17 Şubat 2022, 17:52 | #551 |
Çevrimdışı # Forum Dedesi #
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: RÜYA TABİRLERİ(NAR GÖRMEK) Eline Sağlık güncellemeye devam..
__________________ Yahudi mi dediniz? onlar yumurtalarini pisirmek icin dunyayi atese vermekten cekinmeyen LANETLILERDIR!!! Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
|
17 Şubat 2022, 17:52 | #552 |
Çevrimdışı # Forum Dedesi #
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: GÜZEL CEVAPLAR - VECİZ NÜKTELER Eline Sağlık güncellemeye devam.. Hasan el basri ve bütün meşayihinde şefaati üzerimize olsun İnşallah...
__________________ Yahudi mi dediniz? onlar yumurtalarini pisirmek icin dunyayi atese vermekten cekinmeyen LANETLILERDIR!!! Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
|
17 Şubat 2022, 18:19 | #553 | ||||
Çevrimdışı # Forum Dedesi #
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: BU GÜNÜN DUASI 17-02-2022
Eline sağlık üstat güzel duaya Aminn diyelim...
__________________ Yahudi mi dediniz? onlar yumurtalarini pisirmek icin dunyayi atese vermekten cekinmeyen LANETLILERDIR!!! Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. | ||||
|
18 Şubat 2022, 08:03 | #554 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 18-02-2022 Cuma günü okunacak dualar Cumâ namazından sonra şu düâyı okumak müstehabdır: Allahümme yâ ganiyyü, yâ hamîdü, yâ mübdiü, yâ mu’îdü, yâ rahîmü, yâ vedûd. Eğninî bihalâlike an harâmike ve bifadlike ammen sivâke. Ey Ganî, Hamîd, Mübdi, mu’îd, Rahîm, Vedûd olan Allahım. Beni halâl ettiklerinle iktifâ ettir, haramlara düşürme. Fadlınla, ihsân ederek beni Senden başkasına muhtâc etme! demektir. Bu düâya devam edenleri Allahü teâlâ başkalarına muhtâc etmez ve ummadığı yerden rızıklandırır . Abdullah bin Ömer buyurdu ki: Hâceti olan bir kimse çarşamba, Perşembe ve Cum’a günleri oruç tutsun. Cum’a günü temizlenip namaza gitsin. Az veya çok sadaka versin. Namazdan sonra şu düâyı okursa Allahü teâlâ’nın izni ile düâsı kabûl olur. Allahümme innî es’elüke bismike bismillâhirrahmânirrahîm. Ellezî lâ ilâhe illâ hû. Âlimül ğaybi veşşehâdeti hüverrahmânürrahîm. Ve es’elüke bismike bismillâhirrahmânirrahîm. Ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Ellezî meleet azametühüsse-mâvâti vel arde. Ve es’elüke bismike bismillâhirrahmânirrahîm. Ellezî lâ ilâhe illâ hüve ve anet lehül vücûhü ve haşe’at lehül ebsâru ve veciletil kulûbü min haşyetihi en tusalliye alâ Muhammedin ve en tu’tînî hâcetî diyerek hâcetini söylemelidir. Cennet ehlinden olmak için Şu düâyı yakîn ile inanarak gündüz okuyan kimse gece olmadan ölürse Cennet ehlinden olur. Yine inanarak gece okuyan sabah olmadan ölürse yine Cennet ehlinden olur. Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir lî feinnehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente. Allahım sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Sen beni yarattın. Ben de senin kulunum. Gücüm yettiği kadar senin va’din ve ahdin üzerineyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Senin bana verdiğin ni’metini îtiraf ederim. Günâhımı da îtiraf ederim. Günâhımı da îtirâf ederim. Beni mağfiret et. Çünki günahları ancak sen bağışlarsın. |
|
18 Şubat 2022, 08:07 | #555 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | CENNETTE ALIŞVERİŞ(CENNET ÇARŞILARI) Cennetin Çarşısı: Hafız Ebubekir b. Ebi Asım… Ebû Hüreyre’nin kendisiyle karşılaşan Saîd b. Müseyyeb’e şöyle dediğini rivayet etmişti: “Allah’tan dilerim ki; se*ninle beni cennet çarşısında bir araya getirsin.” Saîd: “Orada çarşı var mı ki?” diye sorunca, Ebû Hüreyre dedi ki: “Evet vardır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) bana şu haberi vermişti: “Cennetlikler, amellerinin üstünlüğü sayesinde cennete girdiklerinde, dünyâ günlerinden cuma günü kadar olan bir zaman süresince kendilerine izin verilir. Cennet bahçelerinden birinde Cenab-ı Allah’ı ziyaret ederler. Onlar için nurdan, inciden, zebercedden, yakuttan, altundan, gümüşten, min*berler kurulur. Onların en aşağı mertebelisi – gerçi onların aşağı mertebelisi yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerinde oturur. Kürsülerde oturanların yerle*rinin kendilerinkinden üstün olmadığını görürler.“ Ebû Hüreyre dedi ki: — Ya Rasûlallah (cennette) Rabbimizi görür müyüz? — Evet göreceksiniz. Güneşi ve dolunay gecesinde ay’ı görme hususun*dan birbirinizle hiç tartışır mısınız? — Hayır. — Aynı şekilde Rabbinizi görme hususunda da tartışmazsınız. O mec*liste hazır bulunan herkesle, Rabbi muhakkak konuşur. Dünyadayken onun yapmış olduğu bazı haksızlıkları hatırlatarak der ki: — Ey falan oğlu falan! Şöyle ve şöyle yaptığın günü hatırlıyor musun? — Evet, ama beni affetmedin mi? — Affettiğin için bu mertebeye ulaştın. Onlar bu haldeyken üzerlerini bir bulut kaplar, üzerlerine bir koku yağ*dırır. Onun kadar güzel bir kokuyu asla görmemişlerdir. Sonra Aziz ve Celil olan Rabbimiz: “Sizin için hazırladığım ikramların başına gelin ve arzuladık*larınızı alın” der. Bir çarşı görürler ki, orada bulunan eşyaları melekler koru*ma altına alıp çevrelemişlerdir. O eşyaların benzerini daha önce gözler gör*memiş, kulaklar duymamış ve onlar hiç bir beşer kalbinden de geçmemiştir. Arzuladığımız eşyalar bize getirilir. O çarşı da alış veriş olmaz. Orada cen*netlikler birbirleriyle karşılaşırlar. Üzerinde kıymetli elbiseler bulunan biri gelir. Kendisinden aşağı derecede olan -gerçi orada aşağı dereceli kimse yoktur- biri onun karşısına çıkar. Üzerindeki kıymetli elbiseler onu çok etkiler. Karşısındaki adam sözünü daha tamamlamadan, diğerini kendisininkin*den daha güzel bir elbiseye karşısına dikilmiş olarak görür. Çünkü cennette hiç bir kimsenin hüzünlenmemesi gerekir. Sonra konaklarımıza döneriz. Zevcelerimiz bizi karşılar, bize: “Hoşgeldiniz, safâlar getirdiniz. Sizi seviyoruz. Gidişinden daha güzel kokulu ve alımlı bir halde yanımıza döndün” derler. Biz de onlara deriz ki: “Her dile*diğini yaptıran, Aziz ve Celil olan rabbimizle oturduk. Elbette ki böyle güzel bir halde yanınıza dönmemiz gerekir. Bu, tabiîdir.” İbn Mâce bunu böyle rivayet etmiş ve bunun garib olduğunu söylemiştir. Müslim… Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; RasûluIIah (s.a.v.) şöyle bu*yurmuştur: “Cennette bir çarşı vardır. Cennetlikler her cuma oraya gelirler. Şimal rüzgarı eser, yüzlerine ve elbiselerine savurulur. Daha bir güzelleşip hoş olurlar. Sonra ailelerinin yanına dönerler. Aileleri onlara: “Vallahi bizim ya*nımızdan gittikten sonra daha bir güzelleşip hoş olmuşsunuz” derler. Onlar da kendilerine: “Yanınızdan ayrıldıktan sonra Vallahi siz de daha bir güzel ve hoş olmuşsunuz.” cevabını verirler.” Bu hadisin İmam Ahmed b. Hanbel tarafından nakledilen varyantında ise şöyle denilmektedir: “Doğrusu cennette -içinde misk tepeleri bulunan- bir çarşı vardır. Cen*netlikler o çarşıya vardıklarında rüzgâr eser (ve o kokular üzerlerine savrulur).” |
|
18 Şubat 2022, 08:10 | #556 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | RAKMETİ İLAHİ (HABİL VE KABİL İN HİKAYESİ ) Hikâye (Rahmet-i İlâhi) Bazı tefsir ehli buyurdular: Kabil kardeşi, Hâbili öldürdü. Bu, Âdem Aleyhisselâm’a çok zor ve tahammülsüz geldi. Allâhü Teâlâ hazretleri, Âdem Aleyhisselâm’a; -“Ey Âdem! Yeryüzünü senin emrine verdim! Oğlun Kabilin yerine (onun olduğu mekana) istediğin şeyi yaptırabilirsin!” buyurdu. Bunun üzerine Adem Aleyhisselâm, (Kabil’in olduğu yere seslendi) -“Ey arz! Kabili içine al!” Yer, Kabili içine çekti. Kabil, yeryüzüne; -“Ey arz! Allâhü Teâlâ hazretlerinin hakkı için bana mühlet ver! Ben sözümü söyleyinceye kadar!” dedi. Yeryüzü, onun dediğini yaptı. Kabil; -“Yâ Rabbi! Babam da sana âsî oldu onu neden yerin dibine geçirmedin? (Ben âsî olunca yer beni içine çekiyor?)” dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu: -“Evet! Lakin baban tek bir emri terk etti. Sen ise hem benim emrimi ve hem de babanın emrini terk ettin! Ve sen kardeşini öldürdün!” Adem Aleyhisselâm ikinci defa; -“Ey arz! Onu içine çek!” buyurdu. (Yer harekete geçti, ona biraz daha içine çekti.) Kabil (yeryüzüne seslendi) -“Muhammed Mustafa (s.a.v.) hazretlerinin hürmetine, ben söyleyeceğim sözlerimi söyleyinceye kadar bana mühlet ver!” dedi. Yeryüzü onun dediğin yaptı. Kabil; -“Ya Rabbi! İblîs’te senin emrini terk etti! Sana düşmanlık etti yine de onu yerin dibine geçirmedinl Bana ne oluyor? Yer neden beni içine çekiyor?” dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri ona birincisi gibi cevap verdi. Bunun üzerine Kabil; -“Ey Allâhım! Sen doksan dokuz ismin yok mu?” Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu: -“Evet!” Bunun üzerine kabil, -“Rahman” ve “Rahîm” isimleri de bu isimlerin cümlesinden değil mi?” dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri, -“Evet!” buyurdu. Kabil; -“Sen rahmetinin çokluğundan, dolayı sen kendi zâtını “Rahman” ve “Rahîm” isimleriyle isimlendirmedin mi?” diye sordu. Allâhü Teâlâ hazretleri; -“Evet!” buyurdu. Kabil, -“Ya Rabbi! Eğer sen benim helakimi dilediysen bu iki ismi doksan dokuz güzel isimlerinin arasında çıkar da sonra beni helak et! Çünkü tek bir günahtan dolayı bir kulu, helak etmek, asla rahmet olmaz! ” dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri, yeryüzüne Kabili serbest bırakmasını emretti. Allâhü Teâlâ hazretleri onu helak etmedi. |
|
18 Şubat 2022, 08:13 | #557 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN ACİP HALLERİ( DEDİKODU VE KOĞUCULUK) Dedikodu, Koguculuk Bilesin ki, ulu Allah (C.C) Kur'ân-i Kerimde giybeti kinamis ve gsybetciyi ölü eti yiyene benzetmistir. Ulu Allah (C.C) söyie buyuruyor: "Birbiriniz hakkinda giybette bulunmayin. Içinizden her hangi biri, ölü bir din kardesinizin etini yemeyi sever mi? Hic süphesiz bu igrenç bulacaginiz bir seydir." (Hucûrât Sûresi - 12) Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Her müslümanin diger müslümanlara kani, mali ve irzi haramdir." Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor: "Dedi - kodudan sakininiz, cünki dedi - kodu zinadan daha agir bir günahtir. Zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah (C.C)tarafindan kabul edilebilir. Fakat dedi - kodusu yapilan kimse afvetmedikce dedi - koducunun afvedilmesî mümkün degildir." Alimler, Laskasini giybet eden kimsenin sapan kuran bir çocuga benzedigini söylerler. Bu çocugun saga sola tas atmasi gibi giybetci de iyi amelini öteye beriye savurur. Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur: "Mü'min kardesini lekelemek gayesi ile arkadan çekistiren kimseyi ulu Allah (C.C)Kiyamet Günü Cehennem köprüsü üzerinde durdurur, sözünü geri almadikça yoluna devam etmesine müsâade etmez." Yine Peygamber'imîz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Giybet, müslüman kardesini arkasindan hosuna gitmayecek sözler ile anmadir." Demek ki, odamin arkasinda isterse vücûd eksikliginden, ister soy asâletsizliginden, ister sözünde ve davranisinda var oldugu ileri sürülen bir kusurdan, isterse gerek din ve gerekse dünyasi üe ilgili eksikliklerinden bahsedilsin, bunlarin hepsi dedi - kodudur. Hattâ, birinin elbisesinden, paltosundan veya atindan küçümseyen bir edâ ile arkasindan konusmak, giybettir. Öyle ki, selef-i sâlihinden bazi üeri gelenlerin misal vererek belirttiklerine göre, birinin arkasindan «Elbisesi uzun veya kisa» diye konusmak bile dedi - kodudur. Nerede kaldi ki, onun sahsiyyeti hakkinda rencide edici ifadeler kullanman! Bildirildigine göre bir gün bazi konularda bilgi edinmek üzere Peygamber (S.A.S.)'imize kisa boylu bir kadin gelir. Kadin çikinca Hz. Ayse (R. Anha) «Allah (C.C) kadina ne kadar kisa boy vermis» deyince. Peygamber (S.A.S.)'imiz ona: «Giybet ettin Yâ Ayse!» diye ihtar buyururlar. Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur: "Aman dedi-kodudan kaçininiz, çünki o, üç âfet getirir. 1 — Dedi-koducunun duâsi kabul edilmez. 2 — Iyi ameli kabul edilmez. 3 — Kötülükleri birikir.» Peygamber'imiz (S.A.S.) koguculugu kinarken söyle buyurur: "Kiyamet Günü insanlarin en kötüsü, birine bir yüzü île, öbürüne baska bir yüzü ile görünen iki yüzlü kimselerdir, dünyada iki yüzlü olanlarin Kiyamet Gün; atesten iki dili olacaktir." Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki: "Kogucular (ondan ona söz tasiyanlar) Cennete giremezler." Konusan konusamayan bütün canlilarin dili oldugu halde baligin neden dili yok? Söylendigine göre meselenin hikmeti sudur: Ulu Allah (C.C) Hz. Âdem'i (A.S.) yaratip meleklere. O'na secde etsinler diye emredince Iblis hariç, bütün melekier O'na secde etmislerdi. Bunun üzrine ulu Allah (C.C) onu melek kiligindan cikarip. Cennetten kovmustur. Cennetten kovulunca yeryüzüne inen Iblis denize gider ve ilk karsilastigi canli, balik olur. iblis ona Âdem (A.S)'in yaratildigini haber verir, arkasindan Hz. Âdem (A.S.)'in kara ve denizde yasayan her türlü canliyi avliyabilecegini bildirir, balik de bu haberi diger canlilarina ulastirir; bunun üzerine ulu Allah (C.C) baligin dilini kökünden yok eder. Amr Ibni Dinar'in (rahimehullah) anlattigina göre Medine'li bir adamin, yine Medine'nin bir kenar mahallesinde oturan bir kiz kardesi vardi. Kadin hasta idi, adam zaman zaman ziyaretine giderdi, günün birinde öldü. Kardesi ölüsünü kefenleyerek götürüp topraga verdi, arkasindan da evine döndü. Bu sirada para cüzdaninin yerinde olmadigini gördü, onu kabre düsürdügünü hatirladi, yakin bir arkadasini yanina alarak birlikte kabrin yanina gittiler, topragi kaldirdilar ve para cüzdanini buldular. Ölünün erkek kardesi arkadasina: «Sen azicik öteye git. ben kiz kardesimin ne durumda olduguna bakayim» dedi. Üzerindeki topragi kaldirarak lâhdi açti. Bir de ne görsün! Lâhid tutusmus yaniyor! Adam hemen annesine vardi. «Bana kiz kcrdesimin önemli huylarini anlat» dedi. annesi «Senin kiz kardesin komsularin kapi arkalarinda saklanir, kulagini kapilarina dayar, içerdeki konusmalari dinler ve sonra duyduklarini baskalarina tasirdi» dedi. Adam o zaman koguculugun kabir azabina neden oldugunu anladi. Buna göre kabir azabindan kurtulmak isteyenler, dedi-kodudan ve ona buna söz tasimaktan kacinmalidirlar. Hikâye ederler ki: Ebü'l Leys'ül - Buhâri (rahimehullah) hacca giderken cebine iki dirhem koymus ve «Mekke yolunda gerek giderken gerek dönerken biri hakkinda dedi-kodu edersem su iki dirhemi fakirlere dagitacagim» diye kendi kendine yemin etmisti. Ebû'l - Leys, Mekke'ye vardi, hacc görevini yerine getirip evine döndü, fakat iki dirhem hâlâ oldugu yerde duruyordu. Verdigi sözü bilen dostlari ona durumu sordular, cevabi söyle oldu: «Bir kisi hakkinda dedi*kodu edecegime yüz kere zina etmegi tercih ederim.» (Mâzaallah!) Ebu Hafs'ül Kebir (rahimehullah) buyurur; «Bir yilin Ramazan Orucunu tutmamayi, bir kisi hakkimda dedi-kodu etmeye tercih ederim.» Bir fikih âlimi hakkinda giybet eden kimse. Kiyamet Günü alninda «Bu adam Allah (C.C)'in rahmetinden mahrum edilmistir» yazisini tasiyarak gelir.» Enes Ibni Mâlik'in (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyuruyor: "Mi'raca çikarildigim gece tirnaklari ile yüzlerini tirmalayan ve les yiyen bir guruba rastladim. Cebrail'e «Sunlar kim?» diye sordum, bana, bunlar dünyada iken baskalarinin ölü etini yiyenler (onun bunun hakkinda dedi-kodu edenlerdir) diye cevap verdi.» Hasan (R.A.) buyurur: «Yemin ederim ki, giybet Dîne. koparilan bir et parçasinin vücûda verdigi zarardan daha egir bir zarar getirir.» Ebu Hureyre (R.A.) buyurur. "Mü'min kardesinizin gözündeki çöpü görürsünüz de, kendi gozunüzdeki mertegi görmezsiniz." Bildirildigine göre, bir gün Selman-i Ferisi (R.A.) Ebu Bekr (R.A.) ve Ömer (R.A.) ile (Allah (C.C) onlardan râzi olsun) birlikte sefere çikmisti. Selman (R.A.) yol erkadaslarina yemek pisiriyordu. Bir yerde mola verdiler, fakat Selman (R.A.) yiyecek bir sey hazirlamamisti. Bunun üzerine. O'nu yaninda yiyecek bir sey var mi, yok mu baksin ve varsa alsin gelsin diye Peygamber (S.A.V)'imize gönderdiler. Selman (R.A.) yiyecek bir sey bulamayarak arkadaslarinin yanina eli bos dönünce Ebû Bekr (R.A.) ile Ömer (R.A.) kendi aralarinda onun için «Selman (R.A.) su almak üzere falan kuyuya varsa kuyu kurur» dediler. Bunun üzerine su âyet indi: "Biribirin izin arkasindan dedikodu yapmayin, sizden birisi ölü bir din kardesinin etini yemek ister mi? Hic süphesiz bundan tiksinirsiniz." (Hucûrat Sûresi - 12) Ebu Hureyre'den (R.A.) rivayet edildigine göre. Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyuruyor: "Dünyada mü'min kardesinin etini yiyen (onun hakkinda dedikodu yapan) kimsenin önüne Kiyamet Günü dedikodusunu yaptigi kardesinin lesi getirilir ve ona: ye simdi bu lesi dünyada iken dirisini yemistin» denir. Arkasindan Peygamber (S.A.V)'imiz su âyeti okudu: "Sizden birisi, ölü kardesinin etini yemek ister mi?" Câbir Ibni Abdullah el-Ensarî (rahimehullah) der ki, «Peygamber (S.A.V)´imiz zamaninda dedikodu olunca derhal kokusu duyulurdu, cünki gayet seyrekti. Fakat simdi dedikodu öyle cogaldi ki. bütün burunlar koku ile doldu, o yüzden artik kokusu farkedilmez oldu. Tipki sunun gibi: Derici atölyesine giren birini düsünün, adam kokunun agirligi yüzünden orada fazla kalamaz. Oysa atölyede çalisanlar hic bir rahatsizlik duymadan orada yerler, içerler, burunlari alistigi için kokusmus deri kokusunu duymazlar. Iste dedi-kodunun günümüzdeki durumu da böyledir.» Kâ'b (R.A.) der ki: «Bir kitabda okuduguma göre dedi-kodudan tevbe edenler Cennet'e en arkadan girerler. Öte yandan dedi koduculukta israr ederek ölenler de herkesten önce Cehennem'e girerler.» Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: "Gerek birinin arkasindan atip tutanlarin (hümeze) ve gerekse baskalarina, yüzlerine karsi hakaret edenlerin (lümeze) her ikisinin de vay haline!" (Hümeze Süresi - 1) Bu Ayet-i Kerime, Velid Ibni Mugîre hakkinda nâzil oldu. Cünki Peygamber'imize (S.A.S.) ve bütün müslümanlara yüzlerine karsi alay ve hakaret ediyordu. Bilindigi gibi husûsî bir nüzul sebebine dayanan Âyet-i Kerimenin hükmü umûmî olabilir. Peygamber´imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Aman dedikodudan kaçininiz, cünki o zinadan daha agir bir günahtir" Sahabe´ler Peygamber (S.A.S.)'imize «Dedi-kodu nasil olur da zinadan daha agir olabilir» diye sordular. Peygamberimiz (S.A.S.) bu soruya: «Çün-kl insan zina edip tevbe edince Allah (C.C)tevbesini kabul eder. fakat hakkinda dedikodu yapilan kimse bagislamadikça dedikoducunun afvedilmesi mümkün degildir.» Dedikodu yapan kimse önce pismanlik duyup tevbe etmelidir, böylece Allah (C.C) hakkindan kurtulmus olur. Arkasindan da hakkinda dedikodu yaptigi kimseden de helâllik almasi gerekir, eger adam hakkini helâl ederse ancak o zaman kul hakkindan kurtulmus olabilir. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Müslüman kardesi hakkinda dedikodu yapan kimsenin Kiyamet günü, ulu Allah (C.C) yüzünü kiçina çevirir." Buna göre dedikodu yapan kimsenin yerinden kalkmadan ve dedi*kodusu karsi tarafin kulagina varmadan önce Allah (C.C)'dan onun için afvedilemelidir. Cünkü dedikoducu, haber karsi tarafin kulagina varmadan tevbe ettigi takdirde, ortada sodece Allah (C.C) hakki söz konusu oldugu için tevbesi kabul edilir. Fakat dedikodu haberi karsi tarafin kulagina varinca" tevbe sayesinde dedikodu vebalinin ortadan kalkabilmesî için, dedikoduya ugrayanin hakkini helâl etmesi gerekir. Zina konusunda da hüküm böyledir. Yani evli bir kadinla zina eden kimse, kadin kocasi olup biteni duymadan tevbe ettigi takdirde tevbesi kabul edilebilir, fakat kadinin kocasi durumu ögrendikten sonra tevbenin kabul edilebilmesi için, aldatilan kocanin hakkini helâl etmesi gerekir. Yerine getirilmeyen namaz, oruç, zekât ve hacc borçlcri, bu borçlar kaza edilmedikçe tevbe ile ortadan kalkmaz. Dogrusunu Allah bilir. |
|
18 Şubat 2022, 08:16 | #558 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KENDİNİ BİLMEK( PEYGAMBERLİK VE EVLİYALIĞIN ASLI) PEYGAMBERLİĞİN VE EVLİYALIĞIN HAKİKATİ Buraya kadar anlatılanları bilmeyen, peygamberliğin hakikatinden hiçbir şey bilmiyor demektir. Bildiği, sadece peygamberlik ve evliyalığın, insan kalbinin üstünlük derecelerinden biri olduğudur. Bunu da suret ve işitme ile bilmektedir. Peygamberliğin hâsıl olmasında üç hususiyet vardır: Biri, bütün insanların uykuda iken gördüğünü, ona uyanık iken gösterirler. İkincisi, bütün insanların nefsi, kendi bedenlerinden gayrisine [dışına, haricine] tesir etmez. Onun nefsi ise, kendinden ayrı olanlara da tesir eder. Şöyle ki: insanların kurtuluşu onda olur. Yahut onda fesad olmaz. İnsanların çalışma ile elde ettikleri bilgiler, onun kalbine, bir kimseden öğrenmeksizin gelmektedir. Zeki ve kalbi temiz olan bir kimsenin de aklına, kimseden öğrenmediği ilimlerden bir kısmının gelmesi doğrudur. O hâlde, bir kimsenin kalbi daha saf ve kuvvetli olursa, bütün ilimler, yahut ilmin ekserisini, çoğunu, kendiliğinden bilebilir. Buna, ilm-i ledünni [Allah tarafından başka bir yerden öğrenmeksizin verilen ilim] denir. Nitekim Allahü Teâlâ buyurur: «... Ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmiştik» . Bu üç hususiyetin kendisinde toplandığı kimse, büyük peygamberlerdendir. Yahut da, büyük evliyadandır. Eğer bu üç hususiyetten biri bulunsa, bu derece elde edilebilir. Her birinin de aralarında büyük farklar vardır. Zira, insan vardır ki, her birinden azar azar pay almıştır. Bir başkasında ise her birinden daha çok bulunur. Bizim Peygamberimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem) üstünlüğü, kemâli bu üç hususiyetin kemâl üzere [mükemmel, eksiksiz] kendisinde bulunması sebebiyledir. Allahü Teâlâ, insanların ona uymaları ve saadet yolunu ondan öğrenmeleri için, peygamberlik makamını anlayabilmelerini isteyince, herkese bu üç hususiyetten bir numune verdi. Rüya hâli, bir hususiyetin nümûnesidir. Doğru firaset de diğer bir hususiyettir, ilim de, doğru akıl ve düşünce de diğer bir numunedir. İnsanın bir şeye inanması, o şeyin numunesi olmadan mümkün değildir. Numunesi olmayan bir şeyin suretini düşünemez, anlayamaz. Bunun için hiç kimse Allahü Teâlâ'nın hakikatini tamamen bilemez. Ancak, Allahü Teâlâ bilir. Bunu anlatmak uzun sürer. Meâni-i Esmâullah [Allahü Teâlâ'nm isimlerinin mânâları] kitabımızda bu hususta açık deliller göstermişizdir. Şunu da bildirelim ki, bu üç vasıftan başka, peygamberlerde ve evliyada, bizim bilmediğimiz daha başka vasıflar da olabilir. Çünkü o vasıfların bizde numunesi yoktur. O hâlde, Allahü Teâlâ'-yı kendinden başka, hiç kimse kemâl üzere bilemez dediğimiz gibi, Peygamber Efendimizi de (sallâllahü aleyhi ve sellem) kendinden ve kendisi gibi olanlardan başkası tamamen bilemez, deriz. Buradan anlaşıldı ki, insanlardan peygamberin kıymetini, değerini yine peygamber bilir. Bizim için ise, bu derece, fazla malûm değildir. Zira bizim uykumuz olmasaydı ve bir kimse bize uykuyu anlatıp, «Bir kimse yatar, hareket etmez, görmez, işitmez, konuşmaz, fakat yarın ne olacağını bilir. Halbuki, işitseydi ve görseydi, bunu bilemezdi» dese, kat'iyyen biz buna inanmazdık, insanoğlu görmediğine inanmaz! Bunun için Allahü Teâlâ, «Hattâ, ilimlerinin olmadığı şey’e inanmazlar. Onların aklına onun mânâsı ve te’vili [görünenin manası dışında yorumlama ] gelmez» , buyurdu. Ve yine buyurdu ki: «Ona yol bulamayınca, bu, eski bir iftira ve yalandır derler» . Peygamberlerde ve evliyada, diğerlerinin hiç haberi olmadığı sıfatların bulunmasına şaşma! Onlar, ondan büyük lezzete ve kıymetli hâllere kavuşurlar. Bu, şuna benzer ki, bir kimsede şiire karşı bir zevk yoksa, bu sebepten, vezin dinleme lezzetini bulamaz; eğer bir kimse bunun mânâsını ona anlatmak istese, anlatamaz. Çünkü, onun bu branştan haberi yoktur. Bunun gibi, anadan doğma kör olan, asla renklerin mânâsını ve onları görmenin zevkini anlayamaz. O hâlde, Allahü Teâlâ'nın bazı idrak ve anlamları peygamberlik mertebesini verdikten sonra, yaratmasına şaşma. O makama kavuşmayanın bundan haberi olmaz. |
|
18 Şubat 2022, 08:23 | #559 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEK - GERÇEK ZAFER Ölmeden Evvel Ölmek Rabbin ile aranda, sen kendin varsın. Kendini aradan çıkar. İşte o zaman, O’nu görürsün! Nefsine muhalefet ederek, onunla savaşarak ve onun heves ve arzuları karşısında sağır kesilerek kendini aradan çıkar. Nefsinin zevklerini, hevaî arzularını ve budalalıklarını asla yerine getirme. İşte o zaman, mahviyete razı olur ve senin kalbinin yüzünden uzaklaşır. Nefs-i emmarenin çıktığı yere nefs-i mutmainne girer. Nefs, mutmainne hale geldiği ve hakkı kabule müsait olduğu zaman, ona daha önceki ruhtan başka bir ruh üfürülür. Bu ruh Rububiyet ruhudur, akıl ruhudur. İki çeşit ölüm vardır. Bunlardan biri, avam tabakasının bildiği ölümdür. Bu, ruhun bedenden ayrılması demek olan ölümdür ki, herkesçe bilinmektedir. Bir de havas, yani seçkinler tabakasınca bilinen bir ölüm vardır ki, bu da hevai duyguların, nefslerin, kör tabiatların ve kötü âdet ve alışkanlıkların ölmesi ve yokolması demektir. Bu tür ölümde kalp dirilir, hayat bulur. Ölmeden önce öl. Hem kendinden geç, hem de Allah’ın gayrı şeylerden. İşte o zaman dirilir, hakiki hayata kavuşursun. O zaman, Hak ile birlikte ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur. Onu istediğin tarafa çevirirsin. O el, çabasız, gayretsiz olarak nasibini alır. Allah, kulu bütün menfi duygu ve halleri ile yokolduktan sonra, onu yeniden yaratır. Başka bir yaratışla onu hayata iade eder. Önce yokluk (fena) eli ile yokeder. Sonrada varlık (beka) eli ile hayata iade eder. Nefs, Allah ile kullar arasında bir perdedir. Onları Allah’a karşı perdeler. O ortadan kalkınca, perde de kalkmış olur. Bayezid-i Bestami Hazretleri demiştir ki: - Rabbimi rüyada gördüm. Dedim ki: “Sana ulaşmanın yolu nedir, Yarabbi?” Bana cevaben buyurdu: “Nefsini bırak, gel.” Bunun üzerine ben de, tıpkı yılanın kılıflarından sıyrılması gibi, nefsimden sıyrıldım. Arifler, seçkinler kıyametlerini daha dünyada iken vuku buldurmuştur, daha dünya hayatında nefslerinin tepesine kıyameti dikmişler ve azap gelmeden önce, ağlamasını bilmişlerdir. Sizin hiçbiriniz, “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye bir soru sormasın. Kıyametin kopmayacağı zannına kapılmasın. Zira unutmasın ki, kendisi öldüğü an, kıyameti kopmuş demektir. Kim ki ölürse, onun kıyameti kopmuştur. Senin nefsin, sevgilindir. Sen, nefsine aşıksın. Halbuki eğer onun, senin düşmanın ve katilin olduğunu bilseydin, mutlaka kendisine karşı çıkar, yemesine içmesine bile engel olur, ancak ihtiyaç miktarı gıdasına izin verirdin. Esasen ihtiyaç miktarı yiyecek, onun hakkıdır. Nefsinle savaş. Hem de o, olumsuz ve kötü duygularıyla birlikte ölünceye, yokoluncaya kadar. Onunla savaşıp, kötü duygularıyla birlikte kendisini öldürdükten sonra, tekrar dirilt. Bu sefer o, fakih, âlim ve hakikat ihtirasına ermiş olarak dirilecektir. |
|
19 Şubat 2022, 06:58 | #560 |
Çevrimdışı ♪ Lafazan FM ♪
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 19-02-2022 Gecenin Bir yarısında Uyanmak için Dua İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Allah Resulü (s.a.a) buyurmuştur ki, her kim gecenin sonunda (sabah namazından önce) uyanm ak isterse, yata ğa gittiğinde şunu söylesin: اَلّلهُمَّ لا تؤمِنّی مَکرَکَ وَلا تَنسِنی ذِکرَکَ وَلا تَجعَلنی مِنَ الغافِلینَ اَقُومُ ساعَ ۀ َ کَذا وَکَذا . “Allahumme la tuminni mekreke ve la tensini zikreke ve la tec’elni min-el ğafiline egumu saete keza ve keza.” Yani, filan saatte uyanacağım ; bu duay ı okuduğunda hak Teala onu o saatte uyandırması için bir meleği görevlendirir. İmam Cafer Sadık (a.s) muteber bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Her kim uyuyaca ğı zaman bu ayeti okursa, gecenin hangi vaktinde isterse uyanır: قُل اِنَّما اَنَا بَشَرٌ مِثلُکُم یُوحی اِلَیَّ اِنَّما اِلهُکُم اِلهٌ واحِدٌ فَمَن کانَ یَرجُو الِقاءَ ربِّهِ فَلیَعمَل عَمَلاً صالِحاً وَلا یُشرِک بِعبادَ ۀ ِ رَبِّهِ اَحَدَاً . “Gul innema ene be şerun mislukum yuha ileyye innema ilahukum ilahun vahidun femen kane yercu ligae rabbihi felye’mel emelen salihen ve la yuşrik biibadeti rabbihi eheden .” Yine, İmam Musa Kazım (a.s) muteber bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Her kim gece uyanmak isterse, uyuyaca ğı zaman şunu söylesin: اَلّلهُمَّ لا تَنسِنی ذِکرَکَ وَلا تُؤمِنّی مَکرَکَ وَلا تَجعَلنی مِنَ الغافِلینَ وَاَنبِهنی لاَحَبّ السّاعاتِ اِلَیکَ اَدعوکَ فیها فَتَسجیبَ لی وَاَساَلُکَ فَتُعطینی وَاستَغفِرُکَ فَتَغفِرَلی اِنَّهُ لایَغفِرُ الذُّنُوبَ اِلاّ اَنتَ یا اَرحَمَ الرّاحِمینَ . “Allahumme la tensini zikreke ve la tuminni mekreke ve la tec’elni min-el ğafilin ve enbihni liehebbes saati ileyke ed’uke fiha fetescibe li ve es’eluke fetu’tini veste ğfiruke feteğfiruli innehu la yeğfir-uz zunube illa ente, ya erhem-er rahimin.” Bu duay ı okuduğunda Hak Teala onu u yand ırmaları için iki melek gönderir,. e ğer uyanmazsa, o ik i mele ğe onun için istiğfar etmelerini emreder. Eğer o gece ölürse, şehit olarak ölmüş olur. Eğer uyanırsa, her iste di ği dileği Allah ona verir. İmam Muhammed Bakır (a.s) muteber bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Her kim gecenin bir saatinde uyan ıp ibadet etmeye azmeder ve Allah onun bu iste ğinde samimi olduğunu bilirse, o saatte onu uyandırıncaya kadar hareket ettirmeleri için elbette iki meleği gönderir.” İmam Cafer Sadık (a.s) muteber bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir kimse uykusuzlukla kar şı karşıya kalır ve uyuyamazsa, şu duayı okusun: سُبحانَ اللهِ ذی الشَّأنِ دآئِمُ السُّلطانِ کُلِّ یَومٍ هُوَ فی شَأنٍ . “Subhanallahi zi ş şe-ni daim-us sultani kulli yevmin huve fi şe-nin.” |
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |