolojik, başkalarıyla ilişki kurmak sosyal bir ihtiyaçtır. Bireylerin duygusal ve entelektüel ihtiyaçları da vardır (Bell-Gredler, 1986). İçgüdüler, dürtüler ve ihtiyaçlar erken yaşlardaki davranışları motive eden güçlerdir. Motivasyon karmaşık bir yapıdır. Bu nedenle motivasyonu sadece doğuştan getirilen eğilimlerle açıklamak güçtür. Motivasyon, sosyal ve kültürel bir ortam içinde ve öğrenme yaşantılarıyla ilişkili şekilde gelişir. Bu nedenle kültürel farklılıkların hatta aynı kültür içindeki değişimlerin de motivasyon üzerinde etkileri var (Cüceloğlu, 1992). Öğrenme yaşantıları yanında, farklı kişilik özellikleri, çevresel etkenler, önceki yaşantılar, benlik kavramı, fiziksel iyi olma durumları da motivasyonla ilişkilidir (Barrett, Patock-Peckham, Hutchinson ve Nagoshi, 2005). Bireylerin davranışlarına yön veren motivasyon öğrenme yaşantılarını da önemli düzeyde etkilemektedir. Motivasyon, öğrenme isteği ve başarı performansı arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenle öğrencilerin okula uyum sağlaması, öğrenmeye dönük amaçlar belirlemesi ve olumlu yönde davranışlar geliştirmesi gibi konular üzerinde dururken, motivasyon kavramının dikkate alınması gerekir. Motivasyon kapsamlı ve karmaşık bir konudur. Spor ve yönetim gibi pek çok alanla ilişkilendirilmiştir. Bu kitapta, eğitim psikolojisi kapsamında, öğrenme süreci ile sınırlandırılmıştır. Bu bölümü okuyanların içsel ve dışsal motivasyon kaynakları, motivasyon ve kişilik özellikleri arasındaki ilişkiler, öğrenme süreci ve öğrenci motivasyonu, motivasyon ve bireysel farklılıklar ve motivasyonu geliştirme süreci hakkında bilgiler kazanması amaçlanmaktadır. Bu konuyla aynı zamanda, motivasyonun öğrenme süreci içindeki önemi konusunda, öğretmen adaylarının bilgi ve beceri kazanması hedeflenmektedir. İçsel ve Dışsal Motivasyon Araştırmacılar insan davranışlarını yönlendiren motivasyon kaynaklarını dışsal (intrinsic) ve içsel (extrinsic) olmak üzere ikiye ayırırlar. Dışsal Motivasyon Davranışın nedenselliği bireyin dışında, çevredeyse bu dışsal motivasyon olur. Verilen ödül ve cezalar, cesaretlendirme, sosyal destek dışsal motivasyon kaynaklarıdır. Özellikle edimsel koşullanma kuramında vurgulanan pekiştireçler bu kapsamdadır. Anaokulu öğrencisi Ali’ye takılan yıldız, ilkokul öğrencisi Canan’ın defterine atılan imzalar ve lise öğrencisi Gökmen’in gideceği tatil birer dışsal motivasyon kaynağıdır. İçsel Motivasyon Davranışın nedenselliği içseldir. İçsel motivasyon bireylerin ihtiyaçlarından kaynaklanır (Wu, 2003). İlgi, yetenek ve merak bu kaynakların en önemlileridir. Yüksek düzeydeki içsel motivasyon başarıyla doğrudan orantılıdır (Lin, McKeachie, Kim, 2003). Dışarıdan hiçbir ödül almayacak olan lise öğrencisi Mehmet’i yüksek not almaya yönlendiren süreç onun içsel motivasyonudur. Tutum ve değerler gibi bazı kişisel özellikler ile içsel motivasyon arasında ilişki vardır. Bu ilişki zaman içerisinde farklılaşabilmektedir. Zamana dayalı yapılan incelemede kişisel özelliklerin içsel motivasyon üzerindeki etkilerinin azaldığı ya da arttığı görülmüştür (Schwartz, Waterman, 2006). Dışsal Etkiler Ödüller Cezalar Sosyal Destekler İçsel ve dışsal motivasyon arasındaki temel farklılık, davranış nedenselliğinin odağıyla (locus of causality) ilişkilidir. Temel soru, bu odağın içsel ya da dışsal mı olduğudur. İçsel motivasyonda kontrol bireyin kendisinde, dışsal motivasyonda ise çevrededir. Okulda her iki motivasyon kaynağı da önemlidir. Öğrenim kademesine ve gelişime bağlı olarak bunların etkisi artar ya da azalır. İdeal olan öğrencilerin içsel olarak motive olmasıdır. Araştırmalar, içsel motivasyonu yüksek olanların, diğerlerine oranla daha başarılı olduklarını ortaya çıkarmıştır (Eggen, Kauchak, 1997). Dışsal motivasyonun içsel motivasyona katkı sağlaması beklenir (Moore, 2001). Her öğrenci içsel olarak motive edilemediği için dışsal motivasyon kaynaklarının da etkili şekilde kullanılması gerekir (Örlich, Harder, Callahan, Gibson, 2001). Bu durum özellikle öğrenme sürecinin ilk yılları için geçerli olabilir. Ancak dışsal kaynaklar birey tarafından kendi davranışlarını kontrol eden birer araç olarak algılanırsa, motivasyonu azalır (James, 2005).
Motivasyon Şekil 16.1: İçsel ve Dışsal Motivasyon Kaynakları Arasındaki İlişki Motivasyon ve Kişisel Faktörler Yukarıda kısaca açıklanan bilişsel, insancıl ve sosyal-bilişsel kuramlar motivasyon ile Kişisel özellikler arasındaki ilişkiye vurgu yapmaktadır. Bu başlık altında, uyarılmışlık, ihtiyaçlar, inançlar, amaçlar ve öz düzenleme sistemi olarak tanımlanan kişisel özelliklerle motivasyon arasındaki ilişkiler açıklanmaya çalışılmaktadır. Motivasyon ve Uyarılma Yüksek düzeydeki motivasyonla ilişkili olan uyarılmışlık, çevreye dönük fiziksel ve psikolojik bir tepkidir. Fiziksel olarak kalp çarpıntısı, titreme, kan basıncının artması, psikolojik olarak kaygı şeklinde gözlenir. Yaşanan kaygının motivasyon ve performansla karmaşık bir ilişki vardır. Düşük düzeydeki hazırlık, yapılacak olan etkinliğin sonucuna yüklenen anlam ve etkili olmayan stratejileri kullanma, kaygı arttırıcı nedenlerdir (Eggen, Kauchak, 1997). Yüksek düzeyde kaygılı öğrenciler başarısızlık beklentisi içindedir. Öğrenme onlar için tehdit edici bir nitelik taşır. Bu öğrencilerin yeterliklerine ilişkin güvenleri düşüktür (Moore, 2001). Yüksek düzeydeki kaygı kısa süreli bellek kapasitesinin bir kısmını meşgul eder. Bu durum algılama ve hatırlamayı olumsuz yönde etkiler (Cüceloğlu, 2006). Buna karşılık uygun düzeydeki kaygının öğrenme ve başarıya olumlu katkıları vardır. Girmiş oldukları sınavlarda, bazı öğrencilerin soruyu bir kez bazılarının ise birden çok kez okumaları kaygıyla ilişkilidir. Kaygılı öğrenciler öğrenme kapasiteleri düştüğü için, birkaç kez okumak zorunda kalmakta, bu durum da başarı performanslarını olumsuz yönde etkilemektedir. Motivasyon ve İhtiyaçlar İhtiyaç, amaçlanan bir gerçek durumun veya bir şeyin, eksik ya da yetersiz olmasıyla ilgi bir kavramdır (Eggen ve Kauchak, 1997). İhtiyaçlar bazen basit ve açıkken bazen karmaşık olabilmektedir. Örneğin yemek ve içmek ----olojik nitelikte açık ve gerçek ihtiyaçlardır. Ancak bunlara duygusal ve bilişsel ihtiyaçlar da eklenince karmaşık bir yapı ortaya çıkmaktadır. İhtiyaçların karşılanması ile bireyin motive olması arasında ilişki vardır. Bu bölümde insan ihtiyaçlarının karmaşık yapısını ve motivasyonla ilişkilerini açıklayan Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi kuramı üzerinde durulmaktadır. Maslow insancıl psikolojinin öncülerindendir. Kuramında insan ihtiyaçlarını hiyerarşik bir yapıda incelemiştir. Bu yapıda ihtiyaçları iki temel kategoriye ayırmıştır. Bunlardan ilki fiz yolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını kapsayan temel ihtiyaçlar, ikincisi ise tam birey olmayı ve. kendini gerçekleştirmeyi kapsayan gelişme ihtiyaçlarıdır. Şekil 16.2: Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ----olojik İhtiyaçlar. Oksijen, su, yemek, dinlenmek gibi, yaşam boyu devam eden ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılığında birey diğer ihtiyaçlarını karşılamak için motive olur. Güvenlik İhtiyacı. Tehlike alarak algılanan fiziksel ve duygusal durumlardan kaçmayı ifade eder. Sevme Sevilme Ait Olma İhtiyacı. İlişkilerdeki duygusal ihtiyaçtır. Bir bütünün parçası olma, aileye, eşe, bir topluluğa ait olma ihtiyaçlarıdır. Aidiyet duygusunun gelişmediği durumlarda yalnızlık ve yalıtılmışlık ortaya çıkar. Saygı İhtiyacı. Bireyin kendini eşsiz ve değerli hissetme ihtiyacıdır. Saygı güven, güç ve yaratıcılığa bağlı Eggen, P. , Kauchak, D. (1997) olarak gelişir. Bu ihtiyaç uygun düzeyde karşılanmazsa başarısızlık ve yetersizlik duygusu ortaya çıkar. Bilme ve Anlama İhtiyacı. Merak, keşfetme ve bilgiye ulaşma ihtiyacıdır. Estetik İhtiyacı. Güzellik duygusu ve sevgiyi kullanma ihtiyacıdır. Kendini Gerçekleştirme (KG) İhtiyacı. Tam işlevsel, yaratıcı birey olma, ve güvenli olma ihtiyacıdır. Temel ihtiyaçlar karşılanmadan gelişme ihtiyaçları karşılanamaz. Bir aşamadaki ihtiyaç karşılandıktan sonra, birey bir üst düzeydeki ihtiyacı karşılamaya motive olur. Gelişme ihtiyaçları yaşantılara dayalı olarak karşılanır. Yaşantıların olumlu olması, bireyi kendini gerçekleştirme düzeyine ulaştırır. Kendini gerçekleştirme eğilimi, insan türünün kalıtımsal bir eğilimidir. Her birey kendini gerçekleştirme çabası içindedir. Kendini gerçekleştirme doğuştan gelen bir eğilim olmakla birlikte, sosyal yaşantılardan etkilenir (Klasumeier, 1985). Kendini Gerçekleştirenler
Öğrenci motivasyonunu geliştirme sürecinde, sınıf atmosferiyle ilgili temel gerekliliklerin, güveni ve olumlu beklentileri inşa etme sürecinin, öğrencilerin algılama biçimlerinin ve öğrenci sorumlulukları üzerinde durmak gerekir. Woolfolk (1998) bu dört aşamanın içeriğinde yer alması gereken etkinlikleri tablo 16.4’de görüldüğü şekilde özetlemiştir (woolfolk, 1998). Tablo 16.4: Öğrenme Sürecinde Motivasyonu Destekleme Etkinlikleri Temel Gereklilikler
| |
|
Etiketler |
kaygısı, motivasyon, sınav, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Sınav Kaygısı Olan Çocuklar için Ne Yapabilirsiniz? | Tanem | Eğitim | 1 | 03 Kasım 2022 23:04 |
Sınav Kaygısı Nedir? Sınav Kaygısı Belirtileri ve Ebeveynler için Yardımcı Öneriler | Tanem | Sınavlar ve Hazırlık | 0 | 20 Ekim 2022 14:46 |
Sınav kaygısı için psikiyatristin verdiği ilaçları kullandı, yoğun bakımda | AttackMan | Haber Arşivi | 3 | 29 Ocak 2018 11:46 |
Motivasyon Nedir - Motivasyon Hakkında Bilgi | PySSyCaT | Sağlık Köşesi | 0 | 25 Ekim 2014 22:27 |
Sınav Kaygısı | Liaaa | Ruh Sağlığı | 0 | 28 Şubat 2012 17:24 |