IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

779Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Mart 2022, 06:48   #901
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
BU GÜNÜN DUASI 13-03-2022




SELÂMETE ÇIKMAK İÇİN(İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ DERT VE SIKINTILARDAN)

وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Dua;“Ve in yemseskallâhu bidurrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yuridke bi hayrin fe lâ râdde li fadlihi, yusîbu bihî men yeşâu min ibâdihi, ve huvel gafûrur rahîm(rahîmu).”

“Eğer Allah sana içini daraltacak bir sıkıntı verirse, O’ndan başka feraha çıkartacak yoktur. Bir hayır da dilemişse sana, onu geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine fazlını nasib eder. O gafûr ve rahiymdir.”

Yunus sûresinin 107. âyeti olan bu metin iç sıkıntısına düşenler, bir derdi sıkıntısı olanlar tarafından günde 100 defa okunursa büyük yarar sağlarlar. Kısa sürede Allah o dertlerinden, sıkıntılarından selâmete çıkartır.
Bütün sıkıntı ve dertlerden kurtaracak olan sadece bir güç ve kuvvet vardır oda,Yüce Allah’tır.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 13 Mart 2022, 06:51   #902
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ALIN TERİ ( HİKAYE)




ALIN TERİ

İmam Kazım (a.s) kendi tarlasında çalışmakla meşguldü. Fazla faaliyet İmamdın bütün vücundan terler akıtmıştı bu arada Ali ibni Ebi Hamza-i Bata ini geldi imamın yanına, ve o manzarayı görünce:
- Kurban olayım, niçin bu işi başkalarına bırak mıyorsun? diye sordu.
- Niçin başkalarına bırakayım? Halbuki benden daha üstün kişiler bile, daima bu gibi işlerle meşgul olmuşlardır.
- Allah'ın elçisi, Emirülmü'minin ve bütün ecdadım. Esasen tarlada çalışmak ve ziraatla meşgul olmak Peygamberlerin, peygamber vasilerinin ve Allah'ın seçkin kullarının başta gelen, en önemli adetlerinden biridir.


Bihar ul-Envar

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 06:54   #903
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
AHDİ YERİNE GETİRMEK , SÖZÜNÜ YERİNE GETİRMEK




AHDİ YERİNE GETİRMEK, SÖZDEN DÖNMEMEK

Henüz iman bakımından olgunlaşmadığın ve yakin hali hali yönünden hakikate ermediğin bir zamanda; bir kimseye her hangi bir şeyi vaad edersen sakın dönme; ta ki; imanın yokluğa gömülmesin ve yakin halin elinden gitmesin.

İmanın kalbinde kuvvetlendiği, yakin halin de hakikate erdiği zaman, sana manen şu hitap gelir:

- "Sen bugün bizim devletimizde kararlı ve eminsin."

Bu hitap sana tekrar tekrar ve her tekrarında ayrı bir şekilde söylenir...

Sen artık bu hallerden sonra seçkin olursun, belki daha üstün. Varlığın Hak varlığına kavuşur, iraden kalmaz. Aradığın her şeyi sende bulursun. Hayrete düşecek acaiplik görmezsin. Bu hallerin hiç biri seni şaşırtmaz... Ne, gördüğün Hak’ka yakınlık gözlerini kamaştırır, ne de bulunduğun derece seni hayrete düşürür.

Himmetin yükseldikçe yükselir, maddi varlığın akar gider. Dileğini Hak’ka teslim edersin, yaratılmış şeylere değil. Gönlünü onların sahibine verirsin. Ne dünya ne de ahiret, hiç birini arzu etmezsin. Gönlünü mevlaya verir, kalbini O’ndan gayri her şeyden temizlersin. Çünkü; Allah’ın rızasına kavuştun; cennetine vaat aldın... Netice: Hak işlerdeki manevi tecelliyi anladın ve onlardan hoşlandın... İşte, bu in’am ve ihsanlar imanından dolayı sana yapılıyor.

Anlattığımız hallerden birine erdiğin vakit, en ufak şahsi şey düşünecek olursan öteye geçemezsin; düşünmezsen bir evvelki halin daha ilerisine, daha üstün ve güzeline kavuşursun. Evvelkinden hoşlanmaz öbürüne koşarsın... Sana bütün ilim ve anlayış kapısı açılır, bu sayede içinden çıkılmayacak en ince meseleleri çözersin. O meselelerdeki hikmet kapılarını açar, saklı iyilikleri meydana çıkarırsın...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 06:58   #904
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İBRETLİK HADİSELER - BİR KAZA RAPORU ANLATIM HİKAYESİ




PLANLAMA HATASI


"Tecrübenin bir dikeni, bir tarla dolusu uyarıdan daha değerlidir." James Russel Lowell

Sayın şantiye şefim; geçirmiş olduğum iş kazasından dolayı hazırlamış olduğum tutanağa "planlama hatası"
diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama sebep olan hadiseler aynen aşağıda anlattım gibi olmuştur:

Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı.
Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.

Aşağı indim ve bir varil buldum. Ona sağlam bir ip bağlayarak altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip
ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam
bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum ve daha sonra aşağı indim.

Daha önce bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum.
Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. Varil ise içindekiler ile birlikte 250 kilo.
Dolayısıyla 250 kiloluk varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti.

Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık.
Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum.

Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye, varil de yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık.

Sol bacağımın kavalkemiği de bu sırada lırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukarı
kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum.
Bayılmışım, gözümü hastanede açtım.

Cenab-ı Hakk'ın tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:00   #905
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
TARİHTE Kİ HAZIR CEVAP İNSANLAR VE NÜKTELERİ




Avrupalı Bilgin ve Devlet Adamlarından Hazır Cevaplar

Haksız Yere

Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!

Misafir

Ünlü Yunan bilgesi Sokrates'in evine, bir gün çok sayıda misafir gelmiş. yemeğe kalmaları gerekince, karısı Sokrates'i mutfağa çağırmış:
"Görüyorsun, çok az yemeğimiz var. Bunlar, konuklara yetmeyecek, acaba ne yapsak?"
Sokrates, düşünmüş, sonra:
"Gelen misafirler tok gözlü, alçak gönüllü iseler yeter, demiş. Yok eğer, bunlar aç gözlü, kendini beğenmiş kimselerdense, ne yapsak yetişmez."

Sağanak

Filozof Sokrates ve eşi, bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrates: "Bu kadar gök gürültüsünden sonra, bir zaten sağanak bekliyordum" demiş.

Vakit

Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi:
"İyi ama ben çok az bir parasına oynuyordum." diye itiraz edecek olunca Eflatun cevap vermiş:
"Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.

Ben Çekilirim

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü
filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka
hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe
geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben
bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek
gayet sakin şu karşılığı verir:
Ben çekilirim!!

Kulak

Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile'ye edepsizin biri: Üstad demiş, kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi? Galile: -Doğru demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

Şemsiye

Bir şemsiye tamircisi yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Şekspir'e gönderir. Ünlü yazarın cevabı şu olur: Dostum: Siz şemsiye yapın ,hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın!!.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:03   #906
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ÖLÜM ANI VE ÖLÜM MELEĞİ HAKKINDA




Ölüm Meleği Ve Yardımcıları Hakkında Gelen Hadisler

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

«Söyle, size müekkel olan ölüm meleği sizin ruhunuzu şiir.(Secde, 11)

«Tâ birinize ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun ruhuni Ve hiç bir eksik bırakmazlar.» (En'âm, 61)

tbn-i Ebi Şeybe, Musannef kitabında ve îbn-i Ebi Hatem, tbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan rivayetlerine göre:

«Elçilerimiz, onun ruhunu alırlar» mealindeki âyette, Bİçilerimiz-den kasıd meleklerden, ölüm meleğinin yardımcılarıdır, demiş.

Ebû Şeyh, Tefsir'inde İbrahim Ennahai'den aynısını rivayet etmiş ve:

«Sonra o melekül mevt, kendi yardımcılarının ruhlarını da alır» kaydını da ilâve etmiştir.

Ebû Şeyh, Kitabü'l-Azamet'te, Vehb bin Münebbih'ten rivayet et*tiğine göre, şöyle demiştir:

«İnsanlara görünen meleklerdir, ruhlarını alan ve ecellerini yazahlar kişi sorumlu olduğu bir şeyi teslim ettiği gibi onlar da ruh*ları aldıkları zaman me1ek'ül-mevte teslim ederler.»

îbn-i Ebi Hatem, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan şöyle ri*vayet etmiştir:

«Allah Ademi yaratmak istediği zaman Hamele-İ Arş'tan birini yeryüzünden toprak almak için göndermiş... Melek toprak almak is*tediği zaman yer demiş:

~ Allah hakkı için yarın Cehenneme nasip olacak bir şeyi bugün benden alma.

Bunun üzerine melek bırakıp Rabbine gitmiş. Allah (Azze ve Cel-le) ona:

«Neden emrettiğimi almadın?» Melek:

«Yer, Senin îıakkın için almamamı istedi. Senin hakkın için İs*tenen bir şeyi reddetmek bana zor geldi,* demiş.

Sonra Allah CAzze ve Celie) bütün hamele-i arşı göndermiş. Hep*si de aynı şeyi söylemişler. Tâ ölüm meleğini gönderince, yer ona da aynı şeyi söylemiş. Ölüm meleği ona:

«Beni öyle birisi gönderdi ki, itaat edilmek için senden daha lâ-tıktır» demiş.

Sonra o ölüm meleği yerin temizinden, çirkininden bir miktar toprağı Allah katma götürür. Üzerine Cennet suyu döker. Balçık olur, Adem ondan yaratılır.

Ebu Huzeyfe îshak bin Bişr, el-Mübteda kitabında, îbn-i Ishak'-dan o da Zühri'den aynısını, rivayet etmiştir.

O, birinci sefer gönderilen meleğe İsrafil, ikinci sefer gönderile*ne Mikâü demiştir.

Yine îbn-i Asâkir, Yahya bin Halid'den aynısını rivayet etmiş;

Birincisine Cebrail, ikincisine Mikail, deniş ve hadisin sonunda şunu ilâve etmiş:

«Allah bu son meleği, melekü'1-mevt diye isimlendirdi ve onu ölüme müekkeî kıldı.»

İbn-i Ebi Şeybe ve İbn-i Ebi Hatem ve Ebu'ş-Şeyh «Azamet» kita*bında ve Beyhaki Şuab-ı İman'da, İbn-i Sabit'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Melekü'1-mevt, «Dünya umurunu dört kişi yönetir. Cebrail, Mî-kail, İsrafil ve Azrail. İsrafil hayvanlar ve rüzgâra müekkeldir. Mî-kaiÜ yağmur ve bitkilere müekkeldir. Melekü'1-mevt (Azrail) ruh*ları almakla mükelleftir.Cebrâil,onlara ilâhî emirleri tebliğ eder.»

Ebû Şeyh îbn-i Hibban, Kitâbü'l-Azamet'de Rabi' bin Enes'denjri-vâyet ettiğine göre, Ona şöyle sorulmuştur:

— Buhlan alan Melek'ül-mevt yalnız mıdır? '

O demiş

— Melek'ül-mevt, ruhların idaresine &akar, bu konuda onun yardımcıları vardır. O onların reisidir. Her adımı Maşrıktan Magri-be kadardır. Ben (Ebu Şeyh) Ona sordum i

«Müminlerin ruhları nerde kalır?» Dedi:

«Sidretü'l-Muntehada».

tbn-i Ebi -Dünya Emri yönetenler[1] ayetinde îbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Onlar Melekü'1-mevt ile beraber ruhları alırken ölünün yanın*da bulunan meleklerdir. Bir kısmı ruhla beraber yükselir. Bir kısmı orda yapılan dualara 'aminder. Bir kısmı da Ölünün namazı kılı*nıp defnedilinceye kadar onun için istiğfar ederler.

îbn-i Ebi'd-Dünya, «Denilir kimdir onu yükseltiyor» [2] âyetin*de îkrime'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Ölüm meleğinin yardımcıları birbirlerine derler:

Kimdir ruhunu ayağının başından çıkacağı yere yükseltiyor.»

Hars bin Hazrec'in babası (Radiyallahû anh) 'dan rivayet edildi*ğine göre, şöyle demiştir:

Bir ensarinin başında, Melekü'1-mevte bakarken Resûlüllah (Sal-laîlâhû Aleyhi ve Sellem) den şöyle dediğini İşittim:

«Ey Melekü'1-mevt! Arkadaşıma yumuşak davran, çünkü o mü*mindir. Melekü'1-mevt, dedi:

Rahat ol, gözün aydın! Ben bütün mü'minlere yumuşak davra*nırım.»

Bil yâ Muhammedi Ben insan oğlunun ruhunu alırım. Bağıran birisi oldu mu ruhu elimde iken kalkar ve : «kimdir bu bağıran? Val*lahi biz ona zulmetmedik, ecelini de önceye almadık. Kaderini ace*leye getirmedik. Ruhunu almakta bizim bir günahımız yoktur. Eğer Allan'ıh yaptığma razı olsanız ücreti enirsiniz; eğer kızarsanız gü*naha girersiniz. Biz sık sık size geliriz. Sakının, sakının. İyikötü, gö*çebe- yerli, dağlı-ovah herkesi, hergün inceliyoruz. Biz onların bü*yüğünü küçüğünü, kendilerinden daha iyi biliriz. Vallahi şayet bii sineğin ruhunu almak istesem Allah izin vermeden alamam,» de*rim.

Ca'fer bin Muhammed dedi ki:

Bu melek, namaz vakitlerinde insanları teftiş eder. Ölüm anın da, baktığı zaman; eğer namaza devam edenlerden ise, melek om yanaşır, şeytanı ondan kovar. O tehlikeli anda ona kelime-i şehadet telkin eder.

Bu hadisi Ebi Hatem tefsirinde Ebû Şeyh 'Azamet1 kitabında Cafer bin Muhammed1 den o da babasından, Mu'dal-merfu (Yani Re sûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e varan senedinde, ,sahabe

den önce iki kişi eksik olarak) rivayet etmişlerdir.

îbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh Hasan'dan rivayetlerine göre, şöjj le demiştir:

«Ölüm meleği her gün her evi ziyaret eder, kimi görse ki rız*kını bitirmiş eceli gelmiş onun ruhunu alır. Ruhunu aldığı zaman evdekiler inlemeye ve ağlamaya başlarlar. Ölüm kapısının yanlarını tutup benim ne günahım var ben de memurum; Vallahi ne onun rız*kını yedim ne ömrünü yitirdim. Ne de vadesini (ecelini) eksilttim. Ben sizden hiç kimse bırakmayıncaya kadar sık sık size geleceğim, der.

Hasan dedi ki: Vallahi, eğer onlar o meleğin makamını görüp sözünü îşitseydiler, ölülerinden vaz geçip kendi hallerine ağlayacak*tılar.

Mervizi, Cenazeler konusunda, Süleym bin Atiyye (Radiyallahü anh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Selman, sekeratta olan bir dostunun ziyaretine gitti. Dedi ki: 'Ey ölüm meleği, arkadaşıma iyi davran. Çünkü o mümindir.' Bunun üze*rine hasta adam konuşmaya başladı ve ölüm meleğinin «Ben her mü-imine yumuşak davranırım» söylediğini nakletti

Zübeyr bin Bekkar ve ibn-i Asakir, bir kaç tarikle Humeyd bin Meymun o da babasından rivayet ettiği üzere şöyle demiştir:

Münbicte (Suriye Halebin bir kazası) Muttalib hin Abdullah bin Hantab'm yanma gidenlerden idim. Kendini ölüme hazır görü*yordu. Ölümde zor bir hale girdi. Baygınken yanındakilerden bir adam dedi t

Yâ Rabbi ona Ölümü kolaylaştır. Çünkü şöyle şöyle Övülür bir adamdı. Bunun üzerine hastamız ayıldı ve «kimdi bunu söyleyen dedi. Falan kişi dediler. O:

Melekü'l-mevtin «Ben her mümin için cömert ve yumuşağım» dediğini söyledi ve bir daha gözünü kapayıp öldü.

îbn-i Ebi -Dünya, Übeyd bin Umeyr'den rivayet ettiğijne göj-e, şöy*le demiştir:

îbrahim (Aleyhisselam) bir gün evinde iken, yanına güzel üstü başı düzgün bir adam girmiş. Hz. İbrahim sormuş: Ey Allah'm kulu kim seni eve soktu.' Adam: «Evin sahibi beni soktu, demiş.» «Hz. İbrahim-, Sahibi ona daha layıktır; Sen kimsin? demiş. O; Ben Melekü'l-mevtim demiş. Hz. İbrahim:

Senin hakkında bana bazı şeyler anlatılmıştı, onları sende gö*remiyorum, demiş. O, yüzünü çevirince Hz. İbrahim ne görsün? Deh*şet saçan gözler, ok başları gibi kıllar, kafasında dikilmiş. Hz. İbra*him (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) bundan sakınıp evvelki şekline dön demiş. Melek, dönüp:

Yâ İbrahim! Allah sevdiği kullarına beni göndermek istediği zaman evvelâ gördüğün birinci şeklimle gönderir.»

Vehb'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

«İbrahim (Aleyhisselam) evinde bir adam görmüş «kimsin?» de*miş. O:

Melekü'I-mevtİm, demiş. Hz. İbrahim ona:

'Eğer doğru söylüyorsan, bana bir alâmet göster, bileyim ki sen ölüm meleğisin demiş. Melek ül mevt;

Yüzünü çevir' demiş. O da çevirmiş, sonra 'yine yüzünü çevir demiş. O da çevirip bakmış, onu kafir ve fâcirlerin ruhunu aldığı şekliyle görmüş. Titreyip yere düşmüş, ölü durumuna gelecek kadar korkmuş.

tbn-i Mes'ud ve îbn-i Abbâs (Radiyallahû anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre, £öyle demişlerdir:

«Allah (Celle Celâlühü) Hz. İbrahimi dost ve halıl edindiği zamanı, ölüm meleği ona müjde vermek için Rabbinden izin istemiş.^ Ona izin vermiş, gelip Hz. İbrahim'e (Aleyhisselam) müjde vermiş. Hz. İbrahim (Aleyhisselam) :

El-Hamdu Iillah, deyip ölüm meleğine kafirlerin ruhlarını nasıl aldığını bana göster, demiş.

Ölüm meleği:

— Yâ İbrahim, sen buna dayanamazsın. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :

— Dayanırım, demiş. Melek:

— Öyle ise yüzünü çevir. O da yüzünü çevirmiş bir de ne gör*sün Önünde katran gibi bir adam; başı göğe değiyor. Ağzından ateş alevleri yükseliyor. Kılları adam büyüklüğünde, ağzından kulakla*rından ateş saçıyor. Bunun üzerine bayılmış. Ayılırken meleğim «sk!t şeklîne döndüğünü görmüş. Sonra meleğe:

—Ey ölüm meleği eğer kâfir senin o şeklinden başka hiçbir mu*sibet ve belâya uğramasa da o ona yeterdir., demiş.

Madem Öyledir bana müminlerin ruhlarını nasü aldığını da gös*ter. O demiş, «yüzünü çevir» o da çevirip döndüğünde; insanların en güzellerinden en güzel yüzlü, hoş kokulu, beyaz bir elbise içinde bir genci görmüş. Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :

— Ey ölüm meleği, eğer mümin ölüm anmda hiç bir İkram, ve göz nuru göremezse de, bu şeklin ona kâfidir, demiş.

îmam Ahmed Zühd'te Ebû Şeyh, Azamet kitabında ve Ebu '. aym, Mucâhid'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

«Yeryüzü Melekü'l-mevt için bir leğen kılınmıştır. İstediği taraf*tan alıyor. Onun yardımcıları vardır, ruhları alıyorlar, o da o ruh*ları onlardan teslim alıyor.»

Ebû Şeyh, Hakem bin Uteybe'den rivayet ettiğine göre fşpyle demiştir:

«Ölüm meleğinin eli altında dünya, adamın eli altındaki ğen gibidir.»

îbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ağar bin Süleym'den, söyle-ğini rivayet etmişlerdir:

«Hz. ibrahim (Aleyhisselam), ismi Azrail olan iki gözü yüzün*de, iki gözü kafasında bulunan meleğe sormuş:

— Ey Melekü'1-mevt, iki kişi biri maşrıkta, biri mağripte olSa veya bir veba olsa, veya bir savaş olsa sen ruhları almakta ne yaparsın?

Melekü'1-mevt demiş

— Ruhları çağırırım. Onlar elimin altında olurlar.

Ravi demiş ki, «Melekü'1-mevt' için yer bir leğen gibidir. îstedigı

yerden alabiliyor.»

tbn-i Ebi Dünya, Hasan bin Ümâre tarikiyle Hakem'den rivayet etmiştir:

Yakup {Aleyhisselam) ölüm meleğine -.

— Doğan her nefsin ruhunu alan sen misin? demiş.

Melek

— Evet, demiş. Yâkup (Aleyhisselam) :

— Nasıl oluyor, sen benim yan im d asın ruhlar da dünyanın et*raf ındadır lar?

Melek:

— Allah bana dünyayı musahhar kıldı. O benim için ayağınızı koyduğunuz leğen gibidir. O istediğiniz tarafa elinizi uzatabildiğiniz gibi ben de her taraftan ruhları alabilirim.

Deynuri, «Mücâlese»de, Ebi Kays el-Ezdi'den şöyle rivayet et*miştir.

«Melekü'l-mevte denilmiş;

'Sen ruhları nasıl alıyorsun?', Melek demiş».

'Ben çağırıyorum, onlar da bana geliyorlar.

İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh ve Ebû Nuaym, şehr bin Harşfi.p'-
-Melekü'1-mevt, oturur, dünya ayakları arasında kalır. İnsan ecellerinin yazıldığı levha da elinde olur. Önünde melekler hazır du*rurlar. O gözünü kırpmadan levhaya bakar; bir ecele rast geldiği zaman bunun ruhunu alın» der.

İbn-i Ebi Hatem ve Ebû Şeyh İbn-i Abbâs (Radıyallahû anh)' rivayet ettiklerine göre, ondan şöyle sorulmuştur:

— Aynı anda biri mağrip'de, biri maşrık'ta olan iki kişiye ölü n meleğinin gücü nasıl erişir.

O demiş:

— Ölüm meleğinin şark garp ahâlisine, karanlığa havaya, nize ulaşması, birinizin eli altındaki sofraya elini uzatması gibidir. İstediği taraftan alabilir.

Cüveybir, tefsirinde; Kelbi'den o da Mücahid'den o da İbn-i Ab*bâs (Radıyallahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bütün ruhları alan ölüm meleği, sizin oturağınızı kapsadığı*nız gibi, yeryüzünü kapsamıştır. Beraberinde rahmet melekleri ve azap melekleri bulunur. İyi birisinin ruhunu aldığı zaman onu rah*met meleğine bırakır. Kötü birisinin ruhunu aldığı zaman onu azap meleğine bırakır.-

Ibn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ebû Müsennâ el-Humsi'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir.

«Dünya dağıyla, ovasıyla, Ölüm meleğinin ayakları arasındadır1. Beraberinde rahmet melekleri ve azap melekleri bulunur. O ruhları alır, iyilerini rahmet meleklerine, kötülüklerini azap meleklerine bı*rakır.»

Demişler: «Şayet bir vak'a olsa veya kılıç şimşek şibi hızlı kesse o zaman ne yapar?»

Demiş: «Ruhları çağırır, ruhlar ona gider,

îbn-i Ebi Hatem, Züheyr bin Muhammed'den şöyle dedığiîu rivâyet etmiştir: Denilmiş:

— Yâ Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölüm! meleği birdir. Halbuki ordular şarktan garba, her yerde savaşıyorlar. Bu arada nice ceninle düşer, ölenler olur.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem> buyurmuş:

— Allah Melekü'1-mevt için dünyayı elinizin altındaki leğen gibi oluncaya kadar dürdü, işte böyle olunca hiç bir şey ondan kaçar mı?

tbn-i Ebi Şeybe, Musannef'inde Abdullah bin Nümeyf, o da A'meş'den, o da Hayseme'den şöyle rivayet ettiğini söylemiştir:

-Ölüm meleği Süleyman bin Davud'a gelmiş; onun dostu idi. Süleyman (Aleyhisselam) ona demiş:

— Neden bir evden kimseyi bırakmıyorsun da, yanındaki diğer evden hiç kimsenin ruhunu almıyorsun?

Melek demiş:

— Ben ne aldığımı bilmiyorum. Ben ancak Arş'ın altında olan isimler içinde bulunan ve bana atılan sahifelere bakıyorum.

Aynı senedle Hayseme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Melekü'l-mevt, Hz. Süleyman'm yanma girip orda oturandan bİ-risine süze süze bakmış. Çıktığı zaman adam demiş:

— Bu kimdi? Demiş:

— O ölüm meleği idi. Adam:

— Bana öyle bakıyordu ki sanki ruhumu almak istiyordu. Sonra Hz. Süleyman ona demiş;

— Benden ne istiyorsun? Adam demiş

— Beni havaya bindir, beni Hindistan'a bıraksın.

Hz. Süleyman havayı çağırmış, onu havaya bindirip Hindistan'a bıraktırmış.

Sonra, ölüm meleği yine gelmiş. Hz. Süleyman ona:

— Sen arkadaşımı neden süzüyordun, demiş. Melek: ;

— Ona şaşırmıştım. Hindistan'da ruhunu almak için emredil*dim, halbuki o senin yanındaydı... demiş.

İbn-i Asakir, Hayseme'den şöyle dediğini rivayet etmüştir :!

Süleyman bin Davud, ölüm meleğine demiş.

— Ruhumu almak istediğin zaman, bana bildir. Melek:

—Ben onu bilmem. Bana ancak içinde isimler olan kitaplar ve*rilir, demiş.

îbn-i Ebi Hatem; îbn-i Abbas (Radıyallahû anhVdan şöyle de*diğini rivayet etmiştir: .

Bir melek İdris (Aleyhisselam)'a gelmek için izin istemiş; izin aldıktan sonra, gelip ona selam vermiş. İdris (Aleyhisselam) ona:

Seninle ölüm meleği arasında bir ilişki var mı?

Melek: .

— Melekler içinde O benim kardeşimdir, demiş. İdris (Aleyhisselam) :

— Öyle ise, onun yanında bana bir yararın olabilir nü? Melek:

— Eceli takdim ve tehir etmek ise o yok. Fakat ölüm anında sana yumuşak davranması için ona söyleyeceğim. Melek î

—Kanadlarımın arasına bin, demiş. İdris (Aleyhisselam) bin*miş. Onu en yüksek göğe çıkartmış. Orda İdris (Aleyhisselam) ka-nadlar arasmda iken, ölüm meleğiyle karşılaşmışlar. O melek, ölüm meleğine demiş:

— Benim senden bir ricam var.

Ölüm meleği:

— Biliyorum, İdris için bana bir şeyler söyleyeceksin. Onun is*mi silindi. Göz kırpmasının yarısı kadar eceli kaldı. İşte o zaman İdris CAleyhisselam) meleğin kanatlarının arasında öldü.

îmam Ahmed «Zühd»de ve ibn-i Ebi'd-Dünya Muammer'den şöy*le dediğini rivayet etmişlerdir:

«Öğrendik ki ölüm meleği ruhunun alınmasıyla emir olunma*dıkça kimin ecelinin ne zaman olduğunu bilmez.»

îbn-i Ebi Dünya, İbn-i Cüreyc'den şöyle rivayet etmiştir:

«Haberimiz oldu ki, Melekü'l-mevte filan vakitte, filan günde fa*lanın ruhunu al denilir.»

Mervizî ve İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ebî Şa'sa, Câbir bin Zeyd'den şöyle rivayet etmişlerdir.

«Ölüm meleği acıtmadan ruhları alıyordu. İnsanlar, ona sövüp lanet edince Rabbine şikayette bulundu. Allah acıları araya koydu, ölüm meleği de unutuldu. Artık falan kişi, filan hastalıktan öldü, de*nilir.»

Ebû Nuaym, A'meş'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Ölüm meleği insanlara görünüyor idi. Adama gelirdi. İhtiyacı*nı bitir, ben senin ruhunu alacağım derdi. Sonra insanların kendi*sinden şikâyet ettiğini Rabbine şikâyet etti. Allah da hastalığı gön*derdi ve artık ölüm gizli oldu.»

Ebû Hüreyre (Radıyallahû anhVdan rivayet edildiğine Resûlullah (SallaUâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Ölüm meleği insanlara aynen gelirdi. Musa t Aleyhisselam) Ünce onu tokatlayıp gözünü patlatınca Melek Rabbine gidip «Yâ Bal bi kulun Musa gözümü patlattı» dedi.

«Eğer senin katında kerim olmasaydı, ona azap verecektim.: Allah meleğe:

«Kuluma git ona söyle, elini bir Öküz postuna koysun. Elinin ka] Sadığı her kıl basma bir sene ona ömür olacak.»

Melek gelip söyledi. Musa (Aleyhisselam) :

— Bundan sonra ne olacak? Melek

— Ölüm, dedi.

Musa Aleyhi' s-salâta ve's-selâm) :

— Öyle ise şimdi olsun.

Melek onu kokladı, ruhunu aldı, gözü de yerine geldi. İşte bun dan sonra. Melek artık insanlara gizli gelmeye başladı.

Ebû Hüzeyfe, îshak bin Bişr, «Şedâid» kitabında kendi senediyj le îbn-i Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Ölüm meleği:

— Yâ Rabbi senin kulun İbrahim, öleceğine çok üzülüyor. Allah meleğe:

— Git, ona söyle! Dost'un, dosttan ayrılığı uzadıkça ona ka inak ister..

Melek gidip tebliğ etti. Hazret-i İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve'se lam) :

— Evet Öyledir, yâ Rabbi, sana kavuşmayı çok isterdim.

Melek ona bir reyhan verdi. Kokladı ve o anda melek onun ru*hunu aldı. .

Ebû Şeyh, Muhammed bin Münkedir'den şunu rivayet etmiştir.

Ölüm meleği, İbrahim (Aleyhisselam) 'a demiş s

— Allah, müminin ruhunu aldığım kolaylıkla senin ruhunu mamı emretti.

İbrahim (Aleyhisselam) :

— Senden seni gönderenin hakkı için benim hakkımda ona yal*varmanı diliyorum, dedi.

Melek Rabbine gidip

— Senin dostun kendisi için benim sana yalvarmamı Allah meleğe buyurdu:

— Ona git ve söyle senin Rabbin diyor ki 'dost dostuna kavuş*mak ister.

Melek ona söyledi. İbrahim CAleyhisselam) :

— Öyle ise emredildiğini hemen yap, dedi. Melek dedi:

— Yâ İbrahim hiç içki içtin mi? İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :

— Hayır, dedi. Melek ağzını kokladı ve ruhunu aldı.

îmam Ahmed, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anhVdan rivayet et*tiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

Dâvud (Aleyhisselam)'da şiddetli bir gayret vardı. Çıktığı za*man bütün kapılan kapatırdı, gelinceye kadar kimse evine girmez*di. Bir gün dışarı çıkar. Döndüğünde bakar, evinde ayakta bir adam duruyor. Dâvud (Aleyhisselam)

— Sen kimsin? demiş.

— Ben öyle birisiyim ki, krallardan korkmam. Engeller, girme*me mani olmaz.

Hazret-i Davud (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :

— Öyle ise sen ölüm meleğisin. Allah'ın emri başüstüne gel*miş, dedi. Elbisesine büründü ve hemen ruhu alındı.

Taberani'nin, Hüseyin (Radıyallahû anh) 'dan rivayetine göre :

Cebrail, Peygamber (Aleyhisselatu Vesselam)'m vefat gününde yanma geldi; Ona

— Kendini nasü buluyorsun, diye sordu. Resûlullah (Aleyhisse*latu Vesselam) :

— Yâ Cebrail çok sıkıntı ve gamda bulunuyorum.

Bu arada ölüm meleği, kapıda izin istedi. Cebrail (Aleyhi's-salatü ve's-selâm) :

— Yâ Muhammedi- İşte bu ölüm meleğidir. Yanına girmeye izin istiyor. Senden önce hiç bir insanoğlundan izin istemediği gibi sen*den sonra hiç kimseden izin istemeyecektir.

Cebrail'e:

—Ona izin ver, dedi. O da izin verdi.

Ölüm meleği Onun önünde ihtiramen durdu ve:

— Allah beni sana gönderdi, sana itaat etmemi emretti, eğer buyurursanız ruhunuzu alacağım, şayet istemiyorsanız, bırakırım dedi.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)

— Yapar mısın ey Ölüm meleği? diye sordu.

O:

— Evet, dedi.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

— Öyle ise emrolunduğunu yap, dedi. Cebrail (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :

— Allah seni yanma almak istiyor, dedi.

Resûlullah (Salîallâhû Aleyhi ve Sellem) :

— Emrolunduğunu yap ey melek, diye buyurdu.

îmam Ahmed «Zühd» de ve Said bin Mansûr, Ata bin T 'esâr'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

Ölüm meleği, her gün beş sefer her evin ahalisini inceler. Ru*hunu almakla emr o Umduğu kimse var mı, yok mu diye bakar.»

tbn-i Ebi Hatem Ka'b'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«İçinde insan olan her evin kapışma ölüm meleği, her gün yedi sefer bakar; ruhunun alınmasıyla emrolunduğu kimse varsa ruhu*nu alır

lmam-ı Ahmed, «Zühd»de ve Ebû Şeyh, Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

«Ölüm meleği, taş olsun, çadır olsun, yeryüzündeki her evi gün*de iki sefer ziyaret eder.»

îbn-i Ebi Şeybe ve İmam-ı Ahmed'in oğlu 'Abdullah, Zevâidü?z-Zühd'de, Abdulâ'la et-Teymi'den şunu rivayet etmişlerdir

Ölüm meleği her evi her gün iki sefer araştırır.»

Ebû Nuaym, Sabit el-Bennâni'den şöyle dediğini rivayet etmiş tir:

«Gece gündüz yirmi dört saattir, her saat başına Ölüm meleği gelir ve her ruh sahibinin basma dikilir* eğer ruhunun alınmasıyla emrolunduysa, ruhunu alır, yoksa gider.

Enes (Radıyallahû anh) 'den merfûan rivayet edildiğine göre

«Ölüm meleği her gün yetmiş sefer kulların yüzüne bakar. Me*leğin kendisine gönderildiği kul güldüğü zaman, melekde tuhaf şey! Ben ruhunu almak için gelmişim, o da gülüyor» der.

Ebû Şeyh, Kitabü'l-Azamet'de, ve ibn-i Ebi Dünya|t Zeyd bin Eslem'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

«Ölüm meleği her gün beş sefer evleri inceler. Ve hergün bir sefer insanoğlunun yüzüne bakar. Bu bakmaktan insanlara sıkıntı ve inkıbaz basar, yüzü değişir.»

EbulŞeyh, îkrime'den şöyle dediğini rivayet etmiştir

«Ölüm meleği her gün Üç veya beş sefer insanların hayat kita*bına bakar.»

Enes (Radııyallahu anhVdan. rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Hayvanlar ve böcekler, teşbih etmektedir. Teşbihleri bittiği za*man Allah ruhlarını .alır. Bunlarda ölüm meleğinin müdahalesi yok*tur.»

Bu hadisin başka bir rivayet yolu vardır. Kavilerden olan Ha*tip, Malik'ten, İbn-i Ömer hadisinden rivayet etmiştir. Aynısını îbn-i Atiyye ve Kurtubi'de rivayet etmişlerdir. Ve mânâsı şöyle olur:

Allah, ölüm meleğinin müdahalesi olmadan hayatlarını alır. İn*san ise, ruhunu almak için melek ve yardımcıları yaratılmakla mü*şerref kılınmıştır.

Ravilerden olan Hatip, Malik'ten o da Süleyman bin Muammer el-Kitabi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Malik bin' Enes'in yanında İdim, Bir adam ondan,

— Pirelerin ruhlarım ölüm meleği mi alır? diye soMui Uzun uzun bekledi, sonra:

— Ruhu var mı?, diye sordu.

O «Evet» deyince Malik i

— Öyle ise ölüm meleği onların da ruhlarını alır,

Cuveybir, tefsirinde, Dahhak'tan o da îbn-i Abbâs (Radiyallahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet ediyordu : \

«Ölüm meleği insanların ruhlarını almakla müekkel kılınmış. Odur onların ruhlarını alan. Cinlere, şeytanlara, kuşlara, vahşi hay*vanlara, böceklere, balıklara, karıncalara, ayrı birer melek müekkel kılınmıştır, ruhlarını almakla görevlidirler.

Denizdeki şehidler ise, Allah onların ruhunu alır. Allah yolunda denizlerin, derinliklerinde şehit düştükleri için kerametlerinden do*layı onların ruhu Ölüm meleğine bırakılmıyor.

Bu hadisin ravileri içinde Cuveybir cidden zaifu-rivâye, birisidir.

Dahhâk ile İbn-i Abbâs arası da kesiktir. Hadisin son kısmı için mer-îu' (sağlam) bir delili vardır. .

Ibn-i Mâce, Ebû Ümâde (Radıyallahû anh) dan şöyle rivayet et*miştir : '

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) den işittim ki diyor: «Allah, ruhların kabzedilmesi için bir melek müekkel kılmıştır. Şehidler müstesna, onlann ruhlarını Allah direkt kendisi alır.»

îbn-i Ebi Şeybe, Musannef te Abdullah bin İsa'dan şöyle dedi*ğini rivayet etmiştir:

«Sizden öncekilerden bir adam vardı. Karada Allah'a kırk se*ne ibâdet etti. Sonra 'Yâ Rabbi, denizde ibadet etmek istiyorum' de^ di. Bir topluluğa rast geldi, gemilerine binmek istedi, onlar da onu bindirdiler. Gemileri Allah'ın istediği kadar gitti. Sonra, suyun ke*narındaki bir ağacın yanında durdu. Adam, dedi:

'Beni bu ağacın üstüne bırakın'. Onlar da onu bıraktılar ve ge*mileri onları götürdü. O arada bir melek göğe daima onunla yük*seldiği sözleri söyleyip göğe çıkmak istedi. Fakat söyleyemedi. An*ladı ki bu onun bir hatâsının neticesidir. Sonra ağacın başındaki adama gitti. Kendisine şefaat etmesini istedi. Adam namaz kıldı, dua etti ve ruhunu alan meleğin o olmasını istedi ki, Ölüm meleğinden ona daha kolay olsun.

Eceli geldiği zaman o melek ona geldi. Ve:

«Daha evvel senin şefaatini benim hakkımda kabul ettiği gibi Rabbimden benim şefaatimi senin için kabul etmesini ve benim se*nin ruhunu almamı istedim... İşte istediğin zaman senin ruhunu alı*rım,» dedi.

Adam hemen secdeye kapandı, gözünden bir yaş aktı ve Öldü. [3]



Bîr Mesele


îbn-i Asâkir, «Tarihlinde, Ebû Zur'ate (Radıyallahû anh)'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Necip bin Ebû Ubeyd el-Bezzi bana dedi ki

— Rüyamda ölüm meleğini gördüm. Diyordu-.

«Babana söyle bana salavat getirsin, ruhunu aldığım zaman onl yumuşak davranayım.»

Ben bunu babama anlattım, babam dedi ki:

«Ey oğulcuğum, benim Ölüm meleğiyle olan ünsiyetim anan! olan ünsiyetimden daha fazladır.

İbn-i Asakir Zeyd bin Eşlem yoluyla, babasından şöyle dediği rivayet ediyor:

îbn-i Ömer (Radıyallahû anhüma)ın Resûluİlah (Sallallâhû Aleyhi ve SellemVden rivayet ettiği:

«Hastalıktan üç gün yatan her müslüman yazılmış vasiyetini başucunda bulundurmalı» hadisini hatırladım. Vasiyetimi yazmak için mürekkep ve kağıt istedim. O, arada uyku bastırdı, yazmadan yatmıştım.

Yatarken, içeriye beyaz elbiseli, hoş kokulu, güzel yüzlü birisi girdi. Dedim:

— Yâ filan, kim seni içeri soktu? Dedi i

— Evin sahibi. Dedim:

— Sen kimsin? Melek:

— Ölüm meleğiyim, deyince ben korktum. O:

— Korkma senin ruhunu almaya gelmedim, dedi. Ben:

— Öyleyse bana ateşten kurtulmam için bir berâet yaz! i O:

— Hokka ve kağıdı ver, dedi.

Ben, yatarken yanımda kalan hokka ve kağıda elimi uzattım başucundaydı. Aldım. O:

yazmaya başladı.

Kağıdın arkasını önünü doldurdu. Ben kağıdı elime aldım. Ödedi:

— İşte bu senin berâetindir. Allah sana rahmetiyle muamele etti.

Ben korkudan uyandım. Lambayı istedim. Baktım, yatarken ya*nımda kalan kağıdın iki yüzünde de; yazılmış. [4]



Bir Fasıl


Kurtubi demiş Ki:

«Söyle size müekkel olan ölüm meleği sizin ruhunuzu alır-j (Sec*de, 11) ayetiyle)

«Elçilerimiz onun ruhunu aldılar,» (En'am, 61) ayeti arasında münafat olmadığı gibi.

«Melekler onların ruhlarını alır.» (Nahl, 28) âyetiyle,

«Allah nefisleri alır» (Zümer, 42) âyeti arasında da münafat ve zıtlık yoktur. Çünkü, ruhu almak fiilini ölüm meleğine izafet etmek, ruhlar onda durduğu içindir. Ayni fiili diğer meleklere izafe etmek onlar ruhları bedenlerden aldıkları içindir. Onlar alır, Melek'ül-mevt kabz eder, tutar. Ve aynı fiili Allah'a izafe etmek, hakiki fail o ol*duğu içindir.

Kelbi demiş ki:

«Melekü'1-mevt ruhu cesedden alır, rahmet veya azap melek*lerine teslim eder. Ölüm meleğinin mümin ve kâfire nisbeten şek*linin değişmesi ise açıktır. Çünkü, «meleklerin istedikleri şekle gi*rebildikleri» mukarrar bir meseledir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:05   #907
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
KENDİNİ BİLMEK İLE İLGİLİ(FAKİRLİĞİN FAZİLETİ)




Fakirlerin Fazileti

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Bu ümmetin en hayirlisi fakirler ve cennete en önden girecek olanlari düskülerdir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Benim iki meslegim vardir, kim onlari severse beni sevmis otur, onlari hor gören benden nefret etmis demektir: Fakirlik ve cihad.»

Rivayete göre Cebrail (A.S.) Peygamber (S.A.S.)´imize gelerek: «Ya Rasûlallah! Allah (C.C) sana selâm söylüyor ve istermisin su gördügün tepeleri altina çevireyim de nereye gitsen seninle birlikte olsunlar» buyuruyor, der.

Bu teklif karsisinda Peygamber (S.A.S.)´imiz bir müddet basini öne egerek düsündükten sonra Cebrail (A.S.)'e söyle cevap verir: «Yâ Cebrail (A.S.)! Dünya yurtsuzlarin yurdu ve baska hic bir seyi olmayanlarin malidir. Dünyada birakmak üzere servet yiganlar, akli olmayanlardir.»

Peygamber (S.A.S.)´imizin cevabina Cebrail (A.S.): «Yâ Muhammed! (S.A.S) Allah (C.C) seni sabit kaville sebatkâr kilmistir» diye karsilik verir."

Rivayet edildigine göre, Hz. Isâ (A.S.) yolculuklarinin birinde paltosuna bürünmüs yerde uyuyan biri ile karsilasir, «Ey uykuya dalmis kisi kalk da Allah (C.C)'i zikret» diyerek adami uyandirir. Adam gözlerini açarak «benden ne istiyorsun, ben dünyayi sevenlere biraktim» der.

Adamin bu cevabi üzerine Hz. Isâ (A.S.) ona «o halde uyu, ey dostum» der.

Yine söylendigine göre Hz. Musa (A.S.) yerde uyuyan birine rastlar, adamin yüzü sakali topraga bulasmis, basinin altida yastik yerine bir ker*** ve paltosunu üzerine örtmüs. Gördügü manzara karsisinda Hz. Mûsa (A.S.), Allah (C.C)'a seslenerek: «ya Rabb'i su kulun dünyada mahvolmus» der.

Bunun üzerine Allah (C.C), Hz. Musa'ya söyle vahyeder: «Ya Müsâ! Benim birine yüzümü tam çevirerek baktigim zaman, onu dünyadan tamamen alakoydogumu bilmiyor musun?!»

Sahâbilerden Ebü Rafi (R.A.) der ki: «Bir gün Peygamber (S.A.V)'imize misafir gelmisti, o anda evde onu agirlayacak hic bir sey bulamadi beni bir Hayber yahudisine gönderdi, «ona git, de ki Muhammed senden önümüzdeki Recep ayina kadar ya ödünc olarak veya para karsiliginda un istiyor diye bana talimat verdi.

Yahudiye verdim, ne istedigimi bildirince, «vallahi bir rehin olmalan vermem» dedi. Dönüp durumu Peygamber (S.A.V)'imize bildirdim. O bana söyle dedi:

"Allah (C.C)'a yemin ederim ki, ben gök ehli katinda nasil emin isem dünya halki nazarinda da öyle eminim. Eger yahudi bana unu para korsiliginda veya ödüne olarok verseydi, söz verdigim gün gelince pazarliga uygun olarak borcumu verecektim. Madem ki, bana güveni yok! Su zirhimi götür, yaninda rehin birak (da verecegi unu al gel)"

"Dünya hayatinin mevsimlik yesilligi kabilinden ve imtihan maksadi ile onlardan bir kaç aileye vermis oldugumuz nimetlere göz dikme, çünki Rabb'inin nezdindeki rizik daha hayirli ve daha kalicidir."

(Taha - 131)

Peygamber`imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Mümine fakirlik, acem kizinin yanagindaki benden daha güzel yakisir.»

Peygamber`imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Içinizden hanginiz sabahleyin uyandiginda sagligini yerinde, binegini aksam biraktigi gibi görür ve o günlük geçimini de yaninda bulursa bütün dünya onun olmus gibidir."

Kâ'b-ül Ahbar (r.a.) der ki: «Allah (C.C) Hz. Musa'ya: «Yâ Müsâ, fakirligin sana dogru gelmekte oldugunu görünce salihlerin gelenegine uyarak ona «hos geldin» de. diye buyurmustur.

Ata-ul Horasani (r.a.) der ki: «Peygamberlerden biri bir sahilde yürürken bir balik avcisina rastlar. Peygamber avciyi seyretmeye koyulur.
Adam nehrin bir yerine «bismillâhi (Allah (C.C)'in ismi ile)» diyerek agini atar. Hiç bir sey çikmaz. Yoluna devam eden peygamber nehrin baska bir yerinde ikinci bir balikçiya rastlar, yeni gördügü balikçi «bismi seytan (seytanin adi ile)» diyerek agini nehre atar.
Agina o kadar çok balik düser ki, onu anmak sendeleye sendeleye sudan çikarabilir..

Bunu gören peygamber. Allah'a (C.C.) seslenerek «Yarabbi bu hadisenin hikmeti nedir? Biliyorum ki, her ikisi de senin kudretine bagli olarak meydana geliyor» der.

Bunun üzerine Allah (C.C) meleklere: «Perdeyi kaldirarak bu kuluma her iki balikçinin katimdaki derecelerini gösterin» diye emir buyurur.

Peygamber berikinin yüksek derecesi karsisinda ötekine hazirianan zillet makamini görünce «Ya Rabb'i, simdi tatmin oldum» diye cevap verir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Cennete girdim, çogu cennetliklerin fakirler oldugunu gördüm. Arkasindan cehenneme vardim, içindekilerin büyük çogunlugunu zenginler ile kadinlarin meydana getirdigini gördüm.»

Hadisin baska bir rivayeti söyledir.

«Çogu cennetliklerin fakirler oldugunu gördüm. «Zenginler nerede» diye sordum, bana «Dünya didinmeleri onlari buraya girmekten alakoydu» dîye cevap verildi.»

Diger bir rivayete göre de hadis söyle sona eriyor:

«Cehennemliklerin çogunu kadinlarin teskil ettigini gördüm, bunlara ne oldu? diye sordum. Bana «Onlari iki kirmizi yani altinda safran mesgul etti dediler.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

Haberde söy'e varid olmustur:

«Fakirlik dünyada mü´minin hediyesidir, en son cennete girecek Peygamber muhtesem mülkünden dolayi Hz.Süleyman (A.S) ve en son cennete girecek sahabi zenginliginden ötürü Abdur-rahman ibni Avf'dir.»

Bcska bir hadiste: {Onu cennete emekliyerek girerken gördüm) denilmistir.

Hz. Isa (A.S) der ki: «Zengin cennete güçlükle girebilir.»

Ehli Beyt hakkinda baska bir hadiste,
Peygamber'imiz {S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Allah (C.C) bir ku!u severse basina bir belâ verir. Onu daha çok sevdigi takdirde kendisini çoluksuz çocuksuz ve malsiz birakir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Fakirligin sana dogru geldiginizi görünce salihler gelenegine uyarak ona, «hos geldin» de. Buna karsilik zenginligin sana yöneldigini görünce «Bu günahlarimdan birinin dünyada verilmis cezasidir.»

Hz. Müsâ (A.S.), Allah (C.C)'a «Ya Rabb'i, kullarin içinde senin dostlarin kimlerdir ki, ben de onlari senin için seveyim» diye sorar.

Allah (C.C): «bütün fakirler, fakirler» diye buyurur.

Burada «fakirler» sözünün tekrar edilmesi pekistirmek için olabilecegi gibi «Gayet darda olan fakirler» mânâsina gelmek için de olabilir.

Hz. Isâ der ki: «Ben yoksullugu seviyorum ve bolluktan nefret ediyorum». Zaten O, en cok «Ya miskin» diye cagiriimaktan hoslanirdi.

Arablarin ileri gelenleri ile zenginleri (müslüman olduktan sonra) bir gün Peygamber (S.A.)´imize «Fakirlere ayri bir gün ve bize de baska bir gün tayin et. Onlar kendi günlerinde sana gelsinler, o gün biz gelmeyelim. Bize ayirdigin gün sana sirf biz gelelim. oniar aramizda bulunmasinlar» diye teklif ettiler.

Bu teklifleri ile Hz. Bilâl, Selman, Suheyb, Ebu Zerr, Hobbab Ibni Erat, Ammar Ibni Yasir, Ebu Hureyre ve «Eshab-i Suffe» (Allah (C.C) hepsinden rczi olsun) gibi fakir sahabileri kastediyorlardi.

Peygamber (S.A.V), onlarin bu mazeretlerini kabul etti, cünki sikâyetleri fakirlerin kokusundan duyduklari rahatsizlikti.

Özellikle «Eshab-i Sufe»´nin kaba dokumadan yapilmis elbiseleri siddetli sicaklarda agir ter kokulari yayiyordu. Bu duruma katlanmak aralarinda Akra ibni Kabis, Et Temimi, Uyeyne,
ibni Hisn-ül Fezarî, Abbas ibni Mirdas-üs Süllemi (Allah (C.C) hepsinden razi olsun)´nin bulundugu zengin sahabelere zor geliyordu.

Peygamber (S.A.V)'imiz meselenin nezâketini farkedince fakirler ile zenginleri artik bir araya getirmeyecegini sezerek zenginlerin tekliflerini kabul etti.

Fakat bunun üzerine asagidaki âyet indi. Allah (C.C) buyuruyor:

"Rabb'lerin hosnutlugunu dileyerek sabah aksam O'na ibadet edenlerle beraber sabret, dünya hayatinin zinetîni isteyerek gözlerini onlardan (yani fakirlerden) ayirma.

Kalbini zikrimizden gafil ettirdigimiz, nefsinin arzularina uyarak isi ileri götürmüs kimselere (yani zenginlere) uyma."

De ki, «hakikat Rabb'inizdendir, dileyen îman etsin, isteyen kâfir olsun»

(Kehf Sûre-i Celilesi. 22—29)

Yine bir gün, Peygamber'imiz (S.A.S.) ileri gelen Kureysli ile konusurken Ibni Ummu Mektüm içeri girmek için izin istemisti, bu duruma Peygamber (S.A.S.)´imizin cani sikîlinca su âyet indi.

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor:

"Yüzünü eksiterek çevirdi, yanina âmâ geldi diye. Ne biliyorsun, belki o (senden ögrenecekleri ile} arinacakti. Yahud nasihat alacak ve aldigi ögüdü tutacak!"

(Abese Süre-i Celilesi. 1—4)

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kiyamet Günü bir kul Allah (C.C)'in huzuruna getirilir, dünyada siz birbirinizen nasil Özür diliyorsaniz. Allah (C.C) da o kuldan ayni sekilde özür dil*mek üzere söyle buyurur:

"Izzet ve celâlim hakki için, dünyadan seni uzak tutmem, nazarimda hor görüldügün için degil, tersine sana hazirladigim keramet ve faziletten dolayi idi.
Ya kulum, simdi su saflara cik sirf benîm rizami kazanmak için sana yemek veren, seni giydiren kim varsa ara ve bulunca elinden tut o orada seninle birlikte olacaktir."

O gün insanlar tere batmis olacaklardir, bunun üzerine o kimse saflarin arasina girerek kendisine iyilik edenleri arar ve bulunca elinden tutar, sonra da birlikte götürür.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Fakirleri sik sik arastirip onlara elinizi uzatiniz. Cünki onlar imtiyazlidirlar.» Sahâbiler «onlarin imtiyazi nedir?» diye sorarlar. Peygamber (S.A.S.)'imiz onlara söyle cevap verir:

"Kiyamet Günü onlara bakin bakalim, kim size bir ögün yemek yedirdi, kim size bir bardak su verdi, kim size bir elbise giydirdi. Bunlari bularak ellerinden tutun ve dogrudan dogruya cennete götürün buyurdular."

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«Cennete girdim, önümde bir ayak sesi duydum, baktim ki, Bilâl'di. Cennetin üst katlarina göz gezdirdim, ümmetimin fakirleri ile onlarin çoluk - çocuklarini gördüm. «Ya Rabb'i, bunlar niye bu durumdalar» diye sordum.

Allah (C.C) bana: «kadinlarin derecesini kirmizi altin ve kirmizi ipek düsürdü. Zenginler ise uzun süren bir hesapla mesgul oldular» diye cevap buyurdu.

Sonra sözüne devamla buyurdu ki: «Bu arada sahâbîlerimi aradim. Abdurrahman Ibni Avf'i göremedim. Bir müddet sonra kendisi aglayarak yanima geldi, ona «neden bu kadar arkada kaldin?» diye sordum. Bana: «Yâ Resûlalllah. Allah (C.C)'a yemin ederim, senin yanina gelinceye kadar öyle engellerle karsilastim ki, seni bir daha göremeyecegim sandim» diye cevap verdi. «Neden?» dedim. «Malimin hesabini veriyordum» cevabini verdi.

Su adamlar Abdurrahman'in haline bak. Abdurrahman Ibni Avf Peygamber (S.A.S.)'imiz ile birlikte uzun ve serefli bir ortak geçmise sahib. Ayrica O dünyada iken kendilerine cennete girecekleri müjdelenen on kisiden biri idi. Buna ragmen varligi yüzünden bu derece sikintiya düstü.

Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün bir fakirin ziyaretine gider, evinde hiç bir sey olmadigini görür. Bunun üzerine «eger bu fakirin nuru bütün yeryüzü halkina dagitilsa hepsini kaplardi» buyurur.

Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün sahabilere:

«Beni dinleyin, size cennetin sultanlari kimlerdir, söyleyeyim mi?» buyurur, sahâbiler: «Tabii, buyur ya Rasûlallah» derler. Bunun üzerine Peygamber'imiz sözlerine söyle devam eder:

«Bütün düskün, itibarsiz, yüzü kirli, saçi basi karisik, yazlik ve kislik ki soguk elbiseden baska giyecegi olmayan ve hiç kimsenin tarafina bakmadigi ve fakat Allah (C.C) adina bir konuda yemin etse. O'nun tarafindan mahcub edilmeyerek hakli çikarilan kimseler» dir.

Sahâbilerden Imran Ibni Hüseyin (R.A.) der ki: Peygamber'imiz (S.A.S.) bana diger sahabelerden daha çok önem verir, bana farkli bir ilgi gösterirdi. Bir gün bana:

«Yâ Imran, bizim nazarimizda senin farkli bir önem ve mevkiin var, benimle birlikte kizim Fatma'nin ziyaretine gelir misin?» diye buyurdu.

Ben de O'na «hay hay, anam - babam sana feda olsun. Yâ Rasûlallah (S.A.S.)» diye cevap verdim. Bunun üzerine birlikte kalktik, yola koyulduk. Fatma'nin evine varinca durdu ve kapiya vurdukten sonra içeriye «selâmün aleyküm, girebilir miyim?» diye seslendi. Hz.Fatma (R.A): «buyur. Yâ Resûlallah» dedi. Bunun üzerine «yanimdaki arkadasimla birlikte mi?» diye sordu Hz. Fatma: «yanindaki kim? yâ Rasûlallah» dedi.

Peygamber (S.A.S.)'imiz «Imran» dedi. Hz. Fatma: «seni peygamber gönderen Allah (C.C) hakki için üzerimde sedece bir aba var» dedi. Peygamber (S.A.S.)'imiz kapidan eli ile tarif ederek onu söyle söyle yap dedi. Hz. Fatma: «haydi vücudumu öylece örteyim. basimi ne ile kapatacagim?» diye sordu.

Bunun üzerine Peygamber (S.A.S.)'imiz belinden kusagini çözerek ona atti ve ona «al bununla basini bagla» dedi. Bundan sonra O'na izin verildi de içeri girdik. Peygamber (S.A.S.)'imiz «selâmün aleyküm, kizcagizim, geceyi nasil geçirdin?» diye hatirini sordu.

Hz. Fatma: «Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sanci ile sabahladim. Yiyecek bir seyin olmamasi zaten agir olan sancimi daha da siddetlendirdi. Açlik bana çok dokundu» dedi.

Bunun üzerine, Peygamber (S.A.S.)'imizin gözleri yasardi, «yavrum, canini sikma, Allah (C.C)'a yemin ederim ki, üç gündür agzima bir lokma koymadim. Ben Allah (C.C) katinda senden daha yüksek rütbeliyim. Eger dileseydim, Allah (C.C) bana yemek gönderirdi. Fakat ben Ahireti, dünyaya tercih ettim.»

Sonra eli ile Hz. Fatma'nin omuzuna vurarak «müjdeler olsun! Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sen cennetlik kadinlarin önderisin» buyurdu.

Hz. Fatma O'na: «Firavun'un karisi Asiye ile Meryem'in dereceleri nedir?» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)'imiz ona: «Asiye kendi devrindeki kadinlarin, Meryem de o devrin kadinlarinin, sen de kendi devrindeki cennetlik kadinlarin önderisiniz. Her üçünüzün de kamistan birer köskü olacaktir, orada ne sikinti, ne gözyasi ve ne de üzüntü var. Amcanin oglunun (Hz. Ali'nin, yoksulluguna kanaat et. Vallahi seni hem dünyada ve hem de âhirette efendi olan bir kocaya verdim.»

Hz. Ali'nin (K.V.) rivayet edildigine göre Peygamber (S.A.S.)'imiz söyle buyuruyor:

«— Insanlar fakirlerini horladiktan, dünyayi imar etmeye karsi düskünlük gösterdikleri ve altin para biriktirmek üzere paralarina da kiyasiya yaristiktan zaman Allah (C.C) onlara dört belâ indirir:

1) Kitlik. 2) Devlet baskaninin zulmü. 3) Devlet memurlarinin hiyaneti, 4} Düsmanlarin heybeti.»

Sahâbilerden Ebû Derda (R.A.) der ki, «iki dirhem parasi olanin hesaplasmasi yahut hapsedilemesi, bir dirhemi olandan daha çetindir.»

Bir gün halife Hz. Ömer Sait Ibni Amir'e (R. Anhuma) bin dinar gönderir. Âmir eve üzgün ve bitkin olorak döner. Karisi «fena bir sey mi oldu» diye sorar. Âmir «en fenasi oldu» diye cevap verir. Bir müddet sonra karisina «bana eski hirkani getir» der. Kadinin getirdigi hirkayi sökerek bir kaç tane kese haline getirir, arkasindan parayi fakirlere dagitmak üzere bu keselere bölüstürür.

Daha sonra namaza kalkar, sabaha kadar hem kilar, hem gözyasi döker, bu arada karisina söyle der.

«Ben Peygamber (S.A.S.)'imizin söyle dedigini duydum:

«Ümmetimin fakirleri zenginlerden besyüz yil önce cennete girerler, öyle ki, o sirat zenginlerden biri fakirlerin kalabaligina karisarak onlarla birlikte cennete gitmek ister, fakat yakalanarak aralarindan çikarilir.»

Ebü Hüreyre (R.A.) der ki: «Su üç kimse hesaba çekilmeden dogrudan dogruya cennete girecektir:

«1 — Giydigi elbiseyi yikamak isteyip de üstünü degisecek eski bir elbisesi olmayan kimse,

2 — Ocagi üzerinde iki tencereye kaynamayan kimse.

3 — «Içecegimi verin» dedigi zaman kendisine: «hangisini istiyorsun» diye sorulmayan kimse.»

Derler ki fakirin biri bir gün Süfyan-üs Sevrî'nin (rahimehullah) yanina girdi ve sohbetine katilmak istedi. Süfyan adama «buyur, eger zengin olsaydin, seni yakinima almazdim» dedi.

Fakirlere daha fazla sokuldugu için ve zenginlere yanasmaktan hoslanmadigindan doiayi zengin dostlari «keske fakir olsaydik» diye hayiflanirlardi.

Muemmü (R.A.) der ki. «Sevrî'nin meclisinde en az önem verilenlerin zenginler, en cok itibar edilenlerin fakirler oldugunu gördüm.»

Ehli hikmetten bir zât der ki: «zavalli insanoglu! Eger fakirlikten korktugu kadar cehennemden de korksa ikisinden de kurtulurdu. Eger zenginlik pesinden kostugu kadar cennetin de pesinden kossa idi ikisini de kazanirdi. Davranislari ile insanlardan çekindigi kadar kalbi ile Allah (C.C)'dan da korksa hem dünyada hem de Ahirette mes'ud olurdu.»

Ibni Abbas (R.A.) der ki, "zenginlikten dolayi hürmet edip fakirlikten dolayi hor gören lânetlidir."

Lokman-i Hekim ogluna nasihat ederken der ki: «Hic kimseyi, elbisesi eskidir diye hor görme. Cünki senin ve onun Rabb'iniz aynidir.»

Yahya Ibni Muaz (r. a.) der ki, «fakirleri sevmen, Peygamberlerin ahlâkmdandir. Onlar ile bulusup sohbette bulunmayi tercih etmen salihler alâmetlerindendir. Onlar ile sohbetten kaçinman ise münafiklarin alâ metlerindendir.»

Eski din kitaplarina dayanarak söylendigine göre. Ulu Allah (C.C) peygamberlerinden birine söyle buyurdu:

"Sana kizarak gözümden düsmenden sakin, cünki o zaman dünyayi basina belâ ederim."

Hz.Ayse kendisine Hz. Muaviye, Ibni Âmir ve baskalarinin zaman zaman yaptiklari bagislardan biriktirdigi yüz bin dirhemi bir gün içinde fakirlere dagitirdi." Oysa ki. o sirada giydigi hirka yamali idi ve oruçlu oruçlu oldugu için cariyesi ona «bana bir dirhem versen de sana aksam iftar etmen üzere biraz et alsam.» diyordu. Hz. Ayse (R. Anha) cariyesine «hatirima geririsen veririm» diye basindan savmisti.

Cünki kanaatkar hayat tarzi ona Peygamber (S.A.V)'imizin tavsiyesi idi. Sagliginda ona söyle buyurmustu: «Eger bana kavusmak istersen fakirler gibi yasayacaksin ve zenginler ile düsüp kalkmaktan mümkün oldugu kadar uzak duracaksin.
Sirtindaki hic bir hirkayi yamalamadan eskidi diye atma.»

Adamin biri Ibrahim Ibni Edhem'e (R.A.) on bin dirhem getirir. Ibrahim bu hediyeyi almak istemez. Adam israr edince ona «on bin dirhem karsiliginda adimi fakirler kütügünden sildirmemi mi istiyorsun? Bunu hic bir zaman yapamam» der.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Islâm Dinine girene ve ancak gerekli ihtiyaçlarini karsilayan bir hayat yasamasina ragmen halinden memnun olana müjdeler olsun!»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Ey fakirler! Allah (C.C)'a karsi kalbden hosnutluk besleyiniz ki, fakirliginizin sevabina kavusasiniz. Aksi halde sevaba eremezsiniz.»

Bir önceki hadisle «kanaatkar» sifati takiliyor, yukardaki hadiste ise o «Allah (C.C)'a karsi razi» diye tanitiliyor. Her iki hadisin ana fikri, hasis fakirin sevap kazanamayacagini acikliyor. Fakat fakirligin fazileti hakkinda ileride inceleme konusu yapacagimiz ana prensipler, her fakirin derecesine göre yoksulluguna karsilik sevap kazanaccgini gösterir.

Ihtimâl burada söz konusu edilen «hosnutsuzluk» dan murat Allah (C.C)'in kuluna dünya servetinden uzak tutmasi hususundaki fiiline riza göstermemektir. Oysa nice mal sevdalisi vardir ki, mali olsun diye dilemesine ragmen, niçin kendisine yoksulluk takdir etti diye Allah (C.C)'a isyan etmeyi aklindan bile geçirmez. Onun bu fiilinde hiç bir kerahat yoktur. Demek ki. fakirligi sevapsiz birakan Allah (C.C)´in iradesine karsi çikmaktir.

Hz. Ömer'in (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurmustur.

«— Her seyin bir anahtari vardtr, cennetin anahtari da hallerine hosnutluk ile katlandiklarindan dolayi fakirleri ve fakirleri sevmektir. Onlar Kiyamet Gününde Allah (C.C)'in yakinlaridir.»

Hz. Ali'nin (K.V.) rivayet ettigine göre, Peygamber'imiz (S.A.V) buyuruyor ki:

«— Allah (C.C)'in en sevdigi kul, eline geçen rizka kanaat ederek Allah (C.C)'dan razi olandir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Allah (C.C)'im! Muhammed soyun dünyada yetecek kadarcik rizik ver.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Zengin - fakir herkes Kiyamet Günü, keske dünyalik payi zarurî geçimime yetecek kadar verilseydi, diye temenni edecektir.»

Allah (C.C) Hz. Ismail'e (A.S.): «Beni kalbi kirik kullarimin yaninda ara» diye vahyetti. Hz. ismâl «Allah (C.C)'im! Kimdir bunlar» diye sordu. Allah (C.C) ona «Dogruluktan sapmayan fakirler» diye cevap buyurdu.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

Allah (C.C), Kiyamet Günü söyle buyurur: "Nerede benim seçmin kullarim. Melekler, «ey Rabb'im.z, kimlerdir onlar?» diye sorarlar. Allah (C.C) söyle cevap buyurur: Benim verdigime kanaat eden ve takdirime razi olan müslüman fakirleridir. Simdi derhal onlari cennete alin.» Bunun üzerine hemen cennete girerler. Herkes hesap vermek üzere öteye - beriye kosusurken onlar orada yemek ve içmekle mesgul olurlar."

mmmm

Bu müjdeler, «verilene kanaat eden» ve «haline razi» fakirler hakkindadir. Bunlarin ötesinde. bir de «dünyadan el - etek çekmis» fakirler var dir, onlarin faziletini de. Allah (C.C) için verirse, ilerde inceleyecegiz.

«Riza» ve «kanaat» hakkinda da bir çok menkibeler ye büyük sözleri vordir. Hiç süphesiz «kanaatin» ziddi. «tamahkarlik»´tir.

Hz. Ömer (R.A.) der ki; «tamahkârlik fakirlik, tokgözlülük zenginliktir. Çünki her kim elinde bulunana kanaat ederek baskalarinin elindekine goz dikmezse hiç kimseye muhtaç olmaz.»

Ibni Mes'ud (R.A.) der ki: Her gün bir melek Ars'm altindan insanlara söyle seslenir, «ey ademoglu! Ihtiyaçlcrini karsilamaya yeterli olan az mal, seni azdirmaga sebep olan çok maldan daha hayirlidir.»

Ebû Derdâ (R.A.) der ki, «herkes derece derece akildan noksandir. Cünki herkes dünyaca bir kazanç ziyadesine kavustugu zaman sevinç ve kivanç duyuyor. Oysa gece ve gündüz, durmadan insan ömrünü kemirmek ile mesgul iken bunun üzüntüsünü kimse duymaz. Yazik insanogluna, kisalan ömre karsilik artan malin ne faydasi olur ki!»

Ehli Hikmetten bir zata, «sence zenginlik nedir?» diye sorarlar, adam da «az seyler dilemen ile zaruri ihtiyaçlarini karsilayacak kadar mala razi olmandir» diye cevap verir.

Anlatildigina göre. Ibrahim Ibni Edhem (r. a.} önceleri, Horasan'in ileri gelen zenginlerinden biri idi. Bir gün köskünün balkonundan etrafi seyrederken gözüne köskün avlusunda bir adam ilisir. Adam elindeki kuru yufkayi yer ve uykuya yatar.

Ibrahim hizmetçilerinden birine adami göstererek uyaninca onu yanina çagirmasini söyler. Hizmetçi efendisinin dedigini yaparak az sonra adami huzuruna getirir. Ibrahim adama «yahu ekmegi yerken aç miydin» diye sorar, adam «evet» diye cevap verir. Ibrahim «peki. o yufka ile doydun mu?» diye sorar, adam «evet» der.

Ibrahim «Sonra rahat uyudun mu» diye sorar, adam «tabii» diye cevap verir. Bunun üzerine Ibrahim «çinden nefis bu kadarla yetindigine göre ben dünyayi ne yapayim» der.

Amir Ibni Abdülkays (R.A.) tuza batirilmis bakla yerken üzerine biri gelir ve ona «Ey Allah (C.C)'in kulu, dünyadan bu kadarlik paya razi misin» diye sorar. Amir «Sana bundan çok daha kötüsüne razi olanlari açiklayayim mi» der. Adam «kim onlar»'diye sorar, o da «Ahirete karsilik dünyaya razi olanlar» diye cevap verir.

Muhammed Ibni Vasi (R.A.) karni acikinca çantasindan kuru ekmek çikararak suda islatir ve tuza batirarak yer ve derdi ki, «Dünyanin bu kadarina razi olanlar, kimseye muhtaç olmazlar.»

Hasan-ül Basrî (R.A.) söyle der ki: «Allah (C.C)'in laneti öyle kimseler üzerîne olsun ki, Allah (C.C) onlara yemin ederek söz verdigi halde O'na inanmamislardir.» Arkasindan su âyeti okumustur:

«— Sizin rizkiniz ve size vaadolunan seyler göktedir. Gök ve yerin Rabb'ine yemin ederim ki bu Haktir.»

(Zâriyat Sûrec-i Celilesi. 22—23)

Sahâbilerden Ebû Zerr (R.A.) bir gün halk arasinda otururken karisi çikagelir ve ona «Evde ne yiyecek var ne de içecek, sen bunlarin arasinda oturuyor musun» diye çikisir. Ebu Zerr esine der ki, «Behey kadin, önümüzde öyle bir sarp geçit var ki, ondan ancak halini saklayanlar kurtulabilir. Bu cevap üzerine kadin haline razi olarak evine döner.

Zennûn-i Misr: (R.A.) der ki, «Küfre en yakin kimse sabirsiz fakirdir.»

Ehli hikmetten birine «malin-mülkün nedir» diye sorarlar, o da söyle cevap verir, «Disa karsi tok gözlülük, içimden iktisat ve baskalarinin malina göz dikmemek»dir.

Rivayet olunur ki eski semavi kitaplardan birinde Allah (C.C) söyle buyurur:

"Ey ademoglu, dünyanin tümü senin olsa sana düsecek olan geçinecegin kadaridir. Buna göre eger ben sana geçimini saglayacak kadar verir, geriye kalan dünya varliginin hesabini baskalarinin omuzlarina yükLersem, sana iyilik etmis olurum.»

Kanaat hakkinda bir sâir söyle der:

«Insanlara el açma, Allah (C.C)'a yalvar.

Kanaatkar ve tok göziü ol, cünki seref tok gözlülüktedir.

Akraba ve yakinlarina bel baglama.

Cünki zengin, baskalarina ihtiyaç duymayandir.»

Bu mânâda baska bir sâir de söyle der:

«Zaman hangi kapisini kapayayim diye tahminde bulunarak gözetirken.

Ey mal biriktiren ve harcamadan kaçinan? Ölümün nasil gelecek?

Acaba bir sabahleyin ansizin baskin mi yapacak,

yoksa onunfa birlikte yola çiktiktan bir müddet sonra yoiunu keserek mi? diye düsünen!

Birçok servet biriktirmissin, söyle bana bu serveti.

Bir gün gelip de dagitasin diye mi biriktirdin?

Senin yanindaki mal, varisleri için yigilmistir.

Malin, ancak onu yolunda harcarsan senindir.

Güven içinde sabahlayan, gene ne kadar huzur içindedir!

Riziklari bölüstüren onun da rizkini ayirir» diyerek.

Onun yüzü taptazedir, eski degildir.

Kanaatin alanina siginan kimse.

Onun himayesi altinda karsilasmaz uykusunu kaçiracak bir kederle.»

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:07   #908
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ALLAH C.C Ü TANIMAK İLE İLGİLİ




İNSANLARIN KÖRLER ZÜMRESİNE BENZETİLMESİ

İnsanlar arasındaki ayrılıkların çoğu, hepsinin sözünde bir sebeple doğruluk bulunmasıdır. Fakat bazıları görmedikleri hâlde, her şeyi gördüklerini zannederler. Bunlar şehirlerine fil gelmiş olduğunu duyup, onu tanımak isteyen körler gibidirler.

Şehirdeki körler fili elle tanıyacaklarını zannettiler. Ellerini ona dokundurdular. Birinin eli hayvanın kulağına, diğerininki ayağına, bir başkasınınki baldırına, diğer birininki de dişlerine rast geldi. Bu körlerin hepsi bir araya gelince, filin nasıl olduğunu bunlardan sordular.

Eli, hayvanın ayağına gelen dedi ki: Fil sütun gibidir. Eli hayvanın dişlerine temas eden dedi ki: Fil direk gibidir. Eli kulağına gelen dedi ki: Halı gibidir. Hepsi doğru söylediler ve hepsi yanıldılar! Zira her biri fili tamamen anladıklarım sandılar. Ama anlayamadılar.

Bunun gibi, müneccimler ve tabiblerden her birinin gözü Allahü Teâlâ'nm huzurunda hizmet görenlerden birine takıldı. Onun saltanat ve hâkimiyetinden şaşırıp, «Benim hâkimim budur. Benim Rabbim budur» dediler.

Tâ o zamana kadar ki, bir kimseyi daha ilerlettiler, bütün noksanlarını ve onun ötesini gördü ve «Bu, diğerinin altındadır. Altta olan ilâh olamaz» dedi. Bahusus Kur'ân-ı Kerim, ibrahim aleyhisselâmın, «Batanları, örtülenleri sevmem,» dediğini haber veriyor.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:13   #909
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ASIL FAZİLET NİYET TEDİR




NİYYETTE ÖLÇÜ

Farz veya nâfile olarak yaptığımız bedenî ve mâlî ibadetlerde "niyyet" farzdır. İbadete vesile olan abdestte ise sünnettir. Yeme, iç-me, ve uyku gibi âdet kabilinden olan işler, Cenâb-ı Hakk'ın rızası için yapılacak olursa o işin değerini yükseltir ve "ibadet" hüviyyeti kazan-dırır. Meselâ elimizdeki bir bardak suyu içeceğimizde

"Yâ Rabbi! Ben bu suyu, nefsimin ihtiyacını karşılamak için değil, zât-i ilâhine ibadet etmeye kuvvet elde edebilmek için içiyorum" diyerek yudumlamaya başlasa içtiği su bile "fezâil" seviyesine yükselir.

Niyyetin bu derece büyük ve geniş ehemmiyetinden dolayı, tevâtür derecesine ulaşmış bir hadis-i şerifte "Ameller(in ecri) ancak niyyetlere göredir. Herkese ancak niyyet ettiği şey(in karşılığı) vardır"(buyrulmuştur.
İbadetlerimizde yapacağımız niyyet, "vücut ikliminin sultanı"

bulunan kalp ile yapılmış olacaktır. Dil ile yapılan niyyetler, olsa olsa, "sünnet" olabilir. Kalp ile yapılması gereken niyyet ise farzdır. Halkın birçoğu niyeti kalbinde oluşturmadan ve zihnini işgâl eden gaflete de aldırış etmeden dille söylemekle yetinmektedirler. Bu durumda ibade-tin (meselâ namazın) farzlarından biri bulunan niyyet, tamamen terk edilmiş ve ibâdet fesada uğramış olur . Diğer ibadetler de buna kı-yaslanabilir.

Niyyetsiz yapılan ibadetler âdet seviyesine iner ve tamamen değer kaybına uğrar. Bu durumda:

a) Tutulan oruç, perhiz;
b) İfâ edilen hac, seyahat;
c) Kılınan namaz, fizikî bir hareket;
d) Zekât diye dağıtılan şey, nâfile sadaka olur.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.),"İmân kalbin nîyyeti (ve tasdiki) dilin de ikrarı ile; hicret ise (şahsın) kendi ve malı ile (göç etmesi neticesinde) tahakkuk eder"^3' buyurmuştur.

İmân bahsinde kalp ile tasdik rukn-i asli, dil ile ikrar rukn-i zâit ol-maktadır. Kalp ile tasdik, kişinin Allah katında mü'min sayılması için şarttır. Halkın yanında mü'min kabul edilebilmesi, dolayısıyla müslüman bir kadınla evlenebilmesi ve öldüğü zaman mü'minlerin defn olunduğu kabristana gömülebilmesi için dil ile ikrar aranmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Mart 2022, 07:16   #910
Çevrimdışı
Jkl
Lafazan FM
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
RÜYA TABİRLERİ- NAL GÖRMEK




Nal

Rüyada nal görmek; bütün isteklerinizin gerceklesecegine, bir nalbantin size nal taktigini görmek; maliniza karsilik bir ceza ödeyeceginize, hayvanlariniza nal taktiginizi yada taktirdiginizi görmek; islerinizdeki basariniz sayesinde cok para kazanacaginiza, nal aldiginizi veya buldugunuzu görmek;

yakinda kazancli bir ise giriseceginize isarettir. nal rüyalari daima hayra yorulur. rüyasinda nal görenin talihi acilacaktir. yolda nal bulan bir kimse, hic beklemedigi bir anda güzel bir firsatla karsilasacaktir. nal talihin acilmasi ve ugurlu olaylar olarak yorumlanir.

Nal

Her çeşit hayvanın nalını görmek mal ve dünyalığa delalet eder. ( ayrıca Bakınız; Nalbant.)

Nal talihin açılması ve uğurlu olaylar olarak yorumlanır.Rüyada nal görmek iyiye. Rüyada nal görenin şansı açık olacaktır. Yolda nal bulan bir kimsenin karşısına, hiç beklemediği bir anda güzel bir fırsat çıkacak demektir.

Nal talihin açılması ve uğurlu olaylar olarak yorumlanır.Rüyada nal görmek iyiye. Rüyada nal görenin şansı açık olacaktır. Yolda nal bulan bir kimsenin karşısına, hiç beklemediği bir anda güzel bir fırsat çıkacak demektir.

İş hayatınızda birçok başarıya imza atacaksınız. Bu rüya, hayatınızın aşkını sonunda bulup, onunla evleneceğiniz anlamına da gelir.

Rüyada nal görmek, ne sekilde otursa olsun mala isarettir. Kirmani ye göre; dört ayakli hayvan gibi nalbandin kendisini nalladigini gören, mali yüzünden cezaya ugrar. Hayvanlarini nalladigini veya nallattigini gören, yolculuga çikar. Yahut islerinde gayret göstererek çok para kazanir. Bir rivayete göre de; nal görmek, sansa ve arzularinizin yerine gelecegine isarettir.

Nal rüyaları daima hayra yorulur. Rüyasında nal görenin talihi açılacaktır. Yolda nal bulan bir kimse, hiç beklemediği bir anda güzel bir fırsatla karşılaşacaktır. Nal talihin açılması ve uğurlu olaylar olarak yorumlanır.

Rüyada nal görmek; Bütün isteklerinizin gerçekleşeceğine, bir nalbantın size nal taktığını görmek; malınıza karşılık bir ceza ödeyeceğinize, hayvanlarınıza nal taktığınızı yada taktırdığınızı görmek; işlerinizdeki başarınız sayesinde çok para kazanacağınıza, nal aldığınızı veya bulduğunuzu görmek; yakında kazançlı bir işe girişeceğinize işarettir.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
40 yil, a.s, abdest, açlık ve tokluk zarar ve faydaları, adalet - hikaye, aff, ahde vefa- dini hikayeler, ahde vefa-insanlık-, ahir zaman, ahireti tanımak, ahlaki çöküntü, aksırma, akıl, akıllı sözler- nükteler, aldulhamid han, alemler, allah a itaat, allah a yakın olmak, allah buyuruyor ki, allah c.c ve peygamber sav i sevmek, allah cc buyuruyor ki, allah cc diyor ki, allah diyor, allah diyor ki, allah diyorki, allah dostları, allah korkusu, allah nizami-şeriat, allah sevgisi, allah tan umut kesmek, allah ı bilmek, allah ı düşünmek, allah ı tanımak, allah ın tanımak, allah ın tecellisi, amel ve niyet, ankara savaşı-maneviyat erleri- tarih, anne baba hakkı, anne hakkı-baba hakkı, anne-baba- hürmet, ateş, ayet, ayet hadis dua, ayet-hadis -dua, ayet-hadis-dua, ayetler, azap, aşk masalı, baba hakk dini hikayeler, baba hakkı, bağışlama, bayram duası, beden, bela ve musibetler, berat gecesi, bilgi, bilmediklerimiz, bir dil bir millet, büyü, büyüklerden öğütler, cami adabı, çanakkale hatıraları, çanakkale şehitleri, cehennem, cehennem ehli, cennet, cennet cennet çarşıları, cennet nimetleri, cennetin anahtarı, cennette gece -gündüz, cerh ve tadil, ceza.többe, cihad, cihad- şehidlik, cuma sohbetleri, cömertlik, dejavu, din büyükleri, din düşmanlığı, din tarihi, dini hikaye, dini hikayeler, dini kıssa, dini nikah, dini şiir, dirayet, doğal ilaçlar, doğru beslenme, doğru yemekler, doĞruluk, dostluk mesajları, dua, dua adabı, dua da yöntem, dünya hırsından vazgeçmek, dünya nın varoluş sebebi, dünyâ sevgisi, dünya sevgisinden uzak durmak, dünya sevgisinin zararı, dünya ve ahiret, dünyayı tanımak, ebedi ateş, ebu bekr sıddık, ecellerin tayini-şaban ayı, edep, edep - saygı, edep-dini hikayeler, edep-haya, ehli sünnet itikadi, emir sultan hazretleri, erkekte örtünme, evlat yetiştirme, evlilik, evlilik-iyi eş, evliya, evliya hayatlarından, evliya ikliminden, evliya öğütleri, evliyalar dan öğütler, evliyalardan nasihatler, eş-hitap-muhabbet, fakirin hakkı, fatiha suresi .french, fazla konuşmanın zararları, feraset, fitne, fıkra, fısk-nifak-allah ı unutmak, fıtrat -yaratılış - insan hakikati, gam, gerçek hikayeler, gerçek hikayeler -ilginç olaylar, gerçek olaylar, gerçek olaylarçanakkler, gizli duygular, gizli şirk, günah- dilin afetleri, günahlardan sakınmak, günün duası, günün sözü, gıybet-hadis, güzel ahlak, güzel ahlak- hayırlı işler, güzel söz, güzel söz-nükte, güzel söz. hz. ali k.a.v, güzel sözler, hadis, hain, halife ler, haramı terk, hastalık günahlara kefarettir, haya, haya -edep, hayat bilgileri, hayat dersleri, hayır -alamet, hayır ve şer, hayırlı işler, hazır cevap, hazır cevap nükteler, hazır cevap sözler, hazır cevap-güzel söz, hazır cevap-nükte, hazır cevaplar, hazır cevaplar - nükteler, hazırcevap, helal haram, hesap, hesap- nizam, hikaye, hikaye -cihad, hikaye-karacoğlan ve elif, hikayeler, hizmet etmek, hırs- edep, hz. muhammed mustada sav mucizeleri, hz. muhammed sav mucize ler, hz. zülkarneyn (a.s), hz. ömer r.a, ibadet, ibadetler, ibretlik hadiseler, ibretlik hikayeler, ibretlik olaylar, ibretlk olaylar, icmek, iflas, ihanet, ihlas, ilahi aşk, ilginç olaylar, imam azam - akıllı sözler, imam azam r.a, iman, iman - sınav, iman hakikati, iman ve amel, iman-amel, imtihan, insan - hakikat, insan - melek- iyilik, insan hakikati-kendini tanımak, insan ilişkileri - edep, insanın bedene ihtiyacı, insanın hakkati, iptila-bağımlkılık-düşkünlük, irşad, isa, islam bekçileri, islam moda ayrımı, islamda gerçek dost, islami yaşam, islamn büyüklerinden öğütler, islamın geldiği nokta, itaaat, itaat - iman, iyilik, iyilik etmek, iyilik ve kötülük, iyilik-halis niyet, kabir hayatı, kabir ve sonrası, kabul olunan dua, kader, kadın erkek ilişkileri, kadın gaziler, kadın hakları, kadın hakları- boşanma- nikah, kadın sahabeler -hz. esma r.a, kadınlar - islamda kadın, kadının değeri-annelik, kahve, kainat - yaratılış, kainatın yaratılışı - big bang, kalbi tanımak, kalbin enteresan hallleri, kalbin halleri, kalbin halleri(zekat ve cimrilik), kalbin halleri-kibir, kalbin halleri-sabır-hastalık, kalbin halleri-zekat, kalbin halleri-zina, kalbin hallleri, kalbin ince halleri, kalbin ince işleri, kalbin incelikleri, kalp, kalp haller- emanet, kalp halleri, kalp halleri-anne baba hakkı, kalp halleri-aşırı ihtiras, kalp oyunu, kalp ve ilim, kalp ve ince meseleler, kalp-gıybet, kamil iman, kanaat, kaza namazları hakkında hüküm, kazanc, kendini bilmek, kendini tanımak, kendini tanımak - acziyet, kendini tanımak - ilim, kendini tanımak -allah ı bilmek, kendini tanımak -kalp alemi, kendini tanımak nefsini blmek, korku ve ümit, kul hakkı- mahşer yeri hesap günü, kuran, kuran hakkında, kutlama, küfre yaklaştıran fakirlik, küfür, kısa hikaye, kıssadan hisse, kıstas, kıstaslar, kıyamet ve alametleri, kıyamet-ahiret, kıyamet-isa a.s ın nuzülü, lafazan yayın, lafazan.fm, love, mağfiret, mahşer ve hesap, mahşer-mizan, malın temizlenmesi, maneviyat, mardin, mehdi a.s, merhamet, mermahet, mezhepler, miraç gecesi-miraç kandili, misafir ağırlama, misafire ikram, mizah, mizan, murakabe, mücadele etmek, mümin-kabir hayatı, münacaat- dua, müracaat, mürid mürşid ilişkisi, müslümanların kötü hali, namaz, namaz - huşu - hudu, nasihat, nasihat- evlilik, nasihatler, nazar duası, nebi . istihaze, nefis muhasebeleri-imam gazali, nefis terbiyesi, nefis ve halleri, nefs, nefs - şeytan, nefs in sıfatları, nefs terbiyesi, nefs ve halleri, nefsini tanımak-kendini bilmek, nezaket, niyet, nükteler, nükteli sözler, okuryazarblog, olayların dili, oyun ve dans hakkında, paylaşmak, peygamber ahlakı, peygamber sevgisi, pişmanlık, rahman-rahim-bağışlama, reca, recep ayı faziletleri, recep ayı zikirleri, regaip gecesi, regaip gecesi ibadetleri, résimléri, riyazet-şehvet, ruh, rüya, rüya . rüya tabirleri, rüya tabiri, rüya tabirleri, rüya tabirleri -rüyada balık görmek, rüya tabirleri _ elbise giymek, rüya tabirleri- ay görmek, rüya tabirleri- rüyada nar görmek, rüya tabirleri-doğum, rüya tabirleri-kabir, rüya tabirleri-rüyada karpuz kavun, rüya tabirleri-rüyada su içmek, rüyada uçmak, rüyalar, rıza, rızık, sağlık, sağlıkl beslenme, sakınmak, salavat, saliha kadın- evlilik, samimiyet, sevgi pıtırcığı, sevgi-kalp halleri, sigara . sağlık. tiryaki, slow, song, sosyal arkadaşlıklar, suc, sıhhat, söz, söz - şeref, sözler, tabir, takva, tam bağlılık, tasadduk-allah yolunda infak-ahirete yatırım, tatlı, tatlı tarifi, tatlı tarifleri, taviz, tesadÜf, teslimiyet-itaat, tevbe, tövbe, ulubatlı hasan, umut, utanc, vaktin ihyası, vatan hizmeti, vazife, veciz sözler, vefa, vefa duygusu, veli, yahudi mezalimi, yahudiler-tevrat, yaratma - ve tabiatın gücü, yaratılış hakikati, yazılan tarih, yaŞam, yaşlıya hürmet, üç aylar - recep ayı, yeme adabı, yemek, yemek tarifi, yemek tarifleri, Ümit, ümmet-i dâvet, üstün ameller, zekat, Öğüt, Öğütler, öğütler-önemli bilgiler, ölüm, ölüm e hazırlanmak, ölüm gerçeği, ölüm hakikati, ölüm ve ötesi, ölüm- hesap günü, ölüm- mahşer, ölümü istemek, öpütler, Örtünme, şahadet, şehit.maneviyat erleri, Şehvet, şetyanın hileleri, şeytan ın hileleri, şeytanın hileleri, şifa, Şiir, şiir - necip fazıl kısakürek, şiir -necip fazıl kısakürek, şiir(feridüddin-i attar), şiir- necip fazıl kısakürek, şiir- necipfazıl kısakürek, şiir- suamanın faydaları, şiir-islam büyükleri-nabi, şiir-necip fazıl kısakürek


Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fotoğraf paylaşımları hk. M Duyuru Arşivi 1 21 Ağustos 2019 13:03
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 02 Mart 2018 12:12
Günün Müzik Paylaşımları AsiRuh Albüm Tanıtımları 0 23 Şubat 2018 10:56