Farzedelim, Kastamonu’da bir eve, polis bir baskın düzenleseydi.. Baskın yapılan evde, bazı resmi kimliği olan kişilerin suikast silahları ile yakalandığı açıklansaydı.
Evde ajanda bulunsa, o ajandada bazı krokiler çıksa.. Krokilerde, ormanlık alanda Başbakan’ın konvoyuna nasıl saldırılacağını anlatan çizimler olsaydı..
Evde bulunan resmi kimlikli kişiler ve bağlantılı şahıslar gözaltına alınıp, sorgulanmaya başlansaydılar.
Hani hatırlıyorsunuz ya..
Başbakan’ın Ankara’daki evine yakın bir yerde ev tutup, bombalı bir saldırıda kullanılacak tüm malzemelerin suçüstü olduğu Atabeyler Çetesi’nde olduğu gibi..
Ergenekoncu medyanın anlı şanlı yazarları ne derlerdi?
“Kahraman devlet görevlilerimize kurulan tuzağı şiddetle kınıyoruz.”
Kınarlar da, suçüstü olan ajandada yer alan çizimlere ne diyeceklerdi?
Hiç düşünmeyin siz..
Onlar savunmalarını da çoktan hazırlamışlardır..
“Ne var, çizimler neyi ispatlar ki? O çizimler, kahraman güvenlik mensuplarımızın, eğitim sırasında aldıkları tatbikat notları. Onlar, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda, böyle hayali olaylar üzerinden çizimler yapar, bu olayların nasıl önleneceği üzerinde çalışmalar yaparlar!”
Yerseniz, böyle.. Yemezseniz de farketmez zaten..
Balyoz darbe planı da öyle değil miydi?
Orda da bir çok olay, taslak halinde yazılmış, ama gerçekleştirilememiş.. Şimdi ortaya çıkarılınca, “Onlar, senaryo.. Böyle olaylar olursa, ne yaparız diye düşünülen tedbirler bunlar.. En uç senaryoya göre, ne yaparız şeklinde düşünülüp, oynanan harp oyunları bunlar” demediler mi?
Atabeyler Çetesi’nde aynı hikaye..
Ergenekon bağlantılı diğer operasyonlarda ele geçirilen kişilerin savunmalarında aynı masallar..
Alın size, Kastamonu-Çankırı yolunda, Başbakan’ın konvoyuna silahlı saldırı ve bir polisin şehid olduğu dünkü olay..
Polisimizin şehadeti de çok önemli..
Ama düşünün, bir de Başbakan’a fiili bir zarar verilmesi söz konusu olsaydı, neler kaybederdi bu ülke!
“Saldırının arkasında şu meslekten birileri vardır, bu meslekten kişiler olmalı” demiyorum.
“Mutlaka Ergenekon yapılanmasının işidir” iddiasında da değilim.
Ama olayın sıradan bir terör örgütü tarafından yapılamayacağını da söylemeliyim.
Saldırı, mutlaka derin bir yapılanmanın ürünü..
“PKK üstlenince ne diyeceksin” itirazında bulunanlar çıkabilir. Veya “DHKP-C üstlenince mort olacaksın” diyenler çıkabilir.
Bence PKK da taşeron.. DHKP-C de taşeron..
Derin yapının elemanları, yeri gelir PKK’lı olur, yeri gelir DHKP-C’li. Hatta kendilerini El Kaide’ci olarak bile tanıtabilirler..
Ama tüm bu maskelerin arkasında, varılacak nihai kimlik “derin yapı”dan başkası değildir..
Bakın Ergenekon ve bağlantılı iddianamelere.. Bakın o iddianamelerin eklerinde çıkan eylem planlarının ayrıntılarına..
Dün gerçekleştirilen saldırıdan hiç de farklı olmadığını göreceksiniz.
Kimi suikast iddialarında, Başbakan’ın evine yakın bir yerde kiralanan evdeki hazırlıklar suçüstü olmuştu.
Kimisinde, Başbakan’ın uçağının/helikopterinin, inişi sırasında lav silahı ile vurulması planı ortaya çıkmıştı..
Kimisinde de, Başbakan’ın İstanbul’daki evine yakın bir yerde yapılan hazırlıklar deşifre olmuştu..
Hepsinde de savunma hazır.
Özel Kuvvetler’in en hareketli yüzbaşı-binbaşıları, Başbakan’ın evine yakın bir bölgede kiraladıkları evde patlayıcılarla mı yakalandı?
“Güneydoğu’da terörle mücadele sırasında kullanılan patlayıcıların artıkları, hatıra olarak saklanmış. Bir kasıt yok” denilerek üstü örtülüyor.
Ajandadaki Başbakan’ın ismi yazılı krokiler mi yakalanmış!
“Ne var canım? Başbakanımızı korumak için, suikastlere karşı eğitim dersleri bunlar” denilerek korunuyor, derin yapıdakiler..
Ve bu derin yapıdakilerin medyadaki uzantıları, “Ergenekon hayali bir dava.. Ne varsa içine atılmış. Sanıklar ne ile yargılandıklarını bile bilmiyorlar. Bu dava kof iddialardan ibaret” diyerek, derin yapının yargılanmasını sulandırmak istiyorlar..
“Korku toplumu oluşturulmak isteniyor” diyenler, umarım dünkü olaydan ders çıkartır ve Başbakan’ın şahsına dahi kasteden derin yapının farkına varırlar!