30 Mayıs 2014, 23:14 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Kopuz Sultan II. Mehmetin vezirlerinden Hersekzãde Ahmet Paşanın îcãdı olduğu söylenmektedir. Üç telli bir saz olduğundan, Bosna, Budin, Kanlıcı, Eğre ve Temeşvar gibi yörelerde çokça çalındığından bahsedilmektedir. Evliyã Çelebi, mizãhî bir üslupla aygır gibi kişneyen levendâne şeştar yavrusu dediği bu çalgıya Anadoluda hiç rastlamadığını ifãde etmektedir; ki bu bilgiler, Türklerin ata çalgısı olduğu iddia edilen Kopuz sözkonusu olduğunda hayli ilginçtir. İbn-i Gaybîye göre ise, 15. yüzyılın başında, özellikle nãzım ve nesir türünden Türk masallarına eşlik etmede kullanılan ve muhtemelen günümüzde Bağlama, Bozuk ve Meydan Sazı 7 olarak bildiğimiz türlere benzeyen OzanKüpüz-u Rûmî adlı deri karınlı ve beş çift telli bir Anadolu sazı mevcuttur. Bundan başka, bir de Karadüzen adı verilen bir tür vardır ki, Evliyã Çelebi bu sazın, Kãnûnî Sultan Süleymanın hışmından korkup Anadoluyu terkeden şehzãde Bãyezid ile berãber Acem diyãrına sığınan Kuduz Ferhat isimli bir müellifin îcãdı olduğunu, Tanbura şeklinde, üç kirişli, sürãhi gövdeli ve perdeli bu çalgıyı ismi geçenin Isfahanda peydah ettiğini ve bilhassa taşralı ayakkabıcılıar arasında yaygın olduğunu yazmaktadır. Kopuzun Macaristanda kullanılan Kobza adlı çalgıya, Karadüzenin, Arnavutlukta kullanılan Düzen adlı saza denk olması muhtemeldir. Evliyâ Çelebi, ayrıca Muğlada îcãdedildiğini zikrettiği BarbutOklu Kopuz veya Yaylı Kopuz gibi yaylı çalgıları belirtmede kullanılmaktadır . adlı bir Türk sazı yanısıra, bir de (Berbat) adında kopuz-vãrî bir sazdan bahsetmektedir; ki yazılana göre, bu çalgının düz bir sapı, kiriş tellerinin her iki yanında ayrıca mãdenî telleri ve tellerden aşağı dört burgusu varmış. Orta Asyada ise Kopuz, özellikle Kırgız, Altay ve Kuzey Türkleri arasında, ØSantur Evliyâ Çelebi adını vermişse de tanımlamamıştır. Ses tahtası üzerine mâdenî teller gerili bir İbrãnî çalgısı olduğundan bahis vardır. Kãnunun akrabãsı olduğu açıktır. Eskiden ibrişim teller ile çalınmakta imiş. Tevratta PsanterinSantur kelimesi buradan kök almıştır. Safiyüddin Urmevîye ait olduğu söylenen Nüzhe adlı çalgının 7, Santurdan türemiş olduğu kabûl edilmektedir. Santurun, 11. yüzyıldan sonra, çeşitli tasarılarda Avrupaya yayılmış olduğu ve özellikle Macaristanda, gümüş sarmalı çelik tellere sãhip Dulçimer adlı çalgının oluşumunu tetiklediği anlaşılmaktadır. Bugün, dünyadaki etnik-otantik sazlar arasında en önde gelen bir çalgı ãilesini Santurgiller oluşturmaktadır. İkizkenar bir yamuk şekline sãhip olan geleneksel Türk ve Îran Santurları, üçer üçer gerili olan 72 sarı pirinç tele, ucu keçe yãhut tülbent sarılı zahmeler (veya mızraplar) ile vurularak çalınır. 19. yüzyıl sonuna gelindiğinde, İstanbulda Alla Turka ve Alla Franga şeklinde iki tür Santur kullanılmıştır. Hamãilî Santur da denilen Alla Franga Santur, beşer beşer gerili, üç oktavlık kromatik ses alanına sãhip 160 telden, Alla Turka Santur ise, iki buçuk oktavlık noksan bir ses sistemine sãhip üçer üçer gerili yaklaşık 96 telden müteşekkildir 7,[15]. Bu ãleti geliştirebilmek üzere sarfedilen bir takım çabalara rağmen, 20. yüzyılda yeterince rağbet görmeyen Santur, artık Geleneksel Türk Mûsîkîsi çalgı topluluklarında kullanılmamaktadır. | |
|
Etiketler |
kopuz |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |