IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 31 Mart 2012, 16:02   #51
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI,
KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER

Bölüm 2-


Rothschild hanedanlığının savaş ticareti, Napolyon‘un, İngiltere ile yaptığı Waterloo Savaşı’yla başladı.

Waterloo Savaşı’nda İngiltere'ye savaşa girmesi için sermaye olarak 35 ton Altın kaçırıp birlikleri finanse ederek savaşı girmesini sağlayan ailenin diğer yandan da karşı tarafa yüksek faizlerle borç verdiği ortaya çıkacaktı.
Fransa,İngiltere, karşısında yenildi Waterloo Savaşı’nın sona ermesi ve Napolyon’un kaybettiği haberini Nathan Mayer,Posta güvercinleri sayesinde önceden öğrendi ve hemen Londra borsasından aldığı hisseleri ertesi gün çok büyük miktarla satarak bir gecede inanılmaz bir servet elde etti.

Nathan Mayer Rothschild, İngiliz borsası üzerinde büyük bir spekülasyona girişmişti
İngiltere-Fransa savaşı sırasında borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsaya oynayan halk fransızların savaşı kazanacağını düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild ''fransızların savaşı kazandığı'' iddiasını ortaya atarak İngiliz halkının herşeyini borsaya oynamasını sağlamıştır..
Ancak generaller ve ordudan geriye kalanlar İngiltere'ye döndüğünde gerçekler ortaya çıkmış ve İngiltere'nin savaşı kazandığı ortaya çıkmıştır..

Borsa norminal seviyesi,herkesin malını kurtarmaya çalışıp mal hisselerini geri almaya çalışmasından dolayı anormal derecede yükselmiş ve böylece kağıtları elinde tutan Rotschild ailesi bu ticaretten en karlı çıkan isim olmuştur.

İngiliz tarihçilerin ''Kara eylül'' diye nitelendirdiğ i bu olay ile Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir..Bu ekonomik faaliyetleri sonucu iyice gelişen Rotschıld ailesi,kenan diyarında Tanrı'nın kendilerine vaad ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için gerekli olan şablonu hazırlamaya başlamıştır..

durum şu ki, İngiltere,Rotschild ailesinin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek bu savaşa girdiyse de Rotschıld ailesinden umdukları desteği bulamamıştı.
Sonuçta beklenen gelişme yaşanıyor, İngiltere Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyemiyordu.
Bunun karşısında borcun oluşturduğu mükellefiyetten dolayı İngiliz Merkez Bankası yani Bank of England ödenemeyen borç karşılığında Rotschıld ailesine devredildi.Böylece İngiliz hazinesinin temsilcisi unvanını kazanmış oluyorlardı.

Bu arada, Rotschıld ailesi İngiliz devletinin bu devir etme işlemi için , İngiliz sterlinini kendilerinin basması şartını ileri sürdü.
İngiliz hükümeti bu şartı o dönemde kabul etmek zorunda kaldı ve İngiliz sterlinini basma yetkisi kendilerine verildi.

Para basma yetkisini başka bir kuruluşa yada şirkete vermek demek aynı zamanda ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir..
Çünkü bir ülkenin bankası o ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine değerli maden koymak zorundadır..
Örneğin Türkiye Merkez Bankası, devlet matbaasında 20 YTL basıyorsa eğer devlet hazinesinde 20 YTL değerindeki
altını,elması yada petrolü koymak zorundadır.Aksi halde basılan para kağıt parçasından başka birşey olmayacaktır.İşte Rotschıld ailesinin de yaptığı şey budur.

İngiliz sterlinini basarak İngiliz hükümetine faizle borç olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır.Bu şekilde bir yılda 12,000 ton altın kar etmiştir.

Rotschild ailesinin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika'daki kolonilerin savaşı olmuştur..
Savaş sırasında Rotschıld ailesi gizli bir biçimde Amerikan kolonilerini desteklediler

Amerika'nın İngiltere'ye karşı direnişini yöneten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yaptılar
İngiltere'nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edip,karşılığında (ingiltere'de olduğu gibi) kurulacak olan Amerika devletinin resmi para birimini basma yetkisi istediler.

İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan Mason başkan Washington ve ekibi bu karlı teklifi hiç düşünmeden kabul etmişlerdir.
böylece günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını basma yetkisini alarak bir hayli karlı bir işe imza atmış oldular .

Savaşı Amerikan kolonileri kazanınca ve İngiltere Amerika'dan elini ayağını çekmek zorunda kaldı.
İngiltere-Amerika savaşından yenik çıkan İngiltere bu sefer ardından Amerika'ya yardım ettiğini düşünerek Fransa'ya saldırdı
Nathan Mayer bu sefer,İspanya'daki İngiliz ordusunu finanse etmek amacıyla Fransa'dan altın Kaçakçılığı yaptı.
Politika ve ticarette öyle güçlü bir pozisyona yükseldiler ki bir anlamda Avrupa’nın diktatörü durumuna geldiler.
Rotschıld ailesi el altından Fransa'yı da destekleyerek Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını garanti etmek istemiştir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 31 Mart 2012, 16:02   #52
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


30 Saniyede traşın tarihi
Eskiden Nasıl Traş Olunuyordu


1991'de Avusturya Alpleri'nde buzullar arasında donmuş bir erkek cesedi bulundu. Şaşırtıcı olan cesedin 5.200 yıl önce yaşamış birine ait olması ve bugüne kadar hemen hemen hiç bozulmadan kalabilmesiydi. 'Alp Çobanı' adı verilen bu cesette dikkat çeken bir başka husus da, yüzünde sakal ve bıyık olmamasıydı.

Arkeologlara göre erkekler tarih öncesi devirlerde de tıraş oluyorlardı. Mağara duvarlarındaki bu devirlerden kalma resimler sakal tıraşı için kabukların, köpekbalığı dişlerinin, en çok da keskinleştirilmiş çakmaktaşlarının kullanıldığını göstermektedir. Günümüzde keşfedilen bazı ilkel kabilelerde çakmaktaşının bu amaçla kullanıldığı gerçekten de görülmektedir. Mısır'da açılan mezarlarda eski Mısırlıların M.Ö. 4. yüzyılda sakal kesmek için kullandıkları altın ve bakır aletler bulunmuştur.

Tarih öncesi erkeğinin sakal tıraşı olma nedeni, kesilmezse 150 santimetreye kadar uzayabilecek olan sakalın hareket kabiliyetini hayli kısıtlamasıdır. Ancak sinek kaydı tıraş olma ihtiyacının nedeni bilinmemektedir. Her gün kesilmesi gerekiyorsa erkekler niçin sakallı yaratılmışlardır, o da ayrı bir konu. Erkekler günümüzde olduğu gibi geçmiş zamanlarda da din, toplumsal konum ve moda gibi nedenlerle tıraş oluyorlardı. Örneğin, Roma'da sadece özgür insanlar tıraş olabilirdi.

MS. 14. yüzyılda şimdiki usturanın ilkelleri ortaya çıkmaya başladı, ama erkeklerin acılı ve kanlı tıraş derdi 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. King Camp Gillette (jilet) ABD'de 1901 yılında ilk iki taraflı jileti keşfetti. Ancak Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar 168 jilet ve 51 makine satabilmişti. Savaş başlarında ABD hükümeti ordunun ihtiyacını karşılamak için firmaya 3,5 milyon tıraş makinesi sipariş etti. Böylece tıraş bıçağı bir sektör haline geldi.

Kısa bir süre sonra eski bir kılıç üreticisi olan Wilkinson firması da tıraş bıçağı üretimine geçti ve bu ikili günümüze kadar piyasanın devleri olarak geldiler. Günümüzde Gillette dünya pazarının yüzde 66'sim elinde bulundururken, Wilkinson'un payı yüzde 20'dir. Daima sektörün motoru olan Gillette aslında kaşifinin ve firmanın ismi ve bir marka iken ürünün de ismi haline gelmiştir

1950'li yıllarda ilk elektrikli tıraş makineleri devreye girdi. Aynı yıllarda ise paslanmaz çelik tıraş bıçağı piyasaya çıktı. Günümüz erkeklerinin yaklaşık yüzde 80'i ıslak tıraşı yani tıraş bıçağı kullanmayı tercih ediyor. Dünyada tıraş olan 2 milyar erkek ve her birinin yüzünde ortalama 15 bin kıl varken ve hele hele bu kıllar günde yaklaşık 2 milimetre uzarken, yani bir erkeğin ömrünün ortalama 100 günü tıraş olmakla geçerken, kim bükebilir tıraş bıçağı sektörünün bileğini?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:03   #53
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İlk yıldızlar nasıl oluştu?

İlk yıldızlar da, Orion (Avcı) takımyıldızındakiler gibi günümüzde oluşumlarını izlediğimiz yıldızlarla aynı şekilde ortaya çıkmış olmalılar. Ancak ne yazık ki, yıldız oluşum sürecinin ayrıntılarını hala tam anlamıyla kavrayabilmiş değiliz.
Yine de, temel bazı noktalar açık. Öncelikle, bir yıldız (ve varsa çevresindeki gezegen sistemi) bir gaz bulutunun, kendi ısısının kendi ağırlığını dengeleyemeyeceği kadar soğuması ile oluşur. Bulutun ısısı başlangıçta atomlar ile moleküllerin rastlantısal hızında sarmalanmış durumdadır. Atomlar çarpıştıkça, bu ısıyı atomun/molekülün içsel enerjisine aktarırlar. Bu da en sonunda buluttan kaybolacak (atılacak) olan kızılötesi radyasyona dönüşür. Bunun da net etkisi, atomların hızının yavaşlaması, bulutun soğuması, içsel basıncının düşmesi ve bulutun biraz küçülmesidir. Herşey merkezde toplanana dek çarpışmalar, hızın radyasyona dönüşümü ve küçülme devam eder. En azından, günümüzde görebildiğimiz bu.
Ancak, ilk nesil yıldızlar günümüzde oluşanlara göre daha büyük bir mücadele vermiş olmalılar. Günümüzde, eski kuşak yıldızların merkezlerinde sentezleyip ölümleriyle uzaya saçtıkları görece ağır elementlerden oluşmuş karmaşık moleküller, bir bulutun ısısını dışarı yayabilmektedir. İlk yıldızlarsa, Büyük Patlama'da yaratılmış saf hidrojen ve helyumun bir karışımından ortaya çıkmış olmalılar. Bu durumda, o sırada kolaylıkla oluşabilecek tek molekül, molekül yapısında (moleküler) yani iki hidrojen atomunun oluşturduğu hidrojendir. Moleküler hidrojense, su, karbonmonoksit ve karbon atomu gibi etkin soğutuculara göre çok daha uzun sürede oluşur. Dolayısıyla, öyle görünüyor ki çok eski zamanlarda yıldızların oluşumu günümüze göre daha zorlu bir süreçti.

Kaynak: Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:04   #54
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Ölümsüzlük bulundu!




Ölümsüzlüğün formülü bulundu (gibi) ! Bilim adamları “ölümsüz” olan bir kaç canlıdan biri olan bir deniz anası türü üzerinde yaptığı çalışmalarla ölümsüzlüğün formülünü araştırıyorlar.
Bilimsel adı Turritopsis Nutricula olan deniz anasının ölümsüz oluşunu şöyle açıklayalım en basit şekilde; bu türün hayatının 2 evresi vardır, plankton-deniz anası yani bebeklik-olgunluk diyebiliriz.Bu deniz anası bu iki evre arasında gidip gelebiliyor, yani istediği zaman bebekliğine dönüp plankton haline gelerek ölümden kaçmış oluyor bir nevi.Hani hep deriz ya tekrar işte şu yaşta olsam filan işte bu tür olabiliyor : D
Teknik olarak, bu değişim sırasında ölü hücrelerin yerine yenileri üretildiği için kronolojik olarak en yaşlı canlı diyemeyiz ancak biyolojik olarak “ölümsüz”ler.Yani dış bir etkene maruz kalmadıkça, diğer hayvanlar tarafından yenmek vb. normal yaşam sürecinde ölmüyorlar.
Karayip denizinin sıcak sularında keşfedilen tür en fazla 4-5 mm boyutunda.
Bilimadamları bu deniz anasıyla dolu odalarda yaptıkları deneyde bu deniz anasının artıklarıyla dolu sulara maruz kalanların yaşamlarının 10 seneye kadar uzadığı görüldü ! Çalışmalar devam ediyor, formül netleşinceye kadar biz de ne yapacağımıza karar verelim ölümsüz olmamız halinde..
Peki siz ölümsüz olmak istermiydiniz ? Ölümsüz olsanız neler yapardınız ? Veya bu canlı gibi bir genç bir yaşlı olabilseniz .. ?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:04   #55
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Evet nerdeyse hepimizin bildiği Mavi Balinalar(gök balina)dünyanın en büyük canlılarıdır.Boyları 35 metreye ağırlıkları 150 tona rahatlıkla ulaşabilir.

Mavi balınalar(gök balına) memeli hayvanlardır.Cetacea (balinalar) takımının Mysticeti (çubuklu balinalar) alt takımına dahil türlerden olan gök balina, Arktik Okyanus dışındaki tüm dünya denizlerinde yayılım gösterir. Daha çok bireysel ya da anne ve yavrusunu içeren çiftler halinde yaşayan, 2-3 yılda bir ve yaklaşık bir yıllık gebelik süresi sonunda tek yavru doğurarak üreyen gök balina, dünyanın ispermeçet balinasından sonraki en yüksek sesli ikinci hayvan türüdür. 80 yıla kadar yaşayabilecekleri öngörülen gök balinaların tek doğal düşmanı ise katil balinalardır. Diğer dişsiz balinalar gibi, gök balinalar da temelde zooplankton (özellikle kril) avlayarak beslenirler.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:05   #56
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İsa’nın doğumundan 12 bin yıl önce, Taş Devri insanı, çakmak taşlarıyla ateş yakmayı öğrendi. Bu buluşu, birbirine çarpan iki çakmak taşından çıkan kıvılcımın yerdeki kuru otları tutuşturmasıyla bir rastlantı sonucu yaptığı sanılıyor. 4 bin yıl sonra, Taş Devri insanı, bir odun parçasını bir başka tahtanın üzerine hızla sürterek ateş yakmayı kolaylıkla beceriyordu.

Ortaçağ’la birlikte, insanoğlu kav çakmağını geliştirdi ve bu yöntem, en yaygın ateş yakma tekniği olarak dünyaya yayıldı. 14. yüzyılda sodyum nitrat ve alkol karışımına batırılarak kurutulmuş çubuklarla, ilk kibrit benzeri ateş yakma aygıtları üretildi.

1827 yılında İngiliz kimyageri John Walker, küçük tahta parçalarının uçlarını antimon sülfit, potasyum klorat ve arapsakızı karışımına batırarak ilk kibriti yaptı. 1830 yılında Fransa’da Charles Sauria, fosfor kullanarak bir kibrit üretti. Ama, kullanılan maddenin zehirli olması nedeniyle, daha üretim aşamasında 20 kişi hayatını kaybetti. 20 yıl sonra, İsveçli bilim adamı John Lundstron, Sauria’ nın yöntemini güvenli hale getirdi.

1909 yılında benzinli çakmaklar yapıldı. 1945 yılında da bütangazıyla çalışan çakmaklar geliştirildi. Bugün çok yaygın olan manyetolu ve pilli çakmaklarla ilgili çalışmalar ise, daha 1880 yılında Fransız fizikçileri Pierre ve Paul-Jacques Curie tarafından başlatıldı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:06   #57
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Şeyh Edebali'nin Osman Beye Nasihati

Ey oğul ! Beysin...
Bundan sonra öfke bize, uysallik sana...
Gücengeçlik bize, gönül almak sana...
Suçlamak bize, katlanmak sana...
Geçimsizlikler, çatişmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazliklar bize,
adalet sana...
Kötü söz, şom ağiz, haksiz yorum bize, bağişlamak sana...
Ey Oğul ! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
Ey Oğul ! sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz.
şunu da unutma ! Insani yaşat ki devlet yaşasin.
Ey Oğul ! Yükün ağir, işin çetin, gücün kila bağli.
ALLAH YARDIMCIN OLSUN.

Günlerini say, servetini say, büyüklerini say, ama YERİNDE SAYMA !
Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen, ama KENDİNİ BEĞENME !
Emek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiçbir zaman BOŞ VERME !
Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş, ama ORTAK KOŞMA !
Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle, ama KİN BESLEME !
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol, ama BÖLÜCÜ OLMA !
Paranı ver, selam ver, canını ver, ama SIRRINI VERME !
Davet et, hayret et, affet, tevbe et, ama İHANET ETME !
Okumaktan zarar gelmez, oku, ama, LANET OKUMA !
Elini aç, gözünü aç, kapını aç, ama AĞZINI AÇMA !
Rakibini geç, sınıfını geç, ama GÜLÜP GEÇME !
Ev al, araba al, abdest al, ama BEDDUA ALMA !
Zulmü devir, nefsi devir, ama ÇAM DEVİRME !
Yaklaş, konuş, tanış, ama UŞAKLAŞMA !
Seslen, uslan, ama YASLANMA !
Doğrul, devril, ama EĞRİLME !
İtil, atıl, ama SATILMA !

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:07   #58
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Hem ölü hem diri, Kuvantum Dünyası'a has bir deney Schrödinger'in Kedisi!

Schrödinger'in Kedisi, Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger tarafından ortaya atılmış, kuantum fiziğiyle ilgili olan, hakkında çok tartışma yapılmış düşünce deneyi. Genellikle kuantum mekaniği ve Kopenhag Yorumu'yla ilgili bir paradoks olarak bilinir.
Deney, 1935 yılında ortaya atılmıştır ve tamamen teorik bir deneydir. Deney, Schrödinger'in Kopenhag Yorumunu ve genel olarak kuantum fiziğinde gördüğü bazı sorunları açıklamaktadır. Deney, deneyin sonunda ölü ya da diri olabilecek hayali bir kediyle ilgilidir. Ürünün ölü ya da diri olması, gözlemden önceki rastgele bir durum un sonucudur.
Deney düzeneği

Deneyde kapalı bir kutunun içinde bir düzenek ve başlangıçta canlı olan bir kedi vardır. (Kutunun içinin hiçbir şekilde gözlemlenememesi çok önemli bir noktadır. Bunun sebebi Kopenhag Yorumu'dur.) Düzeneğin içeriği şöyledir: Bozunma olasılığı %50 olan bir parçacık, bu parçacığın bozunmasıyla ortama yayılacak olan zehirli gazdır.
Buradaki önemli nokta ise, bozunma olasılığının tam olarak %50 olmasıdır. Bu şekilde parçacığın bozunup bozunmayacağı önceden kestirilemez. Sonuç olarak kedi, kutu açıldığında ya zehirlenip ölmüş bir şekilde görülecektir, ya da parçacık bozunmadıysa diri olarak görülecektir.
Ancak deneyin paradoks olarak tanımlanmasının nedeni sonuç değil, gözlemlenmeyen deney aşamasıdır. Önemli kısım, gözlem yapılmadan önce kutunun içinde neler olduğudur. Kutu açılmadan, gözlem yapılmadan önce kedi ne durumdaydı? Ölü müydü, diri miydi? Kuantum fiziğine göre hem ölü, hem diri dir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:08   #59
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




30 Saniyede, İtalyan ressam Sandro Boticelli!

Asıl adı Alessandro di Mariano di Vanni Filipepi olan, ama daha çok Sandro Botticelli ya da Il Botticello ("Küçük Fıçı") lakabıyla bilinen İtalyan ressamı (1 Mart 1445 – 17 Mayıs 1510). ("Küçük Fıçı") lakabı aslında kuyumcu ağabeyi Antonio Filipepi'ye aittir. Ancak resim eğitiminden önce ağabeyinin yanında çıraklık yaptığı süreçte Alessandro da aynı lakap ile anılmaya başlanmıştır. Kuyumcu çıraklığını bırakarak genç yaşta Fra Filippo Lippi'nin atölyesinde resim, desen ve geometri öğrenmiştir. İlk yapıtlarından olan Yudit Öyküleri'nde (1472, Floransa, Uffizi Galerisi) Lippi'nin ve Lippi'den sonra yanlarında çalıştığı Antonio del Pollaiolo ve Verrocchio'nun etkileri görülür.
1470 yılında, henüz ilk tablolarıyla büyük ün kazanmıştır. Özellikle Müneccim Kralların Tapınması (1475-1476, Uffizi Galerisi) ve Madonna (Louvre Müzesi) bunlar arasında sayılabilir.
1481'de Papa IV. Sixtus tarafından Roma'ya davet edilmiş; Rosselli, Ghirlandaio ve Perugino ile birlikte Sistina Şapeli'nin süslemesinde çalışmıştır. Burada Musa'nın yaşamını canlandıran 3 fresk ile Şeytanın İsa'yı Ayartma Çabaları'nı yapmıştır. Bu eserlerinde zengin ayrıntılar görülür.
1480-1490 yıllarında, olgunluk döneminde Floransa'da Lorenzo de' Medici'nin korumasında sanat çalışmalarını sürdürmüştür. Bu dönemde, Primavera (İlkbahar) (1482, Uffizi), Venüs ile Mars (1483, Ulusal Galeri, Londra), Pallas Athena ile Kentaur (1485, Uffizi) gibi konusunu mitolojiden alan başyapıtlar gerçekleştirmiştir. Bu arada, kiliseler, dinsel dernekler için tablo siparişleri almıştır. Meryem'in Taç Giymesi (1488, Uffizi) bunlardan biridir.
Daha sonra zarif ve özgun kompozisyonlar içeren bir dizi Madonna resmi gerçekleştirmiştir. Bunlar arasında Şamdanlı Madonna (Berlin), Magnificat Madonna'sı (1485, Uffizi) ve Narlı Madonna (1487, Uffizi) sayılabilir. Resimlerinde pastel tonlar kullanır.
1491 yılında tanıştığı Savonarola'dan ve vaazlarından çok etkilenmiştir. Son yapıtlarında bu vaazların yarattığı çelişkilerin etkileri görülür. Pieta (1498, Münih Pinakothek'i), Çarmıha Geriliş (Cambridge, ABD), İsa'nın Doğumu (1500, Londra) bu eserler arasında sayılabilir. Ayrıca yoğun anlatım gücü ve güçlü desenlerle, Dante’nin İlahi Komedya'sını resimlemiştir.
Botticelli, Rönesans resim sanatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Kendisini deliliğin sınırına sürükleyen kaygısı, sanatına yön vermiştir. Uçucu ve coşkulu figürler çizmiştir. Ayrıca hastalık derecesine varan zerafet duygusu eserlerine kendine özgü, şiirsel bir hava verir. Yapıtlarında hareket ve duruşun inceliği, ince uzun bedenli, uzun boyunlu ve ciddi ifadeli kadının zarifliği zengin bir doku oluşturur. Botticelli dini konu alan tablolar yapmış olsa da, dinsel bir ressam değil, güzelliğe tutkun bir ressam olmuştur.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Mart 2012, 16:08   #60
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



30 Saniyede, Hermetizm nedir?

Hermetizm, Eski Mısır’da yaşamış bilge Hermes Trismegistus'un öğretisidir.
Hermetizm adının sonundaki “izm” sonekine bakılarak ilk bakışta bunun günümüzdeki bir felsefi akım olduğu sanılabilirse de, felsefi bir akım değildir. Kimilerine göre Hermes Trismegistus bir inisiye idi, dolayısıyla öğretisi ezoterik bilgilerden oluşuyordu. Eski Yunan yazarlarına göre bu ezoterik öğreti Mısır’ın özellikle Teb ve Memphis tapınaklarındaki inisiyasyonlarda öğretiliyordu. Mısır kökenli Yunanca metinlerde Hermes Trismegistus’tan majinin, simyanın, astrolojinin, astronominin,tıbbın ve bilgeliğin kurucusu olarak söz edilir. Bu metinlerde ondan “üç kere büyük Hermes” anlamında “Hermes Trismegistus” olarak söz edilir.

Kökeni ile ilgili varsayımlar

Murry Hope gibi kimi araştırmacılar bu öğretinin Mu Kıtası ve Atlantis’e indirilen Sirius kültürü ya da öğretisinin İ.Ö. 16.000 yıllarında Mısır’a getirilmiş biçimi olduğu görüşündedir. James Churchward bu öğretinin özgün adının Osiris dini olduğunu ve Osiris’in İ.Ö. 18-20.000 yıl önce Mu’da eğitilmiş bir Atlantisli bilge olduğunu ileri sürer. Churchward’a göre Osiris Atlantis’te dinsel bir reform yapmış ve reform yaptığı tek tanrılı din İ.Ö.16.000 yıllarında Atlantisli bilge Hermes Trismegistus tarafından Mısır’a getirilmiştir. Mısır’da Osiris’in yolu denilince bu dinin ya da öğretinin egzoterik (dış, şeriatla ilgili) kısmı İsis misterleri veya Horus yolu denilince de ezoterik (iç, yalnız inisiyelerce bilinen) kısmı anlaşılıyordu.
Hermetika

Hermetizm hakkında bilgi veren eski metinler günümüzde hermetika ya da zümrüt tabletler olarak adlandırılır. Bunlar eski Mısır’da kutsal alfabeyle yazılmış orijinal kayıtların farklı alfabelere çevrilmiş kopyalarının kısmen eski Yunanca’ya ve Latinceye çevrilmiş bölük pörçük parçalarından oluşurlar. Bu metinlerin İskenderiye yangınından ve bağnazların ellerinden kurtulabilmiş kısımlarındaki bilgilerin de, hem çeviriler sırasında hem de başka nedenlerle bir miktar anlam kaybına uğradıkları sanılmaktadır. İskenderiye Kütüphanesi’nin 5.yy.’da Kilise tarafından yönlendirilen yıkımından sonra bu metinlerdeki bilgilerin günümüze dek korunabilmasinde, Pisagor, Platon ve eski Yunanlı yazarlar kadar, Ortadoğu’daki ezoterik ekollerin de büyük katkısı olmuştur. Ortadoğu’da korunan hermetik bilgiler Avrupa’ya özellikle Floransa yoluyla aktarılmış olup Kilise’nin tüm çabalarına rağmen Avrupa’da yayılmayı başarmıştır. Sözkonusu Yunanca ve Latince çevirilerin yazarları başta Poimandres olmak üzere, Zosimos, Fulgentius, Iamblikos ve John Stobaeus’dur.
Hermetik bilgilerden bazıları eldeki metinlere göre şunlardır

Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır.
Ezeli ve ebedi olan Tanrı, düşüncelerle anlaşılmaz.
Ruh ilahi bir ışıktır
Ruhlar yeryüzüne sınavlarla gelişim için gelirler, almaları gereken dersleri alana kadar tekrar tekrar doğarlar.
Kişiyi ölüm sonrasında vicdanı yargılar, kişinin yeryüzünde yaşarken yaptıkları unutulmaz.
Bu ruhlar bir zaman sonra büyük ışığa doğru çekilirler, onlara yol gösterilir.
Eski insanların kökeni Dünya-dışı’dır.
Evrende kozmik yasalar işlemektedir.
İnsanlar kaderlerini yaptıkları iyi ya da kötü hareketlerle belirler.
İnsanlar yaşadıkları dünyayı kirletmeleri halinde dört unsurun başkaldırmasıyla karşılaşacaktır.
Yunuslar ve arslanlar diğer hayvanlardan daha gelişmiş varlıklardır.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
30, genel, kültür, saniyede


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
KPSS Genel Yetenek Genel Kültür ve KPSS ÖABT sınavı ne zaman saat kaçta? CORDON BLEU Eğitim Haberleri 0 06 Eylül 2020 08:06
Burçların genel kültür seviyesi Flora Burçlar, Fallar ve Kehanetler 4 01 Mayıs 2016 00:22
Genel Kültür PopSy İslamiyet 1 10 Mart 2009 05:27