IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 31 Mart 2012, 16:18   #71
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


30 Saniyede Empresyonizm!

19. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan, dış dünyanın sanatçıda bıraktığı izlenimleri yansıtmayı amaçlayan akıma Empresyonizm akımı (izlenimcilik) denir.
Empresyonizm, önce resimde, sonra edebiyatta etkili olmuş bir akımdır. Empresyonist sanatçılar dış dünyayı olduğu gibi değil de algıladıkları biçimde anlatmayı amaçlamışlar, öznelliği benimsemişlerdir. Onlara göre, bu dünya sanatçılara heyecan ve ruhi dalgalanmalar veren bir uyarıcıdır. Sanatçının görevi, duyduğu heyecanı, ruhi dalgalanmaları dile getirmek olmalıdır.
Edebiyat eleştirmeni K. Haedens’e göre, empresyonist şiirlerde sözcükler, yepyeni biçimlerde birleşir, bir “fosfor ışığı” içinde yıkanırlar.
Empresyonist şairler, şiirde biçime, kafiyeye önem vermezler. “Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek, edebiyatın toplumsal bir görevi üstlenmesine karşı çıkarlar.
Empresyonizm, Sembolizm akımının özelliklerini taşıyan bir akım olarak değerlendirilebilir. Sembolizm akımı içinde yer alan bazı şairler, Emprosyonizmin de temsilcileri olmuşlardır.
Bu akım en çok resimde etkili olmuştur. Edebiyatta geliştiği başlıca türler şiir ve tiyatrodur.
Empresyonizmin Önemli Sanatçıları
Arthur Rimbaud
R. Marie Rilke
Paul Verlaine

Empresyonizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:
Türk edebiyatında bütün şiirleriyle izlenimci diyebileceğimiz şairler yok sayılır. Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı gibi sanatçıların kimi şiirlerinde bu akımın etkileri görülür.
Empresyonizm Örnek Metinleri

OFELYA
Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara Dalgalarda Ofelya iri bir zambak, Yüzüyor tül gibi, uzanmış sulara… Avcı borularının ezgisinde bak.
Bin yıl geçti Ofelya yine üzgün Uzun sularda kefen gibi akıyor Bin yıldır, gündüz, gece deli gönlünün Hüznünü meltem yellerine döküyor
Yöresinde üzgün nilüferler bazen Dağıtıyor kızcağızın uykusunu Bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan Salıyor yıldızların altın şarkısını
(Arthur Rimbaud, Çev. Erdoğan Alkan)
GEÇMİŞ OLA
Hâtıralar, ne istersiniz benden?… Sonbahar… Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar Güneşten ölgün ve soluk bir ışık vurmada İçinde poyrazlar esen sararmış ormana.
Yapayalnızdık, yürüyorduk, türlü hülyalarda, Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda. Çevirip güzel gözlerini bana: “Hangisi? En güzel günün” diye sordu o billur sesi.
Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine öptüm ellerini, ibadet edercesine.
— Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır! Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır! Sevilen dudaklardan çıkan ilk evet’lerin!

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 31 Mart 2012, 16:18   #72
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür




Dejavü tamam, peki Jemevü nedir?

Déjà vu” çokça bilinen bir fenomendir.Ama bir de tersi var “Jamais vu” (jemevu).Bilindiği gibi dejavu anı daha önceden yaşadığınız hissidir, sözlük anlamı da zaten “önceden görülmüş” demektir.Yani aslında yaşamadığınız bir şeyi yaşamışlık hissi.Jemevu ise, aslında yaşadığınız bir olayı yaşamadığınızı sanmanızdır.
Leeds Üniversitesinde yapılan araştırmada, 95 kişiden 60 saniye içinde 30 kere “kapı” yazmaları istendi.60 saniyenin sonunda katılanların %68′i “kapı diye bi kelime var mı ki lan ??” diye kendinden şüphe etmeye başladı yani jemevu belirtileri gösterdi.Bu da jemevunun beyin yorgunluğu ile alakalı olduğunun göstergesi.
“Dilimin ucunda” diye tabir ettiğimiz durumda bu iki sendromla alakalıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:18   #73
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür




30 dk.lık yürüyüşte 91 kalori verirken 30 dk.lık öpüşmede 185 kalori verebilirsiniz ! Saatte 3km gibi bir hızla yarım saat koşan 70 kg bir insan yaklaşık 90 kalori verirken, öpüşmenin şiddetine göre -(;- insan dakikada 2.5 ila 6 kalori yakar.Tabikide bu onlarca kilo kaybetmek için izlenebilecek bir yol değil ve yarım saat-bir saat öpüşmek her yiğidin harcı değil (bu çift hariç !), ancak düzenli olarak günde en az 10 dakika öpüşmenin ciddi olarak kilo kaybetmenize yardımcı olacağını bilimsel olarak kanıtlı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:21   #74
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Everest, (Tibetçe: Çomolungma, Nepali: Çonnolugma Sagramata), dünyanın en yüksek dağı. Himalayalar’da, yaklaşık 28 derece kuzey enlemi ile 87 derece doğu boylamında, Çin–Nepal sınırı üzerinde yer alır. Çıplak Güneydoğu, Kuzeydoğu ve Batı sırtları en yüksek noktalara Everest (8.848 m) ile Güney doruğunda (8.748 m) ulaşır. Everest Dağı Kuzeydoğudaki Tibet Platosundan (yaklaşık 5.000 m) tam olarak görülebilir. Eteklerinden yükselen Çangtse, Khumbutse, Nuptse ve Lhotse gibi doruklar Nepal’den görülmesine engel olur.

Oluşumu

Büyük Himalayalar’ın oluşumu, Miyosen Bölümde (yaklaşık 26-27 milyon yıl önce) Hindistan Yarımadasıyla Tibet Yaylalarının birbirine yaklaşmasının yol açtığı, jeolojik tortul havzalardaki sıkışmayla başladı. Bunu izleyen evrelerde Katmandu ve Khumbu napları (kırık ve devrik yamaç kıvrımları), sıkışıp yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrıldılar ve ilkel bir dağ sırası oluşturdular. Kuzeydeki arazi kütlesinin toptan yükselmesi, bölgenin yüksekliğini arttırdı. Napların yeniden kıvrılmasıyla bölgenin tümü yeni bir tabakayla örtüldü ve Pleyistosen Bölümün (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) Mahabarat Evresinde Everest Dağı ortaya çıktı. Karbonifer Dönemin (yaklaşık 345-280 milyon yıl önce) sonu ile Permiyen Dönemin (280-225 milyon yıl önce) başından kalan ve başka yarı-kristalleşmiş tortullarla ayrılmış olan kireçtaşı katmanları, senklinal katmanlaşma yoluyla biçimlendi. Günümüzde de süren bu biçimlenmenin yol açtığı sürekli yükselme aşınımla dengelenmektedir.

İklimi

Everest Dağı troposferin üçte ikisini geçerek oksijenin az olduğu üst katmanlara ulaşır. Oksijen eksikliği, hızı saatte 100 km ye varan sert rüzgarlar ve zaman zaman -70 dereceye kadar düşen aşırı soğuklar yukarı yamaçlarda herhangi bir hayvan ya da bitkinin yaşamasına olanak vermez. Yaz musonları sırasında yağan kar rüzgarla ufalanarak yığılır. Bu kar yığıntıları buharlaşma çizgisinin üzerinde olduğundan genellikle buzulları besleyen büyük buzkar çanakları oluşmaz. Bu nedenle Everest’in buzulları yalnızca sık sık düşen çığlarla beslenir. Ana sırtlarla birbirinden ayrılan dağ yamaçlarındaki buz katmanları dağın eteklerine kadar bütün yamacı kaplamakla birlikte, zaman içinde iklimin değişmesiyle ağır ağır çekilmektedir. Kış aylarında kuzey batıdan gelen güçlü rüzgarlar karları süpürerek doruğun daha çıplak bir görünüm kazanmasına yol açar.

Buzullar

Everest Dağındaki başlıca buzullar Kangşang Buzulu (doğu), Doğu ve Batı Rongbuk Buzulları (kuzey ve kuzeybatı), Pumori Buzulu (kuzeybatı), Khumbu Buzulu (batı ve güney) ve Everest ile Lhotse-Nuptse sırtı arasında kapalı bir buz vadisi olan Batı Buzyalağıdır.

Akarsular

Dağdan çıkan sular birbirinden ayrılan kollarla güneybatı, kuzey ve doğu yönünde akar. Khumbu Buzulu eriyerek Nepal’de Lobucya Khola Irmağı'na karışır. İmca Khola adını alarak güneye doğru akan bu ırmak Dudh Kosi Irmağıyla birleşir. Çin’deki Rong Çu Irmağı Everest’in yamaçlarında Pumori ve Rongbuk buzullarından Karma Çu Irmağı ile Kangsang Buzullarından doğar.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:22   #75
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Dünyanın 7 harikasından biri olan İskenderiye Feneri!

İskenderiye Feneri, Mısır'ın İskenderiye şehrinde inşa edilmiş; ancak günümüzde bulunmayan, Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri ve tarihte inşa edilmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı.
İnşaası MÖ 285-246 yılları arasında süren fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy (Batlamyus) ve Soter tarafından Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yaptırılmıştı.
Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidos'lu Sostratus'tur. Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu. Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi. Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi. Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi. Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı.
İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir.
Üst kısmı M.S. 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yok oldu.
Üzerinde inşa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir. İspanyolca, Fransızca ve İtalyancada Pharos, deniz feneri anlamına gelmektedir. Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:24   #76
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür




Romantizm Akımı!

18.yüzyılda klasisizme tepki olarak Fransa’da doğmuş bir edebi akımdır. 19.yüzyılda tüm Av-rupa’ya yayılmış ve orada benimsenmiştir. Ortaya çıkişında 1789 Fransız İhtilali sonrasında ki toplumsal, siyasa! ve düşünsel yapının etkileri vardır. Fransız İhtilali’yle krallık yıkılmış, gelinen süreçte, toplumsal ve ekonomik evrimini tamamlayan yeni sınıf burjuvazi, halkın da desteğiyle iktidar olmuştur. Fakat çalkantılar tümüyle durulmamış, toplum kralcılar ve cumhuriyetçiler olarak ikiye bölünmüştür. Aydınlanma çağı düşünürlerinden Montesqueu, Voltaire, Rousseau ve Diderot gibi düşünürlerin öncülüğünde, İnsanın hak ve özgürlüklerinin savaşımı verilmiştir. Toplumsal gelişmenin önündeki tüm engellere savaş açılmıştır. Fransız İhtilali bu birikimlerin sonucudur. Klasisizm akımı nasıl kuralcı, güçlü krallık rejiminin ürünüyse, romantizm de Fransız İhtilali sonrasının überai ve özgürlükçü havasının ürünüdür. Aydınlanma Çağı’mn düşünsel, sanatsal, toplumsal ve siyasal birikimleri romantizm akımını besleyen temel kaynaklardır. Victor Hugo, romantizmin ilkelerini “Cromwell” adlı oyununun önsözünde ortaya koymuştur.

Romantizmin Özellikleri:
1. Romantizm sanatçıları, klasisizm sanatçılarının akıl ve sağduyusunun karşısına dizginlenemez duygu, coşku ve hayali koymuştur. Lirik şiir, romantizmle yeniden dirilmiştir.
2. İnsan doğasını değil, dış dünyayı olabildiğin-ce renkli, göz alıcı ve abartmalı biçimde betimlemişlerdir.
3. Eski Yunan edebiyatı ve Latin edebiyatı yerine çağ-daş edebiyatlar örnek alınmıştır. Din duygusu önem kazanmış, konu olarak Hristiyanlık mucizeleri, Orta-çağ efsaneleri işlenmiştir. Konuların bazıları tarih-ten, bazıları da günlük yaşamdan alınmıştır.
4. Sanatçılar, yapıtlarında kendi kişiliklerini gizlememişlerdir. Sanatlarını.toplumu dönüştürmede bir araç olarak kullanmışlar, “toplum için sanat” anlayışına bağlı kalmışlardır.
5. Romantik sanatçılar, klasisizmin dil ve edebiyattaki tüm kurallarını yıkmışlar, kendilerini de kuralcılıktan kaçınmışlardır. Kapalı ve süslü bir üslup kullanmış-lar, şairane anlatımı benimsemişlerdir.
6. Seçkin, Örnek, mükemmel insanları değil, her kesimden İnsanı anlatmışlardır. İnsanlar ve olaylar işlenirken iyi-kötü, güzel-çirkin gibi karşıtlıklardan yararlanmışlardır. İnsanların ruhsal durumlarının soyut olarak izlenmesi bırakılmış, insanlar yaşadık-ları toplumsal çevre ile ele alınmıştır.
7. Olayların anlatımında rastlantılara oldukça fazla yer verilmiştir. Uzak ülkeler ve yabancı töreler geniş olarak betimlemiştir.
8. Romantikler tiyatroda üç birlik kuralını kırıp dram türünü geliştirdiler. ( Gerçekte bunu İlk yapanın Shakespeare olduğunu; onun, romantizmin ilk öncüsü olduğu anımsatalım.)
9. Romantik edebiyatta roman ve öykü, tiyatro, eleştiri, makale, fıkra, deneme, anı (hatıra), gezi yazısı, şiir gibi türlerde ürünler verilmiştir.

Romantizmin Önemli Temsilcileri:
Victor Hugo………………….. şiir, tiyatro, roman
Jean-Jacques Rousseau…………….. felsefe, toplum bilim
Voltaire………………………… felsefe, roman, şiir
Friedrich SCHİLLER…………………………. tiyatro, şiir
J. Wolfang GOETHE…………………….. şiir, tiyatro, roman
Lamartine…………………….. şiir, roman
Chateaubriand…………….. şiir
Shelley…………………………. şiir
George Sand………………… roman, öykü
Alfredde Vigny………………. şiir
Alfred de Musset…………… hikaye, roman
Alexandre DUMAS PERE………… roman
Puşkin………………………….. şiir
Romantizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:
Namık Kemal………………………… şiir, tiyatro, ro-man, eleştiri, tarih
Ahmet Mithat Efendi………………. roman, öykü
Abdülhak Hamit Tarhan………… şiir, tiyatro
Recaizade Mahmut Ekrem……. şiir

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:24   #77
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür




Amerikalıların elektrikli aletleri neden 110 voltla çalışır? Bizimkiler neden 220 voltla çalışıyor?

Kullanılan gerilimin düzeyi arttıkça, aynı güç talebine yanıt verebilmek için göze alınması gereken ‘dağıtım kayıpları’ azalır. Fakat buna karşılık, elektrik kullanımına bağlı kazalar sonucunda ölüm olasılığı artar. Dolayısıyla 110 veya 220V tercihi, güvenlik ile ekonomi arasındaki en iyi çözüm arayışından kaynaklanmıştır. ABD’de elektriğin, doğru akım sistemleriyle ilk kullanılmaya başladığı sıralarda, 110V’un daha güvenli olacağı düşünülmüş, daha sonra alternatif akıma geçildiğinde, bu gerilim düzeyi korunmuştur.

Avrupa’da ise, ilk kullanım keza 110V’la başlamış olmakla beraber, 220V’la da güvenli bir şekilde çalışılabileceği kanaatine varılınca, bu yüksek gerilim düzeyine geçilmiştir. Altyapıyı bir kere 110V’a göre oluşturduktan sonra değiştirmek, ciddi bir maliyeti gerektirdiği gibi, tek başına yetersizdir de. Çünkü tüm elektrikli alet stoğunun da, yeni gerilim düzeyine uyarlanması gerekir.

110V’un 220V’a göre, güvenlik açısından üstünlüğü var. Buna karşılık, düşük gerilim bazı sıkıntılar doğurur.Aynı güçle çalışan iki aygıttan; 110V’luk olanı, 220 V’luk olanına oranla, iki misli akım çekmek zorundadır. Örneğin 1.5kW’lık bir elektrik süpürgesi 220V’ta 6,8 A, 110 V’ta ise 13.5 A kadar akım çeker. Sonuç olarak, düşük gerilim tercihi halinde; kablo kesitlerinin daha kalın olması gerekir ve bir prizden çekilebilecek güç miktarı daha düşüktür. Bu güç düzeyinin aşılması olasılığı; çoğu aygıtın, başlatma sırasında normal çalışma haline göre daha fazla güç çekmesi nedeniyle yüksektir ve güvenlik amacıyla, prizlere giden dağıtım hatlarına ‘devre kesici’lerin konması gerekir. Bu yüzden olsa gerek, devre kesiciler ABD’de, Avrupa’dan çok daha önceleri yaygınlaşmış bulunuyor.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:25   #78
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür




İstanbul’un 1,600 Yıllık Limanı Theodosius

İstanbul Yenikapı’da ortaya çıkarılan Theodosius Limanı’nın tarihi M.S. 4. yüzyıla uzanmakta. Üsküdar ve Sirkeci kazıları ile birlikte gerçekleşen çalışmalarda karşılaşılan eser ve buluntular Osmanlıdan, Bizans, Roma ve Antik Yunana hatta Neolitik devirlere uzanan arkeolojik bir şölen adeta.

Liman alanında sürdürülen arkeolojik kazılarda, Marmaray kazı alanında 13, Metro kazı alanında 21 olmak üzere toplam 34 tekne tespit edildi. Zamana karşı duramayan Theodosius Limanı, sularını limanın yapıldığı doğal koya boşaltan Lykos, yani Bayrampaşa Deresi’nin taşıdığı alüvyonların birikmesi sonucu doldu ve Marmara Denizi’nden yaklaşık 1,5 km uzaklaşarak kara içinde kaldı. Limanın dolmasında yapılaşma ve tarımsal faaliyetlerin de etkisi var.

Kazılardan anlaşıldığı kadarıyla büyük bir fırtına (veya belki tsunami) sonrası şimdilik sayıları 30 civarında olan Bizans gemileri aynı anda burada kargoları ile beraber batmış.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:26   #79
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Antik Kent Sardis!

Sardis’deki yerleşim 3000 yıl öncesine dayanmaktadır. Antik şehirde yapılan kazılarda Erken Bronz Dönemine ait eserlerin yanı sıra MÖ 3 ile 7 bin’e uzanan Neolitik Çağa ait eserlerde bulunmuştur. Sardis şehri MÖ 7 ci yüzyıl ile MS 7 ci yüzyıla kadar 1500 yıllık bir dönemde çok önemli bir şehirdi. Roma dönemine ait surlar 300 hektar alanı çevrelemekteydi. Dönemin Lidya Kralları Giges, Alyattes ve Krezus (Karun) oldukça zenginlerdi. Bugün hala dilimizden düşmeyen Karun kadar zengin deyişi Lidya’lılar döneminden günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde İzmir Ankara karayolundan da görülen kraliyet tepe mezarları veya Bintepeler denen bölgede onlarca tümülüs bulunmaktadır, buda Lidya servetinin kanıtıdır. Lidya Krallığı, Sart Çayının kumlarından altın çıkartarak işlemiştir, 1968 yılındaki kazılarda Sart yerleşim bölgesinin kuzeyinde altın işleme atölyeleri bulunmuştur.

Anadolu’nun MÖ 6 cı yüzyılda Persler tarfından istila edilmesiyle Sart, Perslerin önemli bir idari merkezi haline gelmiş ve bu dönemde satraplara yani Pers Valilerine ev sahipliği yapmıştır. MÖ 334 yılında Büyük İskender’in istilası ile birlikte şehir, Artemis Tapınağı, Gynasium, Tiyatro ve Agoralar ile hızla Helenleşmiştir. MÖ 1ci ve MS 4cü yüzyıl arasında yer alan Roma Döneminde şehir hamamlar ve benzeri unsurlarla donatılarak Greko-Roman Metropol hüviyetine bürünmüştür. Bu büyük şehrin en son safhası MS 4 cü ve MS 7 ci yüzyıllar arasındaki Geç Roma Dönemidir. Bugün bu döneme ait önemli kalıntılar halen mevcuttur. Şehirdeki nufüs 18 ci ve 19 cu yüzyıllarda küçülmüş ve bir kaç haneden oluşan mezra haline gelmiştir. Bugünkü Sart beldesi 1919-1922 yıllarındaki Kurtuluş Savaşını takiben yeniden gelişmiştir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:27   #80
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Charles Dickens!

Memur bir babanın oğlu olarak 1812 yılında doğan Dickens'ın ilk yılları refah içinde geçse de babasının borçları yüzünden hapse girmesiyle sefaletle tanıştı. Henüz 11 yaşında iken bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşında bir avukatın yanına giren genç Dickens, öğrenmeye meraklı olduğu için boş zamanlarında stenografi öğrendi. 1835 yılında Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835’te “Boz” takma adıyla Boz’un Karalamaları başlığında notlar yayımlamaya başladı.
1837'de ise esas onu ünlendirecek olan Bay Pikvik'in Serüvenleri adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl içinde Catherine Hogarth ile evlendi. 1840 yılında ölen baldızı Mary’e ithaf ettiği Antikacı Dükkanı romanını yayımladı.
1840'ta Amerika’ya gitti ve burada büyük bir coşkuyla karşılandı, ama Genel Okur İçin Amerika Notları kendisini o kadar içtenlikle ağırlamış olanlarda şiddetli tepkilere yol açtı. 1843 ile 1846 arasında bol bol seyahat eden Dickens, bu seyahatlerde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkardı.
1858 yılında karısından ayrılan Dickens, bu dönemden itibaren yine sık sık seyahate çıktı, konferanslar verdi. Ama sonunda çok yoruldu ve Gadshill’deki evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. 1870’te de şöhretinin zirvesindeyken öldü. Mezarı Londra'daki Westminster Kilisesi'nde bulunmaktadır.
1857 yılında barones Burdett-Coutts'a yazdığı şahsi mektuptaki şu ifadeleri ırkçı yönü ortaya çıkarmıştır: "Keşke Hindistan'da başkomutan olsaydım... Yeryüzünde bâki kalan en büyük zâlimliklerin lekesini üzerinde taşıyan bu ırkın kökünü kurutmak için elimden gelen her şeyi yapardım... Soylarını insan ırkından eksiltmek, topraklarının yüzünü yerle bir etmek için elimden geleni yapardım.
Eserleri

Bay Pikvik'in Maceraları (1837)
Oliver Twist (1839)
Nicholas Nickelby (1839)
Antikacı Dükkanı (1841)
Bir Noel Şarkısı (1843)
Martin Chuzzlewit (1844)
David Copperfield (1850)
Kasvetli Ev (1853)
Zor Yıllar (1854)
İki Şehrin Hikayesi (1859)
Büyük Umutlar (1861)
Müşterek Dostumuz (1865)

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
30, genel, kültür, saniyede


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
KPSS Genel Yetenek Genel Kültür ve KPSS ÖABT sınavı ne zaman saat kaçta? CORDON BLEU Eğitim Haberleri 0 06 Eylül 2020 08:06
Burçların genel kültür seviyesi Flora Burçlar, Fallar ve Kehanetler 4 01 Mayıs 2016 00:22
Genel Kültür PopSy İslamiyet 1 10 Mart 2009 05:27