IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Ocak 2012, 23:12   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Mısır'daki Yahudilerin Tarihi




Mısır Yahudileri, dünyanın hem en eski hem en yeni cemaatini oluşturur. Tam bir nüfus bilgisi bulunmasa da Mısır'daki Yahudi nüfusunun 2004 itibariyle 100'den az olduğu düşünülür,[ bu sayı 1922'de 75 ila 80 bin arasındaydı. Tarihi yerli cemaatin çekirdeğini Rabinik ve Karay Yahudileri oluşturur. İspanya'dan kovulmanın ardından Mısır'a daha çok Sefarad ve Karay yerleşmiştir. Nüfus, Süveyş Kanalının açılmasının ardından artan ticaret olanakları sebebiyle yükselişe geçti. Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı topraklarda yaşayan Yahudiler Mısır'ın ana şehirlerine yerleşip modern cemaatin ticari ve kültürel elit tabakasına girdiler. 19.yy'ın sonlarında Avrupa'da yaşanan pogromlardan kaçan Aşkenaz cemaati çoğunlukla Kahire'nin Darb el Barabira çeyreğinde toplanmıştı.

Antik çağ

Asvan papirüslerinde, saklı belgelerde ve Aramca yazılan mektuplarda, Ahameniş İmparatorluğu adına Mısır'ın cephe garnizonunda görev alan bolca Yahudi askerin varlığıyla ilgili bilgiler bulunur. MÖ 650'de Kral Menaşe zamanında cemaat, Nubiya'ya sefer düzenleyen Firavun I. Psamtik'e destek sunmak için kuruldu. Dini sistemleri Babil politeizminden güçlü izler taşıdığı için, bazı uzmanlarca bu cemaat Yahudi-Samiri kökenlidir ve kendilerine ait tapınakları, yerel tanrı Knum ile yanyanaydı. Bu belgeler MÖ 495 ila MÖ 399 yılları arasındaki bilgileri içermektedir.

Eski Ahit'te anlatıldığına göre, MÖ 597'de Yehuda Krallığı yıkıldıktan ve Yahudi vali Gedalya öldürüldükten sonra çok miktarda Yahudi Mısır'a sığınmıştır. Atama yapıldığı duyulduğunda, Moav'a, Ammon'a ve Edom'a kaçan Yahudiler Yehuda'ya geri döndü fakat Gedalya öldürümeden çok önce, bu topraklarda yaşayan Yahudiler veya sonradan geri dönenler Mısır'a kaçtı. Mısır'a gidenlerin sayısı tartışma konusudur. Kaçanlar, Mısır'da Migdol, Tahpanhes, Nof ve Patros şehirlerine yerleşti.

Her ne kadar Çıkış kitabında İbranilerin Antik Mısır'da köle olduğu anlatılsa da, bir asrı aşkın arkeolojik çalışmalar, ne dört asır boyunca Yahudilerin Mısır'da kaldığı, ne bir milyondan fazla İsrailoğlunun Kızıldeniz'i geçtiği, ne de Sina Çölü'nde geçen üç ay ile ilgili bir kanıt bulabilmiştir. Çıkış hikayesinin tarihi bir gerçeklik olduğunu savunan uzmanlar bugün bunun sadece bir olasılık olduğu görüşünde birleşmektedir.

Ptolemaios ve Roma (MÖ 400 - MS 641)

Sonradan yaşanan göç dalgalarıyla Ptolemaios döneminde Yahudiler, başta İskenderiye olmak üzere Mısır'a göç etti. Bu dönemde Mısır'daki Yahudi tarihi İskenderiye merkezliyken Kafr ed-Davar gibi diğer şehirlerde de kardeş cemaatler kuruldu. MÖ 3.yy'da Yahudi diasporasının büyük bir kısmı Mısır'ın şehir ve kasabalarında bulunmaktaydı. Josephus'un tarihine göre, Yahudiye'yi eline geçiren I. Ptolemaios Soter, Yehuda toprakları, Kudüs, Samarya ve Gerizim Dağı'ndan 120,000 Yahudi esiri Mısır'a gönderdi. Bu kişilerin yanı sıra, bereketli toprakların ve Ptolemaios'un liberalliğinin cazibesiyle birçok Yahudi kendi arzusuyla buraya göç etti. Ptolemaious ve Mısırlı annesi Berenis'e adanan sinagoglar 19.yy'da İskenderiye yakınlarında bulundu. Josephus ayrıca bu 120,000 esirin II. Ptalemaios Filadelfus tarafından serbest bırakıldığını belirtir.

İskenderiye'deki Yahudilerin tarihi, MÖ 332'de Büyük İskender tarafından şehrin kurulmasıyla başlar. Yahudiler, İskender ve ardılları döneminde nüfusun önemli bir bölümünü oluşturmaktaydı. Yerli kült tesirlerinden etkilenmemek için Ptolemaioslar Yahudilere şehrin beş idari bölümünden ikisini tahsis etti. Bu zamanda İskenderiye'deki Yahudiler, dünyadaki herhangi bir Yahudiye göre bağımsız bir siyasi yaşam sürüyordu. Roma İmparatorluğu'ndaki Yahudiler dini amaçlı özel topluluklar kurarken veya Mısır ve Fenike gibi yabancı ticari kurumlara üye olurken İskenderiye Yahudileri, yerli halkla yan yana bağımsız siyasi bir cemaat oluşturuyordu.
Roma döneminde Nil nehrinin doğsusunda bugün Benheseh denen yerde önemli sayılabilecek bir Yahudi cemaati bluunuyordu. Şehirde Yahudilere ait sokaklar vardı. Buradaki Yahudilerin çoğu ahitsel isimlerini korumalarına rağmen bir ihtimalle Hristiyan olmuşlardır. 300'lerde bir Mısır tapınağında Aşil oğlu Yakov diye bir din görevlisi bulunmaktaydı.

İskenderiye'deki Yahudi cemaati Kitos Savaşı sırasında Trajan'ın orduları tarafından hemen hemen yok edildi ve Josephus'a göre pogromda katledilenlerin sayısı 50,000'di.

Arap hakimiyeti (641 - 1250

Arapların Mısır'ı işgaline ilk destek, Monotelitizmi yaymaya çalışmakla ünlü İskenderiyeli Patriark Kiros'un idari yolsuzluklarından rahatsız olan Yahudiler, Koptikler ve diğer Hristiyanlardan geldi. Orada hali hazırda yaşayan Yahudilerin yanı sıra diğer bazı Yahudiler Arap Yarımadası'ndan gelmiş olmalıdır. Muhammed'in Banu Canba'ya 630'da yazdığı mektubu Al-Baladhuri, Mısır'da gördüğünü iddia etmiştir. Aynı mektubun İbranice harflerle yazılmış bir kopyası Kahire Genizası'nda bulunmuştur.

Yahudilerin, eski Mısır liderleri için hoş duygular beslemesi için bir sebebi yoktu. 629'da İmparator I. Heraclius Yahudileri Kudüs'ten kovdu ve akabinde İmparatorluk genelinde Yahudilere karşı katliam başlattı. İmparator Anastasios zamanında (502) Amida'nın Persler tarafından ve İskenderiye'nin Pers general Şahin tarafından fethedildiği zamanlarda Yahudilerin Hristiyanlara karşı olması sebebiyle bu zamandan beri Koptiklerle Yahudiler arasında süre gelen bir anlaşmazlık mevcuttu; bu nedenle Roma İmparatorluğu'nun Yahudilere karşı uyguladığı katliamın Mısır ayağında katliamlar Koptikler tarafından destek gördü. İskenderiye Antlaşması'yla (8 Kasım 641) Mısır'ın Arapların eline geçişi resmileşti. Bu antlaşmayla, Yahudilerin yaşadıkları şehirlerde kalmaları garanti altına alındı; Şehrin fethedildiği zamanda Amr Bin El-as halifeye bir mektup yazıp burada 40,000 Yahudinin bulunduğunu belirtmiştir.

Emeviler ve Abbasiler döneminde (641-868) Mısırlı Yahudilerin akibetleriyle ilgili çok az bilgi mevcuttur. Tolunoğulları döneminde ise (863-905), Karay cemaati büyük ölçüde kalkındı.

Fatımiler hakimiyeti altında (969 - 1169)

Son dönemlerdeki El-Hakim bi-Amrallah hakimiyeti dışındaki zamanda Fatımiler dönemi Yahudiler için genelde olumlu geçmiştir. Mısır'da Talmud okullarının açılması genelde bu döneme denk gelir. Toplumda yüksek mevkilere gelen Yahudilerden birisi Yakub ibn Kilis'ti.

Helife el-Hakim (996-1020), II. Ömer Antlaşması'na sıkı sıkya bağlıydı; Yahudilere çıngırak takma ve toplum içinde tahtadan oyma bir buzağı taşıma zorunluluğu getirdi. El-Cevderiye'de bir sokakta yalnız Yahudiler yaşamaktaydı. El-Hakim, buradaki Yahudilerin ayinlerinde kendisiyle dalga geçildiğini duyunca mahalleyi yaktı.
12.yy'ın başlarında Abu el-Münecce ibn Şayah isimli bir Yahudi tarım bakanıydı. En bilinen icraatı 1112'de Nil nehrinde bent kurmasıydı ve buraya "Bahr Abu el-Münecce" denmektedir. İşi gereği harcamalarının yüksek olması itibarını zedeledi ve İskenderiye'de hapse atıldı, fakat kısa bir süre sonra çıkmayı başardı. Bir banker ile yaptığı alışverişin belgesi bugün hala muhafaza edilmektedir. 1137'de vezir Al-Afdal Şahanşah altında maliyeden sorumlu fakat adı bilinmeyen Yahudi bir usta vardı. Düşmanları tarafından işine son verilen bu kişinin yerine, Yahudileri Krallık'tan kovmaya çalışan bir Hristiyan patriark getirildi. Önde gelen dört Yahudi bir araya gelip Hristiyanlara karşı komplo kurdular fakat bu komplonun sonucunda ne olduğu bilinmemektedir. Eski bakan, Konstantinapollü Yahudilere karmaşık şiirsel bir formda mektup yazıp kendilerine yardım etmeleri için yalvarmıştır. Bu mektup bugüne kadar korunmuştur. Halife el-Hafız'ın doktorlarından biri Abu Mansur isimli bir Yahudiydi. Abu el-Fedail ibn al-Nakid (ö. 1189) ünlü bir göz hekimiydi.

Bu asırda, Mısır cemaatleri üzerine gerek Yahudi uzmanların raporları gerekse seyyahlardan gelen bilgiler sayesinde biraz daha fazla ışık tutmak mümkündür. 1141'de İskenderiye'ye gelen Yehuda Halevi, arkadaşı Aaron Ben-Zion ibn Alamani ve onun beş oğluyla ilgili şiir yazmıştır. Halevi, Dimyat'ta İspanyol asıllı Abu Said ibn Halfon ha-Levi ile tanışıp arkadaş oldu. 1160'da Mısır'ı ziyaret eden Tudelalı Benjamin buradaki Yahudi cemaatiyle ilgili genel bilgiler sunmuştur: Kahire'de 2000 birey; liderleri Fransız asıllı Phineas b. Meşaullam olan İskenderiye'de 3000 birey; Feyyum'da 20 aile; Dimyat'ta 200 birey; Nil'in doğusundaki Bilbeis'te 300 birey; ve Damira'da 700 birey Yahudi bulunmaktaydı.

Selahaddin dönemi ve Rambam (1169 - 1250)

Selahaddin'in Haçlılar ile yaptığı savaştan (1169-93) Yahudilerin etkilenmediği görülmüştür. Son Fatımi'nin doktoru olan Yahudi Abu al-Bayyan al-Mudavvar (ö. 1184), Selahaddin'in de doktorluğunu yapmaktaydı. Rambam'ın kayın biyraderi Abu al-Maali de Selahaddin için çalışmaktaydı.[23] 1166'da Mısır'a gidip Fustat'a yerleşen Rambam, doktor olarak ün yapınca, Selahaddin'in ailesinin, vezir El-Kadı El-Fadıl'ın ve Selahaddin'in ardıllarının doktoru oldu. Kendisine Rais al-Umma (Ümmet reisi) veya Rais al-Milla (Millet reisi) ünvanı verildi. Fustat'ta Mişna Tora'yı (1180) ve Şaşkınlara Kılavuz'u yazdı; her ikiside dönemin Yahudi uzmanlarınca muhaleftle karşılandı. Bu mekandan responsa denen dini cevaplar içerikli mektuplar gönderdi. 1173'te esirlerin kurtarılması için Kuzey Afrika cemaatlerinden talepte bulundu. Bu talep Rambam'dan bugüne kalan son belgedir. Karayların meclisten çıkarılmasına sebep oldu.

Memlûkler (1250 - 1517)

Bahri Hanedanı altında (1250-1390) Yahudiler nispeten sessiz ve sakin bir hayat yaşadılar; zaman zaman ordu ekipmanlarının bakımıyla ilgilenen Yahudiler tutucu Müslümanların kadı ve ulemaları tarafından rahatsız edildiler. Al Makrizi'ye göre Memlukların ilk büyük sultanı Baybars (Al-Malik al-Tahir, 1260-77), "zimmi" vergisini ikiye katladı. Bir ara Yahudileri yakmaya niyetlenen ve bu sebeple kuyular kazdıran Sultan, fikrinden cayıp ağır vergiler uyguladı; bu dönemde Yahudiler ortadan kayboldu.

Sambari (135, 22)'de, Ömer Antlaşması'nın geçerli olduğu yerlerde bu kuralların katıca uygulandığı belirtilir. 1305'te Suriye'de Moğollara karşı zafer kazanan Sultan ülkesine geri döndü, Yahudilikten İslam'a geçen İskenderiyeli fanatik Said ibn Hasan, gayrimüslümlerin kilise ve sinagoglarından yaptığı aleni ayinleri kibirlik olarak nitelendirip kızgınlık duydu. On haham, on papaz ve on ulemadan oluşan dini bir meclis kurmaya çalıştı. Bunu başaramayınca kilise ve sinagogların kapatılması için çaba verdi. İskenderiyeli güruhlar tarafından bazı kiliseler yıkıldı; fakat Ömer Antlaşması gereğince sinagogların çoğunun ayakta kalmasına izin verildi. Sambari (137, 20)'de dediğine göre Barselona'nın Faslı kralından gelen mektupla (1309) yeni bir antlaşma yapıldı ve sinagoglar tekrar açıldı; bu mektup muhtemelen Ömer Antlaşması'nın tazelenmiş sürümüdür. Bu konuyla ilgili hala baki olan Müslüman doktorların fetvaları bulunur. Taki al-Din ibn Taimiyyah'a (d. 1263) göre Kahire'deki sinagoglar bunden önce de bir kere kapatılmıştı. Bu fanatik Müslüman, Yahudilere küfür eden fetvasında, sinagogların heterodoks Müslümanlar, İsmaili, Karmati ve Nusayriler zamanında kuruldukları için yıkılmasını buyurmuştur.[26] Fakat sinagogların ayakta kalmasına izin verildi. Aynı sultan zamanında (1324) Yahudileri Fustat'ta ve Kahire'de kundakçılıkla suçlandı; temize çıkarılmak için 50,000 parça altın ödetildi.

Burci Hanedanı zamanında Franklar İskenderiye'ye tekrar saldırdı (1416), Yahudilere karşı kurallar Şeyh el-Muayyid (1412-21), nüfusu azaltan veba nedeniyle 1438'de Eşref Bars Bey, Al-Zahir Çakmak (1438–53) ve Kait Bey (1468–95) tarafından sertçe uygulandı. Kahire Yahudilerine 75,000 parça altın ödetildi.

Türk hakimiyeti (1517 - 1922)

22 Ocak 1517'de Türk sultan Yavuz Sultan Selim, son Memluklu Tomanbay'ı bozguna uğrattı. Yahudi ilişkileriyle ilgili kökten değişiklikler yapan sultan nagidi feshetti, her cemaati bağımsız kıldı ve David ibn Abi Zimra'yı Kahire'deki cemaatin başına getirdi. Ayrıca Abraham de Castro'yu darphaneye ustabaşı olarak atadı. Selim'in ardılı II. Süleyman zamanında, De Castro bağımsızlık planını ortaya çıkardığı zaman (1524) Mısır Genel Valisi Ahmed Paşa ondan intikam almaya koyuldu. Kaçışlarının anısına "Kahire Purim"i halen 28 Adar'da kutlanmaktadır.

16.yy'ın sonlarına doğru, "Şita Mekubezet"in yazarı Bezaleel Aşkenazi tarafından Mısır'ın Talmud çalışmaları beslendi. Öğrencileri arasında, zengin mültezim amcasını ziyaret için Mısır'a gelen genç Isaac Luria ve Avraham Monson (1594) bulunmaktaydı. İşmael Kohen Tanuci, "Sefer ha-Zikaron" isimli eserini Mısır'da 1543'te tamamladı. Joseph ben Moses di Trani de bir süre Mısır'da kaldı. Ahit ve Talmud yorumcusu Hayim Vital Aaron ibn Hayim de Mısır'da bir süre kalanlardandı. Isaac Luria'nın öğrencilerinden Yosef Tabul'un oğlu Yakov, yetkililer tarafından idam edildi.

Manasseh b. Israel (1656)'in dediğine göre, "Mısır Genel Valisi, vergilerin toplanması için yanında her zaman 'zaraf başı' veya 'haznedar' sıfatıyla bir Yahudi bulundurur. Şu anda bu görevi yapan Abraham Alkula'dır". Onun ardılı, Sabetay Sevi'nin arkadaşı ve hamisi Rafael Yosef Çelebi'ydi. İki kere Mısır'a gelen Sabetay'ın ikinci ziyareti 1660'da gerçekleşti. Orada Leghorn'dan getirilen kötü ünvanı bulunan Sara ile evlendi. Sabetaycı hareket doğal olarak Mısır'daki durumu karıştırdı. Sabetaycı peygamber ve doktor Miguel (Avraham) Cardoso 1703'te Mısır'a yerleşti ve Kara Muhammed Paşa'nın doktoru oldu. 1641'de Karay Samuel b. David Mısır'ı ziyaret etti. Seyahatinden gelen anılar mezheptaşlarıyla ilgili özel bilgiler sunar İskenderiye'de üç, Raşid'de iki Rabinik sinagogun varlığını bildirir. 1654'te, ülkeyi ziyaret eden Moses b. Elijah ha-Levi isimli ikinci Karay, benzer bilgileri sunup Karaylarla ilgili fazla özel bilgi aktarmamaktadır.

Sambari'de anlatılana göre, İstanbul'dan Mısır'a gönderilen "kadı al-asakir" Yahudilere şiddetli yargılamalarda bulunmuştur. Kadı, cemaat üzerinde baskı kurup halkı soydu. David Conforte, 1671'de Mısır'da dayandı. 1844, 1881 ve Ocak 1902'de Yahudilere karşı kan iftirası gerçekleşti. Şam vakasının ardından Moses Montefiore, Crémieux ve Salomon Munk 1840'ta Mısır'ı ziyaret etti. Bunlardan son ikisi Rabbi Moşe Yosef Algazi ile temasa geçip Kahire okullarında dindaşlarının eğitim seviyesini yükseltmek için çaba sarfetti. Yeni yüzyıla girilirken Yahudi bir gözlemci şunları aktarmıştır: "Mısır Yahudilerinin çoğunun ruhani hoşgörüsü tatminkardır, bundan daha liberal veya diğer dinlere daha saygılı bir nüfus bulmak zordur".

1898'de yayınlanan nüfus bilgilerine göre 9.734.405 nüfuslu Mısır'da 25.200 Yahudi bulunmaktaydı.

Modern zaman (1919'dan bugüne)

İngiliz hakimiyeti ve Kral I. Fuad altında Mısır Yahudilere karşı dostaneydi, fakat kaç nesil bu ülkede yaşadıklarına bakılmaksızın Yahudilerin %90'ına Mısır vatandaşlığı reddedildi. Ülkenin ekonomisinde önemli rol oynayan Yahudilere, Avrupa'nın artan zulmünden kaçan Yahudiler de eklenince nüfus 80.000'e yaklaştı. Geleneksel olarak birbirleriyle evlenmeleri dahi yasak olan Karay ve Rabinik cemaatler arasındaki bariz farklılıklar uzun süre devam etti. Kahirenin yan yana iki mahallesi olan harat al-yahud al-qara’in'de Karaylar ve harat al-yahud'da Rabinik Yahudiler yaşamaktaydı. Ayrılıklarına rağmen genelde birlikte hareket eden bu iki cemaatin nesilleri, iki grubun ilişkilerini geliştirmek için uğraş verdiler.

Bireysel anlamda Yahudiler, Mısır milliyetçiliği konusunda önemli roller aldılar. Kahire Sefarad cemaati lideri René Kattavi, 1935'te 'Mısır vatanımızdır, Arapça dilimizdir' sloganıyla yola çıkan Mısır Yahudi Gençliği derneğinin kuruluşunu destekledi. Siyasi Siyonizm'e şiddetle karşı çıkan Kattavi, Dünya Yahudi Kongresi'ne 1943'te "Yahudi Sorunu" başlıklı bir mektup yazıp Filistin'in Avrupa Yahudilerini özümseyemeyeceğini belirtti.

Yinede, Siyonist hareketin Mısır'da da temsilcileri vardı. Karay Yahudi uzman Murad Beh Farag (1866–1956) hem bir Mısır milliyetçisiydi hemde Siyonist'ti. 'Anavatanım Mısır, Doğduğum Yer' isimli şiirinde Mısır'a sadakatini anlatırken al-Kudsiyyat isimli kitabında Yahudilerin bir devlete sahip olma hakkını savunmuştur.[38] Al-Kudsiyyat belkide Siyonizmi savunan Arapça yazılmış en belagatli eserdir. Farag aynı zamanda 1923'de Mısır'ın ilk anayasasını yazanlardan biridir.

Bu dönemde yaşadığı bilinen bir başka Mısır Yahudisi de, İngilizlerin ülkeden çıkarılmasını savunan vatansever Mısır milliyetçisi Yakup Sanu'dur. Milliyetçi yayın yapan Abu Naddara Azra'nın sürgünden editörlüğünü yapmıştır. Bu dergi, Mısır Arapçası ile yazılan ilk dergilerdendir ve İngilizlerle İngilizlerin kuklası olan Monarşi ile dalga geçen hicivsel yazılar içermekteydi. Bir başka bilindik Yahudi ise, Mısır Komünist Partisi'nin çekirdeğini oluşturan Mısır Milli Kurtuluş Hareketi'nin kurucusu Henri Curiel'di. Curiel, İsrail ile FKÖ arasındaki gayri resmi iletişimde önemli rol üstlenmiştir.

1937'de hükümet, başta Suriyeli, Yunan, İtalyan ve Ermenilerin sahip olduğu diplomatik dokunulmazlık kapitülasyonlarını kaldırdı, bu durumdan Yahudiler de etkilendi. Mısır içinde ticaret yapan yabancı azınlıklara vergi uygulanmaması onlara büyük ölçüde avantaj sağlamaktaydı.

1936-1939 arası, Filistin'deki Arap-İsrail çatışmalarının medyada sıkça yer alması ve Nazi Almanyası'nın yükselişe geçmesi Mısır toplumu içindeki Yahudilerin ilişkilerini etkiledi. Genç Mısır ve Müslüman Kardeşler Topluluğu gibi yerel milliyetçi militan grupların oluşması, bu grupların Avrupa'daki mihver güçlere sempati duyması ve onların yollarından gitmesi Yahudilere karşı düşmanlığı körükledi.
Mısır bankaları, Faşist rejimlerden kaçan Yahudilerin paralarını transfer ettiği yerdi.

1940'larda durum kötüleşti. 1942'den sonra zaman zaman pogromlar yaşandı. 1945'te Kahire'deki Yahudi mahallesi hasar gördü. Filistin'in taksimi ve İsrail'in kuruluşu yaklaştıkça düşmanlık arttı. 1947'de Şirket Kanunlarıyla işçilerin %75'inin maaşlı ve %90'ının Mısırlı olma zorunluluğu getirildi. Yahudilere vatandaşlık verilmediğinden "%90 Mısırlı" kuralından faydalanamadılar ve birçoğu işlerinden çıkarıldı. Kanunlara göre şirket sermayesinin yarısından fazlası Mısır sermayesi olması gerekmekteydi.

1948 ve sonrası

1948'de İsrail'in kurulmasıyla Mısırlı Yahudilerin durumu daha da kötüye gitti. Aynı yıl gerçekleşen bombalama eyleminde 70 Yahudi öldü ve yaklaşık 200'ü yaralandı; gerçekleşen ayaklanmalarla bu sayı gittikçe arttı.
Cemal Abdülnasır'ı gözden düşürmek ve muhtemelen Moşe Şaret'in Mısır ile yaptığı gizli görüşmeleri bozmak için İsrail, sabotaj düzenleyip Batılı hedefleri bombaladı (ölüm gerçekleşmedi). Yahudilere olan güvenin daha da sarsılmasına sebebiyet veren bu olayın ardından 1954'de Lavon Davası gerçekleşti. Davacı Fuat al-Digvi davada şunları söylemiştir:

'Mısır Yahudileri aramızda yaşıyor ve onlar Mısır'ın oğullarıdır. Mısır, oğulları arasında, gerek Müslüman olsun, gerek Hristiyan, gerekse Yahudi ayırım yapmaz. Savunmacılar Mısır'da yaşayan Yahudilerdir. Mısır'ın oğulları olmalarına rağman Mısır'a karşı suç işlemişlerdir.

Olaylarda kimsenin ölmemiş olmasına rağman örgütün iki üyesi olan Dr. Musa Marzuk ve Şmuel Azar idamla cezalandırıldı. Buna tezat olarak, Dr. Mazruk'un ailesinden 1948 katliamında altı kişi öldürüldü fakat kimse ceza almadı. 1953'te Dr. Marzuk'un kuzeni Kamal Massuda soğuk kanlı bir şekilde öldürülürken yetkililer kimseyi tutuklamadı. Örgüt üyelerinin ailelerinin bir kısmı 1947 Şirket Kanunu zamanında hayatını kaybetti.

23 Kasım 1956'da, Süveyş Krizi'nde İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından işgal edilen Mısır bir bildiri yayınlayıp 'bütün Yahudiler Siyonisttir ve devletin düşmanlarıdır' dedi ve onları kovma sözü verdi. Cemaatin hemen hemen yarısını oluşturan yaklaşık 25.000 Yahudi, zorla imzalatılan "gönüllü ayrılık belgesi"nin ardından malvarlıklarını bırakarak Avrupa'ya, ABD'ye, Güney Amerika'ya ve İsrail'e göç etti. Yaklaşıp 1000 Yahudi hapise atıldı. İşgalde rol alan İngiliz ve Fransızlara da benzer kanunlar uygulandı.

1967'deki savaşın ardından yine malvarlıklarına el koymalar gerçekleşti. Bu zamanda Kahire'de yaşayan Rami Mangoubi'nin dediğine göre 17 ila 60 yaşlarındaki bütün Yahudi erkekler ya ülkeden anında kovuldu ya da üç yıldan fazla süreyle işkence gördükleri Abu Zabal ve Tura'daki ıslahevlerine konuldu. En nihayetinde ülkedeki Yahudi cemaati neredeyse yok oldu ve bugün Mısır'da 100'den az Yahudi yaşamaktadır. Mısırlı Yahudilerin çoğu İsrail'e (35.000), Brezilya'ya (15.000), Fransa'ya (10.000), ABD'ye (9.000) ve Arjantin'e (9.000) göç etti. Bugün, Mısır toplumunda ve medyasında Yahudi karşıtı duygular hakimdir. Mısır'daki son Yahudi düğünü 1984'te gerçekleşti.

Cemaatlari hakkında Mısır Yahudilerinin çalışmaları

Ronit Matalon, Zeh ‘im ha-panim eleynu ('Bize Bakan') (Bir Mısırlı Yahudi ailesinin hayatı)
Yahudiya Misriya, Les juifs en Egypte: Aperçu sur 3000 ans d'histoire, Geneva: Editions de l'Avenir, 1971
Lucette Lagnado, "The Man in the White Sharkskin Suit" (Mısır'dan ABD'ye göç eden Mısırlı bir Yahudi ailesinin otobiyografisi)
Mangoubi, Rami, "My Longest 10 Minutes", The Jerusalem Post Magazine, 31 Mayıs 2007.
"Out of Egypt", Andre Aciman, Picador, 1994
"Growing Up Under Pharaoh", Maurice M. Mizrahi, 2004,

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
mısırdaki, tarihi, yahudilerin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kazakistan'daki Yahudilerin Tarihi efLatun Musevilik 0 01 Şubat 2012 19:58
Kenya'daki Yahudilerin Tarihi efLatun Musevilik 0 01 Şubat 2012 19:57
Pakistan'daki Yahudilerin Tarihi efLatun Musevilik 0 01 Şubat 2012 19:53
Nikaragua'daki Yahudilerin Tarihi efLatun Musevilik 0 30 Ocak 2012 20:40
Nijerya'daki Yahudilerin Tarihi efLatun Musevilik 0 30 Ocak 2012 20:38