![]() |
![]() |
01 Aralık 2014 15:51 | |
Vesaire | Bu Hikaye Kaleme Değmemeliydi – Yasemin YILDIRIM Tökezleyen ömrümden çok sonra… Topladım kırıntılarımı yerden. Bu serzenişte ayrılığa meydan okumalıyım. Yüksek duvarlardan atlamak yerine, asfaltlardan geçmeyi denemeliyim. Üzülmeliyim. Batık bir eylül gecesi ay düşünce omuzlarıma kalmalıyım, Gökyüzü bir günde bana kan/sın. Ben kanayım kabuk tutan yaralar altında. Ayaklarıma dolanan gitmeler sürüklemeli beni griye. Griler ki düşlerime yama. Yol uzundu, yolun sonu yoktu. Kırgındım suskulara. Küstüm elimdeki aynaya. Asamı yere çarpınca ikiye bölünmüyordu yüzüm. Uykular akmıyordu gözlerimden. Kırgındım dünya’ya, kızgındım yar/e. Uzun soluklar altında tuttum nefesimi. Kaç uykudur nefessiz uyandım uykulardan. Zamanla yüzleşmek yerine zaman’a attım kendimi. Şimdi tam zaman’ı ölmenin. Zamansızlığa pay vermemeliyim Ve çekip çıkarmalıyım kendimi kendimden. Çocuk olmak yerine, uçurtmaları kanayan âşk olmalıyım. Yine bir sayfa açıldı önüme. Ömrümden ömür çalarak yazdım suretsizliğimi. Adım anılınca açılsın kıyamet kapısı. Cennet kapıma asmak isterim hikâyemi. “Bana ait koca bir cennet, ay’ın hiç düşmediği.” Yar/adana teslim edilmeli bu biçimsizlilik. Yar/e emanet edilmez bu açık yar/a. Aslım olan her şeyi çürüttüğü gibi, bir sayfada terk eder yüzümü. Şimdi hangi sayfada bir dipnot görsem cennet kapım gelir aklıma. Tam yedi adım ve yedi harf sonra ölümü içirdim öyküme. Vazgeçmeliydim. Ocak’ta doğmak yerine, eylül’de hasat’a bırakmalıyım yıllarımı. Oysa ben darağaçlarından meyve toplamamıştım. Onsekiz yılın hikâyesi değince kaleme Leyla titredi. Leyla bile kabullenemedi bu son/u. Sahi Leyla’nın benim gibi cennet kapısına asacak bir öyküsü var mıydı? Düşüm düştü düşüme, üşümedim. Düşüm kırıldı sonra… Yüreğimin kepenkleri sızladı aldırmadım. Nasılsa bu hikaye hiç yerini bulmayacaktı. |