19 Haziran 2006, 21:43 | #81 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 19 Haziran SSCB adına casusluk yaptıkları iddiasıyla ölüm cezasına çarptırılan Ethel ve Julius Rosenberg çifti 1953'te ABD'de elektrikli sandalyeyle idam edildi. Elektrikli sandalyeyle idam bir dönem ABD'nin çoğu eyelatinde kullanılmıştı. 1960'lı yıllarda kullanımı durduruldu. ABD şimdi şırıngayla idamı tercih ediyor. Aşağıdaki yazı Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan 'Cogito' dergisinin 34'üncü sayısından (2003) alınmıştır. Simon Jones'un Syd Dernley isimli cellatla yaptığı söyleşi 'Syd ile Görüşme' başlığıyla yayımlanmıştı. Celladın Seçimi Bir insan nasıl infaz memuru olur? Niye bu mesleği seçer? Özyaşamöyküsü 'İnfaz Memurunun Öyküsü'nde (The Hangman's Tale), Syd Dernley şunları yazıyor: "İnsanları öldürmek istediğimden değil; bir yolculuk ve macera duygusu uyandırdığı, kötü ünlü canileri göreceğim ve ünlü detektiflerle karşılaşacağım için." Neden polisliği seçmediğini sordum. "O zamanlar, ruhsatlı, susturuculu 22 kalibrelik bir tüfeğim, bir de susturuculu 22 kalibrelik bir tabancam vardı; Sherwood Ormanı'na yalnızca 6 mil uzaklıkta yaşıyorduk ve sülünlerle kekliklerden hoşlanıyordum" diyor Syd muzip bir sırıtışla. Syd belli ki heyecanlı öldürmelerden zevk duyuyor. Sordum: Başka infaz biçimlerine, sözgelimi, kafa keserek idama katlanabilir miydi? Syd bu öneriyi bir süre düşünüp sonra gülerek ekliyor: "Kahrolasıca kelleleri uçuruvermek! Elbette yapabilirdim bunu. Vicdanım, bir vicdanım varsa şayet, rahat olurdu. Kömür madeninde çalışırken çekiç kullanmakta ustaydım. Uçur kellesini!" Daha sonra, Syd son Fransız infaz memurunun birkaç yıl önce onu ziyaret ettiğini söylüyor ve anımsatıyor: Kan bıçaktan birkaç metre öteye sıçradığı için, celladın giyotinden epey uzak durması gerekiyormuş. Bu tatsız olguyu anlatırken Syd'in yüzünde muzip bir sırıtış var. Tahmin edebileceğiniz gibi, Syd Dernley hala idamın ateşli savunucularından. Konu hakkında belli ki pek çok şey bilmesine karşın, gerekçeleri oldukça basit. Ölüm cezasının yeniden yürürlüğe sokulması için o bildik, basmakalıp gerekçeleri yineliyor; geçerli bir yanıt veremediği bir soruya büsbütün uygunsuz bir karşılık vermeye çalıştığı hissi doğuyor. Doğruyu söylemek gerekirse, sinir bozucu bir durum. Ne var ki, bir konuda -idamı en çok kimlerin hak ettiği konusunda- çok net görüşleri var: "Özellikle, küçük çocukları öldürenler. Yasa ne derse desin, onların bugün de idam edilmeleri gerekir ve birçok kimse benimle aynı görüşte." Syd, 1950'de Norwich Hapishanesi'nde son derece kötü infaz edilen bir idama katılmış. İdama mahkum edilen Norman Goldthorpe asılırken başlığı ilmeğe sıkışmış. Syd açıklıyor: "Bence kötü bir işti, adam ipte can veriyordu. Boynu kırılmamış, ama birkaç dakika sonra ölmüştü. İdamı infaz eden Harry Kirk'e başka bir infaz görevi verilmediğini biliyorum." Cesedi incelemeye gittiğinde, idam mahkumunun hala yaşıyor olduğunu görse ne yapardı Syd? Yanıtı basitti: "Bilmiyorum. Bu konuda açkı kurallar yoktu." İnfazların daha karmaşık olduğu ABD'e, kötü idam kabusu zaman zaman gerçek oluyor. Ölüm şırıngası gibi sözde insani yöntemlerle, insanların yaşamsal organlarının işlevleri sona erdiği için, 15 dakika boyunca büyük bir acı çekerek öldükleri biliniyor. Gaz odasında infazlarda, idam mahkumuna, gaz odaya girer girmez, sıkça ve derin nefes alması söyleniyor. Ama mahkumun yaşamak için verdiği irade dışı mücadele yavaş ve acı verici bir ölümle sonuçlanabiliyor. Daha da kötüsü elektrikli sandalye; yanlış bağlantılar ve iletkenler insanların sözcüğün gerçek anlamıyla kızararak ölmelerine yol açmış. John Evans'ın Alabama'da idam edildiği 1983 yılında, Evans nefes almaya çalışırken yüzündeki maskeden alevlerin çıktığı görülmüştü. Mahkumun öldürülmesi 15 dakika sürmüş ve Evans'ın bedeninde ağır yaralar oluşmuştu. Bu korkunç olaylara rağmen (ya da bunlar yüzünden), ABD'de idamların televizyonda canlı olarak gösterilmesi yönünde girişimler oldu. Syd'e bunun iyi bir fikir olup olmadığını sordum. "Doğrusu, hala idamlara yönelik büyük ilgi olsa da hayır. Ruth Ellis ölüm cezasına çarptırıldığında, bir hafta içinde 234 kişi İçişleri Bakanlığı'na mektup yazmış, infaz memuru yardımcısı olmak ya da infazı seyretmek istediğini bildirmişti... "Halkın gerçek infazı seyretmesine izin verilmemesi gerektiği kanısındayım, ama bazı infazlar filme çekilip insanlara gösterilse iyi olurdu bence." Günün diğer önemli olayları 1623: Fransız matematikçi Blaise Pascal hayata merhaba dedi. 1862: ABD'de kölecilik yasaklandı. 1868: Mithat Paşa, Emniyet Sandığı'nı kurdu. 1885: Hürriyet Heykeli, Fransa'dan New York'a getirildi. 1910: Dünya Babalar Günü, ilk kez ABD'de kutlandı. 1910: Almanya'da 'Deutschland' adlı ilk zeplinin havalanışı başarılı oldu. 1926: Mustafa Kemal, İzmir gezisini izleyen Anadolu Ajansı'na ünlü sözlerinin yer aldığı demecini verdi: "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." 1934: İran Şahı Rıza Pehlevi ve Atatürk, ilk Türk operası 'Özsoy'u izlediler. 1945: 1991 Nobel Barış Ödülü sahibi Burma (Myanmar) muhalefet önderi Aung San Suu Kyi doğdu. 1947: 'Şeytan Ayetleri' romanı nedeniyle İran'ın hakkında ölüm fetvası çıkardığı İngiliz yazar Salman Rushdie doğdu. 1966: Güreş Milli Takımı, Kanada'daki Dünya Güreş Şampiyonası'nda birinci oldu. 1968: İstanbul'da 40 bin çocuğun çocuk felci mikrobu taşıdığı açıklandı. 1973: Dünya Sevgi Birliği Madalyası, 'Sev Kardeşim' ve 'Hayat Bayram Olsa' şarkılarından ötürü Şenay'a verildi. 1973: Edebiyat tarihçisi ve eleştirmen Tahir Alangu 58 yaşında hayata veda etti. 1978: Çizgi bant 'Garfield', 21 gazetede birden yayımlanmaya başlandı. 1981: Eski Gümrük ve Tekel bakanlarından Tuncay Mataracı ile aynı davadan yargılanan 13 sanık, Yüce Divan tarafından tutuklandı. 1992: 12 eylül askeri yönetiminin kapattığı partilerin açılması yasalaştı. 1995: Bosna için toplanan yardım paralarını RP'ye aktarmakla suçlanan Süleyman Mercümek'in yargılanmasına başlandı. |
|
20 Haziran 2006, 14:14 | #82 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 20 Haziran Şair Cahit Külebi, 1997 yılında Ankara'da hayata veda etti. Cahit Külebi 1917 yılında Tokat'ın Zile ilçesine bağlı Çeltek köyünde doğdu. Soyadı yasası çıktıktan sonra ailesi Erencan soyadını aldı, şair ise Külebi soyadını sonradan tescil ettirdi. Ortaöğretimini Sivas Lisesi'nde yaptı, Mülkiye'ye veya Tıbbiye'ye girmesi öğütlenen Külebi, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu'nu tercih etti ve buradan mezun oldu (1940). Öğretmen Okulu'ndayken Reşit Rahmeti Arad'ın yardımıyla Almanya'ya giderek Fransızca ve Almanca öğrendi. Askerliğini bitirdikten sonra (1942), Antalya Lisesi'nde stajyer öğretmenliğe atandı (1943). Daha sonra Ankara Devlet Konservatuvarı'nda edebiyat öğretmenliğine devam etti. Ve 1951 yılında aynı okulun müdür başyardımcılığına getirildi, ardından da Ankara Gazi Lisesi'nde edebiyat öğretmeni oldu (1954). Daha sonra Milli Eğitim Müfettişliği yaptı (1956), ardından İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişliği ve Kültür Ataşeliği'ne atanarak yurt dışına gitti (1960). 1964'te yurda döndükten sonra müfettişlik görevini sürdürdü. 1969'da Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na getirildi, 1971'de bu görevinden ayrılarak eski görevi başmüfettişliğe döndü. 1973'te kendi isteğiyle emekli oldu. 1972'de yapılan Kurultay'da Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu'na seçilen Külebi, emekli olduktan sonra kurumun Yayın Kolu Başkanı olarak görev yaptı, daha sonra genel yazmanlığa getirildi (1976). 12 eylülden sonra bu görevinden istifa eden Cahit Külebi (1983), SODEP'in kurucuları arasında yer aldı, ancak kurucu üyeliği veto edildi. Cahit Külebi, ilk şiirlerini Sivas Erkek Lisesi'nin 'Toplantı' adlı dergisinde yayımladı, 'Yücel' dergisinde 'Sivas Erkek Lisesi'nden Ahmet' imzasıyla bir şiiri çıktı (mayıs 1935). İstanbul'a geldikten sonra 'Gençlik' dergisinde 'Mahmut Cahit' ve 'Nazmi Cahit' imzalatıyla ikişer şiiri yayımlandı. Daha sonra 'Cahit Erencan' adıyla 'Sokak', 'Gençlik' ve 'Varlık' dergilerinde de şiirleri çıktı. Babasının aile adı Gullebi'den yararlanarak Külebi adını kullanmaya başladı. Külebi'yi sonradan soyadı olarak tescil ettirdi. 1940 edebiyat hareketi içinde etkin olmasına, hiçbir gruba ve eğilime katılmamasına rağmen şiirini kabul ettirdi. 'Yeşeren Otlar' adlı kitabıyla TDK Ödülü'nü (1955), 'Yangın' adlı kitabıyla da Yeditepe Şiir Ödülü'nü (1981) kazandı. Eserleri Şiir Kitapları: 'Adamın Biri' (1946), 'Rüzgar' (1949), 'Atatürk Kurtuluş Savaşında' (1952), 'Yeşeren Otlar' (1954), 'Süt' (1965), 'Şiirler' (1969), 'Türk Mavisi' (1973), 'Sıkıntı ve Umut' (1977), 'Yangın' (1980), 'Bütün Şiirleri' (1982), 'Güz Türküleri' (1991), 'Bütün Şiirleri' (1997) Anı: 'İçi Sevda Dolu Yolculuk' (1986) Düz yazı: 'Şiir Her Zaman' (1985) Günün diğer önemli olayları 1389: Osmanlı ordusu ile Haçlı orduları arasında Sırp Sındığı Savaşı yapıldı. Osmanlı ordusunun kazandığı savaştan sonra yaralı bir Sırp askeri, Sultan I. Murat'ı savaş alanını gezerken hançerle öldürdü. 1481: Sultan II. Beyazıt ve Şehzade Cem arasındaki Yenişehir Savaşı'nda Cem yenildi. 1759: Besteci Frederic Hendel hayata veda etti. 1837: Kraliçe Victoria, 18 yaşında İngiltere tahtına çıktı. 1932: Mustafa Kemal Paşa, binası yanan Fenerbahçe Kulübü'ne 500 lira bağışladı. 1938: 19 Mayıs milli bayram günü oldu. 'Dağ Başını Duman Almış' marşı, Gençlik ve Spor Bayramı marşı olarak kabul edildi. 1963: Beyaz Saray ile Kremlin arasında kırmızı telefon hattı kuruldu. 1963: İngiltere ile Fransa'yı birbirine bağlayacak 'Manş Tüneli' projesi açıklandı. 1973: İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Cumhuriyet'in 50'nci Yılı dolayısıyla düzenlediği İstanbul Festivali başladı. 1976: İlk kez yapılan Kıbrıs Türk Federe Devleti seçimlerinde Rauf Denktaş devlet başkanı seçildi. 1982: 'Banker Kastelli' olarak tanınan Cevher Özden ve eşi İsviçre'ye kaçtı. 1989: Şair, yazar Hasan İzzettin Dinamo 80 yaşında yaşamını yitirdi. 1990: Viyana'da açılacak 'Anadolu'nun Görkemi' adlı sergi için gönderilen 7 bin 500 yıllık ana tanrıça heykeli çalındı. 2004: Tiyatro ve sinema sanatçısı Engin İnal hayatını kaybetti. 2005: Almanya'dan sınır dışı edilen İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği yöneticisi Metin Kaplan, anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı. |
|
21 Haziran 2006, 09:19 | #83 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 21 Haziran İslam dünyasının önemli bilim adamlarından İbni Sina, 1037 yılında İran'da hayata veda etti. Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik alanlarında çalışmış olan İbn Sina (980-1037), matematik ve matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilendi. Astroloji ve simyaya itibar etmeyen İbni sina, 'Dönüşüm Kuramı'nın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırdı ve doğru olmadığı sonucuna ulaştı. İbni Sina'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. Mekanikle de ilgilendi ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirdi. Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbni Sina bu çelişik durumu gördü, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgarın güçlerini karşılaştırdı ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgarın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna vardı. Oysa mesela bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgar ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir. Öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşımaya yeterli değildir. Aristoteles'in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırdı ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, güdümlenmiş eğim, yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna vardı. Üstelik bu isteğin sürekli olduğuna inanıyordu. Yani ona göre, ister öze ait olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmazdı. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton'da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesine yaklaştığı anlaşılan İbni Sina, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmişti. Mesela elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır. İbni Sina'nın bu çalışması oldukça önemlidir. Çünkü 11'inci yüzyılda yaşamasına karşın, yeniçağ mekaniğine yaklaştığı görülmektedir. Bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı'da 'impetus' terimiyle karşılanmıştır. İbni Sina, her şeyden önce bir hekimdi ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştı. Tıpla ilgili birçok eser kaleme aldı. Bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Ancak İbni Sina dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16'ncı yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19'uncu yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan 'El-Kanun fi't-Tıb' (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin birinci kitabı, anatomi ve koruyucu hekimlik, ikinci kitabı basit ilaçlar, üçüncü kitabı patoloji, dördüncü kitabı ilaçlarla ve cerrahi yöntemlerle tedavi ve beşinci kitabı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir. İslam tarihinde önemli adımların atıldığı bir dönemde, bilimde daha sonra gelişecek olan, Avrupa biliminde de önemli etkileri olan İbni Sina, geliştirdiği felsefeyle de daha sonraları bir çok İslam alimi tarafından da eleştirildi. Günün diğer önemli olayları 1633: Galileo Galilei, engizisyon mahkemesinde dünyanın döndüğüne ilişkin tezini inkara zorlandı. 1908: Londra'da 200 bin kadın, seçme ve seçilme hakkı için yürüdü. 1934: Soyadı Kanunu kabul edildi. 1940: Mozart'ın 'Bastien ile Bastienne'ı, Devlet Operası'nın verdiği ilk temsil oldu. 1946: Rize Çay Fabrikası'nın temeli atıldı. 1980: 'Fahriye Abla' şiiriyle tanınan şair Ahmet Muhip Dranas, 71 yaşında Ankara'da vefat etti. 1985: ABD'li, Brezilyalı ve Batı Alman adli tıp bilim adamları, Brezilya'da bulunan iskeletin Nazi doktor Josef Mengele'ye ait olduğunu belirledi. 1990: İran'da meydana gelen depremde 25 bin kişi öldü. |
|
22 Haziran 2006, 09:03 | #84 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 22 Haziran Galatasaraylı Tanju Çolak, 1988 yılında Avrupa Gol Kralı oldu. 1963 yılında Samsun'da hayata merhaba diyen Tanju Çolak, futbola Samsun Yolspor'da başladı. Daha sonra Samsunspor'da 1985-1986 ve 1986-1987 sezonlarında gol kralı oldu. 1987'de Galatasaray tarafından transfer edildi. Galatasaray formasıyla 1987-1988 sezonunda 39 gol ile üçüncü defa gol krallığına ulaşırken, hem Metin Oktay'a ait bir sezonda atılan en çok gol rekorunu kırdı, hem de Avrupa'da da en çok gol atan futbolcu oldu. 1988-1989'da Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final oynayan Galatasaray'ın kadrosunda bulunan Tanju, Neuchatel Xamax ve Monaco'ya attığı gollerle takımı sırtlayan oyuncu oldu. 1990-1991 sezonunda dördüncü gol krallığına ulaştı. 1991-1992 sezonunda Fenerbahçe'ye transfer oldu. 1992-1993 sezonunda beşinci ve son kez gol kralı oldu. Yavaş yavaş kariyeri gerilemeye başlayan Çolak bir süre İstanbulspor'da forma giydikten sonra futbolu bıraktı. 31 defa Türkiye A Milli Futbol Takımı formasını giyen Tanju Çolak, milli takım formasıyla bu maçlarda dokuz gol kaydetti. Tanju Çolak'ın kariyeri Kariyeri boyunca attığı gol sayısı 1988 maçta 240 Bir sezonda en fazla gol atma rekoru (1987-1988 sezonunda Galatasaray ile 39 gol) Bir maçta en fazla gol atma rekoru (1992-1993 sezonunda Fenerbahçe formasıyla altı gol) Beş kez Türkiye gol kralı (1985-1986, 1986-1987, 1987-1988, 1990-1991, 1992-1993) Avrupa'da en çok gol atan üçüncü futbolcu (1985-1986, 33 gol) Avrupa'da en çok gol atan futbolcu (1987-1988, 39 gol) Avrupa'da en çok gol atan ikinci futbolcu (1990-1991, 31 gol) Günün diğer önemli olayları 1565: Denizci Turgut Reis, Malta Adası kuşatması sırasında şehit oldu. 1919: Amasya Genelgesi yayımlandı: "Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." 1920: Kurtuluş Savaşı'nda toplu Yunan saldırısı başladı. 1926: Kazım Karabekir Paşa, İzmir suikastı sanığı olarak tutuklandı. 1936: Boğazlar Konferansı, Montreux'da açıldı. Konferansta, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın sunduğu karar tasarısı temel alındı. Bu tez, Lozan Sözleşmesi'ndeki askerden arınma hükmünün kaldırılması ve Boğazlar Komisyonunun lağvedilmesi esasına dayanıyordu. 1937: Joe Luis'in şampiyonluğuyla bir siyah ilk kez ağır sıklet boks şampiyonluğunu kazandı. 1941: Dünya radyoları Alman birliklerinin Sovyet sınırını geçtiğini duyurdu. 1941: Türkiye, Alman-Sovyet savaşında tarafsızlık ilkesini benimsedi. 1964: Başbakan İsmet İnönü, ABD Başkanı Lyndon Johnson ile Kıbrıs sorununu görüştü. İnönü, "Türkiye barışçıdır, ancak adalete dayanmayan barış uzun ömürlü olamaz" dedi. 1973: Toprak ve Tarım Reformu Kanunu kabul edildi. Uygulamada yetersiz kalınınca, yasa 1978'de iptal edildi. 2001: Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapattı. 2005: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Nikolaos Dukas'ın davetlisi olarak Atina'ya geldi. Büyükanıt, Yunanistan'ı resmen ziyaret eden ilk Türk Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. |
|
23 Haziran 2006, 09:56 | #85 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 23 Haziran Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar 1901 yılında doğdu. Şair ve yazar Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar mektebini bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932-1939). 1939'da İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı. Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında TBMM'de bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne döndü ve 24 ocak 1962'de vefat etti. Berna Moran'a göre 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en bilinen ve en beğenilen romanı olarak gösterilen 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü, İngiliz edebiyatı profesörü ve edebiyat eleştirmeni Berna Moran şöyle değerlendiriyor: 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' iki uygarlık arasında bocalayan toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştiren bir romandır. Eser çocukluğu Abdülhamit döneminde geçen, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini de yaşayan Hayri İrdal'ın anıları şeklinde verildiğine göre söz konusu hicvin son elli yıllık Türk toplumuna yöneltilmiş olması gerekir. Birinci bölüm 'Büyük Ümitler', tanzimat öncesini, ikinci bölüm 'Küçük Hakikatler', Tanzimat dönemini, üç ve dördüncü bölümler ise Cumhuriyet döneminin başlarını ve devamını ele almaktadır. Yazar söz konusu dönemleri gerçekçi bir yöntemle yansıtıyor demek istemiyor tabii, toplumumuzun o dönemlerdeki bazı özelliklerini dolaylı bir yoldan dile getirip hicvettiğini söylemek istemektedir. Yazarlar romanda hiciv için çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Paradi yöntemi (Cervantes), ütopya yöntemi (Huxley), hayvanlar dünyasını alegorik olarak kullanma yöntemi (Orwell), topluma bir yabancının gözüyle bakma yöntemi (Montesquieu)… vb... Tanpınar, 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde sonuncuyu biraz değiştirerek ve daha karmaşık bir biçime sokarak kullanır. Yöntemi de toplumu bir gözlemci kullanarak eleştirmektedir. Başka romanlarda yazar kullandığı yabancı kişiyi o toplumun çeşitli kesitlerine ya da kurumlarına sokar ve toplumun o günkü durumunu eleştirir. 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde ise İrdal'ın çevresindekiler fazla değişmez, aynı kişilerdir. Hiciv, geleneksel, toplumsal ve ahlaki değerlerle, hayatta bunlara ters düşün davranışların yarattığı uyumsuzluktan kaynaklandığına göre, etkili olması için yazarın okurla paylaştığı rasyonel bir normlar sisteminin bulunması gerekir. Yazar bu normların dışına çıkanları kendisine hedef alır, çünkü amacı bu bozuklukları, aksayan yönleri gülünç düşürerek düzeltmelerine yardımcı olmaktır. Bozukluklar da çeşitlidir. Gurur, ikiyüzlülük, aptallık, bencillik, para hırsı sömürü, zulüm, haksızlık vb... Tanpınar, en etkin mizahı elde etmek için İrdal'ın bir gereç gibi kullandığından kişiliğinin tutarlı olmamasına aldırış etmez. Bu tutarsızlık, okurun eseri anlamasına güçleştirecek duruma gelir. Fakat romanın büyük bir kısmında İrdal, saf, iyi kalpli, sağduyu ve mantık sahibi, kendisi de dahil dürüstlükten ayrılanları eleştiren, geleneksel değeri savunana bir adamdır. Eserleri Şiir: 'Şiirler' (1961, 'Bütün Şiirleri' adıyla genişletilmiş olarak 1976) Öykü: 'Abdullah Efendinin Rüyaları', (1943), 'Yaz Yağmuru' (1955), 'Hikayeler' (1983) Roman: 'Huzur' (1949), 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' (1962), 'Sahnenin Dışındakiler' (1973), 'Mahur Beste' (1975), 'Aydaki Kadın' (1987) Deneme: 'Beş Şehir' (1946), 'Yahya Kemal' (1967), 'Edebiyat Üzerine Makaleler' (1969), 'Yaşadığım Gibi' (1970) Monografi: 'XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi' (1949) Hakkında hazırlanmış eserler 'Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Mektupları', Zeynep Kerman (1974) 'Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Seçmeler', Enis Batur (1992) 'Boşluğa Açılan Kapı', Haluk Sunat (2004) Ahmet Hamdi Tanpınar'dan bir şiir Ne İçindeyim Zamanın Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükutu öğüten Uçsuz bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş. Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim. |
|
23 Haziran 2006, 10:03 | #86 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün Günün diğer önemli olayları 1691: II. Sultan Süleyman öldü, yerine II. Ahmet padişah oldu. 1868: ABD'li mucit Latham C. Sholes, daktilonun patentini aldı. 1927: 'Cabaret', 'All that Jazz' filmleriyle tanınan Oscar ödüllü ABD'li yönetmen ve koreograf Bob Fosse doğdu. 1939: Fransa ve Türkiye arasında imzalanan antlaşmayla Hatay Fransız egemenliğinden çıktı. Fransa, Hatay üzerindeki bütün hak iddialarından vazgeçerek kentin Türkiye'nin bir ili olarak ilhak edilmesini kabul etti. 1941: İngiltere'den denizaltı ve uçak filosunu teslim alacak personeli taşıyan Refah şilebi, Mersin'den İskenderiye'ye giderken, Mersin açıklarında batırıldı: 168 kişi öldü, 32 kişi kurtuldu. Saldırıyı kimin düzenlendiği öğrenilemedi. 1942: Altı ve daha fazla çocuğu olan ailelere ikramiye verilmesi kararlaştırıldı. 1954: Kurtuluş Savaşı komutanlarından ve eski Genelkurmay başkanlarından Orgeneral Salih Omurtak vefat etti. 1954: Türkiye ilk kez katıldığı Dünya Futbol Kupası finallerinde Federal Almanya'ya yenilerek elendi. 1954: İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığına seçilen Prof.Dr. Nüzhet Gökdoğan ilk kadın dekan oldu. 1960: Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, 63 yaşında hayata veda etti. 1972: Fransız futbol yıldızı ZXinedine Zidane hayata merhaba dedi. 1973: Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ), Türkiye'de basın özgürlüğünün olmadığını açıkladı ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. 1982: Yurtdışına kaçan Banker Kastelli'nin kasasına el konuldu. 70 banker ve banka yöneticisinin yurtdışına çıkışı yasaklandı. 1996: Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu yaşamını yitirdi. 1996: HADEP Kongresi'nde Türk bayrağının indirilerek yerine terör örgütü PKK'yı temsil eden flama asılması, büyük tepkiyle karşılandı. 25 haziranda tüm yurtta bayrak asma kampanyası başlatıldı. 1998: 'Tarzan' filmlerinde Jane'i canlandırarak ünlü olan İrlandalı kadın oyuncu Maureen O'Sullivan hayata veda etti.1999: Abdullah Öcalan'ın yargılanmasına 15 gün aradan sonra yeniden başlandı. Öcalan savunmasında, "bugüne kadar yapılanların sorumluluğunu taşıyorum" dedi. 2005: Meksikalı Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) silahlı mücadeleye son verdi. |
|
24 Haziran 2006, 09:30 | #87 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 24 Haziran Dünya ağır sıklet boks şampiyonlarından Jack Dempsey 1895 yılında doğdu. 24 haziran 1895'te Kızılderili bir ailenin çocuğu olarak Colorado'ya bağlı Manassa kentinde doğan William Harrison Dempsey, 19 yaşındayken adını Jack Dempsey olarak değiştirdi. 'The Manassa Mauler', 'Kid Blackie', 'Young Dempsey' gibi lakaplarla anıldı ve profesyonel boksun ilk büyük efsanesi olarak tanındı. Boksör olan ağabeyi 11 yaşından itibaren onu yetiştirmeye başladı. 16 aralık 1918'de New Orleans'ta Carl Morris'i sadece 14 saniyede nakavt etti. Dempsey, 1919'da dünya şampiyonu Jess Villard'ı da yenerek şampiyon oldu. Bundan sonra beş kez unvan maçı yaptı ve hepsini kazandı. Temmuz 1919'la eylül 1926 arasında 2 bin 272 gün dünya ağır sıklet boks şampiyonluğu unvanını elinde bulundurdu. 1926'da Genen Tuney'e yenilince boksu bıraktı. Kariyeri boyunca çıktığı (1914-1927) 82 maçta 6o galibiyet, sekiz beraberlik ve altı yenilgi aldı, kazandığı maçlardan 52'sini nakavtla bitirdi. Dempsey, 31 mayıs 1983'te hayata veda etti. Günün diğer önemli olayları 1645: İstanbul'dan 348 harp ve nakliye gemisiyle hareket eden Osmanlı ordusu, Girit Adası'na çıktı. 1821: Simon Bolivar, Yeni Kolombiya Cumhuriyeti'ni ilan etti. 1854: Çarlık Rusyası ordularının, savaş meydanını terk ederek geri çekilmesiyle Silistre zaferi kazanıldı. 1859: İsviçreli iş adamı Henri Dunant, İtalya'da Solferino Savaşı sonrası Kızılhaç'ı kurmaya karar verdi. 1936: Türk Basketbol Milli Takımı ilk maçını Yunanistan Milli Takımı ile yaptı ve 49-12 galip geldi. 1938: Türkiye Hatay'daki Milletler Cemiyeti Komisyonu ile her türlü ilişkiyi kesti. Hatay'da siyasi partiler feshedildi. 1947: Bir ABD'li, gökyüzünde uçan nesneler gördüğünü bildirdi ve nesnelerin fincan tabağına benzediğini iddia etti. Basın ilk kez 'uçan daire' terimini kullanmaya başladı. 1948: SSCB'nin Berlin'i ablukaya alması üzerine, müttefikler hava koridoru kurarak yiyecek ve diğer ihtiyaç maddelerini taşımaya başladı. 1958: Gazeteci ve yazar Hakkı Tarık Us, İstanbul'da hayatını kaybetti. 1961: Almanya'ya gidecek ilk işçi kafilesi yola çıktı. İşgücü göndermeye ilişkin protokol, Türkiye ile Batı Almanya arasında 13 haziranda imzalanmış; özel kuruluşların kontratsız işçi göndermelerinin önüne geçilmeye çalışılmıştı. 1967: İstanbul'da üniversite öğrencileri, ABD'ye ait Altıncı Filo'nun ziyaretini protesto etti. 1973: 90 yaşındaki Eamon de Valera, İrlanda cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldı. 1982: 44 sanıklı Barış Derneği davası başladı. 1983: ABD uzay mekiği 'Challenger', uzaydaki görevini tamamlayarak, ABD'nin uzaya gönderdiği ilk kadın astronot olan Sally Ride ile dünyaya döndü. 2001: Polonya'da düzenlenen Özel Olimpiyatlar Avrupa Futbol Şampiyonası'nda, Zihinsel Engelliler Milli Takımı şampiyon oldu. |
|
25 Haziran 2006, 11:21 | #88 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 25 Haziran Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kazım Koyuncu, son günlerinde Harbiye Açıkhava Tiyatrosu konserinde (Fotoğraf: Hatice Tuncer) 1972 yılında Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Sugören köyünde doğan açıklaması: Kazım Koyuncu, müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı. Çocukluğu, 'üstadım' dediği, Kemençeci Yaşar lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçti. İstanbul'a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başladı. 1992'de profesyonel müzik yaşamına geçti. Türkiye'nin ilk laz-rock grubu olan 'Zuğaşi Berepe'yi (Denizin Çocukları) kuran Koyuncu, bu grupla 1995'te 'Va Mişkunan' (Bilmiyoruz), 1998'de de 'İgsaz' (Gidiyor) isimli albümleri yaptı. 1998'in sonunda 'Zuğaşi Berepe'nin dağılmasının ardından tek başına müziğe devam etti ve 'Salkım Söğüt' isimli projelerin ikincisinde üç şarkıyla yer aldı. 2001 yılında ilk solo albümü 'Viya'yı çıkardı. Kanal D'de yayınlanan 'Gülbeyaz' adlı dizinin hem müziklerini yapan hem de bazı bölümlerinde oynayan Koyuncu, 'Sultan Makamı' dizisinin de müziklerini hazırladı. İkinci solo albümü 'Hayde'yi nisan 2004'te çıkardı. Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören 'Hey Gidi Karadeniz' konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı. Nisan 2004'te çıkardığı ikinci solo albümü 'Hayde', onu tüm Türkiye'ye tanıttı. 2004'ün sonlarında akciğer kanseri teşhisi konuldu ve tedavi görmeye başladı. 25 haziran 2005'te, 33 yaşındayken yaşamını yitirdi. Karadenizli şarkıcı, vefatından önce tedavi gördüğü VKV Amerikan Hastanesi'nde düzenlenen 'Çernobil'in Etkileri ve Hasta Hakları' konulu panelde kanserle mücadelesini anlatmıştı. Koyuncu, o dönem dört aydır kanserle mücadele ettiğini ve kanserin özgürlüğünü kısıtladığını ifade ederek, "kanseri kanser olmayanların anlamayacağını" söylemişti. Genç şarkıcı konuşmasında, "duyarlı bir sanatçı olarak dertleri hissediyordum. Kanser de oldum artık. Ben kanserden çok korkan bir insandım... "Kanserim ve korkmuyorum. Sadece beni sevenleri ve özgürlüğümü düşünüyorum. Ölüm küçük bir şey, ama hastalık sizin özgürlüğünüzü sınırlıyor" demişti. Günün diğer önemli olayları 1801: Kahire'deki Fransız işgal orduları, Türk ordusuna teslim oldu. 1852: Barcelona'daki La Sagrada Familia kilisesinin mimarı Antonio Gaudi doğdu. 1861: Sultan Abdülmecid öldü, yerine Abdülaziz padişah oldu. 1903: Marie Curie, Paris Üniversitesi'ne sunduğu tezde radyumun keşfini açıkladı. 1903: 'Hayvan Çiftliği' ve '1984' romanlarıyla tanınan İngiliz yazar George Orwell hayata merhaba dedi. 1923: Mustafa Kemal Paşa İzmir'den milletvekili seçildi. 1925: Yunanistan'da, General Thedoros Pangalos bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. 1950: Kuzey Kore orduları Güney Kore'ye saldırdı, Kore Savaşı başladı. 1963: Anayasa Mahkemesi, ilk duruşma ile görevine başladı. 1971: Türkiye'de yapılan ilk firkateyn Berk, Gölcük'te denize indirildi. 1974: Başbakan Süleyman Demirel, "ABD, Türkiye'yi cezalandırırsa böyle dostu bir daha bulamayacaktır" dedi. 1975: İmam hatiplilerin harp okullarına alınması teklifini TBMM Milli Savunma Komisyonu reddetti. 1993: Tansu Çiller, Türkiye'nin ilk kadın başbakanı oldu. 1997: Deniz araştırmacısı kaptan Jacques Cousteau hayata veda etti. |
|
26 Haziran 2006, 19:36 | #89 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Tarihte Bu Gün 26 Haziran Nobel Edebiyat Ödülü sahibi ABD'li yazar Pearl S. Buck 1892 yılında hayata merhaba dedi. Asıl adı Pearl Comfort Sydenstricker olan Pearl S. Buck, 26 haziran 1892'de West Virginia'ya bağlı Hillsboro kasabasında dünyaya gözlerini açtı. Babası Absalom ve annesi Caroline Sydenstricker, Çin'de presbiteryan misyonerleriydi. Yedi çocuğun dördüncüsü olan Pearl S. Buck'ın kardeşlerinde sadece üçü ergenlik yaşına ulaşabildi. Anne ve babasının görevleri dolayısıyla 14 yaşına kadar Çin'de kaldı, fakat Randolph-Macon Kadın Koleji'nde eğitim aldı. Yazmaya 20'li yaşlarının başında başladı. İlk romanı 'Batı Rüzgarı, Doğu Rüzgarı' (East Wind, West Wind) 1930 yılında yayımlandı. Bunu 'Mübarek Toprak' ('Good Earth', 1930), 'canavar Tohumu'('Sons', 1932) ve 'Bölünmüş Ev' (A House Divided', 1935) izledi. 'Mübarek Toprak', ABD'de dönemin en çok satılanlar listelerinde uzun süre kalırken, yazara, Pulitzer Ödülü ve William Dean Howells Madalyası'nı kazandırdı. 'İlk Eş ve Diğer Öyküler' ('The First Wife and Other Stories', 1933), 'Tüm Erkekler Kardeştir' (All Men are Brothers, 1933), 'Ana' (The Mother', 1934) isimli kitaplarını da bu dönemde yayımladı. Anne ve babasının biyografilerini ele aldığı 'Sürgün' (The Exile) ve 'Savaşan Melek' (Fighting Angel) 1936 yılında basıldı. Daha sonra bu kitapları 'Ruh ve Ten' (The Spirit and the Flesh) ismiyle bir araya getirdi. Pearl Buck'ın 1938'den sonra yazdığı kitaplar çok fazladır. Romanları, Hindistan ve Kore'ye gibi ülkelere yaptığı gezileri de kapsayan, Doğu ve Batı'nın bir yüzleştirmesi olmuştur. Doğu ve Batı'dan karşılıklı etkilenmesi romancı ilgisinin politik gazetecilik tarafına da yansımıştı. Yardım kuruluşlarına hayatı boyunca destek verdi. 1973'te ölümüne kadar 70'e yakın roman yayımladı. Çin'deki köylülerin yaşamları üzerine zengin ve epik tasvirleri ve biografi alanındaki ustalık dolu yapıtları nedeniyle 1938'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Günün diğer önemli olayları 1905: ABD'de Dünya Sanayi İşçileri Örgütü kuruldu. 1926: Kazım Karabekir, Ali Fuat, Cafer Tayyar, Bekir Sami ve Rüştü Paşa, Mustafa Kemal'e İzmir'de hazırlanan suikastla ilgili olarak Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmaya başladılar. 1940: Başbakan Refik Saydam Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı dışında kalmayı sürdüreceğini açıkladı. Seferberlik durumunda kadın ve erkeklerin yapacakları işleri belirleyen tüzük yürürlüğe girdi. 1945: Birleşmiş Milletler'in oluşturulması için 50 ülkeden gelen delegeler, Dünya Güvenlik Bildirgesi'ni imzaladı. 1951: Sovyetler Birliği, Kore Savaşı için ateşkes istedi. 1952: Güney Afrika'da siyahlar, eşitsiz yasalara karşı kampanya başlattı. 1956: Kore'deki Türk tugayından Onbaşı Şahin Doğan Tokyo'da idam edildi. 1970: Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'e muhalif 26 milletvekili partiden ihraç edildi. 1977: Ankara Ulus'taki Merkez Çarşısı tamamen yandı. 1985: Bilim ve Sosyalizm Yayınları, 133 bin 607 adet kitabının Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nca imha edildiğini açıkladı. 1992: Fenerbahçeli futbolcu Tanju Çolak hakkında, ülkeye kaçak aotomobil sokmak suçuyla gıyabi tutuklama kararı verildi. 1993: Türk Olimpik Milli Futbol Takımı, Akdeniz Oyunları'nda, Cezayir'i 2-0 yenerek altın madalya aldı. 1996: Tiyatro sanatçısı Zihni Küçümen hayata veda etti. |
|
10 Ağustos 2006, 00:50 | #90 | ||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yanıt: Tarihte Bu Gün -Napolyon'un hiç yıkanmayan eşi kendine "kokuyor" diyen insanları eşine şikayet edip kellelerini vurdurdu. -Anadolu'da kurulan "Karesiogullari" adını kullanmak isteyen iki beylikten birincisinin üyeleri çöp çekme oyununda kısa çöpü çekince ağlayıp beylik kurmaktan vazgeçtiler. -İbrahim Müteferrikayı eski kafalı olmakla suçlayıp kavga eden büyük oğlu matbaa makineleri ithalatı işine girdi. -Norveçli gezgin Roald Amundsen ilk başarılı güney kutbu seferini düzenledi. Kutba varan tüm ekip öldü. Roald in bıraktığı notta;"sponsorsuz nereye kadar, a eşekler" yazdığı görüldü. -Bordeaux bağlarını ilkbahar donları vurdu. Şarap fiyatları tavan yaptı. Merdiven altı şarap üretimi başladı. -Çanakkale otogarının yapımına başlandı. -Kediyi taklit eden insanoğlu taharet almaya başladı. Buyuk abdestten sonra mabadını toprağa sildi. -Evden kovulan yaşlı eşeğin katılımıyla Bremen mızıkacıları resmen kuruldu. -Cümle öğelerine ayrıldı. -Anaksimenes , Anaksimandros un ölümüyle İonia okulunun başına geçti. Tüm okulu akrabalarıyla dolduran Anaksimenes döneminde yemek fişinden ihale olayına kadar bin bir yolsuzluk oldu. -Süleyman Demirel "Alman TRT" si ne teşekkür etti. -Adem Havva'ya çıkma teklif etti. Havva; "Hayatımda biri var" deyip teklifi nazikçe reddetti. -"4 fil bir vosvosa nasıl sığar" "Şişe git duvara işe" esprileri kullanımdan kalktı. -Tarımda makineleşme başladı. Mezbaha sayısı çoğaldı. -Oya Aydoğan - Banu Alkan filmleriyle Türk kızlarında "gazozuna ilaç koyma" paranoyası başladı. Ankara, Elvan, Çamlıca gazoz satışları patladı. -Refik Halit Karay tersten hızlı okuma yarışmasında öğretmeni tarafından feci şekilde dövüldü. -Frederic Anüs aile büyükleri tarafından soyadımızı lekeledin diye azarlandı -Tarih tekerrürden ibarettir sözü söylendi -Ponza taşı banyoda kullanılmaya başlandı -Tanzimat dönemi genç edebiyatçıları "Beyoğlu'nda pilav nohut yiyen" ve "Kirkor'un yerinde ciğer yiyen" olarak iki keskin guruba ayrıldı.
| ||||
|
Etiketler |
bu, gun, gün, tarihte |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
14-10- Tarihte bugün / | Tanem | Tarihte Bugün | 1 | 14 Ekim 2022 20:08 |
Tarihte ilk Dj | İpek- | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 2 | 22 Ağustos 2021 02:58 |
Tarihte Bu Gün | Tufan | Tarihte Bugün | 0 | 20 Temmuz 2014 15:47 |