31 Mart 2012, 15:53 | #41 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Beethoven ünlü şaheseri 9. senfoniyi bestelerken ve sonrasında yönetirken tamamen sağırdı ! Batı repertuarının en önemli eserlerinden olan ve Avrupa birliğinin resmi marşı olan 9.senfoni Beethoven’ın tamamladığı son senfonisiydi ve 1818′de başladığı eserini, 8. senfoninin üzerinden 12 yıl geçtikten sonra 1824′te tamamlayabilmişti.9. senfoni aynı zamanda insan vokallerinin kullanıldığı ilk senfonidir. Aynı yıl Mayıs 1824′te premiyeri yapılan senfoniyi de haliyle sağır sağır yönetmişti Beethoven.Aslında performansı yöneten Michael Umlauf’tu ancak Beethoven’da sahneyi paylaştı.Olaylar şu şekilde gelişti; 2 yıl önce sağır Beethoven’ın bir opera provasını yönetmesini izleyen Umlauf, fiyaskoyla karşılaşmıştı.Ancak Beethoven’ı kırmamak adına, gösteriyi yönetmesine izin vermiş, ama şarkıcı ve müzisyenlere Beethoven’ı ve komutlarını kaale almamalarını, görmezden gelmelerini söylemişti.Beethoven ise tüm heyecanıyla her bölümün başında tempoyu veriyor, sayfaları çeviriyor, duyamadığı orkestrayı yönetmeye çalışıyordu. Gösterinin sonunda seyirciler delice alkış tutarken, Beethoven halen komut veriyordu duyamadığı için.Alkışları kabul etmesi için kontralto gidip Beethoven’ı seyircilere döndürmek zorunda kalmıştı.Seyirciler ise bu harika eserin yaratıcısı Beethoven’ı büyük bir saygı ve empati ile karşılamış, gayet duyarlı bir şekilde son derece memnuniyetlerini göstermişlerdi. Hani sağır duymaz uydurur derler ya, Beethoven da çok fena uydurmuş.Uydurarak dünya klasiği çıkarılır mı arkadaş ! |
|
31 Mart 2012, 15:53 | #42 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI, KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER ROTHSCHİLD - FEDERAL RESERVE BANKASI - İSRAİL NÜKLEER YAPILANMA SÜRECİ - KENNEDY SUİKASTİ - VİETNAM SAVAŞI - SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ - SİONİST SİLAH SANAYİ 2.Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devletinde herşey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerikan başkanı olmasından sonra değişmiştir.. Kennedy Amerikan tarihinin en genç başkanıdır ve aynı zamanda Amerikan başkanı olmuş ilk katolik kişiydi. Kennedy'den önce Amerika'da katolik birbaşkan hiçbir zaman olmamıştır ! John F Kennedy'nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmış olan katolik bir büyükelçiydi.. Ne babası, ne de başkan Kennedy yahudilerle iyi geçinemiyorlardı. Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldılara maruz kalmıştır.. Kennedy de Amerika'da başkan seçilmeden önce Sigmund Rotschild'in kendisine yapmış olduğu ''başkan seçildiğinde ortadoğuda İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını karşılayacaklarını belirtmiştir..'' Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha kendisine yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış gibi hissettiğini belirttirmiştir . Kennedy İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden anormal derecede rahatsız bir politikacıydı. Kennedy'e göre lobilerin Amerikadaki faaliyetleri Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.. KENNEDY-İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON, NÜKLEER GÜÇ KAVGASI : İsrail, kurulduğu günden beri ortadoğuda hep bir süpergüç olma hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti ortadoğuda hızlı bir ''nükleer silahlanma programı'' izlemeye başlamıştır. İsrail'in Dimona çölünde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi özellikle başkan Kennedy'i anormal derecede rahatsız etmişti. İsrail'in nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır. Kennedy, Ben Gurıon'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda ''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtti. Ben Gurıon ise, cevap olarak gönderdiği mektupta Kennedy'e ''genç adam'' diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur.. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıktı ve hakaretleşmeye dönüştü,Bu durum üzerine tepki alan Ben Gurıon istifa etti. Ünlü yahudi politikacı Henry Kissenger ''İsrail'in nükleer programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek Kennedy'i ikna etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı ! Kennedy bununlada yetinmemiş 4 Haziran 1963'te Amerikan temsilciler meclisine danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan dolarını basma yetkisini Rotshild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'ın elinden aldı ve Amerikan Merkez Bankası'na verdi. Ancak,Ülke parasının denetimin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu belirten fikir yapısı daha sonra kendi sonunu hazırlayacaktı. Elbette,Federal Reserve Bankası ve Dolar, Sionizm'in dolayısıyla İsrail'in en büyük gelir kaynağıdır, şah damarıdır. Kennedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah damarını kesmiştir,neticede Sionist odaklar için Kennedy'nin etkisiz hale getirilmesi artık farz olmuştu ! Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu ! Kennedy'e seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir polikacıydı.Dünyada hiçbir aile böylesine politik bir gücü elinde tutmayı başaramamıştı. Bu durumda,Tek bir çare gözüküyordu. O'da suikast ! Kennedy birşekilde öldürülürse Amerikan yasaları gereği yerine yardımcısı getirecelecekti..Kennedy'nin yardımcısı Lyndon Johnson'dı..Johnson tam bir İsrail taraftarıydı..Kendi politik hırsları yüzünden İsrail'e gözünü kırpmadan yardım edebilirdi ve Kennedy ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya çalışıyordu.. Sonuçta Kennedy yok etmek için suikast kararı alındı ve Sionist güçler kararı Amerikan derin devletindeki bağlantılarını kullanarak çok gizli bir biçimde uygulamaya koydu. Kennedy'i öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'ta bulunmaktaydı. Dallas'ta herzamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan Kennedy'i korumakla görevli ajanların özel olarak ayarlanması ve başkanın güvenliği sabote edilmesi işten bile değildi ve sonunda, Kennedy İnfaz edildi ! Birsüre sonra uydurma bilgiler çoğaldı Kimileri Kennedy'i Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia ettiler, Oysa,keskin nişancılar(snıper)'lardan oluşan bir suikast timi gerçeği vardı ortada ! Kennedy Dallas'ı ziyaret etmeden önce akşam yani 21 Kasım 1963 akşamı Dallas'ta Şiddetli yağmur yağmasına rağmen Halk,başkanı en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştı. Ve, 22 Kasım 1963 sabahı Washington D.C'den Air Force One uçağı ile Dallas'a gelen başkan Kennedy ve eşi, sabah 9'ta şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başladılar. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada başkan Kennedy ve vali Connaly vardı. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yaptı ve O sırada silah sesleri yükselmeye başladı. 6 el silah sesi : Birinci mermi arabayı ıskalayarak alt geçitte bekleyen Edmund Harris adındaki taksi şöförünün kulağını parçaladı ! İkinci mermi Kennedy'i omzundan vurdu ! Üçüncü mermi Kennedy'i ıskalayıp ön koltuktaki vali Connaly'i omzundan vurdu ! Dördüncü mermi Kennedy'nin boynuna isabet etti vücudundan çıkıp,Vali Connaly'i tekrar sırtından vurdu ! Beşinci mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıktı ! Ve, Altıncı mermi ile başkan Kennedy kafasından vurulmuştu. ! Ne hikmetse, Başkanın kafasını parçalayan mermi daha sonra bulunamadı ! Suikastten sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'i sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edildi ve Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu söylenmişti. İddialara göre Oswald Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki pencere dibinden İtalyan yapımı Manlicher Caracano marka snıper tüfeği ile başkan Kennedy'i ve Vali Connaly'i altı kez vurarak başkanı öldürmeyi başarmıştı. Elbette bu iddaa oldukça tutarsızdı ve Profesyonel ekipler bunun farkındaydı. Olaylar birden çok keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen İsrail denetimindeki Sionist Amerikan derin devleti, suçu,Lee Harvey Oswald'ın üzerine atarak delilleri yok etmiştir ! Hatta Olay bununla da bitmemiş,Suikasti görmüş olan 57 kişi,daha sonra kaza yada İntihar tespitiyle ölü bulunmuştur ! Lee Hervey Oswald ise suikastten iki gün sonra mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında daha sonra, komünistlerden Amerikanın aldığı söyleyecek olan yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür ! Birden çok keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delilleri oldukça tutarsız bir tespitle aktarılmıştı, yani Raporlardan çıkan sonuç, Tek kurşunun 6 kez yön değiştirdiği yönündeydi ! Ailesi Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek suikastçilerin bulunmasını istediğinde ise Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddettiler,ardından Başkan Kennedy hemen gömüldü ve konu kapatıldı ! Başkan Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi bir Filistinli tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür ! KENNEDY SUİKASTİNİN SONUÇLARI : Kennedy'nin kapattığı İsrail Dimona çölündeki nükleer santrali tekrar açıldı ve İsrail nükleer silah üretimine iyice hız verdi ! Federal Reserve Bank'ın elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan başkan Kennedy'nin çıkarttığı 11110 sayılı kanun iptal edilerek, Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'a verildi ! II.Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika izleyen Amerika devleti özellikle Kennedy suikastinden sonra soğuk savaş sürecini de başlattı ! Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri olumsuz yönde etkiledi Silah satışları Korkunç boyutlara vardı. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma rekabetide buna bağlı olarak artıyordu çünkü bu durum Yahudi Sionist Silah Şirketlerinin Trilyon dolarlara varan kazanç döngüsüne yol açıyordu. Ve iş bununla da bitmemişti. Amerika tüm dünya genelinde çıkarcı faaliyetleri arttırmış ve Vietnam'a saldırmıştır ! Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur.. Amerika'da İsrail lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve yönetimde ciddi bir biçimde söz sahibi olmuştur ! Amerika İsrail devletinin yaptığı katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya başlamıştır ! Tabiki, Amerika her zaman Sionist Yönetim elindeydi, En basitinden örnek vermek gerekirse İsrail'in gizlice yürttüğü ''Samuel Vanunu'yu kaçırma operasyonu'' na istemeden şahit olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz Piyadesi'ne İsrail hücum bot'ları tarafından ateş açılmış, Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Elbette, Amerikan yönetimi,Olayın basına sızmasına izin vermedi.Hatta,Sionist Amerikan basını konuyu haber bile yapmamıştır ! CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda, Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırladı. ve bu paralı katilleri ve Ajanları maaşa bağlayarak dünyanın heryerinde Sözde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmek yada Politik-siyasi Misyon üstlenmesi koşuluyla görevlendirmiştir ! Bu bağlamda Türkiyedeki sağ-sol çatışmaları,siyasi amaçlar için işlenen cinayetler,katliamlar,terörist eylemler ve 12 Eylül darbesi Gladıo'nun eserleridir. Gladıo ordularının kurulması ne tesadüfse Kennedy suikastinden hemen sonrasına denk gelmişti. Bu örgüt içerisinde Türkiye de görev yürütmüş olan kişilerden biri'de şu anda Pensilvanya da bulunmakta olan Fethullah gülen'dir ! ... |
|
31 Mart 2012, 15:54 | #43 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. 5 MAYMUN DENEYİ Amac: Maymunlarda şartlanma miktarini ölcmek ve insanlarla arasindaki farki görmek… Bir kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven ve tepesine de iple bağlı bir salkım muz asarlar. Her bir maymun merdivene çıkıp muza ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar… Her maymun aynı denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk su ile ıslatılır. Bütün maymunlar bu denemeler sonunda ıslanmayı tecrübe etmiş olurlar. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır. Suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun konur. Yeni maymunun ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler. Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha kafesten alınır ve yerine yeni bir maymun konur. Ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur. Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Üçüncü yeni gelen maymunda ilk atağında cezalandırılır. İlk gelen iki maymunun yeni geleni niye dövdükleri konusunda bir fikirleri yoktur ama dövmektedirler. Son olarak da kafesteki ıslanan son maymun olan dördüncü ve beşinci de değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiçbir maymun merdivene yaklaşıp muzları almak için hamle yapamamaktadır. NEDEN mi? Çünkü buna organizasyonel negatif öğrenme denir… Insanoğlu için de tüm bunlar aynen geçerlidir. |
|
31 Mart 2012, 15:57 | #44 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Dunning-Kruger Sendromu Cornell University’de görevli psikologlar Justin Kruger ve David Dunning’in tarihe geçmelerine vesile olan bulguları, yani “Dunning-Kruger Etkisi” adıyla literatüre geçecek olan teorileri de, Türk sağduyusunun yüzyıllardır “cahil cesareti” dediği şeydir aslında. Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel Ödülü kazandılar. Journal of Personality and Social Psychology’nin Aralık-99 sayısında yayımlanan teorileri özetle, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” der. Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır: -Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. -Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. -Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. -Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Değerlendirme Zaafı İki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. Cornell Üniversitesi’ nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular. Ardından öğrencilerden “testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini” istediler. En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60′ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar yüzde 70′e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı. En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların yüzde 70′ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü. İki uzman psikolog bu bilinçsizliği, “kronik kendi kendini değerlendirme (auto-evaluation) yeteneksizliği”ne bağlıyorlar. Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu “yetersizlik + haddini bilmeme” kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi. İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz”, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir “hak” olarak görecektir. “Uyanıklık” bilecektir. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında “fazla alçakgönüllü” davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından “ihtiras eksikliği” ile suçlanacaklardır. Üstleri de zaten, genelde “aynı yoldan geçmiş” insanlardır. Buna, insan kaynaklarının, iki benzer CV arasından, “kendine güvenen ve iyi sonuç alma olasılığı yüksek” adayı tercih edeceği gerçeğini de eklerseniz, Dunning-Kruger Sendromu’nun Peter Prensibi’nin yatağını yaptığı da ortaya çıkar. Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz. Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız? Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer. Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir. Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür. “Beşer şaşar” diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir. Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır. Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder. İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever. İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz. Talimatlarını post-it ile, e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar. Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına. Siz de şimdi etrafınızda buna yakalanmış kişileri düşünün.Eminiz ki bu yazıyı okurken birçok kişi aklınıza geldi |
|
31 Mart 2012, 15:58 | #45 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI, KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER Bölüm 6 - ROTHSCHİLD-BİLL CLİNTON-KOFİ ANNAN-İNGİLTERE-BELÇİKA-FRANSA- BM- MEDYA AĞI VE PAUL KAGAME Kara kıtada 1 milyon ölü insan Ruanda Vatansever Cephesi'nin başında olan Ajan,Tutsi'li Paul Kegame'nin dış yardımlarla isyan etmesi yanısıra 1994 yılında Ruanda'nın Hutu'lu devlet başkanının uçağının bilinmeyen bir sebeple (?) düşmüş olması, Fransızların ve Belçikalıların gizlice askeri eğitim verdirdiği Çoğunluğu Misyoner olan,sözde Katolik Papazları tarafından Hristiyan yapıldığı söylenen Hutu'ları ayaklandırmış, Tutsi Kabilesine karşı inanılmaz bir soykırım başlamıştı. piskoposlar ,katliamlar sırasında rakip kiliseye bağlı Tutsileri katillere teslim etme yarışına girişmişlerdi çünkü esas kalabalık nüfus,Tutsi'lere oranla çoğunluğu Hristiyan olan Hutu'lardan oluşmaktaydı ! Soykırım Hutuların ellerindeki keskin Pala'larla tutsilere karşı çocuk kadın yaşlı ayırt etmeden saldırmaları sonucunda tam 3 ay boyunca Belçikalıların ve Fransızların aldırmayarak seyirci kalmasıyla 1milyon " insanın ölümüyle sonuçlanmıştı ! Soykırımda ki vahşet öylesine bir boyut almış durumdaydı ki. öldürülmeyi bekleyen kurbanlarının kaçmasını engellemek için, o palalarla topuklarının hemen üzerine derin bir kesik atılıyor ve bu durumda Aşil tendonu kesilmiş olan kurban yürüyemediği için Cellatların dinlenmesini sağlıyordu ! Buradan parlayan olaylar, o zaman adı Zaire olan bugünkü Kongo'ya sıçramış ve Mobutu Sese Seko’nun devrilmesiyle sonuçlanmıştı.Böylece Paul Kegame, İntikam alınacağı korkusuyla Kongo'ya kaçmış olan Hutular ı bahane edip Kongoya saldırdı ve Altın ve Elmas maden yataklarını ele geçirdi ! BM ise askeri birliklerine “Ruanda’nın içişlerine karışmayın” emrini vermiş,Hutuların katliamının seyredilmesinde birinci derecede sorumlu olmuştu! Bu bölge komiserliğinin başında Sözde bir sorun olan " Kıbrıs sorununu " da çözmek için bir Plan ortaya sunmuş olan bir kişi bulunuyordu : Kofi Annan ! Bir milyon Tutsi öldürüldükten sonra Kofi Annan'ın emriyle ülkeye giren BM askerlerinin üstlendiği “en önemli görev ise Açıkta duran cesetleri eşeleyen köpek ve Sırtlanları, dürbünlü tüfekle vurmak olmuştu. Nitekim,On binlerce cesedin sokaklarda yattığı köylere, kokudan ve havadan bulaşabilen bulaşıcı hastalıklardan dolayı, 11 ay sonra girilebilmiştir ! Elbette,İlk bakışta Hutu ile Tutsi kabileleri arasındaki etnik farklılıkla açıklanan savaşın temelinde çok başka bir neden vardı: " Elmas ! " 1 milyondan fazla kişinin ölümüne, yüz binlerce insanın göç etmesine neden olan bu iç savaşın perde arkasındaki mimarı, dünyanın en büyük altın ve elmas üreticisi olan Rothschild hanedanlığına ait Debeers Firması’ydı. Bölge 1890 Brüksel Konferansı'nda, bölgede neredeyse hiç Alman olmamasına rağmen, Egemen devletlerce Ruanda, Almanya idaresine verilmişti. YaniRothschild Hanedanlığının Kuyumculuk ve Tefecilik işleri Afrikayı sarmış durumdaydı. O gün olduğu gibi bu Gün de bu Yataklar Rothschild Hanedanlığının sahibi olduğu De Beers firmasına aittir ve Dünya yeraltı zenginliklerinin yüzde 40'ı Rothschild Aile'sinindir ! Ayrıca, serveti 4 trilyon doları aşan Rothschild hanedanlığı dünyanın en büyük bankalarının neredeyse yarısına sahip olmakla birlikte diğer yarısının yönetiminde söz sahibidir. Aile bireyleri kendilerini vakfa veya bilime adamış gözükmesine rağmen, başta Yahudi George Soros gibi birçok para baronu da Rothschild’lerin emri altındadır. Savaşın sonunda ise Soyu Musevi Etiyopyalılara dayandırılan Kagame , Bir kısmı Müslüman olan Katolik yada protestan Tutsiler ve Hutular için,Fransız Katolik-Protestan Ajan misyonerleri ülke dışına çıkararak,yerine Amerika'dan 2000 Evanjelik Papazı ülkesine davet etti ! |
|
31 Mart 2012, 15:59 | #46 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI, KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER Bölüm 5 - Nathaniel Mayer Rothschild - Balfour Deklarasyon bildirisi - İsrail’in kuruluşu Rothschild Ailesi için 19. yüzyılın ilk yılları en yoğun geçen yıllar olmuş; bir yandan Almanya’da sanayi devrimi sonrası Siemens, Bosch, AEG, Krupps gibi birçok şirketin kuruluşunu finanse etmiş, diğer yandan Amerika kıtasına geçerek altın uğruna yerli katliamlarında önemli roller üstlenmişti. Amerika kıtasının yeraltı zenginliklerini keşfeden Rothschild’ler, ilgisini altın ve diğer madenlere kanalize etti. Rothschild hanedanlığının bugün dünya altın ve elmas gibi yeraltı kaynaklarının yüzde 40'ına tek başına sahip olmasının temelleri o yıllarda atıldı. 19. yüzyılın ilk yılları Rothschild’ler için Ortadoğu’ya açılmaları açısından da önemli olmuştur. Osmanlı topraklarının çözülmesi ile birlikte Rothschild hanedanlığı iki koldan Orta Doğu’ya sızmaya başladı. Bir kolunu Irak’ın oluşturduğu sızmanın en önemli nedenini, Mezopotamya’daki zengin petrol yatakları oluşturdu. Rothschild’ler BP-Amoco firması ve Royal Duth Shell ile Irak pazarına girdi. Sermaye hareketini Orta Doğu’nun kuzeyine kaydıran Lord Rothschild, bölgenin güneyinde ise Siyonizm’i siyasal ağırlık merkezi haline getirdi. Filistin topraklarının Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmasının ardından harekete geçen Lord Rothschild, İngiliz hükümetine baskı uygulayarak İsrail’in kurulmasına start veren Balfour Bildirisi’nin (1917) yayınlanmasını sağladı. İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Balfour’un adını taşıyan bu belgeyle, Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı’nın elinden alınan Filistin’de bir “Yahudi Vatanı” kurma hedefinin desteklendiği açıklanıyordu. Lord Rothschild, Yahudi Devleti’nin siyasi oluşumuna zemin ararken diğer yandan da kurduğu 2 milyon sterlinlik fon ile Filistin topraklarının satın alınmasını organize etti. Çok kısa bir zaman içinde Filistin topraklarının en verimli bölgeleri, bu fon sayesinde Yahudilerin eline geçmiş oluyordu. Ailenin Britanya İmparatorluğu üzerine baskısı o derece büyüktü ki, İngiliz savaş kabinesinde Dışişleri Bakanı olan Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden sayılan Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirdi. Tarihe 1. Balfour Deklarasyonu olarak geçen bu mektuptan sonra söylenenler bir bir gerçekleştirilmiştir. Mektubun gönderildiği tarihte Filistin topraklarının henüz Osmanlı’da olduğu düşünülürse, yaklaşık bir ay sonra buraları ele geçiren İngiliz askerlerin nasıl da planlı olarak oralara yollandığı anlaşılır. Peki ama bu plan gerçek anlamda ne zaman yapılmaya başlanmıştı? Çeşitli kışkırtmalarla savaşlara sürüklenen Osmanlı’nın o zamanlar yanında dostu olarak görünen İngiltere (ve Fransa) ve ona borç vermek için çırpınan Yahudi bankerler.Nitekim,Osmanlı’yı borçlardıran paraların çoğu onların kasasından çıkmıştır. Osmanlı devletinin parçalanması için komşu olan ülkeleri sürekli olarak finanse ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları için kışkırtmışlardır.. Böylelikle bahanelerle Osmanlıya saldıran Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlının askeri ve ekonomik güç bakımından iyice yıpranarak azınlıkların ayaklanmasını sağlamışlardır.. Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede azınlıkların ayaklanarak ayrı ayrı devletler kurmasına engel olamamışlardır. Osmanlının ençok dış borcu Rotschıld ailesinin sahibi olduğu Bank Of England bankasınadır. Osmanlı Devleti,Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyecek durumda olmadığından Rotschıld ailesi bunu fırsat bilip,Sionist Teodor Herzl'i 2.Abdulhamit ile görüştüren Lord Baron Rotschild ''Kudüs şehrinin,Filistin'in,Suriye'nin ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin yeni kurulacak olan yahudi devletine verilmesi karşılığında Osmanlı devletinin tüm dış borcunu silme ve balkanlarda,afrikada kaybettikleri toprakları geri verme'' teklifinde bulundurtmuş ancak Abdulhamid teklifi reddetmiştir.. Osmanlı üzerine korkunç oyunlar oynanıyordu üstelik devlet her kademesi ile adeta kokuşmuş bir haldeydi. Bu arada Osmanlı İmparatorluğu,kendine bağlı farklı milletlerin başkaldırmaları ile uğraşırken, Rusya ile süren savaşlarla başlayan dış borçları onu iyice zor duruma sokmuştu.Sonunda, sözde müttefiklerin inceden inceye yaptıkları plan bir bir gerçekleşti ve Osmanlı Devleti, Kutsal Toprakları da sonunda İngiltere’ye kaptırdı. İşte, Rothschild Ailesi için, 100 yılı aşkındır sürdürülen en büyük düş, artık gerçekleşebilecek duruma gelmişti. Belki de bu aileyi, Frankfurt’taki Yahudi Mahallesi’nden bugünlere kadar getiren ‘hırs’ bu istek olmuştu ! Ve Sonunda 1947 yılında İsrail devleti kurulmuş oluyordu. Sonuçta, Balfour’un bu mektubu üzerine yürütülen girişimler, 1918 yılında Fransa’nın, hemen ardından da İtalya’nın desteğini sağladı. ABD başkanı Thomas Woodrow Wilson da, 1918 yılının Ekim ayında deklarasyonu desteklediklerini açıkladı. Söz konusu deklarasyon, Orta Doğu’da bir İsrail Devletinin kurulmasına giden sürecin önemli bir kilometre taşı olmuştur. |
|
31 Mart 2012, 15:59 | #47 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Titanic , White Star Line şirketinin sahibi olduğu Olympic sınıfı bir yolcu gemisidir. Harland and Wolff (Belfast, İrlanda) tersanelerinde üretilmiştir. 15 Nisan 1912 gecesi daha ilk seferinde bir buz dağına çarpmış ve yaklaşık iki saat kırk dakika içinde Kuzey Atlantik'in buzlu sularına gömülmüştür. 1912'de yapımı tamamlandığında dünyadaki en büyük buharlı yolcu gemisiydi. Batışı 1.517 kişinin ölümüyle sonuçlandı ve dünya savaşları dışındaki en büyük deniz felaketlerinden biri olarak tarihe geçti. Titanic 'in batışı ile birlikte meydana gelen büyük kayıp'ın oranı birçok nedene bağlanmaktaydı ve zaman geçtikçe oturan şey ise Titanic 'in herkes için yeteri kadar filika taşımamasıydı. Titanic 'in tam kapasitesi 3,547 kişi olmasına rağmen gemi'nin sahip olduğu toplam flika sayısı 1,178 kişilikti. Aynı zamanda bayanlara ve çocuklara öncelik tanındıgı için toplamda ölen erkek sayısı da çok orantısızdı. Titanic zamanında mevcut olan en ileri teknolojileri kullanmıştı. Birçok insan tarafından "batmaz" gemi olarak inanılıyordu, bu inanış batmadan önce bu şekilde tanımlanmış ve lanse edilmişti. Bu derece ileri teknoloji ve eğitimli mürettebata rağmen batışı birçoğu için şoktu. Medya ise Titanic 'in ünlü kurbanları ve batış ile ilgili efsaneleri sürekli gündeme getiriyor ve ateş'e benzin döküyordu. Bu tartışmaların sonucu denizcilik kanunun degişmesine neden oldu. Amerikan donanmasından emekli Robert Ballard 'ın gemi enkazını 1985'de bulması Titanic'in ününe olan ilgiyi ve bu ilginin günümüze kadar devam etmesini sağladı. |
|
31 Mart 2012, 15:59 | #48 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI, KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER Bölüm 4 - BİRİNCİ VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI-HİTLER'İN SİONİST FİNANSÇILARI Birçok ünlü tarihçinin bu dönemdeki ortak kanısı, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa kıtası dahil dünyanın herhangi bir yerinde savaşların Rothschild’lerin onayı ile başlatıldığı ve onay gelmese asla bir savaşın çıkmasının mümkün olamayacağı yönündeydi. Amerikalı ünlü tarihçi Hannah Arendt, “The Origins of Totalitarianism” (Totalitarizmin Kökenleri) adlı kitabında Rothschild’lerin gücüne değinirken 19. yüzyılda pekçok devlet adamının günlüklerine yeni bir savaş çıkmayacağını, çünkü Rothschild’lerin şimdilik böyle birşey istemediklerini yazdıklarına dikkat çekiyor. Arendt, özellikle Tarihçi J. A. Robson’ın Imperialism (Emperyalizm) adlı kitabında yazdığı şu satırların altını çiziyor: “Eğer Rothschild Ailesi, buna karşı koyarsa, herhangi bir Avrupa ülkesinin ciddi bir savaşa girebileceğine inanan var mı gerçekten?” Bu, Rothschild’lerin tek başlarına bir devlet kadar güç elde ettikleri anlamına geliyordu. İşin bir başka ilginç yanı da Rothschild’lerin bu kazançlarının çoğu kez başkalarının yıkımını getirmesiydi. Yerel savaşların hakimi durumundaki Rothschildler, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın perde arkasındaki en önemli güç konumunda bulunuyordu. Amerikalı yazar Eustace Mullins, “The World Order: Our Secret Rulers” (Yeni Dünyanın Düzenleyicileri) adlı kitabında, Birinci Dünya Savaşı ile Rothschild’ler arasıdaki bağlantıyı kurarken savaş sonunda oluşan durumun dikkatle incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve buna bağlı olarak yeni çizilen Ortadoğu haritası ile Çarlık Rusyası’nın dağılma sürecine girmesinin dünyayı yeniden şekillendiren gelişmeler olduğunu kaydeden Mullins, Rothschild’lerin savaşan her iki tarafı da yönlendirdiğini, kitabında bahsettiği finansörler arasındaki hiyerarşik ilişkiye dayanarak söylemektedir.Mullins’e göre, ilişkinin hiyerarşik olması ise Yahudi finansörler arasında asırlardır süren bir gelenek olduğu gerçeğidir. Tabiki,Birinci Dünya Savaşı’nın geçtiği yıllarda da hiyerarşinin tepesinde Yahudi finans dünyasının bir numarası olan Rothschild’ler oturuyordu. 1.Dünya savaşı ve Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri Arapların birçok parçaya bölünmesi İsrail devletinin kurulması için yeterliydi. Ve nitekim Savaş gerçekleşmiş,Almanların önderliğindeki İttifak devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi.. Rotschild ailesinin tüm hesapları tutmuş ve İsrail devleti kurulmaya hazırdı ancak İsrail topraklarına yerleşmesi düşünülen, gelişmiş Avrupa kentlerindeki yahudilerin ikna edilmesi ciddi bir sorundu. Bu konuda Teodor herzl, Avrupalı yahudilerin Yahudiliğin ne demek olduğunu dahi bilmediklerini belirtmiştir siyonizm genelgesinde.Elbette,ciddi bir sorundu bu,Nitekim bu sorunun giderilmesi için Sionist Kararlar alınmıştır Rotschild ailesinin katkılarıyla yeni bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmıştır. HİTLER KUKLASI VE 2.DÜNYA SAVAŞI : Almanya devleti Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde oldukça demorolize bir biçimde çıkmış,Devlet tüm ekonomik ve askeri gücünü savaş sonrasında kaybetmiş, ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı anlaşmalarına imza atmışlardı. Ancak Almanya'nın borçlu olduğu ülkelerin merkez bankalarının %85'i Rotschild ailesine ait olduğundan Almanya sadece yahudi Rotschild ailesine borçluydu ! Rotschıld ailesi İngiltere ve Amerika örneğindeki tecrübeleriyle,Almanların bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceklerini biliyordu. Rotschild ailesi enkaz halindeki Almanya'ya Alman merkez bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini teklif etmişti ve bu durumda Almanlar bunu kabul etmek zorunda kalmışlardı. Aslında bu durum sonun başlangıcıydı,Savaşta asker olarak kullanılacak erkek vatandaşı bile kalmayan Alman devleti enkaz haldeyken tekrar sivirlerek tüm dünyaya kafa tutacak gücü bulamazdı. Bu durum Sionist odaklar tarafından Rotschild ailesinin planlarına yansımıştır. Bu plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgarı Avrupa'da esecek ve yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir şekilde şiddet ve baskı uygulanarak İsrail'e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı ! Bu planın ilk parçası Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve Almanya'nın hızla silahlanmasının sağlanmasıydı. Almanya yıllar boyu her konuda finanse edilmiş, 2.dünya savaşında savaşmak üzere neredeyse çocukluktan askerler yetiştirilmiştir.Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuşan Almanya'nın başına ise 1.Dünya savaşında er olarak savaşan fanatik bir milliyetçi olan Hitler getirilmiştir. İtalya ise Almanya'da başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan ve adına faşizm denilen rüzgarın etkisi altında kalmış ve iktidara Mussoloni gelmiştir.Mussoloni'nin iktidara gelmesi Rotschild ailesinin bir planı değil kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum Rotschıld ailesinin ekmeğine yağ sürmüştü.. Hitler iktidara gelir gelmez öğrenmiş olduğu müthiş hitap yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman halkını ciddi bir biçimde etkileyeyi başarmıştır.Hitler'in konuşmalarında ve toplantılarında ise konu elbette yahudilerdi. Bu durumda Savaştan önce yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar,ev kundaklamalar ve cinayetler ortamları gelişmişti. Zengin olan gerçek ibraniler ise bir yolunu bulup Almanya'yı terk etselerde fakir olan zararsız yahudiler biryere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kalakalmışlardı .. O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya'nın dışına çıkmak için büyük paralar ve bazı önemli bağlantılar şarttı..Fazla gereksiz detaya girmeden Hitler savaşı başlatmış ve Almanya'nın sahte intikam harekatı başlamıştı.. Almanya savaşın ilk yıllarında anormal bir başarı göstermiş veFransa,Yugoslavya,Çekoslovakya,Avusurya ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçirerek Nazi ordularının gücünü ortaya koymuştur. Özellikle Paris kentine 2 saatte giren Nazi orduları İngiltere ve İspanya'nın iyice ürkmesine neden olmuştur.İngiltere'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir taraftandan da sözde yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır.. Yahudiler birbir katledilmiş ve imha fırınlarında kılmıştır..Ortada öyle korkunç bir ortam vardırki savaştan sonra bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki pis kokudan dolayı hava alanına kusmuşlardır..Havadaki pis kokunun nedeni ise sürekli olarak yakılan insan cesedleri ve çürümüş cesedlerdir.. Savaştan sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya'da ortaya atılan iddialara göre neredeyse hiç yahudi bırakılmamıştı. Ancak Sovyet araştırmacılar durumun hiç de öyle olmadığını savaşta katledilenlerin sadece %15'in yahudi olduğunu onlarında Hazar Türk kökenliler olduğunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardı. Bu belgelere göre savaşta öldürülenlerin çoğu çingene,Hazar Türk'ü kökenli yahudiler ve Polonyalılardı. Geriye kalan asıl zengin ibrani yahudiler Rotscild ailesinin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile Amerikan askerleri denetiminde gizlice Amerikadan çok İsrail'e kaçırılmışlardır !!! Diğerleri ise İsrail'e getirildiklerinde,İsrail devleti kuruluncaya kadar prefabrik usulü yapılmış evlerde kalmışlar, kaçmak için girişimlerde bulunanlar ise Tevrat'ın emrettiği bir biçimde idam edilmişlerdi. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde yahudi soykırımı yapılmış,tüm dünyada yahudilere yönelik şiddet eylemlerine girişilmiş ve yahudiler İsrail'e göç etmek zorunda bırakılmışlardı! öyleki,Rotschild ailesi 1.Dünya savaşında yarım bıraktığı işi 2.Dünya savaşında tamamlayabilmişti. ! Böylece Sionist Tarikatlar,Aşırı dindar bir aile görünümünde olan Rotschild ailesinin,Tanrı'ya olan sözlerinden birini yerine getirdiğini düşünüyorlardı ! Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonomik anlamda yerle bir olan Almanya’nın yeniden inşası da Amerikalı Sionist finans çevrelerine ihale edildi. Başta J.P. Morgan olmak üzere Rothschild’lerin Amerika’daki uzantıları olan finans kurumları, önce “Dawes Planı” sonra da “Young Planı” ile 1924 yılından sonra Almanya’yı adeta paraya boğdu ve böylece kısa bir süre içinde yerle bir olan bu ülke, Hitler‘in inanılmaz yükselişine zemin hazırladı. Hitler’in savaştan önceki yıllarda inanılmaz Askeri harcamaları ve büyüyen askeri gücü Rothschild hanedanlığının onayı ve yardımlarıyla oluşturuldu. Amerikalı tarihçi Anthony C. Sutton’un “Wall Street and the Rise of Hitler” (Wall Street ve Hitler’in Yükselişi) kitabında bu dönemi özetlerken Amerikalı finans kuruluşlarının sadece Almanya’nın yeniden yapılanması için değil, bilinçli bir biçimde Hitler ve onunla birlikte yeni bir canavarın doğuşunu da sağladıklarını kaydetmiştir. HİTLER'İN SİONİST FİNANSÇILARI İsrail Devleti'nin Kuruluş Deklarasyonu, Theodor Herzl'in 1897'de I. Siyonist Kongrede Ben Basel'de İsrail Devletini kurdum. En geç 50 yıl içinde bu gerçek olacak demesinden 50 yıl sonra ilan edilmiştir. "Yahudiler bana mücadelemde önemli katkılarda bulundular.Hareketimizde çok sayıda Yahudi'nin mali desteğini gördüm.Daha o zamandan kuvvet ve başarının ne yönden geleceğini biliyorlardı."(Adolf Hitler) HİTLER'E MALİ DESTEK SAĞLAYAN SİONİST YAHUDİ BANKALARI : •Deutsche Bank:Alman savaş ekonomisini yönlendirmiştir.Hitler'i finanse etmeleri yönünde hemen hemen bütün şirketlere baskı uygulamıştır.•Dresdener Bank:Sahibi Eugen Gutmann.Aynı zamanda barut üreticisi Lois Hagen,Loewe ve Krupp silah fabrikalarını finanse etmiştir. •Darmstaetter Bank:Sahibi Abraham Oppenheim,Bşk.Jakop Goldschmith •Bleichroeder Bank:Kurucusu Samuel Bleichroeder,sahibi Bleichroeder ailesi. •Speyer Bank:Sahibi Speyer ailesi. •Mendelsshon Bank:Sahibi Mendelssohn ailesi.II.Dünya Savaşından önce Alman Endüstri Komitesi ve Ticaret Odası Başkanlığı yapmıştır.Alman savaş endüstrisi ve kimya sanayini finanse etmiştir. •Warburg Bank:Sahibi Warburg ailesi.Alam savaş endüstrisini finanse etmiştir.Almanya'yı dış dünya ile bağlantıda tutan bir Yahudi bankasıdır. I.Dünya Savaşından sonra Almanya için diğer devletlerden kredi temin etmiştir. •Arnhold Bank:Sahibi Arnold ailesi.Alman Silah sanayisini ve savaş endüstrisini finanse etmiştir.Bamag,AEG,Agfa,Dresdner Bank,Ludwig Loewe Ag ve daha birçok Alman silah ve mühimmat fabrikalarının ortak ve finansörlerinden idi. •Disconto-Geselischaft:Kurucusu Solmssen ailesi.Sahibi Hitler'in en büyük finansörlerinden Georg Solmssen'dir.Georg Solmssen Hitler döneminde Alman bankacılığının merkez organizasyon başkanıydı.Gemi inşaatı,donanma ve ağır savaş sanayi,petrol endüstri,telekomüninikasyon alanlarında yatırımlar yapmıştır. •BHG Berliner Hendelsgesellschaft:Sahibi Carl Furstenberg,savaş sanayini finanse etmiştir.Tamamı Yahudilere ait olan Ruhr Bölgesi endüstrisini desteklemiştir. •Schaafhausensch Bankveerein:I.Dünya Savaşı'nda Siegfired Samuel yöneticiydi,II.Dünya Savaşı'nda ise Gutmann yöneticiydi.Loewe Konsorsiyumu'na katılıp,Loewe Silah Fabrikaları'nı finanse etmiştir.Tamamı Yahudilerin tekelinde olan Ruhr Bölgesi'ndeki savaş endüstrilerini finanse etmiştir. •Nationalbank für Deutschland:Sahibi Gutmann,savaş sırasında elektirik endüstrisini finanse etmiştir.Bir başka Yahudi bankası olan Darmstaedter Bank ile birleşmiştir. •Commerz und Privat Bank:Yöneticisi Curt Sobernheim,Alman savaş ekonomisini desteklemek amacıyla iç ve dış ticari kuruluşlarıyla ilişki kurma görevini üstlenmiştir. •Berg und Metallbank:Sahibi Dr.Willhelm Merton,savaş sanayinin hammadde kaynaklarını finanse etmiştir. •M.A.V Rothschild & Söhne:Sahibi Rothschild ailsei.Her alanda savaşı finanse etmiştir. --Kimya Sanayi'nde Ki Üç Dev Yahudi Kuruluşu-- •Bayer:Hitler'in savaş propagandasını üstlenmiştir. •IG-Farben:Krupp ile beraber Auschwitz kamplarındaki tutukluları fabrikalarında ölesiye çalıştırdıktan ve tutukluları çalışmayacak hale getirdikten sonra öldürmüşlerdir. •Agfa:IG-Farben şirketine bağlıdır.Bu şirkette Hitler'i büyük ölçüde finanse etmiştir. --Hammadde Kaynaklarının Sahipleri De Yahudidir-- •Deutsche Erdöl:Sahibi Jakob Goldschmidt,yöneticisi Arthur Solomonsohn. •Deutsche Petroleum AG:Sahibi Deutsch Bank •Blumenstein-Konzern:Sahibi Blumenstein ailesi.Savaşta 10 Milyon Mark'lık kum torbası üretmiştir. •Deutsche Eisenhandel AG:Sahibi Leo Lusty,demir üretmiştir. •Vereinigte Stahlwerke:Çelik sanayi. •Beer Sondheimer & Co:Metal üretmiştir. •M.1.Caro & Sohn Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. emir üretimi. •Phoenix AG:Madencilik. --Silah Fabrikaları Ve Savaş Malzemeleri Üreten Yahudi Şirketler-- •Krupp Silah Fabrikaları:Sahibi Krupp ailesidir. •Loewe Silah Fabrikaları:Sahibi Loewe ailesidir. •Mauser Silah Fabrikaları:Sahibi Loewe ailesi ve Alfred von Kaull. •Deutsche Silah Ve Mühimmat Fabrikası:Sahibi Isidor Loewe. •Stahlwaren und Walfen Fabrikası:Sahibi Alexander Coppel. •Alman-Atlantik Telgraf Şirketi:Sahibi Loewe ailesi. •Hannesmannröhren-werke AG:Yöneticisi George von Siemens. •Aron Hirsch & Sohn:Kaçak silah üreticisi. •Hirsch Kupfer und Messindwerke AG:Sahibi Sigmund Hirsch. •Solingen Mühimmat:Sahibi Alexander Coppel. •Köln-Rottweiler Barut Fabrikası:Sahibi Louis Hagen. •Rheinische-Westfalische Barut Fabrikası:Sahibi Louis Hagen. •AEG:Kurucusu Emil Rathenaus,askeri alanda kullanılan her aracın motorunu AEG üretmiştir. •Siemens:Tamamen silah sanayi için çalışmıştır.Sahibi Siemens ailesidir. •Lufthansa:Nazi Almanya'sı hava kuvvetlerini oluşturmuştur. NAZİ GAZLARINA YAHUDİ SERMAYESİ : İkinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın parlayan yıldızı kimya ve ilaç sektörüydü. Özellikle bu alanda Almanya’da ortaya çıkan şirketler sadece Avrupa’nın değil, tüm dünyanın kimya ve ilaç alanlarında bir kartel oluşturdu. Bunlar arasında en büyüğü Rothschild’lerin finanse ettiği ve diğerlerinden farklı bir konuma sahip olan I. G. Farben Firması’ydı. I. G Farben, kömürden benzin üretmenin yöntemini geliştirerek, bu buluşunu Amerikalı Standart Oil şirketi ile imzaladığı anlaşmayla daha da geliştirdi. David Rockefeller’in, Standart Oil Şirketi (514 bin hisse) ile ortak olduğu ve Rothschild Ailesi’nin finanse ettiği I. G Farben firması, daha sonra geliştirdiği ürünlerle önce Alman sanayisini beslerken daha sonra toplama kamplarında kullanılan ölümcül gazları Naziler için üretti. Birçok Alman şirketin yanısıra Hitler’e destek veren Amerikan sermayesi arasında General Motors, DuPont ve Ford gibi devler de bulunuyor. Almanya’da her iki dünya savaşında yaşananların bir benzeri Rusya‘da, bu kez daha büyük bir çapta karşımıza çıkıyor. Rusya topraklarındaki zengin yeraltı zenginliklerini ele geçirmeye hevesli şirketler, Rus Çarı’na karşı oluşacak bir ayaklanmayı finanse etmekten çekinmediler. Bolşevik İhtilali’nin (1918) başarı ile sona ermesi ve Rus Çarı’nın idam edilmesinin ardından isyancılarla ilk anlaşma imzalayan ve Hazar Petrolleri’nin çıkarılması için imtiyaz elde eden şirket Standart Oil (Rockefeller) oldu. İsyanın finanse edilmesinden Hazar petrollerinin çıkartılmasına kadar, Rockefeller ile birlikte bu işten en karlı çıkan aile ise savaşlarla para kazanmak konusunda oldukça tecrübelenen Rothschild hanedanı oldu. |
|
31 Mart 2012, 16:00 | #49 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. SAVAŞLARIN GİZLİ FİNANSÖRÜ ROTHSCHİLD HANEDANLIĞI, KARANLIK TEŞKİLATLAR VE MASONİK ÖRGÜTLER bölüm 3 - -Rothschild, Osmanlı ve Asya Politikaları ve Avrupa Diktatörlüğü- Rothschild’lerin kurdukları bu hanedan ağı, onlara büyük bir ekonomik güç getirdi. Alman tarihçi Werner Sombart, Jews and Modern Capitalism (Yahudiler ve Modern Kapitalizm) adlı kitabında şöyle demektedir : “1820 sonrasındaki dönem Rothschild’lerin çağı’ olarak bilinir. Öyle ki yüzyılın ortasında finans çevrelerinde şu yargı genel bir inanç haline gelmişti: Avrupa’da tek güç vardır, bu da Rothschild’lerdir.” John Reeves ise, The Rothschilds; The Financial Rulers of Nations (Rothschild’ler: Ülkelerin Finans Patronu) adlı kitabında şöyle anlatmıştı : Nathan Rothschild’in İngiliz Hükümetine ilk yardımı 1819'daydı ve 60 milyon dolarlık borç verdi; 1818-1832 arasında 105.400.000 dolar miktarında sekiz adet borç daha verdi; aşağı yukarı 700 milyon dolarlık 18 adet hükümet borcu oluşturdu. Etkileri o kadar güçlüydü ki hiçbir savaş Rothschild’lerin yardımı olmadan gerçekleşemezdi. Politika ve ticaret dünyasında öyle güçlü bir pozisyona yükseldiler ki bir anlamda Avrupa’nın diktatörleri oldular.” AFYON LİDERLİĞİ Avrupa kıtasında birçok hükümeti borçla haraca bağlayan ve servetlerine servet katan Rothschild hanedanlığı “Afyon Savaşı” ile Çin ve Uzakdoğu’yla tanıştı. İngiliz kraliyet ailesini Çin’le savaşa ikna etmeyi de başaran Lord Rothschild, finans için de söz verdi. " AFYON SAVAŞI ” nın ardından, aile Hong Kong’un kontrolünü ödül olarak aldı. Burada kurdukları HSBC, sadece Rothschild’lerin para baronluğunu dünya üzerinde tescillenmesini sağlamadı, aynı zamanda afyon ticaretinin de kontrolünü beraberinde getirdi. Bu dönemde Çin’de afyon ticareti yapan İngiliz tüccarların Çin İmparatorluğu ile ters düşmesinin ardından, İngiliz tüccarlar İngiliz Kraliyeti’nin desteğini almak üzere Rothschild ailesine başvurmuştu. İngiliz kraliyet ailesini ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, Çin’e karşı yapılan “Afyon Savaşı”nı (1840) finanse etmeyi taahhüt etti. Çin’in mağlubiyeti ile biten savaşın ardından savaşın finansörü olan Rothschild Ailesi, İngiliz hakimiyetine geçen Hong Kong’un kontrolünü yardımlarının karşılığı olarak aldı. Yeni Hong Kong’da ilk önemli şirket olarak kurulan Hong Kong Shangai Bank Corporation (HSBC) sadece Rothschild’lerin para baronluğunu dünya üzerinde tescillemesini sağlamamış, aynı zamanda Çin’deki afyon pazarını da tekeline almasını sağlamıştır. REJİ ŞİRKETİNİN TUTTUĞU KOLCULARIN ÖLDÜRDÜĞÜ TÜRK TÜTÜN ÜRETİCİLERİ Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekül Menfaa Reji Şirketi. Osmanlı Devleti, Düyun-u Umumiye, ve üç bankacılık gurubu,Die Österreichische Kreditanstalt - Viyana, Banker S. Bleichröder - Berlin, ve Bank-ı Osmani-i Şahane - İstanbul, arasındaki görüşmeler sonucunda 27 mayıs 1883 tarihli sözleşmeyle yabancı sermaye ile kurulan tütün ticareti tekel ayrıcalıkları olan bir özel kar ortaklığı şirketidir. (1883-1925).Diğer isimleri: fr. Société de la Régie Cointeressée des Tabacs de l'Empire Ottoman, os. Müşterek-ül Menfaa İnhisarı Duhanı Devlet-i Aliye-i Osmaniye. Kısaca: " Reji " . Ellerindeki tütünü çok ucuza kapatmaya çalışan Rothschild’lerin Reji Şirketi’nden tütününü kaçırıp, biraz daha pahalıya başkalarına satmaya çalışan bu ‘emekçi’ insanlar, kendi topraklarında ‘kaçakçı’ durumuna düşürülülerek, on binlercesi, acımasızca öldürülmüşlerdi. Kırım Savaşı’yla başlayan iç ve dış borçlanma sürecinin sonucunda Osmanlı Hükümeti borçlarını zamanında ödeyemeyecegini açıklayınca (1875) Alacaklı devletler Osmanlıya büyük tepki gösterdi ve Osmanlının ödeme planını kabul etmedi.. Osmanlı maliye sistemine de güvenmeyen alacaklılar Ülkede toplanan vergileri kendi kurdukları bir teşkilat Duyunu Umumiye vasıtasıyla toplamak istediler. Artık vergileri Osmanlı memurları değil Alacaklı ülkelerin kurduğu şirketin Reji memurları toplayacaktı !!! Bunun neticesinde, Osmanlı Devleti'nin en önemli gelir kaynagı Tütün ,Tuz ve Alkolden toplanan vergiler Alacaklı ülkelerin kurduğu şirkete Reji şirketine 30 yıl süreyle bırakıldı. Reji İdaresi kendi memur ve silahlı kolcuları vasıtasıyla vergi toplamaya başladı ve toplanan bu vergiler Osmanlının borcundan düşülmeye başlandı..Osmanlı Üreticisi ürettiği tüm tütün,tuz ve alkol'ü Rejinin belirlediği fiattan Reji idaresine vermek zorundaydı. Köylü Rejiden izinsiz kendi içecegi tütünü dahi saklayamazdı..Köylü kendi içecegi tütünü önce Rejiye 3 kuruşa verir sonra 10 kuruşa geri alırdı.. Bir köyden başka bir köye izinsiz tütün ve tuz taşımanın cezası çok ağırdı.Rejinin kendi silahlı korucuları ve bunların VUR yetkisi vardı. kaynaklar Reji kolcularının 20.000 nin üzerinde Osmanlı köylüsünü vurarak öldürdüğünü yazmışlardır. Osmanlı Devletinin borçlarını halktan kesilen vergilerle doğrudan ödeme amacı ile kurulan Düyun-ı Umumiye İdaresi’nden Reji Şirketi’ne devredilen Osmanlı tütünleri idaresi yabancı sermayeye dayalı ilginç bir özelleştirme modelidir. Kurucu yabancı sermaye kaynakları Avusturya, Almanya, İngiltere ve Fransa (Rothschild'in kurduğu,Osmanlı Bankası) kökenli olup, her biri Rothschild Ailesi'nin sahip ya da ortak olduğu gruplardır ! İlk Reji Şirketi sözleşmesinin süresi ise 30 yıldı. Sözleşmeye göre şirketle ilgili olarak ortaya çıkacak adli ve ticari sorunların çözümünde Osmanlı Mahkemeleri yetkili kılınmıştı Tütün üreticilerinin Reji'den ruhsat alması, ve ürünlerini yalnızca Reji'ye satması şart koştular. Başka alıcı bulamayan üretici, tütünü değerinden çok ucuza satmak zorunda kalmış, Kaçak üretim ve satış yaygınlaşmış, Kaçakçılık sorunu ile devletin kendi güvenlik güçlerinin uğraşması gerekirken, Rejinin kendi bünyesinde geliştirdiği silahlı "kolcu"larla denetim yaparak üreticiye eziyet etmeye başlamıştı. 42 yıl süren Reji İdaresi boyunca kaçakçı, kolcu ve zabıtadan ölenlerinin sayısının 20 bin kadar olduğu görülmektedir. 1911 yılında Reji Şirketi’nin kaldırılması ve 7 yıl süre ile bir “Devlet İnhisarı"'nın kurulması kararlaştırıldı ve 1912 yılında bir “Tütün Tekeli” kanun tasarısı hazırlandı.Ancak Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları'nın başlaması ile ve bunun yarattığı mali zorluklar nedeni ile Reji İdaresinin Osmanlı Devletine 1 milyon 500 bin Osmanlı Lirası borç (!) vermesi koşulu ile şirket ayrıcalıkları 1914'ten başlayarak 15 yıl daha uzatıldı. 26 Şubat 1925'te ise Tütün Rejisi lağvedildi. 1 Mart 1925'te Tütün Rejisi Fransızlardan devletçe satın alındı ve tüm hak ve yükümlülükleri devlete devredildi.26.11.1925 tarih ve 558 sayılı Tütün İdare-i Murakatesi ve Sigara Kağıdı İnhisarı Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. 1930 yılında, 1701 sayılı Tütün İnhisarı Kanunu çıkarıldı.Reji'nin kurucu güçlerinden biri olan köklü ve güçlü Avusturya bankası Kreditanstalt 1931'de büyük bunalım sırasında iflas etmişti. OSMANLI DÖNEMİNDE,ROTHSCHİLD-SİONİZM-ORTADOĞU PETROL YATAKLARI Osmanlı topraklarının çözülmesi ile birlikte Rothschild hanedanlığı iki koldan Orta Doğu’ya sızmaya başladı. Bir kolunu Irak’ın oluşturduğu sızmanın en önemli nedeni, Mezopotamya’daki zengin petrol yataklarıydı ! Bugün Büyük Petrol şirketlerinin çoğunluğu kendi yada destek sağladığı gizli tarikatların kontrolleri altında bulunmaktadır. Rothschild’ler, bölgenin güneyinde ise Siyonizm’i siyasal ağırlık merkezi haline getirmeyi başarmıştı. Filistin topraklarının Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmasının ardından harekete geçen Lord Rothschild, İngiliz hükümetine baskı uygulayarak, İsrail’in kurulmasına start veren Balfour Bildirisi’nin (1917) yayınlanmasında etkili oldu. Ortadoğu Arap Hainliğinin arkasında yatan maddi kaynak güçlerini oluşturdu ve İngiliz Ajanlarının Faaliyetleri ile Din unsurlu Ayaklanmaları destekledi. Sermayesinin savaşlar ve kan olduğu bilinen, servetinin bugün 4 trilyon dolar olduğu tahmin edilen Rothschild hanedanlığı, dünya bankacılık ve finans sisteminin kurucusu olarak biliniyor. Sahip oldukları yüzlerce şirket ile iki yüz yıldır dünyanın finans ve siyasal dengelerini elinde tutan aile, birçok katliamın da finansörü olarak tanınıyor. İşte burada gördüğümüz gibi, Almanya’nın Frankfurt şehrindeki Yahudi Mahallesi’nden çıkıp, Prusya, Avusturya, İngiltere ve Fransa’da yönetimler için çok etkili birer finansör haline gelen Rothschild Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde de çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı’ya kaşıkla verilip, kepçeyle geri alınan dış borçların çoğu onların kasasından çıkarken, Osmanlı’yı bu borçlara iten birçok savaşın arka planında bile bu ailenin gölgesinin bulunduğu görülmektedir. Hatta, yaptıkları baskılarla İsrail’in kurulmasında büyük söz sahibi olan bu ailenin, Filistinliler’e ait topraklarının satın alınmasında da, kasalarını sonuna kadar açmış oldukları unutulmamalıdır. Bugün İsrail topraklarının neredeyse tamamı Rothschild'lerin toprağıdır ! Aileyi kuran baba Rothschild’in oğullarına ve torunlarına vasiyet ettiği üzere, aile, işlerini genellikle el altından yapmaya, adından ve gücünden fazla söz ettirmemeye çalışmış ama böylesine bir gücü saklamak da her zaman pek mümkün olamamıştır. Savaş tüccarlığından paranın efendiliğine Almanya’dan İngiltere’ye göçen Yahudi Mayer Ainschel Rothschild (1743-1812) ve Paris, Londra, Frankfurt, Napoli ve Viyana’ya gönderdiği 5 oğlunun (Amschel Mayer, Salomon, Nathan, Kalmann, Jakob Mayer) bankerlik kariyeri ile temelleri atılan hanedanlığın savaş ticareti Aile zinciriyle HALEN devam etmektedir ! |
|
31 Mart 2012, 16:01 | #50 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: 30 Saniyede Genel Kültür Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bir İlişki Nasıl Olmalıdır Birinci Manifesto / Cem Akaş 1. Bir ilişki ilişmekle yetinmemelidir. Kıyıya, köşeye, ucuna veya kenarına oturmakla, oturuyormuş gibi yapmakla gemi yürütülmez. Üzerine oturulacak şey süngü bile olsa, tam anlamıyla oturmak şarttır. 2. Islak olmayan bir ilişki düşünülemez. 3. Aslında ilişki diye bir şey yoktur; her şey palavradır. İki insan ancak birbirlerine ilişmedikleri sürece birbirlerini yaşatabilir. Birlikte değişim bir ortaçağ yalanıdır. 4. Olmuyorsa olmuyor kuralı: kelek kavuna şeker serpmek kadar anlamsız bir hareket daha bulunabilir, ama bu zor olacaktır. 5. Herkesin kavun yerine ayva yemeye hakkı vardır. 6. Duvar çentiklerinin gölgesinin derin olacağı unutulmamalıdır. 7. Söylenmeyen söz ağırlaşır. 8. Herkesin kendine ait bir karanlığı olması gerektiği, tartışılmaz bir gerçektir. 9. Bir ilişkide gerçek diye bir şey yoktur. Dolayısıyla kaç kilo ettiği bilinemez. 10. Avukatlar ve polisler, sevgiyi mülkiyet kanunlarının hükmüne sokmakta başarısızlığa uğramaya mahkumdur. 11. Bedenlerin birbirine alışması söz konusudur. Bu, beyinler için de geçerlidir. Bu konuyla küçük mavi cinler ilgilenecektir. 12. Acı çektirme sanatı gün geçtikçe ilerlemektedir.her ilişkinin amacı, bu sanatı kusursuzluğa ulaştırmak için çabalamaktır. 13. Her insanın duvarları vardır. Her duvarın gedikleri vardır. İlişkide dürüstlük, insanların birbirlerine verdiği ve bu gedikleri gösteren haritaların doğruluk derecesiyle orantılıdır. Orantı sabiti 1.7 dir. 14. Duvarlara işemeyiniz. 15. Her insanın paspas olmaktan sıkılmaya hakkı vardır. 16. Beklemek erdem değil, çaresizliktir. 17. İnsan temelde yalnızdır. Üst katlar için kesin bir şey söylenemez. 18. Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılırsa raconu kalmaz. 19. Erken kalkanın kahvaltıyı hazırlaması, uzun vadede bir ütopyadan ibarettir. 20. In the long run we are all alive. 21. İnsan tek başına da sıkılabiliyorsa bu becerisini geliştirmelidir. 22. Aslıda ilişki diye bir şey vardır. Her şeyin palavra olması hiçbir şeyi değiştirmez. Aşk her ilişkide bir olasılıktır. Yaşam da her ilişkide bir olasılıktır. Dolayısıyla aşkın ne olduğu bilinmemekle birlikte yaşam aşktır. Bu madde, 3. maddeyle çelişmez. 23. Diğerinin bokunu temizlemek, aşkın varlığını kanıtlamaz. Diğerinin aşkını temizlemek, bokun varlığını kanıtlar. 24. Metal yorgunluğu, uzun süre sıkılı kalan bir vidanın ya da bükülü duran bir levhanın yorulup kırılması gibi bir şeydir. Aynı paralelde ilişki yorgunluğundan söz edilebilir. 25. İlişki, il-İŞ-ki değildir. Fazla mesai ücrete tabi değildir. Görev bilincinizi götünüze sokunuz. 26. İlişkilerde eşzamanlılık olanaksızdır. Herkesin zamanı kendine göre işler. Ortada tek bir dağın olması, değişik açılardan bakıldığında değişik şeyleri görüldüğü gerçeğini değiştirmez. 27. Rüyalar, anılar kadar önemlidir. Tabiri caizdir. 28. Herkes kendi efsanesini kurmak ve yaşatmakla yükümlüdür. Ancak bireysel efsaneler var olduğunda ortak bir efsane oluşturulabilir. 29. Dil, iletişim kurmak için başvurulacak son amaçlardan biri olmalıdır. Bir çelişki gibi görünse de konuşmak şarttır. Bu, koklaşmanın ve telepatinin önemini hiçbir şekilde yadsımaz. 30. Yolların uzun ve ince olması, üzerlerinde gündüz-gece gidilmesini gerektirmez. 31. Her sonun nasıl olacağı en başından bellidir. 32. Eğer bir ilişkinin bitmesi mümkünse bitecektir. 33. Bunun birinci manifesto olması, ikinci bir manifestonun olmayacağı anlamına gelmez. |
|
Etiketler |
30, genel, kültür, saniyede |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
KPSS Genel Yetenek Genel Kültür ve KPSS ÖABT sınavı ne zaman saat kaçta? | CORDON BLEU | Eğitim Haberleri | 0 | 06 Eylül 2020 08:06 |
Burçların genel kültür seviyesi | Flora | Burçlar, Fallar ve Kehanetler | 4 | 01 Mayıs 2016 00:22 |
Genel Kültür | PopSy | İslamiyet | 1 | 10 Mart 2009 05:27 |