14 Şubat 2012, 21:16 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | otizmli bir çocuğun seslenişi Ben otizmi olan bir çocuğum. Otistik değilim. Otizmim karakterimin yalnızca bir parçası. Otizm bir insan olarak beni tanımlayamaz. Siz düşünceleriniz, duygularınız ve yeteneklerinizle bir insan değil misiniz? Yoksa siz sadece şişman, gözlüklü müsünüz? Kendi kişiliğinizi tek bir özellikle sınırlayabilir misiniz?Benim algılarımda düzensizlikler var. Bunun anlamı şudur… sizin farkına bile varmayacağınız günlük hayatın sıradan görüntüleri, sesleri, kokuları, tatları ve dokunuşları benim için acı verici olabilmektedir. Bu durumlarda size içine kapanmış, kendi dünyasında gibi görünebilirim; aslında, sadece kendimi korumaya çalışıyorum. Markete yapılacak ‘basit’ yolculuk benim için çok eziyet verici olabilmektedir. Duyduğum sesler bana aşırı yüksek gelebilir. Markette, çok sayıda insan aynı anda konuşuyor; bir yanda günün özel indirimli ürünleri anons ediliyor; müzik yayını devam ediyor aynı anda; kasalardan gürültüler gelmekte; kahve değirmeninde gürültüyle kahve çekilmekte; et makinası kıyma yapıyor; bebek ağlıyor; alışveriş sepetlerinin tekerleklerinden gıcırtılar geliyor; florsan lambaları ötüyor. Beynim tüm bunları süzemiyor ve aşırı bir yüklenme var. Ya da çok duyarlı bir koku alma duyumun olması söz konusu olabilir: balık tezgahında ki balık çok taze olmayabilir; sırada önümde bekleyen kişi bu sabah duş almamış; şarküteri kısmında sosis tattırıyorlar; ilerdeki bebeğin bezinin acilen değişmesi gerekiyor; amonyakla yere dökülmüş salatalık turşularını temizliyorlar…. Hepsini idare edemiyorum ve burnum çok kötü akmaya başlıyor. Görme odaklı olduğumdan bu benim ilk aşırı uyarılmam olabilir. Florsan lambaları çok parlak; içerisi parlıyor ve gözlerim acıyor; bu parlak ışık her şeyden yansıyor ve görmemi engelliyor; camlardan ışıklar yansıyor, tavanda pervaneler dönüyor; çok sayıda hareket halinde insan var; dolayısıyla o kadar çok şey var ki bir şeyin üzerinde odaklanamıyorum – durumu bir tünel bakışı ile idare etmeye çalışabilirim. Ancak tüm bunlar vestibular algımı etkiliyor ve artık bedenimin nerede olduğunun farkına varamıyorum, dengemi yitiriyor, bir şeylere çarpıyorum ya da sadece yere çöküp kendimi toparlamaya çalışıyorum. Lütfen yapmak istemiyorum ile yapamıyorum arasında önemli bir fark olduğunu hatırlayın. Kavramaya ve ifadeye yönelik konuşmaların her ikisi de benim için güç birer dil biçimi. Bu bana verilen talimatları dinlemediğimden değil; sizi anlayamamamdan kaynaklanıyor. Bana odanın öbür ucundan seslendiğinizde sizi şu şekilde duyuyorum: "*&^%$#@, Billy. #$%^*&^%$&*". Bana seslenmek yerine yanıma gelip basit bir biçimde benimle doğrudan konuşun : " Bill, kitaplarını masanın üzerine koy lütfen, şimdi yemek zamanı". Bu cümle bana benden ne istediğinizi ve daha sonra ne olacağını anlatıyor. Bundan sonra benden istenileni yerine getirmem çok daha kolay olacaktır.Ben somut düşünürüm: Söylenen kelimelerin mecazi değil gerçek anlamlarını anlarım. Bana "Etrafta koşmayı bırak" demek yerine mecazi bir anlamı olan "deli dana gibi tepinme" sözünü söylemeyin. Yine "bu iş senin için çok kolay olacak" demek istediğinizde ve ortalıkta kıl ve tereyağı yokken "tereyağdan kıl çekmekten" söz etmeyin. Deyişler, mecazlar, atasözleri ve ince alaylar benim kaybolduğum konuşmalardır.Sınırlı Kelime Haznem Var Anlayış Gösterin: Ne hissettiğimi tanımlayabileceğim kelimeleri bilmediğimde size ne istediğimi anlatabilmem çok zordur. Acıkmış, hayal kırıklığı yaşıyor, korkmuş ya da kafası karışmış olabilirim ama bunları ifade edemiyorum. Bu durumda vücut diline, kendimi çekmeme, kızgınlığa ya da bir şeylerin yanlış gittiğini gösteren benden gelebilecek diğer işaretlere hazırlıklı olun. Bir de bunun öbür yüzü var: küçük bir profesör ya da film yıldızı gibi boyumu çok aşan, gelişme yaşımın çok üzerinde cümleler kuruyor, konuşmalar yapıyor olabilirim. Bunlar aslında sadece çevremden duyup ezberlediğim metinlerdir ve bunları, bana bir şey sorulduğunda bir cevap vermem gerektiğini bildiğimden sıralıyorumdur. Buna ekolali deniyor ve kitaplardan, televizyondan ya da başkalarının konuşmalarından ezberlediklerimin aslında anlamını ve hangi ortam da kullanılmaları gerektiklerini de bilmiyorum. Sadece, bunlar, benim bir diyalogda karşılık vermem gereken durumlarda sesiz kalmaktan kurtulmama yarıyor.Dil benim için çok zor olduğundan görsel olanı tercih ediyorum: Bana anlatmak yerine bir şeyin nasıl yapılacağını gösterin. Ve lütfen defalarca göstermeye hazırlıklı olun. Sabırla yaptığınız çok sayıda tekrar öğrenmemi sağlıyor. Günlük yapmam gerekenleri anlatan görsel planlar bana çok yardımcı oluyor. Sizin takviminiz ve ajandanızın gibi böyle bir plan bir sonra ki yapmam gerekeni hatırlama stresinden kurtarıyor beni, zamanımı iyi kullanmamı sağlıyor ve benden beklediklerinizi yapmamı kolaylaştırıyor.Yapamadıklarım yerine yapabildiklerime odaklanın ve onların üzerine ekleyin: Tüm diğer insanlar gibi beceremediğimin sürekli hatırlatıldığı ve düzeltilmeye ihtiyacımın olduğunun söylendiği bir çevrede öğrenemem. Eleştirileceğimi bildiğim bir ortamda, ne kadar yapıcı olursa olsun, denenen tüm yeni şeylerden uzak dururum. Güçlü olduğum şeylere bakın ve onları göreceksiniz. Unutmayın ki bir şeyi doğru yapmanın birden fazla yolu vardır.Sosyal ilişkilerde bana yardımcı olun: Öbür çocuklarla oynamak istemediğimi sandığınız durumlarda aslında sadece oyuna katılabilmek için öbür çocuklarla konuşmayı nasıl başlatabileceğimi bilmiyorumdur. Eğer öbür çocukları beni davet etmeleri konusunda cesaretlendirirseniz onlarla futbol yada basket oynamaktan bende çok hoşlanabilirim.Kapanışlarımı nelerin tetiklediğini tespit etmeye çalışın: "Öncüller" ("the antecedent") de deniyor bunlara. Kapanma, parlama ya da adına her ne derseniz deyin, bu durumlar sizin için olduğundan daha korkunç geçiyor benim için. Bunlar duyularımdan birisi aşırı yüklendiğinden dolayı ortaya çıkıyor. Eğer bunları nelerin tetiklediğini ortaya çıkarabilirseniz bunlar önlenebilir olan şeyler.Aile üyesiyseniz beni koşulsuz sevin: "Keşke o da …..", "Neden O da ….." düşüncelerini mutlaka kendinize yasaklayın. Sizde anne babanızın sizden her istediğini yerine getirmediniz ve siz de bunun sürekli hatırlatılmasından hoşlanmazdınız. Otizmli olmayı ben tercih etmedim. Unutmayın ki otizmli olan benim, siz değilsiniz. Sizin desteğiniz olmadan kendi kendime yetebileceğim bir yetişkin hayatı sürme olasılığım çok düşük. Sizin desteğiniz ve rehberliğinizle olabilecekler sizin hayal ettiklerinizden çok daha fazla.Ben buna değerim, emin olabilirsiniz.Her şey şu üç kelimede bitiyor: sabır, sabır, sabır.Otizmimi bir engel yerine farklı bir özelliğim olarak görmeye çabalayın. Sınırlılıklarım olarak gördüğünüz şeylerin ötesine bakın ve bana verilen lütufları görün. Göz kontağı kuramıyor olabilirim ama ben yalan söylemem, oyunlarda hile yapmam, sınıf arkadaşlarımla dalga geçmem ve başka insanların dedikodusunu yapmam. Hiç bunların farkına vardınız mı bilmem?Benim her şeyimsiniz. Eğer toplumun bazı kuralları benim durumuma uymuyorsa umursamayın o kuralları. Savunucum, arkadaşım olun ve görün bakalım ne mesafeler kat edeceğiz beraber.Bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim, ancak ayrıntılara olan müthiş dikkatim ve inanılmaz odaklanabilme yeteneğim sayesinde pekala bir sonraki Einstein, Mozart ya da Van Gogh olabilirim.Çünkü onlarda otizmliydi. Otistik Çocuklar Ne İster ? Otistik Çocuklar Ne İster ? Pardon Otizmi Sadece Karakterlerinin Sadece Bir Bölümü Olan Çocuklar Bizden Neler Bekler? Özel Otistik Çocukların anne-babalarına, akrabalarına, çevresindekilere, eğitmenlerinden istediklerinin tercümesidir: 1) Ben “otizm”i olan bir çocuğum. “Otistik” değilim. Otizm karakterimin sadece bir bölümü. Beni tek başına tanımlayacak bir kavram değil. Siz düşünceleri, duyguları, yetenekleri olan bir birey misiniz yoksa sadece şişman, gözlüklü ya da sakar bir kişi mi? 2) Duyusal algılarım bozuktur. Gündelik yaşam içerisinde sizin çoğunlukla fark etmediğiniz kokular, sesler, tatlar, görüntüler, temaslar benim için çok rahatsız edici olabilir. Yaşadığım çevre benim için genellikle tehdit edici bir ortamdır. İçine kapalı ya da kavgacı görünebilir ama aslında bu kendimi koruduğum anlamına gelir. Sıradan bir market alışverişi benim için tam bir kabus olabilir. Seslere karşı aşırı hassas olduğumu bir düşünün. Aynı anda konuşan onlarca insan, günün indirimli ürününü tekrar tekrar anons eden mekanik bir ses, kasadaki işlem sesleri, alışveriş arabalarının tekerleklerinin çıkardığı gıcırtılı ses vb. Bu uyaranları beynim filtre edebilir ama bu ciddi anlamda aşırı yüklenmedir benim için. Koku alma duyum da aşırı hassas olabilir. Kasap reyonundaki etler taze olmayabilir, yanımızdan geçen adam o gün duş alamamış olabilir, kasa sırasında önümüzde duran bebeğin bezi kirlenmiş olabilir… Bunlar benim için oldukça tiksindiricidir. En yoğun kullandığım görme duyum aşırı uyarana maruz kalmış olabilir. Örneğin aşırı parlak floresan ışıkları mekanı sürekli titreşiyor gibi göstererek gözlerimi rahatsız edebilir. Camların yansıttığı parlak ışık, tavanda dönen fan, etrafımda sürekli hareket eden insanlar odaklanmam ve baş etmem gereken şeylerdir. Tüm bunlar denge duyumu etkiler ve vücudumun konumunu bile algılayamaz hale gelebilirim. 3) “Yapmam” ( Yapmamayı seçiyorum ) ve “ Yapamam” ( Yapmayı beceremiyorum ) arasındaki farkı dikkate almayı unutmayın. Komutlarınızı dinlemediğimi sanmayın. Sizi anlamıyor olabilirim. Bana diğer odadan seslendiğinizde duyduğum sadece “^/^’(/(%&’(+&’((‘” olabilir. Bunun yerine yanıma gelin ve basit kelimeler seçerek benimle direkt konuşun. “Lütfen kitabını masana bırak. Şimdi öğle yemeği yeme zamanı.” gibi. Bu şekilde benden ne istediğinizi ve sonrasında ne olacağını bana net bir şekilde söylemiş olursunuz. Böylece uyum göstermek benim için daha kolaylaşır. 4) Somut düşünürüm. Dili sadece sözcüklerin anlamına göre yorumlarım. “Koşturmayı bırak” yerine “Arkandan atlı mı kovalıyor” derseniz aklım karışır. “Çantada keklik” demek yerine “Bunu yapmak senin için çok kolay” demelisiniz. Deyimler, kinayeler, imalar benim için anlamsız ve akıl karıştırıcıdır. 5) Sınırlı sözcük dağarcığıma karşı anlayışlı olun. Duygularımı tarif etmek için doğru kelimeleri bilmiyorsam ihtiyaç duyduğum şeyi size anlatmak benim için oldukça zorlaşabilir. Acıkmış, incinmiş, korkmuş, aklı karışmış olabilirim ve bu duygularımı size aktaracak kelimeleri bilmiyor olabilirim. Vücut dilime ve rahatsızlık duyduğumda gösterdiğim tepkilere dikkat edin. Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde bir düzeyde adeta küçük bir profesör gibi konuşuyor olabilirim. Bu türde konuşmalar dildeki eksiğimi telafi edebilmek için çevremde yaşananlarda, izlediklerimden, okuduklarımdan ezberlediğim replikler olabilir. Buna “ekolali” denir. Kullandığım kelimeleri ya da içeriklerini anlamıyor olsam da size yanıt vermek zorunda olduğumda buna başvurabilirim. Dil benim için çok zor olduğundan görsel odaklıyımdır. Bana söylemek yerine yapmam gereken bir şeyi bana gösterin. Ve bunu defalarca tekrarlamaya da hazırlıklı olun. Aynı şeyi sürekli tekrarlamak öğrenmemi sağlar. 6) Otizmin benim tüm yönlerimi algılamanıza engel olmasına izin vermeyin. Yapamadıklarım yerine yapabildiklerime odaklanın ve bunlar üzerinde bir şeyler inşa etmeye çalışın. Diğer tüm insanlar gibi yeterli olmadığımı ve sürekli düzeltildiğim ortamlarda öğrenemem. Ne kadar “yapıcı” olsa da bir eleştiriyle karşılaşacağımı bilmek beni yeni bir şey denemekten alı koyar. Güçlü yönlerimi keşfedin. Bir şeyi yapmak için bir çok farklı yöntem olduğunu da unutmayın. 7) Sosyalleşme konusunda bana yardım edin. Dışardan bakıldığında parktaki çocuklarla oynamak istemediğimi düşünebilirsiniz. Oysa bazen bunu nasıl yapacağımı –yani onlarla nasıl konuşmaya başlayıp oyunlarına katılabileceğimi- bilmiyor olabilirim. Diğer çocukları beni oyunlarına davet etme konusunda cesaretlendirmek işe yarayabilir. Öfke nöbetlerimi tetikleyen şeyleri bulmaya çalışın. Önceliği buna verin. Kriz, patlama, öfke nöbeti… Bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın unutmayın ki bunu yaşamak benim için çok daha korkutucudur. Duyularımdan biri aşırı yüklendiğinde böyle durumlar ortaya çıkar. Eğer öfke nöbetlerimin sebebini bulursanız onları önleyebilirsiniz. 9) Lütfen beni koşulsuzca sevin. “Keşke şöyle olsaydı…” “Keşke bunu yapabilseydi…” türünde düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Siz ailenizin tüm beklentilerini karşılayabildiniz mi? Otizm benim seçimim değil. Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum, siz değil. Sizin desteğiniz olmadan başarılı ve bağımsız bir hayat sürmem uzak bir ihtimal. Desteğiniz ve rehberliğinizle olasılık o kadar yüksek ki… Söz veriyorum, ben buna değerim! 10) Sabır, sabır, sabır… Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Evet sohbet sırasında gözlerinize bakmıyor olabilirim. Ama yalan söylemediğimi, oyunlarda hile yapmadığımı, arkadaşlarımla dalga geçmediğimi, insanlara önyargılarla yaklaşmadığımı hiç fark etmediniz mi? Evet belki bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim ama detaycı bakış açım ve olağanüstü odaklanma kapasitemle bir sonraki Einstein, Mozart ya da Van Gogh olabilirim. Günümüzde bu kişilerin de otizmli olduğu düşünülüyor. Siz dayanağım olmazsanız bunu başaramam. Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz. 11. Davranış iletişimdir. Her davranışın bir ortaya çıkış sebebi vardır. Kelimelerimin yetersiz kaldığı zamanlarda bile, davranışlarım size çevremde olup bitenleri nasıl algıladığımı anlatır. Olumsuz davranışlar öğrenme sürecimi engeller. Ama bu davranışları bir anda kesip atarcasına ortadan kaldırmaya çalışmak yeterli olmaz. Bu olumsuz davranışların yerine yapmam gereken uygun alternatifleri bana öğretmelisiniz. Önce şuna inanarak başlayın. Gerçekten uygun şekilde etkileşime girmeyi istiyorum. Kötü davranışlarımız karşılığında aldığımız olumsuz tepkileri aslında hiçbirimiz istemeyiz. Genellikle düzgün işlemeyen duyusal bütünleme sistemim yüzünden aşırı duygularla yüklendiğim, ihtiyaç ve isteklerimi yerine getiremediğim ya da benden bekleneni anlamadığım zamanlarda olumsuz davranışlarda bulunurum. Direncimin kaynağını bulmak için davranışımın arkasında yatan sebepleri gözden geçirin. Davranışın meydana gelişinden hemen önceki ortamla ilgili ( kişiler, zaman dilimi, mekan, aktiviteler vb. ) notlar tutmaya çalışın. Zaman içerisinde duruma ışık tutan bir resim ortaya çıkacaktır. 12. Asla varsayımlarda bulunmayın. Destekleyici kanıtlar olmadığı sürece varsayım sadece bir tahmindir. Kuralları bilmiyor ya da anlamıyor olabilirim. Komutları duymuş ama onları anlamamış olabilirim. Belki de dün biliyordum ama bugünçıkarsama yapamıyorum. Şunları kendinize sorun: A: Benden yapmamı istediğiniz şeyi gerçekten yapabiliyor muyum? Benden matematik problemi çözememi her isteyişinizde tuvalete koşuyorsam belki nasıl yapacağımı bilemiyorumdur, belki de çabalarımın yetersiz kalacağından endişe duyuyor olabilirim. Bir görevde kendimi yeterli hissedene kadar tekrar yapmam için bana destek olun. Başarılı olmak için diğer çocuklardan daha fazla pratik yapmaya ihtiyacım olabilir. B: Kuralları tam anlamıyla bildiğimden emin misiniz? Bu kuralın konmasının sebebini gerçekten anlamış mıyım? ( güvenlik, sağlık, ekonomi açısından… ) Altta yatan başka bir sebep nedeniyle mi kurallara uymuyorum? Beslenme saatinden önce bir şeyler atıştırmamın sebebi fen ödevi mi bitirme konusunda endişe duymam da olabilir, sabah kahvaltı yapamadığım için çok acıkmış olmam da. 13. Öncelikle duyusal konuları gözden geçirin. Dirençli davranışlarımın çoğu duyusal rahatsızlıklardan kaynaklanmaktadır. Örneğin floresan ışıkları benim gibi çocuklar için büyük bir problem sayılabilir. Bu tür ışıkların yarattığı uğultu aşırı hassas işitme duyumu olumsuz etkiler. Işığın sürekli kırpışması da sanki odadaki eşyalar sürekli hareket halindeymiş hissi yaratarak görme algımı çarpıtır. Çalışma ortamımda floresan ışık yerine normal sarı ampul kullanılmalıdır. Belki de size daha yakın oturmalıyımdır. Çünkü aramızdaki bir çok ses nedeniyle ne dediğinizi anlamıyor olabilirim. 14. Kendimi toparlamam için ben ihtiyaç duymadan önce bana mola verin. Sınıfın sessiz bir köşesinde ( o an için aktivite yapılmayan ) belki kulaklıklarımı takarak, belki yastıklara uzanarak belki de kitap okuyarak kendimi rahatlatıp toparlamam için bana olanak tanıyın. Ama bu fiziksel ortam çok uzakta olmasın ki gruba yeniden dahil olma sürecim kolay olsun. 15. Bana, ne yapmamı istediğinizi emredici komutlar kullanmak yerine pozitif bir tarzda söyleyin. “Lavaboyu pislik içinde bırakmışsın” cümlesi benim için sadece durumu anlatan bir ifadedir. Aslında söylemek istediğinizin “Lütfen boya kaplarını yıka ve kirli peçeteleri çöpte at” olduğunu kendi kendime çıkaramayabilirim. Ne yapmam gerektiği konusunda tahmin yürütmemi ya da çıkarsama yapmamı beklemeyin. 16. Beklentileriniz anlamlı olsun. Bir tören için tüm okul öğrencileriyle birlikte konferans salonunda sıkış tıkış oturmak ya da bir çocuğun tören sırasında vızıldama gibi bir sesle şiir okumasını dinlemek benim için rahatsız edici ve anlamsızdır. Bu tür bir aktviteye katılmak yerine okul sekreterine zarflama işinde yardımcı olabilirim. 17. Aktiviteler arası geçişte bana yardımcı olun. Bir aktiviteden diğerine geçiş benim için biraz daha fazla süre alabilir. Bana diğer öğrencilerden beş dakika önce haber verin ve sonrasında da bir iki dakikadaha tolerans gösterin. Bana ait bir kronometrenin kurulmasıyla bu tür bir değişikliği daha bağımsız bir biçimde gerçekleştirebilirim. Çünkü kimi zaman görsel bir ipucu işitsel bir komuttan daha etkili olur. 18. Kötü bir durumu daha da kötüleştirmeyin. Olgun bir yetişkin olsanız daolay anındaki gerginlikle bazen yanlış kararlar verebileceğinizi biliyorum. Beni kışkırtacak tepkiler vermezseniz bu durumun üstesinden daha çabuk gelebilirim. Krizi çözmek yerine uzatacak şu tür tepkilerin farkında olun: a. Sesinizi yükseltmek b. Alay etmek, iğnelemek, aşağılamak, utandırmak vb. c. Farazi suçlamalarda bulunmak d. Çifte standart beklemek e. Beni kardeşimle ya da başka bir öğrenciyle kıyaslamak f. Önceden gerçekleşmiş alakasız olayları yeniden gündeme getirmek g. Beni genel bir kategoriye sokmak 19. Nazik eleştiriler yapın. Siz de kendinize karşı dürüst olun; yapıcı eleştirileri kabul etmekte ne kadar iyisiniz? Bunu yapabilmek için gerekli olan olgunluk ve özgüven benim becerilerimin çok ötesinde olabilir. Ama ya siz? Beni hiç mi düzeltmeyeceksiniz? Tabii ki hayır. Ama bunu kibarca yapın ki, ben de sizi net olarak duyabileyim. a. Lütfen kızgın, çok endişeli, aşırı uyarılmış, kapalı olduğum zamanlarda beni düzeltmeye ya da disiplin altına almaya çalışmayın. b. Kullandığınız kelimlerden ziyade sesinizin tonuna göre tepfi vereceğimi unutmayın. Eğer bana bağırıyorsanız kullandığınız kelimeleri anlamam. Bu nedenle nerede yanlış yaptığımı bulamam. Alçak tonda konuşun ve benim boyuma göre eğilin ki bana tepeden bakmak yerine aynı seviyede iletişime girmiş olun. c. Beni azarlayıp cezalandırmaktansa uygunsuz davranışımı anlamam için destekleyici, çözüm getirici bir tutum sergileyin. Olumsuz davranışa neden olan duyguyu saptamama yardımcı olun. Kızgın olduğumu söylesem de aslında korkmuş, endişeli, üzgün ya da kıskanç hissetmiş olabilirim. İlk yanıtımı daima araştırın. d. Pratik yapın ya da rol yapma oyunları oynayın. Bu tür çalışmlar sayesinde aynı durumla bir daha karşılaşırsam nasıl davranmam gerektiğini bana daha iyi anlatabilirsiniz. Rol yapma oyunlarını bir çok kez tekrarlayın. İlk seferinde başarılı olamamı beklemeyin. Ve doğru yaptığımda da bana mutlaka söyleyin. e. Sizin eleştirilere karşı verdiğiniz uygun tepkiler benim için iyi bir davranış modeli olacaktır. 20. Sadece ve sadece gerçek seçenekler sunun. Alacağınız cevabı uygulayamayacağınız soruları sormayın. “Yüksek sesle okumak ister misin?” ya da “Boyalarını arkadaşınla paylaşmak ister misin?” gibi sorulara cevabım “Hayır” olabilir. Eğer böyle durumlarda uygulanan benim seçeneğim değilse size nasıl güvenebilirim? Gün boyunca otomatik olarak bir çok seçimde bulunursunuz. Sürekli olarak bir alternatifi diğerine tercih edersiniz. Ve bilirsiniz ki hem alternatif sahibi olamk hem de bunlar arasından seçim yapabilmek size hayatınızı ve geleceğinizi kontrol etme imkanı sağlar. Benim içinse seçenekler daha sınırlıdır. Bu nedenle kendime olan güvenimi sağlamam daha zordur. Bana daha sık seçim yapma imkanı sunmak günlük hayatta daha aktif olmamı sağlar. Örneğin “Sayfanın üstüne adını ve tarihi yaz” demek yerine “Önce adını mı yoksa önce tarihi mi yazmak istersin?” diye seçenek sunabilirsiniz. Ama bazen seçeneğimin olmadığını yani bana alternatif sunamayacağınızı da bilmem gerekir. Böyle bir durumda eğer sebebi anlarsam rahatsız olmam. “Bu durumda seçim yapmana izin veremem. Bu tehlikeli olabilir, yaralabilirsin” gibi… Son olarak… İnanın. Henry Ford şöyle demiş: “İster yapabileceğinize inanın, ister yapamayacağınıza. Her iki durumda da haklısınız.” Benim için farklılık yaratabileceğinize inanın. Otizm uyum ve adaptasyon gerektirir ama açık uçlu bir rahatsızlıktır. Elde edilebilecek başarı da limit yoktur. Kurduğum iletişimden daha da fazlasını hissederim. Ve ilk hissettiğimde aklınızdan geçenler olur. Benden ne kadar çok şey beklerseniz o kadar fazla elde edersiniz. Yapabileceklerim konusunda beni cesaretlendirin ki sınıftan çıktığımda bile öğrenmeyi sürdüreyim. | |
|
Etiketler |
ÇocuĞun, otizmli, seslenişi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
ChatGPT otizmli çocuğun davasında karar verdi | Zeytin | Dünyadan Haberler | 0 | 03 Şubat 2023 17:00 |
Otizmli Çocuğun Uyku Problemi Nasıl Çözülür? | Tanem | Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon | 0 | 24 Kasım 2022 22:36 |
Bankacının Sevgilisine Seslenişi... | Ruj | Komedi ve Mizah | 3 | 04 Eylül 2010 10:19 |
Atatürk'ün Öğretmenlere Seslenişi | YapraK | Tarih | 1 | 17 Ocak 2010 20:14 |
Emo bir çocuğun emo olmayanlara seslenişi | Süslü | Komedi ve Mizah | 10 | 01 Ocak 2009 00:47 |