![]() |
![]() |
03 Ocak 2016 22:46 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem -düşleri yüreklere bağlayan göbek bağı kesilmeli ve bilincin altı üstüne getirilmeli bulunmalı köstebek gözü nerede kaldıysa alınıp geri verilmeli- |
27 Nisan 2013 01:22 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem -Karalama 5- 1. gökyüzünde yıldızlar gece görmek istemediklerime siyah çalmış yıldızlarda ışıklar gece çocuk yanıma umut salmış 2. doğdu bir çocuk kentte yüzünde sarı perde öldü bir çocuk diğer kentte üstünde beyaz perde 3. ey benim halden anlamaz halimi yazanım hali sormayıp kahkaha atanım ey benim zeybeğe duran gururum horon tepen 17 yaşım çifte telli isteyen aşk yanım 20 sinde havayı roman sananım ey benim ağıt yakan maaşım ve gömülmeden toprağa 27 sinde havayı yürekte uzatan naaşım 4. güneş vurmuş da yüze hala don sevincim,içim güzde ben bu günlere bahar demem mayıs gelmeden yeşeremem 5. hatır ettim hatrı kalmasın gelmişe geleceğe gelmemişlere gelmeyeceklere acı kahve söyledim sen gündüz ol ben gece sen cümle ol ben hece hatır ettim de geçtim başa 40 yıl kavuşmayız daha kavuşmadan yazılmaz bu ara 6.- 7. gökyüzünde yıldızlar yüzümde gök elmacıklar kentte kendimsizlik o çocuğun da kedisi yok sezen o çocuğun da kendisi yok mayıs gelmedi daha kente 8. ey benim gündüzde geceyi yaşayan yanım kalp atışlarında kalbi aşktan dışarı atanım ey benim suskunluğun sesi elim nasırlı yaralı kalem yakışmaz dersin yakıştırmazlar gülün dalına dikeni ey benim işsiz düşlerim ey benim mayısım,baharım gel düşümde ki kent seni beklemekte nigar |
27 Nisan 2013 01:22 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Bir Hayale rüzgarın izleri yol kenarlarında sıyrılıp gitmekte dağın ötesine kaldırım taşlarına çığlık çığlığa döşenmiş kelimeler inceden kızıl yağmurun ıslaklığı dökülmekte yüzüme eğilişi yaprağın yer çekimine baş kaldırışı başağın tüm çekmelere çekinen bakışlarınla çevirişin yüzünü yaprak gibiyim göz bebeklerinin kahvesinde ve başak gibiyim el sözlerine kırkladım senden kalma öpüşü senden kalma gülüşü yüzümden içime kor gibi düşen yağmur kızgınlığın niye kızıllığın kime dönüyor bastığım yerler sudan sebepleri içtiğim zamanlarda anılar dönüyor eli belimde sarılma diyorum o ellere senin ellerin dönüyor sonra değiyor bedenime bir bakıyorum rüzgar geliyor omzuna çarpıyor kırılan kollarının ucunda ellerin ellerin rüzgarla gidiyor ve sonra nedendir aklım gidiyor yağmura yağınca hıncıyla yağmalanıyor anılar aklımın sen odasında dönmüyor epeydir başım toprak yerli yerinde suya seni katarak içmiyorum epeydir epeydir aklım başımda,yüreğim solumda huzur desen yas tutanağı yastıktan ve gece devriyelerinde düşüncelerin çalınmakta sessizce seni bırakarak odamda kilitlemeden kapıyı çıkıyorum yine sokağa usulca çıkıyorsun sen de hava soğuk üşümüşsün belli sokuldun aklımdaki yerine yüreğimle ört üstünü rüzgardan hızlı koşarım ben yağmura inat ruhumla kaparım başımı üşüme sen adımlarım geç kalmışlığın sancısı gittikçe ağırlaşan ağırlaştıkça saçlara aklar saçan adımlarımla eziliyor kaldırımlara döşenmiş kelimeler onlar ezildikçe sana söyleyemediklerim kanıyor onlar kanadıkça yağmura kızıl bulaşıyor koşar adım yollarda koşar adım yıllarda koşar adım aşklarda sağımda rüzgar solumda yağmur her yer kızıl her yer yaşamak ve her yer yaşlanmak koşar adım adımlarda adın kazındı soluğuma ve soluğum kesildi ruhumda nigar |
27 Nisan 2013 01:21 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Günlük Hesabı Farkındalık arıyorum bu zamanlarda. Hayatın monontonluğuna kapılmış, kapılmayı seçmiş, önceden yazılmış rolleri oynamaya çalışırken çoğu insan, bir ses geliyor uzaklardan. Saatlerdir çalışan bilgisayarımın fan sesi sanıyorum, hayır hayır daha derinden, sanki bir kuyunun içinden yakarış gibi.Neydi bu ses derken kendi kendime, yalnızlığım cevabı veriyor ‘ney' dir duyduğun ses uzaklardan dünyaya düşmüş ruhunun yakarışıdır. Mevlana'yı bir kez daha saygıyla anıyorum gecenin ikisinde. Saate de bakınca not düşüyorum gecenin 3 ünde Fikret Kızılok dinlemem gerek diye. Eksiklik var yürüdüğümüz bu yolun bir yerlerinde yoksa yalnızlığı yüksek sesle telaffuz etmeyi düşünmezdim bir çok şeyin yolunda olduğuna inanmaya çalışırken. Eksiklikten midir farkındalığı aramam ya da kelimelerin anlam çekiciliğinden midir bilinmez ... Çıkarılması da gerekiyor düşüncemde var olan fazlalıklar. Ağır geldiğinden değil oysa, maksat uykulara yer açılsın. Oyun değil de 4 işlemin bir parçasıysa hayat, çıkarma işlemi dönemindeyim sanırım. Farkındalığı sonuca ulaştırabilmek için. Belki sonuç yanlış olacak ama puan alabilirim gidiş yolumdan . Farkındalık diyorum da harfler çıkarılıyor sayfamda. Farktan fa ya indirgeniyor, nasıldı o nota. Komşulardan çekinmesem en son lisede kullandığım flütümü elime alıp gecenin bu saatinde çalacağım, sol elimin serçe parmağı yemek yerken bile hala havada hep. Tebessüm düşüyor yanağıma,müzik öğretmenim Hülya hanımı hatırlayınca. Nasıldı o nota, beş çizginin en alt boşluğunda, çizgiyi geçememiş utangaçlığından. Ne ince ne kalın bir ses, tokum ben diyor hayatın acıları tokmak gibi yüzünüze değil de göz altlarınıza vurunca. Tok'um doydum hayat, güneşini göster artık diye isyan da ediyor olabilir. ‘a' da gidiyor yavaş yavaş, yollarımda aaaaaa lar, şaşırmış belli ...'f' kalınca geriye hele de hayatınızın çarpma(ya da çarpılma) döneminde uzun ince bir adam sevmişseniz, hak veriyorsunuz ilhan berk in benzetmesine. ‘f' yi de çıkarıp boşluğa bakmak olmaz, sayfaya ‘sevmek' diye bir kelime düşmüşken yazmak olmaz. Hele de saat 0.3 e gelmişken Fikret Kızılok un şarkısını açmışken, düşüncelerimdeki fazlalıkları çıkarıp, yalnızlığın farkına varıp anılara sitem etmek olmaz. nigar |
27 Nisan 2013 01:20 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Sarı Gök vurur göğsüme suya düşen yaprağın yansıması vurulur göğsümde bahar kanat çırpamadan düşer ayak uçlarıma sarı umutlar leylalığımı bir yaprağa hediye ettim bu bahar tüm sular zehir tüm soluklar boğulmak haydan geldi sevinçler tırnakların arası kum dağ yüreklim huya gitti sevinci taşıyanlar ve kırgın şimdi sarılmalar dağlandı sarı gökte tüm dokunmalar fırtına sonrası bağıran anılar zamanın bağrına akrep sokulmalar üşüyen titreyen titrettikçe ağrıtan kıştan kalmış, ruhumda hala kışlayan sızılar hepiniz düşün suya bu bahar soframda az gelmiş zıkkımı mezenin kadehler doyulmaz sohbetlere eşlik ederken uzaklardan gelen ses çığlık çığlığa sohbeti keserken ve bahar sarı bahar cinayet mahalini yüreğime çizerken hepiniz düşün suya açılmazken düşlerin kapısı çilingir bu baharda da sofrada eksik kalırken her bahar düşün suya hepiniz maviye çal sen beni bahar sür beni gözlerine sür beni gitmem gereken yerlere varsın üzgün olsun sürgün olsun adım maviye çal sen beni bahar ve ağla aylarca yıllarca düşeyim gözlerinden düşeyim bir daha mavi gökten nigar |
18 Kasım 2012 16:28 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Elma Kokusu Gözler alacasında zamanın Ne ağlar ne gülümser Bir kemençe sesi Ney olur sızı akar gökten Bağlamanın telleri kopar Elma kokusu kalır avuçlarda Rengini yitirmiş mevsimler Bakılan siyah mı Görünen bu karanlık düştüğün zamanın uzaklığından mı ardında gelenler var sesini sesine katanlar var sen koşarsın dolu dizgin çocukluktan kalma bir oyunun aktörü olur kovalayan ne varsa kovmak istersin sonra gün batar batar ciğerine yalnızlık yazıp yazıp parmaklarının arasında bükülen kağıtlar gibi bükülüyor belin kağıtların kırışıklığı yüzüne vurmuş bak kırışıyor yazdıkça tenin cefaları koynuna iliştir göğsünde uçmaya hazır kuşlar yurtsuz yurdunda yurtsuz isimler,şiirler,şarkılar yurdunda yurtsuz tekil birliktelikler anılar ayağına takılmış sendeliyor ağırlığından bak o gidiyor gidiyor koynunu da alarak gözlerinde ki feri alarak mevsimlerin rengini çalarak gidiyor ne istanbuldur burası tarih kokmaz sokakları kız kulesi yoktur adına yazılmış şiirleri yoktur aşk kokmaz sokakları ne izmirdir burası denizi de yoktur kordonda el ele gezen sevgilileri de yoktur geniş düşüncelerle bakmaz insanları ne ankaradır burası karanfilde dostlarla karşılaşıp bir bira içmezsin ayazına inat denizsizde sevmezsin burayı vefalı da değildir insanları burası büyük değildir oysa yürekleri büyük insanları vardır öyle ki bu küçük şehre sığmaz yürekleri hadi gel susalım seninle biz konuştukça şehre dolan hüzünler ağıt yakmasın halimize sen o küçük şehirde ben bu küçük şehirde sessizce ağlayalım yalın halimize ya gözler ya bu bakışlar göğsümüze vuran sızılar susar mı çığlıkları bak elma kokusu var yine bak kendin gittin de hayalin de gidiyor sendeleyerek yine koynunu aldın ya bak bu sefer yüreğimde ki seni de alıp gidiyorsun işte renklerimi,düşlerimi,umutlarımı da alıp gidiyorsun işte … bak zaman siyah mevsim karanlık bak göğsümde ölü kuşlar var uçmayı öğrenemeden daha bak ya da bakma boş ver sen bu yürekte gidensin hep Nigar B. 18 kasım-2012 |
14 Kasım 2012 19:16 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Gençliğimiz Gençliğimiz ayakları uyurken açıkta kalmış bir beden;eller birbirine kenetlense de ömrümüz soğuk algınlığında.Mevsimsel öksürükler ki kısık kısıktır,sigara etkisi gibi. Gençliğimiz evden uzak odalarda,kendini tanımaya tamamlaya çalışan yüreklerin omuz omuza değil belki,onur onura tüm yanlışlıklara karşı doğru olma çabası. Gençliğimiz ömründeki tüm yapboz parçalarını,gün be gün yerlerini değiştirerek doğru parçayı doğru yere koyma uğraşı. Gençliğimiz genlerinde taşıdığı kalıtsallığa rağmen kendi özgür düşüncelerini yaşatma süreci. Ve sevinçle karşılanan yaş günleri yerlerini kaygıya bırakır adım adım.Hoş bakışlarda yürek bir adım geri çeker kendini.Popüler kültürün dayatmasından sıyrılarak müzikte de özgündür tercihi. Susmalar çoğalır...Akıldan çıkan kararnameler yürekte değiştirilir,karartılmasın aşka dair nameler.Aşk ki üç harften çok üç nokta ömürde .Karartılmasın aşka dair nağmeler.Aşk ki sol(un) anahtarı ömürde. Çoğalır sesimize yapışan sızılar.Sızı ki boyacı çocuğun ‘abi boyayım mı' demesi.Sızı ki bizden çok yaş almış insanların elinde ki buruşukluk.Sızı ki ömründeki tek sosyal aktivite evde televizyon izleyebilmek olanların,eve ekmek alabilme telaşı;alamazsa kendi ekmeğini kendi yapma çabası,un var ise ...Sızı ki çocuklarını arkadaşlarının yanında başını eğdirmemek için ,elde avuçta yok demeyip ‘şükür bu günümüze de ‘ diyebilenlerin gözünde.Ve gerçek şükür denilse de elde avuçta olmadığıdır,gerçek çeşitli oyunlarla yoksul olanların daha da yok olunmasıdır.Gerçek yok olmaya yüz tutmuşların bilinçsizleştirilmesidir,birileri varlıklarını daha zengin yaşayabilsinler diye.Birileri egolarını dünyanın hakimi sanabilsinler diye .Peki hesap günü geldiğinde kim kaçabilecek...Sızı ki kendi sesini kendi duyduğunda gözleri dolabilenlerde ... Sorma genç,sorgulama,düşünme,düşündürttürme,anlatma,açık lama,yargılama,sesini çıkarma. Gençliğimiz kader diye yazılandan farklı.Sıyrıl da gel ,haykır da gel,inadına inan da gel.Emperyalizmin çıkarları için dayatılanı ömrümden çıkar da gel.Gel ki bahardır ömür,sen gel ki aşkla...Gençliğimiz soracaktır,düşünecektir ve okula başladığında öğretilen o şarkının sözlerini duymayanlara tekrar tekrar söylecektir; ‘' Oynaya oynaya gelin çocuklar El ele, el ele verin çocuklar. Bir vatan bırakın biz çocuklara Islanmış olmasın göz yaşlarıyla. Bir bahçe bırakın biz çocuklara Göklerde yer açın uçurtmalara. Oynaya oynaya gelin çocuklar El ele, el ele verin çocuklar. Bir barış bırakın biz çocuklara Ulaşsın şarkımız güneşe ve aya. Oynaya oynaya gelin çocuklar El ele, el ele verin çocuklar. Bir dünya bırakın biz çocuklara Yazalım üstüne sevgili dünya Oynaya oynaya gelin çocuklar El ele, el ele verin çocuklar. (Adnan ÇAKMAKÇIOĞLU) ‘' Nigar B. 7 Ekim 2012 |
13 Kasım 2012 19:35 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Gün Doğar Ayakkabıları tavana asılmış yalın ayaklı yığınlar Dirsekleri pencere kenarlarında çürümüş kayıtsız bakışlarla Dil uzatılsa uykulu biçimlerine Sokağın başından kaplar göğü beklenmedik sis Sıçrayıp da karanlıktan mintanlara bulaşan bu tekinsizlik nedir Hükmeden ses duyulur zifire karışır yıldızlar Mırıldanır dalda ahraz kuş Kanat çırpan ne varsa kamburundan vurulur Eller ellere yabancı ,gözler gözlere Neredeyse yitik bir ülke herkes kendi derininde Ter dökmeden terk edilmez güvensiz ülke Gel gitlere ayarlanmış yüzyıllardır saatler Zamana yönelen soru işaretleri güneşe orak Bu sokak var oluştan beri çorak Öyleyse benek benek yerlere düşenleri toplamalı Dinginliğinde uykunun beyaz bir uçurtma yapmalı Boğazı sıkan ne varsa o uçurtmaya bağlamalı Toplamalı sokağı da sise atmalı Ayakkabıları tavana asılmış yalın ayaklı yığınlar Dirsekleri yerlerde çürümüş kekeleyen çığlıklarla Açılır göğün göz kapakları Uyanan bir ülkede yeni bir gün doğar Nigar B. 16 Ekim-2012 |
12 Kasım 2012 19:48 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem adsız Bir bahar daha geçirebilir mi Toprağında ki tüm tohumları denize atmış olanlar Yürekteki kayaya vuruyor bu baharda hırçın rüzgar Dört mevsimden fazlasını geçirdi içimde ki şehir Şehir diyorum da bakmayın gelenler önce güneşi alıp gidiyor Sonra çiçekleri topluyorlar Geride kutupda kalmış karanlık sokaklar Geride sokaklara dağılmış dikenli anılar Sonra da vurdukça o rüzgar Parçalanıyor o yürek Dikenlere eşlik ediyor çakıl taneleri çoğalarak Çoğalanlarım var evet Ama biliyor o yürek Çoğalan o taneler azalan bir bütünden geliyor Ya azalanlarım,azaldıkça ağlayamadıklarım Ağlamak diyorum da bu bahar çocuklar gibi olmak isterdim Sevgimi kırdılar anne diye haykırıp ağlayabilmek O zaman bu zehir zıkkım günlerde hafifler miydi O yürek… İstediklerimizi yakın anlamlara büründürerek Yahut yan yana durduğunda anlamsız olanlara Kelimelerden köprüler kurarak istemeyi öğrettiler Seni seviyorum herkes gibiydi Seni özledimi sıradan diyerek farklı anlatmayı denedik hep Öyle ki aşk bile dilimizden çıkmayanlardandı Yanılmışız anne Anlattık zannettiklerimizi anlatamamışız Giden bir yerlerde başka zamanlarda Bir başkaları için gelen oluyor Sevinmeliyiz evet İnsanlık adına Ama bugün imgelerden kopartıyorum birikintilerimi Birikinti demişken O karanlık yollarda o birikintilere hep düşüyorum ben Benim güneşimi aldılar Ay bile doğmuyor yürüdüğüm içimdeki şehirde Öfkem dalgalara vuruyor Sesler şiddetle çarparak bir birine Var olduğunu bilmediğim volkanı patlatıyor Şimdi elim yüzüm gönlüm ömrüm Yangınlarda… Çıkarsa dilimden bir söz Bilirim yakar çıktığı yeri de Yandığımız süt olsaydı Üflediğimiz yoğurtla sınırlı kalırdı Belki … Belki susmak en iyisidir Belki öfkeyi kusmak da iyidir Başlangıçlar gibi bitişler de iyidir Belki … Acılar olgunlaştırır diyorlar Çürümenin bir nedeni de fazla olgunluktan değil midir Bilmiyorum anne Ben artık hiçbir şey bilmiyorum Geçer mi,gider mi,biter mi,diner mi bilmiyorum Farklı yılın aynı mevsiminde aynı şekilde Bir öncekinden de beter biçimde Üstelik bu sefer inancımı da attıysam denize O kemik aynı yerden kırılabiliyorsa Kırılıyorsa şehrin fay hatları da gök hatları da yol hatları da Toparlansa ne olur dağılanlar İyileşse ne olur kabuk bağlayamadan kanayan yaralar Umut diye haykırsa ne olur akılda bir yerler Artık Geçmese de bir Geçse de bir Nigar B . ekim-2012 |
11 Kasım 2012 15:17 | |
Nigar | Cevap: Mavi Dem Gelsem Sana Aman vermez Haldan bilmez Zulada mapusluk var Yüreği çevirmiş dört duvar Gayrı kelebek ömürlü umutlar Gayrı kulak sesi unutmuş Unutulmuş hayat Bağdaş kurulmuş dizlerde Yaslanmıyor yarin cemali Kesseler o dizleri Kesseler yare yazılmayan dizeleri Kış geliyor Sokaklardan kaçmış kalabalıklar Kasvet düşmüş şehirlerde kasketli insanlar Bağdaşmıyor suretin şehre yar sen bahara yakışan yeşilim adın çıkarsa dilden gözlerde donar okyanus solan çiçeklerse sararan bir mevsimim esen rüzgarsa savrulan bir zerreyim hasretlik düşer şu ömre vuslat düşmez bir cemre şu ömürde gelsem sana yırtsam karanlığı yollardan kırsam duvarları ah eder mi yürek içimdeki yangınsa bu üşümek niye atsalar cehennemin dibine yandım der mi senden ayrı düşmüş ben zincire vursalar bileklerimi acır mı sana kavuşamayan ben gelsem sana bağışlar mı beni senden uzak düştüğüm zaman yıkılsın bedenim yıkılsın ruhum sana gelmeyecekse kırılsın ayaklarım,ellerim bu hasret niye bu sınama niye duvarlar yükselir gece çöker çöker gözlerim sularda boğulurum gayrı avaz avaz içime düşer ses gayrı dermanı kalmaz sözün Nigar B. 15 Ekim 2012 |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |