Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Antimikrobik Maddeler
Genel Özellikler
Antimikrobik maddelerin enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılması 17. yüzyıla dayanır. Bu yüzyılda sıtmada kinin, amipli dizanteride emetin kullanılıyordu. Modern kemoterapinin temelleri 20. yüzyılda da Paul Ehrlich tarafından atılmıştır. Ehrlich antimikrobik maddelerin klinik uygulamada seçici toksisite göstermesi gerektiğini bildirmiştir. Seçici toksisite ile anlatılmak istenen, ilacın, mikroorganizmaya zarar verip, insana zarar vermemesi durumudur. Ehrlich, infeksiyon hastalıklarının tedavisinde tek bir ilaç kullanıldığında kolaylıkla direnç gelişebildiğinden kombine ilaç kullanılması gerektiğini belirtmiştir. 1929'da Alexander Fleming penisilinleri, 1935'de Domagk sülfonamidleri bulmuştur. Hastalık nedeni olan mikroorganizmaları konağa zarar vermeden ortadan kaldıran, ilaçlarla yapılan tedavi şekli kemoterapi başlığı altında yer alır. Antimikrobik maddeler, etkiledikleri patojenin cinsine göre antibakteriyel, antimikotik, antivirutik, antiparaziter ilaçlar olarak adlandırılırlar.
Antimikrobik maddeler ile ilgili bazı tanımlamalar aşağıda yer almaktadır.
Seçici Toksisite: Antimikrobik maddenin konağa zarar vermeden yalnızca hastalık etkeni mikroorganizma üzerine toksik veya öldürücü etki göstermesidir.
Bakteriyostatik etki : Bakteri hücresinin gelişmesini ve üremesini önleyen ve bakteriyi direkt olarak öldürmeyen etki.
Bakterisid etki : Bakteri hücresi üzerine doğrudan öldürücü olan etki.
Minimal İnhibitör Konsantrasyon (MİK) : Sıvı kültür ortamında standart şartlar altında bakterilerin üremesini inhibe eden en düşük ilaç konsantrasyonu.
Minimal Bakterisidal Konsantrasyon (MBK): Kültür ortamında standart şartlar altında bakterilerin %99.9'dan fazlasını öldüren en düşük ilaç konsantrasyonudur.
Terapötik İndeks: Maksimum tolere edilen dozun, tedavi dozu oranına denir. Bu oran ne kadar yüksek olursa antimikrobik madde tedavide o kadar güvenle kullanılır.
Etki spektrumu : Bir antimikrobik maddenin tedavi edici dozda etkileyebileceği mikroorganizma cinslerinin tümüne denir. Çok sayıda mikroorganizma üzerine etki durumunda "geniş spektrumlu antimikrobik" olarak tanımlama yapılır. Direnç (rezistans) : Genel anlamda bakteri veya diğer mikroorganizmaların antimikrobik ilaçlar tarafından etkilenmemesidir.
- Antimikrobik İlaçların Etki Mekanizmaları Etki mekanizmalarını daha iyi anlayabilmek için Ünite 3'deki bakteri yapısını bir kez daha okuyunuz. Mikroorganizmalara ait çeşitli yapı ya da işlevler üzerine etki eden antimikrobik maddeler aşağıda sıralanmıştır.
- Hücre Duvarı Sentezinin İnhibisyonu Hücre duvarı sentezini inhibe eden ilaçlar, beta-laktamlar ve beta-laktam halkası içermeyenler olarak iki gruba ayrılırlar.
- Hücre Duvarı Sentezinin Bozulması Bakteriler, memeli hücrelerinde olmayan sağlam ve dirençli hücre duvarına sahiptirler. Bu sağlam yapı, hücre içi yüksek basıncına karşı bakteriyi ölümden korur. Hücre duvarı kimyasal olarak farklı karmaşık bir polimer olan murein tabakası içerir. Bütün penisilinler ve sefalosporinler bakteriyel hücre duvar sentezini inhibe ederler. Başlangıçta bu ilaçlar hücre reseptörlerine penisilin bağlayan proteinlere (PBP) bağlanırlar. Betalaktam ilaçlar (penisilin ve sefalosporinler) bu yapıya bağlandıktan sonra murein tabakasının sentezi durur ve litik enzimler aktif hale geçer ve olay bakteri hücresinin lizisi ile sonuçlanır.
Penisinler: Penisilinin temel formülünde tiazolin halkası, beta laktam halkası ve bir R yan zinciri bulunmaktadır. Biyosentez yoluyla R yan zincirinde yapılan değişikliklerle değişik antibakteriyel spektrum ve farmakolojik özellikler gösteren penisilinler elde edilmiştir. Penisilinler doğal ve sentetik penisilinler olmak üzere başlıca ikiye ayrılırlar. Doğal penisilinlerin tedavi amaçlı kullanılanları ise penisilin G ve penisilin V (= fenoksimetil penisilin)'dir.Başlıca sentetik penisilinlere ise örnek olarak ampisilin, amoksasilin, metisilin, piperasilin, karbanisilin, tikarsilin gibi antibakteriyelleri verebiliriz.
Sefalosporinler: Etki tarzları penisilinlere benzemektedir. İlk bulunan doğal sefalosporin, sefalospirin C'dir. Ana çekirdeği 7 aminosefalasporinik asittir. Yeni üretilen sefalosporinler bu halkaya yan zincirler ilavesi ile hazırlanmaktadır. Sefalosporinler Gram pozitif ve Gram negatif mikroorganizmalara etkinliklerine göre 1,2 ve 3. kuşaklara ayrılırlar. 1. kuşak sefalosporinler Gram pozitiflere en etkiliyken, 3. kuşak Gram negatif bakterilere en etkilidir. Bazı mikroorganizmalar tarafından salınabilen betalaktamaz enzimleri ile, bu tür ilaçlar parçalanarak etkisiz duruma gelirler. Bu ilaçları etkili kılabilmek için penisilin ve benzeri etkili antibiyotiklere bazı maddeler (klavulanik asit ve sulbaktam gibi) eklenerek kullanılmaktadır. Hücre duvarı sentezi yalnızca genç ve üremekte olan bakterilerde meydana geldiğinden penisilinlerin ve sefalosporinlerin etkisi üreme döneminde fazladır. Bakteri üreme eğrisini ve üreme dönemlerini hatırlayınız (Ünite 3).
- Hücre Zarı Yapısının Bozulması Bazı antimikrobik maddeler, sitoplazma zarını eritici veya seçici olarak geçirgenliğini bozucu etki yaparlar. Bunun sonucunda hücrenin yapı taşları hücre dışına çıkar. Bakteri bunun sonucunda ölür. Memeli hücresi ile bakteri hücresi sitoplazma zarlarının fonksiyonu benzer olduğundan bu grup ilaçların seçici toksik etkileri fazla değildir. Bu yüzden organizma için oldukça toksik maddelerdir.
-Protein Sentezinin İnhibisyonu Bu antibiyotiklerin protein sentezi üzerine olan etki mekanizması çok kesin olarak bilinmemekle birlikte, genellikle ribozomlarda olduğu sanılmaktadır. Bakterilerin 70 s, memelilerin 80 s ribozoma sahip olmaları ve ribozom alt birimlerinin de ayrıcalık göstermesi bu antimikrobik maddelerinin seçici toksik etkisini açıklayabilmektedir. Aşağıda bu etkiye bazı örnekler verilmektedir.
Kloramfenikol : Ribozomların 50 s lik alt birimlerini etkileyerek aminoasitlerin protein zincirine katılmasını önler. Etkisi reversibl ve bakteriyostatiktir.
Tetrasiklinler : tRNA'nın ribozomun 30 s lik kısmına bağlanmasını önleyerek protein sentezini durdurur.
-Nükleik Asid Sentezinin Önlenmesi
Rifampin bakteriyel RNA sentezini inhibe eder. Nalidiksik ve oksolonik asidler üriner antiseptik olarak kullanılır. DNA giraz enzimini bloke ederek DNA sentezi inhibisyonu yaparlar. Günümüzde gittikçe kullanımları artan kinolonlar da benzer etki gösterirler. Sülfonamidlerin yapısı folik asid yapısındaki esansiyel metabolit madde olan PABA'ya benzemektedir. Sulfonamidler PABA yerine reaksiyona girerler. Folik asidin işlev görmeyen benzerlerinin oluşmasına neden olurlar. Böylece bakteri hücresinin çoğalması önlenmiş olur. Hayvan hücreleri ve benzer şekilde folik asid sentezlemeyen bazı bakteri hücreleri sulfonamidlerden etkilenmezler.
* ANTİMİKROBİK MADDELERE DİRENÇ Mikroorganizmalarda antibakteriyel ilaçlara karşı direncin iki kaynağı vardır. 1. Genetiğe bağlı olmayan direnç 2. Genetik direnç
- Kromozal direnç - Kromozom dışı direnç - Çapraz direnç
- Genetiğe Bağlı Olmayan Direnç Antimikrobik maddenin mikroorganizmalara etki edebilmesi için mikroorganizmanın aktif üreme döneminde olması gerekir. Mikroorganizma çoğalmıyorsa ve metabolizması inaktif ise fenotipik olarak ilaçlara dirençlidir. Ayrıca hücre duvarını kaybederek L-formuna geçen bakteriler penisilin ve sefalosporinlerden etkilenmezler.
- Genetik Direnç Mikroorganizmaların antimikrobik maddelere olan direncinin çoğu genetik değişikliklerle ilgilidir.
- Kromozomal direnç: Bakteri kromozomunda mutasyonla meydana gelen değişiklikler bakterinin antibakteriyel ilaçlara karşı duyarlılığını değiştirir. Antimikrobik ilacın etkilediği hedef bölgede değişiklikler medana gelir. İçinde az sayıda mutant bulunan bir bakteri topluluğuna etkili bir antibiyotik verildiğinde duyarlı olanlar ortadan kalkar, dirençli olanlar varlıklarını devam ettirir.
- Kromozom dışı direnç: Bu olay plazmidler aracılığıyla sağlanır. Plazmidler bakteri genetiğinde anlatıldığı gibi üzerinde genlerin sıralandığı kromozom dışı elementlerdir. Bağımsız bir şekilde bölünerek çoğalabilir veya kromozom ile bütünleşebilir. Direnç genleri taşıyan plazmidler bulundukları mikroorganizmaları o ilaçlara karşı dirençli yaparlar. Daha önce anlatıldığı gibi bakteriden bakteriye çeşitli yollarla aktarılabilirler.
- Çapraz direnç: Bir mikroorganizmada oluşan direncin benzer antimikrobik ilaçlara karşı oluşmasıdır.
* ANTİMİKROBİK MADDELERE KARŞI DİRENÇ MEKANİZMALARI Mikroorganizmaların da antimikrobik maddelere karşı geliştirdikleri direnç mekanizmaları vardır.
- Mikroorganizmalar kendilerini etkileyen ilaçları parçalayan enzim oluştururlar. Örnek olarak betalaktam ilaçları parçalayan betalaktamazların yapımı verilebilir.
- Mikroorganizmalar sitoplazma zarının ilaca karşı geçirgenliğini değiştirirler. Örneğin tetrasiklinler duyarlı hücrede biriktiği halde dirençli olanlarda birikmezler.
- Mikroorganizmalar ilacın etki ettiği yerdeki yapı enzimlerini değiştirirler. Örneğin: Aminoglikozidler ribozomun 50 s lik alt birimindeki özgül proteine tutunurlar. Bakteri bu proteinin yapısını değiştirir ve direnç kazanır.
- Mikroplar ilaçtan etkilenmeyen başka bir metabolik yol geliştirirler. Örneğin: Sulfonamidlere dirençli bakteriler PABA kullanmazlar, folik asidi dış ortamdan hazır olarak alırlar.
- Mikroorganizmalar ilacın etkilediği enzimde değişiklik yapabilirler.