Geçen sene… *
Irak’ın El Ambar bölgesinde herkesi öldürüp, sokakta insan evladı bırakmayan Amerikalı Albay John Falsom’ınyüreği hayvan sevgisiyle doluydu. Bi eşek gördü. Kimsesiz. İçi acıdı. Göz pınarlarından yaşlar süzüldü. Dedim ya, pek şefkatliydi albay, onu öyle boynu bükük, yapayalnız bırakamazdı, duman rengindeydi, Mister Smoke adını verdi, birliğine getirdi. Çoluk çocuk herkesi takır takır öldüren Amerikan askerleri, komutanlarının bu asil davranışı nedeniyle hisli duygulara gark oldu. Bağırlarına bastıkları eşekle hatıra fotoğrafı çektirip, hasretle baba yolu gözleyen çocuklarına gönderdiler. Çocuklar feysbuklarına koydu. Gazeteler üstüne atladı, manşet üstüne manşet, eşek şöhret oldu. Posterleri, tişörtleri yapıldı… Hadi bakalım, Uluslararası Hayvanlara Karşı Zulmü Engelleme Vakfı devreye girdi. “Eşeği şebeğe çevirdiniz kardeşim, ayıptır” demeleri beklenirken, dedilerki, Nebraska’ya getirelim, gazilerin ve asker çocuklarının rehabilitasyon merkezine koyalım, terapidekullanalım… Pentagon’a danışıldı, “abi süper fikir be” denildi, eşeğin derhal savaş ortamından çıkarılıp,özgürlükler ülkesine getirilmesi emri verildi. O sırada… Amerikalıların öldürmeyi unuttuğu bi köylü çıkageldi, “eşek benim, vermem” dedi. Buyrun burdan yakın… Köylüyü ikna etsin diye, bi şeyh devreye sokuldu. Şeyh “sevaptır, ver” dedi. Köylü “30 bin dolar versinler, ikimiz kırışalım, vereyim” dedi. Şeyh ikna oldu. Köylüyü alıp,Albay’a gitti, “30 bin dolar verin, verelim” dedi. Albay’ın daha makul bi teklifi vardı, “Ya verin, ya da, ikinizi birden vurayım” dedi. Köylüyle şeyh ikna oldu! Hediye ettiler… Böylece, eşeğin özgürlüğe seyahatinde engelkalmadı. 21 gün önce Erbil’e getirildi, Habur’dan Türkiye’ye sokulacak, İncirlik’ten ABD’ye uçacaktı… Ki, kriz çıktı! Bizim gümrük görevlileri “hoopp hemşerim, burası dingonun ahırı değil” dedi. Eşek, mister’dı ama, neticede eşekti, vize için Tarım Bakanlığı’na sorulması gerekiyordu. Tarım Bakanlığı’na soruldu, “giremez”cevabı geldi. Niye birader… Ya eşekte hastalık varsa?
Langır lungur memlekete sokarsak, maazallah bizim eşeklere bulaştırırsa?
*
Geçen sene…
*
Eşeği, hastalık bulaştırabilir diye “gümrükten sokmayan” Tarım Bakanlığımız, et fiyatları patladı ayaklarıyla,hayvan ithalatına izin verdi. “Transit yolcu eşeğe” vize vermeyen Tarım Bakanlığımız, taaa Uruguay’dan sığır, taaa Avustralya’dan koyun getiren ithalatçıya “sıfır gümrük” uyguladı. Bir sene içinde, 413 bin sığır, 683 bin koyun soktu koynumuza… “N’oluyo” demeye kalmadı, karkas et ithalatının kapıları ardına kadar açıldı. 160 bin ton da öyle sokuldu. Kaçakçılık patladı… 53 bin baş kaçak sığır yakalandı. Varın, yakalanmayanı siz hesap edin. Uruguaylı besici, ithalatçı, aracı, kaçakçı, köşeyi döndü. Bizim besici, ayvayı yedi… Tosunu satayımderken, icra’atın içinden oldu, traktörden de oldu. Giren sadece besiciye girmedi, tüketiciye de girdi. Güya, et fiyatlarını ucuzlatmak için yaptılar bu dümeni, et fiyatlarında gram ucuzlama olmadığı gibi, üstüne, et’iketebindi.
*
Nerde kalmıştık şekerim?
*
Eşekte…
*
Kafamıza çuval geçirenlere gıkını bile çıkarmayan Türkiye, eşeğe dikleniyordu! 413 bin sığırı, 683 bin koyunu,160 bin ton karkası “zorla” mutfağımıza sokan Tarım Bakanlığı, transit geçecek olan
eşeğe “güzellikle” izin vermiyordu…
E haliyle “zorla güzellik” uzmanı olan ABD Büyükelçiliği devreye girdi. Iraklı köylü ve şeyhten sonra, bizimkilerde ikna oldu!
21 gün süren krizin ardından memlekete giren eşek, İstanbul üzerinden ABD’ye uçtu.
*
Ne mutlu eşeğe…