IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 28 Aralık 2009, 22:05   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
En ünlü mektuplar




Frida Kahlo’dan Diego Rivera’ya…

2
3 temmuz 1935
(Şimdi biliyorum ki) bütün bu mektuplar,kızlarla ilişkiler,bana ingilizce! öğretmenleri, çingene modeller,”iyi niyetli” asistanlar,’ ‘uzaklardan gelen tam yetkili elçiler” yalnızca birer flört ve aslında sen ve ben birbirimizi çok seviyoruz ve bu yüzden sayısız serüven yaşıyoruz, kapıları çarpıyoruz, lanetler okuyoruz, hakaretler ediyoruz; bütün bunlara karşın birbirimizi daima seveceğiz…

Bütün bunlar, birlikte yaşadığımız yedi yıl boyunca sürekli tekrarlandı, yaşadığım bütün öfke nöbetleri sadece, sonunda seni canımdan çok sevdiğimi anlamama hizmet etti; yine anladım ki, beni aynı ölçüde sevmesen bile, bir şekilde seviyorsun. Ö yle değil mi?…
Daima bunun sürmesi umudunu taşıyacağım, bu bana yeter…



Cemal Süreya'dan eşi Zuhal'e

12 Temmuz 1972
Zuhal'im, hayat!
Hayatımsın Bunu bilmeni isterim En önce bunu bilmeni Bir de şeyi bilmeni isterim: benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun Sana hiçbir zaman hayınlık etmedim ben Edemem Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni Her geçen gün daha büyük bir aşkla N'olur, akkavakkızı, anla beni Bu sevgimi hor görme Kendininkine uydur, yakıştır Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi Nicedir bu böyle Hep de böyle olacak Denize dökülene, ölene dek Bizim için tek koşul mutluluk olabilir Hiçbir şey bozamaz birliğimizi "Üçüz, gözüz biz " Sen de öyle düşünmüyor musun? Ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun Bunlar aşkın halleri, aşkın zaman zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde Bunu böyle yorumlamak gerekir Bir de seviyorum seni Tek dalımsın Memo'yla birlikte, ama ondan da öncesin Bunu böylece bilesin Bilinmelidir bu
Kahvenin önünden otomobiller geçiyor Bir tane de at arabası Seni düşününce o atı da seviyorum Çay içiyorum Artık ıhlamur içeceğim Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşcül şeydir ıhlamur Evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun Sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru Gece yatakta Memo'yla hep seni konuştuk Susunca seni sustuk Uyuyunca seni uyuduk
Akşamları eve döneyim, kapıyı sen aç: gözlerin
Memo okuldan dönmüş olsun Kaçıncı sınıfta olsun?
Duygulu bir adamım ben Bir film görmüştüm eskilerde; bir Fransız filmi; adı: "Jesuis un Sentimental " O filmdeki adam gibi miyim nedir?
Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür
Yalnız seninle güçlüyüm Sen olmasan bir anlamım olamaz Sev beni
Yaşayacağız
Her şeyimi sana borçluyum Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım Sen onardın beni Tuttun elimden kaldırdın Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım
Aşk büyüdü, aşk!
Sen hastanedeyken her gün yazacağım sana Seni nice sevdiğimi anlatacağım
Yüzüğünden öperim

Victor Hugo’dan Juliette Drouet’ye

31 aralık 1851
Bütün bu karanlık ve şiddet dolu günler boyunca harikuladeydiniz,Juliette’im.Sevgi istedim getirdiniz, sağ olun!Gizlendiğim yerlerde ,sürekli tehlikede beklemekle geçen gecelerin sonunda, kapımda parmaklarınızda titreyen anahtarın sesini duyduğumda,kötülükler ve karanlıklar yok oluyordu; içeriye ışık giriyordu! Çatışmalara ara verildiğinde yanı başımda olduğunuz o korkunç, ama müthiş tatlı saatleri asla unutmamalıyız. O küçük karanlık odayı, tavandan, duvarlardan sarkan o eski eşyayı, yan yana duran iki koltuğu, masanın bir köşesinde yediğimiz yemeği, getirmiş olduğunuz soğuk tavuğu yaşamımız boyunca unutmayalım; tatlı onuşmalarımızı, okşamalarınızı, kaygılarınızı, adanmışlığınızı hep anımsayalım. Beni sakin ve dingin gördüğünüze şaşırmıştınız.Bu sakinlik ve dinginlik nereden geliyor, biliyor musunuz?
Sizden….

Wolfgang Amadeus Mozart’tan karısı Constanze’ye

Mainz
17 ekim 1790
Not. Son sayfayı yazarken, kağıdın üzerine birbiri ardına gözyaşları düşmeye başladı.

Ama neşelenmeliyim-yakala!-şaşırtıcı sayıda öpücük uçuyor havada. Şeytan!Havada kaynıyorlar!Ha!Ha!…Üçünü yakaladım.Harikulade lezzetliler! Bu mektuba yanıt verebilirsin, ama mektubunu Linz Postanesi’ne göndermelisin. En güvenli yol bu. Regensburg’a gidip gitmeyeceğimi henüz tam olarak bilmediğimden, sana kesin birşey söyleyemiyorum. Zarfın üzerine, gelinip alınıncaya dek mektubun bekletilmesini yaz. Adieu. Çok sevgili, sevgililerin sevgilisi minik karım. Sağlığına dikkat et; kasabada dolaşmayı aklından geçirme. Lütfen yaz ve yeni yerimizi nasıl bulduğunu anlat bana,Adieu. Seni milyonlarca kez öpüyorum…

Abélard & Héloise
Asağıdaki satırlar Fransız tarihinin en dramatik askının kahramanları şair, filozof Abélard ile ögrencisi Héloise’in birbirlerine yazdıklari mektuplardan alıntılanmıştır. 1079 yılında Nantes yakınlarında doğan Abélard gençliğinde felsefe ile ilgilenir. Eğitimini sürdürmek için Paris’e gider, dinbilim dersleri alir ve konusmalari ile Paris’i adeta fetheder. 37 yaşında iken 12. Yüzyılın sıradışı kadınlarından; egitimli ve güzel, Héloise ile tanışır. Héloise o sırada 15 yaşındadır. Felsefe eğitimi ile baslayan bu tanışıklık tutkulu bir aşka dönüşür ve Héloise 1118′de bir erkek çocuk doğurur. Gizlice evlenirler. Héloise evliligin Abélard’in filozof kisiligi ile bagdasmayacağını düsünmektedir. Héloise’in dayısı Fulbert gayrimesru çocuk dogurdugu gerekçesi ile çifte karşı son derece acımasız eleştirilerde bulunur ve onlari taciz eder. Abélard karısını Fulbert’ten korumak için bir manastıra gönderir. Karısını korusada, kendisini koruyamaz.

Fulbert bir iddiaya göre kendi elleri ile Abélard’i hadim eder. Abélard’in tüm eserleri mahkeme kararı ile yakılır. Abélard rahip, Héloise rahibe olmustur. Bir gün Héloise’in eline bir mektup geçer :
“Elin. elin degmis bu mektuba “satırı ile baslayan mektupla Abélard’a cevap yazar… Gerçekte 7 mektuptan oluşan bu aşkın öyküsünü Ronald Duncan oyunlastırır.

ABÉLARD VE HÉLOISE

Elin. . . elin degmis bu mektuba.
Tesekkür ederim; bana yazmamissin ama.
Asik oldugum elin. O aska susamisim.
Hakkim var o elin yazdigi mektubu açmaya.
………..
Çünkü askim ölümüm oldu benim.
Sairlik taslamiyorum.
Gerçek bu: Sen olmayan her sey için ölüyüm ben.
Her gün seni unutacagim diye yeminler ediyorum,
Sonra seni düsünürken kendime yakalanıyorum.
Zaaflarima kızıp köpürüyorum,
Sonra iyi ki zayıfım diye sükürler ediyorum.
* * *
Inkar etme beni, kendini, ya da bizi.
Yaz bana, gizli düsüncelerini ögreneyim.
Kıskanmaya gücün varsa,
Tek rakibin, öptügüm mektuplari kiskan.
Küçücük bir kus gibiyim.
Havam sensin es üstüme.
Küçücük bir balik gibiyim.
Suyum sensin ak üstüme.
Suskunlugun çöl olur bana.
Suskunlugunda bogulurum.
* * *
Tanrım! Nasil da gıpta ediyorum,
Sevgisi bizim gibi olmayanlarin mutluluguna.
Nasil da ugrastim kendimce sana kara çalmaya.
Aklimdan tüm kusurlarini tekrarladim durdum.
Bu da ise yaramadi.
Hatalarinda da sen vardin.
Onlari hatirlarken erdemlerin geliyordu aklima.
Filozof dedigin, lafin tek gerçeginin yine laf oldugunu iyi bilir.
Edebiyatin en iyisi bile küçücük bir yaprak kadar hayat dolu degildir.
* * *
Bu satirlari yazarak beni inciten elinden nefret ediyorum simdi.
En tembel adam bile bir tohum ekebilir,
Marifet bakmakta ektigin tohuma.
Baskalarinin maliysak eger tutkunun araci oluruz da,
Asla dillendiremeyiz onu.
Köpege tasma takmasan da,
Sadakati baglar onu sana.
Bilirsin ki isteyerek kalmaktadir yaninda.
Iste ben bu özgürlügü istiyordum…


----------

Kafka ‘dan Milena'ya

"Benim için dünya binlerce “belki” ile dolu... Dürüst bir insanım Milena. Esaretin izin verdiği kadar dürüst. Bir şeklimle herkese benzemeyen farklı bir yön var bende. Huzur içinde bir dakika bile çok görülmüştür bana. Herşeyi savaşarak kazanmak mecburiyetindeyim. Sadece geleceğimi değil geçmişimi de kendim yaratmak zorundayım. Dünya sağa dönüyorsa bu ritme uymak için benim sola dönmem gerekiyor. Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben?. "
"içinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam.. sen de anlamazsın.. ben bile anlayamıyorum ki, başkalarına nasıl anlatırırım! "



Arthur Rimbaud-Paul Verlaine
Londra, Cuma öğleden sonra

4 Temmuz 1873
Dön, dön artık, biricik dost, dön. Artık iyi ve kibar olacağıma söz veriyorum. Sana karşı soğuk davranmam inatla sürdürdüğüm bir şakaydı; bin pişmanım şimdi buna. Geri dönersen unutulup gider. Bu şakaya inanmış olman ne acı! İki gündür durmadan ağlıyorum. Geri dön. Biraz yüreklilik göster, sevgili dostum. Henüz hiçbir şey yitirilmiş değil; yapacağın şey yalnızca bir dönüş yolculuğu. Burada yine yüreklilikle, sabırla yaşarız. Yalvarıyorum sana. Hem daha çok senin iyiliğine olacak bu. Geri dön, bütün eşyanı yerli yerinde bulacaksın. Umarım ki tartışmamızda ciddi bir neden olmadığını sen de anlamışsındır şimdi artık. Ne korkunç andı o! Peki ama, gemiyi terk etmeni işaret ettiğimde sen niye gelmedin? Bu noktaya varmak için mi iki yıl birlikte yaşadık? Ne yapacaksın şimdi? Buraya gelmek istemiyorsan, senin bulunduğun yere geleyim mi?
Evet, haksız olan benim.
Beni unutmayacaksın, değil mi?
Hayır, unutamazsın sen beni.
Ben seni hep yüreğimde taşıyorum.
Dostunu yanıtsız bırakma: birlikte yaşayamayacak mıyız artık?
Biraz yürekli ol. Hemen yaz bana.
Daha uzun süre kalamayacağım burada.
Yüreğinin sesinden başka şey dinleme.
Yanına geleyim mi? Hemen bildir bana.
Tüm yaşam boyu sana bağlı kalacağım.
Hemen yanıtla beni. Burada en çok pazartesi akşamına dek kalacağım. Üzerimde henüz bir peni bile yok; elimdeki tüm parayı postaya veremem. Kitaplarını ve müsveddelerini Vermersch'e bıraktım.
Seni bir daha göremezsem, ya denizci olacağım ya asker.
Arthur Rimbaud



Fyodor Dostoyevski'den babasına
10 Mayıs, 1838


Benim aziz ve iyi Babam,
Oğlunun senden harçlık istemesi için sana başvurmasını bir fazlalık olarak kabul edebiliyor musun? Tanrı tanığım olsun ki, bu ne kişisel ihtiyaçlarım, ne de imkânsızlıkların sonucu. Herhangi bir şekilde seni nasıl soyabilirim? Onları sıkacağını bildiğim halde, kendi et ve kanıma bana bir iyilik etmelerini rica etmenin ne kadar buruk bir tadı var. Kendi kafam ve ellerim var. Özgür ve bağımsızım. Aslında senden bir kopek bile, istememem gerekir. Kendimi acı fakirliğime gömmem gerek. Ölüm yatağımdan bana destek olmanı istemekten utanmam gerek aslında. Olaylara bakacak olursan seni ancak gelecekle teselli edebilirim. Gelecek ki artık uzaklarda değil ve zaman seni gerçekleriyle ikna edecek.
Şu anda kelimenin tam mânâsı ile beni anlaman için sana yalvarıyorum sevgili babacığım. Hizmet etmekteyim, istesem de istemesem de en yakın çevremin zorunluluklarına uymam gerekiyor. Neden bir istisna olayım? Böylesine istisnai davranışlar genellikle en büyük hoşnutsuzluklardan doğmaktadır. Bunu şimdiden anlamış olman lâzım sevgili babacığım. Bunun için de insanlara gerektiği kadar karışmış durumdasın. Ve bundan dolayı lütfen söyleyeceğim şeylere önem ver: Askerî Akademinin her öğrencisinin, kamp hayatı en azından kırk Ruble'ye ihtiyaç gösteriyor. (Bunu babam olduğunuz için yazıyorum. ) Bu kırk Ruble'ye çay, şeker ve saire gibi ihtiyaçlar dahil değil. Rahatım için değil, ama en zaruri ihtiyaçlarım için bunlara sahip olmam gerekiyor. Yağmurda ve rutubette bezden bir çadırda yatmak gerektiği zaman, hele insan, böyle bir havada eğitimden üşümüş ve yorgun dönerse, bir bardak çaya ihtiyacı olacak kadar hasta olabilir ki, bu son yıllarda sık sık tecrübe ile başımdan geçmiştir. Senin sıkıntılarını da gözönünde tuttuğumdan ötürü, çay ve diğer şeylerden vazgeçip, senden sadece en zaruri ihtiyacım olan 16 Ruble'yi istiyorum. «İki çift adi postal için. » Tekrar ediyorum, kitaplar yazı malzemeleri, kâğıtlarım, çorap ve ayakkabılarım gibi eşyalarımı bir yerde muhafaza etmem gerekiyor. Bunun için bir sandığa ihtiyacını var. Zira kampta çadırdan başka hiç bir barınak yok. Yataklarımız kılıfsız üzerine çarşaf örtülmüş samandır. Şimdi sana soruyorum, sandığım olmazsa, nerede saklayabilirim eşyalarımı? Şunu bilmen gerekir ki, benim bir sandığımın olup olmaması Hazineyi ırgalamıyor. İmtihanlar yakında biteceği için artık kitaba ihtiyacım olmayacak. Bundan böyle giyimimle ilgilenecekleri için ayakkabı vesaire istemek zorunda kalmayacağım. Oysa boş vakitlerimi kitapsız nasıl geçirebilirim? Bize verilen postallar öylesine kötü ki, üç çifti, şehirde bile giyilecek olsa, altı aydan fazla dayanmıyor. (Burada gerekli ihtiyaçların bir listesi var. )
Son para havalenden 15 Ruble ayırdım. İşte görüyorsun sevgili Babacığım, en azından 25 Rubleye daha ihtiyacım var. Haziran başında kamp bitiyor. Eğer oğlunun bu acı ihtiyaçlarına destek olmak istiyorsan, Haziran'ın başında ona bu parayı gönder. Bu dileğimde ısrar etmeye cesaret edemiyorum: Fazla bir şey istediğim yok ama şükranım sınırsız olacaktır.
Fyodor



Che Guevara'dan Fidel Castro'ya
Fidel,
Dünyanın başka ülkeleri benim mütevazı çabalarımın yardımını istiyor. Ben senin Küba'ya olan sorumluluğunun sana imkan vermediği şeyi yapabilirim. Ayrılmamızın zamanı geldi.
Bunu acı ve sevincin karışımıyla yaptığım bilinsin; burada benim kurucu umutlarımın en safını ve sevdiklerim arasında en sevgili olanı bırakıyorum ve beni evladı gibi kabul eden bir halkı bırakıyorum. Bu, benim ruhumdan bir parça koparmaktır. Yeni savaş alanlarında bana vermiş olduğun inancı, halkımın devrimci ruhunu, görevlerin en kutsalı olan nerde olursa olsun emperyalizme karşı mücadele etme görevini yerine getirme duygusunu taşıyacağım.
Başka gökler altında son saatim geldiğinde benim son düşüncem bu halk ve özellikle sen olacaksın. Öğrettiklerin için ve eylemlerimin en son sonuçlarına dek sadık olmaya çalışacağım, örneğin için sana teşekkür ettiğimi, Devrimimizin dış politikası ile her zaman özdeşleştiğimi ve buna devam edeceğimi, sonumun geldiği herhangi bir yerde Kübalı devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağımı ve öyle davranacağımı, çocuklarıma ve karıma maddi hiçbir şey bırakmadığımı ve bundan üzüntü duymadığımı, aksine sevindiğimi, onlar için hiçbir şey istemediğimi çünkü devletin onlara yaşama ve eğitim görmeleri için gereken her şeyi vereceğini biliyorum.
Her zaman zafere kadar!
Ya Devrim ya ölüm!
Ernesto Che Guevara


Albert Einstein'dan Atatürk'e
Ekselansları Atatürk
OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum
Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan
Prof. Albert Einstein

Napoléon Bonaparte'tan Joséphine'e
Seninle dopdolu olarak uyanıyorum. Yüzün ve dün akşamın o insanı sarhoş eden anısı duyularımı bir an bile rahat bırakmadı. Tatlı ve eşsiz Josephine, kalbimde ne garip etki yaratıyorsunuz siz! Kızıyor musunuz? Üzgün müsünüz? Kaygılı mısınız? Ruhum üzüntüden yorgun düştü ve dostunuz için artık huzur diye bir şey yok... Ama bana egemen olan o derin duyguya kendimi teslim ederek dudaklarınızdan, kalbinizden beni kavuran bir alevi çekip aldığımda benim için daha da fazlası söz konusu demek ki. Ah!. Yüzünüzün siz olmadığını asıl bu gece iyice fark ettim. Öğlende gidiyorsun, üç saat sonra göreceğim seni. Beklerken, mio dolce amor (benim tatlı sevgilim), bir milyon öpücüğü kabul et; ama sen bana öpücük verme sakın, çünkü kanımı kavuruyor öpücüklerin.
NB

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
en, mektuplar, unlu, Ünlü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
O`na MektupLar.. dreamy Forum Oyunları 1573 29 Ekim 2024 17:21
Sevgiliye Mektuplar AntepLi Amatör Şairler 5 15 Şubat 2022 14:52
Eza'ya mektuplar Amelia Aşk ve Sevgi Köşesi 0 15 Mart 2014 22:29
Mektuplar PauL Aşk ve Sevgi Köşesi 0 16 Kasım 2011 14:38
Ata'ya Mektuplar JB Genel Paylaşım 0 24 Aralık 2010 20:28