08 Mart 2022, 08:46 | #841 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İBRETLİK BİR HİKAYE ALLAH’IM BİZLERİ RAHMETİNDEN AYIRMA Hiç şüphesiz gurbette vefat eden bir kişi için göklerde ve yerde bulunanlar merhamet ederek ağlarlar. Anlatıldığına göre, İsrailoğulları içinde günahlara dalmış biri vardı. Günah işlemekten hiç geri durmuyordu. Yaşadığı şehirdeki halk, onun günah işlemesine bir türlü engel olamıyorlardı. Nihayet ondan kurtulmak için Allah’a niyazda bulunmaktan başka çıkar yol göremediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak Musa a.s.’a; İsrailoğulları içinde çok günah işleyen bir gencin bulunduğunu,işlediği günahlar sebebiyle bulunduğu şehre zarar gelmemesi için o günahkârı şehirden çıkarmasını vahyetti. Musa a.s. o şehre giderek günahkâr genci oradan çıkardı. Genç bir köye sığındı. Cenab-ı Hak, genci o köyden de çıkarmayı Musa a.s.’a vahyetti. Musa a.s. genci oradan da sürdü.Bunun üzerine genç, ne insanların ne bitkilerin ne vahşi hayvanların ve ne de kuşların bulunmadığı ıssız bir yere gitti.Bu ıssız yerde hastalandı.Yanında kendisine yardım edecek bir kimsesi yoktu. Toprağın üzerine uzandı ve başını yere koyup şöyle dedi: “Şimdi annem başucumda olsaydı bana merhamet eder, zillet içindeki şu acıklı halime mutlaka ağıt dökerdi! Şayet babam yanı başımda olsaydı, bana yardım eder ve bütün işlerimi yapardı. Hanımım yanımda olsaydı,ölümüme ağlardı. Evlatlarım yanımda olsaydı, cenazemin arkasından ağlarlar ve: ‹‹Allah’ım,beldesinden yabancı bir köye sürülmüş, orada barındırılmayar ak ıssız bir sahraya kovulmuş ve ıssız yerde her şeyden ümidini keserek dünyadan ahirete göç etmekte olan şu zavallı, günahkâr ve asi babamızı bağışla!›› diye dua ederlerdi! Allah’ım, beni ana-babamdan,çocuklarımdan ve hanımımdan ayrı düşürdün, fakat rahmetinden ayırma! Onların ayrılık ateşleriyle kalbimi yaktın, fakat günahlarım sebebiyle beni ateşinde yakma!” Bu hal üzerine Cenab-ı Hak, anası kılığında bir huri, hanımı kılığında bir huri, çocukları kılığına girmiş genç melekler ve babası kılığına girmiş bir melek gönderdi. Bunlar hasta gencin başında oturup kendisi için ağladılar. Ölmek üzere olan genç de: “İşte anam, babam, karım ve çocuklarım benim yanıma gelmişler!” diyerek büyük bir sevinç yaşadı. Bu halde tertemiz ve affa uğramış olarak Allah’ın rahmetine nail oldu. Bu hal üzerine Allah Teâlâ Musa a.s.’a şöyle vahyetti: – Ey Musa, filan sahradaki filan mevkiye git. Orada veli kullarımdan biri vefat etti, onun arkasından yapılması gerekli işlerini yap ve defnet!” Musa a.s. emredilen yere gittiğinde, Allah’ın emri ile kendisinin şehirden ve köyden sürgün etmiş olduğu gencin cenazesi olduğunu, etrafında hurilerin bulunduğunu görür. Bu hal karşısında Musa a.s. şöyle der: – Ya Rabbi, bu genç senin emrin ile benim şehirden ve köyden sürgün etmiş olduğum kişi değil mi? Cenab-ı Hak, Musa a.s.’a şöyle cevap verir: – Ey Musa, ben onun yere uzanmış halde inleyerek yalvarmasına ve vatanından, ana- babasından, evladından ve karısından ayrı kalmasına acıyarak günahlarını bağışladım. Kendisine ana-babası, çocukları ve hanımı kılığına girmiş melekler gönderdim. Onlar, onun gurbette zelil bir halde vefatını görüp o genç için merhamet dilediler. Hiç şüphesiz gurbette vefat eden bir kişi için göklerde ve yerde bulunanlar merhamet ederek ağlarlar. Ben ise, merhametlilerin en merhametlisi iken nasıl ona merhamet etmeyeyim? |
|
08 Mart 2022, 08:50 | #842 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BİR ŞEHİDİN HİKAYESİ(ULUBATLI HASAN ) ULUBATLI HASAN 29 Mayıs 1453 günü Konstantiniyye önlerindeki İslam ordusunda büyük bir hazırlık göze çarpıyordu. İslam askerleri sabah namazından önce en temiz elbiselerini giymişler, birbirleriyle helalleşmişler, cemaatle namazı kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. Kainatın Efendisinin müjdelediği “Mesud askerler”den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek için yanıp tutuşuyorlardı. Hele içlerinden birisi vardı ki, heyecandan yerinde duramıyordu. Bir gün önceden komutanlarına yalvarmış en ön saflarda vuruşan birlikte yer almak için çok dil dökmüştü. Ulubatlı Hasan adlı bu yiğit Bursa Karacabey’deki Ulubat gölünün kuzeybatı kıyısının yakınında bulunan Ulubat köyünde dünyaya gelmişti. Yiğitler yiğidiydi. At yarışlarında, ok atmada, güreşte birinciydi. Daha sırtını yere getiren çıkmamıştı. Öyle ki çoğu defa iki kişiyle birden güreşir, ikisini de yenerdi. Ulubatlı Hasan’ın gönlü Allah için cihad etme aşkıyla yanıp kavrulmaktaydı “İla’yi kelimetullah” uğruna can vermek en büyük emeliydi. Büyük hücum’un yapılacağı gün en ön safta vuruşacağı için çocuklar gibi seviniyordu. Otuz tane gözüpek yeniçeri seçmişti. Hep birlikte aynı noktaya hücum edeceklerdi. Nihayet beklenilen an gelip çatmıştı. Mehter “hücum” havası çalınca Ulubatlı Hasan ve arkadaşları “Allah Allah” sesteriyle ileri atılmışlardı. Ulubatlı’nın bir elinde sancak, diğer elinde kalkan vardı. Sura dayanan merdivenlerden süratle tırmanıyordu. Atılan oklara, taşlara, üzerlerine dökülen kızgın yağlara kalkanını siper ediyordu. Nihayet surların üzerine varmayı başarmıştı. O anda kalkanını fırlatıp atmış, uzun palasını çekmiş, arslanlar gibi vuruşmaya başlamıştı. Önüne çıkan düşman askerlerine vuruyor, vuruyordu. Yahya Kemal’in tasvir ettiği gibiydi manzara. Şöyle demektedir şair: Vurpençe-i Alî’deki şemşîr aşkına Gülbangi asmanı tutan pîr aşkına Ey leşker-î müfettihü’l-ebvab vur bugün Feth-î mübîni zamin o tebşir aşkına Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-î hilal içün Gelmiş bu şehsüvar-ı cihangir aşkına Düşsün çelengi Rum’un eğilsün ser-i Firenk Vur Türk’ü gönderen yed-i takdir aşkına Son savletinle vur ki açılsın bu surlar Fecr-i hücum içindeki Tekbîr aşkına Ulubatlı’nın şimşek gibi çakan kılıcından ürken düşman askerleri uzaktan ok yağdırmaya başlamışlardı. Oklar peş peşe Hasan’ın vücuduna saplanıyordu. Ayakta duramayacağını anlayan Ulubatlı, sancağı Topkapı’daki surların üzerine dikivermişti. Sancağın surların üzerinde dalgalandığını gören askerler coşmuştu. Tekbir getirerek büyük bir gayretle surlara hücum ediyorlardı. Ulubatlı Hasan da vücudunun oklarla delik deşik olmasına rağmen yaralı arslan gibi sancağın yanına düşman askerlerini yaklaştırmıyordu. Nihayet diğer arkadaşları yanına gelmiş, Hasan’ın etrafına halka olmuşlardı. Sancağın artık emin ellerde olduğunu gören Hasan yüzünde mes’ud bir tebessümle ruhunu Rahman’a teslim etmişti. Kendisiyle birlikte surlara tırmanan arkadaşlarından 18’i de şehid olmuş, kalan 12’si sancağı düşürmemişti. Çok genç yaşta şehitlik rütbesini kazanan Ulubatlı Hasan’ın vücuduna 27 ok saplanmıştı. Arkadaşları bu okları çıkardılar ve bu mübarek şehidi Fatih’in huzuruna götürdüler. Fatih, İslam’ın bu bahadır evladına dua ettikten sonra şöyle demiştir: “Ulubatlı Hasan’ım! Ne kadar şanlısın. Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!” |
|
08 Mart 2022, 08:54 | #843 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ALLAH DOSMuhammed Hâdimî Hazretleri – Büyük Evliya.)TLARI ( Muhammed Hâdimî Hazretleri – Büyük Evliya. Muhammed Hâdimî Hazretleri. Efendimizin (s.a.v.) yüce ruhâniyetiyle görüşüp. kendilerinden bilgi ve irfan almışlardır. Imam-ı Birgivî Hazretleri’nin “Tarikat- Muhammediyye” isimli kitabına şerh yazarken, ihtiyaç duyduğu zaman “tayyı mekan” kerametiyle Medine-i Münevvereye gidip, Efendimizin yüce ruhâniyetinden yardım istemişlerdir. Osmanlı Padişahlarından Birinci Mahmud, yıllarca Medine’de Harem muhafızlığı görevinde bulunan Hacı Beşir Ağa’ya; (bu zatın kabri. Istanbulda, Eyyûb Sultan (r.a.) hazretlerinin naziresinde ve hemen caminin giriş kapısındadır} Harem-i şerifte kaldığın zaman içerisinde fevkalâde bir hadise görüp görmediğini sorar. Harem-i Şerifin eski emniyet âmiri Beşir Ağa başından geçen bir hadiseyi Padişaha, şöyle anlatır. “-Ravza-i Mutahharedeki, Cibril (Cebrail) kapısı bazı geceler seher vakti kendiliğinden açılır, fakat içeriye kimsenin girdiğini görmezdim. Bir defasında kararımı verdim, bu gece sahaba kadar uyanık kalacak ne pahasına olursa olsun gelenin kim olduğunu öğrenecektim. 0 gece kapı yine açıldı. Hemen kapıya koştum, içeriye bir zât girdi. Heyecan ile;Kimsin? diye sordum.” 0 zât: Konya’nın Hâdimî kazasından Muhammed Hadimî’yim,” diye cevap verdi. -“Ziyaret sebebin nedir?” İmam-i Birgivî Hazretlerinin; “Tarikât-ı Muhammediyye’ isimli kitabına bir şerh yazıyorum. Şüphe ettiğim bazı yerleri Rasûlullah’ın bizzat kendisinden öğrenmeye geldim.” Kendisini odama götürdüm. Sohbet ettik. Bir müddet yanımda kaldıktan sonra kibar bir şekilde izin istediler: “Beşir Ağa! Müsâde ederseniz gidip biraz çalışayım?” Ben de; Hay! Hay! Gidin çalışın, dedim ve Sabah namazından sonra yine odama teşrif ediniz, diye rica ettim.” 0: Memleketimde imamlık vazifem var! Bana izin ver… ” dedi ve ayrılıp gitti. Birinci Mahmud heyecan ile sordu: –0 zâtı bir daha gördün mü?” Evet Efendim! Bundan sonra da arada sırada gelirdi, kendisiyle çok görüştüm.” Padişah, yine hayretle sorar: -“0 zâtı görsen tanır mısın?” -“Tanırım.” Padişah bu hadisenin doğruluğunu öğrenmek için, Muhammed Hadîmî hazretlerine benzeyen kişileri tesbit etti. Memleketin bir çok âlimleri ile beraber Muhammed Hadimi Hazretlerini de İstanbul’a davet etti. Hadimi Hazretlerine benzeyen kişiler toplandı. Sonra Hacı Beşir’i çağırarak gelen topluluğu ona gösterdi. Bunların içinde Hadîmî hangisidir?” diye sordu. Hacı Beşir Ağa o kadar topluluk içinde Muhammed Hadimi Hazretlerini tanıyarak yanına gitti. Hoşgeldiniz Hoca!” deyip Muhammed Hâdimî Hazretlerinin mübarek ellerini öptü.” Padişah ve orada bulunan bütün devlet erkânı da hâdisenin doğruluğuna inandılar. Hızır Aleyhisselâm” isimli eserime bakınız, Mütercim. Bu konuda İmam Buhârî hazretlerinin. Askalânî hazretlerinin ve bir çok âlimin hikâyeleri vardır. Bu şekilde bir Çok evliya ve âlim Efendimiz {s.a.v.) hazretlerinin ruhâyetinden ilim ve irfan almışlardır…. “Dİvân-ı Sâlihîn” de, Efendimiz (s.a.v.) hazretleriyle manevî olarak görüşürler… İslâm’ın edep, terbiye, hayatından yoksun, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünnetinden uzak ve şeriat dışı yaşayan ve işin ehli olamayan bazı zındıkların, bu işi sû-i istimal ederek; “istedikleri ân Efendimiz (s.a.v.) hazretleriyle görüştüğünü ve ona fetva danıştığını…” iddia etmelerine de kulak vermemek lazım.Bu konuda ileri ve geri konuşanlar çok… Mütercim |
|
08 Mart 2022, 08:57 | #844 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALP HASTALIKLARI (ŞEHVET) ŞEHVETİN BEYANI Fakirlik halinde, geçim durumundan aciz kaldığın zamanda, nikah işiyle karşılaşırsan, bu halinde de sabreder beklersen; Hak taala, ya senin başından bu işi giderir, yahut sana bir kolaylık verir evlenirsin, yahut muhafazası altına alır geçimini kolaylaştırır. Böylece dünyada güçlük göstermeden, ahirette de sıkıntıya sokmadan istediğini sana verir ve sabrından dolayı sana: Sabırlı, haline şükreden ismini verir... Eğer evlenmek senin nasibinde varsa, ister istemez olur; olunca yaptığın sabır şükre çevrilir... Allah’u Taala hazretleri ise şükredenlere bol ihsanlar vereceğini şöyle vaad etmiştir: - “Eğer şükrederseniz nimetimi arttırırım, küfür yoluna saparsanız azabım şiddetlidir.” Eğer evlenmek sana nasib değilse, o arzu kalbden çıkar gider. Nefis istese de istemese de bu yazılan olur. Her halinde sabra devam et. Kötü arzularına muhalif ol. İlahi emirlere boyun eğ. Kazaya razı ol. Bu halinden dolayı da Allah’tan iyilik um. Çünkü, Allah’ı Taala şöyle buyurdu: - “Sabredenlerin mükafatı bol verilecektir.” |
|
08 Mart 2022, 09:01 | #845 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İBRETLİK OLAYLAR ( DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN ) BİR HİKAYE DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN "Hiçbir yiğidin kaza ve kader okuna karşı kalkanı yoktur." Hazreti Ali (r.a.) Kayseri-Kuşadası seferinde Konya yakınlarında akaryakıt tankeriyle çarpışan yolcu otobüsünün alevler içinde cayır cayır yandıktan sonra geride kalan korkunç görüntüsü hafızalardan kolay kolay silinecek gibi değil. O korkunç kazada otobüsteki 48 kişiyle birlikte Türk milletinin yüreği alev alev yanmıştı ama yanmayanlar da vardı! Otobüsün metal kısımları bile yanıp kavrulurken "Dünyada ölümden başkası yalan" yazılı bir kağıt parçasının yanmaması tam bir ibret-i âlemdi. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Şencan Komşusu adlı genç bir kız da, o alev topu otobüste yanmaktan kurtulmuştu Fakat?! Şencan Komşucu, Kayseri eşradından Faruk Çarşıbaşı adlı Hayırseverden burs alıyordu. Şencan, Cumhuriyet Bayramı tatilini de fırsat bilip memleketine gitmek için otobüsten yerini ayırttı. Bursunu almak için kazanın olduğu gecenin akşamı arkadaşlarıyla birlikte Faruk Çarşıbaşı'nın kapısını çaldı. Şencan'a, resmi bazı aksaklıklardan olduğu ifade edilip resmi daireler kapalı olduğu için "Burs işini pazartesi halledelim " denildi. Şencan, ailesine iki gün daha geç gideceği için üzülmesine rağmen "geç olsun da güç olmasın" düşüncesiyle pazartesi görüşmek üzere vedalaşıp otobüs rezervasyonunu da iptal ettirdi. Ve Şencan, kaderin garip tecellisi olarak otobüse binmekten kılpayı kurtuldu. Pazartesi günü Faruk Bey'e sabahın erken saatlerinde gelen Şencan, Siz benim hayatımı kurtardınız. Bana cuma akşamı bursumu verseydiniz o alev yanan otobüsün içinde ben de yanacaktım. O resmi problem çıkmasaydı bursumla biletimi alarak memleketime gidecektim. Bursumu alamayınca o otobüse de binmedim. Dolayısı ile yanmaktan ve ölmekten kurtuldum." der. Daha sonra da, Faruk Bey'e teşekkürlerini ifade edip memleketine gider. Alev otobüse binmekten son anda vazgeçip hayatı kurtulan Şencan, memleketinden döndükten sonra okula gitmek için otobüs durağına geldiğinde otobüsün hareket ettiğini görür. Aceleyle otobüsün ön kapısına yetişir ama otobüs hareket halindedir. Otobüs ana caddeye çıkmak için durunca Şencan da otobüsün kendisi için durduğunu zannederek tekrar kapıya koşar. Kapının açılacağını bekleyen Şencan ayağını kapıya uzattığı anda Şencan'ı farketmeyen otobüs şöförü hareket edince bir anda aracın tekerlekleri altında kalarak ezilir. Feci bir şekilde yaralanan Şencan, alelacele Tıp Fakültesi Hastane'sine kaldırılır, fakat bütün müdahalelere rağmen kurtulamaz. Evet, ecel Şencan'ı yanan otobüste değil de başka otobüste yakalamıştır. |
|
08 Mart 2022, 09:09 | #846 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kursı - Arş - Mukarreb Melekler - Rızıklar ve Tevekkül Kursı - Arş - Mukarreb Melekler - Rızıklar ve Tevekkül Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: «— Allah'in Kürsi'si gökleri ve yeri kaplar.» (Bakara Sûre-i Celilesi: 255) Bazi tefsir âlimlerine göre «Kürsî» Allah (C.C.)´in ilminden mecazdir. Bazilarina göre O'nun mülkü kasdedilmektedir. Bir kisim âlimlerin yorumuna göre ise burada bildigimiz gök cisimleri kasdedilmektedir. Hz. Ali'den (K.V.) rivayet edildigine göre: "Kursi» parlak incidendir ve uzunlugunu Allah (C.C.)'dan baska hic kimse bilmez." Bir hadiste: «Göklerle yedi kat yer Kürsi ile birlikte sahrada hir halka gibidir» buyurulmustur. Ibni Mâce'nin naklettigine göre. Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor: «— Gökler, Kürsî boslugundadir, Kürsi de Ars'in önündedir.» Ikrime (R.A.) nin rivayet ettigine göre söyle demistir: "Günes Kürsî nurunun yetmisde biri kadardir. Ars da. Perdelerin, yani hicaplarin yetmisde biri kadardir." Yine Peygamber (S.A.S.)'imizden nakledildigine göre: Kürsî'yi tasiyan meleklerle Ars'i tasiyan melekler arasinda yetmis tane karaniik hicap ve yetmis tane aydinhk hicap vardir. Her hicap arasinda besyüz yillik mesafe vardir. Eger böyle olmasaydi. Kürsî'yi tasiyan melekler, onlarin nurundan yanarlardi. Ars, Kürsî'den daha yüksekte tamamen isiktan ibaret bir cisimdir ve Kürsi´den ayri bir yapidadir. Hasan-ül Basrî bu görüse katilmaz. Ars'in kirmizi yakuttan, yesil bir cevherden, ak inciden ve safi isiktan oldugunu ileri süren çesitli görüsler verdir. En dogrusu bu konuda kesin konusmaktan kacinarak ve susmeyi tercih etmektir. Felek (astronom.) âlimleri (Ars'a «Dokuzuncu Felek» «En üst Felek» ve «Felekler, Felegi» , «Atlas Felek» yâni «Yildizsiz Felek» gibi çesitli isimler verirler. Çünki klâsik hey'et âlimlerine göre bütün Felekler «Burçlar Felegi» adini alan sekizinci Felekte sabittirler. Seriat âlimlerine göre «Ars» ve «Kursi» mahlükatin üst siniridir. Tavanidir, onun disinda hiçbir sey yoktur. Bu sinir, ayni zamanda kullarin bilgi hududunu cizmektedir. Bu sinirin ötesini ne idrak etmeye imkân vardir ve ne de bunun ötesine tasan bir arastirmaya girismek yerindedir. Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor: "Eger onlar sara yüz çevirirler ise de ki, «Bana kendinden baska ilâh bulunmayan Allah yeter. Ben sirf O'na dayaniyorum. O, ulu Ars'in sahibidir." (Tevbe Sûre-i Celilesî - 129) |
|
09 Mart 2022, 07:56 | #847 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 09-03-2022 YAĞMUR VE GÖZYAŞI Hicretin 18. yılı başında, Hicaz’da büyük bir kıtlık musibeti yaşanmıştı. Bu yıla ‘kül yılı’ denilmiştir. Çünkü yağmur yokluğundan çorak topraklar kül şeklini almış, rüzgar önünde toprak kül gibi savrulur olmuştu. Çevre halkı azık için Medine’ye akın ediyor, vahşi hayvanlar da açlıktan insanlara yaklaşmaya çalışıyordu. Halife Hz. Ömer r.a. beytülmalda (hazinede) bulunan bütün gıda maddelerini halka dağıttı. Ayrıca Basra, Mısır ve Şam bölgelerinden kervanlarla gelen yardımlar çevre halkına dağıtıldı. Daha önce süte ekmek doğrayarak yemek yiyen Hz. Ömer, kıtlık döneminde sadece zeytinyağı ve ekmekten başka yemek yiyemez olmuş, bu yüzden rengi değişmiş ve vücudu iyice zayıflamıştı. Bu kıtlık afeti dokuz ay kadar sürmüş, bu arada birçok kişi de açlıktan ölmüştü. Bu müthiş kıtlık dönemi sonlarında bir zat (Bilal b. Haris), Peygamber s.a.v.’in türbesine yaklaşıp şöyle demişti: – Ya Rasulallah! Ümmetine yağmur vermesini Allah’tan dile! Çünkü helâk olmak üzereler. Daha sonra o şahsın rüyasına giren Rasulullah s.a.v. şöyle demişti: – Ömer’e git, ona selamımı söyle. Yağmur yağacağını müjdele ve benden ona de ki: Ey ömer! Sen sözünde duran bir kişisin. Aklını başına al! Adam uyanınca, kalkıp Hz. Ömer’e gitti ve rüyasını anlattı. Bu haberden ürperen Hz. Ömer, halka haber salıp onları mescidde topladı ve onlara: – Sizler bende hoşlanmadığınız bir şey gördünüz mü? dedi. – Öyle bir şey görmedik. Fakat neden böyle soruyorsun? dediler. Hz. Ömer r.a. onlara rüya haberini anlattı. Onlar da bunun yağmur duasına işaret olduğu kanaatini belirttiler. Topluca yağmur duasına çıkıldı. Hz. Ömer, Rasulullah s.a.v.’in amcası Hz. Abbas r.a.’ın elinden tuttu, ‘Ya Rabbi, Rasulünün amcası vesilesiyle sana yaklaşıyor, senden mağrifet diliyor ve sana yalvarıyoruz’ diyerek, yağmur dileğiyle duasını sürdürdü. Oldukça yaşlanmış olan Hz. Abbas r.a.’ın da gözyaşları göğsüne dökülüyordu. O anda yoğun bulutlar gökyüzünü kapladı. Oradakiler, başlayan şiddetli yağmurla geri döndüler. |
|
09 Mart 2022, 08:00 | #848 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HAYAT DERSLERİ( KISA BİR HİKAYE) Akşama Kadar Yaşamak Mekke... Yaşlı bir adam ve genç bir delikanlı bir köşede oturup konuşmaktalar. Önlerinde iyi giyimli bir adam belirir. Genç olanın önüne bir kese altın koyar. Genç: - Sağol, paraya ihtiyacım yok. - Olsun, ben sana veriyorum, ister sen harca, ister fakirere ver. Genç fazla ısrar etmez. Keseyi alır hemen hepsini ihtiyacı olduğunu bildiklerine dağıtır. Yaşlı adam aynı akşam genci bir başkasından yardım isterken görür ve sorar: - Niçin o bir kese altından kendine ayırmadın? Genç: -Akşama kadar yaşayacağımı düşünemezdim. |
|
09 Mart 2022, 09:20 | #849 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HZ. MUHHAMED MUSTAFA S.A.V DEN KADINLARA TAFSİYELER Kadınlara Vasiyet Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, Hazret-i Âişe (r.a.) annemize hitaben (onun şahsında bütün kadınlara) şöyle buyurdular: -“Ey Âişe! Her hangi bir kadın diliyle kocasına eziyet eder (ve onu incitirse), mutlaka Allâhü Teâlâ hazretleri de kıyamet gününde onun dilini yetmiş zira` uzatır ve boynunun arkasına dolandırıp bağlar. Ey Âişe! Herhangi bir kadın, Rabbi için namaz kılar (namazdan sonra) kendi için dua ettikten sonra kocasına dua ederse; onun namazı yüzüne çarpılır, tâ ki önce kocasına sonra da kendisine dua edinceye kadar… Ey Âişe! Herhangi bir kadın ölüsüne üç günden fazla ağlarsa, Allâhü Teâlâ hazretleri, onun amellerini mahvedip siler… Ey Âişe! Herhangi bir kadın, ölünün üzerine ağıt yakıp sesli ağlarsa. Allâhü Teâlâ hazretleri kıyamet gününde o kadının dilini yetmiş zira uzatır ve kadını kendisine tabi olan diğer kadınlarla beraber cehenneme sevk eder. Ey Âişe! Herhangi bir kadının başına bir musîbet gelir de, yüzünü tokatlar, elbisesini parçalarsa cehennem ateşinde, Lût Aleyhisselâm’ın ve Nûh Aleyhisselâm’ın (kâfir olan) hanımları ile beraber olur. Ve bu kadın, kıyamet gününde bütün hayırlardan ve şefaat edicilerin şefaatından ümitsiz olur. Ey Âişe! Herhangi bir kadın (ağlamak, feryat ve figân etmek için ya da mezarlarla böbürlenmek için) mezarlıkları ziyaret ederse mutlaka Allâhü Teâlâ hazretleri ona lanet eder. Yaş ve kuru olan her şey ona lanet okur; ta ki o kadın evine dönünceye kadar lanet onun üzerine yağar. Mezarlıkları ziyaret edip orada ağlayan kadın, ertesi gün aynı saate kadar, Allah’ın gazabında, hiddet ve kızmasında olur. Ve eğer o vakit içerisinde Ölürse bu kadın cehennem ateşindedir. Ey Âişe! Çalış! Çalış! Sonra mücâhede et (yine çalış)! Çünkü siz kadınlar(ın içinden), Yusuf Aleyhisselâm’ın sahibeleri, Davud Aleyhisselâm’ın fitneleri, Adem Aleyhisselâm’ın cennetten çıkaranları, Nuh ve Lut Aleyhisselâm’ın (nikâhı altında oldukları halde o yüce Peygamberlere inanmayıp onlara) isyan edenleri, oldular! Ey Âişe! Cebrail Aleyhisselâm, bana kadınlar hakkında o kadar vasiyette bulundu ki, ben kadınları boşamanın haram olacağını zannettim! Ey Âişe! Kocasının (suçlu bulup haklı olarak) boşadığı her kadının ben hasmı (ve düşmanı) yım! Ey Âişe! Herhangi bir kadın kocasından hamile kalsa, hamile kaldığı zaman (dan itibaren) mutlaka onun için, gündüzleri oruç tutmuş, geceleri sabaha kadar namaz kılmış, ibâdet etmiş ve Allah yolunda savaşmış gâzînin ecri ve sevabının bir misli vardır. Ey Âişe! Herhangi bir kadına doğum sancısı gelir, her sancı vuruşunda ve her çocuğunu emzirişinde bir köle azâd etmiş se-vabı verilir. Ey Âişe! Kadın kocasından mehrini hafifletirse, mutlaka ona mebrûr (tam, mükemmel ve kabul olunmuş) bir hac, makbul bir umre sevabı vardır. O kadının, Eski ,Yeni, Gizli, Aşikâr, Önceki, Sonraki, Hata ile işlediği ve bilerek kasten yapmış olduğu her türlü günahı bağışlanır. Böyle bir kadının ilk ve son, büyük ve küçük bütün günahları affedilir. Ey Âişe! Bir kadının kocası olur da, kadın da kocası tarafından kendisine gelen eziyetlere sabrederse, bu kadın Allah yolunda kanlara bulanmış ve şehit olmuş gibidir. O kadın, Allâhü Teâlâ hazretlerinin Kur’ân-ı kerimde övmüş olduğu şu kadınlardan olur: “Bütün müslimler ve müslimeler, Müminler ve mü’mineler, kaanitler ve kaaniteler, sâdıklar ve sâdıkalar, sâbirler ve sâbireler, hâşi’ler ve hâşîalar, mütesaddıklar ve mütesaddıkalar, sâimler ve sâimeler, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok anan zâkirler ve zâkireler, hep bunlara Allah bir mağfiret ve bir büyük ecir hazırlamıştır!” |
|
09 Mart 2022, 09:26 | #850 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | MEVLANA DAN [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |