02 Ekim 2011, 21:49 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Zaman Dilimi Ve Saatin Önemi Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bir kadran üzerinde hiç durmadan dönen akreple yelkovanm yaşamımızda ne önemli bir yer tuttuğunu biliyor musunuz? Lâmba, kayık, asâ, kitap ve mum gibi birbiriyle ilgisi olmayan bir şeylerin, henüz bugünkü saatler icat edilmeden önce İnsanların vakitlerini belirtmelerine yarayan birer araç, birer “saat” görevini gördüklerini bilir misiniz? Bütün bu saydığımız şeylerin bir “saat” görevi görebileceklerine herhalde siz de pek inanmamış olacaksınız. Ötekilerini bir yana bırakalım, bir meşin kaplı kitap üzerinde biraz duralım şimdi: Bir kitap, vakit ölçüsü olarak nasıl kullanılabilirdi? Daha doğrusu nasıl kullanılabiliyordu? Bir kitabın bir sayfasını okumak için bir zamana, belirli bir süreye gereklik vardır. Şu halde siz de zamanı okuduğunuz kitapların sayfalarıyla Ölçebilirsiniz. Sözgelişi, diyebiliriz ki: “Bu akşam yirmi üç sayfa okuduktan onra yatmaya gittim.” Ya da “İki sayfa okuduktan sonra kardeşim odaya girdi.” Farelerin delik deşik ettiği meşin kaplı kitap, bir dua kitabıdır. Bu kitap, Augustin adlı bir papazınmış. Bu papaz bulunduğu manastırın zango-çu (çancı) imiş. Her gece, gece yansından Uç saat sonra manastırdaki din kardeşlerini sabah duasına kaldırmak zorundaymış. Oysa o çağda saat yokmuş. Çünkü anlattığımız bu hikâye, bundan bin şu kadar yıl önce olmuş. Peki, bu zavallı Augustin her gece aynı saatte din kardeşlerini sabah duasına nasıl kaldırırmış? Augustin çok basit bir yöntemle vakti ölçmenin yolunu bulmuştu. Akşam olur olmaz dua kitabını eline alır, okumaya başlardı. Kitabın Önceden işaretlediği bir yerine gelir gelmez de hemen çan kulesine koşardı. Bu, şu demektir: Augustin, elindeki dua kitabının bu işaretli yerine geldiğinde vakit gece yarısını üç saat geçmektedir. Kuşkusuz arada sırada bazı yanlışlıklar da olmuyor değildi. Söz gelişi, bir defasında Augustin kitabın üzerinde uyuyakalmıştı. Gözlerini açtığında güneş bir hayli yükselmiş bulunuyordu ve Augustin, bu uy-kuculugundan Ötürü manastırın baş papazından adamakıllı azar yemişti. Elbette kitap, tam ve doğru bir zaman ölçme ödevini göremez. Siz saatte yirmi sayfa okuduuğunuz halde bir başkası otuz sayfa okuyabilir. Bir üçüncü kişi de aynı süre içinde belki de on sayfa bile okuyamaz, Böylece bu üç kişi için zaman anlamı başka başka olmak gerekir. İstenilen şey, bu zaman anlamının herkes için bir olmasıdır. Bunun için de zaman ölçmeye yarayan bin bir araç arasında an-cak çok azı işe yaramaktadır. Saatlerin pek bol olduğu günümüzde bile bir çok evler, günün çeşitli ve belli saatlerinde kapının önünden geçen sütçülerle, sebzecilerle ya da yoğurtçularla vakitlerini aşağı yukarı belirlemektedirler. Saat'in Peşinde Papaz Augustin’in hikâyesine gelelim yeniden dilerseniz: Augustin, gece yansından üç saat sonra kilisenin çanını çaldığında yalnız manastırdaki papazlar uyanmıyordu. Kentin manastıra yakın evlerindeki insanlar da uykularından uyanıyorlardı. Augustin’in uyuyakaldığı o sabah manastıra yakın evlerde oturan dokumacılar, boyacılar, basmacılar, dökmeciier ve kunduracılar da her sabah kendilerini uyandırmakta olan çan sesini duymadılar. Onlar da uyuyakaldılar. Üzerlerine doğan güneş ışığıyla gözlerini açan bu adamlardan bazıları o gün güneşin gece yansı doğduğunu sandılar. Ama kendilerini toparladıktan sonra papaz Augustin yerine güneşe inanmanın daha doğru olacağını anladılar. Çünkü güneşin sızıp kaldığını hiç duymamışlardı. O güne dek çağlar boyunca insanlar güneşi en güvenilir bir saat sayarlardı. Günün on iki saate bölünüşünden çok önce vakitlerini güneşe bakarak anlarlardı. Bugün bile çoğumuz, saat söyleyecek yerde, “Sabah karanlığında”, “öğleyin”, “gün batarken11, “ikindi, akşam üstü” gibi sözlerle zamanı belli etmeye çalışırız. Çok eskiden, kentlerin bulunmadığı çağlarda insanlar kesin olarak zaman ölçmek gereğini duymazlardı. Derken şurada burada kentler büyümeye, pazarlar ve panayırlar kurulmaya; işliklerden çekiç sesleri duyulup, mal yüklü kervanlar gidip gelmeye başladıktan sonra gök saatleri insanlar İçin yetersiz görünmeye başladı. Gerçekten de, güneş doğduktan sonra doğduğu noktadan o anda bulunduğu yeri kadar olan uzaklığı gözümüzle doğru olarak nasıl kestirebiliriz? Bu uzaklığı doğru olarak kestirmek için ne yapmalıyız? Bunun en kolayı, yeryüzünde yapıldığı gibi bu uzaklığı adımlamaktı. Bugün bizim için metre nasıl bir uzunluk ölçüsüyle o zamanlar adım da bir uzunluk Ölçüşüydü. Ne var ki, gökyüzü yeryüzüne benzemiyordu. Oraya fırlayıp adımlamak,-insanın elinde olan bir iş değildi. Konu Afrodit tarafından (02 Ekim 2011 Saat 21:57 ) değiştirilmiştir. | |
|
Etiketler |
dilimi, saatin, ve, zaman, Önemi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Radyo - RitimFM:Yayında Şuan Dj TECHNO TECHNO ile Müziklerle Zaman Dilimi bulunmakta. | İpek- | Yayındaki DJ'ler | 0 | 14 Mart 2021 17:55 |
1 saatin 40 dakikası kayıp zaman! | Desmont | Haber Arşivi | 0 | 08 Aralık 2014 19:27 |
duaların önemi - ayet ve surelerle duanın önemi - dua etmenin fazileti | Amelia | Dualar | 0 | 29 Ocak 2014 02:17 |
Capcom: "Resident Evil 6'nın Zaman Dilimi..." | KarakıZ | Oyun Dünyasından Son Haberler | 0 | 27 Ocak 2012 10:08 |
Hay dilimi... | MavipikSeL | Komik Loglar | 4 | 02 Ağustos 2007 02:34 |