IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

779Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15 Mart 2022, 07:36   #931
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
HAYAT BOYU YAŞADIĞIÖIZ PİŞMANLIKLAR VE İZAHI




Pişmanlık Dört Türlüdür..

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَالِمٌ لَمْ يَنْفَعْهُ عِلْمُهُ.

Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kıyâmet gününde en şiddetli azâba uğrayacak olan insan, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”

(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)


Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Sâdece lisânıyla vaaz eden kimse boşa söz söylemiş olur. Kalpten vaaz eden kimsenin sözleri ise ok gibi hedefine ulaşır.” buyurmuşlardır. Hadîs-i şerîfte buyrulan birinci kişi, ilmiyle ve sözleriyle amel etmeyen âlimler, ikinci kişi sözleri kalplerde tesir bırakan, konuşması hikmet, ibret ve düşünmeye sevk eden ve ilmiyle amel eden âlimlerdir.

Akıllı kimse Allâhü Teâlâ’nın kendisini hesâba çekmesinden korkarak onun emirlerine yapışmakta ve amel etmekte acele etmelidir.

Pişmanlık dört türlüdür:

Birincisi: Bir günlük pişmanlıktır ki kişinin evinden kahvaltı yapmadan çıkması gibi.
İkincisi: Bir senelik pişmanlıktır ki zirâati vaktinde yapmayıp terk etmesi gibi.
Üçüncüsü: Ömür boyu pişmanlıktır ki kendine münâsib olmayan kimseyle evlenmesi gibi.
Dördüncüsü: Ebedî pişmanlıktır ki Allâhü Teâlâ’nın emirlerini terk etmesidir.


Kur’ân-ı Kerîm’i (sâdece okumak) bâtındaki (kalpteki) zehirlere fayda vermez. Elbette amel etmek de lâzımdır. Nitekim hasta olduğu hâlde sâdece tıp kitaplarına bakıp onda yazılanları okuyan kimse, yazılı olan ilâçları kullanmadığı müddetçe fayda görmez.

Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ahlâkı Kur’ân-ı Kerîm idi yâni onun emirlerini yapar nehyettiklerini terk ederdi.

Bir insan her ne kadar ilim sâhibi olsa da nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye hususunda, sâlih ameller işleyerek hâlini düzeltmezse, o kişinin ilmine îtibâr edilmez.

(Tefsîr-i Rûhu’l-Beyan)


HÜZÜN İKİ KISIMDIR

İbrahim bin Edhem Hazretleri şöyle buyurdu:
Hüzün iki kısımdır. Biri lehine olur, diğeri de aleyhine olur.
Lehine olan hüzün, âhiret için hüzünlenmektir.
Aleyhine olan hüzün de, dünya ve dünya ziyneti için hüzünlenmektir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 15 Mart 2022, 07:40   #932
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
AMELİN EN ÜSTÜN OLANLARI




Uhud dağından ağır gelen amel

Hz. Aişe validemiz,rüyasinda kiyametin koptuğunu,insanlarin mahşer yerine toplandiklarinigördü.
Bir kadinin ameli uhud dagindan da agir geldi.

Hz. Aise o kadini taniyordu.

Uyaninca onu cagirtti ve amelinin ne oldugunu sordu.

Kadin söylemekten cekindi.Hz. Aise israr edince dediki;

´´Su yedi hususla amel etmeye cok dikkat ederim

1-Kendimi hep korudum.Hic bir zaman beni mahremimden baskasi görmedi.
2-Elimde oldukca benden bir sey isteyeni hic bos cevirmedim.
3-Hic bir zaman yalniz yemek yemedim.
4-Ezan okumadan önce Namaza hazirlandim.
5-Müezzin ezan okuyunca onun söylediklerini bende söyledim.
6-Istisare etmeden, danismadan bir sey yapmadim.
7-Akrabamdan benden alakayi kesmis olani ,ben aradim ziyaret ettim.´´

Bunun üzerine Aise validemiz

´´Senin mizanin´,iste bununla agir oldu.´´ buyurdu.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:44   #933
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
MEVLA İLE ALIŞVERİŞ EN KARLI ALIŞVERİŞTİR.. ( BİR EVİN TAPUSU - HİKAYE)




BİR EV TAPUSU

Meşhur velilerden Habib-i Acemî k.s. zamanında, benzeri görülmemiş şöyle bir hadise yaşanmıştır:

Horasanlı bir adam, evini onbin dirheme satarak, ailesiyle Basra'ya geldi. Oradan hacca gidecekti. Habib-i Acemî'yi buldu ve ondan şöyle bir istekte bulundu:

- Ben eşimle hacca gidiyorum. Şu onbin dirhem parayı al da, Basra'da benim için uygun bir ev alıver.

Horasanlı ve eşi Mekke'ye doğru yola koyuldu. O günlerde ise Basra'da müthiş bir kıtlık ve açlık başgösterdi. Habib-i Acemî Hazretleri ise elindeki emanet parayla gıda maddeleri alıp, sahibinin hayrına muhtaçlara dağıtmak zorunda kaldı. Adamın rızası olmazsa, parasını geri verecekti.

Horasanlı, hac dönüşünde kendisine ev alınıp alınmadığını sordu. Habib-i Acemî dedi ki:

- Rabbimden sana Cennet'te bahçeli bir ev alıverdim!

Adam bu durumu eşine haber verdi. Kadın buna memnun oldu, fakat evin tapusunu da istedi. Horasanlı bu isteği iletince, Habib-i Acemî ona şöyle bir senet yazıp eline verdi:

'Bismillah.. Bu senet, Habib'in Horasanlı için Rabbinden aldığı evin tapusudur. Allahu Tealâ bu evi Horasanlı'ya verecek ve Habib'i de borcundan kurtaracaktır...'

Bu senedi aldıktan sonra adamcağız ancak kırk gün daha yaşadı. Ölmek üzereyken, bu tapu senedinin kefenine konulmasını vasiyet etti. Öyle yaptılar. Bir zaman sonra da kabrinin üzerinde, bir levhaya parlak bir yazıyla yazılmış şöyle bir yazı buldular:

'Habib Ebu Muhammed'in falan Horasanlı için onbin dirheme aldığı evin beratıdır. Rabbi, Habib'in istediği evi Horasanlı'ya verdi ve Habib'i de borcundan kurtardı.'

Habib Hazretleri bu yazıyı alıp okuyunca, levhayı öperek ve ağlayarak dostlarının yanına koştu: 'Bu Rabbimin bana olan beratıdır!' diye sevincini ifade etti.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:47   #934
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
KALP HALLEERİ(KORKU VE ÜMİT)




KORKU VE ÜMİD

Rüyamda, mescide benzer bir yerde bulundum. Orada, her şeyden elini çekmiş insanlar vardı. Kendi kendime; bir zatı kastederek şöyle dedim:
-
O cemaat etrafıma toplandı. Bana:
-
Diye sordu, ben de şöyle dedim:
-
Sonra onlara şöyle bir konuşma yaptım:
-
Devam ettim:
-
Biliniz ki Allah-ü Taâla her an bir iş yapar, bozar, yeniden yapar... Yükseltir, alçaltır...
Bir kısım velileri en yüksek dereceye çıkarır, diğer bir kısmı en aşağı tabakaya indirir.

Yüksektekilerin korkusu aşağıya düşmektir... İstedikleri de bulundukları halde kalmaktır.
Aşağıdakilerin korkusu da, bulundukları halin devam etmesidir. İstedikleri ise daha yüksek makama çıkmaktır.
Bunları söyledim sonra uyandım...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:49   #935
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
KURAN A DİL UZATANLAR VE AKİBETLERİ( BİR İBRETLİK HİKAYE)




TARİHE GÖMÜLENLER


Onkolog Dr. Haluk Nurbaki, Konya'nın tek gazetesi olan "Babalık" gazetesinin başyazarı olan pederinden
işittiği tüyler ürpertici, ibretlik bir hatıra ile mukaddeslere dil uzatanların akıbetini gözler önüne seriyor:

1920'de Saruhan mebusu olarak TBMM'ye giren Mustafa Necati (1894-1929), Cumhuriyetin ilk Maarif
vekillerinden (Milli Eğitim Bakanı) biri olarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Harf Devrimi olarak adlandırılan
Latin harflerinin kabulünde etkin rol oynamasıyla bilinir.

Mustafa Necati, bu faaliyetler çerçevesinde Hazreti Mevlana beldesi Konya'ya gelmiş ve Latin harflerinin
üstünlüğünü (!) anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti.

Şehrin her tarafına yapıştırılan ilanlarda:
"Eski Harflerle Birlikte Kur'an'ı da Tarihe Gömdük" yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10'da verileceği
belirtiliyordu.

Akşam, mükemmel bir ziyafet verilde. Yemekten sonra Bay Necati, ani bir apandist krizine yakalandı ve
hemen hastaneye kaldırılarak ameliyat edildi.

Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok; bütün hastahane hatta Konya ayakta idi.
Bay Necati kurtulmuş, fakat ne çare ki haddini aşarak Kur'an'a dil uzatmıştı.

Gece yarısı, imkansız denebilecek bit şey oldu ve Bay Necati'nin yattığı yatak yan demirinden kırıldı.
Hasta yere düşmüş ve ameliyat yeri patlamış.

Ertesi gün saat 10'da, yani konferansın yapılacağı bildirilen saatte Bay Necati öldü (tarihe gömüldü).

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:55   #936
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti Ve Zorluğu




Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti Ve Zorluğu

1- Allah Teâla şöyle buyuruyor:

«Hak ile ölüm sekeratı geldi.»

2- «Zalimleri ölüm baygınlığı içinde bîr görseydin, melekler ellerini uzatmışlar, canlarınızı çıkartın» derler

3- «Can boğaza dayandığı zaman. O vakit (ölünün etrafında bulunan sizler) bakar durursunuz. (Elinizden birşey gelmez, canının çıkmasını beklersiniz.)

4- «Hayır, ruh göğüse varınca ve denilir kim onu yükseltir. Ve o zanneder bu bir ayrılıştır. Bacakları birbirine dolanır. Ve o gün Rabbm olan Allah'a sevk olunur.»

Buhâri, Hz. Âişe (Radiyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre-,

ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve SeHemJ'ın önünde, içinde sı olan bir kap vardı. Elini içine sokar yüzüne sürerdi. Ve şöyle di yordu:

«Lâilahe illallah! Ölümün sekeratı varmış.

Tirmizi, Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre Âişe (Radıyallahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sel*lem)'in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimseye ölümün ko*laylığından dolayı gıpta etmedim, demiş.

Buhari ondan (Radıyallahû anhâ) rivayet ettiğine göre, şöyimış:

Resûlullah1 in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimsenin ölümünün şiddetinden iğrenmiyorum.

îmam-ı Ahmed'in oğlu, Abdullah ZevâidüVZühdde Sait'ten (Radıyallahû anh) rivayet ettiğine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölüm sıkıntısını çeker-ken şöyle ,buyurdu: «Eğer insanoğlu yalnız bunun için çalışsaydı yine çalışması ye*rinde olacaktı.»

Lokman el-Hanefi ve Yûsuf bin Yâkup el-Hanefi'den rivây&t edil*diğine göre, şöyle demişler:

«Yâkup (Aleyhisselam) müjdeci geldiği zaman demiş. Bugün sana ne verdiğimi bilmiyorum. Fakat Allah sana ölüm sekeratmı ko*laylaştıracaktır.»

İbn-i Mes'ud (Radiyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Müminin nefsi, sızarak çıkar, kafirin nefsi ise, eşeğin nefsi gibi akarak çıkar. Mümin hatâ işler. Keffaret olarak ölüm ona zorlanır.

Kâfir iyilik işler, sonra âhirette, cezasını görmek için ölüm ona ko*laylaşır.»

Denyuri, Vuheyb bin el-Verd'in meclisinde kendisinden rivayet ettiğine göre, Allah şöyle buyurmaktadır :

«Rahmet etmek istediğim hiç bir kimseyi hatâlarını bitirtmeden düyadan çıkartmak istemem. Yâ cesedinde bir hastalık, ve evinde bir musibet ve geçiminde bir darlık veya rızkında bir fakirlik, olarak o hataları ifa ederim; Zerre miskal kalıncaya kadar Ondan alırım. Şa*yet bir şey kaldıysa ölümü ona şiddetlendiririm ta doğduğu gün gibi günahlarda tertemiz olarak bana gelir.

İzzetime yemin ederim ki, azap vermek istediğim hiç bir kimseyi bütün iyiliklerini btirmeden dünyadan onu almam. Ya cisminde sağ*lık olarak, veya rızkında genişlik olarak, veya maişetinde rahatlık olarak veya kendinde güven olarak bütün iyiliklerini bitiririm. Zer*re miskal kalıncaya kadar. Onu da alırım. Sonra, ateşten korunacak hiç bir hasenesi kalmadan bana varır.»

îbn-i Ebi Dünya, Zeyd bin Eslem'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Mümin günahları sebebiyle kendi ameliyle kendisine takdir edi*len mertebelere ulaşmayınca ölüm ona şiddetlenir tâ ölüm sekerât ve şiddetleriyle Cennetteki derecesine ulaşsın, kafir eğer dünyada iyi bir amel yapmışsa Ölüm ona kolaylaşır ta dünyada karşılığını al*sın. Sonra ateşe girsin.»

lbn-i Mâce Âişe (Radyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre şöy*le demiştir:

Resûlüllah (SaUallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Mümin Ölüm anındaki zorluk dahil herşeyde ücretlenir.»

Büreyde (Radiyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre; ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Mümin, alınteriyle ölür» buyurdu.

Selmân-ı Fârisi'den rivayet ediidiğie göre şöyle demiştir: ResûlüUah CSallallâhû Aleyhi ve Sellem) dan işittim ki diyor

«Ölüm anında ölünün üç şeyini gözetleyin: Ahu sızıp, gözleri akıp-, burnu şişmişse o AUah'dan bir rahmettir, üstüne inmiş. Eğer boğu*lan deve gibi hırıldıyorsa ve yüzü ekşi ekşi ise ağzı köpükleniyorsa o AUah'dan bir azaptır.»

îbn-i Mesud'dan, rivayet edildiğine göre;

Müminin üstünde hatalarından bâzı hatâlar kalır. Ölüm anında olardan dolayı ceza görür. Bunun için alnı ter akıtır.

Beyhâki, Şuab-i îman'da Aîkame bin Kaya' {Radiyallahü anh)' dan rivayet ettiğine göre;

O sekeratta olan bir amca oğlunun yanma varır alnına elini kor, bakar ki ter sızmış, bunun üzerine Allahü Ekber deyip Mes'ud (Radiyallahü anh)'un Eesûlüliah (Sallaîlâhû Aleyhi ve Sellem)'m kendisine şöyle buyurduğunu söyledi.

«Müminin Ölümü alnın sızmasıyla olur. Günahı olmayan hiçbir mümin yoktur. O günahların bir kısmı dünyada karşılığım görür. Ba*ki kalan kısımda ölüm anındaki şiddetle giderilir.»

Abdullah ibn-i Mes'ud:

«Eşek ölümü gibi ölmek istemiyorum,» dedi.

îbn-i Ebi Şeybe, Beyhaki, Alkame'den rivayet ettiklerine göre;

O, ölümde olan bir kardeşi oğlunun yanına varır. Alnının terle*diğini görür, gülmeye başlar. Ona derlers «Neden gülüyorsun?

Der ki:

«İbn-İ Mesûd Radiyallahü anh)'dan işittim ki diyor: «Müminin nefsi sızarak çıkar. Kafir veya facirin nefsi eşşek gibi ağızlarından çıkar. Mümin günah işlemiş olabilir. Günahları şilinsin diye ölüm ona şiddetlenir. Kâfir veya fecir iyilik işlemiş olabilir. Kar*şılığını bulsun diye ölüm onlara kolay olur.

Mervizi, İbrahim en-Nahvi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Alkame Esved'e dedi ki: 'Yanıma gel bana Lâ ilahe illallah telore kin et. Eğer alnını terlerse bana müjde ver.'»

îbn-i Ebi Şeybe ve Mervizî Süfyan'dan rivayet ettiklerine şöyle demiştir:

«Eskiler, ölü için terlemeyi iyi sayıyordular.»

Bâzı âlimler demişler ki:

Ölü alnının terlemesi, gü&hlarmdan dolayı Rabbine karşı h'ayâ etmesinden dolayıdır. Çünkü aşağı kuvveleri ölmüştür. Yalnız yu-karlardaki hayat ve hareketleri kalmıştır. Haya ise yukarda göz*lerdedir. Kâfir bütün bunlarda kördür. Azap gören Muvahhit isef. ba*sma çöken azapla meşguldür.

Câbir bin Abdullah (Radiyallahü anh) 'dan rivayet edildiğine gö*re Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Beni İsrail'den söz edin. Çünkü onlarda çok acaibler var» bu*yurdu. Sonra şöyle devam etti:

«Onlardan bir taife çıkıp mezarlarından bir mezara geldiler. De*diler ki eğer iki rekat namaz kılıp Allah'a duâ etsek, bizim için bazı Ölüler çıkıp ölümü haber verirler. Onlar onu yaptılar ve o durumda iken siyah bir adam çıkıp iki gözü arasında secde izi vardı. Ve onlara dedi:

«Ey insanlar benden ne istiyorsunuz;? Yüz senedir ölmüşüm, daha ölüm harareti benden teskin olmadı. Allah'a dua edin bir daha ölme*mek üzere eski durumuma döneyim.»

îmam Ahmed Zühd'de Ömer bin Habib'den rivayet ettiğine göre;

Benî İsrail'den iki adam bıkıncaya kadar Allah'a ibâdet etmişler. Demişler ki:

«Eğer çıkıp kabirlere komşu olsak umulur ki onlara müracaatı*mız olur. Gidip kabirlere komşu olmuşlar. İbadete devam etmişler. Onlara bir ölü dirilip demiş:

«Seksen senedir ben ölmüşüm halen de ölüm elemini çekiyorum.

Ebû Nuaym, Kâ'b'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiş

«Ölü kabrinde kaldıkça ölüm acısı ondan gitmez. Bu ölüm acısı müminin başmda geçen en şiddetli durumdur ve kafire, isabet eden*lerin de en kolayıdır.»

îbn-i Ebi Dünya, Evzâi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştiı

«Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölüm acısını çeker.»

İbn-i Ebi -Dünya güvenilir bir senet ile Hasen'den (Radiyaİlahû anh) rivayet ettiğine göre-, ResûltiUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölümün elem ve sıkın*tısını anlatırken:

«Bunun acı ve sıkıntısı üç yüz kılıç darbesi kadardır.» diye bu*yurmuştur.

Dahhak bin Hamza'dan rivayet edildiğine göre; ResûluUah (Sal-lanllâhû Aleyhi ve Sellem) den ölüm soruldu. Buyurdu ki: «Ölümün en ufak tutması, yüz kılıç darbesi kadardır.»

Hatip «Tarihi-nde Enes (Radıyallahû anh) 'den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Ölüm meleğinin tutması, bin kılıç darbesinden daha zordur.»

İbn-i Ebi Dünya, Ali ibn Ebi Talip (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölü ölüm çekere acısını îbn-i Ebi Dünya, Ali ibn - Ebi Talip (Radıyallahû anh) 'dan riva*yet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bin darbesi, yatak üzerinde ölmekten daha kolaydır.»

Ebu'ş-Şeyh, Azamet kitabında Hasan (Radıyallahû anhJ'c vâyet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Musa (Aleyhisselam) 'a denilmiş ki «ölümü nasıl buldun?» Demiş

«Çok dallı ve her dalı bir damara takılan sonra, içimden çekilen bir biryan demiri gibiydi. Bunun üzerine ona bir ses gelmiş ki: «Gerçekten sana onu kolaylaştırdık...»

îbn-i Ebi Dünya, Ebi îshak'tan rivayet ettiğine göre şöyle de*miştir :

Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'ya sorulmuş:

«Ölüm tadım nasıl buldun?»

«Bir tomar yün içinde olup çekilen demir gibi...» demiş üzerine bir ses:

.Muhakkak ki, biz sana Onu kolaylaştırdık.»

îmain Ahmed, Zühd'de, Mervizi, cenazeler konusunda Ebu Mü-leyke'den rivayet ettiklerine göre;

Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Allah'a kavuştuğu za*man ona denilmiş ki;

«Ölümü nasıl buldun?»

Demiş

Sanki, ruhum, dikenlerle almıyor gibiydi. Bir ses ona«

Muhakkak ki sana ölümü kolaylaştırdık. dedi.

Rivayette var ki, Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selam) nın ruhu dığı zaman, Allah ona demiş :

— Yâ Musa nasıl buldun Ölüm acısu. Demiş t

— Kendimi tavada kızaran diri serçe gibi gördüm, ne Ölür ki rahat etsin, ne de kurtulur ki uçsun.

Yine bir rivayette, «kendimi kasabın elinde soyulan keçi gibi gördüm,» demiş.

Enes (Radiyallahü anhVden rivayet edildiğine göre;

Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Selleml : «Melekler öli şatır, tutarlar. Yoksa, ölü, ölüm sekeratından dolayı, dağ ve çillere kaçacaktı.

Ebû Şeyh, Kitab'ül-Azamet'de, Fudayl bin tyaz'dan ri tiğine göre, ona şöyle denilmiştir:

«Neden ölünün ruhu çekilirken, sessiz durur. Halbuki insan çimdiklemekten dahi ızdırap duyar.»

«Çünkü melekler onu tutarlar.» diye cevap vermiş.

Ibn-i Ebi Dünyat Şehr bin Havşeb (Radiyallahü anh)'deiğine göre; rivâyet

Resûlüilah (SallaUâhû Aleyhi ve SeüemVden ölüm ve ölümün zorluğu soruldu; buyurdu ki

«En kolay ölüm, yün içinden çekilen dikenli dal gibidir. Acaba dal çekilip te beraberinde hiç yün getirmemesi mümkün mü?:

Mervizi, cenazeler konusunda Meysere (Radıyaîlahû anh) 'den o da Resûlüilah CSallallâhû Aleyhi ve Sellemî 'den rivayet ettiğine gö*re, şöyle buyurdu:

«Eğer ölüm acısından bir damla bütün yer ve gök ehlinin üs*tüne konsaydı, hepsi ölecekti ve kıyamet gününde bir saat yar on*daki şiddet Ölüm acısından yetmiş kat daha fazladır.»

İbn-i Ebi -Dünya, Muhammed bin Abdullah bin Yesaf tan rivayet ettiğine göre, şöyle demiş ;

«Ey babacığım! Sen dâima derdin Keşke akıllı ve sekerata giren bir adam görüp görüşseydim, bana ölümü anlatsaydı. Ey babacığım. İşte sen o adamsın bana ölümü anlat! Dedi:

Ey oğlum, sanki bir kalıptayım. İğne deliğinden nefes alıyorum. Ve sanki, dikenli bir dalı ayağımdan başıma doğru çekiyorlar.»

İbn-i Sa'd, Avene bin Hakem'den rivayet ettiğine göre, As şöyle derdi:

«Acaba neden sekerata giren ve dengesini kaybetmeyenler Ölü*mü anlatmıyorlar. Sonra kendisi sekerata girince, oğlu ona dedi:

Ey baba, sen şöyle şöyle derdin. İşte bize anlat.. Dedi: Ey oğulcuğum! Ölüm anlatılmaktan çok daha büyüktür. Fakat içinde bulunduğum halimden bir şeyleri sana anlatacağım. İşte san*ki boynuma Razve dağları binmiş ve sanki içinden dikenli dallar çe*kiliyor ve kendimi iğne deliğinden nefes aldığımı sanıyorum.»

îbn-i Ebi Şeybe, İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Nuaym, Hilye'de, îbn-i Ebi Müleyke'den rivayet ettiklerine göre;

Ömer (Radıyallahû anh) Ka'b'a dedi ki: '

«Bana ölümden haber ver!» Kâb dedi:

«Yâ Emîral-Mü'minin, o insanoğlu içinde bulunan çok dikenli bir ağaç gibidir. Diken takılmayan hiç bir damar, hiç bir mafsal, olmaz. Güçlü adam bunu sezer ve buna karşı koymak ister.»

îbn-i Ebi Şeybe'nin rivayetine göre hadisin lafzı şöyledir

«Ölüm, adamın içine sokulan ve güçlü bir adamın çektiği ve her dikeni bir damara takılan dikenli bir dala benzer. İşte bu dal aldığnı alır, bıraktığını bırakır.»

îbn-i Ebi Dünya sahabi olan Şeddat bin Evs (Radiyallahü anh)' den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Müminler için dünya ve ahirette en büyük korkunç hadise ölümdür. Ölüm, bıçkıyla kesilmekten, makasla parçalanmaktan, ka*zanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir. Eğer bir ölü ditilip ölüm acısını, dönüp ehline haber verseydi, yaşamaktan hiç yararlanama*yacaktılar ve uykudan hiç lezzet alamayacaktılar.»

Vehb bin Münebbih'ten rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

«Ölüm, kılıç darbesinden, bıçkı ile kesilmekten, kazanlarda kay*namaktan daha şiddetlidir. Eğer ölünün bir damarının acısı, bütün yeryüzü ehline dağıtüsaydı, hepsini aratacaktı.

Sonra, demiş: Bu ölüm elemi, kafirin ük gördüğü ve müminin son gördüğü şiddettir.»

Ebû Nuaym 'Hilye'de, Vasile bin Aşka (Radıyallahû aiıhVdan; şöyle demiştir

Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Sekeratta olanlarınızı, hazırlayıp onlara Laİlahellallah'ı telkin edin, Cennetle müjdeleyin, çünkü, kadın olsun erkek olsun, bu döğüşme de muhayyer kalır ve şeytan insaaa en yakın olduğu hâl bu savaş alanıdır.

Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum: Ölüm me*leğinin bir görünmesi, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir,

Nefsim kudret elinde olan, Allah'a yerain ediyorum, kalbin her damarı ayrı ayrı elem çekmedikçe dünyadan çıkmayacaktır.»

îbn-i Ebi -Dünya Hüseyin el-Burcûmi'den aynını rivayet ! itmiş*tir. '

Huseyn el-Bürcumi, bu hadîsin, senedini Besülüllah Aleyhi ve Sellem) 'e kadar götürmüştür.

îbn-i Ebi -Dünya, Ta'mo bin Gaylan el-Cûfî (Radiyallahujjanh)' dan rivayet ettiğin göre şöyle demiştir:

Resûlüllah (Satiallahû Aleyhi ve Sellem) :

«Yâ Rabbi mafsal ve damarların arasından ruhu alan sensin. Yâ Rabbi ölüme karşı bana yardım et ve Ölümü bana kolaylaştır.» diye dua ederdi, Hars îbn-i Ebi Üsâme, iyi bir senedle Müsned'inde, Ata bin Ye-sar'dan rivayet ettiğin göre;

ResûlüUah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Ölüm meleğinin bir dokunması, bin kdıç darbesinden daha şid*detlidir. Müminin her damarı başlı basma elem çekmeden ölmez. Ve Allah'ın düşmanı, insana en yakın olduğu an bu ölüm saatidir.»

îbn-i Ebi -Dünya, Beyhaki Şuâb-i İman» da, Ubeyd bin Ümeyr (Radiyallahü anh) 'dan rivayet ettiğine göre;

ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur

«Müminin her daman ölümden elem duyar, fakat Rabbinden ona gelen elçi müjdeler ki bundan sonra sana azap yoktur.» .

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seliem) hasta olan bir saha-bisine gidip sordu:

— Kendini nasıl buluyorsun?

Sahabi dedi:

— Hem korkuyorum» hem ümidim var.

Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Seliem) buyurdu

— Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum, Böyle makamda bu İki hâl birleşmez, illa Allah umduğunu verir, korktu*ğundan emin kılar.

îmam-ı Ahmed, ibn-i Abbâs (RadiySlanü anhVdan şöyle yet etmiştir:

«Müminin en son uğradığı şiddet, ölümdür.»

Ebû Nuaym, Mervizi ve Beyhakî Şuab-i İmanfda Ömer bin Ab-dulaziz'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

«Ne güzel olur, bana ölüm sekerâtı kolaylaşsa, çünkü bu kolay*lık müminin dünyada en son aldığı ücrettir.»

İbn-i Ebi'd -Dünya Enes (Radiyallahü Snh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«İnsanoğlu yaratıldığından beri ölümden daha şiddetlisine rast*lamamıştır.»

Said bin Mansûr, Î^İuhammed bin Ka'b'dan rivayet ettiğine şöyle demiştir:

«Âhirette karşılanan en şiddetli durum ölümdür.»

Zeyd bin Eslem'den rivayet edildiğine göre, bir adam Ahbar'a demiş:

«İlacı olmayan hastalık nedir?» Demiş:

«Ölüm.»

Zeyd bin Eşlem de:

«Ölüm bir hastalıktır, ilacı Allah'ın nzasıdır.» demiş.

Enes Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre Resu.üllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Kul ölüm sıkmtısı ve sekerâtmı çekerken mafsalleri birbirine

selâm verip "esselâmü aleyhe" kıyamete kadar ben senden yorum. Sen de benden ayrılıyorsun, derler.»

İbn-i Ebi -Dünya, Hasan'dan (Radıyallahû anh) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Kulun en şiddetli durumu ruh göğüse geldiği zamandır ki o va*kit deprenir, nefesi kesilir. Ben diyorum ki şehid bundan müstesna*dır. Başkasının gördüğü elemi o görmez.»

Taberâni, Ebi Katâde (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine gö*re Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

«Şehid ancak sizin çimdikleme acısını, çektiğiniz kadar öldü*rülme acısını çeker.»

tbn-i Ebi'd -Dünya, Muhammed bin Kââb el-Kurezî'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Bana ulaştı ki en son ölen ölüm meleğidir. Ona denilir ki öl. O öyle bağırır ki eğer yeryüzü ve göklerin ahalisi işltseydi korkudan ölürdüler. Bu bağırmadan sonra o da ölür.»

Zeyyâd en -Nümeyri'den şöyle rivayet edilmiştir:

Bâzı kitaplarda okudum ki, ölümün, melekul mevte şiddeti, bü-tün yaratıklara şiddetinden daha fazladır.



Bir Uyarı


Kurtubi, ölümün, Peygamberler için şiddetli olmasında iki fay*da var, demiş.

Birincisi faziletlerini tekmil etmek derecelerini yükseltmektir. Bu bir eksiklik bir azap değildir. «İnsanların en fazla belaya uğrayanları peygamberler ve bunlara benzeyenlerdir.» Bu hadisin ifade ettiği kemâl sıfatıdır.

İkincisi: İnsanlara ölüm acısını göstermektir. Çünkü ölüm gizli bir şeydir. İnsan sekeratta olan bazılarının yanına gider. Hiçbir ız-dırap hareket görmez, ruhunun kolaylıkla çıktığını görür. Zanneder ki ölüm kolaydır. Ölünün içinde bulunduğu durumu bilmez. Sadık peygamberler, Allah katında kerim oldukları halde, ölümün acısını zikrettikleri zaman halk diğer ölülerin çektiği ölümün şiddetini an*larlar. Fakat kafirlerin öldürdüğü şehid, hadiste geçtiği gibi bun*dan müstesnadır.



Bîr Mesele


Bâzı âlimler demişler ki misvak ruhun çıkmasını kolaylaştırır. ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'in ölümü anındaki misvak kıssasında geçen, sahih rivayetle Hz. Âişe (Radıyallahû anhâl'den mervi olan hadisi delil göstermişler.



İkinci Bîr Mesele


İmam Ahmed, «Zühd»de, Meymen bin Mehran'dan rivayet etti*ğine göre ,şöyle demiştir:

«Ölüm geldiğinde iyilik yapıyorsanız veya eskiden işlediğiniz iyi bir ameli anıyorsanız amei-i salih'te yenisiniz, demektir.



Üçüncü Bîr Mesele


Ibn-i Ebi Hatem, Katade'den;

«O Allah ki, ölüm ve hayâtı yarattı» mealindeki âyet-i kerime*nin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:

«Hayat Cibril'in atıdır, ölüm, güzel bir koçtur. (Yâni ölüm de hayat gibi yaratıktır)

Mukatil ve kelbî şöyle demişler :

«Allah, ölümü koç şeklinde yaratmış, kimin yanından geçse Ölür, hayatı da at şeklinde yaratmış kimin yanından geçse dirilir.»

Ebu'ş-Şeyh ve İbn-i Hibban, Kitab'üi azametfde, Vehb bin Mü-nebbih'ten rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

-Allah, ölümü siyah ve beyaza bürünmüş güzel bir koç şeklinde yaratmış. Dört kanads vardır. Biri arşm altında, biri yerde, biri maş*rıkta, biri mağripte; Allah ona ol demiş o da olmuş. Ortaya çık de*miş, o da çıkıp Azrail'e görünmüş.

İşte bu sözlerden anlaşılan o dur ki ölüm mahluktur. Yalnız bir araz ve keyfiyet değildir.

Ve bu sözlerden sahih rivayette varid olan şu gelen hadis anla*şılmış olur.

«Kıyamet gününde ölüm güzel bir koç şeklinde getirilir. Cen*net ile Cehennem arasında durur ve bunu tanıyor musunuz?» deni*lir. «Evet» derler ve hepsi de onu görmüş idiler. Sonra, bu koç ke*silir.

Ebû Ya'la'nın Enes'den rivayetinde; koyun kesilir gibi o ölüm kesilir, diye geçmektedir.



Bîr Mesele


kbdullah bin Ubeyd bin Umeyr (Radiyallahû anhVden rivayet ğine göre, şöyle demiştir:

iz. Âişe (Radiyallahû anhVdan sordum. Füc'eten ölmek iğrenç Dedi

«Neden iğrenç olsun. Ben bunu Resûlüllah (Sallalla.hu hi ve Sellem) 'dan sordum. Şöyle buyurdu: «Füceten ölmek mümin için bir rahatlıktır. Fâcir (günahkâr) esef tutmaktır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:57   #937
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sûr'a Üfürmek, Ürkmek, Mezarlardan kalkmak ile ilgili




Sûr'a Üfürmek, Ürkmek, Mezarlardan kalkmak

Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

"Nasil rahat olayim ki. Sûr sahibi (Hz. Israfil (A.S)) boruyu agzina almis, cepheye dönmüs ve kulagini dikmis, ne zaman üfleme emri gelecegini beklemektedir.»

Mukatil'e {r.a) göre «Sûr» bir boynuzdur. Hz. Israfil (A.S) agzini boru seklindeki bu boynuzun üzerine koymustur. Boynuzun basinin çevresi yerle gök arasi genisligindedir. Israfil (A.S), gözünü Ars'a dikmis ne zaman ona ilk üfleme emri gelecegini beklemektedir.

Israfil (A.S) ilk defa Sûr'a üfleyince yerde ve göklerde bulunan her canli yere baygin düser. Yani Allah (CC)'in canli kalmalarini diledikleri disinda bütün canlilar, siddetli korku yüzünden oluverirler. Canli kalacak olanlar Cebrail (A.S), Azrail (A.S), Mikâil (A.S) ve Israfil (A.S)'dir. (Allah'in selâmi üzerlerine olsun.)

Bundan sonra Azrail (A.S), alacagi emir uyarinca sirasiyle Cebrail (A.S), Mikâil (A.S)ve Israfil (A.S)'in canini alir, en sonunda yine emir uyarinca kendisi ölür. Ilk sûr üflemesinin arkasindan ölen bütün canlilar, kirk yil öylece berzahta kalirlar. Kirk yil sonra Allah (C.C) Israfil (A.S)'i dirilterek ona Sûr'a ikinci sefer üflemesini emreder.

Bu durumu Kur'ân`I Kerim söyle bildirir:

Sonra ona (Sûr´a) bîr defa daha üflenir, o zaman onlarin (canlilarin) hepsi ayaküstü dikilmis bekler durumdadir.»

(Zümer Sûre-i Celilesi. 68)

Peygamber'imiz (S A S.) ayni bahisde söyle buyuruyor:

«— Bana peygamberlik verildigi zaman Sûr'un sahibi geldi, Sür'u agzina aldi bir adimini öne, öbür
adimini geriye dogru açti, her an ne zaman üfleme emri alacagini bekliyor, aman sûr'u üflemeden çekininiz.»

Simdi kabirlerden dogrulurken ilk bayginligin korkusunu hâlâ üzerlerinden atamamis olan ve haklarinda verilecek olan hükmün iyimi kötü mü oldugunun endisesine kapilan canlilarin zavalliligini, hayal kirikligini ve çaresizligini düsün.

Sen de aralarinda olsan onlar gibi gönül kirikligma ugrar, onlar gibi hayrette kalirsin. Hattâ yeryüzünün varliklarindan ve ileri gelenlerinden biri de olsan, ayni baskalari gibi saskinlik ve hayal kirikligi içinde olacaksin, yeryüzünün kirallari o gün herkesten daha zavalli, daha cüce ve daha önemsiz olacak, tohum tanesi gibi kalabaligin ayaklari altinda ezileceklerdir.

O sirada bütün vahsî hayvanlar, baslari öne egik olarak, daha önce mahlûkattan kaçtiklari halde bu defa onlarin arasina karisarak ve hic bir günaha bulasik olmadiklari halde yeniden dirilis emrine boyun egerek daglardan ve çöllerden Mahser'e dogru yönelirler.

Sûr üfürügünün ürküntüsünün dogurdugu bayginligin siddeti onlari da Mahser'e sürükleyerek daha önce insanlardan kaçtiklarini ve canlilardan ürktüklerini onlara unutturur.

Nitekim ulu Allah (C.C.) bu hususta söyle buyuruyor:

«— Vahsî hayvanlar diriltilip biraraya toplandigi zaman»

(Tekvir Süre-i Celilesi. 5)

Sonra manzaranin dehseti karsisinda ürpererek durumun farkina varacak olan inatçi kâfir ile seytanlar. Allah (CC)'in su âyetini dogru Cikarmak üzere, belirirler.

"Rabb'în hakki için biz onlari seytanlar ite birlikte toplayacak ve cehennemin çevresinde dizüstü çökmüs halde bekletecegiz."

(Meryem Sûre-i Celilesl, 68}

O zaman gerek kendi halini ve gerekse kalbinin oradaki halini düsün. Daha sonra bütün diriltilen canlilar cirilciplak, yalin ayak ve basi kabak olarak Mahser yerine nasil sevkedilirler. Bir bak da Mahser yeri dümdüz, bembeyaz, engebesiz.ve apaçik bir yerdir. Üzerinde ne arkasina saklanacak bir tümsek ve ne de içine girip saklanacak bir çukur var.

Birinci sefer Sûr'a üflendikten sonraki ikinci Sûr üflemesi ile bütün canli türlerini, aralarindaki bütün farkliliklara ragmen biraraya getirip Mahser yerine sevkeden Allah (CC), noksan sifatlardan ne kadar uzaktir! Bu manzara karsisinda bütün kalblerin ürkerek çarpmasi ve bütün gözlerin korkudan faltasi gibi açilmasi gAyet tAbiidir.

Nitekim Peygamber'i-miz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kiyamet Günü bütün insanlar, bitki, örtüsüz, siginak ve isaretsiz, dümdüz ve bembeyaz bir alanda toplanirlar.»

Zaten bu alani yeryüzü alanlari gibi sanma, aralarinda sadece isim ortakligi var.

Nitekim ulu Allah (CC.) söyle buyuruyor:

«— Yerin ve göklerin olduklarindan baska bîr duruma çevrildikleri o gün onlar (insanlar) tek ve hükmünde ortaksiz olan Allah'in huzuruna dikilirler.»

(Ibrahim Sûre-i Celilesî. 48)

Ibni Abbas (R.A.) der ki: «Bu degisiktik söyle gerçeklesir:

Yeryüzünün bazi yerleri kirpilir, bazi yerlerine eklemeler yapilir. Agaçlari, dallari, vadileri ve bunlara benzer engebeleri ortadan kalkarak tabaklanmis deri yüzeyine kan damlamamis bembeyaz bir yumurta kabugu ve üzerinde hiç bir günah islenmemis bir alan olarak yayilir.

Göklerin de günesi, ayi ve yildizlari ortadan kalkar.»

Ey zavalli insan, bu günün dehset ve fevkalâdeligine dikkat et. Bütün canlilar bu alanda toplandigi zaman gökteki yildizlar kayip, baslarina düser, günes ve ay kararir, bu arada bütün isik kaynaklari sönecegi için yeryüzü koyu bir karanliga gömülür.

Insanlar bu durumda iken diger taraftan gökyüzü meleklerin kimi eteklerinde ve kimi de dorugunda dururken bes yüz yil boyunca tepelerinde dönerek bütün katilik ve kalinligina ragmen paramparça olur.

Kimbilir, gök yüzü parçalanirken kulaklarina ne korkunç bir ses gelir. Gök o kadar iri ve sert gök cisimlerinin paramparça olarak bosluga düsmeleri ve yer yer sararmis sivi gümüs halinde akip inmesi, göklerin sivi bir maden haritasina, daglarin hallaç pamuguna dönüsmesi, insanlarin pervaneler gibi öteye beriye serpilmesi ve hepsinin yalin ayak çiripciplak yürümesi kimbilir, ne korkunçtur!

Peygamber'imiz (S.A.S) buyuruyor ki:

"insanlar yalinayak, çirilçiplak, sünnetsiz olarak ve kulak memelerine kadar tere batmis olarak yeniden dîrilip biraraya getirilir.»

8u hadisi rivayet eden Peygamber (S.A.S.)´imizin esi Hz. Sevda (RA) söyle diyor:

"Bu sözleri isitince Peygamber (S.A.S.)´imize: "ne çirkin sey!» Birbirimizin her tarafini görecegiz" dedim. Bana su cevabi verdi, "O gün herkesin kendi derdi, onlari birbirine bakmaktan alakoyar. Herkes baska sey ile ilgilene meyecek derecede kendi basinin derdine düser."

Ne dehsetli bir gün ki, herkesin edep yeri açikta oldugu halde kimse kimseye basini çevirip bakmaz. Nasil baksin ki, insanlarin bir kismi karin üstü ve yüz üstü sürünmekten takat bulup baskasina dönüp bakamaz bile!

Sahâbilerden Ebû Hureyre (R.A.) der ki: Bir gün Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurdu:

: «Kiyamet Günü insanlar üç gurup halinde Mahser yerine toplantiya gider. Binekliler, yayalar ve yüzüstü sürünenler.»

Aramizdan biri «Yâ Rasülallah: üçüncü gurup yüzüstü sürüne sürüne nasil yol alabilecek?» diye sordu, Peygamber'imiz ona: «O kimseleri ayaklari ile yürüten Allah (CC) yüzüstü süründürerek yol almalarini saglamaya da muktedirdir.»

Gözleri te görmedigi, aliskanlik haline getirmedigi seyi inkâr etmek insanin degismez huyudur. Eger insanoglu, yilanin karin üstü sürünerek simsek hizi ile yol aldigini gözleri ile görmese, ayaksiz yol almayi tasavvur etmeye bile yanasmazdi.

Aslinda ayak üstü yürümeyi görmeyen bir kimse için o da olacak bir sey degildir.
Buna göre dünya ölçülerine uymuyor diye Kiyamet Günü hakkinda bildirilen sasirtici gelismelerden her hangi birini inkâr etmekten sakinmalisin. Çünki eger sen daha önce gözlerin ile görmemis olsaydin, sana sunulacak olan bir takim sasirtici dünya gelismelerini de siddet ile inkâr ederdin.

O halde kendini çirilçiplak, perisan, zavalli, saskin, apisip kalmis bir durumda hakkinda verilecek hükmün iyi mi, fena mi oldugunu beklerken ayak üstü dikilmis olarak gözlerinin önüne getir, kafanda kendini böyle canlandir ve bu manzarayi hic bir zaman hafizandan silme, cünki durum, her türlü tarifin üstünde kalan bir önem tasimaktadir.

Sonra tasavvur etmeye devam ederek su gerçekleri de gözlerinin önüne getir:

Insan, melek, cin, seytan, vahsi ve yirtici hayvan, kus olsun, yerlerin ve göklerin bütün canlilari toplanip biraraya yigiliyor. Biline gelen hafifligi giderilmis ve isisi kat kat yükseltilmis olan günes, canli yiginin neredeyse tepesine degecek sekilde yakinina indiriliyor. Ars'in gölgesinden baska hiç bir gölge kalmiyor ve bu gölgenin altina beiirli ibadetleri isleyerek Allah (CC)'a yakin olma serefini kazananlardan baskasi alinmiyor.

Ars'in gölgesi altina alinanlar ile disarida kalanlar arasindaki fark, korkunç günes isisi altinda hoslananlarin baygin hali ve yüzlerinden okunacak olan izdiraplannin siddeti ile derhal farkediliyor.

Bunlar yaninda o günkü canlilar kalabaligini tasavvur et. Bir yandan tarife sigmaz kalabalik yüzünden, öteyandan kimi yürürken kimi süründügünden ötürü her canli birbirini itip kakiyor. Bütün bu sikintilara bir de Allah (CC)'in huzuruna dikilince içine düsülecek perisanlik ve rezilligin doguracagi korku ve utanç ve mahcubiyet ekleniyor.

Günes alevi, nefeslerin yalazi, utanç ve endisenin harareti ile yükselen kalb atesi bir oraya geliyor. Teker teker her kil dibinden bosanip yere akarak denizlesen ter deryasi canli vücüdlar boyunca yükseliyor. Her canli Allah (CC) katindaki derecesine göre kimi diz kapaklarina kimi bellerine, kimi kulak memelerine ve kimi de nerdeyse içinde kaybolacak derecede bu ter deryasina batiyor.

Ibni Ömer'den (R.A.) rivayet edildigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz buyuruyor ki:

«— Kiyamet Günü insanlar Allah (CC)'in huzuruna dikilince yan kulak hizasina kadar tere batar.»

Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamber'imiz (S.A.S) söyle buyuruyor:

«— Kiyamet Günü insanlar, öylesine terler ki, terleri bir yandan yetmis kulaç yerin dibine sizarken bir yandan da kulak hizalarina yükselecek kadar herkesi içine alir.»

Baska bir hadiste Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Insanlar. Kiyamet Günü kirk yil gözlerini semaya dikmis olarak ayakta dururlar ve çektikleri sikintidan dolayi içinde gömilesîye ter akitirlar."

Ukbe-Bin Amir'in rivayetine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurmustur:

"Kiyamet Günü günes yere öyle yaklasir ve insanlar öyle terler ki, kiminin teri topuguna, kimininki ayak bilegine, kimininki dizlerine, kimininki kalçasina, kimininki bögrüne, kimininki agzina varacaktir."
Peygamber'imiz böyle derken eti ile agzina gem vurdu, kimisi de terine tamamen gömülür (bu sirada da eli ile söyle basina vurdu.)»

Ey zavalli insan. Mahser yerinde toplanacak olanlarin karsilasacaklari sikintilari ve dökecekleri terleri düsün. Bu agir sikintilara dayanamayanlarin bir kismi Allah (CC)'a seslenerek «yâ Rabb'i, cehenneme göndecek bile olsa beni bu sikinti ve bekleme azabindan kurtar.» diye yalvarirlar.

Bütün bunlar, henüz hesapaasmaya çekilmeden ve azaba çarpilmadan çekilecek olan sikintilardir. Sen de bu sikintilar ile yüzyüze geleceklerden birisin. Terinin nerene kadar çikacagini simdiden bilmiyorsun.

Bilmezsin malûmun olsun ki. Hacc, cihad, oruç, namaz, müslümanlarin sikintisini gidermeye kosmak, iyiligi emrederek kötülükten alakoymak ugruna yorulmak gibi Allâh (CC) yolunda gayretler vererek dökülmeyen terler. Kiyamet alaninda korku ve utançtan dökülecek ve orada daha uzun müDdet sikintiya katlanmaya yol acacaktir.

Insanoglu cehalet ile aldanmadan kurtulsa, ibadet ugruna sikinti çekerek terlemenin doguracagi yorgunlugun, Kiyamet Günü çekilecek sikintilarla bekleme azabinin yol açacagi terlemenin yorgunlugundan hem daha kisa ve hem de daha kolay oldugunu anlamakta güçlük çekmez.

Çünki o gün hem pek çetin ve hem de çok uzundur!

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 07:59   #938
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ALLAH C.C Ü TANIMAK (DÖRT TEŞBİHİN MÂNÂSINI BİLMEK)




DÖRT TEŞBİHİN MÂNÂSINI BİLMEK

Şimdi şu dört muhtasar kelimenin mânâsını bilmeye sıra geldi. Bunlar Allahü Teâlâ'yı tanımaya kâfidir. «Sübhanallahi ve'l-hamdülülâhi ve la ilahe illâllahü vallahü ekber». Kendi tenzihinden onun tenzihini bilince. Sübhânallah'ı anlamış oldun.

Kendi padişahlığından, hâkimiyetinden, onun hâkimiyetini, padişahlığının tafsilini, bütün sebep ve vasıtaların, kâtibin elindeki kalem gibi onun emrinde olduğunu anlayınca, Elhamdülillâh'ın mânâsını bilirsin. Bilirsin ki, ondan başka nimet veren yoktur. Ondan başkasına hamd ve şükür olmaz.

Hiç kimsenin kendi başına buyruk olmadığını anlayınca, La ilâhe illâllah'ın mânâsını bilirsin.
Şimdi Allahu Ekber'in mânâsını anlamana sıra geldi. Bil ki, bütün bunları öğrendin ve Allahü Teâlâ'dan hiçbir şey bilemedin. Zira Allahü Ekber'in mânâsı görünüşte, Allahü Teâlâ daha büyük demektir. Hakikatta, insanların kendi kıyasları ile anlamalarından daha büyüktür.

Bunun mânası bir başkasından daha büyüktür, demek değildir. Çünkü, Ondan başka bir şey yoktur ki, Allahü Teâlâ ondan daha büyük olsun! Bütün var olanlar O'nun vücûdunun nurundandır. Güneşin ziyası, güneşten başka değildir ki, güneş nurundan, ziyasından daha büyüktür denilebilsin. Allahü Ekber'in mânâsı, insanların kendi akıllarının ölçüsü ile onu tanıyabilmelerinden çok büyük ve yüksek demektir. Onun takdis ve tenzihinin, insanın takdis ve tenzihi gibi olmasını söylemekten Allahü Teâlâ'ya sığınırız.

Hattâ, bütün yarattıklarına benzemekten berî ve uzaktır. Nerede kaldı ki, İnsana benzesin! Onun hâkimiyetinin insanın kendi bedenindeki hâkimiyeti gibi olduğunu, yahut O'nun îlim, Kudret ve diğer sıfatlarının insanın sıfatlan gibi olduğunu söylemekten yine Allahü Teâlâ'ya sığınırız. Belki bunların hepsi, Allahü Teâlâ’nın cemâlinden bir şeyin insanlığın âczine göre, insanda hâsıl olması için birer numunedirler.

Bu numune şuna benzer. Eğer bir çocuk bize, «Başkanlığın, saltanatın ve memleketi elinde bulundurmanın zevki, lezzeti nasıldır?» diye sorsa, ona deriz ki: Cirit atmak ve top oynamak lezzeti gibidir. Çünkü o, bundan başka lezzet bilmez. Kendisinde olmayanları, kendinden olanlara benzeterek bilebilir.

Halbuki padişahlığın lezzetinin, cirit atmakla hiç alâkası olmadığını herkes bilir. Fakat lezzet ve zevk her ikisi içinde kullanılmış oldu. Kelimelere muhatap olmak bakımından ikisi de aynıdır. Bu sebeple marifetin numunesi, çocuklarda bulunur. Bu numune ve benzetme işlerini de bu kabilden bil. O hâlde: Allahü Teâlâ'nın kemâl ve hakikatini kendinden başkası bilemez.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 08:02   #939
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İSLAMDA KADIN HAKLARI




İSLÂM’DA KADIN HAKLARI

İslâm Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizâm ve sistemin veremediği müstesnâ bir makâma sâhib kılmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde:

"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." buyurmuştur.

Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda:

"Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’dan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız." buyurmaktadır.

Başka bir hadîs-i şerîflerinde de:

"Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." buyurur.

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, erkeklere, kadınlara dâimâ iyi davranmalarını tavsiye ederek:

"Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." buyurmaktadır.

Vedâ Haccı’ndaki meşhûr hutbesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

"Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır. Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.

Muâviye bin Hayde (r.a.) der ki; Rasûlullâh (s.a.v.)’e:

"Ey Allâh’ın Peygamberi, bizim herhangi birimizin hanımının, kocası üzerindeki hakkı nedir?" dedim. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: "Yediğin gibi onu da yedirmek, giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbûr kaldığında onu, ancak ev içinde yapmaktır." Başka bir hadîs-i şerîflerinde:

"Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!" ( buyurmuşlardır.

Kadınlarla iyi geçinmek Kur’ân-ı Kerîm’in emridir:

"Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!.. Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur." (

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu konuda:

"Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!" ( buyurmaktadır. Kadınlara karşı daima hoşgörülü olmalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:

"Mü’min bir erkek, mü’min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir." (58) buyurulur.

Bir insanın her işi ve her huyu hoşumuza gitmeyebilir. Fakat iyi niyetli ve ülfet edilir insan, kendi hanımında hoşuna gidecek nice meziyetler bulabilir. Onlarla kendisini memnûn ve mes’ûd edebilir. Bunun için ayıp aramaya değil, meziyet aramaya bakmalıdır. Zîrâ mârifet iltifâta tâbîdir. İltifatsız mârifet zâyîdir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mart 2022, 16:16   #940
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Dj'AYIŞIĞI YAYINDA (Dj'LXL)




keyifli yayınlar bana

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
40 yil, a.s, abdest, açlık ve tokluk zarar ve faydaları, adalet - hikaye, aff, ahde vefa- dini hikayeler, ahde vefa-insanlık-, ahir zaman, ahireti tanımak, ahlaki çöküntü, aksırma, akıl, akıllı sözler- nükteler, aldulhamid han, alemler, allah a itaat, allah a yakın olmak, allah buyuruyor ki, allah c.c ve peygamber sav i sevmek, allah cc buyuruyor ki, allah cc diyor ki, allah diyor, allah diyor ki, allah diyorki, allah dostları, allah korkusu, allah nizami-şeriat, allah sevgisi, allah tan umut kesmek, allah ı bilmek, allah ı düşünmek, allah ı tanımak, allah ın tanımak, allah ın tecellisi, amel ve niyet, ankara savaşı-maneviyat erleri- tarih, anne baba hakkı, anne hakkı-baba hakkı, anne-baba- hürmet, ateş, ayet, ayet hadis dua, ayet-hadis -dua, ayet-hadis-dua, ayetler, azap, aşk masalı, baba hakk dini hikayeler, baba hakkı, bağışlama, bayram duası, beden, bela ve musibetler, berat gecesi, bilgi, bilmediklerimiz, bir dil bir millet, büyü, büyüklerden öğütler, cami adabı, çanakkale hatıraları, çanakkale şehitleri, cehennem, cehennem ehli, cennet, cennet cennet çarşıları, cennet nimetleri, cennetin anahtarı, cennette gece -gündüz, cerh ve tadil, ceza.többe, cihad, cihad- şehidlik, cuma sohbetleri, cömertlik, dejavu, din büyükleri, din düşmanlığı, din tarihi, dini hikaye, dini hikayeler, dini kıssa, dini nikah, dini şiir, dirayet, doğal ilaçlar, doğru beslenme, doğru yemekler, doĞruluk, dostluk mesajları, dua, dua adabı, dua da yöntem, dünya hırsından vazgeçmek, dünya nın varoluş sebebi, dünyâ sevgisi, dünya sevgisinden uzak durmak, dünya sevgisinin zararı, dünya ve ahiret, dünyayı tanımak, ebedi ateş, ebu bekr sıddık, ecellerin tayini-şaban ayı, edep, edep - saygı, edep-dini hikayeler, edep-haya, ehli sünnet itikadi, emir sultan hazretleri, erkekte örtünme, evlat yetiştirme, evlilik, evlilik-iyi eş, evliya, evliya hayatlarından, evliya ikliminden, evliya öğütleri, evliyalar dan öğütler, evliyalardan nasihatler, eş-hitap-muhabbet, fakirin hakkı, fatiha suresi .french, fazla konuşmanın zararları, feraset, fitne, fıkra, fısk-nifak-allah ı unutmak, fıtrat -yaratılış - insan hakikati, gam, gerçek hikayeler, gerçek hikayeler -ilginç olaylar, gerçek olaylar, gerçek olaylarçanakkler, gizli duygular, gizli şirk, günah- dilin afetleri, günahlardan sakınmak, günün duası, günün sözü, gıybet-hadis, güzel ahlak, güzel ahlak- hayırlı işler, güzel söz, güzel söz-nükte, güzel söz. hz. ali k.a.v, güzel sözler, hadis, hain, halife ler, haramı terk, hastalık günahlara kefarettir, haya, haya -edep, hayat bilgileri, hayat dersleri, hayır -alamet, hayır ve şer, hayırlı işler, hazır cevap, hazır cevap nükteler, hazır cevap sözler, hazır cevap-güzel söz, hazır cevap-nükte, hazır cevaplar, hazır cevaplar - nükteler, hazırcevap, helal haram, hesap, hesap- nizam, hikaye, hikaye -cihad, hikaye-karacoğlan ve elif, hikayeler, hizmet etmek, hırs- edep, hz. muhammed mustada sav mucizeleri, hz. muhammed sav mucize ler, hz. zülkarneyn (a.s), hz. ömer r.a, ibadet, ibadetler, ibretlik hadiseler, ibretlik hikayeler, ibretlik olaylar, ibretlk olaylar, icmek, iflas, ihanet, ihlas, ilahi aşk, ilginç olaylar, imam azam - akıllı sözler, imam azam r.a, iman, iman - sınav, iman hakikati, iman ve amel, iman-amel, imtihan, insan - hakikat, insan - melek- iyilik, insan hakikati-kendini tanımak, insan ilişkileri - edep, insanın bedene ihtiyacı, insanın hakkati, iptila-bağımlkılık-düşkünlük, irşad, isa, islam bekçileri, islam moda ayrımı, islamda gerçek dost, islami yaşam, islamn büyüklerinden öğütler, islamın geldiği nokta, itaaat, itaat - iman, iyilik, iyilik etmek, iyilik ve kötülük, iyilik-halis niyet, kabir hayatı, kabir ve sonrası, kabul olunan dua, kader, kadın erkek ilişkileri, kadın gaziler, kadın hakları, kadın hakları- boşanma- nikah, kadın sahabeler -hz. esma r.a, kadınlar - islamda kadın, kadının değeri-annelik, kahve, kainat - yaratılış, kainatın yaratılışı - big bang, kalbi tanımak, kalbin enteresan hallleri, kalbin halleri, kalbin halleri(zekat ve cimrilik), kalbin halleri-kibir, kalbin halleri-sabır-hastalık, kalbin halleri-zekat, kalbin halleri-zina, kalbin hallleri, kalbin ince halleri, kalbin ince işleri, kalbin incelikleri, kalp, kalp haller- emanet, kalp halleri, kalp halleri-anne baba hakkı, kalp halleri-aşırı ihtiras, kalp oyunu, kalp ve ilim, kalp ve ince meseleler, kalp-gıybet, kamil iman, kanaat, kaza namazları hakkında hüküm, kazanc, kendini bilmek, kendini tanımak, kendini tanımak - acziyet, kendini tanımak - ilim, kendini tanımak -allah ı bilmek, kendini tanımak -kalp alemi, kendini tanımak nefsini blmek, korku ve ümit, kul hakkı- mahşer yeri hesap günü, kuran, kuran hakkında, kutlama, küfre yaklaştıran fakirlik, küfür, kısa hikaye, kıssadan hisse, kıstas, kıstaslar, kıyamet ve alametleri, kıyamet-ahiret, kıyamet-isa a.s ın nuzülü, lafazan yayın, lafazan.fm, love, mağfiret, mahşer ve hesap, mahşer-mizan, malın temizlenmesi, maneviyat, mardin, mehdi a.s, merhamet, mermahet, mezhepler, miraç gecesi-miraç kandili, misafir ağırlama, misafire ikram, mizah, mizan, murakabe, mücadele etmek, mümin-kabir hayatı, münacaat- dua, müracaat, mürid mürşid ilişkisi, müslümanların kötü hali, namaz, namaz - huşu - hudu, nasihat, nasihat- evlilik, nasihatler, nazar duası, nebi . istihaze, nefis muhasebeleri-imam gazali, nefis terbiyesi, nefis ve halleri, nefs, nefs - şeytan, nefs in sıfatları, nefs terbiyesi, nefs ve halleri, nefsini tanımak-kendini bilmek, nezaket, niyet, nükteler, nükteli sözler, okuryazarblog, olayların dili, oyun ve dans hakkında, paylaşmak, peygamber ahlakı, peygamber sevgisi, pişmanlık, rahman-rahim-bağışlama, reca, recep ayı faziletleri, recep ayı zikirleri, regaip gecesi, regaip gecesi ibadetleri, résimléri, riyazet-şehvet, ruh, rüya, rüya . rüya tabirleri, rüya tabiri, rüya tabirleri, rüya tabirleri -rüyada balık görmek, rüya tabirleri _ elbise giymek, rüya tabirleri- ay görmek, rüya tabirleri- rüyada nar görmek, rüya tabirleri-doğum, rüya tabirleri-kabir, rüya tabirleri-rüyada karpuz kavun, rüya tabirleri-rüyada su içmek, rüyada uçmak, rüyalar, rıza, rızık, sağlık, sağlıkl beslenme, sakınmak, salavat, saliha kadın- evlilik, samimiyet, sevgi pıtırcığı, sevgi-kalp halleri, sigara . sağlık. tiryaki, slow, song, sosyal arkadaşlıklar, suc, sıhhat, söz, söz - şeref, sözler, tabir, takva, tam bağlılık, tasadduk-allah yolunda infak-ahirete yatırım, tatlı, tatlı tarifi, tatlı tarifleri, taviz, tesadÜf, teslimiyet-itaat, tevbe, tövbe, ulubatlı hasan, umut, utanc, vaktin ihyası, vatan hizmeti, vazife, veciz sözler, vefa, vefa duygusu, veli, yahudi mezalimi, yahudiler-tevrat, yaratma - ve tabiatın gücü, yaratılış hakikati, yazılan tarih, yaŞam, yaşlıya hürmet, üç aylar - recep ayı, yeme adabı, yemek, yemek tarifi, yemek tarifleri, Ümit, ümmet-i dâvet, üstün ameller, zekat, Öğüt, Öğütler, öğütler-önemli bilgiler, ölüm, ölüm e hazırlanmak, ölüm gerçeği, ölüm hakikati, ölüm ve ötesi, ölüm- hesap günü, ölüm- mahşer, ölümü istemek, öpütler, Örtünme, şahadet, şehit.maneviyat erleri, Şehvet, şetyanın hileleri, şeytan ın hileleri, şeytanın hileleri, şifa, Şiir, şiir - necip fazıl kısakürek, şiir -necip fazıl kısakürek, şiir(feridüddin-i attar), şiir- necip fazıl kısakürek, şiir- necipfazıl kısakürek, şiir- suamanın faydaları, şiir-islam büyükleri-nabi, şiir-necip fazıl kısakürek


Konuyu Toplam 22 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 22 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fotoğraf paylaşımları hk. M Duyuru Arşivi 1 21 Ağustos 2019 13:03
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 02 Mart 2018 12:12
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 23 Şubat 2018 10:56