Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Mikrobiyoloji makaleleri
"Yoğurt biyoteknolojinin ta kendisidir". Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp
Söyleyen kişiden hoşlanın veya hoşlanmayın söylenen söz doğrudur : "yoğurt biyoteknolojinin ta kendisidir". Diğer gezegenler hakkında bir şey söyleyemeyiz ama Dünya'da kişi başına en çok yoğurt tüketilen ülkelerden birinin Türkiye olduğunu, bu durumun global yoğurtçuların iştahını kabarttığını ve pazarımızdan pay almak için Türkiye'ye geldiklerini biliyoruz. Biraz dikkatli bakanlar göreceklerdir, şu anda Türkiye'de kıran kırana bir "yoğurt savaşı" sürmektedir.
Türkiye'de yoğurdun tüketilme şekilleri ABD ve diğer batılı ülkelerdekilerden oldukça farklıdır. Batıda yoğurt çoğu zaman tatlandırılarak ve yemekten sonra tüketilir, Türkiye'de ise eğilim tam tersidir. Yoğurt, yemeğin bölünmez bir parçasıdır. Daha çok tuzlu, sarımsaklı formlarda tüketilir. Türkiye'de yoğurdun tatlı tüketilmesinin belki de tek geleneksel örneği Boğaz'ın Kanlıca koyundaki çay bahçesinin marifetidir. O tüketim bile o kadar yereldir ki Kanlıca dışında Boğaz'da bir çok benzer koy olmasına rağmen onların hiç birinde Kanlıca yoğurdu satılmaz, satılamaz !
Türkiye'de yoğurt, suyu süzdürülüp konsantre olarak tüketilir, tuzlanıp sulandırılıp içilir, sarımsak eklenip garnitür olur v.b. fakat yoğurdu insanlara illa da meyveli ve benzeri şekerli formlarda yedirmeye çalışmakta inat etmek için sokağa atacak parası olan büyük şirketlerden birisi olmak gerekir. Yerel tercihlere saygısız olmak, yüksek reklam bütçelerine güvenerek insanların yüzlerce yılda oturmuş olan tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye çalışmak çoğu zaman pazarlamacılara ağır bedeller ödetir. Bu tür başarısız pazarlama saldırganlıklarının tarihi yazılmadığı için de bu denemeler sık sık tekrarlanır.
Deneyenler bilirler bir yabancıya cacık yemeği öğretmek dünyanın en zor işlerinden birisidir ! "Bak şimdi, önce birini sonra öbürünü yemeyeceksin, bir birinden bir öbüründen alacaksın ama yeme miktarını ve aralığını öyle ayarlayacaksın ki ağzındaki lezzet kombinasyonu optimum şekilde olacak" gibi açıklayıcı denemeler nadiren başarılı sonuç verir ve cacıkla karnıyarık yemenin lezzeti batılı dostumuzun hayatında büyük bir boşluk olarak kalır. Bu yoğurt kültürü uçurumu bizim için bir çok ticari avantajlar doğursa da bu avantajları iyi kullandığımız söylenemez. Biyoteknolojideki gelişmeler neticesinde günümüzde artık yoğurt mayaları ve dolayısı ile yoğurt ürünleri özgün şekilde patentlendirilebilir ve markalandırılabilirler. Bu gelişmelerin pazarlama avantajına dönüşmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Klasik yöntemlerle farklı ürün yaratmanın son derce sınırlı olduğu bu gıda biyoteknolojisi alanında farklı ürün yaratmanın en esnek yolu izolasyon ve patentlendirme olarak gözükmektedir.
Gerçi Türkiye yoğurt piyasasında "farklı ürün" avantajı ile rekabet etmek için patentlendirilmiş ürünlerle yurtdışından gelip yoğurt piyasamıza girenler olmuştur ama nedense ınternet Erişim Paketlerindeki şifrelere benzeyen harf ve sayılardan oluşan markalarla promosyon yapmakta ısrar etmektedirler. Yoğurt pazarında "farklı bir ürün" sunmanın avantajı yadsınamaz ama klasik yöntemlerle "kaymaklı" ve "kaymaksız (light)" dışında pek bir farklılaşma opsiyonu da yoktur. Ama günümüz koşullarında durum artık çok farklı, insanlarda özlem uyandıran bir yaylanın yoğurdunu patentlendirebilir ve genetik olarak parmak izi çıkarılmış o mayadan elde edilen yoğurdun diğer yoğurtlardan farklı olduğunu iddia edebilirsiniz. Bu tür bir çalışmayı yapmak için dev bir firma olmanıza da gerek yok. Mayanızı patentlendirme işini sizin için yapabilecek onlarca yer var. Mayanızı patentlendirmelisiniz ve belki de yoğurdu değil de bu mayayı ve bu mayanın temsil ettiği isim hakkını pazarlamalısınız (ama lütfen bu ismin içine, başına veya sonuna rakam koymayın; markanızın içinde sesli harf de olmasına dikkat edin). Biyogirişim işi yaparken her türlü alternatif ve yaratıcı düşünceye açık olmak gerekir. Niye her mahallade bir yoğurtçu olmasın ve o yoğurtçu sizin markalı ve patentli mayanızla işini yapmasın. Bizim soframızda ekmek ne ise yoğurt ta odur.
Texas A&M'de katıldığım bir Zar Ayrıştırmaları kursunda dinlediğim bir katılımcı kendi patronunun yoğurt'u nasıl patentlendirdiğini anlatmıştı. Yoğurt'un patentlendirilebileceğini ilk defa o zaman öğrenmiştim. Patronu bir Macar göçmeniymiş ve patentlendirdiği ilk yoğurt örneğini Macaristan'dan getirmiş ! Yoğurt deyip de geçmeyin, o patent sayesinde adam şu anda Kuzey Amerika'daki en zenginlerden birisi olmuş. Sadece şu bildiğimiz yoğurdu patentlendirdiği için!