30 Ocak 2023, 22:19 | #1 | |
Çevrimdışı ~ Bizimkiler.Net ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bu Hikaye Senin İçin... 'Anlamak’ kelimesini sözcüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut hale getirdin ve yüreğime yerleştirmeme yardım ettiğin için… ‘Anlamak’ ve ‘anlaşılmanın’ en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını bildiğin ve bana da öğrettiğin için… Durum ne olursa olsun dilinde bu kadar güzel bir ‘özğürlük’ şarkısıyla yaşabildiğin için… Senin için… Bu insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden kısacık bir hikayedir! Sonra sen geldin. Yaşayıp gidiyordum.. ’Yaşayıp gitmek’ Ne saçma! Bu fiili nedense hayatımızın sıkıcı olduğu bir günün diğerinden farklı geçmediğini düşündüğümüzde kullanırız. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? ’Yaşamak ve gitme…’ Yaşıyorumgidiyorum ve yol alıyorum. O halde şöyle demeliyim: ’Yaşıyordum ama gitmiyordum’ veya; ’Gidiyordum akıp zaman içinde koybulmuş vaziyette ancak yaşamıyordum .’ Bir aşk hikayesine boyanmıştı bütün mevsimlerim Tuhaflığı yoktu yazın kazak giyip de kışın denize girişimin Kazağımda da aşk kokusu vardı Acıma dokunan ve Nasıl kokacağına şaşıran Yosunlarda da Sonra sen geldin. ‘Hadi gelhayatı anlayalım ve anlatalım.’ Dedin. Çok konuştuk bu konuda çok.. Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkında bildiğin ne varsa bana vermek. Seninle konuştukça kendime dair son derece basit ama yine de hiç üzerinde durmadığım bir şeyler olduğunu görmek beni nasıl da şaşırtıyordu. ‘Acı’ konusunda çok konakladık.. Kanattıkça beni böyle acı Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya Ağlardın; Yaralarımdan şiir yapardım Acı bir annedir durmadan hüzün doğuran. Ahh ben o hüzünlerle boğuşmak azıcık nefes alabilmek için kaç kitap okudum kaç film izledim kaç hayat belledim bir bilseniz. Yooo! Dostlarıma haksızlık edemem şimdi. Turuncuya boyalı güney akşamlarından fesleğen kokulu batı ikindilerinden kuzeyin gri sabahlarına kadar kaç sohbet vardır yüreğimde daima saklayacağım. Ahh benim kelimelerle beyinlerinde tepindiğim dostlarım.. Nasıl da isterlerdi gözlerimden yanaklarıma dökemediğim gülüşleri görmeyi. Bence dostlar daima ‘gülmek’ ve ‘gülümsemek’ arasındaki farkı bilirler bu nedenle onlara arkadaş değil de ‘dost’ deriz zaten. Her sohbete yüreğimi yatırıp masaya son derece dikkatli ve zarif hareketlerle acı ve hüzün doğuran parçalarıma ulaşır üzerini örterlerdi. İyi hissederdim bir süre. Apartmanların üzerinde uçuşan martıları fark ederdim en azından. Ancak sonra yine hüzün… Yüzsüz hüzün.. Baktığım yerlerde gözlerim Bazen öyle uzun kalırdı İnanmazsınız ama Baktığım yerler sıkılırdı Sonra sen geldin. Geldin ve ;’Hele şu yükünün birazını bana ver. ’dedin. Şaşırdım çünkü görüşünüşe göre senin yükünün benimkinden fazlası vardı ama eksiği yoktu. Sen anlatırken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle başa çıkmak için özel eğitimli bir parçan vardı. Bu parça yükün niteliğini yada niceliğini yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten. Konuşurken bir yandan da yüreğimin en tozlanmış ve uzun süredir de yanına hiç uğranmamış parçasını koydun masaya. ’Bak’ dedin ‘bunlar hayat dostu parçalar. Şimdi bunları öyle güzel temizleyeceğiz ki bir daha canın içindeki parçalara okunmak istediğinde ve hüzün giderken bunların ışıltısına takılacaksın. Takılacaksın ki hüzün doğuran acı parçaları koyuvereceksin yerinde tozlanmaya. Böylece de zamanla ağırlıklarıolması gerektiği kadar olacak. Oysa sen ha bire parlatıp parlatıp durmadan onlara bakıyordun önceden ve bu da onları olduğundan daha ağır hale getiriyordu. Oysa tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Işıldayan parça daima daha ağırdır. Gelhayat dostu parçaları ışıldatalım durmadan.’ Sen geldin Kelimeleri şekere batırarak Sen geldin Baktığın yerlerde çiçekler bırakarak Acıya ve hüzne gerektiğinden çok yüz vermemeli insan. Ben artık hüznü içimde şişmanlatmamayı başarabiliyorum galiba. Geçen gün ne gördüm dersin? Meğer ne kadar yakışıyormuş martılar denizi üzerine!! Hikaye bu kadar… Merak edeceksiniz belki bu değişiklikleri sağlayan kim…. Diyelim ki kırk yaşını geçmiş veya otuzuna gelmemiş bir adamdı seksen yaşında bir ihtiyar hep otuzunda yaşayan bir kadındı ya da dört yaşında bir çocuk; hem hepsiydi hem hiç biri değildi. Ne fark eder ki? Bir CAN’dı. Canımın içi değil İçimin canı olup da Sen geldin Hoş geldin…..
__________________ ************************************************ [ [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ] | |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Öğretmenler İçin Hikaye Anlatıcılığı Neden Önemli | SimHa | Eğitim Etkinlikleri Ve Materyaller | 0 | 20 Temmuz 2014 19:53 |
Senin İçin, | Mhsn | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 22 Aralık 2012 16:59 |
İlköğretim Okulları İçin Hikaye Tamamlama Etkinliği | Ein | Aile Evlilik ve Çocuklar | 0 | 06 Mayıs 2011 20:57 |
Senin İçin | Candy | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 3 | 28 Ekim 2010 02:26 |
Senin İçin . . . | aSsLı | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 1 | 16 Ağustos 2007 08:50 |