28 Şubat 2022, 09:44 | #701 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİ TANIMAKLA İLGİLİ( KALBİN HASTALIĞI) KALBİN HASTALIĞI Nefsini bırak! Ve ondan uzaklaş!.. Nisbi olarak kendine izafe ettiğin mülkten ayrıl!.. Hepsini Allah’a teslim et!.. Ve kalbin kapısında bekçi ol!.. Allah’ın < gönlüne sakla > dediklerini içeri al ve < alma> dediklerini kalbine sokma!.. Kötü istekleri kalbinden çıkardıktan sonra bir daha yaklaştırma!.. Bu şeytani arzuları kalbden çıkarmak, her halde ona uymamak ve daima muhalefet etmekle olur. Allah’ın iradesi dışında bir şey isteme!.. O’ndan başka bir şey istemek boş bir temennidir. Akılsızlıktır. Sakın böyle bir hevese düşme!.. Telef olursun.. Helak olursun!.. Hak’kın merhametinden uzak kalırsın. Sonuna kadar Allah’ın emirlerini tut!.. Sonuna kadar yasak ettiği şeylerden kaç!.. Sonuna kadar O’nun kaderine teslim ol!.. Yarattığı şeylerden hiç birini O’na ortak yapma. Şirk koşma!.. İsteğin, arzun, şehvetin, hepsi O’nun yarattıklarıdır... İsteme! Kötü arzularına kapılma! Şehvete düşkün olma!.. Ta ki müşrik olmayasın!.. Ayetten: < Bir kimse Rabbına kavuşmayı istiyorsa, yarar iş yapsın. Rabbı için yaptığı ibadetlere şirk katmasın. > Şirk, yalnız putlara tapmak değildir. Kendi şahsi arzu ve isteklerinde tesir görerek,uyman da bir nevi şirk ve putperestliktir. Dünya ve onun metaından, ahiret ve onun nimetlerinden herhangi birine gönül kaptırarak, seni yaratanın sevgisini değil, bunlardan her hangi birinin sevgisini üstün tutarsan, şirk etmiş olursun... Uçsuz bucaksız bir varlık bul, kendini muayyen ölçülere kaptırma. Muayyen bir çerçeve içersinde kalırsan, doğruluğunu haber verdiğin yanlış olabilir. Kalacağını haber verdiğin nesne, bakarsın ki kaybolmuş... Hak’kın iradesine tabi ol ve hiçbir şeye karışma!.. Keşif ve keramet nevinden sayarak, bir şeyler söylersin, ama aksi olunca utanır, rüsvay olursun... Sana bu halde yine bir vazife düşer; halini saklamak... Ve senden başkasına bunları duyurmamak. İşte bu, tam sebat ve beka halidir. Bunların Allah tarafından, sana bir hediye olarak verildiğini bil. Bu hale şükür etmek için O’ndan yardım iste. Başkasına göstermemek için ört. Eğer bu haller gider de, yerine başka bir hal gelirse, üzülme ; onda da çeşitli bilmediğin nimetler gizlidir. İlim vardır. İrfan, marifet vardır; ayıklığını arttırır ve edep terbiye öğretir sana... Bir Ayet-i Kerime de şöyle buyurulur: - “Biz hiçbir ayeti, ondan daha iyisini veya benzerini getirmemek şartı ile değiştirmeyiz... Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmiyormusun?” Allah’ın kudretini küçük görme!.. Takdir ve tedbirde, onu itham etme... O’nun vaadinin doğruluğunda şüpheye düşme... Hz. Peygamberi (S.A.) kendine örnek al... O büyük insana inen ve mushaflarda yazılan, dillerde okunan bazı ayetler kaldırıldı... Bazısı değişti, yerine başka ayet geldi... Biraz önce haber verdiğinin aksini az sonra söyledi. Ama bu hal zahirde böyle oldu. Öbür yönünü, ancak, Allah’la kendi arasında bir iş olarak kabul ederiz... İşte yukarıda anlatılan hale işaret ederek Peygamber(s.A.) efendimiz şöyle buyurur: - “Kalbimde değişik haller olur, bu yüzden her gün yetmiş defa istiğfar ederim.” Diğer rivayette “ Yüz defa.” Peygamber(s.A.) efendimiz., daima hal değiştşrirdi. Bir halden diğer hale geçer ve olgunluğa doğru ilerlerdi. Gayb aleminin hazinelerine ererdi. Çeşitli manevi süslerle süslendi. İşte efendimiz böyle yükselirdi. Her yükseldikçe de evvelkinin noksanlığını anlar; mahdut bir halde kalmayı noksan sayar, istiğfar ederdi. Kendisi yaptığı gibi ashabına da istiğfar telkin ederdi. Çünkü istiğfar ve tövbe halinde bulunmak kulun vazifesidir. İnsana en çok yakışan şey, istiğfar ve tövbe etmektir. Bütün kötülükleri, bir daha yapmamak şartı ile bırakmak babası Adem’den (a.s.), Hz. Rasulallah’a O’ndan da bizlere veraset yolu ile geldi... Ki Adam aleyhisselam’ın her yanını zulmet kaplamıştı; işte o zaman istiğfar etti, sonra karanlık açıldı, her yanı nur kapladı; kurtuldu. Çünkü o bir zamanlar ahdi unuttu. Dar-ı Selam’da daimi kalacağını, Rahman ve Mennan olan Allah, kendisini Cennetten çıkarmayacağını sandı... Melekler kendisini daima selamlar, öğmelerle geleceğini tahmin etti. Böylece nefsine uydu ve her şeyi unuttu... İş değişti. O güzel süslerden soyundu, saltanat gitti. Derecesi düştü... O nurlu alem, aniden karanlığa gömüldü. Önceki safiyet bozuldu. Böylece her şey elinden alındıktan sonra işin nereden geldiğini anladı. İçinde bulunduğu büyük safiyeti düşündü... İtiraf yolunu tuttu. Unuttuğunu, hata işlediğini itiraf etti. Kendi kendine istiğfar telkin etti: - Bu tövbe ve itirafa karşı kendisine hidayet yolları göründü. Nasıl işler yapacağı bildirildi. Ve o, o tövbedeki gizli marifet nurları ve bundan evvel kendisine keşfolunmayan iyilikleri öğretildi. Ve neticede şuna kani oldu: - < Bütün kaybettiğim haller bana tövbe yolu ile açılacaktır. > Her şey değişti... İstek şimdi başka oldu. Hal başka hal oldu. Büyük bir saltanat geldi. İlk önce dünyada bir velayet-i Kübra; sonrası da ahirette... Dünya kendine ve evladına yer oldu. Ahiret ise ebedi bir yuva... Ve sonsuz bir sığınak.. Ey mümiz! Senin için Hz. Adem v Hazret-i Muhammed de dostluk ve muhammed için iyi adetler var... Herhalde hatanı bil, tevbe et... |
|
28 Şubat 2022, 09:47 | #702 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ALLAH C.C E İTAAT ETMENİMN ÖMRE FAYDALARI Allah'a İtaat İle Geçen Uzun Ömrün Üstünlükleri Ebû Bekir (Radıyallahü anh) 'dan rivayet edildiğine göret Bir adam «Ya ResûIIullah İnsanların hangisi daha hayırlıdır?» diye sordu. Rasulluüah (SaUallâhü Aleyhi ve Sellem) cevaben Ömrü uzun olup ameli güzel olandır» buyurdu. Sonra, adam: «İnsanların hangisi daha şerlidir?» diye sordu. ResuÜullah (Sallahü Aleyhi ve Sellem) t «Ömrü uzun ameli kötü olandır» diye buyurdu» Olup Hakim, Câbir (Radıyallahü anh)'den rivayet ettiğine göre Re*sûlüllah (Sallâhû Aleyhi ve Sellem) : «En hayırlınız Ömrü en uzun, ameli en güzel olanınızdır» bu*yurdu. İmam Ahmed, Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh) 'dan rivayet etti*ğine göre, Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «En iyiniz, ömrü uzun olup, ameli güzel olandır» diye buyurdu. Taberâni'nin Ubâde bin Sâmit (Radıyaîlahû anh)'dan rivayeti*ne göre, Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem): «En iyinizin kim olduğunu söyleyeyim mi?» dedi. SahabUer t «Evet ey Allah'ın Resûlu!..» ResûIuUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Doğru dürüst gitmek şartıyla İslâmiyet için de en uzun yaşa yanınızdır» diye buyurdu. Yine Taberâni'nin Avf bin Mâlik (Radıyallahû anh)'dan rivâye tine göre, şöyle demiştir: «ResûluHah (Sallallâhû Aleyhi ve SellemVden işittim şöyle di yordu: «Müslümanm ömrü uzadıkça kendisinin hayn artar.» tmam Ahmed ve îbn Zenceveyh Ebû Hûreyre (Kadıyallahû ai hü) 'dan rivayetlerine göre şöyle demiştir: «Kuza'a kabilesinin bir köyünden iki adam vardı. Resûlulla (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) hidayetiyle müslüman olmuştular. Bij senit düştü, diğerinin eceli bir sene ertelendi.» Talha bin Ubeydullah (Radıyallahû anh) şöyle dedi: «Cennet bana göründü.» Eceli ertelenen şehidden önce cennel konduğunu gördüm. Bundan hayrette kaldım. Sabahleyin bunu R sûlullah (Sallalîâhû Aleyhi ve Sellemî'e anlattun, Resûlullah (Sa lallâhû Aleyhi ve Sellem) : «O, diğerinden sonra bir Ramazan orucunu, altı bin rekât fa ve nice sünnet rekâtlarını edâ etmedi mi?» diye buyurdu. îmam Ahmed ve Bezzar, Talha (Radıyallâhû anh) 'dan rivâylerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Allah katında teşbihinden, tekbirinden, tehlilinden Ötürü; İslamiyet dini içinde ihtiyarlanan kişiden daha üstün yoktur» diye buyurdu. Ebû Nuaym'in, Said bin Cübeyr {Radıyallahû anh) 'den rivâyt ne göre şöyle demiştir: «Farzları yapmak, namazları kılmak ve Allah'ın nasip ettiği yapmak üzere müslümanm her bir gün yaşaması onun için ganimettir.» |
|
01 Mart 2022, 09:12 | #703 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 01-03-2022 Trafik Kazâları ve Âyetü’l-Kürsî’nin Esrârı Resûlullah (sall’allâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in 27 sır kâtibi vardı. Âyetü’l-Kürsî Hicret’ten sonra bir gece yarısı nâzil olduğunda onu, Resûlullah’ın sır kâtiplerinden Zeyd bin Sâbit (radıy’allâhu anh) yazmıştır. Âyetü’l-Kürsî’ye ta’zim ve tebcîl için, bir rivâyete göre 40 bin, diğer bir rivâyete göre 80 bin melek nâzil olmuştur. Âyetü’l-Kürsî’ye çok muazzam ve muhterem bir melek hâdimdir. Bugün bütün vâsıtalar tehlike hâlindedir. Ancak ta’limât-ı İlâhiye ile bu tehlikelerin önüne geçilebilir. [Hava], deniz ve kara vâsıtalarına binerken «Bismillâhi mecrâhê ve mürsêhê inne Rabbî le Ğafûru’r-Rahıym [Meâli: Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allâh’ın ismiyledir. Muhakkak ki Rabbim, çok mağfiret edici ve çok rahmet edicidir]» (Sûre-i Hûd, 41) diye okuyan kimse, her türlü tehlikeden muhâfaza olunur. Sokağa çıkarken 7 Âyetü’l-Kürsî okuyup, her defasında 6 cihete üflemeli. Yedincide, “Velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüve’l-aliyyü’l-azıym” diye 3 defa okuyup “Huu” ile içine “Huu”lamak lâzım. Bu ta’limat ile vesâite binenleri, Cenâb-ı Hakk her türlü felâketten korur. Bunu söylemezdik ama, tehlikelerin umûmiyeti bizi bu esrârı söylemeye mecbur etti. Hakikaten muazzam bir esrâr-ı İlâhîdir. Ne akıl, ne mantık, ne san’at, hiç biri ona tahammül edemez. Bunun adına “Kerâmetü’n-Nebî” derler. Bu insanlar, isyanları ile kok kömürü hâline gelmişlerdir. Kuruların yanında yaşlar da yandığından, o yaşları kurtaralım diye bu esrârı ifşâ ediyoruz.” |
|
01 Mart 2022, 09:17 | #704 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | TARİH TEN GÜNÜMÜZE OSMANLI( ANKARA SAVAŞI NIN MANEVİ BOYUTU) ANKARA SAVAŞI Emir Sultan, Yıldırım’ın Timur Han’la savaşmasına razı değildir. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu kardeş kavgasına mani olamaz. Çekilir bir taraflara. Hatta bu kayıtsızlığa mana veremeyen Hundi hatun sorar: -Babamı yalnız mı bırakıyorsun? -Bak hatun! Ne bu savaşın bir manası var, ne de babanın kazanma şansı. Eğer elinden birşey geliyorsa hiç durma, geç olmadan çevir onu. -Niye öyle söylüyorsun. Babam mağlubiyet tatmamış bir sultandır. -Evet Timur da mağlubiyet tatmayan bir hakandır. Sen onun kaç devleti yıktığını biliyor musun? Üstelik ülkesi daha büyük, askeri daha fazla. Dahası Maveraünnehr illeri ilimde de, sanatta da çok önümüzde. -Sen babamın manevi zırhı değil misin? -Peki sen Timur’u koruyucusuz mu sanıyorsun. O, zamanın kutbundan dua aldı. Ancak Hace Hazretlerinin dahi böylesi bir savaşa rızası yok. -Ne yapmalıyız peki? -Baban aklını örten öfkenin farkına varmadıkça ne yapabiliriz ki? -Diyelim ki öfkesi galip geldi. -Zor günlere hazırlansanız iyi edersiniz. Ankara savaşında yaşanılan acı mağlubiyetin ardından Timuroğulları Bursa’yı muhasara altına alırlar. Şehir halkı zor durumdadır, hatta aç kalır. Ahali gelip Emir Sultan’ı bulur ve çok yalvarırlar. Mübarek bir kağıda birşeyler karalar, ordugâha yollar. O kağıtta ne yazılıdır bilemiyoruz, ancak hemen o gün çadırlar sökülür. Asya yollarına göç düzülür. |
|
01 Mart 2022, 09:20 | #705 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | DOĞRULUK HER ZAMAN KAZANDIRIR( BİR HİKAYE) DOĞRULUK Zalim bir vali vardı. Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri’ni yakalatmak istedi. O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri’nin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları geldi ve hışımla: – Hasan Basri’yi (r.a.) gördün mü? diye sordular. O gayet sakin: – Evet, dedi. – Nerede? – İşte şu kulübemde… Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri’ni bulamadılar. Dışarı çıkınca tehdit edip: – Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler. – Ben yalan söylemedim, dedi. Siz göremedinizse, benim suçum ne? Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar. Onlar gidince, Hasan Basri Hazretleri: – Ey Habib! Biliyorum ki Rabb’im senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi. Hazreti Habib mahcub bir şekilde: – Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir. Çünkü bilirsiniz ki, Doğruların yardımcısı Allah’tır. Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi, dedi. Tevil yapmaya, bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için, yalan söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan, eğer Habib-i Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa, doğruyu söylemektir. |
|
01 Mart 2022, 09:22 | #706 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İMAN İLE AMEL İN AYRILMAZ ARKADAŞLIĞI iMAN iLE AMEL iman; peygamber Efendimiz ( s.a.v ) `in Allahu Teala`dan getirip teblig buyurdugu butun hususlari kalp ile tasdik,dil ile ikrar etmekten ibarettir. Amel ise imanin meyvesi olup,imanin tarifine dahil degildir. iman kalpte parlayan bir cevherdir.Amel ise onun nurunu artirir. Amel olmadan iman olabilir.Ancak iman olmadan amel makbul olmaz. Butun peygamberlerin ummetlerine teblig ettigi iman esaslari hep aynidir.Fakat øgrettikleri amelii hukumler farklidir. Amel olmadan yalniz iman ile cennete girilirken,iman olmadan yalniz amel ile cennete girilmez. Amelin sevabi baskasina hediye edilebilir,ancak iman hediye edilemez. Amel vasiyet olunabilir.Yani, ben øldukten sonra benim yerime hacca gidiverirsiniz,seklinde vasiyet caiz olur.Ancak iman vasiyet olunamaz. Su halde iman ile amel ayni seydir demek yanlis olur.iman ile amel ayri seylerdir.Amel tabi,iman ise metbu`dur. Yani her seyden evvel butun insanliga vacip olan imandir.imana tabi olarak sonradan ameller de vacip olur |
|
01 Mart 2022, 09:25 | #707 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ÖĞÜT ALANA HAKİKAT ERLERİNDEN ÖĞÜTLER Yedigin Lokmaya Dikkat Et ! Şâh-ı Nakşibend (k.s.) hazretleri, tasavvufdaki hallerinni kaybolduğunu söyleyen bir talebesine; ‘yediğin lokmaların helâlden olup olmadığını araştır’ buyurmuştur. Talebesi araştırdığında, yemeğini pişirirken ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir odun yakmış olduğunu tesbit ederek tevbe etmiştir. ‘Namazda hudû ve huşû nasıl elde edilir?’ diye sorulunca da cevaben buyurdu ki: ” Huzurlu bir halde hâlal lokma yiyeceksiniz. Huzur ile abdest alacaksınız ve namaza başlarken iftitah tekbirini kimin huzuruna durduğunuzu bilerek, düşünerek söyleyeceksiniz.’ Hâce Hazretleri, kendisine karşı edepsizlik yapan bir kimseye kızmayıp, tebessümle karşıladı. Fakat edepsizlik yapan kimse büyük bir derde düşüp, helâk olacak hâle geldi. Hatasını anlayıp tevbe etti. Şâh-ı Nakşibend hazretleri bir ara o adamın evinin önünden geçerken, içeri girip hâlini sordu: ” Allah Teâlâ şifâ vericidir., korkma iyileşirsin’ dedi. O kimse bu söz üzerine kalkıp: ‘ ‘ Efendim size karşı edepsizlik ettim, hatırınızı incilttim, beni affediniz.’ dedi. Şâh-ı Nakişbend hazretleri buyurdu ki: ” Kalbimiz o zaman incindi. Fakat şu anda gönül aynası tertemiz. İyi bil ki, mürşidlerin kılıcı kınından çıkmış yalın bir kılıçtır. Ama mürşid merhamet sâhibidir. Kimseye kılıç vurmaz. İnsanlar (belâsını arayanlar) gelip kendilerini o kılıca vururlar. |
|
01 Mart 2022, 09:27 | #708 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | NAMUSA SALDIRMANIN CEZASI ( GÜZEL BİR DERS BİR HİKAYE) Namusa Saldıran Erkeğin Cezası Hüzeyl kabilesinden Medineli Hamele, devesine binmiş, kırda gidiyordu. İlerideki vahada koyunlarını otlatan Raşid’in kızı Es’ile’yi gördü. Es’ile, koyunları sürerken rüzgâr yüzündeki örtüyü sıyırmış, onun sahip olduğu fıtrî güzelliği gören Hamele, fikrini bozmaya niyet etmişti. Sürüye yaklaşınca devesini çökertip dizlerinden bağladı, yalnız bulunan Es’ile’ye seslendi: – Es’ile, beni reddetme. Seninle beraber olalım. Es’ile’nin cevabı makuldü: – Buradan derhal uzaklaş. İyi niyet sahibi isen babama müracaat et. Beni eş olarak iste. O seni reddetmez. Fakat Hamele’de iyi niyet yoktu. Sadece geçici ve zevkli bir macera yaşamayı düşünüyordu. Es’ile’ye doğru yürüdü. Es’ile, başka çıkış yolu kalmadığını anlayınca bütün cesaret ve hiddetini toplayarak namusunu savunmaya karar verdi. Kapışmada çok sürmeden Hamele’yi yere yatıran Es’ile: – Def olup gidecek misin, yoksa başını parçalayayım mı? dedi. Hamele söz verdi. Hemen def olup gideceğini söyledi. Ne yazık ki yatırıldığı yerden kalkar kalkmaz hücumunu tekrarladı. Es’ile yine bir hamlede onu yere yatırdı. Hareketsiz hale getirerek teklifini tekrarladı. – Buradan def olup gidecek misin, yoksa şu taşla başını parçalayayım mı? Bu zor karşısında kesin söz veren Hamele, yine yakasını sıyırdı. Ne yazık ki, sözünde bu sefer de durmadı, yalnız bulduğu Es’ile’ye hücumunu tekrarladı. Es’ile güçlü ve hiddetliydi. Onu yere yıkıp göğsü üzerine çöktü. Başına yanındaki büyük bir taş parçasıyla öylesine vuruşlar vurdu ki, mütecaviz Hamele, artık yerinden kalkamaz, kalksa bile hücumunu tekrar edemez hale geldi. Bundan sonra koyunlarını sürerek oradan uzaklaşan Es’ile, böylece şerefini korumuş, namusuna leke kondurmamıştı. Az sonra oradan geçen bir yolcu kafilesindeki Hüzeylliler Hamele’yi tanıdılar. – Ne oldu sana böyle Hamele? dediler. Hamele: – Sormayın, devem beni yere attı, düşünce böyle oldum, dedi. – Deven burada dizlerinden bağlı, şu taşta da kan var, ayrıca başında da taşın açtığı yaralar görünüyor, deyince kızardı: – Ne diyorsam öyle, daha ne inceliyorsunuz, beni deveme bindirip evime götürün, dedi. Hamele’yi evine götürdüler. Birkaç gün yattıktan sonra iyi olma ümitleri kaybolmaya başladı. Kendisine sordular: – Başına bu durum sebebiyle ölüm gelecek olursa kimi dava edelim, kan diyetini kimden isteyelim? Titrek sesle açıkladı: – Kanımdan, Es’ile’den başkası sorumlu değildir. Bu cümle, Hamele’nin son sözleriydi. Başı yana düşüverdi. Hüzeyl ileri gelenleri toplanıp Resûlüllah’a geldiler: – Oğlumuz Hamele’nin kanını, Raşid ödeyecektir. Dava ediyoruz. Resûlüllah Hazretleri Raşid’i çağırttı. Raşid’in asıl adı Zalim’di. Resûlüllah, İslâm’a girince Zalim ismini Raşid olarak değiştirmişti. Durumu anlayan Raşid: – Benim öyle bir ölümden haberim yok. Ne gördüm, ne de işittim, deyince: – Ya Resûlâllah, Raşid’in kendi değil, kızı Es’ile’dir katil, dediler. Az sonra Es’ile yakalanarak getirildi. – Es’ile, bak senin Hamele’yi öldürdüğünü iddia ediyorlar, ne dersin? Es’ile dalgın, aynı zamanda tereddütlü idi. Sadece: – Hiç kadın erkeği öldürebilir mi? diyebildi. Ancak bu sözün gerçek bir müdafaa olmadığını hemen anladı. Sonra vahiy gelerek Allah’ın Resûlü’ne olayı haber vereceğini de düşündü. Hadiseyi aynen anlatmaya karar verdi. – Üç defa üzerime yürüdü, iki defa yatırıp söz aldım. Defolup gideceğine söz verdi. Kurtulunca üçüncü defa üzerime geldi. Ben de şerefimi ve namusumu müdafaa için başını yaraladım, bana hücum edemez hale getirerek kaçıp kurtuldum. Sonra öğrendim ki, o yaralardan ölmüş. Hüzeylliler hep birlikte bağrıştılar. – Suçunu itiraf etmiştir, diyetimizi isteriz. Resûlüllah Hazretleri de kararını açıkladı: – Es’ile namusunu müdafaa etmiştir. Mütecaviz Hamele de kanını heder etmiştir. Böylece dava bitmiş, diyet ortadan kalkmıştır. Hüzeylliler süklüm püklüm. Raşid ve Es’ile şen ve şatır, evlerine döndüler. Asr-ı Saadetten bir namusu koruma olayı böylece tarihe geçti, bize de ibretlerinize sunmak düştü. |
|
01 Mart 2022, 09:29 | #709 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİ TANIMAKLA İLGİLİ ( ALLAH A YAKINLIK ) ALLAH'A YAKINLIK Manevi bir hal içinde bulunduğun zaman başkasını isteme. İser daha altını, ister daha üstünü. Hiçbir makam arzu etme... Padişahın kapısına geldiğinde hemen içeri girmeği isteme Zorla içeri alınıncaya kadar bekle. Kendi isteğinle değil zorla içeri alınmalısın. Tekrar, takrar istemelisin. Pek nazlı da olma... İçeri girmek için mücerret izinle de yetinme. Seni tecrübe için olabilir, belki de padişah tarafından deneniyorsundur... Koşma; bekle. Ta ki seni zorla içeri alsınlar. Bu şekilde içeri alınman senin için bir fazilet olur. Saraya bu şekilde girdikten sonra, seni kimse tekdir etmez. Tekdir ancak yapacağın kusurdan sonra gelir. O, seni bizzat içeri aldıktan sonra, korku da olmaz. Padişahın yaptığından mes’ul olmazsın. Ancak kendi isteğinle yaptığın şey sonunda mes’ul duruma düşersin. Yaptığın hareket neticesi, sana taarruz vaki olur. Bu makamda senin için iyi olmayan şey kendi arzunla hareket etmendir... Sabrın azlığı, edebe riayetsizliğin, bulunduğun hale rıza göstermemen senin için hiç de iyi olmayan hareketlerdir... Saraya girmek sana nasib olunca; başını önüne eğ, gözlerini etrafta gezdirmekten sakın. Edepli terbiyeli olarak, verilen her hizmet ve vazifeyi yapmağa çalış. Daha fazla yükselmeği isteme... Ayet: “ Olara verdiğimiz dünyalıklara gözlerini çevirme, onları tecrübe etmek için, dünya süsü olarak kadın verdik. Rabbın sana verdiği rızık, hem hayırlı hem de devamlıdır...” Allah-ü Teala, bu ayetle seçkin Peygamberine edep öğretiyor, dolayısıyla bize... - < Halini muhafaza et, verilene razı ol...” Buyrulmasındaki Murad: - “Sana verdiğim pek çok hayır, peygamberlik, ilim kanaat, sabır, islam dini üzerindeki saltanat ve o yoldaki mücadele senin için en büyük nimettir... Ötekilere verdiklerimden daha iyi ve güzeldir. Bütün hayır haddi bilmekte ve ona razı olmaktadır. Bununla beraber başkalarının hiçbir şeyine göz dikmemektedir. Başka bir şeye iltifat etmemektedir. Çünkü o baktığın ve arzu ettiğin şey üç kısma ayrılır. Birincisi, senin nasibin olmasıdır. İkincisi başkasının nasibi olma ihtimali. Üçüncüsü, ne senin ne de başkasınındır. İhtimal ki; Allah’ü Teala, onu bir tecrübe vasıtası olarak yaratmıştır... Baktığın şey her ne ise... Eğer o, sana nasip olmuşsa ihtirasa düşüp ardından koşsan da gelir koşmasan da. İstesen de gelir, istemesen de Bu hale göre, mutlaka onu elde etmek için çırpınman ve edebe uymayan bazı hareketler yapman sana yakışmaz. Bu hal, ilim ve akıl ölçüsüne vurulursa hiç de sevilen bir şey olarak meydana çıkmaz. Eğer o şey, başkasının nasibi ise.... çırpınman niçin?.. Çünkü o şey sana hiçbir zaman gelmez. Yine o şey, ihtimal ki hiç kimsenin nasibi değildir, fitne ve tecrübe için yaratılmıştır. Böyle olduğuna göre, akıllı olan kimse nasıl nefsi için, böyle bir fitneyi ister. Ve kendine celb etmeği arzu eder?.. Bu izahlardan anlaşılıyor ki; bütün selamet ve iyilik, manevi hali muhafazada ve haddi tecavüz etmemededir... Avuç içi kadar dar yerde de kalsan, geniş sahalara da çıksan, her ikisi de sana göre musavi olmalı... Ve yukarıda anlattığımız halini ve edebini muhafaza etmeğe çalışmalısın. Başını önüne eğ. Çok edepli ol... Daha da üstün vazife görmeğe çalış. Çünkü padişaha en çok sen yakınsın, senin kabahatin de çabuk görülür. Bu sebepten senin için tehlike daha fazladır. Bulunduğun halin daha üstüne ve daha aşağısına geçmeği isteme. Orada sabit kalmayı, baki olmayı arzu etme. Bulunduğun vazifenin şeklini değiştirmeğe yeltenme... Böyle bir şey yapmağa senin bir selahiyetin yoktur. Böyle bir şey yaparsan nimetleri inkar yolunu tutmuş olursun; bu ise, dünya ahirette sahibini utandırır... Sonuna kadar, anlattığımız şeyleri yapmağa çalış... Neticede öyle bir hale gelirsin ki, o halde senin için bir makam verilir. Seni ondan hiç ayırmazlar. Sen de onun, Allah tarafından bir vergi olduğunu anlarsın. Böyle oluşun delili ve beyanı meydandadır, bunu bilir ve o halin devamına çalışırsın... Veliler için haller vardır. Ebdal için makamlar vardır. Ve sana hidayeti Allah nasip edecektir.... |
|
01 Mart 2022, 09:33 | #710 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Dînî Bir Fitne Korkusundan Dolayı Ölümü İstemek CAİZ mi Dînî Bir Fitne Korkusundan Dolayı Ölümü İstemek Malik'in Ebû Hüreyre (Radıyaîlahü anh) den rivayetine göre! Re-sûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Kişi diğerinin kabrinin yanından geçip keşke onun yerinde ol*saydım, demeden kıyamet kopmaz» buyurmuştur. Mâlik ve Bezzâr, Sevbân (Radıyallahû anh)'den rivayet ettik*lerine göre, Resulûllah (Sallaliâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu. «Yâ Rabbİ hayırlı ameller işlemeyi, günahlardan sakınmayı ve miskinleri sevmeyi bana nasip et. İnsanlara bir fitne musallat etmek istediğin zaman beni fitneye bulaştırmadan yanına al... Mâlik'in, Ömer (Radıyallahû anhü)'den rivayetine göra, şöy*le demiştir: «Ey Allah'ım, güçsüz kaldım, zayıfladım, yaşlandım, duygularım denetimimden çıktı. Hiç bir şeyimi kaybetmeden, eksiltmeden beni yanma al.» Bunun üzerine bir ay geçmeden Hz. Ömer (Radıyallahû anh) vefat etti. Sûleym el-Kindi'den rivayet edildiğine göre şöyle, demiştir: Bir dam üzerinde Ebû Abs el-Gifari (Radıyallahû anh) ile beraberdim. Veba'dan bir topluluğun öldüğünü görüyorduk. Ebû Abs. «Ey veba beni de al» dedi ve bu dediğini üç sefer tekrarladı. Ona dedim «Neden bunu söylüyorsun? Resulullah (Sallaîlâhû Aleyhi ve Seî-lem): «Kimse ölümü istem e m el i! Çünkü ölümle ameli kesilir ve dönüş yapmak için de dünyaya geri gönderilmez» demedi mi? Ebu Abs: -Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve SellemVden işitmedin mi ki diyordu: «Altı şeyi geçmek (yani kurtulmak) için Ölüme koşunuz . 1- Sefih insanların âmir olması. 2- Rezil insanların çok bulunması. 3- Hakem satışlarının olması. 4- Kanların hafife alınması. 5- Süa-i rahimin kopukluğu. 6- Bâzı sarhoşlar ki Kur'an'ı çalgı edinirler. Dini bilgileri on*lardan az olduğu halde adam tutarlar İd, onları Kur'an'la eğlen-dirsin. Hakim'in Hasandan rivayetine göre, şöyle demiştir: Hakem bin Amir: «Ey veba beni al» dedi. Birisi ona «Neden bunu söylüyorsun? Halbuki Rasûlullah (Sallallahû Aley*hi ve Sellem) Men işittim ki: «Sakın hiç biriniz ölümü istemesin» dedi. Hakem bin Amir t i «Sizin işittiğinizi ben de işittim. Fakat altı şeyi geçmek îstiyorum dedi. — Hakem satışını. — Rezillerin çokluğunu. — Çocukların amirliğini. — Kanların dökülmesini. — Sıla-İ rahimin kopukluğunu. — Bâzı sarhoşları ki, âhir zamanda Kurra olurlar, Kur'an'ı çalgı edinirler.» Ibn i Sa'd, «Tabakat» adlı kitabında Habip bin Ebİ Füdale (Ra-diyallahu anh)'dan rivayetine göre-, Ebû Hüreyre (Radiyaîlahu anh) sanki ölümü istiyormuş gibi. ondan bahsetti. Bâzı arkadaşları, «Sen Resulullah (Sallallahû Aleyhi Vesellem)'in «İyi-kötü hiç kimseye ölümü ister |k yakışmaz, iyi is© İyiliğini arttırır, kötfti ise vazgeçer.» sözünden sonra, nasü Ölu'mü} istersin dediler. Bunun üzerine Ebû Hüreyre: «Ben nasıl ölümü istemeyeyim. Halbuki ben altı şeyin bana ye*tişeceğinden (ilişeceğinden) korkuyorum s I- Günahları hafif görmek, 2- Hakem satışı, 3- Sıla i rahim kopukluğu, 4- Rezillerin çokluğu, 5- Bazı sarhoşlar ki Kur'an'ı çalgı edinir Taberani'nin Amr bin Absete (Radiyâllahu a&h)'dan, onun da Resûlulîah (Sallallahu Aleyhi ve SellenO'den rivayetine göre şöyle buyurmuştur: «Ameline güvenmedikten sonra, kimse ölümü İstememe!!. Eğer müslümanlar içinde altı hasleti görürseniz o zaman Ölümü isteyiniz. Eğer nefsiniz elinizde ise onu Ahirete gönderin...» (O hasletler de şunlardır) : 1- Kan dökmek, 2- Çocukların amir olması, 3- Rezillerin bol olması, 4- Sefihlerin amir olması, 5- Hakem satışlarının olması, 6- Kur'an'ı çalgı edinen sarhoşların bulunması... Ebû Nuaym, îbn-i Mes'ud tRadiyallahü anh) 'dan rivayet ettiği*ne göre, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle demiştir: «Mümin ölümden başka hiç bir şeyi sevmeyecek hale gelmeyin-ceye kadar Deccal çıkmaz. îbn-i Ebû Dünya. Süfyan (Radiyâllahu anh) 'dan rivayetine göre: İnsanların başına Öyle bir zaman gelecek ki, ölüm o zamanın kurcalarına (âlimlerine) kızıl altından daha sevimli olacak. Ebû Hüreyre (Radiyalahu anhl'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Yakındır ki, mümin için ölüm, içtiği soğuk bal şerbetinden da*ha sevimli olur.» Ebû Zer (RadiyaUahu anh) 'dan rivayet edildiğine göre şöyle de-iniştir: «İnsanların basma bir zaman gelecek, içlerinde cenaze geçerken 'keşke ben onun yerinde olsaydım' diyecekler. îbn-i Sa'd, Ebû Seleme bin Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre: «Ebû Hüreyre hasta idi, yanma gidip ziyaret ettim. «Yâ Rabbi Ebû Hüreyre'yi şifa et.» dedim. O, «Yâ Rabbi Ebû Hureyreye eski sıhhat halini verme», dedi ve şöyle devam etti: «Yâ Ebâ Seleme yakındır ki, insanların basma bir zaman gelir. Ölüm onlar için kızıl altından daha sevimli olur. Yâ Ebâ Seleme, yakmdır ki, adam kabrin yanından geçerken keşke ben senin yerinde olsaydım, diyecek. Yakın bir zamana ka*dar yaşarsan bunu görürsün.» Mervizi cenazeler konusunda Mürretül-HemedaniMen rivayet ettiğine göre şöylo demiştir: «Abdullah kendisine ve ailesine ölümü "temenni etti. Ona denil-di ki: Sen ailene ölümü istiyorsun! kendine neden istiyorsun?» Bu*nun üzerine Abdullah şöyle dedi: «Eğer bu halinizde sağ salim kalacağınızı bilseydim içinizde yir*mi sene yaşamayı isteyecektim.» Ebû Osman'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir «Bir gün İbn-i Mesud (Radiyallahu anh) kendi avlusunda iken falan ve filan iki de şerefli güzel hanımı yanında vardı. Her ikisin*den de güzel çocukları vardı. O orada iken başı üstünde bir serçe yavrusu gelip içini İbn-i Mesud'un elinin üzerine damlattı. Sonra kendisi şöyle dedi: Eğer Abdullah (ibn-i Mes'ud) un ailesi ölüp peşlerinde o da gitse, bana bu serçenin ölümünden daha se*vimli olur. Kays (Radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göreniştir: şöyle dedi. «Abdullah'ın çocukları vardı. Ona sanlıyordular. Abdullah «Bunları görüyorsunuz, bana bunların ölümü sayılarınca böcek*lerin ölümünden daha kolaydır, dedi.» Hasan'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: -Bu şehrinizde bir âbid adam vardı. Mescidden çıkıp üzengiye koyduğu zaman ölüm meleği ona geldi. Adam: «Merhaba hoşgeldin, zaten sana çok iştiyaklıydım, dedi üzerine melek hemen onun ruhunu kabzetti.» İbn-i Sad, Tabakâtında ve Mervezî, Halit bin Mervaıı Radıya lahu anh) 'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: «Kara ve denizde hiç bir hayvanın ölüme karşı bana feda olmi sini istemiyorum. Eğer Ölüm yarış nişanesi olsaydı kimse beni geçmezdi; benden güçlü olan kişiden başka... : Yine Ebû Nuaym Ma'dan (Radiyallahu anh) 'dan rivayetine g re, şöyle demiştir: «Vallahi eğer ölüm bir yere konulsaydı İlk önce ona koşan ben olacaktım.» Abd-i Rabbih bin Sâlih'den rivayet edildiğine göre Mekhul Ölüm hastalığında iken, o yanına girip demiş: «Allah sana şifa versin. Mekhûl: Hayır; afvı umulana kavuşmak, şerrinden emin olunmayanla yani insi şeytanlar, iblis ve askerleriyle kalmaktan daha hayırladır» demiştir. lbn-i As'akir tarihinde Ebi Müshir'den rivayet ettiğine göre Söyle demiştir: «Bir adam Sald bin Abdulâziz Et - Tenuhiyye Allah senin öm*rünü uzatsın diyordu. Saİd kızıp; Hayır, Allah beni rahmetine çabuk kavuştursun, dedi.» Ebû Nuaym'm, Ubeyde bin El-Muhacir (Radıyallahû anhVden rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: «Eğer, bu oduna dokunan kişi ölür dense; kalkıp hemen doku*nacağım.» Ebi Abdillah es-Sanabihi'den rivayet edildiğine göre şöyle de*miştir : «Dünya fitneye çağırır. Şeytan İse yanlışlıklara... Allah'a kavuşmak ise bunlarla beraber kalmaktan daha hayırlıdır.» îbn-i Ebû Dünya Amr bin Meymûn'dan rivayet ettiğine göre: O ölümü istemiyordu. Hergün şu kadar namaz kıldığını söy*lerdi. Ta ki Yezid bin Müslim ona gönderildi. Onu sıkıştırıp zülüm edince: Ya Rabbi beni iyilere kavuştur. Şerlilerle bırakma, demeye baş*ladı. Ümmü'd-Derda (Radıyallahû anhaVdan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: «Ebu'd-Derda, bir adam salih bir hal üzere öldüğünde, bu ölüm sana afiyet olsun keşke ben senin yerinde olsaydım, derdi. Ümmü'd-Derda; ona, neden böyle söylüyorsun? deyince; Ebü'd-Derda' Ey ahmak! Bilmiyormusun ki adam mümin ola*rak sabahlar, münafık olarak akşamlar. Farkına varmadan imanı ondan alınır. İşte bunun için ben, bu ölünün namaz ve oruç İçinde kalmasından fazla onun ölmesine gıpta ediyorum. îbn-i Ebi Şeybe «Musannaf» adlı kitabında ve îbn-i Ebu Dünya Ebû Cuhayfe'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir: «Hiçbir nefsin hattâ sineğin nefsinin dahi ölüme karşı bana fe*da olması beni sevindirmez.» îbn-i Ebu Dünya, el-Hatip, ibn-i Asâkir, sahabi olan Ebu Bekrete (Radiyallahu anh) 'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir: «Vallahi hiçbir canlının hattâ bu uçan sineğin de ölmesi bu ca*nımın ölmesinden bana daha sevimli değildir.» Oradakiler korkup «Neden» demişler, Ebu Bekrete: «Korkarım başıma bir gün gelir, o günde iyiliği emredip kötü*lükten nehyedemem. O günün bana ne hayrı kalır?» diye cevap ver*miştir. îbn-i Ebi Şeybe MusanneTinde îbn-i Sa'd ve Beyhaki Şuab-da Ebû Hüreyre (Radiyallahu anh) 'dan rivayet ettiklerine göre: -Bir adam onun yanından geçti. Ebû Hüreyre t «Nereye gidiyorsun? dedi. O: «Çarşıya» dedi. Ebu Hûreyre (Hadiyallahu anh) «Çarşıdan dönmeden öne na Ölümü satın alabüirsen getir» dedi. îbn-i Ebi Dünya ve Taberani «EI-Kebir» kitabında ve tbn-i kir, Urve. bin Ruveym tarikiyle; Asar Irbad bin Sariye (Radıyaliahû anh) Eesulullah (Sallatlâhû Aley-hi ve Sellem)'in yaşlı sahabelerindendi. Ve ruhunun alınmasını istiyordu. Şöyle duâ ediyordu: «Allah'ım yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Beni kendine al.» tşte bu zattan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Bir gün ben Şam Camisinde namaz kılıp ruhumun alınması*na duâ ederken, erkeklerin en güzellerinden genç bir adam yaAımda bulundu, üzerinde yeşil bir elbise vardı. Dedi: 'Neden böyle dua ediyorsun?' Dedim i 'Ey kardeşim nasıl dua edeyim?' Dedi 'Şöyle söyle : Yârabbi amelimi güzelleştir, ecelimi genişlettir. Beni 'Allah seni bağışlasın, kimsin sen dedim. 'Ben ehl-i imanın kalbinden gizlice hüzün ve kederi alan Retatil'im' dedi. Ben yüzümü çevirdim, kimseyi göremedim. |
|
Konuyu Toplam 9 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 9 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |