IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 08 Ocak 2025, 20:04   #1
Çevrimiçi
dae
~ Gothicum Est Pulchrum ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Obskürantizm (Bilmesinlercilik) Nedir? Bilgi Neden Kasıtlı Olarak Kısıtlanır?




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Obskürantizm, bilgiye ulaşımı kasıtlı olarak engelleme ya da bilginin yayılmasını sınırlandırma pratiğidir. Bu terim genellikle bireyleri veya toplulukları bilgisiz bırakmayı ve böylece onları manipüle etmeyi veya kontrol altında tutmayı amaçlayan ideolojik, politik ya da sosyal yaklaşımları ifade eder.

Bu kavram, yalnızca bireysel çabalardan değil, aynı zamanda sistematik olarak bilgiye erişimi zorlaştıran yapısal mekanizmalardan da kaynaklanabilir. Obskürantizm bir otoritenin iktidarını koruma aracı olabileceği gibi toplumsal normlar, dini dogmalar veya kültürel tabular nedeniyle de ortaya çıkabilir.

Obskürantizmin etkileri toplumların bilgiye dayalı gelişimini yavaşlatmaktan bireylerin özgür düşünce yetilerini bastırmaya kadar geniş bir yelpazede görülebilir. Bu nedenle, tarih boyunca filozoflar, bilim insanları ve düşünürler, bilginin özgürce dolaşımı için bu kavrama karşı mücadele etmişlerdir. Terim, ilk olarak 18. yüzyıl Aydınlanma Çağı'nda, akıl ve bilimin öncülüğünde gelişen düşünce akımlarına karşı çıkan kişi ve grupları tanımlamak için kullanılmıştır.

Aydınlanma filozofları, akılcılığı ve bireysel özgürlüğü savunarak dogmatik düşüncelere ve cehalete karşı mücadele etmişlerdir. Bu dönemde, bilginin elit kesimler tarafından kontrol edilmesi ve halkın eğitimsiz bırakılması, toplumsal ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmüştür. Örneğin, Marquis de Condorcet, Fransız aristokrasisinin halkı bilgisiz bırakma çabalarının 1789 Fransız Devrimi'nin temel sebeplerinden biri olduğunu belirtmiştir.

Friedrich Nietzsche, obskürantizmi daha derin bir perspektiften ele almıştır. Ona göre obskürantizm sadece bireysel anlayışı karartmakla kalmaz, aynı zamanda dünya ve varoluş hakkındaki genel algımızı da karartmayı amaçlar. Nietzsche bu yaklaşımın insanın kendi değerlerini yaratma sorumluluğunu engellediğini ve toplumsal ilerlemeyi baltaladığını savunmuştur. Bu bağlamda obskürantizm, bireylerin özgür düşünmesini engelleyen ve toplumsal gelişimi durduran bir unsur olarak ele alınmıştır.

Günümüzde de obskürantizm bilginin sansürlenmesi, manipüle edilmesi veya karmaşıklaştırılması yoluyla bireylerin ve toplumların doğru bilgiye ulaşmasını engelleyen bir yaklaşım olarak varlığını sürdürmektedir. Dijital platformlar ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bilginin bulanıklaştırılması yalnızca hızlanmakla kalmamış, aynı zamanda daha geniş kitlelere etkili bir şekilde ulaşır hale gelmiştir. Bu durum siyasi ve dini alanlardan bilimsel ve kültürel konulara kadar çeşitli bağlamlarda kendini göstermektedir.

Obskürantizm, otoriter rejimler veya güç sahibi gruplar tarafından, halkın bilgiye ulaşmasını engellemek ve onları manipüle etmek için bir araç olarak kullanılır. Bilgisiz bir halk, daha kolay kontrol edilebilir ve bu da mevcut güç yapılarını korumak isteyenler için cazip bir stratejidir.

Dijital çağda doğru bilgilerin yanı sıra yanlış bilgiler de hızla yayıldığından bireyler doğru ile yanlışı ayırt etmekte zorlanmaktadır. Obskürantist stratejiler, yanlış bilgilerle gerçeği gölgede bırakabilir. Obskürantizm, bazı durumlarda ekonomik çıkarlar doğrultusunda da kullanılabilir. Örneğin, çevreye zarar veren bir şirket, faaliyetlerini halktan gizlemek veya etkilerini küçümsemek için karmaşık ve manipülatif bilgi stratejileri kullanabilir.

Bireylerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek, bilgi okuryazarlığını artırmak ve kaynakların doğruluğunu değerlendirme yeteneği kazandırmak, obskürantizmin etkisini azaltabilir. Eğitim sistemlerinde bu becerilere daha fazla yer verilmelidir.

Bilginin Bastırılması: Evrim Teorisinin Tarihsel Mücadelesi
Charles Darwin’in 1859 yılında yayımladığı Türlerin Kökeni adlı eseri, 19. yüzyılın köklü dini dogmalarına meydan okuyan çığır açıcı bir bilimsel teori sundu. Özellikle türlerin ortak bir atadan geldiği fikri, dini metinlerdeki yaratılışın kelimesi kelimesine yorumlarıyla çelişiyordu. Bu nedenle,dönemin pek çok dini ve toplumsal kurumu Darwin’in eserini “tehlikeli bir bilgi” olarak nitelendirdi. Evrim teorisine karşı alınan tavırlar arasında, bilginin kasıtlı olarak çarpıtılması, yanlış sunulması ya da doğrudan reddedilmesi gibi bastırma yöntemleri dikkat çekiyordu.

Toplumsal Korku ve Yanlış Bilgilendirme
Darwin’in teorisi, yalnızca dini anlayışları değil, toplumsal hiyerarşileri de temelden sarstı. İnsanların diğer hayvanlardan ayrıcalıklı olmadığını ileri sürmesi, özellikle insan merkezli yaratılış fikrine dayanan siyasi ve ekonomik sistemleri savunan çevrelerde varoluşsal bir korkuya yol açtı. Bu korku, evrim teorisine duyulan güvensizliği körüklemek amacıyla çeşitli yanıltıcı stratejilerin kullanılmasına neden oldu.

19.yüzyılın sonlarına doğru, Darwin’i ve teorisini itibarsızlaştırmak için kullanılan en etkili yöntemlerden biri karikatürlerdi.[6] Bu karikatürlerde Darwin, bir maymun olarak resmediliyor ve kişisel itibarı zedelenmeye çalışılıyordu. Bu görseller, halkın evrim teorisini anlamasını zorlaştıran yazılarla destekleniyor; teoriyi karmaşık, anlaşılması güç ve halktan kopuk bir hale getiriyordu. Bunun yanı sıra, evrim teorisi ahlaki çöküş veya toplumsal yıkım ile ilişkilendirilerek, bilimsel gerçeklerin yerine korku ve endişe yaymayı amaçlayan bir yaklaşım sergileniyordu.

Alternatif Modellerin Öne Çıkarılması
Evrim teorisine bilimsel bir yaklaşımla yanıt vermek yerine, karşıt görüşler sıklıkla bilimsel temelden yoksun alternatif modelleri teşvik etti. “Yaratılışçılık” ve “akıllı tasarım” bu yaklaşımların en bilinen örnekleridir. Bu modellerin bilimsel kanıtlarla desteklenmiyor olmalarına rağmen kamuoyunda ve eğitim sistemlerinde geçerli birer alternatif olarak sunulmaları dikkat çekicidir.

Bu tür hareketler, evrim teorisindeki boşlukları olduğundan büyük göstererek bu boşlukları "ciddi kusurlar" gibi lanse etmiştir. Buna karşılık doğaüstü açıklamalar eşit derecede geçerli alternatifler olarak ileri sürülmüştür. Özellikle dini köktenciliğin güçlü olduğu bölgelerde bu taktikler, evrim teorisinin kabul edilme sürecini önemli ölçüde yavaşlatmıştır. Kültürel ve dini değerler üzerinden yürütülen bu tür bilim karşıtı kampanyalar, yalnızca bilimsel bilginin yayılmasını değil, eleştirel düşüncenin gelişmesini de engellemiştir.

Bilgiye Erişim Engelleri
Obskürantizmin bir başka yüzü, bilgiye erişimin doğrudan engellenmesiydi. 20. yüzyılda birçok hükümet ve eğitim kurumu, evrim teorisini müfredatlardan tamamen çıkardı ya da öğretilmesine ciddi kısıtlamalar getirdi. 1925 yılında Tennessee’de gerçekleşen ünlü Scopes “Maymun Davası,” bu mücadelenin sembolü haline geldi. Davaya konu olan Butler Yasası, insan evriminin okullarda öğretilmesini açıkça yasaklıyordu. Benzer yasal ve kültürel sınırlamalar, 21. yüzyıla kadar özellikle yaratılışçılık hareketlerinin siyasi gücünü artırdığı bölgelerde etkisini sürdürdü.

Bu tür eğitim kısıtlamaları, bilimsel bilginin yayılmasını engelleyerek toplumun bilimsel anlayışını zayıflatmayı hedefliyordu. Öğrencilerin evrim teorisiyle tanışmasını engellemek, cehaleti beslerken eleştirel düşüncenin gelişimini baltalıyordu. Nitekim bilgiye erişimin önündeki bu tür engeller yalnızca evrim teorisinin daha geniş kitleler tarafından anlaşılmasını değil, bilimsel bilginin toplumda dönüşüm yaratma potansiyelinin gerçekleşmesini de engelliyordu.

Akademik Obskürantizm Nedir?
Akademik obskürantizm, bilginin ya da metinlerin kasıtlı olarak karmaşıklaştırılması veya belirsizleştirilmesi yoluyla okuyucunun yanıltılması anlamına gelir. Bu kavram, özellikle 20. yüzyılın önde gelen düşünürlerinden Michel Foucault ve Jacques Derrida gibi Fransız entelektüelleri üzerinden sıkça tartışılmıştır. John Searle ile Foucault arasında geçen bir anekdot, bu konunun derinliğini ve ironisini ortaya koymaktadır: Searle, Foucault’ya neden anlaşılmaz yazdığını sorduğunda, Foucault’nun yanıtı şöyle olmuştur:

Fransa'da yazılarınızın en az yüzde 10'u anlaşılmaz değilse, kimse sizin derin bir düşünür olduğunuza inanmaz.
Bu ifade, obskürantizmin kasıtlı bir tercih olduğunu ve kültürel bir fenomen olarak yerleştiğini göstermektedir. Foucault’nun ifadesi, bazı entelektüellerin yazılarında kasten belirsizlik yaratarak bu durumu derinlik algısını güçlendiren bir araç niyetine kullandığını açıkça ortaya koyar. Searle, bu yaklaşımı “okuyucunun doğal merakını kötüye kullanma” olarak tanımlar ve bunun okuyucuyu kandırmaya yönelik bir tür oyun olduğunu savunur. Foucault’nun söyledikleri, Fransız akademik çevrelerinde anlaşılmazlık ile derinlik arasında bir bağ kurulduğunu ima eder. Bu, okuyucuların yazarı ulaşılmaz bir entelektüel seviyede görmesine ve böylece bir tür "elitizm" algısının oluşmasına neden olur.

Belirsiz yazılar yazmak, genellikle yazarların fikirlerini açıkça sunmaktan kaçındığı bir strateji olarak görülür. Açıkça ifade edilen argümanlar kolayca eleştirilebilirken anlaşılmazlık sayesinde bu tür bir inceleme zorlaşır. Bu durum, yazarın okuyucu üzerinde entelektüel bir üstünlük kurmasına olanak tanır ve okuyucuda, yazarın derin ve ulaşılması güç bir bilgiye sahip olduğu izlenimi yaratır.

Bu sorunlarla mücadele etmek için üç önemli yaklaşım öne çıkmaktadır:

Eleştirel Okuma Becerileri: Okuyucular, metindeki belirsizliklerin yazarın gerçek derinliğini mi yoksa kasıtlı bir yanıltıcılığı mı yansıttığını sorgulamalıdır. Özellikle "radikal" iddialar, tutarlı ve net bir şekilde ifade edilmezse ciddiye alınmamalıdır. Okuyucuların bu tür metinleri eleştirel bir gözle değerlendirebilmesi, obskürantizmin etkisini azaltabilir.
Yazarlıkta Şeffaflık: Akademik yazılar, bir miktar karmaşıklık gerektirse de bu gereksiz jargon kullanımını ya da metinleri anlaşılmaz kılmayı haklı çıkarmaz. Yazarlar, fikirlerini açık ve savunulabilir bir şekilde ifade etmeli, eleştiriye açık olmalıdır. Bu hem okuyucunun metni anlamasını kolaylaştırır hem de fikirlerin daha geniş bir çevrede tartışılmasını sağlar.
Kültürel Algıların Değişimi ve Popüler Bilim Yazarlığı: Anlaşılabilirliğin bir zayıflık olmadığı, aksine bilginin paylaşılabilirliğini ve etkisini artırdığı vurgulanmalıdır. Bu noktada, popüler bilim yazarlığı büyük bir öneme sahiptir. Bilimsel bilgiyi sadeleştirerek geniş kitlelere ulaştıran yazılar, yalnızca akademik çevrelere hitap eden belirsiz metinlere karşı güçlü bir alternatif sunar.
Sonuç
Obskürantizmle mücadele, sadece bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Belirsizliğin arkasına saklanmak, bilginin gücünü zayıflatır ve eleştirel düşüncenin önünü tıkar. Ancak netlik ve açıklık, bilginin gerçek değerini ortaya koyar ve fikirlerin ışığa çıkmasını sağlar. Bir düşünce anlaşılmaz bir dille değil, cesurca ifade edilen açıklığıyla güç kazanır. Bu nedenle, netlik yalnızca iletişimin bir aracı değil, insanlığın ilerlemesi için vazgeçilmez bir gerekliliktir.


Alıntıdır..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Felsefede Bilgi Felsefesinin Genel Olarak Konuları Nedir? Ne Değildir? Kalemzede Felsefe 0 19 Ekim 2020 15:36
Bilgi Felsefesinin Genel Olarak Konuları Nedir? Ne Değildir? Kalemzede Felsefe 0 29 Haziran 2020 18:36