Türk Müziğinde Vurmalı Çalgılar nelerdir ?
Türk sanat müziğinde kullanılan başlıca vurmalı çalgılar kudüm, tef, bendir, halile, darbuka ve santurdur. Kudüm, yarım küre biçiminde, üzerine deri gerilmiş bir çift bakır kâseden oluşur. Kâselerin çapı yaklaşık olarak 30 santimetredir. Devrilmemesi için, içi pamuk dolu meşin simitlere oturtulan kudüm, "zahme" adı verilen bir çift çubukla çalınır. Sesin daha az ve daha tok çıkması istendiğinde, zahmelerin ucuna keçe sarılır. Kudüm kâseleri arasında, ses açısından genellikle dörtlü aralık {la-re, sol-do, do-fa gibi) bulunmasına dikkat edilir. Bu hem derilerin gerginliğini, hem de kalınlığını farklı tutmakla sağlanır. Pes ses veren kâse sağ tarafa (çalana göre), tiz ses vereni ise sola konur. Düm'ler sağdakine, te ke ve tek'ler ise soldakine vurulur. Dindışı müzikte de önemli bir yeri olan kudüm, Mevlevi müziğinde neyden sonraki en önemli çalgıdır. Kudüm çalana "kudümzen" denir. Kudümün biraz daha küçüğü nakkare adını taşır. Bu çalgıya halk arasında "çifte nağra" denir. Nakkare daha çok mehter müziğinde ve halk müziğinde belli yörelerde kullanılır. Biçimsel olarak gene kudüme benzeyen, ama boyutları onunkilerden çok daha büyük olan kös de mehter müziğine özgüdür. Kösler sefer sırasında at ya da deve ile taşınırdı. Daha önce tanımlanan tef ya da def Türk müziğinde eskiden beri kullanılan bir vurmalı çalgıdır. Bir ara kullanılmamış, ama sonradan, özellikle ince saz takımlarında kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de kullanılmaktadır. Bendir ya da daire, çapı 50 santimetreyi bulabilen büyükçe teftir. Genellikle zilsiz olan bendir, tekke müziğinde olduğu gibi, dindışı müzikte de kullanılmıştır. Özellikle mehter müziğinde kullanılmış olan halile ya da zil, tekke müziğinde ve dindışı müzikte de belli işlevler üstlenmiştir. Darbuka, pişmiş topraktan ya da metalden gövdesine deri gerilerek yapılan, büyük olasılıkla çok eski bir Arap çalgısıdır. Türk sanat müziğinde eskiden de kullanılmakla birlikte, 20. yüzyılda önemi artmıştır. Toprak gövdeli darbukaya halk arasında "dümbelek" denir. Santur, kanuna benzer telli bir çalgıdır. Tellerinin metal olması ve bunların mızrapla değil, küçük ahşap tokmaklarla titreştirilmesiyle kanundan ayrılır. Dize ya da özel sehpasına konarak çalınan santur, özellikle 19. yüzyılda çok rağbet görmüş sonra gözden düşmüştür. Santur çalan sanatçıya "santuri" denir. Günümüzde, birkaç amatördışında santur çalan kalmamıştır. Davul Türk halk müziğinin en önemli vurmalı çalgılarındandır. Basık bir silindir görünümünde olan davulun kasnağı esnek ağaçlardan, bükülerek yapılır. Her iki yüzüne de deri gerili olan davul omuza asılarak çalınır. Sağ eldeki büyük tokmakla düm'ler, sol eldeki ince çubukla ise tek'ler vurulur. Bir açık hava çalgısı olan davul, zurnayla birlikte ayrılmaz bir ikili oluşturur. Türk halk müziğinde davuldan başka, dümbelek ya da dümbek denen toprak darbuka, zilli maşa (tahta), kaşık, zil (parmaklarla çalınabilecek kadar küçük bir tür halile ya da metal kastanyet), çalpara (ya da şakşak) gibi vurmalı çalgılar da kullanılır. Bu son çalgı, çok sert ağaçlardan yapılan ve her zaman iki parçadan oluşan bir tür kastanyettir. Zilli maşa, mangal maşasını andıran, metalden, iki kollu bir çalgıdır. Her iki kolun ucuna da ince zincirlerle çıngıraklar bağlanmıştır. Zilli maşa başka bir metal çubukla vurularak çalınabileceği gibi, sallanarak da çalınabilir. |